Tumgik
#yaşam hakkı
damladanummana · 21 days
Text
Fıtrat
Her canlının bir fıtratı vardır. Yılanın fıtratında da sokma eğilimi mevcuttur kendisine tehlike olarak algıladığı varlıkları bünyesindeki zehri nakşederek, etkisiz hale getirmek ya da öldürmek bazen de karnını doyurmak amacıyla beslenme silsilesindeki canlıyı avlamak için kullanır zehrini. Zehir bünyesindedir ve onu kullanmaktan çekinmeyecektir. Çevrenizdeki yılan fıtratlı insanlar da, siz…
Tumblr media
View On WordPress
3 notes · View notes
yurekbali · 2 years
Video
Harika bir video. İzleyin, göreceksiniz. * * * "Kanunlar niçin var?" * * * - “Evlilik Hakkında Her Şey” dizi filminin 31 Mayıs 2022 tarihinde FOX TV’de yayımlanan 33. Final Bölümünden...
112 notes · View notes
LÜTFEN KAMPANYAYI İMZALAYIP HER YERDE PAYLAŞIN❗️👇🙏
Her gün, Türkiye'nin farklı yerlerinden sokak hayvanlarına yönelik şiddet haberleri geliyor. Konya, Mamak, Sivas, Çanakkale, İstanbul...
Bunlar artık münferit olaylar olmaktan çıktı, bir katliama dönüştü...
Görevi hayvanları aşılamak, kısırlaştırmak, tedavi etmek ve aldığı yere geri bırakmak olan belediyeler ya hayvanları doğrudan katlediyor, ya kötü koşullardaki barınaklara hapsediyor ya da ıssız yerlere bırakarak ölüme mahkum ediyor.
Ülkede şu an sokak hayvanlarının yol açtığı sorunlar varsa bunun sorumlusu o hayvanlar değil, yıllardır görevini yerine getirmeyen belediyeler ve kamu görevlileridir.
1- Hayvanları öldüren, işkence eden, aç bırakan, tedavi etmeyen tüm belediye ve barınak görevlileri; ve onlara göz yuman, önlem almayan yöneticileri yargılansın.
2- Hayvan Hakları Yasası, konuyla ilgili çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yeniden düzenlensin, hayvana şiddet suçunun cezai yaptırımı artırılsın.
3- İhtiyaç duyulan tüm barınakların koşulları iyileştirilsin ve denetimi artırılsın.
4- Hayvanları yok etme değil, kısırlaştırma/aşılama seferberliği yapılsın.
*-*
PLEASE SIGN THE PETİTİON AND SHARE ANYWHERE❗️👇🙏
Every day, news of violence against stray animals comes from different parts of Turkey. Konya, Mamak, Sivas, Canakkale, Istanbul...
These are no longer isolated incidents, they have turned into a massacre...
Municipalities, whose duty is to vaccinate, sterilize, treat and return animals to the place where they were taken, either directly slaughter the animals, imprison them in shelters in bad conditions or sentence them to death by leaving them in desolate places.
If there are problems caused by stray animals in the country, it is not those animals but municipalities and public officials who have not fulfilled their duties for years.
1- All municipality and shelter officials who kill, torture, starve or do not treat animals; and their rulers, who turned a blind eye to them and did not take precautions, should be judged.
2- The Animal Rights Law should be rearranged with the participation of non-governmental organizations working on the issue, and the criminal sanction of violence against animals should be increased.
3- Improve the conditions of all needed shelters and increase their control.
4- Not an extermination of animals, but a mobilization for sterilization/vaccination.
#KatilBelediyeler
#MuratKöseİstifa
#BelediyeGerçekleri
#SoracağızHesabını
#GebzedeKatliamVar
#KonyadaKatliamVar
#HerYerdeKatliamVar
#MamaktaKatliamVar
#TürkiyedeKatliamVar
#HayvanaŞiddetSuçtur
#BarınaklarÖlümKampı
#BarınaklardaKatliamVar
#SokakHayvanlarıSahipsizDeğil
7 notes · View notes
seslimeram · 2 years
Text
Söz Neye Yarar...
Tumblr media
Her yer alabildiğine simsiyah, kapkaranlık! Her gün bir öncesini aşan, bir öncesinden çok daha açık bir biçimde o mahvın sembolleriyle donatılıyor. “Cerahat”, gökten değil yerden hiç değil doğrudan ekranlardan, sokağa düşen gölgelerden, baş amirinden, rezil faşistine hep bir biçimde süreğen kılınarak güncelleniyor. İstem dışı, yok yere değil dosdoğru tümü birden yıkıcılık ekseni güncellenirken simsiyah, kapkaranlık bir yerin istikameti de açıkça belirleniyor, dipsiz bir dehliz. Ezber edilmiş cümlelerin, hep aynı yerden çıkagelen alenen akla seza demeçlerin, eylem ve kanun hamlelerinin paralelinde yeni ülke nam sahnenin her nasıl bir istimlak işlemine tabi olunduğu artık giz değildir. Cerahat yüceltildikçe erkan için iktidar makamının öncelikleri sıralanarak, duraksamak nedir bilinmeksizin karanlığın tonları arasında dolaşıma çıkılır. Laf olsun diye değildir hiçbir şey, her şey tastamam belli bir hesap kitap döngüsü içinde, sadece çok daha fazla eza ve daha derin, kalıcı bir siyahın imali içindir, zifiri karanlık.
Yirmi bir yıllı iktidar pratiğinin suna geldiği her şey benzerini daha öncesinde görmemiş ola gelenler için acı bir tecrübenin ta kendisidir. Bütünüyle dünü sırtlanarak, yepyeni bir ülkeyi var ediyoruz / edeceğiz bak bu seçimde ettiğimizi kanıtlayacağız derken baş amir ile avenesi olmakta olan o kapkaranlık hallerin yekununda bir ülkenin demirbaş kılınma halidir. Bütün, derli toplu bir biçimde var edilmiş olan şey kapkaranlık bir temsilyetin ta kendisidir, budur artık ülke. Bunca doğrudan var edilmiş müdahalelerle bir biçimde tüm o hayat imgesinin zayi edildiği yerdir yeni ülke. Her şeyin, hemen her yerin simsiyah, zifiri kapkaranlığa rehin olunmasının köşe bentleri sürekli güncel kılınan yerdir işte yeni, yeni, yepyeni ülke. Bir bahis açalım şurada, Bianet’ten aktaralım. “Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında gündemi değerlendirdi.
