Tumgik
#galiba kaybediyoruz
Link
inga pee yudum yudum erimeden 
 sabahın yıldızlı aydınlığında 
 dudaklarından kaldırımlara dökülen 
 senin kanın mıdır bilemem 
 yalnız çığlıkların hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 gözlerinde bir rakı bulanıklığı 
 bir uğultu cigaranın dumanında 
 mermer dişlerinin soğukluğu 
 bıçağımın üstündeki korkak buğu 
 oyulmuş bileklerin hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 gece mavisine boyalı saçların 
 devler hıçkırır şarkılarında 
 dönük bir deniz gibi tutarsın 
 nefesin hem erkek hem kadın 
 ökçesiz pabuçların hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 kıvırcık kirpikli bir çocuk bağırır 
 yıkılmış inga pee'nin burnunda 
 küpeştenin demirlerini ısırır 
 ellerim kelepçeli kulaklarım sağır 
 yalnız smyrna blues hatırımda 
 rıhtımda pazartesi sularında 
 attila ilhan
8 notes · View notes
ahzann · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
galiba sen bir bulutsun göbeğin kuşlara yuva uzaklaştıkça güzelsin sesin melekler yankısı zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki bak mesela ikimiz birbirimizi kaç kez kaybettik kaç balık öldü akvaryumda kaç kez bu defa son dedik
82 notes · View notes
deliiis-world · 1 year
Text
Galiba o şarkıyı dinlerken ağlamalıydık beceremedik
Şimdi gözevlerimiz dolu nereye akıtacağımızı şaşırıyoruz 
Kırılmışlığımızın ortasında irtifa kaybedeceğimi bilmesem
Saç tellerinden kapsülle zaman yolculuğu yapıp
Bir kez daha demek için kalkıp geçmişe gelirim
Ama söylediğin gibi geç kalmak için bile çok geç
Galiba bunlardan hiç bahsetmemeliydim beceremedim
Galiba sen bir bulutsun göbeğin kuşlara yuva
Uzaklaştıkça güzelsin sesin melekler yankısı
Zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki
Bak mesela ikimiz birbirimizi kaç kez kaybettik
Kaç balık öldü akvaryumda kaç kez bu defa son dedik
Biliyorum söylemiştin heves etmek için bile çok geç
Galiba ben bir yağmurum yağmaktan çoktan vazgeçmiş
Kalkarken arkamızdaki parkı yakmalıydık beceremedik
📜 Ali Lidar
Tumblr media Tumblr media
4 notes · View notes
kayipbirmezarlik · 2 years
Text
'galiba sen bir bulutsun göbeğin kuşlara yuva. Uzaklaştıkça güzelsin. Sesin melekler yankısı, zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki. Bak mesela ikimiz birbirimizi kaç kez kaybettik, kaç balık öldü akvaryumda, kaç kez bu defa son dedik. Biliyorum söylemiştin heves etmek için bile çok geç. Galiba ben bir yağmurum, yağmaktan çoktan vazgeçmiş. Kalkarken arkamızdaki parkı yakmalıydık. Beceremedik…
2 notes · View notes
muteriz · 3 years
Note
Kırık
Galiba o şarkıyı dinlerken ağlamalıydık beceremedik Şimdi gözevlerimiz dolu nereye akıtacağımızı şaşırıyoruz  Kırılmışlığımızın ortasında irtifa kaybedeceğimi bilmesem Saç tellerinden kapsülle zaman yolculuğu yapıp Bir kez daha demek için kalkıp geçmişe gelirim Ama söylediğin gibi geç kalmak için bile çok geç Galiba bunlardan hiç bahsetmemeliydim beceremedim
Galiba sen bir bulutsun göbeğin kuşlara yuva Uzaklaştıkça güzelsin sesin melekler yankısı Zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki Bak mesela ikimiz birbirimizi kaç kez kaybettik Kaç balık öldü akvaryumda kaç kez bu defa son dedik Biliyorum söylemiştin heves etmek için bile çok geç Galiba ben bir yağmurum yağmaktan çoktan vazgeçmiş Kalkarken arkamızdaki parkı yakmalıydık beceremedik
Yağmaktan, yüreklere damlayıp yanmaktan korkan bir yağmur damlası, örttüğü nice gözyaşlarının duacısı...
