Bir tarafta, sadece tek bir müslümanın meselesini o kadar dert edinip idrarından kan çıkan mübârek zâtlar; diğer tarafta kalpleri kaskatı kesilmiş bizler..
Ben doğduğumdan beri duygularımla hareket eden biriydim. Sonra insanlar çıktı karşıma, şefkatimi zayıflık olarak gördüler, sevgimi çocukluk…Gülsem düşman ediniyordum, ağlasam alay konusu… Sonra birer birer çekildi duygularım kalbimdeki yuvasına. Artık daha gerçekçi yaklaşır oldum olaylara.
''Ömer b. Hattâb (radıyallahu anh), Medine’de insanlara yemek ikram etmişti. Elinde asâ olduğu halde yemek yiyenlerin etrafında dolaşıyordu. Sol eliyle yemek yiyen bir adama uğradı.
Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Ey Allah’ın kulu, sağ elinle ye!” dedi. Adam: “Ey Allah’ın kulu, sağ elim meşgul” dedi.
Bir müddet geçti, sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) ona tekrar uğradı, adam sol eliyle yemek yemeye devam ediyordu.
Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Ey Allah’ın kulu, sağ elinle ye!” dedi. Adam: “Ey Allah’ın kulu, sağ elim meşgul” dedi. Bu, üç defa tekrar etti.
Bunun üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh): “Neyle meşgul?” diye sordu. Adam: “Mûte savaşında sağ elim koptu” dedi.
Bu cevap üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh) onun yanına oturdu: “Sana kim abdest aldırıyor? Senin başını ve elbiselerini kim yıkıyor? Şu işini kim yapıyor?” diyerek ağlamaya başladı. Sonra ona hizmetçi, binek, yemek, nafaka ve onun işine yarayacak şeyler verilmesini emretti.
Bunu gören Hz. Peygamber’in ashabı, insanlara karşı şefkatini ve Müslümanların işlerine göstermiş olduğu ihtimamı gördükleri Hz. Ömer’e (radıyallahu anh) yüksek sesle dua etmeye başladılar.''
Sahip olduğumuz ve bize doğuştan verilen insani duygularımız, doğumumuzdan itibaren büyümeye başlıyor ve olgunluğa doğru ilerlediğimiz yol boyunca tıpkı bedenimiz gibi evriliyor. Zaman zaman bencil bir karaktere sahipken başka bir zaman tüm insanlığa karşı sevgi ve şefkatle doluyoruz. Bu evrilme durumu tamamen ikili iletişimlerle ve yaşananlarla doğru orantılı oluyor. Geçmişte eziyet gören, intikamla doluyor. Sevgi gören ve onu hisseden ise içinde taşan tüm o hisleri ile birlikte sarılıyor karşısındakine. Tüm bu korkunç kasırganın içinde yaşamlarımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Geçmişini bilmediğimiz cümleleri okuyor, geçmişini bilmediğimiz şarkıları dinliyoruz. Geçmişte kurulan cümlelerle teselli oluyoruz belki de. Belki de geçmişteki anılarımız sayesinde başka yaralara merhem oluyoruz.