Amasra’daki iş cinayetine değinen Buldan şunları söyledi:
“41 yaşam hikâyesini kaybettik”
“Ölümün adı kara. Amasra’da 41 canı, 41 yaşam hikâyesini kaybettik. Acımız gerçekten çok büyük, üzüntümüz derin. Kaybettiğimiz canlara Allah’tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Evet, tarifsiz bir acı yaşıyoruz. Bu kesinlikle bir kaza değildir, göz göre göre gelen bir cinayettir.
“Amasra Soma’nın, Ermenek’in, Zonguldak’ın, Elbistan’ın, Siirt ve Şırnak’ın devamıdır. Hayatların yok olup gitmesinin nedeni denetimsizliktir, cezasızlıktır, kâr hırsıdır, üretim baskısıdır. Kâr azalmasın diye gerekli önlemlerin alınmamasıdır.
“Bir yılda 1359 işçi hayatını kaybetti”
“AKP-MHP iktidarının yönetim zihniyetinin bu ülkeyi nasıl işçi mezarlığına çevirdiğine hepimiz tanığız. Sadece bir yıl içerisinde 1359 işçi hayatını kaybetti.
“AKP Genel Başkanı bir de çıkmış bütün boyutlarıyla soruşturulacağını söylüyor. Buna nasıl inanalım? Hemen ardından da “kader planı” diyerek tedbirsizliği ve katliamı meşrulaştırma çabası içerisine girdi.
“Kesinlikle kader planı değildir. İşçilerin canı ve kanı üzerinden yapılan kâr ve sömürü planıdır asıl sebep. Emekçinin canı üzerine kurulan zenginler sofrasıdır asıl sebep.
“Cezasızlık şirketleri cesaretlendiriyor”
“İktidarınızın bu konudaki sicilini Soma’dan çok iyi biliyoruz. Tam 8 yıl oldu ve ortada adalet yok. 301 madencinin katledilmesinin sorumluları iktidar tarafından korundu, kollanmaya da devam ediyor. Üstelik işçilerin kafasına tekme atan özel kalem müdürünüzü de ekonomi ataşesi yaparak ödüllendirdiniz.
“Soma için hukuk mücadelesi veren Sevgili Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay tutukludur. Buradan kendilerine selamlarımızı ve saygılarımızı gönderiyorum. İşte tam da bu cezasızlık politikasıdır maden şirketlerini asıl cesaretlendiren.
“Sayıştay uyardı, gereği yapılmadı”
“Sayıştay'ın denetimlerinde tespit ettiği risklerle ilgili olarak Türkiye Taş Kömürü İşletmesine ciddi uyarılarda bulunulmuş. Ama kimse dinlememiş. Bu uyarıların gereği yapılmadı. İşçinin canı azalabilir ama kâr asla azalmasın! İşte bu iktidarın zihniyeti tam da budur.
“HDP olarak, bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız ve kapatılmasına asla izin vermeyeceğiz. Yaşamını yitiren bir madencinin eşi “Üzerini örtmeyin, bu bir cinayettir” diye haykırdı. Biz de buradan söz veriyoruz. Evet, Amasra’yı unutmayacağız, unutturmayacağız. Üzerinin örtülmesine asla izin vermeyeceğiz.
“Parti olarak elbette ki heyetimiz ilk günden Bartın’a gitti, gerekli incelemelerde bulundu. İşçilerle ve sendikayla görüşmeler gerçekleştirdi. Raporumuzu da en kısa sürede kamuoyuyla paylaşacağız.
“Türkiye’nin en büyük işletmesi AKP”
“Ülke olarak yaşadığımız yoksulluğun, sefaletin, ölümlerin ve adaletsizliklerin nedeni AKP-MHP iktidarının oluşturduğu büyük rant ve talan düzenidir. Rant düzenleri her yerinden patlamaktadır. Kirlilik, artık halının altına sığmayacak boyutlara varmıştır. Sayıştay raporları çürümenin boyutlarını çok net ortaya koymaktadır. Bartın’da iş sağlığı ve güvenliğine gelince kaynak yok ama başka yerlere gelince kaynak çok.
“Merkez Bankası bürokratları için hukuka aykırı bir biçimde yapılan 45 milyon liralık özel sağlık sigortası harcamasına bolca para var, TMSF bürokratlarının 18 milyon liralık özel sağlık giderine para var ama işçinin can güvenliği için bu ülkede kaynak ne yazık ki yok!
“Bartın’da ve diğer maden işletmelerinde iş güvenliği için gerekli ekipman ve teçhizata kaynak yok ama günlük mal ve hizmet giderine 5 milyon TL harcayan Saray için sınırsız kaynak var. Türkiye’nin en büyük işletmesi de AKP’dir, Saray’dır. Türkiye’yi resmen işletiyorlar.”
Bütünüyle simsiyah nedir, neye tekabül eder bugün bu raddede, Pervin Buldan’ın anlaşılır kılmaya çalıştığı imgelemden görünendir. Yaşamın çarçur edilmesinin, her durumda dini bir siyasi angajman haline dönüştürüp, onunla insanları bir iş cinayetinde dahi hizada tam ve eksiksiz tutma gayretinin hazin suretini işler bütün konuşması boyunca. Şirketleşmiş ol büyük şirketlerin var ettiği kötülüğe hami, bunu kılavuz bilen, gören ve belleyen bir aklın her nasıl büyük bir kötülüğe devam ettiği Bartın, Amasra Maden cinayeti sonrasında da en kestirmeden bilinendir, görünen köye kılavuza hacet yoktur. Malum yirmi dört saatlik sürede çıkartılan naaşlardan kıvanç, her şeyi, hemen her türden olduğu gibi kötülüğü, akla seza yıkımı, bildiğiniz cinayetin ta kendisini kader diye geçiştirmekten kaçınmayanların karşısında hayat ne alemdedir? Medeniyetini yok ederek, çürüterek, katlederek, kesintisiz bir biçimde zapturapt altına almak için dayatmaları var ederek, aralıksız terörü sahiplenip, can yakarak var edenlerin elinde Amasra’da, Ermenek, Şırnak, Soma gibi unutturulacak bir mesele mi kalacaktır? Simsiyah dediğimiz vakit çıkagelen bu cerahat halinin sunduğu her şey kötülük dolu bir ülkeyi bildirirken, bu cinayet silsilesi karşısında kim / kimler, her nasıl hesap verecektir!