Ey sevgili, her hatıran kulaklarımda, kahkahalarındaki samimiyet, gözlerinin çocuk bakışı...
Sen gittin, o kapıyı kapattın yüzüme
Ve ben büyümek zorunda kaldım 🌸
16 notes · View notes
lovelyspiderpunk · 3 years
Text
18.12.2020
naber lan napıyon burda. bataklık olum burası çık burdan. fena düşen ha tutun bi yere ibo. düşmedim de öyle bi bakıp çıktım. eskilere indim. duygulanmadım değil. arkada ne çalıyor bak. unutursan veya sıkılırsan diye ismini buraya bırakıyorum bak. ihanet itme. “Lost but Won” by Patrik Pietschmann.Bence yine bunu aç acayip nostaljik olur. Eski yazılarımın altına not olarak ekledim 23′ün son anlarını yaşayan Cüneyt olarak. Uzuuuun bir süre de girmem. Bi şey de yazmam. Pişman olabilirim yazmadığıma çünkü şimdi eskileri okurken iyi hissettim aslında yani güzel bir şey yapmışım bir nevi anılarımı tazeledim. tabi çoğu duygusaldı hatta hepsi ama olsun şu an beni ben yapan şeyler onlar. 1 yıl içinde kafa olarak çok gelişme var ama fiziksel olarak yok. bu benim için eksi oldu. acaba 1 yıl sonra nolacak. bence nolacak bak hadi tahmin yürütelim okuyunca aşağı not atarsın tuttu mu tutmadı mi diye sonra açıklama yazarsın. bence senin şu an kafanda olan bu gençlik meseleleri var ya. onlar yatacak moruq ben sana diyorum. kendimi marshall eriksen gibi hissettim. devam ediyorum. fazla değer verme dedik o kadar sana. 22 yaşındaki çocuk yazmış ya 22. sen 24i bitirince belki de veya 25 bilmiyorum. yani aradaki fark olması lazım anla artık olmuyor bu işler öyle. ağırdan satman lazım. bu kulağımıza hoş gelmiyor biliyorum ama maalesef yani bu dilden anlıyorlar çoğu napalım ki bizim de kaderimiz bu. eğer hayatındaysa muhtemelen uzun süredir hayatındadır. umarım bir sorun yoktur. varsa kafanı kurcalayan bir şey. kimse senden 1 gram önemli değil bak 1. bunu kaaaaç senedir biliyorum da işte. duygusal çocuğuz kendimizi kaybediyoruz arada. neyse. sorun varsa kendine odaklan. işine veya hobine fark etmez. daha çıtırsın ya çıtırsın. çıt kıt pıt gibisin yani. devam et sen hayatına olacağına varsın hep öyle oluyor zaten. sen istediğin kadar emek harca çaba sarf et falan filan boş bu. karşıdaki kişinin istediği veya arzuladığı kadar onun hayatında yer edersin. eğer yolunda gidiyorsa Allah nazarlardan saklasın diyelim. şaşırırım ama yolunda giderse bunu da diyim çünkü zorlu bir yapımız var ve karşımızdakinin de bizden kolay yanı yok yani asdkjasjda. Eğer ki hayatında değilse dediğim gibi devam. harbiden şekil çocuksun sadece bunu kendine hatırlatacak ortamlara girmen gerekiyor. eğer bunu hatırlatacak kişilerle veya “kişiyle” takılmıyorsan bence bi sorun vardır diyebiliriz. bence 1 yıl sonra iş bulmuş olabilirsin. maaşın bence beklediğinden bi tık düşük ama memnunsun çünkü sen şanslı bi çocuksun. güzel