Dereköy Sınır Kapısı, Türkiye'nin Edirne iline bağlı olan Meriç ilçesinde bulunan bir sınır kapısıdır. Türkiye ile Yunanistan arasında yer alan bu sınır kapısı, iki ülke arasındaki önemli bir geçiş noktasıdır. Dereköy Sınır Kapısı, Avrupa Birliği'nin dış sınırlarından biri olarak da büyük bir öneme sahiptir.
Dereköy Sınır Kapısı Hakkında
İpsala Sınır Kapısı hakkında bilgi almak için tıklayın.
Read the full article
Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre, Meriç Nehri’nde geçen yıl 134 metreküp/saniye akan su, bu sene aynı tarihte yapılan ölçümde 68 metreküp/saniyeye; Tunca Nehri’nde ise 10 metreküp/saniye akan su, 6 metreküp/saniyeye düştü.
Edirne’de taşkınlarla gündeme gelen Meriç ve Tunca nehirlerindeki su seviyesi, kuraklık nedeniyle düştü. DSİ Edirne 11’inci Bölge Müdürlüğü Kirişhane Ölçüm İstasyonu…
Meriç Ziraat Odası tarafından yapılan açıklamada, 2017 yılında coğrafi işaret başvurusu yapılan Meriç yer fıstığının onay sürecinin 26 Eylül 2022’de tamamlandığı belirtildi.
Meriç yer fıstığı Edirne’nin coğrafi işaret alan 11’inci ürünü olurken, Trakya’nın da coğrafi işaretli ürün sayısı 23’e yükseldi.
Kavrulduktan sonra piyasaya sunuluyor
Edirne’nin Meriç ilçesinde yetiştirilen baklagiller…
Masada bulunanlar: Can Yücel, Salim Şengil, Edip Cansever, Tomris Uyar, Muhteşem Sünter, İsa Çelik, Mehmetcan Köksal, Turgut Uyar, Dürnev Tanseli, Nezihe Meriç, Ömer Uluç, Tunga Uyar.
📷: İsa Çelik Arşivi, 26 Mart 1981
26 Mart 1981’de, Can Yücel, Salim Şengil, Nezihe Meriç, Edip Cansever, Tomris Uyar, Turgut Uyar, Tunga Uyar, Muhteşem Sunter, Mehmetcan Köksal, Dürnev Tunaseli, Pertev Tunaseli, Ömer Uluç ve İsa Çelik‘in bir araya geldiği ve Dünya Ölmeme Günü’nün adının konduğu ilk sofrada oturan isimlerden önemli bir kısmı hem kendi kuşağını hem de takip eden kuşakları kelimeleri üzerinden hüzünle, bireysel varoluşun efkarı bol sorunlarıyla, yalnızlıkla, rakı sofralarıyla ve şiirin yepyeni bir haliyle tanıştıran İkinci Yeni şairlerinden oluşuyordu.
Hikayesiyse; 1981 yılının 26 Mart gecesi bahsi geçen ustalar Rumelihisarı'nda bir meyhanede oturup dertleşmişler. Konu ölümden açılınca Turgut Uyar masaya bir şişe rakı daha söylemiş ve rakı gelince o an orada bulunan herkese isimlerini şişenin üstüne yazmalarını istemiş.
Ardından,
“Bakın, seneye tekrar 26 mart gecesinde burada buluşacağız. Bu şişeyi içeceğiz. Öyle ölmek, eksilmek falan yok.” demiş.
Ardından bu bir geleneğe dönüşmüş. Tüm o şairler nerede olurlarsa olsunlar her 26 Mart akşamında aynı meyhaneye gidip, senede bir kez de olsa dostlarının hala hayatta olduğunu görmeye devam etmişler.
Ta ki Turgut Uyar’ın ölümüne dek. Turgut Uyar gittikten sonra bu geleneği sürdürmeyi bırakmışlar. Aralarında oynadıkları bu tatlı ve hüzünlü oyunun ismi ise “Ölmeme Günü” olarak kalmış.