Tumgik
#eğitici podcast
trcoffeebyefe · 1 year
Text
Aşırı düşünme(k)
Aşırı düşünmek bizlere ne gibi zararlar verir? #aşırıdüşünmek #nedenaşırıdüşünürüz #aşırıdüşünmeyibırakmak #olumsuzdüşünceler #eğiticipodcast #çevrenigözdengeçir #olumsuzluklardankurtulmak
Bugün aşırı düşünmenin bizlere ne gibi zararlar verdiğinden ve bunu nasıl kontrol altında tutabileceğimizden bahsedeceğiz. İsterseniz buyrun hemen yayına geçelim. Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak istemiyorsanız dinlediğiniz platformlardan abone olarak tüm yayınlara anında ulaşabilir veya [patreon] üzerinden bana destek olabilirsiniz. Aşırı düşünmek, çoğu kişi…
Tumblr media
View On WordPress
2 notes · View notes
mafaweb · 4 months
Text
Podcast Nedir? Podcast, internet üzerinden yayınlanan, genellikle ses formatında olan dijital içeriklerdir. Podcast'ler, belirli bir konu hakkında bilgi vermek, eğlendirmek veya bilinçlendirmek amacıyla hazırlanabilir. Genellikle radyo programlarına benzerlik gösteren bu içerikler, istendiği zaman dinlenilebilir ve izlenebilir. Podcast'ler, her türlü konuda olabilir. Spor, eğitim, teknoloji, kişisel gelişim, tarih, müzik gibi birçok farklı konuda podcast içeriği üretilmektedir. Kullanıcılar, ilgilendikleri konu hakkında araştırma yaparak birçok farklı podcast içeriği bulabilir ve dinleyebilirler. Podcast'ler, genellikle belirli bir konuda uzmanlaşmış kişiler veya gruplar tarafından hazırlanır. Bu kişiler, ses kayıtları yaparak, röportajlar yaparak veya canlı yayınlar yaparak podcast içeriği oluştururlar. Bu içerikler, genellikle belirli bir periyodik saatte yayınlanır ve düzenli olarak takip edilebilir. Podcast'ler, iş, ev, okul veya seyahat gibi herhangi bir ortamda istendiği zaman dinlenebilir. Bu esneklik, kullanıcıların istedikleri zaman podcast içeriklerine ulaşabilmelerini ve bu içerikleri dinleyebilmelerini sağlar. Bu sayede, podcast'ler, kullanıcılara istedikleri zaman istedikleri yerde içerik dinleme imkanı sunar ve bu da onları mobil bir şekilde bilgi tüketmelerini sağlar.Podcast Nasıl Dinlenir? Podcast dinlemek için öncelikle bir podcast uygulaması indirmeniz gerekmektedir. Bu uygulamalar genellikle ücretsiz olarak sunulmakta ve App Store veya Google Play Store üzerinden indirilebilmektedir. Podcast uygulamasını indirdikten sonra, uygulamaya kaydolmanız veya giriş yapmanız gerekebilir. Podcast uygulamasına giriş yaptıktan sonra, arama çubuğunu kullanarak dinlemek istediğiniz podcast'i bulabilirsiniz. Podcast'in adını veya konusunu yazarak arama yapabilir ve istediğiniz podcast'i seçebilirsiniz. Seçtiğiniz podcast'i dinlemek için üzerine tıklayarak o bölümü oynatabilir veya indirip daha sonra dinlemek üzere kaydedebilirsiniz. Podcast dinlerken isterseniz hız ayarını değiştirerek daha hızlı veya daha yavaş dinleyebilirsiniz. Ayrıca, kendi çalma listelerinizi oluşturabilir ve istediğiniz podcast bölümlerini bu listeye ekleyerek daha kolay bir şekilde dinleyebilirsiniz. Podcast dinlerken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta, dinleme sırasında dikkatinizin dağılmamasıdır. Bu nedenle, mümkünse sessiz bir ortamda veya kulaklık kullanarak dinlemeyi tercih etmelisiniz. Bu sayede podcast'in içeriğinden maksimum verim alabilirsiniz. Podcast Türleri Nelerdir? Podcast yayıncılığı hızla yayılan ve popülerlik kazanan bir medya türüdür. Podcast içerikleri genellikle belirli bir konsept çerçevesinde sunulur ve dinleyicinin ilgi alanına göre çeşitlilik gösterebilir. İnsanlar tarafından genellikle öğrenme, eğlence, bilgi paylaşımı gibi amaçlarla dinlenen podcast içerikleri, farklı türlerde sunulmaktadır. Eğitici Podcastler: Eğitici podcastler, dinleyicilere yeni beceriler kazandırmayı hedefler. Dil öğrenme, kodlama, kişisel gelişim gibi konularda eğitici içerikler sunarak dinleyicilere faydalı bilgiler aktarır. Eğlence Podcastleri: Eğlence podcastleri, dinleyicilere komedi, sohbet, oyun, radyo programı gibi konularda eğlenceli içerikler sunar. Bu tür podcastler genellikle günlük hayatın stresinden uzaklaşmak isteyen dinleyiciler tarafından tercih edilir. Haber ve Güncel Olaylar Podcastleri: Haber ve güncel olaylar podcastleri, dinleyicilere güncel haberleri ve olayları takip etme imkanı sunar. Bu tür podcastler, günün önemli gelişmelerini kısa ve öz bir şekilde dinleyicilere aktarır. Podcast İçerikleri Nasıl Oluşturulur?Podcast içerikleri oluşturmak, birçok insan için oldukça kafa karıştırıcı bir süreç olabilir. Ancak aslında podcast içerikleri oluşturmak, oldukça eğlenceli ve yaratıcı bir süreç olabilir. İlk adım olarak, belirli bir konsept veya ana tema seçmek oldukça önemlidir. Podcast'iniz, günlük hayatta karşılaşılan konular, edebiyat, tarih, teknoloji veya herhangi bir konu üzerine olabilir. Belirli bir konsept belirledikten sonra, konu hakkında araştırma yapmak oldukça önemlidir.
Konunun detaylarına inerek, farklı kaynaklardan bilgi almak, podcast içeriğinizin zengin ve bilgilendirici olmasını sağlayacaktır.Bir sonraki adım olarak, podcast'iniz için script veya konuşma notları hazırlamanız gerekebilir. Bu, podcast içeriğinizin akıcı ve düzenli bir şekilde ilerlemesini sağlayacaktır. Eğer podcast'inizde kaynaklardan alınan bilgiler varsa, bunları not alarak konuşma sırasında kullanabilirsiniz. Ayrıca, konuşma notlarının podcast'inizi kaydederken size rehberlik edebileceğini unutmayın.Podcast'iniz için kaliteli ekipman satın almak da oldukça önemlidir. Kaliteli bir mikrofon, gürültüyü en aza indirgeyecek bir kulaklık ve ses düzenleme programı kullanarak, podcast'iniz profesyonel bir şekilde kaydedilebilir. Ayrıca, podcast'inizde misafir konuşmacılar olacaksa, bu konukların ses kalitesine de dikkat etmelisiniz.Podcast içerikleri oluştururken, konsept belirleme, araştırma yapma, script hazırlama ve kaliteli ekipman kullanma adımlarını takip ederek, profesyonel ve ilgi çekici podcast içerikleri oluşturabilirsiniz.Podcast Yayınlama SüreciPodcast yayınlama süreci, ses dosyalarını internet üzerinden yayınlamak isteyenlerin izlemesi gereken adımları içerir. İlk adım olarak, içerik oluşturucuların bir podcast platformuna kaydolması gerekmektedir. Kayıt işlemi tamamlandıktan sonra, her bölümün ses dosyası yüklenir ve açıklama metni eklenir. Bu adımların ardından, podcast'in RSS beslemesi oluşturulur ve yayınlanacak zamanlar belirlenir. Son olarak, podcast'inizi yayına almak için platformun yönergeleri doğrultusunda işlem yapmanız gerekmektedir.Yayınlama süreci sırasında, podcast'inizin görsellerini de hazırlamanız gerekebilir. Kullanıcıların dikkatini çekecek bir logo ve bölüm görselleri oluşturarak, podcast'inizi daha görünür hale getirebilirsiniz. Ayrıca, her bölüm için etkileyici bir başlık ve açıklama metni yazmak da önemlidir. Bu sayede dinleyicileriniz, içeriğiniz hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilir.Podcast yayınlama sürecinin son aşamasında ise promosyon ve pazarlama stratejileri devreye girer. Sosyal medya platformları, diğer podcast platformları ve web siteniz aracılığıyla podcast'inizi tanıtarak daha geniş bir kitleye ulaşabilirsiniz. Ayrıca, podcast'inizi konuk olduğunuz podcast'lerde tanıtarak dinleyici kitlenizi artırabilirsiniz.Tüm bu adımları başarıyla tamamladığınızda, podcast yayınlayabilir ve dinleyicilerinizle buluşturabilirsiniz. Ancak, yayınlama süreci sadece başlangıçtır. Düzenli olarak içerik üretmek, dinleyici kitlenizi korumak ve genişletmek için sürekli çaba göstermeniz gerekmektedir.Podcast'lerin Avantajları Nelerdir? Podcast'lerin avantajları birçok farklı yönüyle karşımıza çıkmaktadır. İlk olarak, podcast'ler dinleyicilere esneklik sunar. İnsanlar herhangi bir zamanda istedikleri podcast'i dinleyebilirler, bu da dinleyicilere büyük bir rahatlık sağlar. Bunun yanı sıra, podcast'ler genellikle uzun süreli ve detaylı konuları ele alırlar. Bu da dinleyicilere derinlemesine bilgi edinme fırsatı sunar. Ayrıca, podcast'ler mobil cihazlar üzerinden de dinlenebilir. Bu da insanlara her yerde ve her zaman podcast'leri takip etme imkanı sağlar. Son olarak, podcast'ler genellikle ücretsiz olarak sunulur. Bu da dinleyicilerin herhangi bir ücret ödemeden faydalanmasına olanak tanır.
