Tumgik
#dilaraaksoy
dilaraaksoykaleminden · 6 months
Text
Unutmalardan
Unutmalardan aldım seni sevgilim; unutmalardan alıp başımın tacı yaptım. Yol üstüne yol, sevda üstüne sevda uzattı saçlarım; sırf sana erişebilmek için...
Ümidimi hancılardan toplayıp bağcılara sattım, ayakkabı boyar gibi boyadım sensiz mutsuzluğumu; bir damla suya baş, bir ahıma ahlak bozan emperyalist çığlık oldun. Varım yoğum sen tsunamisiydi, denizler altında yirmi bin fersahın ayarı kaçmıştı ta şuramdan ötemden berimden biliyordum seni.
Kaçtın! Bana dalkavukça bir hasret bıraktın, rütbesine kimyon bulaşan ve salçalı kısmetine ekmek arayan merhabaları çukura düşen tonlarca sen dururken...
Dudaklarını istiyorum, alemin böyle güzel bir ayrılış görmediği yerde böyle güzel bir öpüşme seyretmediği kelimelerimin bana; sana öyle güzel bir öpüşme sanatı yazdığı aşk denemelerimden. Hadsizliğim sınırdışı edildi, göçüm sana; içten içe, ilden ile, içten sana, içten dileklerimle göğsünün kuş yuvasına...
Gözlerini istiyorum, alemin böyle güzel bir sensizlik görmediği yerde böyle güzel bir göz seyretmediği sanatı mahrem çizelgemin kelime namusuna ataerkil düzen oturtması yapmışlar ta derinlerimden. Sensizliğim seyir dışı edildi, göçük sana; içten dışa, ülkeden ülkeye, içten sana, hiçten öpüşmelerimle göğsünün üstünde kafesini kıran namussuz kuşun yuvasına...
Yazarım ben. Bak! Yine yazdım işte seni, sabah ve akşam ayırt etmeden en çıplak gerçekle nefret ettim senden. Bu kez haklı gerekçelerimle.
Hasretini öldürüyorum, alemin böyle güzel bir zalim adam görmediği yerde böyle güzel bir hasret seyretmediği mis kokan nefretimin psikopat kelime harcına lüzumsuz sözleri gözlemlediği denemelerimden. Hasretin üveyik ilan edildi, ölüm sana; kalpten kalbe, külden küle, günden güne; hasretimin sevişmelerinden göğsünde uyumak cesareti gösteren o minik martının sefil yuvasına...
Hiçten güneş battı, içten gidersin şimdi de sen.
Yazarım ben. Bak! Yazdım işte...
Kaderime yazılmayan sen, denemelerime konu oldun. Artık nihai bir pazarlık seni sensiz sevmek; borçlusun kelimelere herdem; nefreti perişan, ahuyu zar eylemeden...
Dilara AKSOY
24 notes · View notes
Text
Merhaba herkese,
Nihavent adlı romanım, Trendyol'da satışa sunuldu. Herkese iyi okumalar dilerim.
57 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 11 months
Text
Aşkbaz
Adına bile âşık olduğum adam; sevdanın ceplerini karıştırıp bir seni, hep seni bulduğumda aşk bizi tamamlar sanmıştım, şimdi en eksik yanıyım aşkın. Serbest ölçüyle seviyor, aruzun vezninde kalbimi bırakıyorum sana. Onu al! En azından, onu al.
Kalbim, sevgilim; sensiz, cehennemin lirik şiiri ve yıkık dökük hayatın adeta izlemevi. Seni görmek istiyorum, dokunmak istiyorum yüreğine. Seni bana vermediler, seni bana çok gördüler. Şimdi aklımın namlusunun ucundaysan beni öldür kendin yaşa diye. Seni seviyorum.
Adında bile titrediğim yâr; bu gönlü senden alamıyorum, senden başkasını sevemediğim hayatımda ilk ve tek, bütün hücrelerimle seninle dolmak isterdim bu sevdada. Payıma, yalnızın hakir varlığı düştü. Seni yine de çok seviyorum.
Sevdiğim, gelmemek sana yakışmıyor ama kaderin bize yakıştırdığını bozmak çabamdan vazgeçtim. Yine de seni hâlâ ve hep çok seviyorum.