bir ortama denk gelirsin eminim ben. arkadaş çevren bence hiç değişmedi biliyor musun. yani bi aksilik olmadıysa eğer -ki yani şimdi sövsem yeridir ama arkadaşlık konusunda aksilikler geliyor ya benim başıma ama umarım gelmemiştir ne diyelim- kilon umarım güzel bir seviyeye gelmiştir ki bence gelecek. çünkü yoğun olacaksın. sen yoğun olunca çalışan, daha çok gaza gelen bi tipsin. boş durunca daha boş oluyorsun. umarım istanbulda değilsindir ama galiba orada olacaksın. bu yazıyı oradan okuma ya. okuduysan nota maalesef yaz orada okumadıysan sıkıntı yok yaz. şu an yaptığın hatayı yazıyorum şimdi. düzeltmişsindir umarım. fazla değer. fazla beklenti. bunlar hep vardı. düzelt artık ya valla sıkıldık be. şarkı hüzünlü moruq. şarkı etkiledi beni şu an. başka da yazacak bi şey bulamadım gibi. zorlamanın lüzumu yok. hem ne demişler: ihtimaldir padişahım belki derya tutuşa. ne alaka diyeceksin sıfır alaka. ama güzel söz. müzikler ve özellikle Lost senin kurtarıcın. gerekirse onlara sarıl. bu arada örümcek adam evreni falan muhabbeti var ya hatırlarsın. şu an çok hype durumdayım mesela. umarım beklentini karşılar. çünkü tam tam tam 1 yıl sonra çıkacak diye okudum. maaşınla blurayini falan alırsın artık değerli parça olur senin için. bi de eğer bunu okuduysan, yanında değer verdiğin kim varsa git öp ya seni seviyorum falan de. bugün varız yarın yokuz. veya kimse yoksa yani umarım vardır da ara veya mesaj at. değerini hissettir. mutlu olsunlar. son olarak, hakkımızda hayırlısı olsun Cüneyt. 
15 notes · View notes
sukulentt · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki Bak mesela ikimiz birbirimizi kaç kez kaybettik Kaç balık öldü akvaryumda kaç kez bu defa son dedik Biliyorum söylemiştin heves etmek için bile çok geç. Galiba ben bir yağmurum yağmaktan çoktan vazgeçmiş. Kalkarken arkamızdaki parkı yakmalıydık beceremedik
48 notes · View notes
kardeleninbahcesi · 5 years
Text
tutunamayanlar
Hoş geldiniz tutunamayanlar :) Hoş geldin kendim :)
Öncelikle heyecanımı ve mutluluğumu sizinle paylaşmak isterim. Bu yazının benim için bir önemi olmasını istediğim için özenle hazırlıyorum. Uzun zamandır aklımda. Nasıl yazsam bilemedim. İyi olsun istedim. Ama hiç yazmamak da asla istemedim. ‘Kötü resim asarım korkusuyla hiç resim asmamak’ istemedim :)
Kitap bir insanın kayboluşu. Belki de ‘bir’ dememek gerek. Hepimizin kayboluşu. Zaman zaman buluyoruz sonra tekrar kaybediyoruz ama neyi?
Kitap büyük bir katarsis. Freud bu kitabı okusaydı çok severdi eminim, çok tatmin olurdu kesin. Sürekli içsel bir hesaplaşma. Hatta bu hesaplaşma baş karakterimiz Turgut’un o kadar peşini bırakmıyor ki en sonunda ona bir isim koyuyor. Olric. En sonunda sadece ikisi kalıyor aslında tıpkı en başında olduğu gibi.
