'Gün geçtikçe, beni daha az şeyin ilgilendirdiğini, daha az sayıda insanla yakınlık kurma ve konuşma eğilimi gösterdiğimi fark ediyorum.
İnsanlardan mı soğudum, yoksa akıllandım mı bilemiyorum.
Belki de sadece yeni hayatlar için yorgunum.
214 notes
·
View notes
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
58 notes
·
View notes
“küçük İskender” anısına...
(28 Mayıs 1964, İstanbul - 3 Temmuz 2019, İstanbul)
* * *
küçük İskender'in Walizi - Haydar Ergülen
“İskender de Attilâ İlhan gibi bir ‘şair-i maderzat’ bence, yani ‘anadandoğma şair’, o nedenle yazmak için yaratılmış olanlardan, yani yazmamak elinde değil! Üstelik de çok yazmasının kime zararı var, doğrusu bunu da bilemem, Enis Batur çok yazıyormuş, ne güzel demek ki yazabiliyor, istediğini okursun, tümünü senin okuman için yazmıyor, işte İskender de öyle.
İskender Türkçenin en zeki şairlerinden, yazarlarından. Onun şiiri bir ‘gökkuşağı’ tam anlamıyla. Renkli, farklı, zengin, çeşitli, yüksek, doğal, yalın, derin, katmanlı, coşkulu, düşündürücü, zevkli, enerjik, akıllı, duyarlı, komik, ironik, lirik, epik, erotik, eleştirel, sivri dilli, yaramaz, asi, tehlikeli, korkusuz, pervasız, argolu, sokak dilli, koyu, bireysel, toplumsal, tümüyle laik bir şiir; evrensel, kalıcı ve evet herkese g��re bir şiir. Daha doğrusu çok şiir! İskender’in sözgelimi “uzun yazlardan sözeden kadınlardan korkacaksın/ hani bir de ağustos köpek gibi sarhoşsa ayakbileklerinde” dizeleriyle başlayan “Uzun” şiiri (ki çok severim, hatta en sevdiğim şiirlerinin başında gelir; tek kusuru, yıllar önce İskender’e de söylemiştim, ‘kısa’ olması; şaka gibi, adı ‘Uzun’, kendisi ‘kısa’ bir şiir) ‘çok’ ve ‘çoğul’ şiirinin örneklerinden biridir. “leyla, sen bir heves değilsin baharda/ çiy değilsin, kırağı değilsin,/ mahmurluk hiç değilsin sevdada!” dizeleriyle başlayan “leyla”, onun çok şiirinden bir başka örnektir. Ya da “Meleğin mesleğini sordunuz bana;/ Camcılıktır o, dedim. İnsan ham ışıktan/ yapılmıştır ki bu da/ suyun gizlediği mürekkep ve sıla” dizeleriyle başlayan “kalbin ders saati” ise çoğul şiirinden bir diğer örnektir.
İskender yüksek, çok, çoğul ve sürekli şiiriyle hem kendisine hem başka şairlere yol ve alan açan bir olanaktır. Yalnızca şiir yazan biri değil bir ‘şiir açıcı’dır ki, şiirini bir olanak olarak sunan, var eden tüm büyük şairler, onlarca yıl belki bir yüzyıl sürecek bir etki alanı oluştururlar. Büyüklükleri yüzyıl ya da yüzyıllarla ölçülür, ki onlara ‘yüzyıl şairleri’ denilse yeridir. İskender de benim “1980 Yüzyılı” olarak tanımladığım kaotik yüzyılın şairidir, belki de yüzyılın damgasını en çok vurduğu ve yüzyıla damgasını en çok vuran şairlerden. Cumhuriyet dönemi şiirinin o okunmadan eksik kalacağı bir şair. Yıllar önce, şimdi aramızda olmayan bir şairimiz bir ‘Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri Antolojisi’ hazırlamıştı. Gençlerden, o zaman gençtim, beni de almıştı antolojisine, fakat baktım küçük İskender yok, o zamanlar Varlık’ta ya da Radikal gazetesinde, ‘benim antolojiye alınmamın önemli olmadığını, fakat küçük İskender’in antolojiye alınmamasının çok önemli olduğunu’ yazmıştım. Hâlâ öyle düşünürüm. 80 Kuşağı diyelim birkaç büyük şair armağan etmiştir Türk şiirine, bunların başındaysa küçük İskender gelir, Birhan Keskin gelir, Ahmet Erhan gelir...
