Tumgik
#kitaplardan fotoğraflar
yeryuzugokyuzu · 6 months
Text
Tumblr media
. . .
12 notes · View notes
kemikkadin · 2 years
Text
🎧 Yasemin Mori - Konyak
.
Bir süre önce okuduğum bir kitaba yer vermek istedim bugün. Fotoğraf da aylar öncesinden aslında, bazı fotoğrafların zamanının gelmesi gerekiyor galiba.
.
Fikret Mualla ismini hiç duydunuz mu? Kendisi Cumhuriyet döneminin en önemli ressamlarından biri sayılıyor. Oldukça ilginç bir yaşamı var, resim öğretmenliğinden akıl hastanesine ardından Paris'te devam eden bir hayata. Hıfzı Topuz, çeşitli anılarla beraber bir biyografi kitabı oluşturmuş. Kitabın içerisinde fotoğraflar ve Fikret Mualla'nın çizdiği resimlerin bir kısmı yer alıyor. Kitabı okurken yer yer içimin acıdığı oldu ancak zaman zaman da sırıtırken buldum kendimi. Özellikle de Picasso olayında. Hayır, Picasso olayını size anlatmayacağım. Kitabı okumalısınız. Okurken inanılmaz keyif aldığım kitaplardan biri oldu, kesinlikle tavsiye ediyorum.
.
@remzikitabevi
.
#kitapblog #kitapsever #kitapyorum #kitapyorumu #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #kitap #okumakgüzeldir #readingtime #read #reading #book #bookblogger #bookphotography #booklover #hıfzıtopuz #fikretmualla
instagram
8 notes · View notes
galerisoyut · 2 years
Photo
Tumblr media
Galeri Soyut, 23 Eylül – 18 Ekim 2022 tarihleri arasında, Yıldız / B Salonunda, Tolga Boztoprak’ın “Anadolu’dan Görünümler” isimli kişisel resim sergisine ev sahipliği yapıyor. Gallery Soyut hosts Tolga Boztoprak’s personal painting exhibition titled “Views from Anatolia” between 23 September – 18 October 2022 at Yıldız / B Hall. Tolga Boztoprak’ın resimlerinde insana dair olan ve o insanın içinde yaşadığı doğa resmedilmektedir. Yaşamına ve yaşadığı yerlere dair bilgisiyle anlamlandırmaya çalıştığı her şeyi, kendi gördüğü biçimde resmetme çabasındadır. Görülen dünyayı önemser ancak onu olduğu gibi resmetme gayretinde olmaz. Dış doğa izlenimini iç doğasıyla birleştirerek sunmaya çalışır. Bu açıdan bakıldığında doğaya dair olan resimleri gerçek dünyanın kopyası olmaktan uzaklaşıp ressamın kavrayış biçimine göre anlamlandırılan tinsel bir kurguya dönüşür. Boztoprak daha önceki dönem resimlerinde insan merkezli çalışmalar yapmıştır. İnsanların gelişlerini, gidişlerini ve uğraşılarını konu almıştır. Ön planda olan figürlerin bir hikâyesi Boztoprak ın resimlerinde. Akıp giden şehir yaşamında fark edilmeyenleri tablolarına ana karakter olarak alır. Emek veren, yurtlarından kopmuş yeni bir yaşam inşa etmeye çalışan bu insanlar sanatçının tuvalinde vücut bulurlar. Mülteciler, mülksüzler ve Mekân sızlar gibi toplumsal gerçekçi konular baz alınmıştır. Son dönem çalışmalarında resimlerindeki arka planda kalan, sürülmüş tarlalar köyler evler, yollar kısaca doğaya ait olan her şey tuvaline girmeye başlar ve ana konusu olur. Kuş bakışı yer yüzü görünümleri için fotoğraflar dergiler ve kitaplardan faydalanarak yeni bir doğa inşa eder. Aslında bu doğa inşası Boztoprak ın çocukluk yıllarına kadar gitmektedir 1970 yılında Sarıkamış ta istasyon mahallesinde çocukluğunun en iyi yıllarını burada yaşamıştır. Evleri bir tepenin eteğinde etrafı altın sarısı tarlalarla yemyeşil otlaklarla çevrili bu masallar diyarından kopup gelen bir mekân gibidir. https://www.galerisoyut.com.tr/tolga-boztoprak-2022 #tolgaboztoprak #galerisoyut#galerisoyutçankaya#galerisoyutyıldız#ankara#artgallery#artankara#sanatgalerisi#sergi#sanat#soyutgaleri#exhibition#kültürsanat#turkishart#turkishpainting#artist (Galeri Soyut) https://www.instagram.com/p/CiurrD1sPwT/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
derinsularr · 3 years
Text
"Her fotoğraf daha mutlu zamanların hikayesini anlatır." 🌃
<Bize Bıraktığın Sözler> 🌟
94 notes · View notes
vaktiylebiratsiz · 3 years
Text
Hikayeye göre günün birinde Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş.
Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve ertesi gün aynı noktada buluşmak üzere sözleşmişler. Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve buluştuklarında kendisine okumuş:
"Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım." Bu birçok mektubun ilkiymiş.
Kafka küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş.
Derken gün gelmiş, görüşmelerin artık sonu gelmiş. Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek getirmiş.
Küçük kız, aslından oldukça farklı olan oyuncak bebeğe şaşkınlıkla bakakalmış.
Bebeğe iliştirilmiş bir not küçük k��zın şaşkınlığını gidermiş: "yolculuğum beni çok değiştirdi…"
Uzun yıllar sonra, artık bir yetişkin olmuş olan küçük kızımız, gözü gibi baktığı bebeğinin, gözünden kaçırdığı bir çatlağının içine sıkıştırılmış bir mektup bulur.
Kısaca şöyle yazmaktadır:
"Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin ama sonunda sevgi başka bir surette geri dönecek."
77 notes · View notes
Text
"Koşarsın, koşarsın varamazsın da hani; içindeki umut varamayacağın kadar büyür."
Tumblr media
58 notes · View notes
vesselam · 6 years
Photo
Tumblr media
Sezen Aksu..
177 notes · View notes
teenyweenybetty · 3 years
Text
Eskiden taymda çok güzel fotoğraflar, anlamlı sözler, kitaplardan paylaşımlar olurdu.. şimdi hiçbirini bulamıyorum
2 notes · View notes
yantekerlek · 4 years
Text
bir bir biri birilerine, bakar bakar dururuz
biri sadece sesi çok güzel olduğu için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece twitterda çok güzel bilgilendirici, ilmî, sanatsal floodlar yazdı diye ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece güzel kitaplardan güzel alıntılar yapıyor diye ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece tumblrda ahlaka, dine, imana dair uzun uzun yazılar yazdı diye ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece iyi oynayan yakışıklı bir basketbolcu olduğu için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece tatlı çocuğuyla güzel fotoğraflar çekindiği için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece iyi espri yaptığı için komik videolar çektiği için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece zeki ve hazırcevap olduğu için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece yüksek lisans veyahut doktora vs. yaptığı için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece güzel fotoğraflar çektiği için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece güzel giyindiği güzel yerlere gittiği güzel güldüğü için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece fazla takipçisi olduğu için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece güzel yemek yapıp tarifler verdiği için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece birçok yabancı veya bir yabancı dili akıcı konuşabildiği, akademik anlamda kabul gördüğü için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
biri sadece bir dizide karizmatik bir karakteri oynadığı için ahlaklı ve bütünüyle iyi bir insan olmuyor.
sadece bir açıdan veya belli açılardan kendini parlatmış, iyileştirebilmiş, iyi olduğu alanda daima iyiliğini koruması garantisi olmayan insanlara her açıdan (ahlakî, imanî, fiilî, lisanî, ailevî, meslekî, siyasî vs. vs.) tâbi oluyoruz. "birini sadece takip ettiğim için ona tâbi olmuyorum ya kuzum, ahahaha saçmalama" diyenler olabilir. fakat insan etkileyen ve etkilenen bir varlık. yani etkileşimli bir varlık. bilinçli olarak etkilenebildiği gibi istemsizce de etkilenen tesir altında kalabilen, iyi tesirlerle şekillenebildiği gibi kötü tesirlerle de şekillenebilen bir varlık. bilinçli veya bilinçsiz etkilenmelerimizi kontrol altına almamız gerekiyor bu yüzden. maruz kalan/bırakılan değil, tercihler yapan insanlar olmamız gerekiyor. takip listelerinde gözünü kırpmadan iyileştirici elemeler yapabilen insanlar olmamız gerekiyor.
insanların bahsettiğim özellikleri dışında iyi bir özelliğe sahip olmayan, ahlaksız şahsiyetsiz insanlar olduğundan bahsetmiyorum. herkes farklı farklı seviyelerde ahlak ve şahsiyet sahibidir. fakat bir meziyetine odaklanıp bir insanı gözde tabiri caizse kutsallaştırmak, bütün hal ve hareketlerine olur vermek üzerinde uzun uzun düşünmemiz gerekiyor.
15 notes · View notes
yeryuzugokyuzu · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
iki ayda sadece iki kitap okuyabildiğime inanamıyorum ama öyle oldu. ve hiç iyi olmadı. tabii ne kadar “okuyabildim?” gerçekten o da var. deprem, ülke gündemi, ruh hâlim, dikkat dağınıklığım, konsantrasyon eksikliğim, baş ağrılarım derken... her neyse bu da böyle oldu ne yapalım.
