" Hıçkırarak değil de, sessizce göz yaşı dökebiliyorsa o insan. Bilin ki ruhunun hıçkırıklarını dindirmeyi öğrenip başarmıştır. Aslında en acılı ağlama da sadece göz yaşı dökmekten ibaret olanıdır. "
Eski mesajları okudukça, kelimeler düğüm oluyor boğazımda... Verilen onca söz, hiç yaşanmamış gibi yitip gittikçe ve tüm güzel anılar yerini kocaman bir acıya bıraktıkça, kalbim paramparça oluyor...
Oturduğum yerde masa başında ağlayarak uyuya kalmışım. Uyanıp kendime çeki düzen vermek için dahi enerji harcayamadığımda fark ettim ki bu hayatı kaldıramıyorum, üstesinden gelemiyorum yaşamanın; kendime iyi gelemiyorum, vazgeçiyorum, vazgeçiyorum, vazgeçiyorum...
Kendinden soğuyorsun Sözünden soğuyorsun Geçmişinden soğuyorsun İnandıklarından soğuyorsun Baktığın yüzlerden soğuyorsun Sana iyi hissettiren şeyleri artık sevemiyorsun Kaçmak gitmek istiyorsun herkesten her şeyden Yoruldun artık çabalamak istemiyorsun Ne yapacağını bilmiyorsun düşünüyorsun ve kafayı yiyorsun
Dostoyevski "İnsancıklar" adlı kitabında: "Çok tuhaftı, ağlayamadım. Ama ruhum paramparça olmuştu." diyor. İnsanın içine atmasının, güçlü görünmeye çalışmasının en yorucu hali bu olsa gerek.