açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın, en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder, uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın...
rüzgâr uzak karanlıklara sürmüş yıldızları, mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan.. onu çok arıyorum, onu çok arıyorum... heryerinde vücudumun ağır yanık sızıları, bir yerlere yıldırım düşüyorum, ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan.
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız, ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız.. hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen
Giden taraf oldum bu kez. Hep kalanın daha zor olduğunu düşünürdüm. Nasipte gitmek varmış. İnsan gitmesi gerektiğini bilince, farkedince duramıyormuş. Kimse güllük gülistanlıkken birilerini terk etmiyormuş. Çoktan karda kışta kalmış biri terk eder. Özellikle giden kadınsa ve gitmesi gerektiğini anlayınca bu bir yıl iki yıl olsa da gider. Acısını gülük gülistanlıkken yaşar biter taki kendi bahara gelene kadar. Kısacık bir ömür bu. Giden gitmemesi için her yolu denemiştir. Olmayınca olmuyor dur. Zorlamanın oldurmanın anlamı yokmuş. Sorun bir de olabilir binde. İnsan hazır hissetiğinde mi gider bilmem ama kalmakta istemez.
Az önce yine senden bahsettim. Rakıdan mıdır yoksa içimde açtığın yaralardan mı bilmem, yine bahsederken gözlerim doldu. Haftalar geçti, aklıma geldiğinde boğazıma oturan hıçkırığın geçmedi. Kendimi sana karşı ne kadar doldursam da unutayım ya da en azından öfkeleneyim diye nafile. Cevapsız sorularımla ve kurtulamadığım hıçkırıklarımla kaldım öyle. Sana seni anlatsam, inan sen de inanamazsın yaptıklarına…
İki kere tartıştılar üç defa barıştılar beş defa üzüldüler altı defa kırıldılar sonunda ayrıldılar en kıralından üzüldüler biri ağladı geceleri sabaha kadar biri uyuyamadı tekrar gülmenin yolunu aradı sonbahara kadar. Biri sabah olsun diye beklerken gece gökyüzündeki yıldızları unuttu Diğeri gece olsun derken güneşi.İkisi de gönlünü avuttu gönüldekini unuttu. Sonunda kandırıldılar çok seversen az, az seversen çok sevilirsine inandılar. En çokta o akıllı sevdalılara şaşarım
Çok seven ne kadar sevildiğiyle ilgilenir mi hiç ?