0 notes
the-mustache-guy-la · 4 years
Text
E.4. Karantinada Sıkılanlara Naçizane Öneriler
İçinden geçmekte olduğumuz günlerde en başında kendime bir arşiv yapma ve benim entelektüel anlamda oldukça faydalandığım kaynakları paylaşmak ve sizleri bu kaynaklardan haberdar etme amacıyla yazılar yayınlamaya başlamıştım burada. Lakin, hiçbirimizin tahmin edemeyeceği derece de uç ve kaotik koşullar yaşamaya başladık bütün dünya olarak, ve bunun sonucu olarak bir grup insan zorunlunluktan, bir grup insan kendi tercihleri sonucu evlerinde karantinaya girdiler. Bir başka grup ise diğerlerinin sağlıkları ve herkesin hayatını idame ettirebilmesi için gerekli olan ürünlerin sağlanması, tedarik zincirinin ayakta tutulması ve hepsinden önemlisi bizim sağlık ve güvenliğimiz için kendi sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atıyorlar. Öncelikle bu süreçte hepimiz için görev yapan sağlık çalışanları, kolluk kuvvetleri, belediye çalışanları, ulaşım görevlileri vs. herkese sonsuz teşekkür ve minnetimi sunuyorum. 
Bu karantina sürecinde en sık denk gelinen sitemlerden birisi ‘evde karantinada çok sıkıldım’ oldu. Ben de bunun üzerine biraz haddimi de esneterek bir takım önerilerde bulunmamın kimseye zarar vermeyeceğini bilakis fayda sağlayabileceğini düşündüm. Öncelikle şuan ki karantina koşullarında birincil olarak elektrik ve suyunuz, ikincil olarak da internet bağlantınız varsa işler yolunda ve sıkıntı probleminizi çözmek için yapmanız gereken birşey var demek oluyor. İlginizi çekecek kaynakları bulursanız bu birkaç haftalık, belki de birkaç aylık süreci hayatınız boyunca hiç sahip olmadığınız ve muhtemelen (ve umarım) bir daha sahip olmayacağınız (en azından bu ve benzeri koşullarda) bir zaman dilimi olarak görmek mümkün. Ve bu zaman dilimini epeydir yapmak isteyip vakit bulamadığınız herhangi birşeye ayırıp evde geçen vakti sıkıcı olmaktan çıkarabilir ve yaratıcı, eğitici ve öğretici kılabilirsiniz.
Öncelikle internet bağlantınız varsa bu demek oluyor ki bütün dünya cebinizde. Youtube veya benzeri platformları farklı hobi veya meraklarınızı giderek için kullanabilirsiniz. Yeni bir yazılım öğrenmeye başlayabilirsiniz profesyönel hayatınızda işinize yarayacak, belki de tamamen biresel zevk için bir takım yazılımları öğrenebilirsiniz. Belki tarihe ilginiz vardır ve okurken sıkılıyorsunuzdur, o zaman görsel olarak tüketebileceğiniz yeterinden fazla materyal mevcut. Bir dili öğrenmek istiyorsanız veya bildiğiniz bir dili geliştirmek istiyorsanız dil eğitim videoları var (eğitim kaliteleri hakkında  çok fikrim olmamakla birlikte bakmaktan zarar gelmez.). Veya normalde spor salonuna gidiyordum, ama simdi hepsi kapandı diye üzülüyor ve kendinizi dondurmaya vermiş (ve bir klişenin içinde yaşlarla dolu gözlerinizle sessiz çığlıklar atıp kurtarın beni diye etrafınıza bakıyorsunuzdur, ama kendi başınıza karantinadaysanız kimse duymayacak sizi, gereksiz dramatize ettiğim ve tasvirlerle süslediğim bu satırlardan sonra devam edelim artık zira şuanda da devam ettirmeyi sürdürdüğüm gibi bu kısım haddinden fazla uzadı...) olabilirsiniz. Fakat, youtube’da ve instagramdan haddinden fazla hatta sinir bozucu sayıda egzersiz videosu mevcut. Belki kas veya kardio çalışmayı sevmiyorsunuzdur ve daha içe dönük daha akış halinde ilerleyen egzersizler arıyorsunuzdur, misal yoga. Ücretsiz yoga akışlarının paylaşıldığı youtube kanallarıda fazlasıyla mevcut. 
Belki o kadar da Youtube düşkünü değilsinizdir, o zaman bu süreci epeydir kütüphanende asık sıratla duran ve sana ağız dolusu küfür etmeey hazır olan ve epeydir ihmal ettiğin kitaplarını kütüphaneden salondaki sehpanın üzerine alıp okumaya başlayabilirsin. Hem bir taşla iki kuş, hem kitapların gönlünü almış olacaksın, hem de okumuş (PATRON ÇILDIRDI!!!). Fakat formsuz olduğun için muhtemelen 1, 2 saat sonra beynin sütlü patates püresi kıvamına gelecek (ki hiç sevmem sütlü püre, insan gibi ez battisleri dimi, süt nedir??, bunu kenara not etmek lazım bir ara kesin gündeme getirecem bu konuyu, bu iş burda bitmedi!!!) ve devam etsen de ağzının kenarından 3 dk sonra salyan akmaya başlayınca böyle gitmeyeceğini istemeye istemeye kabul edeceksin. Tam o anda müzik imdadına yetişecek. Eskiden olduğu gibi müziğe ulaşmak için (ne kadar ehtiyar olduğuna bağlı olarak) plak, kaset, CD, veya MP3 playerının kapasitesiyle sınırlı değilsin, youtube, spotify, apple music, google music, amazon musıc... var oğlu var. Daha önce dinlemediğin tarzada müzikler veya daha önce dinlemediğin sanatçıları dinlemeye ve kulak pasını sildirebilirsin. Müzik de baymaa başlayınca evde ki malzemelere göre normalde yaptığın yemeklerde ufak tefek değişiklikler yapıp deneysel işlere girişebilirsin, ama bokunu da çıkartma hastaneler yeterince kalabalık şuanda :( 
Yemeğin bitince epeydir izleme istediğin ama iş güç/okul yoğunluğundan vakit ayıramadığın dizi ve filmleri izleyebilirsin. Yahut kendini bu konularda eğitebilirsin, misalen sinema tarihine adını yazdırmış önemli yönetmenlerin çektikleri filmleri izleyebilirsin, her akşam bir film izlesen hafta da bir yönetmenin çektiği filmleri bitirirsin eğer ki hedefte ki yönetmen süper kahraman ‘filmleri’ çekmiyorsa... (Martin Scorsese) Veya bu kadar bol vakit varken birikmiş dizilerinin tamamını izlemek de bir alternatif. Belki daha evvel yapmadığın birşeyler deneyebilirsin. Ne biliyim hiç podcast dinlemediysen podcast dinlemeye başlayabilirsin, ve sadece ses kayıdı olduğu için podcastler hali hazırda devam eden diziler veya açık alanda çekimi yapılan diğer medya unsurları gibi karantina sebepli sekteye de uğramayacaktır. 
Bu nokta da esas olan ise ne yapacak olursan ol, belli bir düzen içerisinde yapmaktan geçiyor, ‘nasolsa bir yere mi gittiğimiz var la?’ diye ‘berbat bir Türkçe telaffuzla’ düşünüyor olabilirsin, öncelikle seni kınıyorum ama burda isim verip seni bu yazıyı okuyan 4 akraba ve 3 arkadaşıma rezil etmeyeceğim... ahahahahaha... 
