Tumgik
#9-5 çalışmak
trcoffeebyefe · 10 months
Text
Özel Üniversite Mağdurları
Özel Okulların artması eğitim kalitesini nasıl etkiledi? #özelüniversiteler #eğitimsistemi #türkiyedeeğitimkalitesi #diplomanekadarönemli #kendinigeliştirmek #eğiticipodcast #türkçepodcast #maaşlıişler #9-5çalışmak #kariyer
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoş geldiniz. Bugün son 20 sene içerisinde adeta tüm Dünya genelinde bir patlama yaşayan özel okulları, üniversiteleri ve bu kurumların neleri değiştirdiğini konuşacağız. İsterseniz buyrun hemen yayına geçelim. Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak istemiyorsanız dinlediğiniz platformlardan abone olarak tüm yayınlara anında…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
yasamsallik · 11 months
Text
Tumblr media
Gandhi'nin hayatla ilgili sorulara verdiği cevaplar…
1) En güzel gün?
Bugün
2) En kolay şey?
Yanılmak
3) En büyük engel?
Korku
4) En büyük yanlış?
Vazgeçmek
5) Bütün kötülüklerin temeli?
Bencillik
6) En güzel oyalanmak şekli?
Çalışmak
7) En büyük çöküş?
Ümitsizlik
8)En iyi eğitmenler?
Çocuklar
9)Temel olan şey?
İletişim
10)Seni en çok mutlu eden şey?
Başkalarına faydalı olmak
11) En büyük gizem?
Ölüm
12) En büyük kusur?
Huysuzluk
13) En tehlikeli kişi?
Yalancı
14) En zararlı duygu?
Kıskançlık
15) En güzel hediye?
Bağışlama
16) En kısa yol?
Düz (doğru) yol
17) En güçlü duygu?
İç huzur
18) En iyi koruyucu?
Iyimserlik
19) En gerekli kişiler?
Ebeveyn
20) Hayattaki en güzel şey?
Sevmek
~
Mahatma Gandhi
38 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 10 months
Text
Hakîki ve tam Müslüman nasıl olur?
Kur’ân-ı Kerîm’de beyân buyurulduğuna göre hakîki bir Müslümanın başlıca evsâfı şunlardır.
1- Allah (c.c)’ın birliğine ve Allah’tan başka tanrı olmadığına, meleklere, Allah’ın gönderdiği kitaplara, Peygambere, âhiret gününe, hayır ve şer her şeyi Allah’ın yaratmasıyla olduğu­ na, kalbi ile inanır ve inandığını dili ile ikrar eder.
2- Allah (c.c)’ın emrettiği ve Peygamberin gösterdiği şekilde namazını kılar, orucunu tutar, zekâtını verir, yetimlere, yoksulla­ra, muhtaçlara, hısım ve akrabalarına, yolda kalmışlara mal ile seve seve yardımda bulunur.
3- Mühim ve tehlikeli vaziyetlerde katiyen sarsılmaz, gevşeklik ve telaş göstermez.
4- Felâketleri metanetle karşılar, muvaffak olmak için bütün kudretini sarf eder ve nihayet çaresizliğe karşı tahammül gösterir.
5- Ana ve babaya itaat eder. Onlara karşı gelmez, onların kalbi­ni kıracak sözlerde, işlerde bulunmaz
6- Sözünde durur, ahdinde yaptığı mukavele ve muahedelerin­de sâdık kalır.
7- Emânete hıyanet etmez.
8- Bütün vazifelerini en iyi yapmaya çalışır.
9- Üstünü, başını, oturup, yattığı yeri, kabını kaçağını kirden, pastan; kafasını ve kalbini kötü fikirlerden ve fena huylardan cismen ve ruhen temizliğiyle herkese örnek olmaya çalışır.
10- Allah (c.c)’a ve Peygambere itaat eder ve ahlâkî vazifelerini tamamen yapar.
11- İnsanlar arasında fesâd çıkarmaz. İnsanları birbirine düşüre­cek sözlerden ve işlerden sakınır.
12- Kimsenin ayıplarını ve gizli hallerini araştırmaz ortaya dökmez.
13- Bilmediği bir şey hakkında hüküm vermez.
14- Başkalarına karşı kibirli olmaz, büyüklük satmaz.
15- Kötülüğün ve hayâsızlığın her türlüsünden, gizlisinden ve açı­ğından, büyüğünden ve küçüğünden sakınır.
16- Özü sözüne, içi dışına uygun olur.
17- Her nerede olursa olsun velev ki aleyhinde bile olsa hak ve adaletten ayrılmaz.
18- Düşmanlarına karşı da adaleti gözetir, onların düşmanlıkları dolayısıyla adaleti çiğnemez.
19- Yalan yere yemin etmez. Yalan şâhidliği yapmaz. Haksızlığa karşı nefret duyar.
20- Alçak ve süflî azrulara uyarak doğru yoldan sapmaz.
21- İsraftan ve cimrilikten sakınır.
22- Ne eli ile, ne dili ile kimseyi incitmez.
23- Komşularını çok sayar ve onları asla gücendirmez.
24- Varlık zamanında da, darlık zamanında da başkalarına yar­dımda bulunur.
25- Öfkelerini yenerek kusur ve kabahatleri afv eder.
26- Bir kötülük işleyecek veya bir haksızlık yapacak olursa he­men Allah (c.c)’ı hatırlayarak ondan afv ve mağfiret diler. Yaptığına pişman olur.
27- Her iyi işe arka çıkar, fenalığa asla yardımcı olmaz, kötüleri
28- Dargınları barıştırır, kin tutmaz, umûma faydalı bir insan ol­mağa çalışır.
29- Başka milletlerin nasıl yükseldiğini, nasıl gerilediğini ve nasıl düştüğünü tedkîk ve tetebbu ederek ibret alır. Ve başkalarının düştükleri hatâlara düşmemeğe çalışır.
30- İlim ve hüneri, hikmet ve hakikati nerede bulursa oradan al­makta kusur etmez.
31- Dünyâ ve âhiret işlerinde ilmi kendisine rehber yapar.
32- Dünyâ için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışır. Yarın ölecekmiş gi­bi de âhiret için hazırlanır.
33- Allah yolunda, millet ve memleket uğrunda fedâkârlıktan, yerine göre canını feda etmekten çekinmez.
34- Bir Müslüman için en büyük gaye, hakîki bir Müslüman ol­maya çalışmak, Müslümanlığın ta’lîm ve telkîn eylediği faziletleri yaşamak ve yaşatmak ve bu suretle bütün insanla­ra örnek olmaktır.
İşte hakîki Müslümanın vasıfları bunlardır. Cenâb-ı Hak cümle­mizi tevfîkât-ı Sübhâniyyesine mazhar buyursun. Âmîn.