22 notes · View notes
bizyazieviblog · 4 years
Text
MODERN ZAMAN LEYLALARI                        Gönül Demircioğlu
        "Modern zamanlarda Leyla ile Mecnun" idi kitabın adı. İlk sayfalarına hızla göz gezdirdikten sonra yerine bıraktı. Kitapçıyı dolaşıp, tüm listelediklerini sepetine doldurmasının ardından geriye dönüp bir daha yeni çıkanlar rafının yanına geldi. Hepsinin kapaklarına şöyle sırasıyla göz gezdirdikten sonra gözü yeniden aynı kitaba ilişti. Bu defa aklından otuz beş dedi ve otuz beşinci sayfayı açtı 'beni etkileyecek bişey çıkarsa alacağım' diye geçirdi içinden. Açtığı sayfanın ilk cümlesi ; Fuzuli ' nin "Mecnun olmayana Leyla görünmez." cümlesiydi. Tekrar okudu, tekrar okudu, tekrar... Kitap inceleyenler için ayrılan , hemen reyonların yanındaki koltuğa oturdu. Başladı düşünmeye. Hem kitabı karıştırıyor hem bu cümleyi düşünüyordu.
      Fuzuli nasıl bir hâl ile yazmıştı bu cümleyi ve içine hangi halleri saklamıştı kim bilir? dedi. Sonra yazarının ismine yeniden baktı hiç de adının duyduğu biri değildi. Belli ki Fuzuli' yi bilen biriydi ama... Bu Nazlı için önemliydi. Onu saran tek bir  cümleden kitabın sandığı gibi boş olmadığına kanaat getirebilmişti. Listesindeki tüm kitaplardan evvel bunu okumalıydı .Çünkü gönül bağı kurmuştu bu kitapla, bekletemezdi. Kasaya geçti, hepsinin barkodlarını okutan satıcı, ''Serkan Tuğfan yarın saat 19:00’ da burada olacak isterseniz kitabınızı imzalatabilirsiniz" dedi. Nazlı çıkarken teşekkür etti ama buna neredeyse hiç   ihtimal vermiyordu. İçinde Fuzuli'nin bu tek cümlesi zihnini vurmaya yetmişti ama en nihayetinde o cümleyi eden Fuzuli idi. 'Bakalım' dedi içinden, 'Gerçekten bu cümleyi içinde taşımaya layık bir kitap mı?” Eve varır varmaz ilk işi bu kitabı okumaya başlamak oldu. Çiçeklerle donattığı ,yeşile boyalı balkonuna oturdu. Hava sisliydi ama ne sıcak ne de soğuktu. Balkonun sürgülü camlarını açtı. İçeriye çevredeki gecekondulardan tüten duman kokusu süzüldükçe daha bir ısındı yüreği. Güzel bir gün dedi ve başladı ilk cümleyle okumaya : 
     'Modern zamanlarda yaşanmış bir aşk hikayesi'        
     Nazlı ne havanın karardığının farkına varabilmişti ne de saatlerin bunca geçtiğinin... Kitabı okurken, kimi yerde minicik zeytin gözlerinden damlayan yaşlar sayfaları ıslatırken kimi yerde tebessümle uzak diyarlara gidiyordu aklı.  Karnından guruldama sesleri geldiğinde akşamın dokuzu olmuş, hava iyice ayaz kesmişti. Balkonun camlarını kapatıp, hızla kendine atıştırmalık bir şeyler hazırladıktan sonra yeniden aldı kitabı eline, bırakamıyordu. 'Bitirmeden yatamayacağım galiba ' dedi kendi kendine. Saat gecenin birini, ikisini, üçünü vurmuştu... Nazlı halen elinde kitap , uyku uyumadan ama uykuya tok gözlerle...        Sabahın beşi olmuştu. Kitabın sonlarına yaklaştıkça giderek artan bir merakla yazarını tanıma isteği doğmuştu içinde. Bu zamanda gerçekten böyle aşklar yaşanıyor olabilir miydi... Leyla' nın çirkin olduğunu söyledikleri halde Mecnun Leylası için "Siz onu bir de benim gözümle görün" demişti. Günümüzde genç kızlar beğendiği erkeği, genç erkekler beğendiği kızı öncelikle başkalarına beğendirme arzusunda değil miydi?.. Mecnun Leyla'nın köyünü mesken edinen köpeğe bile derin bir sevgi duyarken, günümüzde evli çiftlere birbirlerinin anne babaları bile yük gelmiyor muydu?.. Mecnun Leyla'ya olan aşkından geçip yüreğinin yanıp küle dönmesiyle Mevla'yı bulmuş, sonra Leyla'yı gözü görmemişti. Günümüzde insanlar bir Leyla' dan ancak başka bir Leyla bulduklarında vazgeçmiyorlar mıydı?           