Neyse, özetle bu karantina günlerini bir zorunlu tatil ve ‘göt devirip yatma vakti’ olarak değil de, hayatını okula ya da işe giderken ki gibi düzenli bir şekilde geçireceğin günler olarak düşün. Yattığın ve kalktığın saat ve olabildiğince gerçekçi şekilde gün içerisinde neleri yapacağını zaman aralığı ile not al bir yerlere ve uymaya çalış. Emin ol ne işe başlayacak olursa bu süre içerisinde kendinin bile şaşıracağı hatta ‘yok artık, ben bu kadar işimi halletmişim!!’ diye kendine şaşıracağın günlere doğru ilerliyor olacaksın. Bu dediklerim hayal ya da abartı gibi gelebilir, fakat dene ve kendin için gör. Ufak bir hesap yaptığında kaybedeceğin birşey olmayacağını göreceksin. Ki o ufak hesabı yapmaya kafa yormak istemiyorsanda diğer kuvvetli alternatife bak. ‘Eve tıkılı kaldık.’, ‘offff acaba ne zaman bitecek bu salgın?’, ‘çok sıkıldım!’, ‘dünyada ne kadar kötü şeyler oluyor.’, vs. vs. senin gününü ve modunu düşürecek düşüncelerin içerisinde çırpını duracaksın ve akşam hava kararınca iyice karamsarlaşacaksın. Ve senin bu modunu düşüren olaylara bireysel olarak yapabilecek bir etkin olmaması gerçeği de bir noktada kendini daha da kötü hissetmene sebep olacak. Fakat, kendini bir veya birkaç konu, hobi ve/veya alanda geliştirmeye verirsen olacak olanlar yeni beceriler geliştirmen, yeni konularda bilgi edinmen ve hepsinden önemli yeni şeyler öğrenmen ve dünyayı daha farklı ve daha derinlemesine anlaman olacak. Ve bu süreçler başlı başına harika süreçler olmakla beraber bir şeyi öğrenmenin veya anlamanın verdiği mutluluğu ve hazzı tadacaksın sonra gelsin dopamin, gitsin seratonin, sonra gelsin endorfin, konaklasın oksitosin. 
Özetle şunu demeye çalışıyorum, hayat kimse için kolay değil, koronavirüsü çıkana kadar herkesin kendi beklenti ve hedeflerinin sonucu olarak uğraştığı bir takım sorunlar ve problemler vardı. Şimdi ise hepimiz hastalanmama refleksini aktive ettiğimiz için problemlerimiz ortak. Bu problem çözülünce önce ki problemlerinize eski kafa yapınızla dönebilirsiniz. Ya da bu süreçte kendinize yatırım yapıp aynı ya da benzer problemlerle karşılaştığınızda daha farklı perspektiflerden bakıp daha farklı çözümler üretebilirsiniz. Hayat hiçbir zaman kimseye karşı adil değildi, adil olmayacak da, olmak gibi bir sorumluluğu da yok; veya kimse bütün hayatını mutlu geçirmedi, zira hayatın temelinde mücadele etmek var, ki güzel kılan şey de bu aslında. İşte bu sebepler ve durumlardan ötürü bu karantina sürecinde kendinize yatırım yapmak (herhangi bir konuda), elinizdeki ekstra vakti efektif kullanmak anlamı taşıyacak. 
Bu hafta aslında yazı yazasım yoktu ama ‘bilmem kaç’ haftadır hiç aksatmadan bu yazıları yazmaya devam ettiğim için, hem kendine hem bu kurduğum haftalık rutine hem de yazımı okuya 4 akraba ve 3 arkadaşa (bu şaka bundan sonra böyle gider ahahahaha) karşı hissettiğim sorumluluktan ötürü böyle bir konudan bahsetmemin iyi olacağını düşündüm. Hepimizin hayatta etki alanı genel olarak çok dar veya etkimiz çok az (belki fark edilemeyecek düzeyde), ama kendimiz üzerinde etkimiz bir o kadar yüksek sadece bunun farkındalığını yaratmak istedim sizlerde böylece bu perspektifte bana yazımı okuyan bu 7 kişiden 2′si 3′ü bana katılsa kardır (ahahah çok gülüyorum ahahaha). 
Yazımı sonlardırmadan, sıkıntılı ve karamsar günlerden geçiyoruz doğrudur, psikolojik olarak hepimizi yoran bir süreç bu ama unutmayın!!!! İnsanı bütün insanlık tarihi boyunca doğadaki diğer canlılara karşı ‘üstün’ kılan becerisi adapte olabilmesiydi değişen koşullara. İşler hiç beklemediğiniz şekilde kötü gidiyor ve bütün düzeniniz bozulmuş olabilir. O zaman elde ki parçalarla yeni bir düzen kur!! Bundan daha evvel defalarca yaptığın gibi, atla deve değil en nihayetinde. Bir de bu hafta rastgele bir zaman da kendimi kafesteki bir hayvanla kıyaslamam söz konusu oldu. Düşünsenize afrikanın düzlüklerinde koşarken bir anda bir ağırlık çöküyor üzerinize ve uyuyakalıyorsunuz. Gözünüzü açtığınızda herşey normal görünüyor ama önümüzdeki gri çubuklara bakıyorsunuz ve o çubuklar heryerde, ve bütün gün bir sürü daha önce çok az gördüğünüz türde hayvanlar gelip size 10 saniye bakıp sonra sizin 20 metre ötenizde afrika da olsanız bir lokmada yiyeceğiniz ama şu an durmuna üzüldüğünüz zebraya bakıp, sonra çakallara ordan da başka hayvana geçtiler. Bu günleri bir de kafese tıktığımız hayvanlara yaptığımız eziyeti gözden geçirmek için kullanabilir...
Kendinize iyi bakın, sağlık, sıhhat ve keyif sizlerle olsun.
~tmg
Edit#1: Bu arada yaşadığımız günler muhteviyatı itibariyle 100 yılda bir yaşanacak türden günler olması münasebetiyle ileride de önemle anılacaktır. Bu sebeple naçizane günlük tutmanızı öneririm, arkada bugün olanlarla ilgili sizin gözünüzde sürecin nasıl göründüğünü anlatan belge(ler) bırakmak adına, bir de umarım olmaz ama virüsü kapacak olursanız, nerede ne zaman kapmış olabileceğinizi takip etmek açısından önemli olabilir.
1 note · View note
haberkat · 2 years
Text
Açelya Devrim Yılhan, Tertemiz Bir Dünya İçin Çocuklara Seslendi
Açelya Devrim Yılhan, Tertemiz Bir Dünya İçin Çocuklara Seslendi
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu, ‘Dünya Bizim Evimiz’ podcast serisinin 10. bölümünde atıkları odağına alıyor ve tüm çocuklara daha temiz, daha sağlıklı bir dünya için neler yapılması gerektiğini keyifli, eğitici bir oyunla anlatıyor.     ‘Atıkların Ayrıştırılması’ adlı yeni bölümünde ünlü oyuncu Açelya Devrim Yılhan da seslendirmesiyle karşımıza çıkıyor.   Projeye destek veren Yılhan, ‘Tavuk’…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sondakikabu · 2 years
Text
Açelya Devrim Yılhan, Tertemiz Bir Dünya İçin Çocuklara Seslendi
Açelya Devrim Yılhan, Tertemiz Bir Dünya İçin Çocuklara Seslendi
Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu, ‘Dünya Bizim Evimiz’ podcast serisinin 10. bölümünde atıkları odağına alıyor ve tüm çocuklara daha temiz, daha sağlıklı bir dünya için neler yapılması gerektiğini keyifli, eğitici bir oyunla anlatıyor.     ‘Atıkların Ayrıştırılması’ adlı yeni bölümünde ünlü oyuncu Açelya Devrim Yılhan da seslendirmesiyle karşımıza çıkıyor.   Projeye destek veren Yılhan, ‘Tavuk’…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sanathaberleri · 2 years
Text
Hande Doğandemir’den Çocuklara Mesaj
Hande Doğandemir’den Çocuklara Mesaj
Çocukların severek takip ettiği, hem eğitici hem eğlenceli Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu ‘Dünya Bizim Evimiz’ podcast serisi, 7. bölümünde sevilen oyuncu Hande Doğandemir’i konuk ediyor. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu iş birliği ile yoluna hızla devam eden tiyatro, yeni bölümünde doğal kaynakların doğru kullanımına dikkat çekiyor.  Projeye destek veren Doğandemir, ‘İklim’ karakterleriyle…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
haberdosyasi · 2 years
Text
Hande Doğandemir’den Çocuklara Mesaj
Hande Doğandemir’den Çocuklara Mesaj
Çocukların severek takip ettiği, hem eğitici hem eğlenceli Bosch Çevre Çocuk Tiyatrosu ‘Dünya Bizim Evimiz’ podcast serisi, 7. bölümünde sevilen oyuncu Hande Doğandemir’i konuk ediyor. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu iş birliği ile yoluna hızla devam eden tiyatro, yeni bölümünde doğal kaynakların doğru kullanımına dikkat çekiyor.  Projeye destek veren Doğandemir, ‘İklim’ karakterleriyle…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
trcoffeebyefe · 2 days
Text
Yeni Beyin Çipi Gelmiştir!
youtube
Eskiden sadece bilim kurgu filmlerinde karşımıza çıkan beyin çipleri her geçen gün daha büyük gelişmelere günümüzde imza atmaya başladılar. Çoğu insanın Elon Musk ile haberdar olduğu beyin çiplerinde son zamanlarda ne gibi değişimler yaşandı? Bu yayında bu konuyu ele alacağız.İsterseniz daha fazla beklemeden buyrun hemen konunun detaylarına geçelim.
Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak istemiyorsanız dinlediğiniz platformlardan abone olarak tüm yayınlara anında ulaşabilir veya [patreon] üzerinden bana destek olabilirsiniz.