Bence kitaptaki bütün karakterler Oğuz Atay. Nermin, Selim, Olric, Günseli, Metin... Ama o kadar muhteşem yazmış ki aynı yazarın elinden çıkmasına rağmen bütün karakterleri gerçek hayatta görmüş hatta bir iki kez çay içmiş gibi hissediyorsunuz. Hepsi farklı bir kişilik hepsinin olaylara vereceği tepkinin farklı olduğunu, olacağını anlıyorsunuz. Süleyman Kargı'nın yazdığını zannettiğimiz şarkılar açıklamalarının son kısımda Selim’in mektuplarında görüyoruz ki orayı da Selim yazmış. Çok başarılı.
Kitapta uydurma çok şey var. Ama yine yazarın başarılı anlatımından dolayı bunlar o kadar inandırıcı geliyor ki ‘böyle bi şey mi varmış’ deyip internetten araştırmalar yaptığım da oldu :) Sonra bir baktım ki yok. Vay be dedim.
Sayfa 100′e kadar filan gülmekten okuyamadığım bölümler oldu. Mizah yönünün bir romanda bu kadar yüksek olacağı açıkçası aklıma gelmezdi. Çok yapılan veya tercih edilen bir şey değil galiba benim okuduğum kadarıyla. Oğuz Atay bunu da mı yapmış demeyin bunu da yapmış. Olgun bir savunma düzeneği :)
Şarkılar... Kalbimi en çok dağıtan bölümlerden biri... Kitabı arkadaşım hediye ettiğinde içini karıştırırken şarkıları gördüğümde çok şaşırmıştım. Dilinden dolayı pek çoğunu anlayamamıştım. Ama kitabı okurken öyle olmadı, sürükleyiciliğinden galiba. Şarkılar bölümünde genel olarak Selim Işık’ın hayatı anlatılıyor. Kendi ağzından. Yine mizahi bir dille. Kitabın sonlarına doğru görüyoruz ki çok fazla ipucu varmış bu bölümde. 
Turgut Özben. İsmini her okuduğumda gözlerim doluyor ve yüzümde bir tebessüm oluşuyor. Turgut Özben... arkadaşı intihar ediyor o da şöyle düşünüyor; Neden yaşamayı tercih etmediğini, neden ona anlatmadığını, neden onu yalnız bıraktığını. Ondan bir iz bulmak için evine gidiyor, odasına giriyor, çekmecelerde onu arıyor, Süleyman Kargı’ya gidiyor, Şarkılar’ı okuyor, Metin’in yanına gidiyor, Esat ve Aysel’in evine gidiyor onlarla yemek yiyor. Günseli ile konuşuyor. Hepsi Selim’den geri kalanları yeniden yaşamak için. Onlara Selim’i anlattırıyor uzun uzun dinliyor. Bazen hayatın akışına kapılıp Selim’i unutuyor sonrasında kendine kızıyor. Sanırım değişeceğini düşünmeye başlayınca korktu. Aslında benzemek de istiyordu ama...Korktu...Selim gibi olmaktan korktu ama en sonunda da oldu. Yaptığı bütün eylemlerin aslında hepsi kendini bulmak içindi. Bulamadı. Tutunamadı.  
kendimi bulmak ve tutunabilmek ümidiyle...
İyi ki yazmışsın Oğuz Atay, seni yaşarken anlamak kısmet olmadığı için üzgünüm. Ama artık az okunan yazarlardan değilsin. Ben seni okudum. Hayatıma girdiğin için kocaman teşekkürler.
16.08.2019
2 notes · View notes
Text
Dans
Sosyoloji okuyacağım ben, dedim aileme. -Bitirip de sosyalist mi olacaksın başımıza, dedi annem. 
-Tıbbı bitirenler doğrudan hasta mı oluyor anne, dedim babama.
 
-Hep bu dinlediğin müzikler, okuduğun kitaplar yüzünden, dedi teyzem.

 
-Yok, dedim, hepsi göze bakmaktan.

