Tumgik
#Kırım
atesbocegimmisin · 4 months
Text
Tumblr media
Aramızda kaç yıl var biliyor musunuz? Kaç tecrübe, kaç yenilgi, tırmanış, dost, düşman acı kahır...
Sevinç Çokum // Gözyaşı Çeşmesi
8 notes · View notes
ayanasanova · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Я молюсь Богу, чтобы стать лучше 🙏🏼
2 notes · View notes
seslimeram · 1 year
Text
Keder Coğrafyası
Tumblr media
Kendini nereye kadar tekrardan var edebilir ki bir menzildeki hukuksuzluk? Hakkaniyetin ayaklar altına alındığı, hak kadar hukukun da lağvedilip, perişan olunduğu bir zeminde ol gasp tahayyülünün aralıksız yeniden var edilmesinin yolu sıradan insanlar için ezadan bir başkası olabilir mi? Cerahat ile ceberut aklın, biyopolitik, bedene ve akla yönelik müdahil olma hallerinin tam teşekküllü eylem ve kararlarının hemen ardılı bu hukuksuzluğu belirli bir sabit kılarken bu ülkede hayat ne haldedir, her nereye yollanmaktadır. Düzenin varlığı kesin / kati bir biçimde savunageldiği cerahat ile cürmün yan yana hallerinde hukukun ol nihai gasbı da şekillendirilir. Bugünün ülkesinin cerahat erki eliyle savrulduğu güzergah, bütünüyle açmazların arasında, her günün bir araf kılındığı zeminde bir dolu, hep dolu bir halle doludizgin bir yıkıcılığı imgeler. Hayatın hakkaniyetsizce yerle bir olunmasının tam teşekküllü suretinden mülhem bir yapının ak parti ile birlikte bu sahnede sabit olunması da cabasıdır artık.
Düpedüz, yalın ve hiç amasız bir noksanlaştırma edimi üstünden yönlendirmelerle birlikte bu hayat eriminin, hukuktan ayrıştırılması söz konusu edilir. Neyin hesabı verilmiştir ki iş bu sahnede! Sahiden neyin, hangi yaranın akıbeti tam olarak belirlenmiştir ki! Laf ola beri gele değil, giderek yozlaşan, çürüyen, hakkın da hukukun da alt edildiği bir zeminde safi lafı güzaf kılınmış olagelen adalet mefhumunu kim nasıl düzeltecektir ki. Her yandan bir yara, her güne içkin kılınmış bir cerahat hali, bitimsiz bir tahakküm, sonsuz bir tehdit hiç kesintisiz bir nefret güncellenirken nerededir, kim verecektir bunca fenalığın hesabını hiç ama ve fakatsız. Bianet’ten aktaralım: “Diyarbakır’da 2017 Newroz kutlamaları sırasında üniversite öğrencisi Kemal Kurkut'u “kasten öldürmekten” yargılanan polis Y.K. beraat etti.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesinin bozma kararının ardından Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yapılan yargılamada mahkeme kararını açıkladı.
MA’nın haberine göre, İstinaf Mahkemesinin "Kurkut'un öldürülmesinde silah kullanma koşullarının oluştuğu" değerlendirmesi yaparak, Y.K.’ya verilen beraat kararının kaldırılarak "ceza verilmesine yer olmadığı" dair yeni bir hüküm tesis edilmesi yönünde verdiği karar sonrası yeniden başlayan yargılamada, "polise ceza verilmesine yer olmadığı" kararı çıktı.
Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, 5271 sayılı CMK'nın 223/3-4 maddesinde düzenlenmiştir. Ceza verilmesine yer olmadığı kararı beraat kararı mahiyetinde değildir, fiil suç teşkil etmesine rağmen faile belli nedenlerle ceza verilmemesi sonucunu doğuran nihai bir karardır.
“Yanlış sanık” savunması
Bugün Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasına, sanık polis ve Kurkut'un kardeşi, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden katılırken, Kurkut ailesinin avukatları Serdar Çelebi ve Mehmet Emin Aktar ile sanık avukatı Ahmet Fırat duruşmada hazır bulundu.
Savcı, celse arasında İstinaf Mahkemesinin kararı doğrultusunda "ceza verilmesine yer olmadığı" hükmünün kurulmasını istedi. Sanık polis Y.K., suçlamaları kabul etmeyerek, "Yanlış sanık yargılanıyor. Dosya soruşturması gerçek anlamda yürütülseydi, gerçek sanık ortaya çıkardı" dedi.
İlk alınan bilirkişi raporunda, Kurkut'u öldüren kurşunun müvekkilinin silahından değil başka bir silahtan çıktığının tespitinin yer aldığını ifade ederek, dosyanın Terörle Mücadele Şubesine gönderilmesinden sonra durumun değiştiğini söyledi.
Avukat Fırat müvekkili hakkında her "ceza verilmesine yer olmadığı" yönünde hüküm kurulmasını istedi.
“Amaç dosyayı cezasızlıkla kapatmak”
Adaletin yerini bulmasını istediklerini belirten Kemal Kurkut'un kardeşi Cihan Kurkut, dosyadaki deliller ve olaydaki fotoğrafların nasıl meydana geldiğinin belli olduğunu ifade ederek, sanığın cezalandırılmasını istedi.