24 notes · View notes
ata-1966 · 10 months
Text
Tumblr media
*Gandhi’nin hayatla ilgili sorulara verdiği cevaplar...*
1) En güzel gün?
💮Bugün
2) En kolay şey?
💮Yanılmak
3) En büyük engel?
💮Korku
4) En büyük yanlış?
💮Vazgeçmek
5) Bütün kötülüklerin temeli?
💮Bencillik
6) En güzel oyalanma şekli?
💮Çalışmak
7) En büyük çöküş?
💮Ümitsizlik
8)En iyi eğitmenler?
💮Çocuklar
9) Temel olan şey?
💮İletişim
10) Seni en çok mutlu eden şey?
💮Başkalarına faydalı olmak
11) En büyük gizem?
💮Ölüm
12) En büyük kusur?
💮Huysuzluk
13) En tehlikeli kişi?
💮Yalancı
14) En zararlı duygu?
💮Kıskançlık
15) En güzel hediye?
💮Bağışlama
16) En kısa yol?
💮Düz (doğru) yol
17) En güçlü duygu?
💮İç huzur
18) En iyi koruyucu?
💮İyimserlik
19) En gerekli kişiler?
💮Ebeveyn
20) Hayattaki en güzel şey?
💮Sevmek
13 notes · View notes
caglar-yusuf-yucedag · 8 months
Text
İzledikten sonra bakış açınızı değiştirip hayatınıza yön verecek 21 TED konuşması:
Tumblr media
1- Zindel Segal - Depresyonla nasıl başa çıkabilirsiniz?
2- Matt Walker – Uyku Sizin Süper Gücünüz
3- Julian Treasure – Nasıl Konuşalım ki İnsanlar Dinlemek İstesin?
4- Kelly McGonigal - Stresi nasıl kontrol altına alabilirsiniz?
5- Judson Brewer - Kötü alışkanlıklarınızdan nasıl kurtulabilirsiniz?
6- Matt Mullenweg - Evden Çalışmak Neden İşiniz için de, Sizin için de Faydalı Olacak?
7- Matthieu Ricard - Nasıl mutlu olabilirsiniz?
8- Tim Urban – Usta Bir Erteleyicinin Kafasının İçindekiler
9- Scott Geller - Nasıl motive olabilirsiniz?
10- Amy Cuddy - Vücut Diliniz Kim Olduğunuzu Belirler
11- Monica Lewinsky - Utancın Bedeli
12- Shonda Rhimes - Bu Yıl Benim Herşeye Evet Deme Yılım
13- Shane Koyczan - Bugüne Dek...
14- Andrew Solomon - Hayatımızın En Kötü Anları Nasıl Bizi Biz Yapar
15- Sarah Kay - Eğer Bir Kızım Olursa
16- Brene Brown - Kırılganlığın Gücü
17- Rita Pierson - Her Çocuğun Bir Şampiyona İhtiyacı Vardır
18- Amanda Palmer - Sormanın Sanatı
19- Simon Sinek - İyi Liderler Harekete Geçmenin İlham Kaynağıdır
20- BJ Miller - Hayatın Sonunda Aslında Önemli Olan Şey
21- Emilie Wapnick - Neden Bazılarımızın Yalnızca Bir Gerçek Hevesi Yok
3 notes · View notes
seslimeram · 6 months
Text
Yazgı...
Tumblr media
Bir yazgı kabilinden bildirilen şeylerle hayatın ehven olanla kesişimi yerle bir ediliyor iş bu sahnede. Umudun berhava olunduğu yerin gerçekliği bir yazgıymış gibi duyurulmaya devam olunuyor. Her şey bilakis muktedirin kabulü ile oluşturulurken hayatın sıradan ola gelen insanların elinden çalınması bir mesel olarak görülmez. Bu sizin hakkınız denilerek var edilen cürüm hem hal sahanın yönetim olgusu güncellenir. Kanun, nizam, uygulama, her dem bir üst klanın halkı aşağıda görmesiyle beraber bir vahamet hali bütünüyle bir kör karanlığı yazgı diye bildirir. Bu hallerin yekununda bir yeni yüzyıl söz konusu olabilir mi? Bırakalım yeni yüzyıl metaforunu, geçmişin var edilmiş yıkıcılığının sorgulanmadığı, yüzleşilmediği bir zeminde kader / yazgı insandan yana değişir mi? Devleti yönetenlerin eliyle biçimlendirilen o yazgı mefhumunda genel geçer olmayan yaraların tümüyle birden yüzleşmek, o arafta yaraları sorgulayıp, iyileştirmeye çabalamaya daha çok var mıdır sahi ama sahiden? Bütünüyle normatif yerle yeksan edilip dururken, cürmün cürmü, yıkımın yıkımı tetiklediği bir düzlemde çürümeye bir dur denilebilecek midir gerçekten de? Akla, fikre, bedene doğrudan yöneltilen biyolojik-politik bir sarmalın içinde yaşam idesinin mahvı güncelleniyor. Her şey kader / yazgı diye geçiştiriliyor. Bu kadar kolay mıdır böyle kestirip atmak. Her şey olurken, hiçbir şey olmuyormuş gibi davranılmasına bir son, aleni bir biçimde verilebilecek midir?
Makus kader diye bildirilenlerin devletin ta kendisinin var ettiği eylemlerle birlikte çıktığı ve türetildiği bir zeminde onca badirenin arasında bir yol var mıdır, kalmış mıdır sahiden? Düzen sahiplerinin, devletinden sermayesine hep aynı odaklardan, her dem benzeş mavra, manevraları birlikte şekillendirdiği bir zeminde geleceksizlik bahsi gerçek kılınırken onca yıkımın hesabı her ne olacaktır. Aşina olunan terör, tahakküm, tehdit döngülerinin ara sıra değil doğrudan doğruya kesintisiz yinelendiği bir zeminde o yazgı mefhumu hayatlarımızı topyekun dönüştürmek adına süreğen kılınan bir meseldir. Her şey birbiri içerisine lehim edilmiş giderken, ulaşılan merhale dahilinde canhıraş bir yıkıcılık / duraksamayan bir tam teşekküllü tehdit, kesintisiz bir hedef alma / linç ettirme hallerinin toplamında bir ülkede yaşam idesi kuşatılır. Bugün bu raddede karşımıza çıkan ülke profilinin, ekranlardan açık ve aleni bir biçimde sunulan, gösterilen ve kafamıza kakılıp durulan yer imgesinin her ne şekilde vahameti bina ettiği muhakkaktır. Öylesine, laf olsun diye değil sahiden de cürüm içerisinde yüzen, tek bir gün iyi bir şeyin var edilmesine dahi müsaade edilmeyen bir yer gerçekliğinde onca kötülük de bir kader / yazgı değildir, olmayacaktır da!