Ayça Söylemez’in Bianet’teki haberidir: Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Barın, Amasra’daki iş cinayetine dair savcılığa başvuru yaptı.
Başvuruda, olayın meydana geldiği ocakta, işçi eksikliği, metan sorunu, kömür tozu sorunu başta olmak üzere çok ciddi ve ağır ihlallerin söz konusu olduğunu belirttiler.
Bartın Cumhuriyet Başsavcılığına dün iletilen dilekçede, iş cinayetinin meydana geldiği ocağın, 14 Ekim 2022 saat 18:15 itibarı ile “suç mahalli” olmasına rağmen, şüphelilerin halen etkin şekilde tasarrufta bulunduğu bir alan olduğu ifade edildi:
“Şüpheli sıfatını taşıyacak kişilerin buraya müdahalesi engellenmeli. Halen kamu gücünü kullanabilen kişiler olmaları, idari ve diğer yetkilerini kullanarak delil karartma ihtimallerinin yüksek olması, gerçekleşen işçi katliamının toplumda çok büyük infial yaratması nedeniyle tutuklanmaları, aynı gerekçelerle haklarında gerekli diğer emniyet tedbirlerinin alınması gerekmektedir.”
Savcılık dün ocakta inceleme yaptı, bugün de keşif için maden ocağına gidecek.
“TTK yetkilileri suç mahallinden uzaklaştırılmalı”
Dilekçede, madenlerde daha önce meydana gelen iş cinayetlerine dair soruşturma süreçleri hatırlatıldı:
“Soruşturmada şüpheli sıfatında olma olasılığı olan kişilerin etkin bir şekilde ocak içerisinde bulundukları ve tüm sürece müdahale ettiklerini gözlemledik. Soma, Ermenek ve Karadon'da yaşanan maden katliamlarına ilişkin soruşturma/kovuşturma süreçleri göz önüne alındığında;
“Sulh Ceza Hakimi ve bağımsız bilirkişi heyetleri vasıtası ile keşif yapılması, bu süre boyunca başta Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) ve Amasra Taş Kömürü İşletme (TİM) Müessesesi müdürlüğünde yetkili pozisyonda bulunanların tamamının suç mahallinden uzaklaştırılması; idari görevlilerin soruşturma yapmasına izin verilmemesi ve delillerin kaybolmaması için soruşturma makamı tarafından önlem alması gereklidir.”
“Bağımsız bilirkişi” talebi
Savcılığa yapılan başvuruda, soruşturmada bağımsız uzmanların görev alması gerektiği ifade edildi:
“Keşif sırasında bağımsız bilirkişiler (maden havalandırması konusunda uzman, maden iş sağlığı güvenliği konusunda uzman, elektrik konusunda uzman, maden jeolojisi konusunda uzman) bulundurulması;
“Bilirkişilerin gerek bu işletme gerekse başka işletmeler ile bağlantısının olmamasının sağlanması;
“Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ile irtibata geçilerek bağımsız bilirkişilerce olay yerinde keşif sırasında gözlem yapılmasına, uzman mütalaası alınmasına imkan tanınması gereklidir.”
Riskler biliniyordu, önlem alınmadı
Dilekçede, iş cinayetiyle ilgili şu değerlendirme yer aldı:
“İşçi sayısındaki eksiklikler, metan sorunu, kömür tozu sorunu başta olmak üzere Sayıştay, TKK faaliyet raporlarında ve birçok kurum ve kuruluş tarafından çeşitli yıllarda defalarca tespit edilmiş ve raporlanmıştır. Bu eksikliklerin yaratacağı riskler bilinmesine rağmen uzun yıllar boyunca giderilmemesi özellikle şüphelilerden üst düzey yönetim kadrosunda bulunanların kusur ve sorumluluklarını arttırmaktadır.
Yeraltı maden işletmeciliği yüksek risk barındıran bir çalışma alanıdır. Risklerin yüksek olması, ortaya çıkması muhtemel risklerin çok daha özenli bir şekilde planlanması, riskleri gözönünde bulundurarak üretim faaliyetinin yürütülmesi, güncel teknolojik olanaklardan yararlanma ile bu alandaki riskler çok rahatlıkla minimize edilebilir ve ortadan kaldırılabilir.
Dünyanın birçok ülkesinde yeraltı maden işletmeleri faaliyetlerine devam etmekte, fakat ülkemizde olduğu gibi işçi ölümleri olmamakta ve benzer nitelikte maden katliamları yaşanmamaktadır. Bu durum, Enerji Bakanlığı, TTK, TKİ başta olmak üzere kamu kurumlarının, işçi sağlığı ve iş güvenliğini merkeze almayan, güncel bilimsel ve teknolojik gelişmelerden faydalanmayan sadece daha fazla üretim ve kar amaçlı hareket ettiklerini, olası riskleri ve işçi ölümlerini umursamadıklarını göstermektedir.
TTK, SGK ve Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurumu'nda bölgenin denetiminden sorumlu görevlilerin sorumluluklarını yerine getirmemiş olması da bu katliamın nedenlerinden biridir. Gerekli denetimler ve alınması gerekenler tedbirler yapılmış olsa 41 maden işçisi yaşamını yitirmemiş olacaktı.
Şüphelilerin, az sayıda işçiyle çok daha fazla üretim yapmak ve kar hırsı nedeniyle göz göre gelen bu işçi katliamını umursamadıkları, hiçbir önlem almadıkları açıkça görülmektedir.”
Şüphelilerin tutuklanması istendi
ÇHD’nin Savcılıktan talepleri şöyle:
“Belirlenecek şüpheliler ve soruşturma sırasında ortaya çıkacak faillerin tespiti ile tutuklanmalarına;
Delillerin toplanabilmesi ve delillere erişim yetkileri bulunan şüphelilerin delil karartmasının engellenmesi için şüphelilerin maden sahasına girişinin yasaklanmasına;
Teknik inceleme için gerekli olan bilgi ve belgelerin öncelikle maden işletmesine ait idari bina içerisindeki örneklerine vakit kaybetmeksizin el konulmasına, aynı zamanda TTK ve ilgili kurumlardan onaylı örneklerinin temin edilmesine karar verilmesini talep ederiz.”