Bu şehrin imdadıma yetişmediği ve seni bana getirmediği günlerde, bir yaşamak var ki sorma! Yavan, her şeyden musdarip, hataya meyil töreni başrolü; sensiz bir hayat... Seni, Tanrı'nın bana yazmadığı yerden istiyorum. Deli'nin akla zarar kayıplarda kendini sende bulduğu bir yer var: kalbinin döşemesinde bir kıvrımlık yerinde... Küçük bir parçasında, parkesine basmaktan imtina eden sessizliğinde dahi olsa yer ayıramaz misin? Seni, kaderin boşa oyaladığı ve hâlâ seni bana vermediği edepsiz günlerin hepsinden de çok seviyorum.
Kalbim, sevdiğim; gözümdeki çapağın dahi sana günaydın dediği yerden ve gecenin tam on ikisinden yine seni istiyor. Aklımı bırakıyorum bir merhabanda, kalbimi unutuyorum; senli gönül davamda. Adına bile âşık olduğum yâr; kaderin insafsız sol yanı, seni sağ yanıma ulaştırdıysa ve Kalbim hep sen diyerek çarptıysa bunda da var bir hayır... Seni, çoktan da çok, her gecenin sabahına sensiz varan güneşinden de çok seviyorum.
Aklım, sevgilim; yine sana bir var. Kalbinde bir merhabalık yer bulsam, tutuşup sende; kendi kanımda boğulacağım. Çünkü seni, hep seni, tek seni; sadece ve gerçekten seni, çok seviyorum...
Adına âşığım, yâr; düğümüm çözülmeden gel de bende bizi ara...
Dilara AKSOY
34 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 11 months
Text
Zindan Aşk: No 1209
Merhaba Tanrım!
Bu mektubum sana... Seneleri hayra yoran hasretlerin mezar taşına yazılan bir keşkeyim; hayatımın imdatlarına tutunup serde geçmişi, közde kendimi yaktım.
Merhaba, Tanrım!
Ateşkes ilan ediyorum, gözyaşımın takvim harbine. Akıp giden gözyaşlarım gecenin medarıiftiharıdır. Yarattıklarını yine başka kullar için yaratmışsın, haddim olmadan kendime o aşkı ısmarladım. Gökte kayıp yıldızların ayıp yıldızları oldum. Vermedin ya, onu bana; temiz yarattığın yarınların dikeni ona batmasın, canı sağ olsun.
Merhaba, Tanrım!
Gönlüm üşüyor. Soğukta kaldı sevdanın, ayaza teslimiyet çağrısı yaptı, kaç bin odasından yaralı çıktı, biliyorsun. Sen her şeyi bilensin, gücü yetensin, kalemin dergahından çıkıp sultan-ı yegah perdesi olmaya çalıştım; o, sözü bana gelmez, başı sonu bilinmez sevda harımın. Yanmak hep nev-i şahsıma münhasırdı; öteden beri. Cehennemin kapısı bende sadelik niyetine açıldı, röpdaşambırıyla karşıladı beni; senin bana yazdığın kader. Arsız viskimi yudumlarken ben, saadet tecritine; onun kokladığı o güllerde ben soldum.
Merhaba, Tanrım!
Çok sevdim, biliyorsun. Saatim hep ona günahı beş geçti. İstedim; yanmak ikimize ait olsun. Yanacaksak közdeki güneşim o olsun. Affet beni Tanrım! Hakkım olmayanı istedim senden, gözlerimin yağmurları da özür diliyor senden. Sen bu kalbi yangınlara mı verdin? Yanıyor, çok yanıyor... Mutluluğun ona bensiz uğradığı o evde esamem okunmuyor.
Yollar, girdabın mührü hadisesinden ve bir taşın pahalıya kaçmaz yangı düzeninden şimdi gözlerimi yakıyor. Ne vakit oldu, bu kadar hor dökmedim gözyaşlarımı...
Merhaba, Tanrım!
Yakarış istikametimde onu bekliyor gölgem. Ben, suçsuzum. Mutluluk resmi bir kıyafette hüzün geçidimden elleri boş geçti, gölgesinin mahzun yanına sarılmak istiyorum. Peki, Tanrım; sana da, kadere de, ona da peki... Susuyorum. Kabul iskemlelerinden düşüyor bedenim, yerde yatanın ben olduğuma gölgem dahi inanmıyor. Masallarda ayakkabısını düşüren bir sorunum ben, daha fazla yük olmam. Prensin seçtiği o ayakkabı ayaklarıma vurur.
Merhaba, Tanrım!
Sesinin can pınarından sular seller gibi akmak vardı onun aşkına. "Aşkım" kelimesine ayaklarımı uzatmak vardı, gözlerinde doyum sofralarının en leziz ikramlarını tatmak ve dudaklarında canıma kavuşmak vardı... Olsun... Kulunu, benden ayrı yaşamaya teslim etmişsin. Benim merhabam ona hep hoşça kal kalır.
