Kaybettik albayım , kayıp ettik. Her şeyimizi , herkesimizi , uğruna savaş verdiğimiz ruhumuzun bile büyük bir kısmını kaybettik.
Bırak düşünmeyi veya konuşmayı, yazarken dahi parmaklarımda derin bir kor ateşi yanıyor. Sen düşün bir de albayım , nasıl yaşarım ben bu acılarla. Gerçi isyanım sana değil , benim isyanım bu insanoğluna albayım. Beni hiçbir vakit anlamadılar. Sorarım size, bu anlaşılamamazlık daha ne kadar sürecek?
7.
Bu dünyada kalacak kadar bilge,
hayatı göze alacak kadar göçebe,
bir incinin peşinde ve derin
kaybolacak kadar kendi içinde,
ve suyla ilgili küçük bir imada
bile akıp gidecek kadar yoğun...
İnsan, ustası değilse nedir
yitirdiği her şeye önceden
veda edebilmenin?
Fakat Tanrım galiba
bize bizden de önce
sen veda ettin!
- Haydar Ergülen, Tanrı'ya Mektup
(Hafız ile Semender)
Edebiyatın edebinden ayrıldı Üsküdar’a uzanan kalbim. Kız kulesinden hayali kız kaçırmalara ortak olurken kötülüğüne bir çay demledi. En koyu kızgınlıkları belli olur çubuk krakerle birlikte içilir ve çaylar buna çok bozulur diye bir iyilik bıraktı; kendince havlu attı.
Kadıköy’ün rıhtımından kanadı kırılan martının her gün dökülen yalnızlığını bir kavanozun içine hapsetti kalbim. İyiliği bedenen taşmış kıymetlerde aşka fon müziği çırptı, kek yapmayı bilmezken ben.
Saç tarumarı bedenden zayıf not almış, ruhtan feryat figan çırpınırken boyası aktı mutluluğumun.
Pandemiden dolayı güvenemiyor, boyatamaz şimdi hiçbir sahte tebessümü; kırklanması gerek hayallerin, edep nüshası halka açılmadı henüz.
Uçaklar geçiyor, kalbim pilot sevinçleriyle yanlış rota çizmişken gökyüzüne. Yolcular kalbimde çok tedirgin.
Sevmek, hangi duygusallığın kalp ayarında bir altın sayıldığı gerçekti?
Farklılığın cebinden Kız kalesini çaldı kalbim. İstanbul’dan Mersin’e nasıl oldu da uzandı?
Bu kadar küçük ve bu kadar ürkekken, yol bilmezken neler yaptı bu kalbim…
Hep bir alıp veremediği var benimle. Cinas ile edebi terbiyesi müsaade eder ve beni yaşama ister diye onu deli gibi bekledim.
Gel demeler, bekleyişler, kıyamete smokin giydirişler boşunaymış meğer.
Dante gibi ortasındaydık hani ömrümüzün? Cahit Sıtkı ile başım fena dertte.
Yaş otuz beş bile değilken.
Otuz beş takla attı kalbim, karambole hediye sundu ve iyiliğinden ekmek verir gibi paylaştı.
Akılsız mı, ne?
Akılsız mı bilmem ama hatırsız…
Hatıraların bir kamyon dolusu gül getirişiyle bana kendimi özel hissettirdi.
Kurumazdan önce.
Kuru kalbim, yağmurda atmosfere binaen titrek şarkılar söyler.
Sitem, bir kişiye veya duruma karşı duyulan kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığını ifade etmek için kullanılan bir duygudur. Sitem, genellikle haksızlığa uğrama, hayal kırıklığına uğrama veya hayal kırıklığına uğrama gibi durumlarda ortaya çıkar.
Sitem, farklı şekillerde ifade edilebilir. Örneğin, sitem eden kişi, kızgınlığını öfkeli sözlerle veya davranışlarla ifade edebilir. Ya da sitem eden…
Sitem, bir kişiye veya duruma karşı duyulan kızgınlık, öfke ve hayal kırıklığını ifade etmek için kullanılan bir duygudur. Sitem, genellikle haksızlığa uğrama, hayal kırıklığına uğrama veya hayal kırıklığına uğrama gibi durumlarda ortaya çıkar.
Sitem, farklı şekillerde ifade edilebilir. Örneğin, sitem eden kişi, kızgınlığını öfkeli sözlerle veya davranışlarla ifade edebilir. Ya da sitem eden…