Mustafa Bildircin’in BirGün Gazetesindeki haberidir: “Türkiye’de iktidar eliyle yaratılan yoksulluk en çok çocukları etkiledi. Milyonlarca çocuk yoksullukla boğuşurken "Türkiye’de Çocuk Olmanın Bedeli Raporu", yürek yakan tabloyu gözler önüne serdi. CHP Milletvekili Cevdet Akay tarafından hazırlanan rapor, milyonlarca henüz beşikteyken yaşam savaşı vermek zorunda kaldığını ortaya koydu.
Akay’ın çalışmasında, eğitimden sağlığa, çalışma yaşamından sosyal hayata kadar çocukların yaşadığı sorunlara değinildi. Çalışmaya göre, Türkiye’de 15-29 yaş grubunda bulunan ve ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençlerin oranı yüzde 28,7’ye ulaştı.
Milyonlarca Çocuk Kayıp
TÜİK verilerinden yararlanılarak hazırlanan raporda, erkek çocukların yüzde 76,2’sinin, kız çocuklarının yüzde 79,6’sının ancak ortaöğretimi tamamlayabildiği belirtildi. İlkokul, ortaokul ve ortaöğretimdeki her 100 çocuktan 9’unun okulu terk ettiği bildirildi. Raporda, 5 yaş grubunda 219 bin, 6-9 yaş grubunda 222 bin, 10-13 yaş grubunda 236 bin ve 14-17 yaş grubunda ise 524 bin olmak üzere toplam 1 milyon 201 çocuk hiçbir okula kayıt olmadığı aktarıldı.
Raporda, ailesinin sosyoekonomik durumu nedeniyle çalışmak zorunda kalan ya da zorla çalıştırılan çocuklara da yer verildi. Resmi verilere göre, 4-11 yaş grubunda 32 bin, 12-14 yaş grubunda 114 bin, 15-17 yaş grubunda ise 574 olmak üzere, Türkiye’de 5-17 yaş grubunda toplam 720 bin çocuk, “Ekonomik faaliyette” yer aldı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2013-2023 döneminde, 888 çocuk işçi yaşamını yitirdi.
Kronik Yetersiz Beslenme
Raporda, 5 yaş altı çocukların yüzde 1,7’sinin akut yetersiz beslenme, yüzde 6’sının ise kronik yetersiz beslenme yaşadığı ifade edildi. Raporda, TÜİK’in Türkiye Çocuk Araştırması’nda yer alan ve çocukların içinde bulunduğu durumu ortaya koyan şu bazı bilgiler sıralandı:
• Her gün peynir ve yoğurt gibi süt ürünlerini tüketemeyen çocuk oranı yüzde 42.2,
• Her gün ekmek veya makarna tüketen çocuk oranı yüzde 62.4,
• Her gün meyve tüketemeyen çocuk oranı yüzde 49,
• Her gün sebze tüketemeyen çocuk oranı yüzde 87,
• Her gün et, tavuk veya balığı tüketemeyen çocuk oranı 87.3...
Çocuk Yoksulluğu
Akay’ın, Türkiye’de Çocuk Olmanın Bedeli çalışmasında yer alan diğer bazı veriler ise şunlar oldu:
• Türkiye, çocuk yoksulluğunda OECD’ye üye 41 ülke arasında yüzde 22 ile en yüksek yoksulluk oranına sahip ikinci ülke.
• 2014’te 11 bin 95 olan, çocukların istismarına ilişkin suç sayısı 2022 itibarıyla 31 bin 885.
Uyuşturucu Batağı
• Türkiye’de 12-17 yaş grubunda olup 18 yaşını doldurmamış hükümlülerin sayısı bin 373’e ulaşıyor.
• Türkiye’de, uyuşturucu kullananların yüzde 69,6’u 15-24 yaş aralığında uyuşturucu kullanmaya başladığını söylüyor.”
Dönüştürülen ülkenin noksansız bir yıkım halinden mürekkep olduğu gerçekliğini daha ne anlatabilir ki? Geleceğini şimdiden mahveden, bunu da en başta çocuklarına karşı tüm tahakküm hamlelerini birlikte var ederek güncelleyen bir yerde nasıl bir istikamet söz konusu edilebilir, düşünür müydünüz? Aralıksız bir biçimde yoksul / yoksun kılma hali büt��nlüklü bir biyopolitik tahayyül olarak yinelenip dururken cürmün kıyısında hayatın ehvenle olan bağları nasıl muhafaza edilebilecektir. Gündelik yaşam koşullarının enikonu mahvedildiği, günü gününe yaşanan bir yerdeki imkansızlıklara mahkum edilmiş insanlar karşısında halen masallar anlatılırken bunca kötülüğün ardı neye çıkar. Kolektif bir yıkım halini süreğen kılan bir aklın karşısında çocukların eksik kılındığı, aç konulduğu en çok da umutlarından edildiği bir yerin dört başı mamur olsa ne yazar, her şey aleni bir halde o tersini bildirirken yıkıcılık sahici bir travma olarak hayatta konumlandırılırken sahiden neye yarar. Günlük beslenmeden, bir hakikat haline dönüştürülen çocuk işçiliğinin temel, yaygın bir mefhuma dönüşmesine daha şimdiden geleceğine hiçbir kıymet vermeyen onları duymayan bir ülkede ne kaderdir, hangi şeyler yazgı. Sorgular mıydınız?
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “2024 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçesine dair konuşması sırasında AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan'ın konuşması kesti, ayağa kalkarak AKP grubunu dışarı çıkmaya çağırdı.
2024 Aile Bakanlığının bütçesinin yoksulluğu daha da artıracağını ifade eden Gizem Özcan, bakanlığın sorunların çözümü noktasında bir perspektife sahip olmadığını belirtti. "Ülkemizde kadınlar için bir karadüzen sürüyor" diyen Özcan'ın kadına yönelik şiddet ve cinayet, yoksulluk ve işsizlik verilerini açıkladığı sırada AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin tarafından sözü kesildi.
Akp’liler Meclisi Terk Etti
Zengin yerinden kalkarak AKP grubunu dışarı çıkmaya çağırdı. AKP'li milletvekilleri ve Zengin Meclis'i terketti. Oturuma verilen aranın ardından görüşmeler yeniden başladı.
"Veriler Neden Paylaşılmıyor?"
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) kadın milletvekilleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesine dair konuşmalarında iktidarının kadınlara tek vaadinin onları yok saymak ve nesneleştirmek olduğunu ifade etti.
DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, 6284 sayılı kanunun uygulanmamasını eleştirerek “Bu kanun uygulanıyor olsaydı sadece bu yılın ilk 10 ayında 253 kadın katledilmezdi. Sadece Kasım ayında 33 kadın katledildi. Sizin övdüğünüz, ‘Sahip çıkıyoruz’ dediğiniz ailelerin içerisinde Kasım ayında 33 kadın katledildi. Kadına yönelik şiddet, kadın yoksulluğu verileri neden paylaşılmıyor? Bakanlık ‘Aileye yönelik hizmetlere özen ve önem veriyoruz’ diyor, en son verilerin 2014 yılında paylaşıldığını itiraf ediyor, şaka değil, arkadaşlar, aile içi şiddet araştırmaları en son 2014 yılında paylaşılmış” dedi.
"Çocuklar Okula Aç Gidiyor"
Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya da, AKP’nin iktidarı boyunca zengini daha zengin yoksulu ise daha da yoksul kıldığını belirterek "Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, bir önceki yıla göre 1,3 puan artarak yüzde 48’e yükselmiş; en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak yüzde 6’ya gerilemiştir” dedi. Toplumun geniş kesimlerinde çocukların okula aç gittiğini söyleyen Kaya, “Asgari ücretle büyük kentlerde kira dahi ödenemiyor. Geçim sıkıntısı yurttaşları, özellikle de gençleri yaşamdan koparacak, vazgeçecek noktaya taşıyor. Bu genel tablonun değişmesi için elbette bir bakanlık bütçesinin değişmesi yetmez, bütçe tercihlerinin ve siyasi iktidarın eğilimlerinin değişmesi gerekir. Kadınlar erkekler tarafından katledilmeye ya da şüpheli biçimde yaşamlarını kaybetmeye devam ediyorlar. Hâl böyleyken Erdoğan çıkıp İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin kadına yönelik şiddeti artırmadığını iddia ediyor. 6284 sayılı yasanın uygulanmasını sakatlamış durumdadır” diye konuştu.
"Üniversitelerde Bilim Ortamı Yok"
Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk ise, AKP’nin eğitim politikasına tepki gösterdi. 12 Eylül Darbesi’nin ürünü olan YÖK'ü, üniversitelerdeki rektör ve dekan seçimlerini eleştiren Çelenk, "Küçük taşra şehirlerde kurdukları, ahbap çavuş ilişkileriyle akademik kadrolarını doldurdukları ve akademik unvanları ardı ardına verdikleri akademisyenler, akademik yükseltmelerde jürilerde yer alarak üniversitenin geleceğini belirliyorlar. Taşra üniversitelerinde bilim, üniversite ortamı oluşturmak gibi bir amaçları gerçekte yoktur." dedi.
Cezaevlerindeki tutuklu öğrencilere de değinen Çelenk, "70 bine yakın bir rakamdan en son söz edildiğini hatırlıyorum. AKP, öğrenci muhalefetini en berbat darbeci iktidarlardan bile berbat yöntemlerle hep bastırmış ve bastırmaya devam ediyor. Oysaki öğrenci muhalefeti, tarihin her anında ve dünyanın her yerinde vardır. Antik Yunan’a gitseniz, orada da öğrenci muhalefetini görürsünüz. Üstelik AKP'yi iktidara getiren etmenlerden bir tanesi de başörtüsü için haklı bir mücadele veren öğrencilerin muhalefetidir.” ifadelerini kullandı.”
Bir yazgı kabilinden bildirilen şeylerle hayatın ehven olanla kesişimi yerle bir ediliyor iş bu sahnede. Sadece mecliste tek bir gün altı yüz kadar vekilin dönüşümlü var ettiği kavga dövüşün ortasında dahi ol yazgı denilenlerle hakikatin arasındaki uçuruma dair pek çok hal, detay direkt örnekleniyor. Yaşamın kuşatılması mefhumunun nasıl aralıksız bir gerçek haline dönüştürüldüğünün saklanmadığı zeminde, bütçe görüşmelerinin arasında çıkagelen hakikatin detaylarıyla zaten halihazırda var edilmiş katran karası ülkenin hali de dökülüyor, peyderpey. Artık bir izahata, fazladan tek bir cümleye hacet kalmaksızın her insanını gözden yok sayan, detay addeden, onlar için en doğrusu bu diyerek en akla seza işlerin altına imza atılan bir tek adam ülkesinde söz fasarya kılınıyor. Gerisi her dem anlatmaya çalıştığımız yalın bir yıkıcılık meseli, gerisi hep tuhaf bir kokuşmanın sureti temsili. Yazgıymış gibi duyurulan mesellerin kenarında, kıyısında bir acayip kokuşma hal ve istemi aralıksız var ediliyor artık. Yeni yüzyıl cikleti çiğnenip durulurken asıl var edilen şeyin sıradanın hakkının hukukunun gasp olunduğu bir zemin gerçekliği unutturulmak isteniyor. Unutuyor musunuz, sahiden bunca zorbalığın ortasında var edilmiş olagelen her türden tahakküm / yıkım / cendere haline alışıyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Marco Longari/Agence France-Presse — Getty Images / New York Times
3 notes · View notes
uyumadan · 8 months
Text
İnsanlık olarak uzaya az şey yollamadık. Özellikle taraflarının ABD ve Sovyetler Birliği olduğu Soğuk Savaş'ın bir uzantısı olan Uzay Yarışı ile beraber patlayan insanlığın yoğun uzay etkileşimi sonrasında, bu savaşla ilgisi olsa da olmasa da idealist bilim insanları hayallerini gerçekleştirebildi. Gönül isterdi ki göğe bakmak için ve ulaşmaya çalışmak için salak sikik savaşlara ihtiyaç duymayalım. Ancak Soğuk Savaş bittikten sonra geri zekalı ABD halkından önemli sayıda insan "bizim paralarımız neden NASA'ya gidiyor, vergilerimizi neden uzaya harcıyorsunuz" gibi ifadeler sayıklamaya başladı. Çünkü insanlığın çoğu geçen postumda da bahsettiğim gibi basit bir vizyonsuzluk döngüsünün ürünü, hayatta hiçbir amaçları ve dünyaya hiçbir katkıları yok, yalnızca yaşamış olmak için yaşıyorlar.
Uzaya içinde Türkçe de dahil olmak üzere insan dillerinden sesler ve doğadan sesler taşıyan bir müzik plağıyla beraber fotoğraflar, diyagramlar ve şemalar içeren bir sonda da gönderdik, kadının cinsel organının bir çizgisi haricinde çıplak olarak çizilmiş kadın-erkek çizimi, güneş sistemi ve dünyanın koordinatı ve doğadaki temel elementlerin şeması olan bir levha içeren bir sonda da yolladık. Ancak bunlardan önce bu postta, bu gönderdiklerimiz içerisinde bunlara benzer içeriğe sahip, yalnızca bir binary (ikili) mesaj olan Arecibo mesajından bahsedeceğim.