Beyin – Bilgisayar Arayüzü
Tumblr media
Beyine takılan çiplerin aslında gerçekleştirdikleri en temel görev; sinir sinyallarini okuyup bunları yazılım komutlarına döndürmelerinden geçiyor. Bu cihazlara verilen isim ise BCI (Brain Computer Interface) yani Beyin-Bilgisayar Arayüzü. Aslında bu cihazlar sadece son yıllarda popülerlik kazanmış olsada bu işin geçmişi çok daha eskilere dayanıyor.
Bu işle ilgili yapılan ilk çalışma 1924 yılında Hans Berger tarafından electroencephalography (EEG) sinyallerinin anlamlandırılması üzerine yapılmış. Hans Berger, beyin sinyallarini alfa ve beta olarak yaptığı bu çalışmada keşfetmiş. Hatta bundan önce 1875 yılında ilk defa hayvanların beyinlerinde ki elektriksel sinyalleri kayıt eden bir çalışma Richard Caton tarafındanda yayınlanmış.
Ardından beyin sinyallerinin tepkileri üzerine daha pek çok çalışma yapılmış olsada (eğer tüm bu çalışmalara da göz atmak isterseniz linkini sizler için bırakırım) ilk Beyin – Bilgisayar Arayüzü 1970 yılında University of California Los Angeles (UCLA)’ da yapılmış. 1973 yılında Jacques Vidal, bu deneyden öğrendikleri bilgileri Toward Direct Brain-Computer Communications adlı araştırma makalesinde yayınlamış.
1991 yılında ise Jonathan Wolpaw ve çalışma arkadaşları ilk defa beyin sinyali ile bilgisayar ekranındaki farenin hareket ettirilmesini başarmışlar. Daha buna benzer pek çok çalışma 2000’lerde de gerçekleştirilmeye devam edilmiş. Ve 2016 yılında Elon Musk’un kurduğu Neuralink firmasıda bu sektörde boy gösterince bu iş giderek çok daha fazla sayıda insanın dikkatini çekmeyi başardı.
Synchron
Tumblr media
Günümüze dönecek olursak şu an itibariyle zihin okuyabilen bu ufak çipler, günlük yaşamın bir parçası haline gelme yönünde ilerliyor. BCI Cerrahı adından yeni bir iş dalı dahi oluşmaya başlandı denilebilir. Neuralink şu an bu çipleri yerleştirmek için bir robot geliştirmiş durumda kafanızı bu robotun içerisinde bir noktoda sabitledikten sonra robotun ucundaki iğne, tarama işlemini bitirdikten sonra beyninizi içine girecek olan bölümü ince bir iğne ile yerleştirebiliyor. Tabi bu alanda faliyet gösteren her firma neuralink gibi bir robot geliştirmiş değiller ve robot yerine beyin cerrahlarını kullanmayı tercih ediyorlar.
Bu alanda şu an için cerrahi operasyon yapan ise oldukça az sayıda doktor yer alıyor. Bu doktorlarda bir tanesi olan Shahram Majidi, New York’ta yer alan Sinai Hastanesinde beyin cerrahı olarak 2022 yılında Synchron adı verilen bir girişimin beyin çiplerini sadece engelli olan ve bu işe gönüllü olarak dahil olan kişiler üzerinde denemeye başlamış. Bu girişimde, ellerini kullanmakta zorluk çeken, konuşamayan ve mobil cihazları kullanmakta zorluk çeken insanların bu cihazları kullanması için bir beyin çipi geliştiriyor.
Aslında bu firma NeuraLink’in aksine beynin içersine bir cihaz yerleştirmek yerine beynin çevresinde yer alan damarların yakınına bu cihazı yerleştirerek kan damalarındaki değişimi analiz etmeleri sayesinde beyin sinyallerini okuyorlar. Burdan elde edilen veriler bir kablosuz bir şekilde üzerinizde taşımanız gereken bir cihaza aktarılıyor ve bu cihazda tüm mobil cihazlar ile iletişim kurabiliyor. Bu girişim, beyin çiplerini yerleştirmek için kafatasınızın içine girmeye gerek duymuyor ancak neuralink’e kıyasla daha fazla aparatı barındırıyor.
NeuraLink
Tumblr media
Bir de gelelim bu alanda en çok konulan girişim olan Elon Musk’un kurduğu NeuraLink’e. 28 Ocak, 2024’te neuralink ilk defa ürettikleri çipi başarılı şekilde bir insan üzerinde kullanmaya başladıklarını paylaştılar. Amerika’da yer alan FDA (Food and Drug Administration) adlı kuruluş Neuralinki aslında ilk piyasa çıktıklarında onaylamamıştı. Elon Musk’ta bu çipi ilk olarak 3.dünya ülkelerinde yer alan gönüllü olarak bu deneye katılamak isteyen engelli insanlar üzerinde denemelere başlamıştı. 2023 yılının Mayıs ayında FDA uzunca süren tartışmaların ardından NeuraLink’in insan üzerinde denenmesini onayladı.
FDA’in neden neuralinkin insan çalışmalarının ret ettiğine baktığımda belirli güvenlik endişeleri listenin başında yer alıyordu. İlk olarak cihazın içerisinde yer alan lithuim pilin beyne zarar verip vermeyeceği endişesi, ardından bu cihazdan kafatasının dışına uzanan ince kablonun yine beyin için bir zarar oluşturup oluşturmayacağı ve bu cihazın beyinden çıkarılması gerektiğinde bu işlemin kişiye hiç bir zarar verilmeden nasıl yapılacağı endişeleri Neuralink’in Amerikada insan üzerinde deneyler yapmasının önüne geçmiş.
Neruolink yayının başında da bahsettiğim üzere bu çipi bir cerrah yardımı ile kafanıza yerleştirmek yerine, robosurgery olarak adlandırılan; yani bir robotun cerrahi bir operasyonu yapması yoluyla çipi beyin üzerine yerleştiriyorlar. Bu robotoda bakınca aslında tam Matrix filminde beynin arkasına taktıkları aparat direk olarak benim aklıma geldi. Fakat benim kafama takılan şey ise bu çipe sahip olan kişiler, bu çipi çıkarmak isterlerse bu robot çıkarma işlemini de aynı şekilde yapabilecek mi?
Ben bunu araştırınca açıkçası bu konuyla alakalı çok bir bilgiye ulaşmadım ancak görünen o ki bu robot sadece çipi yerleştirme işlemini yapıyor ve çipi çıkartmak isterseniz cerrahi bir operasyon ile bunu ancak yapabiliyorsunuz. Peki bu cerrahi operasyonu Neuralink’te çalışan ve bu deneye dahil olan biri mi? yoksa dışarıdan normal bir cerrah mı yapıyor? orası hala meçhul.
Precision
Tumblr media
Bu alanda faliyet gösteren ve en çok konuşulan bir diğer girişim ise Precision firması. Bu firmanın kullandığı cihaz ise diğer firmaların kullandığı cihaza göre çok daha büyük. Ancak Precision firması beynin direk olarak içerisine bu çipi yerleştirmek yerine, dış yüzeyine bu çipi takıyorlar. Bir hasta üzerinde bu işlemi gerçekleştirirken, hasta uyanık haldeyken, taş kağıt makas oynuyor ve by cihaz hasta henüz taş kağıt veya makası eliyle göstermeden önce hangisini seçtiğini ekranda yakaladığı sinyallar aracalığı ile doktora bildiriyor. Aslında beyin vücudun diğer bölgelerine bir sinyal göndermeden bu sinyaller bu cihaz tarafından okunabiliyor. Birde hastanın hala uyanık durumdayken tüm bu işlemin gerçekleşmeside bence ayrı bir detaydı.
Aradaki Fark Ne?
Tüm bu girişimlerin üretmiş oldukları çipler, benzer işlevleri yerine getirselerde bunları bir birinden ayıran en temel özellik, beyine yerleştirdikleri çiplerin, ne kadar derine yerleştirildiği ile alakalı diyebiliriz. Neuralink, Blackrock ve Paradromics şirketleri beynin içerisine bu çipleri yerleştirir iken, Precision firması beynin dış tabakasına çipi yerleştiriyor. Synchron firması ise beyin ile kafatası arasındaki bölgeye üretmiş olduğu çipi yerleştiriyor. Buda bizlere aslında bu işin belirli bir standarda henüz oturmadığını gösteriyor. Bu çipleri üreten firmaların büyük bir bölümü özel şirketler ve her biri kendi standartlarını belirliyor.
Bu işin Geleceği nereye gidiyor?
Tumblr media
Tüm bu girişimler sürekli olarak bu alanda daha yüksek teknolojileri ve gelişmeleri katediyorlar. Ve eminim ki gelecekte bizi bu cihazların çok daha kompleks ve çok ama çok daha ufak versiyonları bizleri bekliyor. Daha aslında bu listeye eklemediğim ama bu alanda faliyet gösteren oldukça fazla sayıda firma var. Ama tüm bu firmaların hepsi Amerika’da veya Avrupa’da yer alan sağlık örgütlerinin onayından geçmiş durumda değiller. Bu işe dahil olanlar çoğunlukla kendileri gönüllü oluyor ve doğabilecek tüm riskleri önceden kabul ediyorlar.