Gerek Ayça Söylemez’in Bianet’te aktardığı gibi, gerekse de mecliste Özgür Özel’den ol Erkan Baş’a kadar bir elin parmaklarını geçmeyen bir temsilin / vekilin ısrarla bildirdiği bir ihmal silsilesi kırk bir insanın hayatına mal olmasıdır. Devletlinin kendisini kanunların yerine konumlandırdığı bir sahnede, ihmal, örtbas etme, sorunları çözmeme nihai anlamda o yıkımı da beraberinde getirir. Sağır sultanın duyduğu, sayıştay raporunda aleni bir biçimde devlet kurumu / ilgili bakanlık ve işletmenin sorgulandığı, çözüm yollarına dair önerilerin var edildiği bir zeminde, kulağın üstüne yatılarak kapatılan şeyin bugün bir kırıma dönüştüğü gerçekliği değilse nedir ki simsiyah! Yetkili nam temsilin, cinayetin ta kendisi var edildikten sonra, o cinayet mahallinde halen bulunabilmelerinin hesabını kim, kimler nasıl verecektir? Öncesi ve sonrasında çıkagelen her detayla, Soma, Ermenek, ol Şırnak gibi pek çok başka yerde, yüzlerce insanın canını çalan bir kara düzen temsilinin, kömür için verilen mücadelede yaşam hakları ellerinden alınanlar unutturulduğu gibi bu hal, şu şartlarla o Bartın da mı unutturulmak istenmektedir, nedir yani? Gerisi haberin sınırları içerisindeki yetkilileri, yetkilerini kullanıp inisiyatif almaya çağıran metindedir, sahiden görüyor musunuz?
Her yer simsiyah, alabildiğine kapkaranlık kılınıyor. Cerahat öylesine, laf ola beri gele bir mesel olmaktan öte, elle tutulabilir, gözle görülebilir, hayatın tam da merkezine odaklanıp durulurken ortaya çıkan imge simsiyah bir hali bildiriyor. Grup toplantılarında sallana sallana, mangalda kül bırakılmadan var edilen nutuklardaki dozajın tersinde bambaşka bir yarayı var eden, dönüştüren bir akım var artık. Hayatın enerjisini sömüren, gündelik halin ortasında yükseltilen yıkım, sınırlandırma, yok etme hallerini yutmaya devam diyen bir akıl / akım / eylem toplamı var ediliyor. Biyolojik politikanın ekseni, düzen diye çıkagelen akım / mekanizmanın suna geldiği her şey çok daha kalıcı / derin yıkımlara çıka geliyor. Birinci haftasını geride bırakan bir yaranın, mevzu, mesel olunmasının ister adına dezenformasyon yasası deyin, isterseniz iktidar / muhalefeti şehit / kurban diye durulsun o halle örtülmesinin utancında hangi gün aydınlık kalabilir ki? Simsiyah, kapkaranlık bir hal dört bir yanı kuşatmaya devam ederken, sözün, esirgenen her şeyi geri kazanabilmek adına bir eylem olduğunu kim fark edecektir? Ne zaman anlamına varılacaktır ki! Onca afaki, o kadar değersizleştirilen yaşam idesini bir seçim / sandık, gündelik laf ebelikleri, sonsuz bir gümbürtü daha örtbas ettirebilecek midir, etsin midir? Ya sonrası, ya ötesi, ya bir sonraki küçük kıyamet...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: Amasra Madeninde Bekleyiş – AP – New York Post
2 notes · View notes
25atalife · 3 months
Text
CHP'liler kürsüyü bastı! Emekliler için Meclis'te tarihi protesto!
youtube
Bunlar. Kendileri şafaat içinde yaşıyorlar işçiye emekliye idare et diyorlar, seçimde halka yalakalık yapanlarhalkı düşünmüyorlar lanet olsun hak ve ADALET anlayışınıza kök maaşlar a kaldıysa bu halk yazıklaaaar olsun 👋👋👋
3 notes · View notes
woquinnn · 11 months
Text
Asgari Ücret Nedir? Önemi, Hesaplama Yöntemleri ve Güncel Durumu
Asgari ücret, bir ülkede çalışanların alması gereken en düşük yasal ücret miktarını ifade eder. Hem işçilerin hem de işverenlerin dikkate alması gereken bir konudur. Bu makalede asgari ücretin ne olduğunu, önemini, hesaplama yöntemlerini ve güncel durumunu ele alacağız. Asgari ücretin önemi oldukça büyük ve sosyal bir adalet aracıdır. Temel bir çalışma hakkı olan asgari ücret, işçilerin yaşam…
View On WordPress
0 notes
dusuncekatalogu · 1 year
Text
GSB WiFi Çıkış – KYK WiFi Çıkış İşlemleri (Hata Çözümleri)
GSB WiFi Çıkış ve giriş işlemlerinde sorunlar yaşayan gençler için KYK KYK WiFi Çıkış İşlemleri ve giriş işlemleri hakkında detaylar.