      Nazlı tüm bu düşüncelerle birlikte sabah etmişti. Bir iki saatlik uykudan sonra kalkıp kahvaltısını edip, kaldığı yerden kitabının son birkaç sayfasını da okumaya koyulmuştu. Dünkü kasiyer, yazarın saat 19'da geleceğini söylemişti. Madem ki kitap bitmişti, ona  düşündüğü soruları sorduran kalem sahibiyle tanışmak için gitmeliydi.              
      Kitap bitmiş, Nazlı gözündeki yaşları silmişti. Bir şeyler  atıştırıp  hazırlandıktan sonra soluğu kitapçıda aldı. Biraz beklemesinin ardından  kuyruğun arttığını görünce şaşırmış, 'ben tanımıyorum ama epey okuru varmış' diye düşünmüştü. Ön sırada  iki kız arkaya doğru bakıp:
      "Geliyor " dedikten sonra ardını döndü. Uzun boylu, genç, siyah takımlı biri yaklaşıyordu. Sıranın en arkasından en başına kadar herkesle göz göze gelip merhabalaştıktan sonra kitaplarının yanına geçmişti. Nazlı, onun belki birkaç ayda yazdığı kitabı tek gecede okumuş olmanın övüncü ile ve sabırsızlıkla sıranın kendisine gelmesini bekliyordu. Yapılan ayaküstü kısa sohbetler, çekilen fotoğraflar derken nihayet sıra gelmişti. Nazlı' nın ilk sorusu " Hiç Leyla gördünüz mü " oldu. Öyle ya, Fuzuli'nin sözünü kitabına konu edindiyse, bu soruya da verecek bir cevabı olmalıydı. Genç yazar şaşkın bir tebessümle baktı , "Bu konu çok derin, vaktiniz varsa biraz istirahat buyurun; burada işim bittiğinde üst kattaki kitap kafede birer Türk kahvesi eşliğinde cevap vereyim." dedi. Nazlı' nın bembeyaz teni kızıla kesmiş. Ne diyeceğini bilemeden nezaketsizlik olmaması adına” pekâla “demişti. İçinin sıkıntısından ipek eşarbı bile nemlenmişti Biraz olsun hava alıp ferahlayabilmek için yukarıya çıkıp pencere kenarına oturdu. Beklemeye devam ederken, merdivenlerden ağır adımlarla biri çıkıyordu. Kafasını yana çevirdi ,gelen genç yazardı! Tam, ayağa kalkarak "Afedersiniz, kötü bir soru mu sordum" diyecek oldu ki , yazar o söyleyemeden cümleye girdi:          "Evet Leyla gördüm ama kim diye sormayın. " oldu. Nazlı ne diyeceğini bilemedi , tebessüm etti ; oturdular. Önce tanıştılar, sonra laf lafı açtı. Genç yazar 'Hiç Leyla gördünüz mü' sorusundan çok etkilenmiş ama onu kaybetmemek adına ilk gördüğü anda bunu ona söyleyememişti. Birer Türk kahvesi içip, Leyla ile Mecnun ve modern zaman Leyla Mecnunları üzerine kısa bir sohbetin ardından kalktılar. Serkan, cuma günkü imza gününe teşrif ederse mutlu olacağını söyledi. Birbirlerinin numaralarını da aldıktan sonra yeni imza gününde görüşmek üzere ayrıldılar.
15 notes · View notes
prepalphonse · 3 years
Text
İnstagram’da Zaman Öldürmek İçin Yapabileceğiniz 3 Şey
Siz de evde can sıkıntısından patlama seviyesine gelmiş ve eğlenecek bir şeyler mi arıyorsunuz? O zaman İnstagram’da zaman öldürerek bu sıkıntınızı gidermeniz mümkün. Dünyaca ünlü sosyal medya uygulamalarından biri olan İnstagram, adeta diğer sosyal medya uygulamalarının birleşmiş hali. İnstagram’ın sahip olduğu birçok eğlenceli aktivite ile siz de eğlenebilirsiniz.
İsteklerinize Uygun Olacak Siteleri Ziyaret Edin.
İnstagram adeta bir mağaza gibi. Tüm mağazaları teker teker dolaşmak yerine istediğiniz markaları İnstagram üzerinden dolaşabilirsiniz. Yabancı dilinizi geliştirmek isterseniz, İnstagram’da günlük kelime ve konuşma kalıbı paylaşımları yapan pek çok hesap mevcut. Kitaplardan alınan özlü sözleri okuyabilir ya da paylaşım yapılan müzikleri dinleyebilirsiniz. Hatta hiç görmediğiniz ülkelerin fotoğraflarına da buradan rahatlıkla erişebilirsiniz.
“Keşfet” Bölümünde Turlara Çıkın.