Durumum, düğüm Tanrım!
Eteklerimde zil çalan mutluluk, es verdi hayata. Artık ayağa kalkmalıyım. Bu geceler, Tanrım... onun mutluluk, benim ölüm gecelerim... Ecelin yontma hakikatlerinde sürgün aşkıma monte bir acı inşa edişim; bu geceler... Ayağa kalkmam gerek, gücümü bulmam gerek. Bütün gereklilik kiplerinde bir zorunluluk inşası şimdi bende; yaşamın esrik ve eksik her harfi.
Kabulüm, kabulün; Tanrım. Yokla bakalım, gönlümün cebini; o, hiç kalmış mı?
Fazla mı, Tanrım? Affet, ne olur affet. Ceplerimde yırtıklar, varıp susuşlarımda bir gerçek o var.
Gidiyorum, Tanrım. Umudun fişini çekmeye.
Eğer bir gün onu bana gönderirsen aynı adresteyim.
Onu hep sevmeler sokağı, zindan aşk no 1209.
Anladın, beni; Tanrım.
Haydi, kapattım bu gecenin de hüzün ışıklarını...
Dilara AKSOY
36 notes · View notes
Text
Merhabalar Arkadaşlar,
Kısa zaman önce yakında kitabımın satışa sunulacağından bahsetmiştim. Hayırlısı ile, haftaya 'Nihavent' adlı romanım satışa çıkacak. Ufak çaplı bir heyecan söz konusu. Umarım bunca senelik emeklerimin karşılığını alacağım ve beğenerek okuyacağınız bir kitap olmuş olur.
Sevgiler.
46 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 8 months
Text
O kadar güzel ölmeyi seçti ki bende; bir daha yaşatmaya kıyamam.
Dilara AKSOY
20 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 5 months
Text
Yarası Saklı Lodos
Çok şey değişti son zamanlarda. Ben değişiyorum. Sonunda hayat beni de insanlara güvenmeyen, katı, hep şüpheci ve mesafenin gerekliliğine inanan birine dönüştürüyor. Çok çaba, çok emek değildir belki. Yersizdir. Hiçbir güzel şey zorla olmuyor ve geriye dönüp baktığınızda kendinizden başka bir şey kalmıyor... önce kırgınlık, sonra boş vermişlik ve en sonunda da mesafe sarıyor içinizi. Bir daha kırılmamak sözü veriyorsunuz kendinize. Sevmenin bu hayatta hiçbir şeye yetmediğini öğretiyor zaman, hayat, insanlar. Bencilce içinize dönüyorsunuz. Kim sever kim sayar kim yanınızda olur gerçekten, uğraşmadan. Adına güç diyorlar; kamufle bir irade ama sonu hep sevgisizlik. Sonra yaş almak, büyümek, gerçeğe karışmak diyorlar.
Düştüm. Her yanım yara bere. Kalkarım. Kötü olan, kalktığım vakit asla eski ben olamayacak oluşum. İnanmak yerinden vurulunca insan, bir daha asla inanamamayı seçiyor. Yaklaşmamak, uzak durmak...
En büyük savaş insanın kendisiyle olan savaşıdır. İnsan önce kendini affetmeyi öğrenmeli bu yüzden. Dönüyorum, içimin kırılgan yanlarına; bir daha kimseye batmam. Her günahım her yasağım ve her içime dönüşüm kendime saklı. Büyütürüm o yaralı ben'i; başkalaşır güçlenirim. Hayat dediğin... Bir daha o neşesi samimiyete sarılan koşulsuz olur muyum, bilmem. Vakit, acıya çok; mutluluğa dar işte...
Anka kuşu misali, küllerimizden doğmaya...
Dilara AKSOY
14 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 8 months
Text
Zift
Kaderin asfaltı yanıyor, herdem. Güftemiz hep çaresizlik, bestemiz yalnızlığa ezber...
Olmayan her şeyin, olmayışının son buluşlarında töre cinayetine kurban gider gibi kurban oluyor hislerimiz. Kaç dönümlük aşk arsasında mutluluğu kaybetmiş gibiyim.
Ellerimde kanatlarım, günahlarımda yalnızlığım...
Fakat güzel sevip güzel harcandık. Karanlığa şikayet, günün doğuşunda hata istasyonu olduk zaferlerimizde. Bir şeyler acıyor; acımıyor gibi yaparken üstelik. Hiç'in dört nala koşup at'ın yaverine çarptığı yanlışlık oluyorum kaderime. Ben, bu kaderi sevemiyorum.