Benim bu yayını hazırlamış olduğum 15 Nisan, 2024 tarihi ile herhangi bir sağlık sorunu olmayan kişilerin ise bu cihazlara ulaşımı yok. İlerleyen süreçte tıpkı kolumuza taktığımız akıllı saatler gibi bu tür cihazlarıda satın alıp tahmin edemeyeceğimiz işlemleri yapabilecek miyiz? yoksa sağlık endişelerinden ötürü bu cihazlar hiç bir zaman halka sunulmayacak mı? Bunu da bizlere zaman gösterecek.
Bir de şu an itibariyle tüm bu firmalar çok kısıtlı sayıda insana sunuluyor. Eğer ileride bu cihazlar engelli kişilere sunulursa sigorta firmalarının bu cihazlara ilişkin bir düzenleme getirip getirmeyeceği ise apayrı bir tartışma konusu. Çünkü bu cihazların büyük çoğunluğu sadece özel şirketler tarafından geliştiriliyor ve devlet desteği olmadan yada sigorta kapsamında olmadan satışa sunulurlarsa, sadece bu cihazları maddi olarak karşılayabilecek insanların bu teknolojiye ulaşmasıda gelecekte çok daha büyük tartışmaları ortaya çıkaracaktır diye düşünüyorum.
Son Söz
Bu bölümde giderek rekabetin daha fazla kızıştığı ve çok kısa zamanda oldukça büyük gelişmeler gösteren beyin çipi sektörünü ve bu sektörün geleceğinin ne yöne gideceğini inceledik.
Umarım sizlere faydalı bilgiler sunabilmişimdir. En kısa sürede yeni yayınlarda görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın hoşçakalın.
Referanslar
Kawala-Sterniuk, A., Browarska, N., Al-Bakri, A., Pelc, M., Zygarlicki, J., Sidikova, M., Martinek, R., & Gorzelanczyk, E. J. (2021, January 3). Summary of over fifty years with brain-computer interfaces-A Review. Brain sciences. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7824107
Vance, A. (2023, November 7). Elon Musk’s Neuralink brain implant startup is ready to start surgery. Bloomberg.com. https://www.bloomberg.com/news/features/2023-11-07/elon-musk-s-neuralink-brain-implant-startup-is-ready-to-start-surgery
Turkish Coffee Podcast Youtube Sayfası:
Turkish Coffee Podcast Haftalık Blog Sayfası:
0 notes
nedimtaktak · 7 years
Link
En çok sevdiğim şeylerden biri, internet üzerinden kaydedilmiş yayınları dinlemek,“podcast” diye geçiyor. İçeriğinde bazen benim ilgi alanıma giren pozitif psikoloji ve mutluluk konuları oluyor, bazen iş yaşamında işin ve insanın yönetimine dair konular, bazen de öğretici ve eğitici masallar. Bunları dinlerken hem araba kullanmak daha keyifi hale geliyor, hem de neredeyse her gün yeni bir şeyler çağrışıyor beynimde.
0 notes
trcoffeebyefe · 4 months
Text
Kahve: Bir fincan mutluluk
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoşgeldiniz. Genellikle çoğu insanın kendine gelmek ve güne başlamak için tercih ettiği ve Dünyanın en çok tüketilen içeceklerinden biri olan kahvenin hangi koşullarda ne gibi faydaları olduğunu bu yayında konuşacağız. İsterseniz daha fazla beklemeden buyrun hemen konunun detaylarına geçelim. Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
trcoffeebyefe · 5 months
Text
E-sigaralar artık zararsız mı?
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoşgeldiniz. Elektronik sigaralar her geçen gün daha da popüler hale geliyorlar, özellikle Z jenerasyonun çok fazla ilgi gösterdiği bu cihazlar artık zararsız hale gelebilmeyi gerçekten başardılar mı? İsterseniz daha fazla beklemeden buyrun hemen konunun detaylarına geçelim.
youtube
Teknoloji her geçen gün hayatımızdaki problemleri bir bir çözmeye devam ediyor. Eskiden çok basit işlemler için dahi bankaya gidip bütün günü sıra bekleyerek geçirmemiz gerekiyordu. Şimdi ise teknolojinin yardımı ile bütün bir günümüzü alacak işlemleri telefonumuzda ki uygulamalar ile saniyelere içerisinde çözebiliyoruz. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırmak için sürekli yardımımıza koşuyor ancak bazen inanılmaz yararlar sağlarken bazende inanılmaz zararlara yol açabiliyor.
Sigara bağımlılığından kurtulmak isteyenler teknolojinin sunduğu araçlardan yararlanmaya çalışıyorlar. Nikotin bantları, sigara içmeyi önleyen sakız ve son yıllarda çok popüler hale gelen elektronik sigaralar.
Yeni Nesil E-Sigaralar
Geçenlerde Netflix’te yayınlanan “Big Vape” adlı bir belgeseli izledim. Açıkçası ben hayatımda hiç sigara kullanmadım ve elektronik sigara alanında en popüler olan markaların hiç birinden daha öncesinde haberim yoktu. Bu belgesel silikon vadisinde kurulan JuuL adı berilen bir girişimi ele alıyor.
2000 yılı ve sonrasında doğan kişiler, eğer fark ettiyseniz doğaya karşı çok daha duyarlı, iklim değişimine önem veren ve toplumu etkileyen pek çok konuda eski nesillere göre çok daha duyarlılar. Sigara kullanımını da pek çok genç desteklemiyor ve bunun arkasında nikotin ürünlerinin pazarlanmasına ilişkin alınan önlemlerin oldukça büyük bir katkısı var. Kapalı ortamlara getirilen sigara içme yasakları, sigara paketlerine konan görseller, kamu spotları, genç jenerasyonun sigara kullanımına olan bakışını değiştirdi. Şu an hiç bir sigara firması televizyonda veya büyük medya platformlarında reklam yapamıyorlar.
Ancak elektronik sigaralar bu oyuna çok sonradan dahil oldukları için pek çoğunun böyle katı kuralları takip etmesi zorunluluğu yok. Keza JuuL firmasıda bundan oldukça büyük avantaj elde ederek milyar dolarlık reklam kampanyaları ile kendi ürünleri bütün medya platformlarında pazarlamayı başardılar.
Yeni nesil e-sigaraların dizaynı JuuL firması sayesinde çok daha estetik bir hale geldi. Hatta pek çok insan JuuL firmasını elektronik sigaraların Apple’ı olarak adlandırdı. Çünkü tasarladıkları e-sigara Apple’ın iPod’una oldukça benzer bir görünüme sahip.
Etik Olmayan Pazarlama
Bu firmanın yola çıkış amacı sigara bağımlısı olan yetişkinlerin bu cihazları kullanarak sigara kullanımlarını azaltmarı ve en sonunda sigarayı tamamen bırakmalarıymış. Fakat kullandıkları pazarlama metotlarının genç nesilleri hedef alması, işin rengini değiştirmiş. Reklamlarda kullandıkları kişiler ve ürünleri gönderdikleri ünlü isimlerin genellikle toplum tarafından en tarz görünen , ingilizcede “cool” olarak tanımlanan bireylerin bu e-sigarayı kullanması, lise ve üniversite çağında olan kişilerin bu ürünlere inanılmaz şekilde yönelmesine neden olmuş.
Pazarlama ile ilgili yaptığım yayınlarda aslında bu konuya hep değiniyorum; pazarlama, firmaların elindeki en güçlü silahtır, elinizdeki ürünün topluma yararlı yada zararlı olmasının önemi olmadan, pazarlama stratejileri ile bu negatif yönler çok kolay şekilde üstü örtülüp geçilir. Keza, alkol ve nikotin ürünlerinde kullanılan pazarlamalar tamda bu şekilde. Bu belgeselde yer alan röportajların birinde; lise öğrencileri bu ürünü bir nevi parti aksesuarı olarak gördüklerinden bahsediyorlardı. Yani daha “cool” gözükmek için bu ürün olmazsa olmazlar arasına girmiş durumda.
Alkol ve tütün ürünleri bu taktiği yıllardır kullanırlar direkt pazarlama yapmaları yasak olduğu için in-direkt pazarlama yaparlar. Filmlerde, dizilerde, sosyal medyada her zaman en tarz olan kişiler alkol kullanır, sigara içer ve bu karizmalarına daha karizma katar.
Bilinç altımız ister istemez bundan etkilenir. Alkolü ilk defa tüketen hiç kimse alkolün tadını sevmez aynı şekilde ilk defa tütün ürünlerini deneyen kişilerde, bu ister nargile olsun ister sigara veya elektronik sigara, farketmeksizin hiç bir birey bu ürünlerin tadını ilk denemede beğenmez ama kullanmaya devam eder. Çünkü bizler bulunduğumuz ortama her zaman ayak uydurmak isteriz. Doğamız gereği çevremiz tarafından onaylanmak ve sıra dışı olmak istemeyiz.
Ama örneğin bir yemeği ilk defa denediğinizde ve tadını beğenmediğinizde kolay kolay gidip aynı yemeği tekrardan sipariş etmezsiniz. Alkol ve tütün ürünlerinde ise insanlar duygu bazlı bu ürünleri kullanırlar. Eğlenme gidince alkol içmek, otobüsle seyahet ettikten sonra mola da hemen bir sigara yakmak, stres hissedince, üzülünce veya bazen çok mutlu hissedince bu ürünleri kullanma isteği tetiklenir. Ve bu duygular hayatın sonuna kadar sürekli olarak boy gösterecekleri için kolay kolay vazgeçilemezler.