Arecibo mesajı, Porto Riko'da yer alan Arecibo radyo teleskobundan 1974 yılında yollanan, sembolik içeriğe sahip, 0 ve 1 olarak kodlanmış bir radyo dalgası mesajı. Arecibo radyo teleskobu, 305 metre uzunluğundaki dev bir salata kasesi.
Tumblr media
Bu teleskopla gökteki M13 adlı yıldız kümesine yollanan mesaj aslında "0000001010101000000000000101000001010000000100..." şeklinde kodlanmış olarak devam eden bir radyo dalgası. Bu karakterlerin toplam sayısı ise 1679 şeklindeki yarı asal yani iki asal sayının (23 ve 73) çarpımı olan bir sayı. Asal sayılar bir bütündür, bölünemez; bilirsiniz. O yüzden bir sayı iki asal sayının çarpımıysa onunla bir kenarı ilk asal sayı, diğer kenarı da ikinci asal sayı uzunluğunda olan bir dikdörtgen bulabilirsiniz. Mesajı gönderirken görünmesini istedikleri şekil şu:
Tumblr media
Eğer eni 23, boyu 73 olarak seçtiyseniz tebrikler. Harika bir uzaylısınız. Ancak eni 73, boyu 23 seçerseniz bir uzaylı olarak yarra yediniz. Uğraş dur yörüngede otura otura. O zaman mesaj hiçbir şey ifade etmeyecek. Kısaca bir yazı tura gibi aslında. Fakat aslına bakarsanız bu tamamen fantezi bir mesaj. Yalnızca sembolik olarak düşünmek lazım. Bana kalırsa tatlı, ama beyhude bir yandan da. Zaten Arecibo radyo teleskobunun yenilenmesini kutlamak için gönderilmiş.
Konuya dönecek olursak, yukarıdaki şekil daha anlamlı olsun diye renklendirelim. Mesaj renk bilgisi taşımıyor, bunlar da insan bakış açısıyla bizim zaten bildiğimiz bir şeyi kendimize anlatmamız. Kim siker uzaylıyı denmiş.
Tumblr media
Hızlı hızlı değineyim, çok sıkmayayım. En üstteki beyaz kısım ikili sistemde sayılar.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 sıralamasının ikili sistemdeki hali, yani şu şekilde:
1 10 11 100 101 110 111 1000 1001 1010
Bunun en alttaki hariç aşağıdan yukarı gösterilmiş hali. En alttaki nokta basamağın nerede bittiğini gösteriyor.
Bir altındaki mor ucube ise DNA'daki elementlerin ikili sistemde kodlanmış hali. Adamlara neden devre şemamızı veriyorsak. Hawking falan kıl oluyordu bunlara, siz bizi öldürtmeye mi çalışıyorsunuz diyordu. Yani demeye getiriyordu işte.
Bir sonraki yeşil kalabalık ise nükleotitlerin ikili gösterimi.
Onun altındaki mavi ve beyaz kısım ise DNA'nın çift sarmal yapısı.
Sanırım en anlaşılırı bunun da altındaki kırmızı varlık. O da bildiğin insan. Solundaki ortalama boyu, sağındaki ise dünya nüfusu. Boyu hesaplamak için orada gösterilen ikili sistemdeki 14 sayısını mesajın dalgaboyu olan 126 mm ile çarpıyormuşsun. Şu mesajı atsan, uzaylı alsa, sonra gitsen uzaylıya "neyini anlamadın oğlum, dalgaboyuyla çarpıyorsun işte" desen herhalde sana en güzel yöresel Andromeda küfürlerini sayar. Ben uzaylı olsaydım dalgaboyuyla çarpardım, ama bu mesajı atana. Neyse devam sıdlgjhsdl
Bir alttaki sarı yapılanma ise Güneş ve Plüton da dahil olmak üzere gezegenlerimiz. Dünya bizim olduğu için bir tık üstte gösterilmiş. İnsan figürü de Dünya'nın tam üstüne konulmuş.
En alttaki Gmail simgesi ise aslında Arecibo radyo teleskobunun şekli ve onun altındaki satır da teleskobun çapı.
İşte böyle. Sonraki yazılarda Voyager 1 ve Voyager Altın Plakları, Pioneer Levhası gibi nesnelerden bahsedeceğim. Başka var mı bilemiyorum, ben de biraz bakınırım. Hadi görüşürüz
2 notes · View notes
trcoffeebyefe · 1 year
Text
9-5 işler neden verimsizdir?
#9-5işlernedenverimsiz #eniyiçalışmamodeli #evdençalışmakverimlimi #esnekçalışmasaatleri #katıçalışmakuralları #hybridçalışmamodeli #haftadakaçsaatçalışmalı #enzorparakazanmabiçimi
Bugün 9-5 işlerin nasıl hayatımıza dahil olduğundan ve artık yaşadığımız çağ itibariyle neden çoğu kişi için oldukça verimsiz olduğundan konuşacağız. İsterseniz buyrun hemen yayına geçelim. Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak istemiyorsanız dinlediğiniz platformlardan abone olarak tüm yayınlara anında ulaşabilir veya [patreon] üzerinden bana destek…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
duygu-larr · 1 year
Text
Zamanımızı Çalan 10 Şey
1) Kararsızlık.
2) Plansızlık.
3) Gerçekleşmeyecek hayallere kafa yormak.
4) Hayır diyememek.
5) Vaatler.
6) Denemekten korkmak.
7) Sürekli şikayet etmek.
8) Başkalarıyla kıyaslamak.
9) Mükemmeliyetçi olmak.
10) Herkesi memnun etmeye çalışmak.
7 notes · View notes
313-silistrevi · 1 year
Text
Güzel ahlâkın alâmeti on haslettir:
1. Az münakaşa etmek,
2. İnsanlara adil davranmak,
3. İnsanların kusurlarını araştırmaktan vazgeçmek,
4. Ortaya çıkan kötü huyları düzeltmeye çalışmak,
5. İnsanlarada mazeret aramamak,
6. Zarara katlanmak,
7. Kendini suçlamak,
8. Başkalarının ayıbını değil, kendi ayıbını bilmekle meşgul olmak,
9. Güler yüzlü olmak,
10. Ve yumuşak sözlü olmak.
4 notes · View notes
rigeltarot · 1 year
Text
Rehber rüya veya lüsid rüya nasıl görülür?