Mutluluk, şükür nispetlerinde tapusu belirsizliğe verilen imdat şimdi. Yuvam, birinin kalpsizliğinde...
O biri, bana yok her seferinde. Hasreti gümüş kaşıktan içiyor, onsuzluğu bıçakla kesmek istiyorum. Gidiyor zalim, her seferinde. Yatağımın hasret tarafından ona ölüyorum.
Gün, yine onsuzluğa gün aydın oluyor yastığımın kahpe pamuklarında. Özlüyorum. Kırk iki yerimden düğümüm şimdi, yalpanın mutsuzluk telaşıyım yürüyemiyorum. Halim duman, umudum ziftin pekini yiyen bir obur şimdi.
Fakat güzel sevdim ben bu aşkta. Güzel yuvarlandım kaderde, güzel düştüm çaresizliğin kaldırımlarına...
Aşkını karakollardan toplayıp böğrümü polislerden çaldım. Tutuklandım.
Uyandım, yine onsuzluğun yosma saçmalığına... Aklım, közünde saklambaç; körlüğünde bir namlu şimdi.
Sessizliğinin düğümlerinde kesiyorum kendimi. Fakat güzel kurtarılamadım ben bu aşkta. Bulutlar, hadiseyi devrandan döndüler. Aklım, gidik mutlulukların dönmeyen uyanışlarında.
Hasret pelerini nikah memurunun "sizleri yokluk içinde yokluk ilan ediyorum" deyişiyle yakıldı, kül oldu.
Yuvam, şikayeti ezber düzeninde bir yok oluş... Uyandım, aklımda onun varlığı ile; yine bu hayata. İmkanlar perdelerimin geceyi hep karanlık gösteren çekinceliğinde güneşi mutluluğa sakladı...
Dilara AKSOY
Tumblr media
14 notes · View notes
Text
Toz Gece
Kalbim, hazan mektebinin öğrencisi artık. Üstelik kalp kırıklığı bursuyla hak etmiş bu mektebi. Güz yaprakları ölgün bir harcanışın pelesenk izmaritine düşmüş. Can, şimdi kaç yapraklı yonca acıyış gemisinde? Yola çıkılan kaç sessizlikten merdivenlerden düşer gibi düştüm, bir bilseniz.
İstanbul'un sessiz gecesinin nedamet ve feraset yolculuğuna yağıyor şimdi yağmur. Cam, mütemadiyen kırık bir keşkenin balçıkla sıvanmaz kalbime batış eyleminde; hazan mektebinin en soylu öğrencisiyim şimdi. Parmak kaldırıp söz istiyorum kaderden, daha ağzımı açmadan ben; orta yerinden kırılıyor ağlak kalbim. Tutup, geçmişin haksızlıklarına, oltayı saadet düzeneğine kurmaya çalışırken kalbim tekliyor. Bir daha mı? Tövbe!
Kurur da kalır kalbim, daha sevmez; insan...
İnsan sevmemeyi prensip bilir de damgasını yağmura yansıtmaz. Çiğ taneleri düşüyor gecenin sessizliğine, alengirli uyuyuşlar sezinliyor eşyalar, oturduğum koltuğun acaba distopikliğinde helvasını kavuruyorum aşkın.
Mekanı kalbim olmasın da, son saadette bir günah çiğner; sakızın tadı değer acıya, sakızın şekeri imdat çeker.
Kalbim, hazan mektebinin mezunu şimdi. Yaprakları teker teker döktüm kaldırıma, her bir yaprak bunca senelik sevmekti. Daha da sevemez, uslanır, kurur, edebi yok oluştan alır gönül. Uyku tutmaz, bir asker kurşununun hedefi diye söz ederler kalbimden; sivil bir yalanın tek sözüyle harcandığını bilmezler.
Bak! Son bir yaprak daha kalmış, hazan mektebinin gül yağmaz kalbinden, özrü imdat hançeri buyurur, kendini hançerler; bir daha hiçbir yaprak onu sevda sanmayacak diye kendine kıyar, hiçe bilenen yüce gönüllü bir ölmektir bu kalp. Son nefese, es; kepini unutmak diye atmışken, müdürün çığlığı yükselir. Cama vuran yağmur sanırlar, halbuki "sevememeye" ilk mezunu vermiştir mektep, müdür bile bunu yiten kalbin ölmek faslının son satırında anlar. Bak! Şimşeği vurdu kadere güzden bahara, korkma, bir daha acımaz.
Bitik bir mezundur kalp, sahurunu yaşamak; iftarını unutmak diye yapar...
Dilara AKSOY
32 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 5 months
Text
Mazeretsiz
Geceler çok vakit oldu, küs bana. Kabul tanrısıyım sanki ve ölmez yanımdan sıyrıklar birikiyor hayata. Tanrıyım ya, ölmem, ölemem. Kabul etmem gerekiyor kıyım sokaklarında kendime tarif edemediğim yollardan acıyla geçmek zorunda olduğumu.
Yazmak... en çok bu rahatlatır güya. Herkes herkesiyle çok vakit oldu; mutlu... Kendine sarıl, saçını okşa, yağan yağmurdan korkma. Gözlerin de iştirak ederse sakın sesini çıkarma. Kimse şemsiye olamaz sana.
İç sesim, meydan muhaberesinde sanki bu gece. Ne vakit oldu, sevmiyorum geceleri...
Sızım köylüsüyüm. Mahallenin Kabul telefinde harap olmuş bir soytarı, Tanrılığından istifa eden...
Anlamadınız, değil mi? Zaten hiç anlaşılmadım, hiçbir zaman. Yalnızlık oluverdi, öksüz, yetim satırlarımı kucaklayan...
Sevilmediğim yerden çıktı sorular ve kağıt boş. Tıpkı umutlarım gibi.
Kusura bakma hayat, ışıklar kapalıyken dua eder hadsizliğe vururum işi, gecenin hüzünlü soytarılığı işte! Olmak vardı, mutlu... Tamamlanmak en çok onun varlığıyla.
Hüsran köşesinden hicran köşesine bilet yine. En ön koltuk, yalnızlıkla...
Dilara AKSOY
8 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 11 months
Text
Hakkında
Son ses dinlediğim yaralı şarkıların yara bandı da sensin. Kulaklarımı kabul etmiyorlar, illa ki sen her kimsen ve hangi saatin buçuğundaysan bana ulaşıp onların ezberi olacakmışsın. Ben istemiyorum seni. Şarkılar istiyorlar. Keman, bateri, bas gitar, en tiz sesinden bir solist haykırıyor sana.
Bavulunu alıp yüklen ve bir pijaman olsun sadece yalnızlığında. Onu uyutup benimle sev, ben hiç uyumam çünkü.
Süt var ya, en beyazından. O da seni çağırıyor. Aman dikkat! Ben içmem. Boyum kadar sen dolar buralar, kısayım ama minik minik sevdalar bir gönül evini doldurursa hakkımızda aç olan aşk ne konuşur? Düşün.
Düşüm… Kirinden en paslı özlem geçiyor kapı kolumun, o bile senin elini istiyor. Tutsan. Düşün…
Düşüm… Gözlerim her yere ve herkese siyah bakıyor aslında. Kamufle bir siyah bu. Bir gün yalnız sana yeşil bakacak olan. Orman mı, yosun mu, fıstık mı, yoksa Cezayir menekşesi mi istersin? Düşün.
Düşüm… Elbiselerim… Onlar seni istiyorlar. Giymeyeceksin elbette. Senin gözlerinden bende nasıl göründüklerini merak ediyorlarmış.
‘Mış…’ Birazdan anlık bir haykırışa omuz vereceğim. Çok yalnız kaldı sensiz. “İmdat aşk!” diyerek bağıracak ve darbukasından kalem izi bulaşan yazarlar beni anacak. Hem çalar, hem yazar, hem de seni çok severim.
Üşüşen bayram şekerlerine de bak. Yanağından bir bitterli, kalbinden bir sütlü, gülüşünden de lokumlu bir mutluluk getirmişler bana. Asıl şimdi bayram…
Düştün, düşüm… Kalbimden kaldırmak zor olur şimdi seni. Önce ben kalkmalıyım ayağa, sensiz… Düştüm… Bir kalp veren, bir de çok seven sen yine sana kalınca…
Dilara AKSOY
26 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 7 months
Text
Bir Dilek
Sana bir gidişler olmuş sevdiğim; gelmek nedir, unutmuşsun. Tozlu yollardan çiziktirmişim hasretini, bin dolu hasrete beni unutturmuşsun.
Kalbim hâlâ senli sevdanın hasretiyle çarpıyor; gecem, gündüzüm, düşüm, düşkünlüğüm, hepsi yine sen...
Gel ve kurtar beni. Sensizlik o kadar sancılı ki her gün doğum sancısı çeken bir hamilenin sensizliğe seni doğurmaya çabalamak lanetiyle kıvranıyorum aşkına. Seni hâlâ seviyorum. Olmamak neyi değiştirir ki sen hep bendeysen, kalbimsen, kalbimdeysen? Hiç görmemek, hiç konuşmamak, hiç anmamak neyi değiştirir sevdanın senli kısmetine yalvarışlarım tükenmediyse?
Ben tükendim. Karakollar topladı beni. Namlunun ucunda bir başka kadının hikayesini çalmaya çabalayan arsız oldum, vurulacakken ben vurdum. Aşk, yoğun bakımda; ben kodesin üç yüz altmış beş gün sensizliğinde... Hücre cezasına çarptırılan ve kavga çıkaran hadsizliğim, yalnızlığın sensizlik tarafına yumruk attı. Hükümlü ve sensiz ağlamakla acısı dinmeyen fakir kalbimin telaşı yalnızca sana kavuşamamak olan katilim ben artık. Seni özlüyorum. Kalbinde yaşamak da nasip olmadı, kaderin saçlarını kesip her düzenini acılarına geri vereceğim, biraz da o çeksin...
Seni çok seviyorum. Fırtınada önce gülüşünü ve sonra sebepsiz gidişini kaybettim, dinmedi yağmurlarım... Şemsiyem ol, sevgilim. Islanmadan sensizliğin güz yağmurları...
Seni seviyorum. Suçluysam idam etsinler. Aşk mahkemesinde savunulacak hiçbir yanı kalmayan bertaraf ben, sana yakarışlardan bir sehpa kapayım ellerimle. Beni sana idam etsinler.
Seni seviyorum. Uçurtmalar uçamıyor, rüzgar güllerinin fırtınada dinen yok oluşları, saadetimin sen kirpiklerinden kalbimin yalnızlık serüvenine uzanıyor. Sevdiğim, sensizliği sevemiyorum. Sesin kaç perdede işler aşkı ve gülüşün kaç kahrı götürür benden? Peki ya dudakların? Kaç susuşun kellesini alır dudaklarıma mühürlenirken? Seni özlüyorum.
Gecem, hecem, yolum ve yolsuzluğum sen... Mezar taşımın merhaba duasında okunmaz bir yara gibi ölerek seni istediğim sabahlar sen...
Tut beni sevdiğim, düşüyorum ve üşüyorum gözlerinsiz... Tut beni kalbimden, bir ses duyayım gönül perdenden; aşkın ince do'su ile başlayıp bizin kalın do'sunda sadece bize şarkı
söyleyen... Seni çok ama çok seviyorum.
Tut beni sevdiğim, günahım sevmekse; beni kalbinin odasına hapset. Bir ömür orada kalsam sesim çıkmaz, çünkü seni deli gibi seviyorum...
Dilara AKSOY
16 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 7 months
Text
Sevmez Aşk
Suya sabuna değmeden bir kalbin penceresi açıldı yine; sultan yalnız ve ürkek bakarken pencereden, hiç kimsenin hiç kimsesinde pencerenin hatırına göründü biri. Sevilmemek için mi yaratılmıştı tabiatı çisenti? Olmaz sevdaların hastanesinden taburcu oldu tekliğiyle; gözü ağlamaya doydu da özü bir türlü kabullenemedi yok sayılmayı.
Ne vakit seçilecekti? İlgi kaldırımında kim tarafından aşkla örtülecekti? Üstünde acılı aşklarının kiri pası vardı, hiç gülmeyecek miydi?
Seviyorum denmesine değil sevildiğini gerçekten hissetmesine ihtiyacı vardı.
Aşk sobelemede kör gözlere yol tarif eder olmuş. “ben de buradayım.” Eyvah! Yine merdivenden itildim, kakıldım, kabullenmeye ramak köprüsünde kabasakal tarafından rahatsız edilen safi nazlıyım.
Ispanak sevdirmedi bir türlü hayat, üzgünüm. Temelden bir reisim de yok.
Gün, gecenin imkânsız ve mayhoş bekleyişinde. İstemem. Okunmasın acım kalben. Güzellik kendi kavramından değerlendirilmek üzere Gönül hoşluğuna takılmış, kimse bir kalbi gerçekten sarıp sarmalamıyor. Ayhan ışık çoktan öldü, Tarık Akan toplumsal filmlere katık edildi ve Ediz Hun milletlerce vekil oldu. Eski jönler de kalmadı, ben de Filiz Akın değilim zaten. Gece kendi köhneliğinde dinlenmeyen bir şarkı doğurdu. Ebesi değilim rüzgarların yağmur da hiç sevmem.
23’ü 9 geçti şimdi, kim tarafından düşünülmüyorsam gecemin aklı o düşünülmediğimde kaldı. Başa sarmalar belası imkan; kalbi esir al ve çağır tüm acıyı istersen bende sana gelecek bir gün daha kalmadı. Günler çuvala girdi, kapandı günlüklerim. İmkansızı yazmıyorum aklı evvelden kara borsalı büyüdüm. Otuz üçün kurşunuyla vurdum aklımı. Akıllandım.
Dilara AKSOY
11 notes · View notes
Text
Dilek
Umut, üstüme kıvrılan bir kedi gibi şimdi. Varlığının simsiyah zararını bile öyle çok özlemişim ki... Sensizliği içtiğim upuzun zamanlar boyunca kalbimin yarım ekmek kıvamı doyumsuz celladına kaptırdım kendimi. Geldin, gelebildin, umudumun can pazarına. Bir alana, bir bedava mutluluk bağışlıyorlar şimdi bana. Seni o kadar çok özledim ki...
Adının kıyısından geçmeyen gemiler görüyorum, iskeleye yanaşıp selamsız ve hatırsız budalalıkların cehenneminden öç alıyorlar. Seni hâlâ seviyorum. Cevapsız çağrılarına bir hatır, bir gönül, bir yaşamak koyuyorum. Pınar gibi akıyorsun, sadece sensizliğin sonsuzluğuna.
Umut, hatırası cebimde kalan acı bir yaşamak şimdi. Sana acıkırken acında doyuyorum, mavi bir bulut uçuruyor beni uçurtma şenliklerine; beyazlıkta saflığa can olan şehirler izliyorum, gözlerimde. Hiçbirine sen, bir mutluluğa biz kalıyor. Cümlelerim ambulansın hakiki irfandan yola çıkan hasret sedyesinde, sana hastalanmak gücünde bitap güneşler doğuyor otuz üç günlerime, sona ermek üzereyken otuz dört kere daha özlüyorum seni, değişen hiçbir şey olmuyor.
Sen, sevgilim, kalbimin hançerine adını karalayıp Ömrümün girdabına seni şahit yazdığım gerçeğim; seni, hasretimin alnından öpüp başkalarına emanet ediyorum.
Bir de çok ama çok, hâlâ çok seviyorum.
Şehirler geçti üstümden, kaldırımlar geçti, asfaltlar geçti adımlarıma şahit; kaç çeşit vasıta değişti hasretime, sen, aynı kalbin aynı türküsünde kırık bağlamamın incinen telisin hâlâ. Bir de incitmek var sende, adım adım, adın adın... Ah! Benim, sadece benim, hep benim olması gereken sevgilim; o kadar öldüm ki yokluğuna, ülkeler yetişti imdadıma. Ecnebi dillerde yokluklar söylüyor şimdi aşk, avuçlarım kara, avuçlarım kana doyum vaziyetinde; şikemperver nidalar alnımın yazısında seni kovalar...
Dilara AKSOY
36 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 11 months
Text
Hasret Gece
Başkasındasın sevgilim. Ben seni deli gibi özlerken ve hasrete boğum kredileri açılırken kaderden yana; Sen bir başkasındasın. Aklımdasın, hâlâ... Dün gibi, bugün gibi, yarın gibi; düpedüz bunca yılda her gün daha fazla aklımdasın.
Sen, hasreti ne bilirsin? Böyle özlemedin ki hiç. Aydınlık günlerin karanlığında cayır cayır hasrete yanmadın ki. Her gün daha çok büyüyor bu hasret, bitap sokaklarda seni arıyorum, martılarda seni, gemilerde ve bize ait olamayan yollarda yine seni... Seni, delinin akıllıya fark attığı dahiyane bir hasrette deli gibi özlüyorum.
Kader, fütursuz ve bu cinayete kurban veren beni; ruhunun yansımasını çiçek saklar gibi saklayan haraphane gönlüme sorsun. Seni her gün daha fazla seviyorum. Kayıpsın, yasaksın, cansın, deli gibi bir sevdasın. Yokluğunun fazlalığında ölüme inanıyor aşk, çünkü yaşatmaya gelmiyorsun.
Seni hâlâ seviyorum, sevgilim. Sen ise bir başkasındasın. Teninin öz suyuyla yıkanıyor onda mutluluk. Ben ise burada halim sensiz perişan... Özlüyorum. Ulaşamıyorum, gelemiyorum, çağıramıyorum, özgür bir mutlulukta özgürce sevemiyorum.
Sen, sevgilim; gerçeğin en dibinden umuda ramak treninden kalkıp bana gelemeyen bir aşksın. Seni sevdiğim gibi bir başkasını sevmedim, senden başkasını sevmedim. Kalbim... Sen söz konusuysan susmuyor. Nereye adım atsam düşümün pencerelerini araladığım Sen varken aklımda, kalbim deli bozuk... Engel olamıyorum.
Sevdiğim, kaderin seni bana vermediği yerden acılara gark, mutluluklara sensiz bir yasım. Keşke ölmeden, son bir nefeste dahi olsa görebilsem...
Sevgilim, kabul ettim. Bana gelmediğin her günü öpüp başıma koydum. Yine de vazgeçmem seni sevmekten. Olsan da, hiç olmasan da... Sen, kalbimin zemzem suyunda bana günah çıkartması bir sevda ile gelmiş olsan da bu düzende; kalbim senin... Her bir hücremin her bir aşk hikayesi senin...
Ben... Ben, senin...
Yağmuru ağlatıyor yine bu pazar. Sebepsiz yere mutsuzluk şarkıları söyletiyor gece, sensizliğim bensizlik ile birleşince ben ketum bir merhabanın tutkulu yalnızıyım. Sen gelmeden ben koşmam kalbimin sokaklarından, yalınayak.
Gözlerinde müebbet, kalbinde can olmadan bitirmem kendimi bu hikayenin sonunda. Sevgilim, sesi kısık kalbimin kısmet şarkıları sende duyulmaz mı? Kader, zalim Kader... Hâlâ deli gibi özletiyor seni, sana ait her şeyi; sana uzanan delibozuk aşkımı...
Dilara AKSOY
20 notes · View notes
dilaraaksoykaleminden · 7 months
Text
Kıyamet Düşesi
'Kimse'nin kimsesi köylüsüyüm; cebimde, soru eklerinin klavye partizanlığı var. Uyandım, uyumaya. Kıyamet istasyonunda iki sevgiliyi gördüm; el ele. Ne ayıp şeydi şu devirde gözlerimin önünde sevmek, sevilmek!
Otuz iki dişini kırdım, nispet ilkelliğini yaşamanın, ellerim ısınıncaya dek, 'hoh'lu yaşamlar serdim, aşka. Kelimelerimin uğradığı haklı tecavüzlerin anlaşılmayan ve yorucu istikametine bindi, aklım.
Aruz vezninde nikahlar kıyıldı, cenin ögreticiligime. Sonra, düşündüm; iki kelimeyi, bir araya getiremeyen merhabalar bekletilmişti aşkta ve bu yüzden fazlaydım ben hep, sevilmeye. Beni, benim harflerimden anlayamazdı kimse; sanki ucuz etin yahnisiydim sevinirken. Hakkım, sevilmeye de mi yoktu, körpecikken? Bir de küsüyordu, şavkılar ilgilerin.
Hak ediyordum, ince ayrıntısına kadar ezber edilmeyi, okunmayı aşkta; sebebi, müsebbibi...
Yaşlı bir adamın, genç hissedebilmek arzusunun paranoyak mutluluğu kaldı, aşkta. Burnunu karıştırdığı acaba ile, uzun saçlarını kaşıdığı bitli varlığında ben ona tabii ki de fazlaydım.
Gecenin karanlığı örtüyor damgalı ayrılıkları, vesikası sebepten kuşlar ötüyor. Hangi ayrılığa cik ise, oradan koşturuyorum bir daha sevmemeye. Kirpiklerimde seboreik dermatit cinayetleri yaşanıyor, gözyaşı kuruluğu müsadesinde. Artık, çoktan kapalıyım bu yalvarışa; anamın ak sütü gibi helal; o serseriyi unutmak.
Bin dokuz yüz yetmiş iki kere dünyaya gelse, Bin dokuz yüz seksen dokuz kere yok ederim onu aşkta; on yedi yerinden parçalar aslanlığı nefretin; çünkü, ayıp etti aşka. Başka, tereddüt yorgunluğundan unutmak alevleri küllenir. Bir sebepten, hep sebebe; bir unutmaktan Bin gerçeğe...
İki de çocuk katmış; dünyanın uçkurundaki boşluğuna; harfler gibi dağınık sevişmiş. Varlığı kıyam, yokluğu çokluk müsveddesi... Kâğıdımın ince a harfi gibi yok edip, ayırdım onu kalbimin varlığından. Çok, düşe kalka büyüdü gözümde.
İsyankar sofraların çiğdem çitleyip çizgi film izlettiği yalancı baharların dev unutuş prodeksiyonuydum ben.
Damgası affı mütalaa olur; haczi aczinden...
Dilara AKSOY
10 notes · View notes