E-Sigaranın Gerçek Yüzü
Elektrokin sigaraların tamamı nikotin içeriyor ve kullanan her bir bireye geri dönüşü olmayacak şekilde zararlar veriyor. Ciğerlerimize hava dışında hiç bir maddenin girmemesi gerekiyor bunun başka bir oluru şu an için yok. Bu belgeselde JuuL markasının piyasa çıkması ile elektronik sigara kullanmaya başlayan lise çağındaki gençlerin akciğer ameliyatı olmak zorunda kaldıkları sahneleri görünce bu cihazlara olan bakışınız eminim tamamem değişecektir.
2017 senesinde elektronik sigara marketinin patlama yaşaması ile okul çağında bu cihazları kullanmaya başlayan bireylerin sayısında da patlama yaşanmış. Amerikada yer alan NIH (National Institute on Drug Abuse) yaptığı araştırmaya göre 8.sınıfta e-sigara kullanmaya başlayanların sayısı %17.6 oranında artarken, yani üstünü yeniden çizmek istiyorum 8.sınıf, nikotin kullanımının başladığı yaşların bu derece gerilemesi gerçekten dudak uçuklatıyor. 10.sınıflarda %32.3, 12.sınıflarda ise %37.3 oranında artmış.
Tumblr media
Çocuk yaşta nikotin kullanmaya başlamanın arkasında ki en büyük etkilerden bir tanesi ise; e-sigaraların bazı aromalar ile pazarlanması. Aynı nargilede ki gibi belirli aromalar karıştılığında üstünüze sigaradaki gibi kokusu geçmeyen ve oldukça kötü bir koku bırakan bir maddenin yerini bu aromalar alınca sanki söz konusu yan etkiler ortadan kalkıyormuş gibi algılanıyor.
Ancak bu ürünler sigaradan dahi daha zararlı çünkü sigarayı bir adet içtiğinizde bitiyor ve yenisini yakıncaya kadar bir süre zarfı geçiyor fakat elektronik sigaraları herkes uykuya dalmadan önce şarja takıyor ve tüm gün aralıksız olarak kullanmaya devam ediyorlar. E-sigara kullananların sigara içen kişilerle kıyaslaması yapıldığın bir günde 3 pakete denk gelecek şekilde nikotin tükettikleri de bulunmuş.
E-sigaraya Karşı Alınan Önlem Var mı?
Şu an için pek çok alanda sigara yasağı bulunsada, e-sigara yasağı henüz yeni yeni uygulanmaya başladı. Pek çok uçakta fark ettiyseniz sadece sigara içilmez logosu var ve e-sigara logosu diye bir şey yok. Uçuştan önce hostes e-sigaralarında yasak olduğunu sadece anons geçiyor ve bazen bu anons dahi geçilmiyor. Çoğu kafeterya, restoran, sinema ve tiyatro alanlarında henüz e-sigara kullanımına ilişkin bir düzenleme mevcut değil. Amerikada yer alan FDA (Food and Drug Administration), JuuL firmasının bu marketi domine etmesinden sonra daha henüz yeni düzenlemeler getirmeye başladı ve bu düzenlemelerin pek çoğu bütün işletmeler tarafından henüz hayata geçirilmedi.
E-sigaralar, tam olarak tütün kategorisinde değerlendirilmediği için tütün firmalarının pazarlama yasaklarına şu an itibariyle uymak zorunda değiller. Durum böyle olunca henüz orta okul çağında olan çocuklar, gençler bu ürünleri sigara olarak algılamayıp denemek isteyebiliyorlar. Şu an JuuL firmasınıda dünyanın en büyük tütün üreticisi olan Marlbora firmasıda satın aldı. Açıkçası işler şu an için daha iyiye gidebilecek gibi durmuyor. Fakat en azından bu ürünlerin ne kadar bağımlılık yapıcı, kansere direk olarak yol açan ve insan sağlığını çok önemli ölçüde tehdit eden ürünler olduğunu ben bu yayında herkes ile paylaşmaya çalıştım.
Ben 1990 doğumluyum ve benim liseye gittiğim dönemde tüm lisede sigara kullanan 5-6 kişi dışında ben kimseyi tanımıyordum ve sigara kullanma alışkanlığı genellikle üniversite çağında başlayan bir alışkanlıktı. Fakat artık teknolojinin bu işe adım atması ile güzel bir tasarım, aromalı kimyasallar ve bilinçaltını hedef alan reklamlar ile çok erken çağlarında ki bireyler bu ürünlerin bağımlıları olmaya başladılar.
Son Söz
Konuyu toparlayacak olursak, ne yazık ki her zaman teknoloji hayatımıza güzellikleri getirmiyor. Nikotin içeren bütün ürünler sizlere zarar verir hele ki elektronik sigaralar daha yüksek bağımlılığa sahip oldukları için 4-5 sene içerisinde akciğerinizin rahatsızlanmasına ve ameliyata ihtiyaç duyacak seviyeye gelmenize sebep olabilirler. Lütfen bu ürünleri kullanmaya başlamadan önce tekrardan bunu bir gözden geçirin.
Bu bölümde elektronik sigaraların ne gibi zararları olduğunu ve teknoloji sayesinde bu ürünlerin nasıl zirve yaptığını konuştuk. Umarım sizlere faydalı bilgiler sunabilmişimdir. En kısa sürede yeni yayınlarda görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın hoşçakalın.
Referanslar
Schaeffer, K. (2019, September 26). Vaping was on the rise in U.S., especially among young people. Pew Research Center. https://www.pewresearch.org/short-reads/2019/09/26/vaping-survey-data-roundup/
U.S. Department of Health and Human Services. (2022, July 25). Vaping rises among teens. National Institutes of Health. https://newsinhealth.nih.gov/2019/02/vaping-rises-among-teens
Primack, D. (2023, March 6). Marlboro Maker Buys e-cig company Njoy. https://www.axios.com/2023/03/06/marlboro-maker-buys-e-cig-company-njoy-exits-investment-in-juul
Turkish Coffee Podcast Youtube Sayfası:
Turkish Coffee Podcast Haftalık Blog Sayfası:
0 notes
trcoffeebyefe · 5 months
Text
Neden Bu Kadar Dolandırıcı Var?
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoşgeldiniz. Farkettiyseniz artık her güne yeni bir dolandırıcılık haberi ile uyanıyoruz. Peki dolandırıcılık olaylarının bu kadar artmasının altında ne gibi sebepler var ve buna karşı neler yapılabilir gelin bunu bu yayında hep beraber inceleyelim.
Dolandırıcılık olayları artık neredeyse her gün medyada karşımıza çıkmaya başladı. Eskiden bu kadar fazla sayıda dolandırıcı yok iken, keza var iseler dahi kendilerini saklayan çok fazla ortalıkta görünmeyen dolandırıcıların dahi kişilikleri artık evrim geçirdi. Pek çoğu sosyal medyada boy gösteren, YouTube videoları üreten, komedi programlarına, söyleşilere hatta Ted Talks’lara katılıp şaşalı hayatlarını bizlerle paylaşmaya başladılar.
Bundan bir 10-15 yıl öncesine kadar dolandırıcı dediğimiz kişiler, ortalıkta çok fazla görünmek istemeyen, ismini, yaşamını ve hayatında olan biteni diğer insanlarla paylaşmayan kişilerden ibaretti. Sanırım internet çağı, sadece toplumu değil hırsızlarında evrimleşmesine olanak sağladı. Peki bu evrim nasıl gerçekleşti? Gelin buna biraz daha yakından bakalım.
En Büyük Güvenlik Açığı
Bugünkü yayında neden bu konuyu seçtiğimi soracak olursanız, belki daha önce bahsetmemiş olabilirim, fakat ben yurt dışında 2 yıl boyunca siber güvenlik alanında yüksek lisans yaptım ve tezimi bu alanda hazırlayıp sundum. O yüzden konuya sadece dışardan yorum yapan bir göz olarak değil birde işin tekniksel yanı, sistemdeki açıkların neler olduğu gibi yönlerdende bu yayında ele alacağım.
Siber güvelik yüksek lisansının ilk dersinde sınıfa giren profesör bizlere bir soru sormuştu, ve demişti ki “Şu an sizce Dünyada ki en büyük güvenlik açığı neyde var?” Sınıfta yazılım alanında ve bilgisayar mühendisliği alanında lisansını tamamlamış pek çok kişi vardı. Ve bir kişi, kullandığımız mobil cihazlarda en büyük güvenlik açığı olduğunu söyledi. Ardından başka biri, kullandığımız web tarayıcılarında problem olduğunu dile getirdi. Cevaplar gelmeye devam etti; başka bir öğrenci, kullandığımız kredi kartlarının üzerinde fiziksel olarak numaraların yer almasının en büyük güvenlik açığı olduğunu savundu. Açıkcası bunun gib daha pek çok cevap gelmeye devam etti ama profesör hepsine yanlış dedi.
Ve tahtaya gidip kalemi eline alıp “insan” yazdı. Dünyada ki en büyük güvenlik açığı insanda vardır demişti. Ve bunu açıklamaya başlayınca herkes ikna oldu.