1-Rüya defteri tutmak
2-Gerçeklik kontrolü yapmak
3-Rüya işaretlerini tanımak
4-Rüya rehberi ile çalışmak
5-Uyanıklık döngünüzü bilmek
6-MILD tekniği
7-Uyku Paralizi
8-Gevşeme teknikleri
9-Gündüz uykusu
10- Sabırlı olmak
🧚‍♀️ Bütün bu adımları açıklamalarıyla yazmış olduğum blog yazımın tamamını okumak için linke tıklayın ♥ ➡
Tumblr media
1 note · View note
bironmentalist · 2 years
Text
Geriye dönüp baktığımda her şeyin ilk üniversitemi okurken başladığını fark edebiliyorum. Okulun ikinci döneminde ilk aşk acımı çekmiş olmamın bipolarımı tetiklediğini düşünüyorum. Sonrasında artan alkol tüketimiyle birlikte kontrolsüz bir cinsel arayışa girmiştim. Gurur duymadığım çok şey yaptım. Çok uzun bir süre bu şekilde devam etti. Sanki hiç durmayan bir hız treninde gibiydim. Ama bir gün bu tren bir anda durdu. Dibe vurmuştum sanki. Kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Sonrasında düşünmeden yaptığım her şey geriye çok büyük pişmanlık ve vicdan azabı olarak geri dönmüştü sanki. Düşüncelerimi durduramıyordum. Kendime olan sevgimi, saygımı ve güvenimi yitirmiştim. İlk kez o zaman hayatıma son vermeye çalıştım. Bir kez psikiyatriste gittim bu olay sonrasında ve depresyon tanısı aldım. Bir kaç tane ilaç verdi ilk doktorum bana ve ben bu ilaçların alkolle alındığı zaman yaşattığı etkileri severek, reçeteli bir kaç ilaçları kötüye kullandım.
Uzun bir süre her şey yolunda gitti. Sonrasında ilk mani dönemimde yaptığım hatalar hiç beklemediğim bir şekilde aile içinde öğrenildi. Bütün aile ilişkilerim sarsıldı. Çok büyük bir travmaydı benim için. Bu süreçten kaçmak ve ilk doktorumun bana yazdığı ilaçları tekrar yazdırabilmek için başka doktora gittim. Bir anda yaşadığım/hissettiğim her şeyi eksik olarak doktora anlatmak istedim. Bana sen bipolarsın dedi istediğim ilaçları da yazmadı, ben de umursamadım tamam diyip bir daha gitmedim. Ne olduğunu bile araştırmadım. Bazı dönemlerde alkolü abartıyordum. Herkes arada sırada içer sonuçta ne var ki bunda diyordum.
Doktorun bana istediğim ilacı yazmayışı beni uyuşturucuya yöneltti. Başta ufak tefek kullanarak kontrol altında tutabildiğime inandırdım kendimi. Sonra sıkıldım ondan da bir anda kestim kullanmayı. Okul hayatımı düzelttim. Her şey mükemmeldi. Kendimi çok iyi hissediyordum. Her şeyi başarabilirim gibi hissediyordum. Bahar dönemi başlayacaktı. Arkadaşlarımla yeni dönem için hoşgeldin partisi düzenlemek istedik. Bir şeyler kullanalım dedik. Kendime o kadar güveniyordum ki, istediğim zaman kullanırım bağımlı olmam diyordum kendi kendime.
Hiç denemediğimiz bir maddeyi denemeye karar verdik ve sonrasında 2 sene boyunca çok ciddi bir uyuşturucu bağımlılığı yaşadım. Bu da bir yangını benzinle söndürmeye çalışmak gibi bir şeymiş. O süreçte fark ettim ki hayatım sürekli bir şeyleri kurup yıkma şeklinde ilerliyor. İnanılmaz düşük bir modda olduğum günlerden birinde ikinci kez kendi hayatımı bitirmeye çalıştım.
Sonrasında bunları neden yaptığımı araştırdım. Normal değildi yaptıklarım. Bende bir sorun vardı. Ciddi bir sorun. Düşünürken aklıma bana istediğim ilacı yazmayan doktorun koyduğu tanı geldi. BİPOLAR. Hemen bipoların ne olduğunu araştırmaya başladım. Çok okudum ve okudukça fark ettim ki uyuşturucu bağımlılığım bile bipolarımın getirisiymiş bana. Hastalığımı çok geç kabul ettim ben.
Hayatımı bu şekilde sürdürmek istemediğime karar verdim. Maddeyi bıraktım. Mani dönemim yatışmaya başladı. Ailemle konuştuğumda başta ne olduğunu bilmediklerinden ve sürekli onlara zor şeyler yaşattığım için bipolar olduğuma inanmadılar/inanmak istemediler. Belki de yaptığım her şeyi şeylere bir kılıf aradığım için ya da şımarıklık olarak ya da uyuşturucu bağımlılığım yüzünden yaptığımı düşündüler bilmiyorum. Onlara hak veriyorum.
Maddeyi bıraktıktan sonra, fiziksel olarak yoksunluk dönemimi de bitirdikten sonra yeniden depresyon dönemine girdim. Kendimi beğenmiyordum kilo alıyordum. Alkole yöneldim ve sonrasında yeniden bir maniye doğru ilerlerken evden kaçmaya çalıştım. Hiçbir şey yolunda gitmiyordu. O gün annem gerçekten ciddi bir yardıma ihtiyacım olduğunu fark etti.
Bir psikiyatri hastanesine yatışımı sağladı. 5 hafta boyunca günde çift terapi alarak bipoların ne olduğunu nasıl kontrol altına alabileceğimi öğrendim. Günde 9 tane ilaç içiyordum başlarda. Yavaş yavaş azaldı ilaçlar. Ben de o sırada iyice kendimi tanımayı öğrendim. Şimdi doktorlar asla önermese de ilaç tedavimi kestim. 3 senedir ilaçsız bir şekilde ataklarımı kontrol ediyorum.
Her şey yavaş yavaş tekrar rayına oturmaya başladı. Aile ilişkilerim düzeldi. Hemen hemen yıktığım her şeyi yeniden inşa ettim. Sorunun ne olduğunu kabul etmek belki de bu yolda attığım en büyük adımdı. Özellikle annem ve ablam bu süreçte yanımda olmasalardı belki de karşılaştığım ilk sorunda pes edecektim. Bana inandıkları ve hiçbir zaman desteklerini esirgemedikleri için onlara çok teşekkür ediyorum.
Ama yine de dönem dönem gerçekten çok zorlanıyorum. Sürekli tetikte olmam gerekiyor. En ufak kontrol kaybında günlerce uyumuyorum ya da günlerce yataktan çıkamıyorum. Bazen öfkemi kontrol etmekte zorlanıyorum. Bazen çok alıngan oluyorum. Bazen maddeye yeniden başlama istediğimi kontrol edebilmek için çok ciddi çaba göstermem gerekiyor. Bazen sosyal çevremi zorluyorum takıntılarımla. Hepsinin farkındayım. Gerçekten yaşadığım duyguları yansıtmamak için elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Bazen başarısız oluyorum. Eminim ki gerçekten yakınımda olan herkes anlık olarak yaptığım şeylere kızsalar/kırılsalar/anlam veremeseler de beni olduğum gibi kabul ediyorlar. Bipolar bozukluk her ne kadar benim taşımam gereken bir yük olsa da, bu yükü benimle birlikte başta ailem sonrasında yakın çevrem de taşıyor.
