Yoruldum çok yoruldum. En büyük korkumdu her şeyin başa sarması. Peki ne oldu? Tekrar başladı; aynı acı, aynı hüzün, aynı kader.
İnanamıyordum, her şeyin bu kadar yolunda gitmesine. İçimde hep bir endişe, korku vardı. Ama bir yandan da ümitliydim.
Ben ne kadar ayakta kalmaya inat ettiysem hayatta o kadar çelme taktı. Düşüyordum, çaktırmadan toplarlanabiliyordum. Ama o da biliyordu hassas noktamı , bu sefer ki çelmeler kadar kolay olmayacak.
Bugün psikoloğumla sürekli girmekten kaçtığım konulara laps diye dalış yaptım. Aklımda bir gram bunları anlatma planım yoktu. Hatta bugün güzel şeyler konuşacağım zannediyordum. Bu da yetmez gibi kendimle ilgili ilginç bir şeyle yüzleştim. Ben psikologta gayet açık şeffaf kolay konuşan biri olduğunu zannediyordum. Meğer kendi kendimin manüplasyoncusuymuşum. Korktuğum konulardan uzun uzun konuşsam da kaçıyormuşum. Ben şok. İnsanın kendiyle yüzleşmesi, konuşmak zorunda olduğunu bildiği ama anlatamadığı sulara dokunması ne kadar zormuş. O odadan çıkarken garip, gıcık hisler içindeydim. Her defasında psikoloğuma suç atmak geçiyor içimden ama biliyorum ki bu da kaçmam için zihnimin bir oyunu. Kaçmayacağım, öyle yada böyle kendimi daha iyi tanıyıp, kendimin daha iyi bir versiyonuna adım adım ulaşacağım.
Yarın güzel bir gün, güneşli bir gün olacak. İçimde çocuksu bir heyecan var. Geçen dediğim gibi sonu ne olur bilmiyorum da yol güzel. Zaten benim havalar da geldi iyiden iyiye. Memleket yolu da yakın. Daha ne olsun.. Şükür.
"İnsan kaçmak isteyince neden sonuç ilişkisi kuramıyordu. Sadece olduğu yerden uzaklaşmak istiyordu; sanki acısını ve kötü anılarını yanında götürmeyecekmiş gibi."
Şimdi size bu fotoğraftaki yorgunuluğun hikayesini anlatacağım. Düşünün 2 büyük depreme de evde yakalanmışsınız ve sonunda ailenizi de alıp Malatya'dan Denizli'ye yola koyulmuşsunuz. Hava belki son 10 yıldır hiç olmadığı kadar soğuk ve belki son 20 yıldır hiç yağmadığı kadar kar yağıyor. Depremde kolunuza duvar yıkılmış kolunuzda ezikler var ağrıdan hissizleşen bir kolunuz var ama yaklaşık 40 saat süren bir yola çıkıyorsunuz. Normalde bu yol 12 saat sürüyor. Kar, tipi ve uykusuzluk ile 40 saat direksiyon başındasınız. 3 günlük bir uykusuzluk ve beraberinde olan migren ağrıları. Şartlar olabildiğince kötü yani. Yolculuğun 18. saatinde navigasyonun sizi yanlış yola sokmasıyla Ankara ile Aksaray il sınırları arasında yüksek bir rakımda tenha bir köy yolunda kara saplanıyor aracınız. Telefon çekmiyor kilometrelerce yürüyorsunuz çeken ufak bir yer buluyorsunuz. 112'yi arıyorsunuz yardım çağırmak için. 112 sizi Aksaray 112'ye orası da Aksaray Afad'a yönlendiriyor. Aksaray Afad size Aksaray il sınırında olmadığınızı söyleyip Ankraya 112'ye aktarıyor ve Ankara 112'de sizi Ankara Afad'a yönlendiriyor. Ankara Afad size bütün araçlarının deprem bölgesine gittiğini ayrıca sizin Ankara il sınırında olmadığınızı söylüyor. Siz de öfkeyle "Kardeşim ben neredeyim Türkiye'deyim" diyorsunuz. Neyse bir şekilde kendi çabanızla bölgedeki Jandarmaya ulaşıyorsunuz onlar da yaklaşık 3 saat sonra normal bir araçla geliyor. 3 kişi arabayı yaklaşık 2 saat boyunca kardan çıkarmak için itiyorsunuz ve sonunda o perişan olan kolunuzla gerisin geri dönüyor otobana çıkıyorsunuz. Yaklaşık 8 saat karda kaldığınız için perişan bir haldesiniz. Ve daha 400 kilometreden fazla yolunuz var. Ailenizde hastalar ve yaşlılar var. Herkesin sabrı son haddine dayanmış. Ama şükür ki neredeyse 40. Saate doğru amcanızın evine kendinizi atıyorsunuz. Geride bıraktığınız yok olmuş bir memleket, yamulmuş bir yuva, enkaz altında kalan bir geçmiş, yıkık dökük bir gelecek ve yolculuğun son saatlerinde abdest almak için durduğunuz bir yerde çektiğiniz bu fotoğraf kalıyor. Rabbim tekrarını bu millete yaşatmasın. #deprem #malatya #göç #kaçış #hayat #yorgunluk #ağrı #zorluk #fotoğraf #anı #felaket #şok #memleket https://www.instagram.com/p/CpSda7ZjKRJ/?igshid=NGJjMDIxMWI=