Şimdileri gidip birinin şifresini kırmak, kredi kartını veya bilgisayarını ele geçirmek hem çok fazla emek hemde çok fazla teknik bilgi gerektiriyor. Profesör bu alanı bir mayın tarlasına benzetmişti ve bu mayın tarlasında gerçekten mayına basmadan yürümeyi bilen kişilerin bu yolu tercih ettiğini bizlerle paylaştı.
Güven Olmadan Dolandırıcılık Olmaz!
Profesör sınıfa dönüp, “artık en büyük güvenlik açığının insanın kendisi olduğunu bildiğimize göre dolandırıcılığın birinci kuralı nedir? birde bunu tahmin edin bakalım” dedi. Yine oldukça teknik cevaplar geldi ve yine hiç biri doğru değildi. Profesör kalemi tekrardan eline aldı ve tahtaya gidip “güven” yazdı. Güven olmadan dolandırıcılık yapmak işin en zor yoludur dedi.
Ve sözlerine şu şekilde devam etti; Bir dolandırıcın çoğunlukla bu işe adım atacağı ilk evre yakın çevresi olur çünkü yakın çevresinin ona güven duyduğunu bilir. Yolda sizi durduran biri bizden $500 borç para istese sanırım hiç birimiz gidip bu parayı bu kişiye vermeyiz çünkü o kişiye karşı güven duymayız. Ama kuzeniniz sizden gelip bunun iki katı para istese düşünmeden o parayı verirsiniz. Çünkü kuzeninize güvenirsiniz.
Profesörün yaptığı bu enfes giriş ile sınıfta resmen herkes sus pus kesilmişti. Şu an ki dolandırıcıların pek çoğu o yüzden güven inşa etmek için uğraşıyorlar. Sosyal medya hesaplarından kendi hayatlarını paylaşır, samimi sohbetler yapar, tanınmış kişiler ile birlikte boy gösterirler. Sizden olurda bir para alırlarsa ilk bir kaç defa size bu parayı katlayarak verirler. Bütün bunların amacı tek bir şey içindir; oda toplumun güvenebileceği bir karakter haline dönüşmektir.
Sosyal Medya Hayatları
Peki niçin tüm Dünyada bunca insan hızlı para kazanmanın yollarını ararken dolandırılıyorlar. Artık sosyal medya ile pek çoğumuz diğer insanların görkemli yaşamlarına anlık olarak şahit oluyoruz. Pek çok insan deliler gibi çalışsada böyle yaşamlara ulaşması mümkün olmuyor. 2020 yılında FBI’nın yayınladığı İnternet Tabanlı Dolandırıcılık raporuna göre Z jenerasyonu bir önceki seneye göre, 2 kat artış göstererek hızlı para kazanma umudundan dolayı dolandırılmış.
Sadece Z jenerasyonu değil tabiki daha pek çok insan bu olaylardan etkilenmiş ancak genç nesildeki hızlı ve kolay para kazanma arzusu her geçen yıla göre katlanarak artmaya devam ediyor. Bunda da sosyal medyanın büyük bir katkısı olduğu aşikar. Sadece sosyal medyayı hedef göstermekte tabiki doğru olmayacaktır. Hayat pahalılığıda tüm Dünyada ve özellikle Türkiye’de giderek arttı. Ev almak, araba almak, yurt dışına çıkmak gençlerin pek çoğu için artık hayal olmaya başladı.
Ben öğretmen bir ailenin çocuğu olarak, annem ve babamın memurluk yaptığı yıllarda kazandıkları maaşlar ile mütevazı bir ev ve ikinci el orta sınıf bir araba almaları mümkündü. Benim üniversiteye başladığım 2008-2009 yıllarında da KYK bursu alıyordum ve aylık 200 TL’ye yakın bir burstu. Bununla sinemaya gidebiliyor, üzerine bir konsere katılabiliyor ve arkadaşlarımla hafta sonu taksimde bir yerlerde yemek yiyip üzerine bir şeyler içebiliyorduk. Ve hala geriye biraz para kalıyordu. 2023 yılında ise bunların hepsini yapabilmek çoğu öğrenci için oldukça zorlu.
Üniversiteden mezun olup işe girince de aslında pek bir şey değişmiyor. Deliler gibi işe gidip çalışsanız mesailer yapsanız da sosyal medyadaki görkemli hayatların seviyesine ulaşmanız pek mümkün gözükmüyor.
Dolandırıcı Doğulur mu? Olunur mu?
Aslında dolandırıcıların çok büyük bir kesimi dolandırıcı olarak Dünyaya gözlerini açmıyor. Ancak zorlu hayat koşullarına katlanmamak ve hemen en kestirme yoldan parayı bulma arzusu insanların bu yönlere gitmesine sebep oluyor. Bununla alakalı bence yapılmış en güzel filmlerden bir tanesi “Emily the Criminal”. Burda da ana karakter sürekli iyi işler yapmaya çalışmasına rağmen hayatın acımasız yüzü ile sürekli olarak karşılaşıyor. Ve en sonunda pes edip kendiside bu işlere girmeye karar veriyor.
Pek çok zaman dolandırılan siz değil iseniz dolandırıcılık hikayelerini dinlemek insanların dikkatini çeker. Çünkü başka insanları kandırıp bunu başaran insanın bunu nasıl başardığı ve elindeki parayla şimdi neler yaptığının hayalini kurmak ilgi çekici bir başlıktır. Fakat ben yüksek lisans tezimi hazırlarken bir de dolandırıcılık sonrasında bu kişilerin karşılaştıkları durumları araştırmıştım. Bu insanlar nasıl ortaya çıkar nasıl kendini ele verir gibi olasılıkları tezime dahil etmiştim.
Böyle büyük vurgunlar, insanları, özellikle hayatın başında olan gençleri, dolandırıcılığa yönlenmelerine sebep olabiliyor ama eğer ki yıllardır kimliğini gizleyerek yaşamış olan biri değil iseniz kaçak hayatı bu insanları bir yerde ele veriyor. Ben yaptığım araştırmada yakalanan dolandırıcıların çoğunun kendini ihbar ettiğini görmüştüm. Çünkü bu insanlar görkemli hayat için yaptıkları bu dolandırıcılıklardan büyük paralar kazanıp ortadan kaybolsalarda kaçak yaşamak zorunda kaldıklarından istedikleri hayat stiline sahip olamayıp en sonunda pes etmeyi seçiyorlar. Tabi tüm dolandırıcılar bunu yapıyor mu? Tabiki hayır, ancak yine pek çoğunun hayatı ne zaman yakalanıcam korkusu ile geçiyor.
Son Söz
Konuyu toparlayacak olursak, biz insanlar elektrik akımı gibiyiz, kolay bir yol ortaya çıktığında gerisini hiç düşünmeden hemen o yolu seçebiliyoruz. Bazen güvenimize sahip olan insanlar bundan fayda sağlamaya çalışabiliyor, her ne kadar iyi niyetlide olsak bu tür olaylara hepimiz maruz kalabiliyoruz. Yıllar boyu debelenmeden zorlanmadan para kazanmak yerine bir anda bu sorunu ortadan kaldırma olasılığı bu işin arkaplanını düşünmemize sebep oluyor. Haksız yolla insanların ne zor koşullarla kazandığı paraları alıp kaçan insanlar, hiç istemesekte her zaman var olacaklar. Bizlerin tek yapabileceği şey ise bu konuda biraz daha bilinçlenebilmek.
Bu bölümde dolandırıcılığın neden bu kadar hızlı bir şekilde yükselişe geçtiğini ve buna karşı neler yapabileceğimizi konuştuk. Umarım sizlere faydalı bilgiler sunabilmişimdir.En kısa sürede yeni yayınlarda görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın hoşçakalın.
Referanslar
Vega, N. (2022, March 20). Here’s how much money Americans lose to online scammers at every age. CNBC. https://www.cnbc.com/2022/03/20/how-much-money-different-age-groups-lose-to-online-scammers.html
Varga, G. (2022, May 19). The Gen-Z Fraud Report: Young Americans & Fraud. SEON. https://seon.io/resources/gen-z-report-online-fraud/
Turkish Coffee Podcast Youtube Sayfası:
Turkish Coffee Podcast Haftalık Blog Sayfası:
0 notes
trcoffeebyefe · 6 months
Text
Hayatımızın Son Günü
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoşgeldiniz. Bugün hayatınızın son gününe gidebilme şansınız olsaydı yaşadığınız hayatta nelerin gerçekleşmesini isterdiniz? Belki gelecek planlarınızı yapmış olabilirsiniz ancak bu sefer gelin bu işe bir de tam ters perspektifden bu yayında beraber bakalım.
Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak istemiyorsanız dinlediğiniz platformlardan abone olarak tüm yayınlara anında ulaşabilir veya [patreon] üzerinden bana destek olabilirsiniz.
Her birimiz yaşadığımız hayatta belirli hedeflerimizin gerçekleşmesini istiyoruz. Ve güzel bir yaşam denilince herkesin aklında farklı bir resim oluşabiliyor. Kimi insan için düzenli bir iş düzenli bir gelir ve bir aile hayatı mükemmel yaşamı ifade ederken, kimisi içinde 9-5 çalışmanın olmadığı tamamen özgür ve her şeyden bağımsız bir yaşam, mükemmel yaşamı simgeleyebiliyor.