Waliz Bir’de (Can Yayınları, Kasım 2016) “Bazı şeyleri öğrenmeyi reddettiğim için bağımsızsam, imgelerin kontrolü kolaylaşıyor. Hayal gücünü sıfırlamaya çalışan sistemli öğretilerden saklanan hayvanları arıyorum hayatıma sızan. Biz büyük bir aileyiz.” (s. 44) diyordu.
küçük İskender’in bavulunda, ‘waliz’inde en azından bir yüzyıla yetecek şiir ve dize var. Yazıları ise şiirini sardığı kâğıtlar gibi daha yolda okumaya başlanacak türden.
küçük İskender: Bağımsız, eliaçık, gönlüaçık, cömert bir şair. Şairlerin en zengini.”
- Haydar Ergülen, küçük İskender’in Walizi
(Şairin Bavulu / Portreler)
* * *
uzun - küçük İskender
hüseyin alemdar’a
uzun yazlardan sözeden kadınlardan korkacaksın
hani bir de ağustos, köpek gibi sarhoşsa ayakbileklerinde;
hani bir de masada rakı, aşkta endişe tükenmişse
uzun yazlardan sözeden kadınlardan çok korkacaksın
bir ağaç, gece vakti tırmanmaya kalkışmışsa ölü ren geyiklerine!
uzun yolculuklardan sözeden erkeklerden korkacaksın
hani bir de taşlı tozlu yollar, deli gibi koşuyorsa gözbebeklerinde;
hani bir de devrimde inanç, vücutta takat tükenmişse
uzun yolculuklardan sözeden erkeklerden çok korkacaksın
bir çocuk, gece vakti sapanla vurmaya kalkışmışsa sınırdaki askeri!
uzun şiirlerden sözeden şairlerden korkacaksın
hani bir de intihar, fiyakalı bir sustalı gibi duruyorsa arka ceplerinde!
hani bir de kâğıtta mürekkep, kâinatta şiddet tükenmişse
uzun şiirlerden sözeden şairlerden çok korkacaksın
bir mecnun kul, gece vakti tanrıyla peygamberin arasına girmişse!
uzun sözcüğünden korkacaksın
hani bir de kısaysa yazılırken bile!
- küçük İskender, uzun
(lezzetli tümörler lokantası / gözyaşlarım nal sesleri)
- Görsel: Mehmet Adıyaman (küçük İskender)
11 notes
·
View notes
Boş (kısa öykü) "Spotify Podcast"
Kadının o güne dek çizdiği tüm hikayeler üst üste resmedildiğinde, ortaya kainatın resmi çıkmıştı. Galaksiler, kara delikler, süpernovalar, ölmekte olan yıldızlar ve yeni doğan nebulalar, gök taşları ve sonsuz potansiyel içeren dünyalarıyla, bütünüyle bir evren resmi…
“Böyle işte… Özetle hayatımın çoğu safhasında başkalarının yazdığı hikayelerde rol aldım, bana biçilen kostümleri giyip başkalarının repliklerini okudum. Fakat sana bahsettiğim o an, hiçbir yerde okumadığım, hiç kimsenin bana söylemediği, çok orijinal bir andı. Kendimi her şeyle bağlantıda, bütün ve tam hissettiğim bir an…”
10 notes
·
View notes
Akışına...
Unutmanın en kolay yolu unutmamakmış. Unutmamak ama o anda da kalmamak. Hayatın akışına kendini bırakmak. Zaman bile değil bu işin çaresi. Üzerinden zaman geçse dahi seni uykularından uyandıran kabusların var bu hayatta; kabusa dönüşen insan ilişkilerin, kabusa dönüşen kadınlar var geçmişinde.
Zamanı geri alamıyorsun; kabullen! Aklından çıkaramıyorsun; çıkmayacak! Söylediğin sözü silemiyorsun; bırak öyle kalsın, toparlamaya çalışma! Farkında ol ne söylediğinin, ne yaptığının ve en önemlisi kendinin. Aklına mı geldi ne yaşadığın, ne yaşayamadığın; bırak gelsin, bırak aksın. Hayat devam ediyor bir akışta...
7 notes
·
View notes
The Hating Game
Some people love to watch meaningful movies and some others like to watch epic action packed movies. And I love to watch movies that makes me feel something. It doesn't have to be epic, doesn't have to be saying something meaningful, just an experience. The Hating Game is perfect for that. It's nothing we haven't seen but better. It has the same energy as Fifty Shades, French Kiss and maybe even The Sound of Music because it's just about two rivals or enemies turn into lovers story. I don't know why but this movie made me fall in love with it. I just want to see it 24/7.
2 notes
·
View notes