Dosyanın tipik bir cezasızlık dosyası olduğunu dile getiren Kurkut ailesinin avukatı Serdar Çelebi, “Failin polis olduğu, maktulün Kürt olduğu, sıradan bir yargılama. Gönül isterdi ki fail tespit edilsin yargılama yapılsın ancak ilk baştan beri tüm taleplerimiz reddedildi. Böylesi bir davada keşif talebi nasıl reddedilir? İddia ediyorum, keşif yapılmadığı için heyetin hiçbir üyesi sanığın nerede durduğunu, maktulün nerede durduğunu bilmiyor. Maktule en yakın polis Onur Mete, 'Ben maktulün kendimi patlatırım dediğini duymadım' diyor. Ama maktule uzak olanlar 'Biz duyduk' diyor. Başından beri, Valinin canlı bomba açıklamasından sonra amaç dosyayı cezasızlıkla kapatmaktı” dedi.
Avukat Çelebi, Ulusla Kriminal Büronun düzenlediği raporda, sanığın Kurkut'u doğrudan hedef alarak ateş ettiği yönünde rapor verdiğini ve hiçbir itiraz olmadan mahkemenin kurduğu bir ara kararla raporun yeniden düzenlemesini talep ettiğini ve Ulusal Kriminal Büronun ikinci raporunda, tam tersi bir rapor düzenlediğini hatırlattı. Adli Tıp Kurumu'nun düzenlediği raporda, Kurkut'u öldüren kurşunun yukardan girdiğini hatırlatan Çelebi, "Yerden seken bir kurşun nasıl yukardan vücuda girer?" diye sordu.
“Yaşam hakkı ihlalinin gerekçesi yok”
İstinaf Mahkemesinin beraat kararının bozduğunu hatırlatan Çelebi, “Bölge Adliye Mahkemesinin aslında bunca delile rağmen beraat kararı verilmeyeceğini, 'hukuka uygunluk sebebini bul' diyerek dosyayı bozmuş, ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini istemiştir. Yaşam hakkının hangi durumda ihlal edileceği bellidir. Yaşam hakkı ihlali, meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklamaya karşı bir işlem gerekiyorsa ya da isyan, olağanüstü hal varsa olabilir” diye konuştu.
Bu dosyada yaşam hakkının ihlalini gerçekleştirebilecek hiçbir durumun olmadığını dile getiren Çelebi, İdare Mahkemesinde süren devada, mülkiye müfettişlerinin sunduğu raporlarda, "silah kullanma koşullarının oluşmadığı" ve "amirlerin ateş etme emri vermediğine" dair raporları bulunduğunu kaydetti.
Çelebi, “raporlarda, tehdit etse de tehdidi gerçekleştirecek koşulların bulunmadığını, ateş etmenin kabul edilebilir yöntem olmadığına dair tespitler var” dedi.
Sanığın bilerek isteyerek cinayeti işlediğini söyleyen Çelebi, kasten öldürmekten hapis cezasıyla cezalandırılarak, tutuklanmasını talep etti.
“Başka türlü etkisiz hale getirebilirdi”
Kurkut ailesinin avukatı Mehmet Emin Aktar da, tipik bir cezasızlık politikası pratiğiyle karşı karşıya olduklarını vurgulayarak, bu dosyanın ne ilk ne de son dosyanın olduğunu dile getirdi. Dosyadaki raporlara işaret eden Aktar, söz konusu raporların cinayetin sanık tarafından işlendiğine kuşku bırakmadığını anlattı.
Olay anında 20'ye yakın polisin havaya ateş ettiğini vurgulandığı ve sanığın doğrudan maktulü hedef alarak ateş açtığını hatırlatan Aktar, maktulün silah kullanılmadan etkisiz hale getirmenin imkânı bulunduğunu kaydederek, “Başka türlü etkisiz hale getirmek imkânı mevcuttur. Keşif talebi neden reddedildiğini anlayabilmiş değiliz. Mahkeme bugün karar vermek yerine keşif yapmasına karar verecek olursa toplumun adalet duygusu zedelenmeyecektir. İlk beraat kararından sonra müvekkilimiz, maktulün annesi bir daha duruşmalara gelmemiştir, çünkü adalete olan inancını kaybetmiştir” diye konuştu.
Mülkiye müfettişlerinin raporlarında amirlerin ateş emri vermediğine işaret eden Aktar, bundan dolayı sanığın amirin emrini yerine getirdiği söylenemeyeceğini belirterek, sanığın kasten öldürmekten cezalandırılmasını ve tutuklanmasını istedi.
Mahkeme ise silah kullanmanın yasal koşulları oluştuğuna kanaat getirerek, sanık polis Yakup Şenocak'ın cezalandırılmasına yer olmadığına karar verdi.”