Mükemmel Yaşamın Listesi
Şu an Dünyada var olan her insanın kafasında mükemmel yaşamın öyle yada böyle bir tanımı mevcut. Peki sizin için mükemmel yaşamı tanımlayacak sadece 3 adet şeyi sıralamanız gerekseydi neleri bu listeye koymak istediniz? Bir tekneyle dünyanı turlamak mı? Sokak hayvanlarına yardım etmek mi? Bir aile kurmak mı? Şu an bu yayını dinleyen herkesin bu listeye ekleyeceği ölmeden önce ulaşılması gereken kesin 3 adetten oluşan mükemmel yaşam listesi vardır. Şimdi paylaşacağım istatistikler ile moralinizi bozmak istemem ancak bunları duymadan da işin ciddiyetini anlamak sanırım biraz zor olacak.
Yapılan araştırmalara göre Dünyada ki her 10 kişiden 9’u hayatının sonuna geldiğinde yaşadığı hayattan pişmanlık duyuyormuş. Ne yazık ki pek çok insan hayatını istemediği şekilde geçiriyor ve hayatının son günlerine geldiklerinde de bundan pişmanlık duyuyorlar.
En Büyük Pişmanlıklar
İnsanların ölüm döşeğine geldiklerinde duydukları en büyük birincil pişmanlık, hayatlarını kendi isteklerine göre değil çevrelerinde ki insanların görüşlerine göre yaşamalarıymış. Her insan hayatını biçimlendirirken aslında çevresinde ki kişilerden; annesinden, babasından, eşinden, çocuklarından, arkadaşlarından ve yöneticilerinden bir nebze etkilenir. Ancak pek çok kişi çevresindeki kişiler tarafından başarısız görülme kaygısından dolayı aslen kendi istedikleri yaşam gayelerinin peşinden koşmamışlar. Ve hayatlarının son günleri geldiğinde bir ömrü bu şekilde yaşadıkları için en büyük pişmanlığı bu durumdan dolayı duymuşlar.
Bununla alakalı yazılan en meşhur kitaplardan bir taneside “Bronnie Ware” tarafından yazılmış olan “The Top 5 Regrets of the Dying” kitabıdır. Yazar Avustralya’da yaşlı bakım hizmeti veren bir kuruluşta 6 yıl kadar çalışmış ve hayatının son günlerine gelen kişilerin bakımlarını üstlenmiş. Bu esnada da bu kişilere hayatlarından duydukları en büyük pişmanlıkları sormuş ve ardından da bu kitabı derlemiş. Kitapta verilen mesaj aslında oldukça açık ve bu 5 temel kategorideki mesaj, yazarın bu kişilerle olan bağlarına değinmesi ile bir kitap haline dönüşmüş. Kitaptan önce bu aslında sadece bir blog sayfasından ibaretmiş.
Bu kitap yine çoğu kişisel gelişim uzmanının ve motivasyon konuşması yapan kişinin alıntılama yaptığı bir kitaptır. Fakat gördüğüm kadarıyla pek çok kişi bu araştırmanın nereden geldiğinden pekte bahsetmiyor. Başkalarının Fikirlerini Çalmak adında ki yayında bu problemi detaylıca konuşmuştuk eğer o yayınada ulaşmak isterseniz linkini bırakıyorum.
Çok Çalışmak
İkinci duyulan en büyük pişmanlık ise çok fazla çalışmak olmuş. Her insan paraya ihtiyaç duyuyor ve hepimiz kendimize belirli koşulları sağlayabilmek için işe gidiyoruz. Ancak başka birine çalışıyor iseniz hayat, hayallerinizi gerçekleştirmek için size kolay kolay fırsat sunmuyor. Koca bir sene çalışıp iki hafta izin yapabilmek ve ardından tekrar iş hayatına geri dönmek. Bu yaşam biçimi pek çok insanın boyun eğdiği bir sistem haline dönüştü.
Fakat hayatının son gününe gelen insanlar bir ömür boyunca bu kadar ağır şekilde çalıştıkları ve kendi isteklerini erteledikleri için çok büyük pişmanlık duymuşlar. Belki bu ekonomik problemleri yarın çözmek mümkün olmayabilir ancak bir ömür boyuncada çözülemezse yayının başında bahsettiğimiz mükemmel yaşam listesi bir hayal olarak bir köşede kalabilir.
Hisleri Gizlemek
Kitapta ilgimi çeken diğer bir bölüm ise pek çok insan hislerini kolayca dile getiremedikleri için pişmanlık duymuşlar. Sevdiği kıza gidip açılamadığı için bir ömür yalnız yaşayanlar, çocuklarını çok sevmesine rağmen onlara seni seviyorum diyemeyen babalar, kızgın olduğunda bir şey yokmuş gibi davranıp içine atanlar, hayatlarının son günlerinde bütün bu davranışlardan dolayı pişmanlık duymuşlar. Duyguları gizlemek, bütün insanların o anları kaçırmalarına ve kendi potansiyellerine ulaşamadan hayatlarının sonlarına gelmelerine sebep olmuş.
Haksız da sayılmazlar çünkü hoşlandığınız kişiye, hoşlandığınızı söylemenin bir süresi vardır, çocuklarınız küçükken onlara sevginizi belli ederseniz bunun ileride bir anlamı olur. Listenin son iki sırasında ise arkadaşlarla bağı koparmak ve kendilerine mutlu olmak için izin vermemeleri geliyor.
Hayatı Anlamlı Yapan Şey
Bu kitabı okuduktan sonra bende kendime şu soruyu sordum; “eğer 80-85 yaşına kadar yaşayıp ve ardından ölüm döşeğinde olsam, pişman olmayacağım bir hayat nasıl bir hayat olurdu?” Bu gerçekten ağır ve üzerine düşünülmesi gereken bir soru. Ve kalem kağıdı elime alıp benim için hayatın sonu geldiğinde, “harika bir hayattı!” diyebileceğim şeyleri listeledim. Size de aynısını yapmayı tavsiye ederim.
Kalem kağıt ile alının fiziksel notların yararıyla ilgili sanırım onlarca yayın yaptım o yüzden bu yayında bu konuya tekrardan girmeyeceğim. Ve benim listemde aslında hali hazırda peşinden koşturduğum bazı şeylerin olduğunu ama üzerine hiç çalışmadığım, yıllardır bir kenara attığım hayallerimi de gördüm. Bunlar hep aklımın bir köşesindeydi ama bir kağıda yazılı olarak önüme gelince, kaç yıldır bu hayalleri ertelediğimi görmek beni sarsmadı desem yalan olur.
Son Söz
Konuyu toparlayacak olursak, bugün hayatlarımızın son gününe geldiğimizde pişmanlık duymadan yaşayacağımız hayatın, nasıl bir hayat olabileceği üzerine konuştuk. Umarım sizlere faydalı bilgiler sunabilmişimdir. En kısa sürede yeni yayınlarda görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın hoşçakalın.
Referanslar
Pink, D. H. (2021, December 9). How common is regret? Daniel H. Pink | The official site of author Daniel Pink. https://bit.ly/3S8spWg
Warren, B. (2012, July). The Top Five Regrets of the Dying. Proceedings (Baylor University. Medical Center). https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3377309/
0 notes
trcoffeebyefe · 6 months
Text
Hayatımızın Son Günü
Yaşanılan Hayatı Ne Anlamlı Yapar? #mükemmelyaşam #hislerigizmek #ölmedenöncekipişmanlıklar #pişmanlık #mutluluk #başarı #kitaptavsiyesi #kitapönerisi #kişiselgelişim #çokçalışmak #psikoloji #türkçepodcast #eğiticipodcast #turkishcoffeepodcast
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoşgeldiniz. Bugün hayatınızın son gününe gidebilme şansınız olsaydı yaşadığınız hayatta nelerin gerçekleşmesini isterdiniz? Belki gelecek planlarınızı yapmış olabilirsiniz ancak bu sefer gelin bu işe bir de tam ters perspektifden bu yayında beraber bakalım. Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak istemiyorsanız dinlediğiniz…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
trcoffeebyefe · 6 months
Text
Türkiye’de Müzisyen Olmak
Türkiye’de Müzisyen Olmak #laçotayfa #hüsnüşenlendirici #aytaçdoğan #volkanöktem #tarkan #ismailtunçbilek #mustafaipekçioğlu #yıldırangüz #nilkaraibrahimgil #ilterkurcala #aydınkara #göksunçavdar #bülentaltınbaş #hasangözetlik #samimsakaryalı #bakikemanc
Herkese merhabalar, yeni bir yayına daha hoşgeldiniz. Türkiye’de ve Dünyada bir enstrüman çalarak tanınmak her zaman zorlu bir yoldur. Bugün enstrümanlarını sürekli dinlediğimiz ama isimlerine çok dikkat etmediğimiz enstrümanistleri konuşacağız. İsterseniz daha fazla beklemeden buyrun hemen konunun detaylarına geçelim. Bu arada yaptığım yayınları beğeniyor ve yeni yayınları kaçırmak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes