Tumgik
#ayrılık acısı
haziran-0 · 1 year
Text
Tumblr media
İçimde yaşadığım acı,hüzün,hayal kırıklığı kuracağım tüm cümlelerden daha büyük.Umutsuzca hala bekliyorum,belki bir gün hatırlarsın...
92 notes · View notes
muhibbi · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Mesafelere rağmen sevin.tüm yarım kalmışlıklar beni bulmuş gibi ama bunada hamd ediyorum.
Her birimiz belli imtihanlardan geçecek; düşecek kalkacak yara alacak ve bir şekilde bazı anlamlar çıkartacağız. Yolumuzu belirleyen imtihanlarımız, mutluluklarımıza götüren gözyaşlarımız olacak. Biz Rabbimizden umudu kesmeyecek ve hayra duacı olacağız. Bizimde baharımız var..
38 notes · View notes
yalnzman · 1 year
Text
Sarhoşken söylenen her söz aylıkken düşünülmüştür 🚬
10 notes · View notes
vedalarcaddesi · 1 year
Text
seninle aynı şeyleri hissettiğimizi sandığım o günler için çok özür dilerim
7 notes · View notes
yazdimdaneoldu · 1 year
Text
karanfil ve sen
Karanfilin değerinin yeteri kadar anlaşıldığını düşünmüyorum. Karanfilin hangi kategoriye girdiğini bile bilmiyorum; baharat mı acaba? İşte tam olarak bu kadar değeri bilinmeyen bir şey karanfil. Çayına katarsın, tat verir; ağzına atarsın, tat verir; babaannen kurabiyesine katar; tat verir. Hoş, ben babaannemi hiç tanımadım. Karanfilli kurabiyenin ne yüce bir nimet olduğunu da ev arkadaşımın annesi yollayınca anladım. Arkadaşıma kurabiyeye bayıldığımı söyledim bir kere ve her fırsatta annesi karanfilli kurabiye yolladı benim için. O arkadaşımla konuşmuyoruz artık ama annesini özledim, annesinin tatlılığını ve annesinin tatlılarını; karanfilli kurabiyesini özledim. Bu özlemimin bir kısmını kendi emeğimle gidermeye çalışırım belki bir öğlen vakti.
Siz hiç lokantada hesabınızı ödedikten sonra kasada sunulan karanfili attınız mı ağzınıza? Ben hatırlıyorum, epey küçüktüm; çok da küçük değildim sanırım. Babamla üniversite için kalacak yurt ayarlama amacıyla İzmir’e gelirken Çanakkale üzerinde bir esnaf lokantasında attım. O şeyin karanfil olduğunu biliyordum, yemekten sonra ağıza konulduğunu da biliyordum fakat amacını o zamanlar pek çözememiştim. Ağız kokusunu temizlemek içinse; bunun için naneli şeker sunulamaz mıydı? Karanfil sunuluyordu. Ağzıma attım. Biraz acı gibi ama bir o kadar da tatlı bir tat yayıldı içime.
Ben karanfili bir insana benzetiyorum. Uzaktan pek bir işlevsiz görünen ancak girdiği yerleri tatlandıran; eğlendiren bir insana benzetiyorum. Bu insana ihtiyaç duymazsın, ta ki onu tanıyana dek. İhtiyacın yoktu ama artık onsuz olmak da istemiyorsun. Yok, böyle olmadı. Aslında hiç ihtiyacın yok ama seçenek sunulsa onu seçersin. Onu istersin. Benim için de bu sendin sanırım. Sana ihtiyacım yoktu, hala yok ama seni istemeden de duramıyorum. Seninle girdiğim her yer, her oda, içtiğim her su, içime çektiğim her sigara dumanı daha bir tatlı oluyordu. İnsanın buna pek ihtiyacı olmaz ama istememesi için bir neden de sunulmaz.
Karanfille benzer yanlarınız olduğu kadar benzemeyen yanlarınız da vardı tabii. Ağzıma attığım karanfili çıkarmanın zamanı geldiğinde bunu bilirdim, çıkarırdım. Ancak seninle böyle bir şey pek olmuyordu. Seninle hayatın doyum noktasına ulaşsam da bunun devamının geleceğini hissediyordum. Seninle hayat, sonsuz bir yolculuktu. Her saniyesi farklı ve çok da tatlı bir yolculuktu. Sona ermemeliydi. Sonu gelmemeliydi. Sonu geldi.
Belki de karanfilin ağızdan çıkması gereken vakti ben değil, sen fark ettin. Belki de senin karanfilin bendim. Belki de ben senin karanfilin hiç olmadım. Olsam, sonum gelir miydi?
Son demişken bahsetmek istediğim bir şey var ki; bazı öpüşlerin son tüketim tarihi varmış. Tükeniyormuş öpüşler, öpüşlerin öncesinde gidişler… Daha yeni fark ettim bu tüketim tarihinden sonra öpüşleri unutuyormuşsun. O sırada midende hissettiğin kelebekler, çarpar gibi atan kalbin, karıncalanan dudakların; bunları unutuyormuşsun. Ben unuttum seninle öpüşmelerimizi. Bana nasıl hissettirdiğini, beni nereden vurduğunu, nereden iyileştirdiğini, nasıl iyileştirdiğini, iyileştirdikten sonraki bakışlarını, bakışlarındaki duyguları… unuttum. Bunları hala hatırlıyormuşum sıraladığıma bakma, bunlar hep oradan buradan duyduklarım, ben seninle öpüşlerimi unuttum. Unutmak ister miydin diye bana bir sorsan; istemezdim derim. Ben hala seni unutmamak için çabalıyorum. Belki bir gün gelir de çözersin diye gazete alıp bulmaca sayfalarını saklıyorum. Siparişlerimle birlikte gelen balonlu poşetleri saklıyorum. Sen gelirsin de benden yapmamı rica edersin diye türk kahvesi alıyorum, ben pek içmem. Sadece seni beklerken arada bir içesim geliyor, sonra bitiyor. Ben pek sevmem ama yine de sen gelirsin diye bitince almaya devam ediyorum. Sen gelir de oturur ayaklarını uzatırsın diye tekli koltuklarımı camın önüne karşı karşıya koyuyorum. Çünkü hatırlıyorum; bulmaca sayfalarını eline alıp koltuğa oturduğunu, kaşlarını çatıp kalemin arkasını dişlerinin arasında kemirdiğini, bir sütunu doldurduğunda yanağında gururla beliren minicik bir gamzenin 2 odalı güneş almayan evimde çiçek gibi açmasını hatırlıyorum. Çocuk hevesiyle halıya oturup balonlu poşeti patlatırken dudaklarının neşeyle kıvrılmasını ve gökyüzünü görmeyen evimde sen farkında olmadan sadece neşenle beni bulutların üstündeymişim gibi hissettirmeni hatırlıyorum. Hatırlıyorum, unutmamak için savaşıyorum.
Hala pilav yaparken bir şeyleri eksik yaptığımı düşünüyorum, sana sormak istiyorum çünkü pilav yapmayı bana sen öğrettin. Asla senin gibi yapamıyorum. Senin yaptığın pilavın bir başka tadı vardı. İçine sevgini katarken bir tutam da şefkat ekliyordun sanırım, bu benim pek alışık olduğum bir tat değildi. Domates sevmediğini biliyorum ve hala domates gördüğümde içim bir garip oluyor. Karınca lafı seni kaşındırıyor, hatırlıyorum; çünkü hala sen duyarsın diye söylemeye çekiniyorum, oysa artık duymayacağının da farkındayım. Annenin verdiği çaydanlıkta çay yapıyorum, içine bir tane karanfil atıyorum, seni unutmamak için sana ve hayata karşı savaşıyorum.
Biliyorum, gelmeyeceksin. Biliyorum, içimdeki bu umut ve unutmaya karşı açtığım savaş boşuna. Gelmeyeceksin, çok acı bir şekilde farkındayım; ama seni beklemekten ve kalan gücümle seni ve senden kalan hatıraları sevmekten başka bildiğim bir şey yok ki benim…
Buraya yeni bir tekel açıldı, sen bilmezsin, senden yıllar geçti çünkü. Ayfer Abla ve kocası Şükrü Abi var, arada büyük çocukları Murat Abi geliyor. Aslında tekel onun sanırım ama o gündüzleri başka bir yerde çalıştığı için haftanın 6 günü Ayfer Abla ile Şükrü Abi var; hafta sonu bir gün onlar tatil yaparken Murat Abi bakıyor tekele. Murat Abiyi de pek severim. Benim bir abim var, olmasaydı Murat Abinin kardeşi olmak isterdim. Pek tanımadığım insanları mümkün olmayacak bir şekilde seviyorum. Sana bu aileden neden bahsediyorum biliyor musun? Onları tanıdığım ilk zamanlar bana bir tabure çektiler, “Otur Meleğim” dediler. Onların Meleği olacak kadar beni tanıdıklarını düşünmüyordum. Oturdum ve bana bir fincan çay ikram ettiler. Çayda pek tanıdık ama bir yerden çıkartamadığım bir tat vardı. Muhabbet sırasında fırsat bulduğum bir arada, ki bu zor çünkü Ayfer Abla bir kere konuşmaya başladığında konu konuyu açar ve susmazdı, çayda karanfil olup olmadığını sordum. O an; anladım değil, fark ettim ya da hatırladım da değil ama pek oturtamadığım bir kelimede karanfilin çaylarda da kullanıldığını gördüm. O gün onların yanından ayrıldıktan sonra bir aktara gidip birazcık karanfil aldım. O gün bu gündür o çaydanlıkta yaptığım her çaya bir adet karanfil atıyorum. Karanfil bana seni hatırlatıyor; sen beni unutmuşken, ben seni unutmamak için sana ve hayata karşı savaşırken. Olur da bu savaşı kaybeder ve seni unutursam diye; seni hatırlamak için hala ve sadece sana dair yazıyorum.
3 notes · View notes
hickimse0 · 2 years
Text
her geçmiş
çıkar bir gün önüne
arkanda bıraktıkların
gözyaşların kalır geriye
umutla beklediğin
sabır istediğin
acı dolu günler
geçmiştir çoktan
geri dönüş yolu kapalı
zincihirle mühürlenmiş kalbin
gidecek kapın kalmamış
umutların unuttukların olmuş
gözyaşların sel olmuş
kimin umrunda
yalnız bir hayatta..
2 notes · View notes
paraspandaras · 1 year
Text
Ben bu hayatta hep haklı ve mutsuz oldum …
Tumblr media
1 note · View note
mutsuzsonlabitenlere · 3 months
Text
Belki bir gün dersin...
Birisi vardı, benim için dünyaları yakacakken ben onu yaktım.
59 notes · View notes
siirlendikalbimiz · 1 month
Text
Tumblr media
Birinden hoşlandığımda ya da hoşlandığımı düşündüğümde aptallaşıyorum ya da aptalca, önemsiz şeyler söylüyorum..
20 notes · View notes
haziran-0 · 1 year
Text
Ahh be İsmail abi,biz insanlara bu hayata bir günde küsmedik..
52 notes · View notes
yalnzman · 2 years
Text
Yeter bir gün ölmek için
Tumblr media
5 notes · View notes
vedalarcaddesi · 2 years
Text
ümit verip yarı yolda bırakmakta bir ihanettir.
1 note · View note
aybiisblog · 1 year
Text
ne işin var kızım aşkla meşkle bir kere bile kırılınca gönlün alınmamış.
52 notes · View notes
mutsuzsonlabitenlere · 3 months
Text
"Sevilmedik diye üzülmedik hiç. Bizi en çok sevdiklerimiz üzdü. Sevmediler diye değil, sevilmenin değerini bilmediler diye..."
61 notes · View notes
hissizbirisisblog · 12 days
Text
Birbirine düzgünce veda edememiş iki insan mutlaka yeniden karşılaşır....
7 notes · View notes