Kemal Kurkut, gazeteci Abdurrahman Gök’ün vizöründe kilitlenmiş olan kareler sayesinde bir terörist olarak anılmaktan alıkonulur. Bütünüyle yaşama düşürülmüş ola gelen o tehdit / tahakküm mekanizmalarının, bir bayram / mücadele günü genç bir insanın canını çalabilme konusundaki ısrarının utancı da o fotoğraflarda görünür kılınır. Belgeniz nerede diye sual edenlere, Kürd sorunun temsili değil doğrudan bir ifşası söz konusudur ol resimlerde. Abdurrahman Gök, MLSA Türkiye’den Deniz Tekin’e aktarımını da bir kez de buradan iletelim: “Gazeteci Gök’ün mahkemede tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde olay anında çektiği fotoğraf karelerinin polislerce silinmeye çalıştığı ortaya çıktı. Olay anında çektiği 28 fotoğraf karesini delil olarak soruşturma savcısına veren gazeteci Gök, olay günü yaşadıklarını şöyle anlattı: “Genç şahıs vurulduktan ve polisler başına toplandıktan sonra polisler beni fark edince çektiğim fotoğrafları makinemden sildireceklerini düşündüm. Hafıza kartımı çıkarıp hemen arka cebime koydum. Akabinde bir polis memuru yanıma gelerek bana ‘makineni ver, amirim seni çağırıyor’ dedi. Çağırdığı kişinin yanına gittiğimde bana olaydan görüntü alıp almadığımı sordu. Ben de henüz hazırlık yaptığımı, fotoğraf çekmediğimi söyledim. Ancak bana inanmayarak makinemin içini açmamı söyledi. Ben de açtım. İçerisinde hafızda kartımın olmadığını gördü. Ekranda da hafıza kartı yok yazısını görerek teyit etti. Çantamdaki kartları çıkarmamı istedi. Onları da çıkardığımda boş olduklarını gördüler. Çıkardığım kartlara format attılar. Ancak üzerimi aramadıkları için pantolonumun arka cebindeki hafıza kartını bulamadılar.”
Gök sözlerine şöyle devam ediyor: “2017 Newroz’unda Kemal Kurkut’un gazetecilerin gözü önünde polis tarafından kurşunlanarak öldürülmesi benim için bunun en açık örneğiydi. Kemal’in vurulmasından sonra Diyarbakır Valiliğinin alelacele yaptığı ‘canlı bomba’ açıklaması, basının pozisyon belirlemesi için verdiği bir talimattı. Ve nitekim halka değil, iktidara sadakat ile bağlı olan tüm gazete ve basın yayın kuruluşları bu talimatı harfi harfine yerine getirdi. Bunu yerine getirmeyip gerçeği yazanlara bedeli ödetildi ve halen de ödetiliyor.”
‘Fotoğraflar yayınlanınca bu süreci yaşayacağımı tahmin etmiştim’
Kendisine yönelik baskıların nedenin Kurkut cinayetine dair fotograf kareleri olduğuna işaret eden Gök, “Tabii ki kamuoyu hakkımda açılan bu soruşturmaların ve davaların Emniyet Müdürlüğü ile Diyarbakır Valiliğinin açıklamalarını yalanlayan, kendilerini suçüstü yakalayan Kemal Kurkut fotoğrafları nedeniyle olduğunu düşünüyor. Ben de öyle olduğuna inanıyorum. Zaten o fotoğrafları yayınlayınca bundan da ağır bir süreci yaşayabileceğimi tahmin etmiştim. Fotoğrafların yayınlanmasından sonra her ne kadar sanık polis hakkında dava açıldıysa da, sanık polisin hala görevinin başında olması, nasıl bir kararla karşı karşıya olacağımızın da habercisi. Ama ne olursa olsun gazeteci yeter ki bir olaya ışık tutsun, insanlar o ışık sayesinde eminim yollarını bulacaklardır. Tıpkı iktidarda olanların bu fotoğraflar nedeniyle kamuoyunun vicdanı nezdinde mahkum olduğu gibi” ifadelerini kullandı.” (İstinaf Mahkemesi, Kemal Kurkut cinayetini fotoğraflayan gazeteci Abdurrahman Gök'e verilen 1 yıl 6 ay 22 günlük hapis cezasını onadı. 12 Ocak 2023)
Kendini her nereye kadar tekrardan var edebilir ki hukuksuzluk. Her şeyin yalın, apaçık bir biçimde cürme çıktığı bir menzilde, onca bağır çağır çıkagelen şiddetin, yok etme hal ve isteminin bunca detaylandırılmış olagelen katillerin ifşasından, düzenin Kürd halkına yönelik tavrının ta kendisine her şey bütünüyle hukukun üstünlüğünün çiğnenmesini artık bildirir. Mübalağalı cümleler, imalar barındıran göndermeler, suçlu addetmek için Kemal Kurkut’u olmadık çıkarımlar, hep bir biçimde yeniden imal olunan nefret sembollerinden bir kere daha hukuksuzluk mefhumunun nasıl biçimlendirildiği artık çok daha belirgin olur. Bugünlere gelene kadar hiçbir biçimde hesabı verilmeyecek olduğu itiraf olunan bu kaçıncı kırımdır. Dersim Tertelesinden, Bakur Kürdistan’ında hayatın her anlamda yerle bir edilmesine bir süreklilik dahilinde icra edilen yok etme hamlelerine kimin, hangisinin hesabı verilebilmiştir. Yakın tarihin, Maraş katliamından, Sivas Madımak’ına, Roboski’nin ortasında var edilen can pazarına, Cizir bodrumlarında katledilmiş yüzün üstündeki insandan, 2015 abluka günlerinde yerle bir edilmiş bir bölge(!) gerçekliğinden daha nelerden ve ne hallerden hangisinin hesabı verilmiştir. Bütünüyle, engellemeler tüm o itiraz haklarının yerle bir edildiği günceler, ardılı sıra boşa düşürülen dosyalar, izleri de neye doğru var edildiği sorgulanmayan nice hamleyle karanlığın güncellenmesi, iyi de her nereye kadar? Kemal Kurkut, devlet dersinde katledilmiş kaçıncı kurbandı? Yönelimini bir menzildeki yaşamı / yaşatmak üstünden değil tüketmek / gasp etmek / yok etmek vb. ile kurmaya devam diyen bir ülkenin tek bir iyi günü söz konusu olur mu. Bunca cerahatin ortasında hayatın istikameti, o yaraların yükünün ağırlığı altında sahiden kalakalan yer / yurt değil mi, sahiden değil mi? Nereye kadar keder coğrafyası bir kader kılınacak, daha nereye...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Sen Kimin Çığlığısın? – Serpil ODABAŞI – Yeni Yaşam Gazetesi
Okuma Parçası: Serpil Odabaşı: Ben Artık 'Bu Bizim Acılarımız'ı Gösteren Ressam Değilim – Jinda ZEKİOĞLU – Gazete Duvar
6 notes · View notes
dahaneler100 · 7 months
Text
Ukrayna Savaşı: Batılı müttefiklerin cephanesi tükeniyor
Bu haberin orjinalinin yayınlandığı dil İngilizce Ukrayna’nın Rusya’ya karşı mücadelesinde kullandığı mühimmatın çok büyük bir kısmı NATO’dan geliyor. REKLAM Rusya, Ukrayna’ya ait çok sayıda insansız hava aracını vurduğunu duyururken Ukrayna’nın Batılı müttefikleri mühimmat stoklarının tükenmekte olduğunu ve bunun Kiev’in Rusya’ya karşı mücadelesini etkileyebileceğini belirtiyor. Ukrayna’nın…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
bunedycom · 2 years
Text
Putin, Güvenlik Konseyi'ni topluyor: Kırım Köprüsü saldırısının arkasında Ukrayna var
Putin, Güvenlik Konseyi’ni topluyor: Kırım Köprüsü saldırısının arkasında Ukrayna var
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım Köprüsü’nü hedef alan patlamadan iki gün sonra, Güvenlik Konseyi’ni toplama kararı aldı. Kremlin’den yapılan açıklamada, “Putin, Güvenlik Konseyi’nin daimi isimleriyle toplantı yapacak” denildi. NÜKLEER SİLAH KULLANIMI MASAYA GELEBİLİR Rusya’nın, Kırım’daki patlamalar sonrası nasıl bir hamle yapacağı merak ediliyor. Moskova’nın taktik nükleer silahlara…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kanalmalatya · 2 years
Text
Son dakika... Kırım Köprüsü'nde patlama! Rusya bağlantısı koptu
Son dakika… Kırım Köprüsü’nde patlama! Rusya bağlantısı koptu
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sekizinci ayını doldurmaya hazırlanırken Vladimir Putin en ağır darbeyi yedi. Putin’in 2014’te el koyduğu Kırım Yarımadası’nı Rusya’ya bağlayan devasa köprüde bu sabah büyük bir patlama meydana geldi. Ukraynalılar arasında Kremlin’in işgalini sembolize eden ‘nefret köprüsü’ndeki patlama, dünyada ilk haber oldu. Rus medyasına yansıyan ilk haberlere göre, Kerç Boğazı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sinerjiportfoy · 2 years
Link
0 notes
e-haberturk · 2 years
Text
Kırım Platformu Başkanlar Doruğu'nda dünya başkanları Kırım'ın ilhakına karşı çıktı
Kırım Platformu Başkanlar Doruğu’nda dünya başkanları Kırım’ın ilhakına karşı çıktı
Rusya‘nın 2014’de Kırım‘ı ilhak etmesinin ardından Ukrayna‘nın uluslararası kamuoyu oluşturmak için başlattığı Kırım Platformu Liderler Zirvesi’nde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dahil olmak üzere dünya liderleri Kırım’ın Ukrayna‘ya iadesinden yana tavır koydu. Rusya‘nın 2014’de ilhak ettiği Kırım’ın tekrar Ukrayna‘ya katılımı ve bu yönde uluslararası anlamda baskı ve kamuoyu oluşturmak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pusancatholic · 2 years
Text
Çankırı’nın meşhur kavunu tezgahlarda yerini aldı
Çankırı’nın meşhur kavunu tezgahlarda yerini aldı
Çankırı’da lezzeti ünlü “On dilim, Kırkağaç, kış kavunu adıyla” üç çeşit kavun üretiliyor. Çankırı’nın Kızılırmak ilçesi başta olmak üzere birçok ilçesinde yetiştirilen ve lezzeti ile ön plana çıkan “on dilim kavunu”nun hasadı bitti. Geçen yıla nazaran rekoltesinin arttığı “on dilim kavunu”, tezgahlarda yerini almaya başladı. Kilogramı 4-5 lira arasında Kilogramı 4-5 lira ortasında satılan…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
medya-press · 2 years
Text
Rusya, Ukrayna'dan çaldığı buğdayı nereye götürüyor?
Rusya, Ukrayna’dan çaldığı buğdayı nereye götürüyor?
Rus birlikleri, işgal ettikleri bölgelerde Ukraynalı çiftçilerin tahıllarına, ayçiçeği çekirdeklerine, gübrelerine ve tarım araçlarına el koymakla suçlanıyor. BBC bölgedeki çiftçilerle konuştu ve çalınan tahılların nereye götürülmüş olabileceğini uydu görüntülerinden inceledi. Cephenin birkaç kilometre ilerisinde, Ukraynalı çiftçi Dmytro 25 yıllık işinin dört aydır süren işgalde nasıl yok…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
atesbocegimmisin · 2 years
Text
Biz bunlara bakıp korkmamalıyız. Düşmanlarımız korksun. Hem de nasıl korkuyorlar. Korkularından bize bu zulümleri yapıyorlar Korkmasaydılar yapmazdılar. Yüz elli yıldır bizi tüketmeğe uğraşıyorlar. Yüz elli yıl! İşte bu yurtta bir avuç Tatar kaldık. Bizi büsbütün yok etmedikçe içleri rahatlamıyacak. Biz mahvolduktan sonra bile, bu sefer ruhumuzun önünde titreyecekler. İyi bak bu yıkıntılara!.. Sen benim evlâdım olmakla beraber, bu toprağın, bu yıkıntıların bir parçasısın... Seni bu toprak doğurdu, bu toprak besledi. Bil ki yalnız değilsin. Büyük bir milletin zengin geçmişi ve parlak geleceği seninle beraber. Bahçesaray'dan Kaşgar’a varana kadar binlerce minaremiz göklere uzanıyor. Bize Tatar diyorlar, Çerkez diyorlar, Türkmen diyorlar, Kazak diyorlar, Özbek diyorlar, Azer diyorlar, Karakalpak, Çeçen, Uygur, Kabardı, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan! Deniz parçalanmaz. Biz Türk-Tatarız. Bunu senin kalbinin bildiği gibi, her Başkırt, her Kırgız, her Kazak'ın, Kırgız’ın da kalbi bilir. Kalbinin hisleriyle hareket et. Dünyanın boş hırslarına kapılma...
Korkunç Yıllar // Cengiz Dağcı
Tumblr media
12 notes · View notes
altinovaguncel · 2 years
Text
İstikamet üzere yaşanan bir ömür: Akif Emre
İstikamet üzere yaşanan bir ömür: Akif Emre
“Ümmet coğrafyacısı” olarak anılan, entelektüel birikimiyle Türk-İslam fikir hayatının son çeyrek asrına derin iz bırakan, Babıali’nin bilge kalemi Akif Emre, vefatının beşinci yılında anılıyor. Türkiye’de son 30 yılda gazetecilik ve yayıncılık alanındaki faaliyetleri ile yerli düşüncenin gelişimine çok önemli katkılarda bulunan Akif Emre, 23 Mayıs 2017 sabahı 60 yaşında vefat etti. Gündeminde…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
seslimeram · 9 months
Text
Sahiden Böyle Olur Mu!
Tumblr media
Düzen sahiplerinin inisiyatifinde bir menzilin giderek karabasan bir sarmal kılınması var ediliyor. Anbean, yakalanan her fırsatta biraz daha zor, biraz daha deneyip, sınır zorlayan gel gelelim salt bununla yetinmeyip yaşamda var olma ihtimallerini de derdest ede duran bir akımın etkisinde karabasan bir sarmal gerçekliği herkese pay ediliyor. Noksansız, hani neredeyse eksiksiz bir mahvetme retoriği içerisinde her şekilde bir cürmün pençesinde yol arayan bir iktidar o fasit karabasan sarmalı güncelliyor. Hak mı aramak istiyorsunuz, iş bu yer kürede en doğrudan kesintisiz verili hakların var edildiği bildirilen bir zeminde öyle ya da böyle değil maçanız yetiyorsa bir itirazda bulunun. Bir kerecik olsun bir şeylerin bu sahadaki herhangi bir şeyin yetersiz / eksik / yarım konulmasından bahis açın, bir cüret edin hele, az sonra o karabasan sarmalın zebanileri sizi susturmaya gelecektir. Hakkınız için birkaç satır da olsa bildiklerinizle kendinizi mi savunmak istersiniz. Hukuk devletidir diye koca koca bildirimler var edilen, adaletin, Thales’in terazisinin dahi yağmalandığı bir coğrafyada iyi kötü bir adalet vardır dersiniz. Siz daha savunmanızı var ederken artık iş işten geçmiş, hükmünüz dahi verilmiştir. Birkaç satır da size kalır, sessizliğin geniş en geniş tabanlı konsolidasyonunda verilen cezayı hak ettik deyip sıranızda kalmanız salık verilir.
Bir yanda tasarruf yapın, biz üretim ekonomisi olacağız, herkesin refah payını sahiden de bak iki gözüm önüme aksın ki yükselteceğiz, eksikleri giderecek, yıl sonuna kadar sağlam bir ücret ayarlaması var edeceğiz bak Allah’ın adını andım diye coşa dururken muktedirle avenesi saray beslemesi medya, sıkıyorsa bir tek günün nasıl zor şartlarda geçtiğine dair bir bahis açmaya kalkın. Başta kendilerine buldukları yontulmamış, zümreler, daha sonra o Avrupa’nın kalbinde yaşayıp zerre demokrasi deneyiminden, yaşamda tutunma hali ve mücadelesinden nemalanmamış Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Avusturya gibi ülkelerin vatandaşı gel gelelim Türkiye ile de bağları bulunanların “nankörler”, “vatan hainleri”, “mihraklar”, “teröristler” şakımaları derdin ne olduğunu da unutturur bir anda. Böylesine afaki bir biçimde yolundan alıkonulmuş, her günü sınamalarla eksiltilen ve bundan şikayetçi olmayıp, dahası ellerine geçen üç kuruşla da tasarruf etmeleri salık verilen insanların dertlerinin görünmediği menzildir fasit sarmal, yekten kapkaranlık ola gelen ülke. Düzen sahiplerinin suna geldiği her etmenle, olmaz bahisleriyle en ufak bir teşebbüs, düzeltmek için bunca ekonomik buhranı var edilen şaklabanlıklar hayatı sahi ama sahiden mi kurtarır mı diye sual etmek imkansızdır, budur o karanlık sarmal, böyle bir toplamdır misal yeni ülke!
Mezopotamya Ajansına bağlanalım: “Akbelen Ormanı'nda ağaçların kesildiği bölgeye gitmek isteyen kitleye 2'nci kez saldıran jandarma, HDP eşbaşkanlarını gözaltına aldı.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eşsözcüsü İbrahim Akın ve Milletvekili Perihan Koca, Milas Akbelen Ormanı'na Yeniköy-Kemerköy Enerji tarafından açılmak istenen kömür ocağına karşı bölge halkının direnişine destek vermek için Akbelen'e geldi. Akın ve beraberindekiler ile yurttaşlar, jandarmanın tazyikli su ve biber gazlı saldırısına maruz kaldı.
Saldırıda, Akın ve Koca ile çok sayıda yurttaş etkilenerek, fenalaştı. Saldırı sonrası Akın ve Koca halkla birlikte asker barikatı önünde oturma eylemi başlattı. Oturma eylemine CHP Milletvekili Orhan Sarıbal ile Cumhur Uzun da katıldı. Yaklaşık 2 saattir süren oturma eyleminin ardından kitlenin kesim alanına doğru yürüyüşe geçmesiyle jandarma 2'nci kez cop ve biber gazlarıyla saldırdı. Jandarma, aynı zamanda yakın mesafeden halkın gözüne gaz sıkarak, ormanlık alana gaz fişekleri attı.
Yapılan saldırıda HDP İzmir İl Eşbaşkanı Çınar Altan ile HDP Marmaris İlçe Eşbaşkanı Güven Göknar gözaltına alındı. MUÇEP Menteşe Meclisi Üyesi Ferah Gümüş ve fotoğrafçı Selahattin Kaya da gözaltına alındı.
Öte yandan sabah saatlerinde yapılan müdahalede gözaltına alınan ekolojist Deniz Gümüşel emniyet ifadesinin ardından serbest bırakıldı.”
Tolga Güney’in Mezopotamya Ajansındaki haberini de iliştirelim: “Akbelen Ormanı'nı korumak için desteğe gelen yurttaşlar, ülkenin her yerinde başlatılan doğa talanına karşı topyekun mücadele çağrısı yaptı.
Muğla'nın Milas ilçesinin İkizköy Mahallesi'nde bulunan Akbelen Ormanı'na Yeniköy-Kemerköy (YK) Enerji tarafından açılmak istenen kömür ocağı için 24 Temmuz’da ağaç kesimi başlatıldı. İkizköylüler ve ekolojistler ise ağaç kesimini durdurmak için eyleme geçerken, kesim alanına her gitmek istediklerinde askerin sert saldırısıyla karşılaştı. Biber gazı ve coplarla köylülere saldıran askerler, yurttaşların yaralanmasına neden olurken çok sayıda kişiyi de gözaltına aldı.
Yaşanan saldırı ve ağaç kesimlerinin devam etmesi sonucu Muğla'nın ilçelerinin yanı sıra İstanbul, İzmir, Aydın, Balıkesir gibi birçok kentten yurttaşlar İkizköylülere destek olmak için Akbelen'e geldi. Burada direnişe destek olan yurttaşlar, köylüleri yalnız bırakmazken, hafta sonu da yine İstanbul ve Çanakkale gibi kentlerden yurttaşlar Akbelen ile dayanışmak için yola çıktı. İkizköylüler ile dayanışmaya gelen yurttaşlar ile konuştuk.
'Doğa İçin Geldik'
Doğayı korumak için Aydın Kuşadası'ndan desteğe gelen Mehmet Güntekin, "Yurdumuzda canlıların yaşadığı her alanda olmaya hazırız. Bu talanın sonu yok. 70 yaşındayım ve son 20 senedir gözle görülür bir şekilde yasaya, yönetmeliğe, kanuna uyulmadan bütün canlılara zarar veriliyor. Bunun için de cırcır böceğinden karıncaya, kuşlardan ağaçlara kadar bütün canlılara zarar veriliyor. Bu talanı dayanışma ile bitirmemiz gerekiyor" dedi.
'İşgale Karşı Savaşacağız'
Aydın Söke'den gelen Hatice Çevik, Akbelen'e oksijeni, havayı, suyu işgal edenlere karşı savaşmak için geldiklerini söyledi.
Çevik, "Bu ormanlar köylülerin geçim kaynağı. Biz de onlara destek olmak için buraya geldik. Gelirken kesilen alanı gördüğümüzde içimiz yandı. Ağaçlar kesilirken benim boğazım kesiliyor sandım. Ağaçlarla birlikte ormanda yaşayan bütün canlılar da can veriyor. Tüm Türkiye'ye Akbelen Ormanı’nı savunmaları çağrısında bulunuyorum" diye konuştu.
'Köyler Yok Edildi'
Aydın Söke'den gelen Nimet Öncedal da köy enstitülerinin kapatılmasının ardından köylerde yaşamın son bulduğunu belirten İncedal, şöyle devam etti: "Şimdi de madenlerle köyler yok oluyor. Söke Karakaya'da da maden ocakları ile bölgeyi yok ettiler. Yeşil alanlarımız yok oldu, betonlaştı. Nefes alamıyoruz. Herkes hasta, kanser oldu. Yeter artık ormanlarımız yok edilmesin, insanlara yaşam şansı verilsin."
İzmir'den dayanışmaya gelen Büşra Yeşilbaş, ağaç kesimine karşı Akbelen'in bir direniş alanına dönüştüğünü vurgulayarak, "İkizköy halkı yalnız değil. Bu ağaçların her biri bizim için çok kıymetli. Herkesin bu direnişi sahiplenmesi ve bu mücadeleyi büyütmesi için yan yana gelmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'Topyekun Mücadele Zamanı'
Muğla Datça ilçesinden gelen Haluk Koşar da, Datça'da da çok fazla doğa talanı olduğunu ve orada da mücadele olduğuna dikkati çekti. Datça'yı savunmak için Akbelen'i savunmak gerektiğini ifade eden Koşar, Akbelen'in kazanılamaması durumunda tüm bölgenin hatta ülkenin kaybedileceğini vurguladı. Özellikle seçimden sonra iktidarın doğaya karşı büyük bir saldırı başlattığını kaydeden Koşar, "Ülkenin her yerinde bir talan harekatı başlatıldı. Saray koalisyonunun rant ve talan siyaseti bu duruma neden oldu. Bu rantı her karış topraktan her ağaçtan çıkarmaya çalışıyorlar. Buna karşı duranları da ezmeye çalışıyorlar. Onun için şimdi topyekun bir mücadele zamanı" diye konuştu.
Ne yazmıştık; düzen sahiplerinin inisiyatifinde bir menzilin giderek karabasan bir sarmal kılınması var ediliyor. Akbelen’de aralıksız ortaya çıkan imgelem bütünüyle tahrip edilip, yok edilmenin kıyısına taşınan orman kırımıyla birlikte o karabasan sarmal yerleşik, sabit bir mefhuma dönüştürülüyor bir kere daha. Nihat Özdemir (Limak) ve İbrahim Çeçen (IC Holding). Akbelen’deki bütün ol orman katliamının arkasında bu isimler vardır. Kamudan aldıkları ihalelerle ihya olan holdingler, doğa düşmanı projeleriyle ülkeyi adeta kuşatmış durumda. Bütünüyle karabasan haline dönüştürülen şeyin sureti temsili olarak her iki yapı onlarca farklı projeyle bir ülkenin talan edilmesinde ön ayak olurlar. Muktedirin olur verir addettiği her çalışmalarında bu düzen sahiplerinin onamasıyla birlikte daha da zorbalaşan, hiç ketum kalmadan yıkımla, yok ederek bir ülkenin müşterek mirasını dönüştürme halini süreğen kılar iki şirket, iki kan emici, iki zorba. Tümüyle nefretle bilfiil yenilenme ya da ilerleme lafzını kullana gelirken erk eliyle aslında tümden kuşatma hali güncellenir. Devlet kademesinin onaması, yol vermesi, büyük suçlarının örtbas edilmesi, büyük vergi tahsilatlarının hiç edilmesiyle, o beşli çete nam kurgunun da bileşenleri arasında rahatlıkla anılabilecek iki yapı, en başında bu yana zikredilmiş olan dönüşümü kesintisiz bir cehennemi halle var eder. Budur en büyük marifetleri, saraydan aldıkları şak şakları, teşvikleri, bostana dalar gibi yurt denilen ötesinde berisinde delik deşik etmeleri, hep indir, tam sömür, sonuna kadar çürüt bahsiyle kuşatıp, zayi ederek, yok ettiklerini de bir biçimde örtbas edip, meydanda, medyada şirin sirk şaklabanlarına dönüşerek / bütünleşerek birlikte bir ülkeyi imal ettiklerini zikrederler. Her şey yalandır, hemen her durumda olduğu gibi. Dikkat Devletin gölgesi çıkabilir!
