Tumgik
Link
inga pee yudum yudum erimeden 
 sabahın yıldızlı aydınlığında 
 dudaklarından kaldırımlara dökülen 
 senin kanın mıdır bilemem 
 yalnız çığlıkların hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 gözlerinde bir rakı bulanıklığı 
 bir uğultu cigaranın dumanında 
 mermer dişlerinin soğukluğu 
 bıçağımın üstündeki korkak buğu 
 oyulmuş bileklerin hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 gece mavisine boyalı saçların 
 devler hıçkırır şarkılarında 
 dönük bir deniz gibi tutarsın 
 nefesin hem erkek hem kadın 
 ökçesiz pabuçların hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 kıvırcık kirpikli bir çocuk bağırır 
 yıkılmış inga pee'nin burnunda 
 küpeştenin demirlerini ısırır 
 ellerim kelepçeli kulaklarım sağır 
 yalnız smyrna blues hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 attila ilhan
8 notes · View notes
Text
Selim, kalk sahile inelim
Teşkilattan şikayetçiydik abiciğim bizi hicaz bozdu 
Lüzumsuz münakaşaların haddine mi bu 
Oturup efendi gibi içecek sonra usulca sevişecektik 
Sevgili dediğin lakerda gibi olmalı mübarek 
Soyunup uzandı mı şöyle, tarifsiz bir iç gıdıklanması 
Sutyenin askısı kaydı mıydı da 
Meseleyi anladım ben, anladım 
Bizi rakının üstüne memleket muhabbeti bozdu 
Yok, aslında ben iyiydim beni o hatun bozdu 
Hem ten rengi çorap, hem müzeyyen' den açık saçık şarkılar 
Bir de kardeşim o nasıl devire devire kadeh tokuşturmalar 
Eğilip kulağına söyledim selim'e, kalkalım biz oğlum 
Kalbe güzel de racona ters, beni o son bakış bozdu 
Göz dediğin yerinde durmalı ağa, değil mi ama 
Var mı öyle delikanlıyı uluorta yerde ayartması 
Siyah da sayılmaz o saç, bildiğin gece karartması 
Bir de çocuk gibi masa alfandan elleşmeler 
Bir de çocuk gibi omuzu omza değdirmeler 
Yakışmaz bize selim, kalk sahile inelim 
Rüzgâr insafa gelip de açar kafamızı belki biraz 
Benim asabımı hayatın ta kendisi bozdu 
Ne ağlaması selim, gözüme toz, az da balyoz kaçtı 
Öğlenden başlamayacaksın bu merete kardeşim 
Askerdeyken çarşı izninde de görmüştüm böyle bir kız 
Ufaktı, cahildi, ama doğruya doğru güzel orospuydu 
Ana kuzusu da yapar insanı, baba katili de, öyle bir vaka 
Neyse, eski uzun hikâyeler ömrü kısaltır 
Yakışmaz bize selim, kalk sahile inelim 
Kaç yaşındayken ilk kez ismimi öğrendim, 
sana onu anlatırım 
Ben dalga misali gelir arada çarpar çarpar dönerim, korkma 
Bir de kardeşim o nasıl devire devire kadeh tokuşturmalar 
küçük iskender 
Tumblr media
7 notes · View notes
Text
youtube
🚬
1 note · View note
Text
Dans
Sosyoloji okuyacağım ben, dedim aileme. -Bitirip de sosyalist mi olacaksın başımıza, dedi annem. 
-Tıbbı bitirenler doğrudan hasta mı oluyor anne, dedim babama.
 
-Hep bu dinlediğin müzikler, okuduğun kitaplar yüzünden, dedi teyzem.

 
-Yok, dedim, hepsi göze bakmaktan.

 
Sonra çıktım evden yürüdüm yürüdüm yeryüzü bitti
 
Gördüğüm ilk bara girip dans etmeye başladım
 
Kanatlarım yoktu 
Uçmaya Çalıştım.. Öyle.. Dans ede ede..
Çırpına çırpına..
 