 
Sonra çıktım evden yürüdüm yürüdüm yeryüzü bitti
 
Gördüğüm ilk bara girip dans etmeye başladım
 
Kanatlarım yoktu 
Uçmaya Çalıştım.. Öyle.. Dans ede ede..
Çırpına çırpına..
 
 
Puşttum önceleri. 
Kuş oldum sonra.
küçük İskender
24 notes · View notes
apkarayel-blog · 5 years
Conversation
Poyraz: Kaybediyoruz albayım... büyüyü kaybediyoruz
Cevher albay: Çok değiştin be evladım.
Poyraz: Sen sıkılmadın mı benden albayım ? ben çok sıkıldım kendimden. gel kuş vuralım istersen...
Cevher albay: Toparla kendini
Poyraz: Ben hep insanların beni görmek istediği gibi yaşamak zorunda mıyım? bende hatalar yapmak... öfkelenmek... kalpler kırmak istiyorum ama bana yakıştırmıyorlar
Cevher albay: Yakışmıyor evladım. biz birinci poyraz'ı sevdik galiba.
Poyraz: Bunlar postmodern yalanlar albayım... birinci ikinci üçüncü hepsi benim işte.
Cevher Albay: Şu ayşegül'ü üzme bari
Poyraz: Hep beni üzsünler ben kimseyi üzmeyeyim, di mi albayım?
Cevher albay: Evet, evladım sen üzülmek için yaratıldın üzmek için değil.
Poyraz: sen de yalansın be albayım
15 notes · View notes
iguessifailed · 2 years
Text
Kaybetmek nedir?
Galiba kaybediyoruz..
Onceki kaybedislerimiz gibi degil, geri donunulur veya donulmez boyle degil.
Geri donusu var donesin yok, geri donulebilir ama donesin yok.
Batakliga baticak gibi hissediyorsun cunku battin en sonunda kendin cikmayi basardin.
Ama ya o bataklikta seni bekleyen, seni kurtarmayi bekleyen varsa?
Battin en sonunda ciktin, battin en sonunda ciktin ama en sonunda yoruldun kurtarilman gerekiyor kurtaricak biri olsa bile guvenemiyorsun ama unutma zaman.. guzel sonlar zaman ister.
1 note · View note
hghgfhjjh · 2 years
Text
Sana anlatacak bir şeyim yok. Taşların bilgeliğini anlamak istiyorum. Kırılan porselen tabağıma bakınca yarım yamalak yaşadığım sevinçlerimi hatırlamak istiyorum. İnsanların nefretini hatırlamak istemiyorum. Artık ağlamak ve yapraklarını döken çiçeklerime bakıp bakıp incinmek istemiyorum. Sidar bak bu bulut. Bu ağaç ve bu da kanatları kırpılmış anka kuşu. Eşya, mekan ve insanlar zamana yeniliyor. Zamanın karşısında hepimiz birer birer kaybediyoruz. Biz. Hepimiz. Birer. Birer. Ölüyoruz. Odamdaki duvar sesimi duymuyor artık. Siyah moli balığım can çekişiyor. Akvaryumun suyunu değiştirirken oksijensiz kalmış. Özür dilerim, her şey için. Hepinizden. Olamadım ben bir yaraya deva, bir yaraya kabuk, bir yaraya merhem . Artık dikiş izlerimle ilgilenmiyorum. Yalan. Son günlerde uyku düzenim iyi. Yalan. yaşamayı dumandan çok seviyorum. Aşırı yalan. Eğer yaşıyor olsalardı Kafka'yı çirkin bir anarşist, Dostoyeviski'yi işe yaramaz bir kumarbaz, Sabahattin Ali’yi vatan haini bir komünist, Diyojen'i evsiz bir bunak, Nietzsche'yi ise dinsiz bir berdoş olarak görecek olan insanların şimdi onları seviyor olması saçma bir ikiyüzlülük. Beni neden incittiniz? Bakın soru işareti koydum. Neden sahiden? Tekrar soru işareti. Sidarrrr biliyor musun evinin yolunu unutan kuşlar gökyüzüne anne diyorlarrrr sidarrrr. Bağdatlı meczupların seccadesinde uyuduğum günü hatırladıkça gülümsüyor, gülümsedikçe İsa’nın 12. havarisine sarılıyorum. Bu gün yeşil fasulye yiyeceğim. konserve olarak satılan yemekler çok güzel biliyor musunuz hee. Soru. Size soru. Hazır çorbaları ve konserveleri dolaba yerleştirirken yumurtaların yanına bıraktığım yarım limona Nilgün Marmara’nın en sevdiğim şiirini okudum. salak kız ya bu mevsimde limon dolaba bırakılır mı embesil sidar. Limon demişken yarım limona ne denir? Kendime soru galiba. Arap aksanıyla İbranice konuşan hayalet arkadaşıma göre kapitalizm dediğimiz şey koca bir mezbaha. Duş alsam iyi olacak. Saçların yine leş gibi sigara kokuyor sidar. Saçların artık yok sidar uzasın diye o kadar emek verdiğim dökülen her tenine üzüldüğün saçlarını kestin sen. Ve yazıyı bitir artık zaten hiç kimse de bi bok anlamıyor.
1 note · View note
benimyolumda · 6 years
Text
Günce #1
01.10.18
Son dönemlerde çok yazasım var. Ama yazmaya ne kadar mecalim var bilmiyorum. Yazmak yorucu bir iş benim için. Normalde konuşmadığım şeylerle yüzleşmek zorunda kalınca ağırıma gidiyor. Hep böyle oldum zaten. Hiçbir zaman konuşamadım ama hep yazarak anlattım. Ha bir de çok istedim ama çizemedim. Yazdım,
“yazmasam ağlayacaktım...alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz”
diyor Turgut bir şiirinde.
Galiba tam olarak şiirlerden palyaçoyum bugün.
“biraz birazdım her şeyden”
Neyse çok dağatmayayım konuyu. Belki bir şeylerle yüzleşmem gerekiyordu. Bugün eski bir dostumla konuşurken fark ettim, en çok korktuğum şey kendimle yüzleşmek galiba şu hayatta. Masanın karşısına kendi çocukluğumu alıp konuşmaya çekiniyorum. Belki de son dönemlerde bu yüzden bu kadar az konuşuyorum.
Kendimle konuşmayı tümden kestim. Artık fazla düşünmüyorum. Kendime düşünecek vakit buldurmuyorum. Kırgınım biraz kendime, yorgunum belki, kendi kendimi uzaklaştırıyorum kendimden. Konuşmam gereken çok şey var ama nasıl kaçıyorsam yazmaktan, konuşmaktan da kaçtım.
Hayatım bunun üzerine kurulu. Kaçmak. Ta ki neden kaçtığımı hatırlamayana kadar uzaklaşmak. Ama yine bir noktada yüzleşeceğini bilmek gerçeklikle. Bu yüzdendir belki de içimdeki bu yarımlık. Her şeyi yarım bırakıyorum bitirmem gerektiğini unutana kadar.
Öylesine kurmuyorum bu cümleleri. Her işim aynı. Bitirmem gereken şeyi, artık bitirmeye gerek olmayana kadar uzatıp sonrasında hayıflanıyorum yarımlığıma.
Yeni bir hayat düzenine giriyorum. Korkuyorum biraz. Kaçmak istemiyorum bu sefer. Bu korkutuyor belki de beni. Kendime saklanacak bir köşe bırakmak istemiyorum. Bir planım da yok bu sefer. Sadece yaşamak istiyorum. Bunu kendime hatırlatmak istiyorum. Bunu hak ettiğimi kendime kanıtlamak istiyorum.
Düzene ihtiyacım var. Çok düzensiz bir insanım. Yazılarımı bile belli bir düzende tutmayı beceremiyorum. Mesela bu yazının son cümlesi belli. Ama daha neler yazacağımı bilmiyorum.