Karabasan bir sarmalın güncelliği yedinci gününe girmiş Akbelen Ormanlarından, halen yakılmaya kolluk kuvveti eliyle devam olunan Cudi Dağlarından, Besler Dereler’den ya da kendi hallerinde bir yaşam mücadelesini var etmek isteyen yaralı Antakya’nın Dikmece köyünde istimlak edilmek istenen tarım arazilerinden çıkagelir bütün bütün tahakküm ve kırım. Evleri yok ederek insanları, doğayı katlederek mutlak mavi kürenin yegane kiracıları hayvanat ve nebatinin hayatına gözünü diken oburluk, beri yanda arasız, fasılasız bir cürüm halini sürekli güncelleyen bir akımla o cehennemi karabasan sarmalın varlığı ayrışmaz kılınır. Hakimiyet kayıtsız şartsız zulmündür, zulmü reva görenlerindir. O geçmişte sunulmuş olagelen halkın / haklının hakkının mesel olunduğu hakimiyet hak ve hukuku, evrensel insan haklarının suna geldiği her şey koca bir laf kalabalığında iğdiş edilmiştir. Yüzüncü yılında koşar adım ilerlerken sözüm ona cumhuriyet, onu var eden cumhuru tırpanlamaya, bir asır önce bünyesinden atmaya çalıştığı öteki sanılan halkların tamamına reva görülenleri bugün elenmiş / seçilmiş / fişlenmiş olagelen Türk’e de reva görür. Bu kadar ağır bir sınama, böyle bir halde mülhem ülke, bu tahakkümle birlikte bir yaşam mı söz konusu olur, sahiden olur mu? Kesintisiz kılınan şiddetle, aralıksız zorbalığı sahiplenen bir anlayışla, bırakalım bir yarını eldeki demokrasi pratiklerinin de kökü kazınır, sahiden böyle olur mu? Dün Cudi’de, Dikmece’de, Akbelen’de yaşatılanlar da mı hiçbir şeyi izaha yetmiyor, sahiden bu kadar kötülüğü sahiplenerek hangi iyi gün olur, sahiden böyle olur mu? Nedir yani...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Bülent KILIÇ – AFP Photo
1 note · View note
tuvayrek · 2 years
Text
CENGİZ DAĞCI ROMANLARI
CENGİZ DAĞCI ROMANLARI Şu sıralar Kırımlı büyük yazar Cengiz Dağcı’nın romanlarını okuyorum. Biri hariç tüm romanlarında yazar kendi hayatından sahneler paylaşmış. Rusya’daki Ekim devriminden hemen sonra Kırım’da dünyaya gelen Cengiz Dağcı’nın çocukluğu ve gençliği komünist işgalin getirdiği şartlarda geçmiştir. Dolayısıyla hem kendisinin hem de ailesinin yaşadığı dramlar yazarın havsalasında…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
gay-sohbet · 2 years
Text
Gay gay'i anlar mı?
Gay gay’i anlar mı?
Gay gay’i anlar da anlamaz da hayatım. Bu hangi gay’in hangi gay’i anladığında göre de değişir. Kırım kırım avrat hasan birinin gay olduğunu anlamak için gay olmaya gerek yok. Ama genel olarak kırım kırım olmasa da, standart erkeksi ama hafif baygın bakışlı tipleri de anlayabilirsiniz. Söyle bir örnek vereyim. Mesela gay sitelerinde bazı erkeklerin fotoğraflarına bakıyorsunuz baya bir erkek ama…
Tumblr media
View On WordPress
3 notes · View notes
diyariedebiyat · 11 months
Text
Sahnelenen İlk Tiyatro Eseri Vatan Yahut Silistre
Edebiyatımıza kazandırdığı ilklerle ölümsüz olan Namık Kemal tarafından kaleme alınan “Vatan Yahut Silistre” sahnelenen ilk tiyatro yapıtı olma özelliğini taşıyor.
Sahnelenen İlk Tiyatro Eseri: Vatan Yahut Silistre/Namık Kemal Edebiyatımıza kazandırdığı ilklerle ölümsüz olan Namık Kemal tarafından kaleme alınan “Vatan Yahut Silistre” sahnelenen ilk tiyatro yapıtı olma özelliğini taşıyor. Yaşamı boyunca eserlerinde vatan sevgisini işleyen Namık Kemal tiyatronun modernleşmesi ve halka ulaşması için de büyük çaba göstermiştir. Birbirlerine aşık olan Zekiye…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes