Evet, günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse kurt değil belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.
Hem deme ki: "Ben hiçim; ne ehemmiyetim var ki, bu kâinat bir Hakîm-i Mutlak tarafından kasdî olarak bana teshir edilsin, benden bir şükr-ü küllî istenilsin?"
Çünki sen çendan, nefsin ve suretin itibariyle hiç hükmündesin. Fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudatın belâgatlı bir lisan-ı nâtıkı ve şu kitab-ı âlemin anlayışlı bir mütalaacısı ve şu tesbih eden mahlukatın hayretli bir nâzırı ve şu ibadet eden masnuatın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin.
Sözler - 328
Biz hep İnsanlardan bekliyoruz değer görmeyi. İstiyoruz ki bizi el üstünde tutsunlar, önemli olduğumuzu hissettirsinler, en azından insan yerine koysunlar diyoruz. Binbir türlü zahmete katlanıp değerli olmaya çalışıyoruz elalemin gözünde.Hele de bizim kıymet verdiğimiz insanlar bizi bir hiç yerine koyuyorsa değmeyin can sıkıntımıza. Sanki onlarında cenneti var da bizi cennetlerine alsınlar diye çabalıyoruz.Halbuki bizi yaratan zaten bize en büyük değeri vermiş, bizi İslam fıtratı üzerine ve insan olarak yaratmış. Müslüman bir cagrafyada, inançlı anne babanın evladı olarak dünyaya göndermiş. Sayısız nimetlerle donatmış etrafımızı. Dünyada verdikleri yetmemiş, sonrasında bize bir de cennet vaadetmiş. Hakkıyla kulluk vazifeni yap, aklının tahayyül edemeyeceği güzellikler var sana demiş. Ehh işte biz insanoğlu aklımızın alamayacağı sonsuz güzellikler yerine küçücük zihnimizin arzularına kapılıyoruz. Sanki sonsuz olan ahiret hayatı değil de dünya hayatıymış gibi geçici olanı tercih ediyoruz.
Ey sıkıntıdan şekva eden hasta! Hastalık, hayat-ı içtimaiye-i insaniyede en mühim ve gayet güzel olan hürmet ve merhameti telkin eder. Çünkü insanı vahşete ve merhametsizliğe sevk eden istiğnadan kurtarıyor.
Çünkü اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى ۞ اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰى sırrıyla, sıhhat ve âfiyetten gelen istiğnada bulunan bir nefs-i emmare, şâyan-ı hürmet çok uhuvvetlere karşı hürmeti hissetmez. Ve şâyan-ı merhamet ve şefkat olan musibetzedelere ve hastalıklılara merhameti duymaz.
Ne vakit hasta olsa o hastalıkta aczini ve fakrını anlar, lâyık-ı hürmet olan ihvanlarına ihtiram eder. Ziyaretine gelen veya ona yardım eden mü’min kardeşlerine karşı hürmeti hisseder. Ve rikkat-i cinsiyeden gelen şefkat-i insaniye ve en mühim bir haslet-i İslâmiye olan musibetzedelere karşı merhameti hissedip, onları nefsine kıyas ederek, onlara tam manasıyla acır, şefkat eder, elinden gelse muavenet eder, hiç olmazsa dua eder, hiç olmazsa şer’an sünnet olan keyfini sormak için ziyaretine gider, sevap kazanır.