Eskiden bipolar olmanın ayıp bir şey ya da saklanması gereken bir şey olduğunu düşünüyordum. Şimdi asla böyle düşünmüyorum. Ben bipolarım. Hayatımın sonuna kadar sürecek bir savaştayım. Bu savaşta olmak beni istediğim şeylere ulaşmamdan alıkoymayacak. Kendimi geçmişte yaptığım hatalardan dolayı affediyorum. Kendimi seviyorum. Kendimi tanıyorum. Zaman zaman zorlanacağım biliyorum ama asla yardıma ihtiyacım olduğunda istemekten utanmayacağım. Bunu kendim İçin yapacağım.
3 notes · View notes
karaca2508-blog · 6 days
Text
Nasıl bir çelişki: MESEM'deki iş cinayetleri önergesine AKP ve MHP'den ret!
Tumblr media
Meslek Eğitim Merkezleri'ndeki (MESEM) iş cinayetleri araştırılsın önerisi AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. CHP, mesleki eğitim veren kurumlarda yaşanan iş cinayetlerinin nedenlerinin araştırılması amacıyla verdiği Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşülmesi için TBMM Genel Kurulu'nda grup önergesi verdi.
MESEM'deki iş cinayetleri önergesine AKP ve MHP'den ret !
Önergenin gerekçesini CHP İstanbul milletvekili Suat Özçağdaş açıkladı. Özçağdaş, son 1 yılda 336 çocuğun MESEM'lerde kaza geçirdiğini, 9 çocuğun da hayatını kaybettiğini belirtti. Özçağdaş, MESEM kapsamında çalışırken hayatını kaybeden çocukları tek tek sayarak "Bu çocuklar ölüyorlar, 15,16,17 yaşında ölüyorlar. Sizin de çocuklarınız var. Rica ediyoruz, 840 bin çocuğumuz var her ay neredeyse bir çocuk ölüyor. Bunun iktidarı, muhalefeti mi var? Bu çocuklar 8 gün çalışıyorlar. Yine reddedeceksiniz. Bir kişi bile tutuklanmadı. 17 yaşında evladı olan vekillere sesleniyorum. Sürekli bu araştırma önergelerini reddediyorsunuz. Bu çocuklar sizin çocuklarınız değil diye yapıyorsunuz. Bu çocuklar fakirin fukaranın çocukları. Bu çocuklar iş gören olarak değil iş öğrenen çocuklar olarak orada olmalı. Hayatta siyaset önemli siyasi partiler de önemli. Raconu kesin ama bu çocukların hayatla bağını kesmeyin. Bu çocuklar hepimizin çocukları. Siyaseti neden, kimin için yaptığımızı unutmayalım" dedi. "HER AY NEREDEYSE BİR ÇOCUK ÖLÜYOR" Saadet Partisi adına söz alan Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün şunları söyledi: *Avrupa ülkeleri arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranına sahip ülkelerden biri olmamızı engellenmediği için çocuk işçiliğinin de önüne geçilemiyor. Çocuk işçiliğinin zeminini çocuk yoksulluğu oluşturuyor. *Çocuk işçiliği yoksulluğun hem sebebi hem sonucu olduğundan dolayı yoksulluğun yükü çocuklarımızın omuzlarından düşmüyor. Ülkemizde yaklaşık bir milyon çocuk işçi var, yani çocuk nüfusunun yüzde 5'i. Bağımsız kaynaklara göre bu sayı 2 milyona ulaşıyor. TÜİK çalışan bu çocukların üçte birinin eğitime dönemediğini söylüyor. *Son 11 yılda en az 671 çocuğumuzu iş cinayetlerinde kaybettiğimizi görüyoruz. En çok çocuk işçi ölümünün de mevsimlik işçiliğin zirve yaptığı Mayıs- Eylül aylarında tarım iş kolunda yaşıyoruz. *Yani tarım mevsimi demek çocuklarımız için ölüm mevsimi demek oluyor. Bunlar dış mihrakaların değil bizim gerçeklerimiz. *Çocuk ve işçilik kelimelerinin yan yana gelmesi 'biz de çocukken çalıştık' diyerek çocuk işçiliğine tolerans tanınması, çocuğun en temel haklarını ortadan kaldırmak demektir. İYİ Parti Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Hüsmen Kırkpınar da şunları söyledi: "MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI ELİ İLE 'YASAL ÇOCUK İŞÇİLER' YETİŞTİRİLİYOR" "Milli Eğitim Bakanlığı eli ile 'yasal çocuk işçiler' yetiştiriliyor. Patronlar MESEM kapsamında neredeyse hiçbir ücret ödemeden çocuk işçi çalıştırıyor. İSİG'e göre 2023 ve 2024 ilk 4 ayı arasında 689 çocuğumuz çalışırken hayatını kaybetti. Çalışmak zorunda kalan çocuklarımızın olması gereken yer okul sıraları." DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca'da Genel Kurul kürsüsünden MESEM kapsamında hayatını kaybeden çocukların adını ve hikayesini anlatarak şunları ifade etti: "ÇOCUK İŞÇİLİĞİ BUGÜN GELDİĞİMİZ AŞAMADA 5 YAŞA DÜŞTÜ" "Hatırlıyor musunuz diye sormaktan çekiniyorum çünkü hatırlamak bir yana umurunuzda mı bilmiyorum. AKP'li yıllarda resmi verilere göre en az 925 çocuk iş cinayetlerinde katledildiler. Çocuk işçiliği sözde Anayasaya aykırı ama çocuk işçiliği bugün geldiğimiz aşamada 5 yaşa düşmüş durumda. MESEM'in varlığı başlı başına bir sorun çünkü bu proje bir sömürü çarkı projesi. Bu proje derhal iptal edilmelidir. Yaşamdan yana bir tutum almalıdır bu parlamento." CHP grubunun önerisi, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Read the full article
0 notes
nnnebula · 21 days
Text
Alttaki işbaşvuru formunu dolduran Mehmet Tartar'ın başvuru formuna yazdığı cevaplar:
1. Adınız Soyadınız:
Mehmet Tartar
2.Yaşınız:
Yirmi sekiz.
3.Şirketimizdeki hangi pozisyon için Başvuruyorsunuz?
Mümkünse yatay bir pozisyon için. Eğer daha ciddi bir cevap istiyorsanız, ne iş
olsa yaparım. Şart öne sürebilecek durumda olsaydım, burada bu formu dolduruyor olmazdım.
4. Düşündüğünüz ücret:
Aylık 5.000 YTL maaş artı yıllık kardan yüzde 10 hisse! Eğer bu mümkün değilse, siz bir ücret Önerin, ben size evet yahut hayır derim.