 
Puşttum önceleri. 
Kuş oldum sonra.
küçük İskender
24 notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Son düştüğüm pusu. Yakalandığım.
Tarlanın içinde. Çukurda.
Tarla. Vıcık vıcık çamur. Her yan çamur. Bir yandan da aralıksız yağmur yağıyor, sulusepken.
Parkamın başlığını başıma geçiriyorum.
Bir çukurun içindeyim.
Çepeçevre sarmışlar.
Bütün arabaların farları üzerimde.
Sağıma soluma yağmur gibi mermi yağıyor. Mermiler, düştüğü yerden çamurları savuruyorlar havaya.
Yattığım yerden yukarıyı gözlüyorum, çukurun üstünü.
Sanki donanma fişekleri atılıyor üstümde. Korkunç güzel bir renk cümbüşü tepemde.
Birazdan bir bomba sallayacaklar üzerime diyordum, ölüp gideceksin.
Çocukluk günlerim gelip geçti gözümün önünden nedense
Sonra gözümün önünden gelip geçen şeyler arasında ansızın, bir sevgili.
Filistin’deki çocuklar
Ölen arkadaşlarım
En çokta taylan
İnsanlığın geleceğini; ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun; 
“Nasılsa öleceğim” diye düşündüm
Bir devrimci nasıl ölmesi gerekiyorsa öyle ölmeli.
''Erdal Öz'e anlattıklarından''
Gülünün Solduğu Akşam
61 notes · View notes
Video
youtube
1 note · View note
Video
youtube
Gemide - Sahneler ve Replikler 
( On Board - Soundtrack, Scenes , Cues )
2 notes · View notes
Text
Sezen Aksu'nun "Her şey bir anda anlamsız gelecek" dediği dönemdeyiz...
1 note · View note
Text
Kum Güzeli - Ulus Baker
En elde edilmemiş şiirdin sen. Kuşluk vakti yazılanlardan... Bıkkın bir rahibin, bir sabah, yorgun bir vezirin akşamın alacakaranlığında muhtemelen yazacağı... Masadan doymadan kalkmış gibi okunmalı... 
Güzelsin...
Uzaktan zor seçilebilir bir harf... Hayır hayır! Şimdi anlıyorum... 
Gizli bir rakam, Kabala'dan... kumun üzerine çizilen... Çöldeyiz ve başka bir yerde değiliz... 
Ama güzelsin…
Dans ederken göğüsleri sallanan kadınlardan, kara delikleri saatlerce uçuşup duranlardan, sessiz sitemleri kargaşada bile belli olanlardan tırsma öyle kolay kolay... Öyleyse bu bir nasihat... 
Çünkü güzelsin…
Onlar bitecekler: Çizgi roman gibi kolayca, tatile çıkarken boşanan yağmur gibi apansız, menemen pişirmek gibi aceleyle... 
Hâlâ güzelsin...
İskemle hasır ve ayaklarında yatay, ayaklarını dizlerini böğrüne çekmeye razı olarak basabileceğin yatay tahta çubuklar... Rahatına düşkün keyiften uzak Osmanlı "effendi"sinin (ephendi?) garip kahvehane illeti bu iskemleler... 
Otur o illete gerçekten, çekinmeden, sere serpe... 
Orada güzelsin…
Yılgın geçilir sokaklardan, kuş gibi değil, işportacı kertenkeleler gibi de değil... Ağır aksak, akşam dörtten sonra yaz günü... 
Akşam mı? O kayıtsızdır... Bildiği gibi değişir, geçer, gider... 
Güzelsin...
Kes kulakları, geçir bir sicime... Ama kaybetme... 
Başka ne göstereceksin savaşa dair? Kara delikler işitmiş bu öyküyü... 
Islanarak... 
Ama güzeller...
Kalp kalbe karşı... Bir arkadaşın evinde... Çiçekmiş... Hemen uzmanı geçindim. 
Ah! O güneş ister. Ah! Bol su asla olmaz. Oysa hiç anlamam çiçekten... 
Devetabanını pazı sanabilirim... Neden yaptım bunu? Çiçeğin adı sardı beni... 
Çünkü güzelsin...
Sözlerine delik kulağım... 
Özürlere sağır... 
Kör bir kuyu olacağım... Sen ise, güzelsin...
Güzel sözcüğünü senden başkasına lâyık göremem... 
Ama bir önceki cümlede görmüş olabilirim... 
Aldırma, güzelsin...
Mikroskop mucidi Leeuwenkoek dostu ressam Vermeer'e "su böyle işte ve başka türlü değil" demiş... 
Bir öpüş damlasında milyarlarca gözle görülmez yaratık... 
Ressamın tarafını tutuyorum... 
Çünkü, güzelsin...
Birkaç tel beyaz... Bizi gazlamaz... 
Sakınmazsın görüntünü, biliyorum... 
Çünkü güzelsin...
Mikroskopun mucidi Leeuvvenhoek, aynı günde doğdukları, hep komşuluk yaşadıkları dostu ressam Vermeer'e bir su damlası gösterip, "Su işte böyle ve değil başka türlü" demiş... Bir öpüş damlasında kanyuvarları... Mucidin tarafım tutsam da... 
Sen güzelsin...
Teleskopla bulamadım... 
Mikroskopla bulacağım... 
Ayın yüzeyinin de bir dokusu var elbet... 
Gözenekler, sivilceler... 
Onlarla çok güzelsin...
Neo-liberalizm, ruhçuluk, tarikat, entellektüel, ordu, çok-insansız şirketler, öykü yazarları, kestaneyi çizdirenler, uzaktan bakanlar, Şemdinliler, tavşan falcıları, kurban sömürgenleri, onmaz kuşkuculuk, araba tamircileri, taksitle alın tutkumu, hadi... Kazık ve pazarlık... 
Ama son kumarım sensin... 
Sen, güzelsin...
Sen, güzelsin... Kural dışı... Bastıbacak... Minicik... 
Ama sen, güzelsin…
Kapımın eşiği, gözümün bakışı, son ruhsal tatil, duruşum, bozuluşumsun... Pazarlık etmem... 
Markette yoksun... 
Reklamın yok! Gerçekten... 
Güzelsin...
Kedi sakladım senden, öykü sakladım, belki bunu da saklayacağım... İhanet... 
Ama sen, güzelsin...
Ruhumu saran sacayağı, gözümün bağı, son ruhsal kaatil, ölümüm, mahvoluşumsun...
Cazgırlık etmem... 
Gönlünde yokum... 
Aşkımız, yok! 
Gerçekten... 
Güzeldin...
ULUS BAKER
Tumblr media
44 notes · View notes
Link
5 notes · View notes
Photo
Tumblr media
“ Televizyon olmadığı için pencereden bulut seyretmeye başladım. Oradaki yayın çok iyi, haberleri daha güvenilir. Gelip geçen bir iki uçak dışında pek reklam almıyorlar…
Ve asıl önemlisi akşamları gök gürültülü sürpriz programlar var. Filmler genellikle kırlangıçların hayatı üzerine ve belki biraz monoton, ancak oldukça realist…”
#ulusbaker //Dolaylı Eylem
7 notes · View notes
Text
Tekrar ölürmüşsün desen;
Kormaz Ali İsmail
 #AliİsmailKorkmaz
2 notes · View notes
Photo
Tumblr media Tumblr media
Tekrar ölürmüşsün desen; 
Kormaz Ali İsmail
7 notes · View notes
Video
YİNE ÖLÜME DAİR
Zevcem,        ruhu revanım                        Hatice Pîrâyende, ölümü düşünüyorum, demek ki arteryo skleroz                                          başlıyor bende... Bir gün            kar yağarken, yahut         bir gece, yahut         bir öğle sıcağında, hangimiz ilkönce, nasıl        ve nerde öleceğiz? Nasıl        ve ne olacak ölenin son duyduğu ses,           son gördüğü renk, kalanın ilk hareketi             ilk sözü             ilk yediği yemek? Belki de birbirimizden uzakta öleceğiz. Haber          çığlıklarla gelecek, yahut da ima edecekler, ve kalanı yalnız bırakıp                                gidecekler... Ve kalan                karışacak kalabalığa.
Yani efendim, hayat... Ve bütün bu ihtimâlât                   1900 kaç senesinin                                    kaçıncı ayı                                    kaçıncı günü                                    kaçıncı saatinde?
Zevcem,              ruhu revanım                            Hatice Pîrâyende, ölümü düşünüyorum, geçen ömrümüzü düşünüyorum. Kederli            rahat                     ve hodbinim. Hangimiz ilkönce nasıl ve nerde ölürsek ölelim, seninle biz           birbirimizi ve insanların en büyük dâvasını sevebildik                                                — dövüştük onun uğruna —, «yaşadık»                 diyebiliriz.  
Nazım Hikmet
---------
Genco Erkal’ın sesinden
11 notes · View notes
Photo
Tumblr media
FİKRİYE
Bir hüzün gibi geldi geçti vuslatımdan,
Şekvacı olmadı yorgun başımdan.
Lezzet-i şinasiydi sunduğu kahve fincanından,
İzmihlâli mümkün değil sızlayan vicdanımdan.
Varsın çeksin bu dimağ, unutmaz seni,
Kimse dolduramadı yürekteki yerini.
Bir kadeh gibi sunmuştun ölümsüz sevgini,
Çaresiz yürek nedendir, bilmedi kadrini.
Terk-i hayat ne der, bilemem amma,
Bir ümmid-i hayaldir buluşmak orada.
Dilerim sübut bulur, kanayan yara da,
Aşk-ı muhabbet biter mi cennet-i alâda.
İçsende bir kadeh hayat iksirinden,
Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye'den.
Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,
Ummid-i aşkım saracak onu cefakâr teninden.
------
Mustafa Kemal ATATÜRK - 26 Ağustos 1926
Fikriye Hanım, 30 Mayıs 1924'te, önceden yaşadığı Çankaya Köşkü’nden geri çevrildiği gün, Atatürk’ün kendisine hediye ettiği ve üzerinde isminin baş harfi ‘F’ olan tabancasıyla kalbini hedef alarak intihara teşebbüs etti ve iki gün sonra hayatını kaybetti...
24 notes · View notes
Photo
Tumblr media
Yağmur Islattığında Toz Kalkmaz Yerden! 
2 notes · View notes
Text
“Hayatıma derin ağrılar indiren kadınlar,beni delik deşik eden dostlarım;göğsümdeki yorgun hayvanı kendinizden tanırsınız siz.”
Enis Batur
11 notes · View notes