Yeni bir hayat istiyorsam, yeni bir düzene ihtiyacım var. Bölük pörçük değil ama. Kendime benzemeyen, sorumluluk sahibi ve tamam bir düzen.
Yazmayı seviyorum. Çünkü kim okuyacak kaygım yok. Birileri anlasın diye yazmıyorum. Karman çorman olması rahatlatıyor beni. Kimsenin müdahele edemeyeceğini biliyorum. Dağınık olabiliyorum, özgür olabiliyorum, kendim olabiliyorum.
Bunu söylerken de bir yandan korkuyorum. Bir gün bir noktada bir tanıdığa rastlarsa cümlelerim, yanlış anlaşılmaktan. Ya da belki anlaşılamamaktan. Benim düşüncelerimle kendi düşüncelerinin insanın, istenmeyen tesadüflerde buluşmasından.
Olmuyor Turgut, kusura bakma yine çok toparsız oldu bu düzen. Sana yer açamadım. Ama bak yerin de var sığışacak. Üç beş cümlemin içindesin. Oluyor bir şekilde.
İşte bu düşünceyle hayatımı çok yıpratıyorum. “Oluyor bir şekilde”, “Bir şekilde yaşıyoruz işte”. Hayır, kandırma kendini. Olmuyor böyle, sen de çok iyi biliyorsun. Daha fazla böyle olmuyor. Bir şekilde yaşadığımız yaşam nefes aldırmıyor ruha, ciğerlerime hava dolması yetmiyor artık bana.
Peki ne yapmalı?
Bir düzen kurmalı Turgut.
Bir düzen lazım.
Böyle olmayacakdı bu yazı, böyle oturmamıştım yazının başına. Ne ara bu noktaya geldik.
Çok şey birikmiş konuşacak. Acıkmışım.
İşin aslı, bir süredir kurmaya çalışıyorum bu düzeni. “Tamam” diyorum, “Tamam bu sabah erkenden uyanacağım ve yepyeni hayatıma merhaba diyeceğim.” 
Ne oluyor?
Sabah uyanmak istemiyorum. Hışımla kapattığım alarmım ötmelere doyamıyor beş dakikada bir.
Başarabileceğimi biliyorum bak. İstesem 
Gerçekten biliyor muyum başarabileceğimi? Ya aslında ben buysam. Ya aslında gerçek ben buysam ve benim başarım bu kadarsa. Korkutuyor değil mi? Beni korkutuyor çünkü. Bugüne kadar hep “biliyorum bu ben değilim” dedim ama ben kimdim ki.
“nerelere giderdik, her sokakta biraz daha eksilirdik”
Atamıyorum aklımdan palyaço. 
“eksilmesin”
Tamam ne güzel bir kelime. Dolu. Sanki her şeyi yoluna koymuşum ve ilk defa çayın tadını alabiliyormuşum gibi. Sanki yemyeşil bir ormana bakan sandalyeye sırtımı dayamışım ve zevkle çay içiyormuşum gibi.
Ben insanların neden bu kadar çayı sevdiğini bir türlü anlayamadım. Sanki ben yanlış yapıyormuşum. Sanki dünyaya verilen asıl nimet oymuş da tadını bir ben alamıyormuşum gibi.
Belkide tamam olsam ben de severim çayı. Vardır elbet bir nedeni insanların bu kadar sevmesinin.
İşte tam olarak bundan bahsediyorum. Sanırım ufak ufak anlayabiliyorum kendimi. Kendim olmaktan çok fazla kaçıyorum ve bu beni yoruyor?
Ama neden? Ne beni bu kadar korkutan kendimden? Neyim eksik, neyim yanlış ki hep saklıyorum. İçimde ufacık kalana kadar eziyorum onu. Sonradan toz tanelerinin peşine düşüyorum umarsızca.