GSB Wifi Çıkış yapmak isteyen kullanıcılar çıkış yapsa bile farklı cihazlardan bağlandıklarında max giriş hakkınız doldu hatası ile karşılaşmaktalar. Bu nedenle KYK WiFi Çıkış olarak da bilinen bu ağdan çıkış yapmanın ve farklı cihazlardan bağlanmanın yöntemlerini anlatacağız. GSB Wifi, Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (KYK) ücretsiz olarak dağıttığı ve her bir tüzel kişinin sadece 1 aygıttan giriş…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
korkutkalkan · 2 years
Text
Covid-19 salgınında sağlık ve yaşam hakkı ihlalleri AYM’ye taşındı
Covid-19 salgınında sağlık ve yaşam hakkı ihlalleri AYM’ye taşındı
TTB, SES, İHD ve TİHV’nin, Covid-19 salgınında gerçekleşen fazladan ölümler ve milyonlarca insanın salgının yönetilmemesine bağlı ertelenmiş sağlık hizmetleri nedeniyle yaşadığı sağlık hakkı ihlallerindeki sorumlulukları nedeniyle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu üyeleri hakkında 20 Aralık 2021’de…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sonhaberlercf · 2 years
Text
Kamu görevlilerinin cezaları ertelendi, yaşam hakkı ihlal edildi
Kamu görevlilerinin cezaları ertelendi, yaşam hakkı ihlal edildi
İSTANBUL- İstanbul Davutpaşa’daki kaçak maytap atölyesinde 31 Ocak 2008’de yaşanan patlamada 21 kişi can verdi, 115 kişi de yaralandı. Patlamaya ilişkin davalar yıllarca sürdü, belediye ve kamu görevlileri de haklarında açılan davalarda yargılandı. Kimi beraat etti, kimine verilen cezalar ise ‘hükmün açıklanması geri bırakılarak’ ertelendi.  Patlamada yakınlarını kaybedenler ise davanın peşini…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
eylulzamani2019 · 6 months
Text
Tumblr media
Burası mescid-i aksa yani yahudilerin ağlama duvarına yakın olan yer bu ev 25 metre kare hani diyorlar ya filistinliler topraklarını sattı külliyen yalan alçakların içimizdeki siyonistlerin uydurması tamaman algı yahudi bu eve
25 milyon dolar teklif etti bu filistinli satmıyor istediği ülkede yaşam hakkı tanıyor ve evini terk etmiyor yahudi tarafından hergün taciz ediliyor ben o eve girdim oturanlarla görüştüm fotoğrafta benim çekimim bizzat yaşadım acı içindeler işgal altındalar buradan kuru sıkı atanlara duyrulur
Tumblr media
Buda filistinde tel avivde bütün sokaklarda asılı israil tarafından asılmış
Yani vadedilmiş topraklar olduğunu idda
Ediyorlar şimdi hatırayı iyice yakınlaştırıp okuyun bu TÜRKİYE haritası iç anadoluya kadar alacaklarını idda ediyorlar..bunuda bizzat ben çektim kendi objektifim şimdi soruyorum bizdemi topraklarımızı SATTIK bugün susarsak yarın ALLAH korusun sıra bize gelecek
Lütfen yorum istemiyorum için çok acıyor Arkadaşlarımla bu bizzat yaşadığımı paylaşmak istedim
167 notes · View notes
yusuf-krk · 2 months
Text
Dilruba-Hanedan.... Gönül Hanem....
Hayatınızda
biri varsa
ve onu
sevdikçe
değişmiyorsa,
aksine
size olan
sevgisi artıyorsa,
mesela
onca işin gücün
arasında
size yazıyorsa,
sabah
uyanır uyanmaz
sizi hatırlıyor,
gece
uyumadan önce
sizi düşünüyorsa...
Her gün
bir defa
bile olsa
sesinizi
duymak istiyorsa,
sizi hayatındaki
bütün insanlardan
ayırıyorsa,
en ufak
bir tartışmada
hemen arıyor
ve sen haklı
ben haklı
tartışmasına girmeden
konuyu
tatlıya bağlıyorsa,
nerede olursa olsun
sevginize
ve yüreğinize
sadık kalıyorsa,
hayatta maddiyattan
ziyade
sadece mutlu
olmaya inanıyorsa.
Hayatınıza
saygı duyuyor
ve sizi
emri altına
almaya çalışmıyorsa,
arada mesafe
olmasına rağmen
size
güveniyorsa,
başkalarının
olumsuz yorumlarına
kulak asmıyorsa
ve her yerde
size sahip
çıkıyorsa.
O insana
kalbinizden
başka yerde
nefes alma
hakkı vermeyin...!...💞
Seni Seviyorum ❤️
Sağlıklı yaşam dileği ile 🖋️🇹🇷🇦🇿🇹🇷🇦🇿
139 notes · View notes
bangazad · 4 months
Text
Kaldı ki; yaşam bu kadar kısayken,
ve herşey avucumuzun içinden kayıp giderken,
Mutluluk hepimizin hakkı olmalı.
Hepimizin!...
Tumblr media
81 notes · View notes
Yani düşünüyorum düşünüyorum, yazmayayım diyorum ama olmuyor! Hadi köpekler saldırıyor, çocuk parçalıyor, kuduza sebep oluyor falan filan diyorlar ya, peki ya kediler kuşlar ne yapıyor da katlediliyor, eziyet işkence görüyor?! Peki ya kendi halindeki savunmasız zavallı bir boğa kime ne yapıyor ki kafasına balyozla vurularak acı ve işkence içinde katlediliyor?! Bunu böyle yazıp paylaşsanız bile eminim o paylaşıma da küfür hakaret yağacaktır! Bakın mesela yine Gaziantep'te 5 yaşındaki bir kız çocuğu, öz annesi tarafından aç bırakılıyor, eziyet işkence görüyor, bu korkunç olay bile sokak hayvanları kadar, köpekler kadar, hayvanseverler kadar paylaşılmıyor, tepki görmüyor! İşte ben buna anlam veremiyorum?!
2 notes · View notes
seslimeram · 2 months
Text
Ümitsizliğin Meseli
Tumblr media
Naz, niyaz yok olduğu gibi paldır küldür bir tahakküm boyunduruğu, daimi bir sınamalar silsilesi içerisinde köşeleri çoktan kırılmış, sürprizsiz, düş kırıklığında bir hayat var. Doğrudan doğruya bu döngünün daimi olmasına çalışan bir baş efendi söz konusu artık. Hiçbir ümidi yirmi dört saat yaşatmayan bir aklın var edeceği her türden bet / feci için bir zemin kılınıyor ismi bir biçimde yeni diye anılan ülke. Tek hedeflenen şeyin sadece baskın bir ülke imajını / dikta eden bir temsilin arkasını kollamak olarak biçimlendirildiği zeminde paldır küldür fecaati var etme hali devamlılığa kavuşturulur. Tümüyle nobran, hiç mübalağasız bir tehdit halini o sarmal içerisinde yeniden güncellemek rotasına düşülen bir mesel kılınır. Cerahatin nesi nasıl düzeltilebilir ki, bunca her şey eğrelti bir halde yarım / eksik kılınırken yanıtsızdır iş bu menzilde. Seçim sathı mahallinde, ister genel ister yerel olsun biteviye tükenişin tam ve eksiksiz bir biçimde öne sürüldüğü yer gerçekliğidir mesele. Ya bizimlesiniz yahut da kara toprağın yollu göndermelerin, biz varsa o, bu, şu var biz yoksak hiçbirisi yok üstüne de havayla cıvayı alırsınız yollu göndermelerin ortasında o tahakküm boyunduruğu altına yollanmış bir hayat imgesi var edilir, ne eksik, ne laf kalabalığı.