İnstagram’ın “Keşfet” bölümünde hiç tanımadığınız kullanıcılara ait fotoğraflar ve videolar bulmanız mümkün. Burada paylaşılan ürünleri inceleyebilir ve dilerseniz sipariş edebilirsiniz. Fotoğraf sanatçılarının elinden çıkmış şahane fotoğraflara göz atabilirsiniz. Sizi güldürecek komik videoları burada bulmanız da mümkün.
İnstagram’da Kullanıcılarla Tanışın ve Arkadaş Olun.
İnstagram Türkiye’nin dört bir yanındaki kişileri bir araya toplayan bir mecra. Burada yeni arkadaşlarla tanışabilir ve sanal da olsa sosyalleşebilirsiniz. Fakat bu konuda dikkat edilmesi gereken bir nokta; herkese güvenmemeniz gerektiği. Bu yüzden birileriyle tanışacaksanız mutlaka aranızda bir ortak arkadaşınız olsun. Böylece hiçbir şekilde mağduriyet yaşamazsınız.
1 note · View note
shezofren35 · 4 years
Text
Bir ev düşün…
Salonunda iki koltuk,
İki ahşap sandalye ve bir orta sehpa.
Sehpanın üstünde birbirine karışmış dergiler,
Ve küçük küçük notlar sarı kağıtlarda,
Kitaplardan seçip,
Birbirimize yazdığımız...
Duvarın biri baştan sona kitaplık,
Diğeri boydan boya cam,
Tavan ahşap lambiri...
Rüzgar aniden esince, perdeler havalanırken,
Rutubet kokusuna karışmış tütsü kokusu…
Yatak odası sadece koca bir yataktan ibaret.
Tavanında ikimize dair fotoğraflar asılı.
Yukarıdan sinsice bize gülümsüyorlar.
Tüm duvarlar da çizmiş olduğumuz en güzel kareler…
Mutfakta kahve ve tarçın kokusu.
Dünden kalan iki şarap kadehi.
Biz arada yaparız böyle delilikleri.
Hani şu içip içip şarkılar söylediğimiz geceler.
Yatağımızda birbirimize sarılmalar…
Yemek masamızın örtüsünde,
Geçen sabah şakalaşırken kaza ile döktüğüm çay lekesi.
Salona, salon demede ne dersen de…
Duvarlarına karaladığım şiirler,
Tozlanmış kitap kokusu,
Vazodan yerlere düşen gül yaprakları,
Televizyonun yokluğunu aratmayan,
Ara sıra bazı bazı dinlediğimiz plaklar…
Banyoda küvetimiz,
Senin en çok sevdiğin parfümüm,
Küpelerin,
Kullanıyorum diye kızdığın diş fırçan.
Senin saç fırçan...
İkimizden başkasına kapalı olan kapımız…
Benimle tanıştığın gün,
Kaçıncı sigaranı yakmıştın acaba boğulduğun yalnızlıkta?
Ya ben?
Ben kaçıncı kez mutlu olduğuma dair kandırıyordum kendim ile birlikte herkesi?
Hangi acının final sahnesini tekrar tekrar başa sarıyorduk?
Kimlerdi bizi bizden alıkoyan?
Sahi sen gelmiş miydin bana,
Yoksa yeni mi gidiyordun?
Evet kadın, sen geldiğin gibi gidiyordun.
El bile sallamadım arkandan sanki tekrar geleceğini biliyormuş gibi.
Dönüşünde ise şaşırmış gibi rol kesmek yerine,
Açtım kucağımı sana…
Sen gitmedin kadın.
Sen derin bir uykuya yattın ve uykunu alana kadar uyudun…
Kadın…
Parmak uçlarınla dokun yalnızlığıma.
Sessiz sedasız sev beni.
Hırçınlığın dağıtsın saçlarını…
Öpüşlerin asılı kalsın içtiğim kadehte…
Bırak içeyim seni kana kana,
Kanatana kadar, kanayana kadar….
Bu dünya yüzyıllardır aynı dönüyor.
Bu dünyada farklılaşan tek şey,
Dünya ile dönen insanlar...
Sen dur kadın,
Durdur dünyamı…
Yağmur kokulu kadın,
Karış ruhuma, karış bendeki sevdaya,
Kalemimiz birleşsin ellerimizden önce… Kelimelerimiz birleşsin dudaklarımızdan önce.
Kahkahalarımız birleşsin tenimizden önce…
Uykusuz gecelerimiz birleşsin kokumuzdan önce…
Bir bulut yerini alsın gökyüzünde.
Yağan yağmur kokunun müjdesini versin bana pür telaş…
Sabah güneşi ile düşeyim yollarına.
En sıcak çorbamı içeyim kollarına yaklaşırken.
Toprağına atayım en telaşlı adımımı...
Dudakların kadın, dudakların.
Yolumun yorgunluğuna şerbet olsun...
Hadi durma kadın sarıl,
Huzur süzülsün ömrümüze...
6 notes · View notes
1-yolcu · 6 years
Text
INSTAGRAM ANNELERİ
İnternette dolanırken muhakkak bir yerlerde karşınıza bir sosyal medya annesi çıkmıştır. Çocuk eğitimiyle alakalı okuduğu düşük seviyeli kitaplardan öğrendikleriyle kendilerini çocuk ve ergen psikoloğu olarak gören, sosyal medya hesaplarında çocuk gelişimi ile ilgili ipe sapa gelmez bilgileri bilimsel verilermiş gibi sunan, alışveriş merkezlerinde gündüz kuşağında seminerler veren ve baştan ayağa garip bir kibre bulanmış anneler.
Instagram annelerinin en belirgin ve iç acıtan özelliği, çocuklarının her hallerini fotoğraflayıp onların mahremiyetlerini hiçe sayarak bu fotoğrafları tüm internet kullanıcılarına servis etmeleridir. İlk bakışta masum bir hareket olarak görünse de sabah uyandığı andan itibaren fotoğraflanmaya başlanan ve gece yatağına yine flashlar eşliğinde dönen çocuk, duygusal olarak çeşitli zorlanmalar yaşayacaktır. Şimdilerde tam olarak ne olduğunun farkında olamayan çocuk, ilerleyen yıllarda tüm internet âlemine yayılmış fotoğraflarından belki de rahatsızlık duyacak, belki de okul ve iş arkadaşlarının alaylı sözlerine maruz kalacak ve çeşitli ruhsal problemler yaşayacak. Bununla beraber emniyetten öğrendiğimize göre pedofililer en çok Instagram annelerinin hesaplarında dolaşıp bu fotoğrafları bilgisayarlarında arşivliyor. Sadece biraz daha fazla like almak için çocuklarınızı istismar etmeye ve bedenlerini istismara sunmaya hakkınız var mı?
Unutmayın ki bir çocuğu dünyaya getirmek onun üzerinde her türlü tasarrufu uygulayabileceğiniz anlamına gelmez.
Instagram annelerinin bir diğer özelliği de çocuklarını bir reklam mankeni olarak kullanıp onların üzerinden para kazanmalarıdır. Çeşitli firmalardan gelen ürünleri çocuklarına giydirerek onları fotoğraflayıp firmalara teşekkür etiketiyle paylaşan anneler, en doğru ve en sağlıklı anneliği kendilerinin yaptığı düşüncesinden de asla vazgeçmezler. Sıradan anneler çocuklarına taze çorba yapmak için uğraşırken, üstün yeteneklere sahip Instagram anneleri o çorbayı falanca marka mikserle, filanca marka kâseyle ve hangi Instagram filtresiyle fotoğraflayıp paylaşacağını düşünür. Gün boyunca Instagram hikâyesi paylaşan, gelen mesajlara DM’lere cevap vermek için saatlerini harcayan örnek anneler tabii ki de her anını çocuklarıyla geçiren asosyal annelerden farklı olacaktır!
Geçtiğimiz aylarda Türk yargısı emsal niteliğinde bir karar aldı. Nihan Kayalıoğlu isimli ünlü Instagram annesi çocuklarının fotoğraflarını sürekli Instagram’da paylaştığı için eşinin açtığı velayet davasını kaybediyor ve Instagram’ındaki çocuklarına ait tüm fotoğrafların silinmesi ve yeni fotoğrafların eklenmemesi kararı veriliyor. Çocukların babası ise: ‘’Çocuklarımızı reklam malzemesi yapıp para kazanıyor, istismara davetiye çıkartıyor’’ diyerek olayı özetliyor. Bahsedilen Instagram annesinin paylaştığı fotoğraflar hakikaten de çocukları bir istismar malzemesi olarak internet âlemine sunuyor. Henüz küçücük kızını genç kız gibi giydirip eline ruj veren anne, kızının bu ruju sürmesini kayda alıp takipçileriyle paylaşıyor.
Yine birkaç gün önce Türkiye’nin medya devlerinden Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı’nın bekârlığa veda partisinde çocukları Melisa’nın birkaç görüntüsü düştü sosyal medyaya. Şeyma Subaşı’nın paylaştığı gönderide bir hanım elindeki şampanya şişesini patlatmaya hazırlanırken küçük Melisa kulaklarını tıkamış korku dolu gözlerle daha önce belki de sayısız kere şahit olduğu bu duygusal ve fiziksel istismarın bir an önce başlayıp bitmesini bekliyor. Yine aynı partiden paylaşılan bir videoda küçük kız kalabalık bir ortamda ellerinde şampanya kadehleri olan insanların arasından annesine giderek ‘anne çok ses yapıyorsunuz’ diye yalvarıyor fakat o süper Instagram annesi çocuğuna doğru bir bakış atıp ‘çok ses annecim’ diyor ve elindeki şampanya kadehini yanındaki dostlarıyla tokuşturup öpücük dağıtmaya devam ediyor. Minik bir kız çocuğu hem duygusal hem de fiziksel olarak gözler önünde istismar ediliyor ve bu aileye sadece çok zengin oldukları için hiç kimse ses çıkartamıyor. Yazık.
Annelerin, kendilerinden ve hayatlarından memnun olmaması, duygusal yalnızlık çekmesi, direkt olarak çocuğa yansır. Dikkat edin Instagram annelerinin mutlu hayatlarında baba figürü yoktur ya da silik bir şekilde yer alır, çünkü anne evliliğinden sağlayamadığı doyumu çocuklarında arar. Bu duygular içerisindeki anne çocuğa karşı aşırı bir ilgi göstererek; çocuklarının hastalanacağı, öleceği ya da kötü arkadaşlar edineceği korkusunu sürekli yaşar. Onları yetiştirirken ya da sevgi gösterisinde bulunurken sürekli aşırıya kaçar, dünyanın merkezine çocuklarını koyarak adeta dünyadan bir intikam almaya çalışırlar. Toplumumuzda evli kadınların çocuk sahibi olduktan sonra (sözde) kademe atladıkları düşüncesini de göz önünde bulundurursak, bazı annelerin çocuklarına olan bu anormal bağları iyice anlam kazanır. Anne elinde kaşıkla ne kadar çok çocuğunun peşinden koşuyorsa, ne kadar çok onu göz hapsinde tutuyorsa, ne kadar çok çocuğun çözmesi gereken problemleri kendi çözüyorsa, ne kadar çok çocuğuyla kendisini aynı potada eritip ortak bir ben dili kullanıyorsa (bugün okula gittik, hasta olduk, acıktık, huysuzlandık vb.) o derece iyi, sevilesi, başarılı bir insan olduğunu düşünüyor.
Instagram annelerinin ve munchausen by proxy/internet sendromu yaşayan kişilerin en temel ve sarsılmaz ortak noktası ikisinin de çocukları üzerinden bir ilgi devşirerek aslında iyi ve başarılı insanlar olduklarını kanıtlama çabasıdır. Her iki durumda da çevreden gelen yorumlar, olumlu pekiştireçler (çok başarılı ve ilgili bir anne maşallah, çocuğu için her şeyi yapıyor, örnek alınacak bir insan vb.) anneye bu patolojiyi sürdürmesi için gerekli motivasyonu ve ruhsal tatminini sağlıyor. Çevrenin onayını alan anne yıkılmış ruh duvarlarını onarana kadar bu davranışını sürdürüyor fakat çocukken yıkılmış ruh duvarlarının tamiri en iyi ihtimalle bir ömür sürer.
Bu iki patolojinin bir diğer ortak noktası da annelerin çocuklarını kullanarak yaşadıkları ruhsal doyumda, çocukların hem fizyolojik hem de psikolojik olarak tedavisi mümkün olmayan yaralar alması. Doğumdan itibaren tüm gelişimi kayıt altına alınıp dünya ile paylaşılmış, tüm mahrem alanları ifşa edilmiş çocuğun ilerleyen yıllarda kuracağı sosyal hayat ve yaşayacağı ilişkilerde ön planda olma ve sürekli görünme arzusu ona zarar verecektir. Sadece ‘sürekli görünme’ değil ‘sürekli iyi ve sahte görünme’ arzusu ile yaşamını sürdürecektir. Çünkü güzel kıyafetler içinde, lüks mekânlarda, sahte gülümseyişler ve pozlar ile objektiflerin esiri olmuş çocuk bu patolojik parodiyi normalleştirerek hayatına bu şekilde devam edecektir. Her an; mutluluğu, hazzı, güzelliği, lüksü, takdiri ve beğeniyi kovalayan fakat gerçek hayatta bunun gerçekleşmeyeceğini fark eden çocuk ya gerçeklikten kaçarak ‘mış gibi yaşamaya’ devam edecek ya da ruhsal bir çöküntüye girip varoluşunun anlamsızlığı içerisinde boğulacak. Her yıl giderek katlanan depresyon ve intihar oranları bize mevcut durumumuz ile ilgili bir şeyler söylüyor olmalı.
Bu iki patolojinin bir diğer ortak noktası da annelerin çocuklarını kullanarak yaşadıkları ruhsal doyumda, çocukların hem fizyolojik hem de psikolojik olarak tedavisi mümkün olmayan yaralar alması. Doğumdan itibaren tüm gelişimi kayıt altına alınıp dünya ile paylaşılmış, tüm mahrem alanları ifşa edilmiş çocuğun ilerleyen yıllarda kuracağı sosyal hayat ve yaşayacağı ilişkilerde ön planda olma ve sürekli görünme arzusu ona zarar verecektir. Sadece ‘sürekli görünme’ değil ‘sürekli iyi ve sahte görünme’ arzusu ile yaşamını sürdürecektir. Çünkü güzel kıyafetler içinde, lüks mekânlarda, sahte gülümseyişler ve pozlar ile objektiflerin esiri olmuş çocuk bu patolojik parodiyi normalleştirerek hayatına bu şekilde devam edecektir. Her an; mutluluğu, hazzı, güzelliği, lüksü, takdiri ve beğeniyi kovalayan fakat gerçek hayatta bunun gerçekleşmeyeceğini fark eden çocuk ya gerçeklikten kaçarak ‘mış gibi yaşamaya’ devam edecek ya da ruhsal bir çöküntüye girip varoluşunun anlamsızlığı içerisinde boğulacak. Her yıl giderek katlanan depresyon ve intihar oranları bize mevcut durumumuz ile ilgili bir şeyler söylüyor olmalı.
Telefonları, iPadleri, bol takipçili sosyal medya hesaplarını, çeşitli firmalardan aldığınız üç beş kuruş reklam gelirlerini, sahte alkış korosunu bir kenara bırakın ve kayıt altına almadan çocuğunuza bugün sımsıkı sarılın, yarın çok geç ve karanlık olabilir.
| Gökhan Ergür
82 notes · View notes
vaktiylebiratsiz · 5 years
Photo
Tumblr media
İnsan,bazı günleri kitapların arasında saklayıp kurutmak istiyor.
39 notes · View notes
Text
#İstanbul Beyoğlu tarihinde önemli bir yeri olan, kitap ve kahvenin gösterişten uzak ve samimi buluşma mekanı ile #Ankara'da karşılaştık. Bugün @adakitapkahve 'deyiz...
Madem kitap ve kahve dedik, önce kitaplardan, sonra kahveden, pastadan ve en son müziklerden bahsedeceğiz.
⛷️ Yolda bana @ezgck eşlik etti, bakalım neler hissetmişiz.
🏝️ Ada Kitap Kahvenin işletme sahipleri çok samimi insanlardı. Abartısı olmayan, hoş bir selamlaşma ardından kafenin İstanbul geçmişini konuştuğumuzda, kafenin aileden gelen bir geleneğin parçası olduğunu keşfettik.
🧱 Bir duvar kitaplıklarla kaplı. Mekanda çok fazla renk kullanılmamış. Bu şekilde de kitapların mekana ruhunu vermesi sağlanmış. Mekanın bir diğer yanında ise Küçük Prensin duvar resmi ve çocuk kitapları var. Keşke bir fotoğrafım olsa diye içinizden geçecek diye çekinmeyin, çektirin tabi bir daha nereden bulacaksınız yahu 🌛 Çocuk kitapları ve hoş bir ışık sizi hayal dünyasının bir parçası yapmışken bu fırsatı kaçırmayıııın...
🥇 Mekan içi ödülümüz, Küçük Prens resmine gitse, yediğim köstebek pastanın hatrı kalır. O kadar güzeldi ki siz üzülmeyin diye çekmedim fotoğrafını, yediğim içtiğim bana kaldı yani. 😁
☕ Ezgi'nin midesi savaş alanına döndüğü için, hassas olduğu çayı içti. Memnun gördüm. Kahve fiyatları ve kalitesi gayet uygun. Bildiğiniz gibi çok detaylı yorumlara girip gurmelik taslamayı düşünmüyorum.
📸 Mekanda kaotik bir hal ya da eşya kalabalığı yok. Fotoğraflar size fikir verebilir. Mekanda oturanlar rahatsız olmasın diye genel fotoğraf paylaşmıyorum. Mesela ben haberim olmadan bir sayfada görünmek istemem. Belki gizli saklı işler çeviriyorum allala 🕴️
📻 Müziklere gelince dikkatimi çekenler:
🎧 Blushbloom Grlow - The Three Ring
🎧 Tomorrow İs A Long Time - Odetta
Tarza dair fikir verir.
📝 Ferah, sakin, pozitif bir ev sahibi ve konuklarının eşliğinde, aile havası yakalamaya uygun bir ortam. Belli bir fiyatta kitap satın alana filtre kahve hediyeleri de var. Yine gideceğim yerlerden birisi, size de öneririm. Instagram insanları için güzel fotoğraf alanları da var 😅 #coffee #mekanlar #mekanönerileri #haftasonu #cafe #café #kafe #cumartesi #pazar #kitapönerisi #kitap #kitapkurdu #küçükprens
instagram
0 notes