Büyük hatalar yapıyorum.
Büyük oynuyorum, büyük kaybediyorum, büyük yaşayıp büyük ölüyorum.
Neden büyük canlanamıyorum.
Galiba her ölüşümde büyük bir parçayı kaybetmemden kaynaklanıyor.
Anlamıyorsunuz beni.
Kendimi çok büyümüş hissediyorum iki gündür. İki gün mü oldu sahi,
bilmiyorum.
Birkaç gündür. Evet birkaç gündür kendimi büyümüş gibi hissediyorum ve bu çok canımı sıkıyor. Çocukluğumdan beri omuzlarımda bana baskı yaratan o olgunluk, dışarıya karşı değil de içeri ta 
dejavu.
Dejavu yazacağımı bekler gibiydim. Bu anı yaşadığıma eminim. Belki de o kadar çok yazıp yazıp sildim ki günlerce bu yazıları, yine aynı cümleyi kurarken vazgeçtim.
Belki de bu an gerçekten yaşandı. Ama ben tamamlamaya bile korktum.
Neyse.
Bu sefer insanlara karşı değil de kendime olgun hissediyorum. O enerjiyi kaybettim içimde. Bu sefer tam tersi insanlara karşı çok çocukken kendime karşı çok olgunum. Bu işte bir terslik var ve bu terslik fena canımı sıkıyor.
Ne olacak? Ne olacak bundan sonra?
Hayatımda en fazla sorduğum soru “neden”di benim. Neden? İnsana kafayı yedirten bir kelime. Galiba insan nedenlerini bırakıp ne olacağıyla ilgilenmeye başladığı vakitte büyüyor.
Ya da belki de artık ölüyor içimdeki o sokak başları.
Özlem, ne acımasız bir duygu.
Kendimi kandırıyorum gene. O kadar iyi beceriyorum ki bunu kendime söylediğim yalanlara inanıp onlar üzerine bir gerçeklik kurmaya çalışıyorum. Sonra ise yıkılan düzenden şikayetçi oluyorum.
Ah be, yapma işte. Olması gereken bu değil.
Olması gereken ne peki? Kim koydu bu gereklilikleri. Ya ben doğru yaşıyorsam hayatı.
Ama bu kadar yaşayan varsa bir bildikleri olmalı.
Ne biliyoruz ki sahi? Nereye kadar bilebiliriz. Bir şeyleri “şeyler” olarak düşündüğümüz vakitçe kaybedeceğiz.
Dostlarım,
kaybediyoruz.
Bu yazıya başladığımda yeni kuracağım düzeni yazmak ve uzun süre sonra geri dönüp baktığımda ne noktaya geldiğimi görme planları içindeydim. Nereden nerelere geldik. Daha çok yazasım var ama çok uykum var. Belki başka bir zamanda, başka bir yerde. Yine kesişir yollarım.
Yıllar sonra dönüp baktığımda, ne kadar ergence olduğunu düşünüp düşüncelerimin utanacağım.
Haydi gel kandırma kendini, 
bunların gerçek olduğunu biliyorsun.
Çok düşünüyorum ama az yazıyorum. Ben galiba bu noktada kaybediyorum.
1 note · View note
anagapesister · 3 years
Text
galiba sen bir bulutsun göbeğin kuşlara yuva.uzaklaştıkça güzelsin.sesin melekler yankısı, zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki.bak mesela ikimiz birbirimizi kaç defa kaybettik,kaç balık öldü akvaryumda,kaç kez bu defa son dedik.biliyorum söylemiştin heves etmek için bile artık çok geç.
Galiba ben bir yağmurum ,yağmaktan çoktan vazgeçmiş...
0 notes
silaalakusblog · 3 years
Text
Kalbim artık kaldırmıyor, galiba kaybediyoruz...
0 notes
halimekara-blog · 6 years
Text
Kaybediyoruz galiba.
1 note · View note