Hiçbir şeyin doğru izlekte var edilmediği bir zeminin hikayesidir bu sürprizsiz hayat imge ya da anlatımı. Doğrudan doğruya tek adam rejiminin katkı sunan çete üyeleriyle birlikte, en kestirmeden memleketi tımarhaneden hallice kıldığı bir iklimin meselesi bugünün açık kestirmeden en kalıcı sonuçlarından birisidir. Her gün bir acayipliği düşünüp, taşınıp var ederken muktedir eliyle o kesintisiz cürüm bütünleşik menzil güncellenendir. Sonu daimi bir biçimde karanlıklara çıkagelen yerde hayatın sürprizlerini, çekilebilir yanlarının da en kestirmeden törpülenmesi var edilendir. Yirmi bir yıllık iktidar tahayyülünün, kolaylıkla birlikte alt ettiği muhalefet nam çatının bütün o yüzeylerinin de teslimiyetçi hallerinin refakatinde bu dönüşüm var edilir. Birbirlerinin gırtlağına çökmekle meşgulken Özel ile Akşener, küçük tefek yüzdeler partilerinin başkanları vesairesi bir kenardan bütün bu oyun kurma halini, yok etme sistematiğini, hayatı dar etme / dar bir kalıpta var etme ihtimal ve olasılıklarına artık yeter diyebilen Halkların Demokratik Partisi gibi küçücük direniş odakları olmazsa o mutlak karanlık her yeri kuşatacaktır. Zaten amaç da bir asırdır dün Ermeni, Süryani, Rum nasıl duyulmayıp, yok olmanın kıyısına taşındıysa, bugün bir kez daha Alevi / Kürd / Sol titrine haiz olan kesimleri bu toplumdan ilelebet def etmek adına bir istikamet güncellenir. Ki bunca yaranın ortasında o gri, kurşuni, simsiyah haller içindeki memleket denilen yer imal olunur.
Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “Colemêrg’in Rubarok ilçesine bağlı Düve köyünün girişine X Ray cihazı konuldu. 90’lı yılların OHAL uygulamalarını hatırlatan görüntülerde, köylüler evlerine gidebilmek için her seferinde askerlerin aramasına maruz kalıyor.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Colemêrg (Hakkâri) Milletvekili Öznur Bartın, sanal medya hesabı X’ten bir video paylaşarak Rubarak’un (Derecik) Düve köyüne askerler tarafından X Ray cihazı konulduğunu ve köy halkının evine gitmek için her seferinde çıplak aramaya maruz kaldığını aktardı.
Bartın’ın paylaşımında yer verdiği videoda köyün girişine kurulan kulübenin içinden köylülerin aranarak geçtiği görülüyor. Görüntüler, 90’lı yıllarda OHAL döneminde köylere kurulan arama noktalarını hatırlattı.
Bartın’ın paylaşımı şöyle: “Yok, bu kadarı da olmaz demeyin. Söz konusu Kürtler olunca oluyor! Derecik Düve köyünün halkı evine gitmek için köyün girişindeki askeri noktada X-Ray cihazından geçiriliyor, çıplak aramaya maruz kalıyor, kimliklerine el konuluyor. Zulmünüz batsın. Nedir bu halkın sizden çektiği!”
Bartın, konuyu Meclis gündemine de taşıdı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın cevaplaması istemiyle verilen önergede şu sorulara yer verildi:
“* Hakkâri Derecik ilçesine bağlı Düve köyünde yaşayan yurttaşların köylerine gidebilmek için askeri kontrol noktasında X-Ray cihazından geçtiklerine, askerlerce kimliklerine el konulduğuna dair bilginiz var mıdır?
* Düve köyü girişindeki askeri kontrol noktasında köy halkının X-Ray cihazından geçirilmesinin, askerlerce yurttaşların kimliklerine el konulmasının ve yurttaşlara karşı yürütülen onur kırıcı muamelenin hukuki gerekçesi nedir?
* Derecik Düve köyüne giriş-çıkışlarda köy halkına verilen rahatsızlık ve uygulanan baskı nedeniyle hakkında işlem yapılan asker sayısı kaçtır?
* Köye giriş-çıkışlarda Düve köyü halkına yönelik yürütülen bu askeri baskı uygulamasına dair bir araştırmanız var mıdır? Köy halkının X-Ray cihazından geçirilmesi başta olmak üzere yaşanan bu hukuksuz ve onur kırıcı uygulamaya ne zaman son verilecektir?
* Yurttaşlara karşı askeri baskıların ciddi boyutlara vardığı belirtilen Düve köyünün yol, su, elektrik gibi temel hizmetlerden yoksun bırakılmasının gerekçesi nedir?
* Düve köyü halkının temel hizmetlere erişimi noktasındaki sorunların giderilmesine dönük bir çalışmanız var mıdır? Köyün yol, su, elektrik sorunu ne zaman çözüme kavuşturulacaktır?”
Köşeleri kırılmış olagelen ol sürprizsiz hayat imgesinin her nasıl bir cendereye dönüştüğü halihazırdaki şu tek örnekten dahi belirgindir. Düve Köyünde insanlara salt aidiyetleri bir başka halktan olduğu için zulmetmek olağan bir halle karşılanır. Doksanlı yılların cendere ile işkence hallerini birbirine yakın tutan, iç içe geçmiş mahvetme şablonunu daimi bir hal ve istemle birlikte derdest etmek adına kullana gelen bir aklın sunduğu şeyin geçmişi birebir tekrarlamaktan ötesi olmadığı muhakkaktır. Yolun yordamın, izah ve izanın birlikte yok edildiği bir zeminde askeri baskıların orantısız bir şiddet sarmalını gündelik bir hale taşımasının hesabı ve akıbeti her ne olacaktır ki? Süreğen kılınan bir şiddet sarmalı, denetim, gözetim ve tahakküm üçlüsüyle Kürd sorununun neresi çözümlenebilir ki! Asırdır heder olunan, ötekisine karşıtlıkla birlikte imal edilen demokrasinin yerine ikame edilmiş otokrasi ile işkenceye varan uygulamalar, hakir görmeler, hukuku çiğnemeler arasındaki bağı görebiliyor musunuz? Bir halkın var olma mücadelesini her seçim sathı mahallinde inatla “terörize” ederek kurulacak dostluktan / kardeşlikten kime ne fayda vardır! İlişikteki haber metnindeki gibi Bakur Kürdistan’ında ve Rojava’da işgal edilmiş olan Afrin gibi kentlerde icrasına devam olunan o şiddet / dayatma kültürü karşısında insani normu kim ne zaman fark edecektir, sahiden sorgular mıydınız.
Bianet’ten aktaralım: “İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bugün yayımladığı bir raporda, Türkiye'nin Kuzey Suriye'de kontrolü altındaki bölgelerde kendi güçleri ve desteklediği yerel silahlı gruplar tarafından işlenen hak ihlalleri ve potansiyel savaş suçları konusunda sorumluluğu olduğunu belirtti.
"Her Şey Silah Zoruyla: Türkiye İşgali Altındaki Kuzey Suriye'de Hak İhlalleri ve Cezasızlık" başlıklı 76 sayfalık rapor, silahlı gruplardan oluşan Türkiye destekli bir koalisyon olan Suriye Milli Ordusu ve 2018'de Suriye Geçici Hükümeti ile Türkiyeli yetkililer tarafından ihlalleri önleme amacıyla kurulan Askeri Polis yapısının kaçırma, keyfi gözaltı, hukuksuz alıkoyma, cinsel şiddet ve işkence eylemlerini belgeliyor.
HRW ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile istihbarat teşkilâtlarının ihlallerin gerçekleştirilmesinde ve denetlenmesinde rol oynadıklarını tespit etti.
Raporda öne çıkanlar şöyle:
"Türkiye, Kuzey Suriye'de işgali altındaki topraklarda kendi güçleri ve desteklediği yerel silahlı gruplar tarafından işlenen ciddi ihlallerin ve potansiyel savaş suçlarının sorumluluğunu taşımaktadır.
Türkiyeli yetkililer ihlallere seyirci kalmanın ötesinde işgalci güç olarak sorumluluk taşımakta ve bazı durumlarda "güvenli bölge" olarak adlandırdıkları yerlerde açık savaş suçlarına doğrudan dahil olmaktadırlar.
Türkiye kamu düzeni ve güvenliğini yeniden tesis etmek, bölge sakinlerini korumak, ihlallerin faillerini sorumlu tutmak ve mülk sahipleri ile geri dönenlerin haklarını güvence altına almakla yükümlüdür.
Türkiye, sivil halkın güvenliğini ve refahını sağlamakta başarısız olmuştur. Bölgede yaşayan 1,4 milyon kişi için hayat hukuksuzluk ve güvensizlik içinde sürmektedir. Geçmişte Suriye Milli Ordusu yönetimi altında yaklaşık üç yıl yaşamış olan bir kişi: "Her şey silah zoruyla oluyor."
Türkiye'nin 2018'de Afrin'de gerçekleştirdiği "Zeytin Dalı Harekâtı" ve 2019'da gerçekleştirdiği "Barış Pınarı Harekâtı"ndan bu yana bölgede yaşayan yüz binlerce kişi yerinden edildi.
“Güvenli bölge”
HRW Orta Doğu Direktör Yardımcısı Adam Coogle, raporla ilgili "Kuzey Suriye'de Türkiye'nin otoritesi altında yaşayanlara yönelik işkence ve zorla kaybetme gibi süregelen ihlaller, Türkiye tarafından sorumluluk alınıp durdurulmak için harekete geçilmediği sürece devam edecektir," dedi ve ekledi:
"Türkiye'nin Kuzey Suriye'de bazı bölgeleri işgal etmesi, hukuksuzluk, cezasızlık ve ihlal ortamını kolaylaştırdı. İlgili bölge ‘güvenli bölge’ olmaktan çok uzak.”
Basitçe hayata müdahalelerin “terör” öne sürülerek nasıl yeniden güncellendiği bir kere daha resmen rapor edilir. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Kuzey Suriye sahanlığında Türk devletinin var ettiği açmazların pek de öyle insani bir koruma olmadığını tam tersine etnik bir dönüşümü, bitmeyen bir savaş menzili kılınmış Suriye sahnesinde bir kere daha yaraları deşme adına olduğunu göstere gelir. Hak kavramının, hukuksuzluğa resmen esir edildiği, cezasızlık politikasının kentleri / çeper ve çevreleriyle bir deney sahası kıldığı yerde onca zamanda sunulanın hazin sureti zaten bütün meramı da özetler. Bu arada o rapor satırlarına yansımamış olsa da zeytin ağaçlarının bulunduğu tarlaların imha edilmesi sürecinden, yerel halkın yaşama / beslenme ve barınma kaynaklarına kurulmuş olagelen tüm tahakküm / esirgeme hallerinin de nasıl bir köşeleri kırılmış, yok ediciliği mutlak kıla gelen bir tahayyüle evirdiğini gösteren kimi yansılar, sosyal medya sitelerinden ara sıra görünür kılınır. Bunca can havliyle yaşamı zehirlemeye çalışmanın sahiden bir sonu olacak mıdır. Nereye kadar bu “güvenli bölge” senaryosunda gündelik yaşam ihtimalleri, kentlerin müşterekleri, sıradan insanların hayatları yerle bir edilecektir.
Naz, niyaz yok olduğu gibi paldır küldür bir tahakküm boyunduruğu, daimi bir sınamalar silsilesi içerisinde köşeleri çoktan kırılmış, sürprizsiz bir hayat var ediliyor artık. Erkanı muktedir ve avenesinin sunduğu yeni ülke, bağır çağır bir hizalama ekseninde, duraksama nedir bilmeden imal edilen çetrefilli bir tahakkümün boyunduruğu altına terk ediliyor. Hiç olmadığı kadar zor şartların, bellekte yer etmemiş dayatma hallerinin mütemadiyen sahici bir istekle savunulduğu / yinelendiği bir zeminde mutlak doğru, eksik hayatlardan ibaret bir biçimde güncelleniyor. Neyi doğru ki şu ülkenin derken, her an bambaşka yaraların tam da göbeğinde seyrüsefere çıkartılıyor seksen dört milyon kusur insan. Sürpriz kılınamayacak kadar doğrudan yıkımlar icraatmış kabilinden bildirilmeye devam olunuyor. Yerel seçim gümbürtüsü içerisinde doğal / en direkt hak bildiği bir tavırla beraber muktedir saldırmaya / hayatı dönüştürmeye devam diyor. Hiçbir biçimde yarınını sorgulamayan, şu andan başlayarak kitleleri kuşatan, esir alan, yerinden yurdundan eden, aç koyan ya da açlıkla sınayan bir menzilin tek bir iyi günü söz konusu olabilir mi? Öyle bir yerin demokrasi, hukuk, hürriyet, adalet, eşitlik gibi kavramları tabeladaki boşluklara yazılması dışında icra edilebilir, yaşamda bir karşılığı söz konusu edilebilir mi? Pragmatist siyasetin, sığ söylemlerin, birbirinin tekrarı, beteri olagelen çıkarımların ve nizam belirleyici olarak öne sürülen hamlelerin refakatinde bir demokrasi bahsi, cumhuriyet tahayyülü, ülke mefhumundan söz açılabilir mi? Her şey alabildiğine çürümeye yüz tutarken... sahi... öyle... gerçekten...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: “For Ann Babe’s Article ‘On The Other Side’ For The California Sunday Magazine.” - Hokyoung KIM – Commarts
0 notes
muhteva · 8 days
Text
Tumblr media
Bazen ayrılmak gerekir ayrılamam dediklerinizden
“O kişi dedi ki: “Artık bu, benimle senin ayrılması demektir. Şimdi sana sabredemediğin bu olayların gerekçelerini haber vereceğim.”
Kehf sûresi, 78.
💔Bazen sevenlerin de birbirinden ayrılması gerekir.
Hz. Musa Hızır ile buluştu ve onunla ilginç üç olaya tanıklık etti. Hızır Hz. Musa’dan bir söz almıştı:
Yaptığı hiçbir şey hakkında soru sormayacaktı.
Fakat Hızır’ın yaptıkları sessiz kalınacak konular değildi.
➖ Bu nedenle Hz. Musa her seferinde ona yaptıklarının sebebini sordu. Allah’ın hakkı üçtür misali Hızır, üçüncü seferinde de soru soran Hz. Musa’ya, “Buraya kadar artık! Artık bu, benimle senin ayrılması demektir” diyerek yollarını ayırdı.
📍Evet,
bazen birbiriyle uyum halinde olmayan iki iyi insanın da ayrılması gerekir.
🖐Allah Teâlâ insanları farklı mizaçlarda ve karakterlerde yarattı. Her birinin kendisine göre ilkeleri ve yaşam tarzı vardır. Eğer bir insan sizin özel alanınıza müdahale ediyor ve bunu sürekli tekrar ediyorsa artık ondan ayrılmanın zamanı gelmiştir. Birbirinin yükünün kaldırmak yerine, birbirine yük olan insanların birbirlerinden ayrılmaları gerekir.
☘Sizinle alışverişe gelip her şeyinize karışan biri varsa onu kendinizle alışverişe götürmek zorunda değilsiniz. Ondan ayrılın ve uzak durun. Bununla insanlarla aranızı bozun anlamında demiyorum. Ama sizin her şeyinize karışan biriyle hayatınızı devam ettirmek zorunda değilsiniz.
🍄‍🟫Hayatınızın her alanına karışan birileri varsa
“Artık bu, benimle senin ayrılması demektir” deyin ve ayrılın. İyilik yapmak istiyorsunuz ama
“Sana mı kalmış iyilik etmek?
Bu zamanda kimseye iyilik yaramaz. Boş ver, herkes başının çaresine baksın, sana ne fakirlerden vb.” diyorsa ona
“Artık bu, benimle senin ayrılması demektir” deyin ve ondan uzak durun. Yapacağınız iyiliklere engel olmak isteyen herkesten ayrılın artık Açıktan söylemek zorunda değilsiniz. İçinizden deyin diyeceğinizi ve ilişkilerinizi askıya alın.
🌻Kendi evinizde başkasından azar işitmeye mecbur değilsiniz. Bazen ayrılmanız gerekir sizden ayrılmak istemeyen, her yaptığınızı sorgulayan ve hayatınızı sıkboğaz eden kişiden.
Yolunuza onunla devam etmek zorunda değilsiniz.
🥀Bir gün sizin de sabır taşınız çatlasın ve “Bu, benimle senin ayrılması demektir” deyin. Çekip gidin. Tabi, başınızın çaresine bakmasını biliyorsanız. Bilmiyorsanız acı da olsa sabır diliyorum.
🤲🤲Rabbim, bizlere kendisiyle uyum içinde yaşayacağımız dostlar nasip et!
**
#ayetler üzerinden kısa bir tefekkür
20 notes · View notes
sezginer35 · 8 months
Text
Tumblr media
ÇOK DEĞERLİ ARKADAŞLARIM ;
Sayfamdaki Bir
AKP'li,
CHP’li,
HDP’li,
İYİ PARTİ’li,
TKP’li
MHP’li Olabilirsin...!
Veyahut Hangi Partiden Olursan Ol...
Hatta, kime oy vermişsin umrum dışı...
Kimi Baş Tacı Yaparsan Yap..!
Din'in ya da İnancın...;
Müslümanlık...
Hıristiyanlık...
Musevilik Olabilir...
Buda'ya Tapabilirsin...
Ateşe,
Ya Da Öküze...
Agnostik,
Deist,
Ateist Olman da Hiç umurumda olmaz...
Önemli de değil.
İster Siyahi Ol...
İster Eskimo...
İstersen Albino...
Laz,
Ermeni,
Çerkez,
Rum,
Kürt fark etmez...
Ya da Alevî, Sünni, Ortodoks, Katolik, Protestan...
Neye İnanıyorsan Ona İnan..!
Saygı duyarım...
Ama...!!!
* Eğer EBEDİ BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'e ve Silah Arkadaşlarına...
* LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİNE Dil Uzatıyorsan...
* Teröristi, Haini Savunuyorsan...
* Bu Vatana İhanet Edenlerle Birlikte Saf Tutuyorsan...
* Çalıp Çırpıp Yetim Hakkı Yiyenlere "Eyvallah" Diyorsan...
* İnsanların İnancını Sorguluyorsan...
* Din, Dil, Irk ve Mezhep Ayrımı Yapıyorsan...
* Demokrasiye, Özgürlüklere ve İnsan Haklarına Düşmansan…
* El alemin Yaşam Tarzına Ayar Çekiyorsan...
* Hayvanlara Eziyet Çektiriyorsan...
*Kadına şiddete sessiz kalıyorsan...
*Çoluğa çocuğa kem gözle bakıyorsan...
* İspiyoncu ve Yalakaysan...
* Kula Kulluk Ediyorsan...
Beni engelle, sil ve kendin git.. (gördum okudum beğendim ve kopyaladım)
youtube
94 notes · View notes