5. Eğitiminiz?
Idare eder
6. Son işiniz
Sadist bir şefin deneme tahtası olmak.
7. Son ücretiniz:
Hak ettiğimin çok altında.
8. Önemli başarılarınız:
Arakladığım kalemlerden muhteşem bir kolleksiyonum
var; evde sergiliyorum.
9. Işten ayrılma sebebiniz:
Bkz. Cevap 6.
10. Size ulaşabileceğimiz saatler:
Banka atm'si gibiyim: 7/24.
11. Çalışmak istediğiniz saatler:
Pazartesi, Salı ve Perşembe 13.00-15.00 arası.
13. Şimdiki işvereninizle görüşebilir miyiz?
Işverenim olsa burada olmazdım.
14. Fizik durumunuz 20 kilogramdan fazla taşımanıza engel MI?
Belli olmaz, ne taşıdığıma bağlı.
15. Otomobiliniz var mı?
Evet, ama soru yanlış sorulmuş. "Çalışır durumda bir otomobiliniz var mı?" diye
sorsaydınız, cevabım farklı olurdu.
16. Daha önce bir yarışma veya madalya kazandınız mı?
Madalyam yok ama lotoda iki kere 3 tutturdum.
17. Sigara içiyor musunuz?
Otlanacak bir enayi bulabilirsem.
18. Beş yıl sonra ne yapmayı hayal ediyorsunuz?
Bana tutkun zengin bir fotomodelle Bahama Adaları'nda yaşamayı. Bir yolunu biliyorsanız bunu beş yıl beklemeden de yapabilirim.
19. Yukarıdaki bilgilerin doğruluğunu taahhüt ediyor musunuz?
Hayır, ama sıkıyorsa aksini iddia edin.
20. Sizi bu başvuruyu yapmaya iten gerçek sebep nedir?
Birbiriyle tutarlılık derecesini kestiremediğim iki cevabım var:
a) Insan sevgisi ve tüketicilerin iyi beslenmesine katkıda bulunma arzum.
b) Gırtlağıma kadar borca batmış olmam..
Sonuç: Mehmet Tartar işe alındı.
0 notes
ghostlyturtlefart · 2 months
Text
Tumblr media
Jokerle arkamdaki benzerlikler ✌️✌️
1. İkimiz de yeşil gözlüyüz ♥️♥️
2. İkimizin de boyu uzun
3. İkimiz de zayıfız
4. Yanlızlıkla boğuşma
5. 😎😎😎
6. Zekilik
7. Giyiniş tarzı
8. İnsanlardan nefret etmek ama yine de hâlâ uyum sağlamaya çalışmak 😢😞😞
9. Bence beraber olsak çok iyi geçinirdik bebeciğim benim bebeciğim sen benim bebeciğimsin bunu bana söyle...♥️♥️♥️
0 notes
samet533453 · 4 months
Text
Mutfak tezgahı tasarımında doğal ışık kullanımı?
Mutfak tezgahı tasarımında doğal ışık kullanımı, mutfakta hem estetik bir görünüm hem de kullanım kolaylığı sağlamak için önemlidir. Doğal ışık, mutfak alanını aydınlatmanın yanı sıra tezgah üzerindeki işleri yaparken daha rahat bir ortam sağlar. Bu yazıda, mutfak tezgahı tasarımında doğal ışık kullanımının önemi, avantajları ve etkili bir şekilde nasıl sağlanabileceği üzerine odaklanacağız.
1. Estetik Görünüm: Doğal ışık, mutfak tezgahı üzerindeki malzemelerin ve detayların doğal güzelliklerini vurgular. Doğal ışık altında, granit, mermer, kuvars gibi tezgah malzemelerinin desenleri ve renkleri daha canlı görünür, böylece mutfakta estetik bir atmosfer oluşturur.
2. Enerji Tasarrufu: Doğal ışık, mutfakta aydınlatma ihtiyacını azaltır ve dolayısıyla enerji tasarrufu sağlar. Gündüz saatlerinde güneş ışığından yararlanarak mutfakta daha az yapay ışık kullanılması, enerji faturalarında tasarruf sağlar.
3. İşlevsellik ve Kullanım Kolaylığı: Doğal ışık, mutfak tezgahında yapılan işleri daha kolay ve verimli hale getirir. Doğal ışık altında, yiyecek hazırlamak, yemek pişirmek veya temizlik yapmak gibi günlük mutfak işleri daha net ve rahat bir şekilde gerçekleştirilebilir.
4. Ruhsal ve Fiziksel Sağlık: Doğal ışık, insanların ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Gün ışığı, mutluluk hormonu serotonin üretimini artırır ve genel olarak zindelik ve iyimserlik hissi sağlar. Ayrıca, doğal ışığın bol olduğu bir ortamda çalışmak ve vakit geçirmek göz sağlığı için de faydalıdır.
5. Mekânın Geniş ve Ferah Görünmesi: Doğal ışık, mutfak alanını daha geniş ve ferah gösterir. İyi aydınlatılmış bir mutfak tezgahı, alanın boyutunu artırır ve mutfakta daha açık bir his yaratır.
6. Doğal Işık Kaynakları: Mutfak tezgahı tasarımında doğal ışık sağlamak için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bunlar arasında pencere ve pencere duvarları, tavan pencereleri, cam kapılar, ışık geçiren tavan panelleri ve tavan pencereleri bulunur.
7. Pencere ve Pencere Duvarları: Pencere ve pencere duvarları, mutfak tezgahında doğal ışığın en etkili şekilde kullanılmasını sağlar. Büyük ve geniş pencereler, gün ışığının iç mekâna daha fazla nüfuz etmesine izin verir.
8. Tavan Pencereleri: Tavan pencereleri, mutfak tezgahı üzerine eşit bir şekilde yayılan doğal ışık sağlar. Bu, mutfak tezgahında yapılan işlerin daha homojen bir şekilde aydınlatılmasını sağlar.
9. Cam Kapılar: Mutfak tezgahının doğrudan dışarıya açılan bir cam kapıya sahip olması, gün ışığının içeriye nüfuz etmesini sağlar. Bu, mutfak tezgahının daha fazla doğal ışık almasını sağlar.
10. Işık Geçiren Tavan Panelleri: Işık geçiren tavan panelleri, mutfak tavanına entegre edilerek doğal ışığın iç mekâna yayılmasını sağlar. Bu, mutfak tezgahında yapılacak işlerin daha iyi görülmesini sağlar.
Mutfak tezgahı tasarımında doğal ışık kullanımı, estetik, işlevsellik ve enerji tasarrufu açısından önemlidir. Doğal ışık, mutfak tezgahında yapılan işleri daha kolay ve keyifli hale getiriyor.
0 notes