Tumgik
#milletvekilliği
gundembuca · 10 months
Text
Cemal Enginyurt açıkladı milletvekili emekli aylığı ve vekil maaşı 147 bin lira
Tumblr media
Cemal Eenginyurt açıkladı milletvekili emekli aylığı ve vekil maaşı 147 bin lira olduğunu bir televizyon programında açıkladı. "Emekli vekil maaşıyla birlikte 147 bin lira alıyorum" DP'li Cemal Enginyurt, katıldığı yayında 147 bin lira maaş aldığını açıkladı. Şaşkına dönen sunucu Ebru Baki, "Gerçek mi, dalga mı geçiyorsunuz?" ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
hasanakbal19 · 1 year
Text
Yüksek Seçim Kurulunun 27/03/2023 Tarihli ve 2023/280 Sayılı Kararı ve Eki Cumhurbaşkanı Seçimi Geçici Aday Listesi
Yüksek Seçim Kurulunun 27/03/2023 Tarihli ve 2023/280 Sayılı Kararı ve Eki Cumhurbaşkanı Seçimi Geçici Aday Listesi
View On WordPress
0 notes
kunyekultursanat · 1 year
Text
Yüksek Seçim Kurulunun 27/03/2023 Tarihli ve 2023/280 Sayılı Kararı ve Eki Cumhurbaşkanı Seçimi Geçici Aday Listesi
Yüksek Seçim Kurulunun 27/03/2023 Tarihli ve 2023/280 Sayılı Kararı ve Eki Cumhurbaşkanı Seçimi Geçici Aday Listesi
View On WordPress
0 notes
algeyapi · 2 years
Text
"Onlar kendilerini bilirler..."
“Onlar kendilerini bilirler…”
Tayyip Diyor ki: “Ey benim okuyup araştırmayan halkım; (more…)
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
ziyapasa-01 · 4 months
Text
TBMM'DE
Can Atalay'ın MİLLETVEKİLLİĞİ DÜŞÜRÜLDÜ
__// ANAYASA...!!!
Örgütlenmiş bir toplumda devletin yönetim biçimini belirten,
✔️YASAMA,
✔️YÜRÜTME,
✔️YARGILAMA erklerinin nasıl kullanılacağını gösteren, yurttaşların hak ve ödevlerini, özgürlüklerini saptayan ve düzenleyen, YASA sıralamasında en önde gelen YASA.
__// "Anayasaların kuralları arasında yasaların anayasaya aykırı olamayacağı da vardır"
Tumblr media
9 notes · View notes
derdiderun · 1 year
Text
14 Mayıs günü layığımızı seçmeye gideceğiz...
“Neye layıksanız onunla yönetilirsiniz.”
İdarecileriniz de size benzer demek bu.
Düşünün, bir sebeple gidemeyeceğimiz bir yere bizi temsilen göndereceğimiz kişiyi seçerken bile ne kadar dikkat ediyoruz. Oturması, kalkması, hâli, tavrı, edebi, kıyafeti ne kadar önemli oluyor bizim için. Temsil edenin doğrusu da temsil edene yazılıyor çünkü yanlışı da...
O zaman şöyle bir bakar isek seçime yakın:
Cumhur İttifakı şunları yaptı:
Yerli araba TOGG
Savaş gemisi TCG
Savaş uçağı MMU
Yerli uydu İMCE
Yerli Doğalgaz
EYT
Millet İttifakı ise:
FETÖ'ye özgürlük
PKK'ya özerklik vaadi
IMF'ye yeşil ışık
Öcalan, Demirtaş, Kavala'ya özgürlük sözü
FETÖ-PKK'ya milletvekilliği
Lgbt'ye destek
Bu, seçimden sonra hangisinin ne yapacağının özetidir aslında.
32 notes · View notes
veganlogicdinamo · 9 months
Text
SİYASAL İSLAMLA HELALLEŞMEK, KARADAĞLI VE TEOMAN
TÜRKİYE'NİN BİTMEYEN AYDIN SORUNU
Belki Teoman, Kısakürek’in kim olduğunu bilmiyordu ama gerçek aydınlar biliyor. CHP iktidarında CHP’ye yanaşan, CHP’den milletvekilliği adaylığı kabul edilmeyince Menderes’e yanlayan, örtülü ödenekten para alıp yayımladığı Büyük Doğu dergisinde şeriatı överken Cumhuriyet Devrimlerine karşı çıkan, Sultan 2. Abdülhamit için “Ulu Hakan” diyen, düşünsel açıdan ilkesiz, tescilli bir Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır Kısakürek.
Erdoğan’ın “en çok Necip Fazıl Kısakürek’ten etkilendiğini” söylemesinin nedeni de şairin 1946 sonrasındaki dönemidir. Çünkü CHP’nin düşüşe geçtiği dönemde, 1951’de Adnan Menderes’e hitaben “Başbakanın kölesi olduğumuzu ilan etmekle şeref duyarız” diye yazan Kısakürek, siyasal İslamcılığın teorisyenlerindendir.
Türkiye’de anlaşılmayan şudur: Evet, bir aydın sorunu vardır. O da bu coğrafyada gericiliğe karşı verilen en büyük devrime sahip çıkmayarak, çıkar için siyasal İslamcılarla kol kola giren “aydın” sorunudur. Gerçek aydın, laiklik ve Cumhuriyet Devrimi’ne temelden karşı olan siyasal İslam ile helalleşmez, sadece mücadele eder. Çünkü gericilik ve laiklik karşıtlığı, toplumsal barışın, demokrasinin tam karşısındadır.
10 notes · View notes
yesilkupelikizykk · 1 year
Text
Merhaba Türkiye!
Bugünün magazin bombalarına hazır mısınız?
4 Mayıs 2023 Pazar günü Türkiye, Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri için sandık başına gitti. Yurt içinde kurulan 190 bin 736 sandıkta 50 milyonu aşkın seçmen oy kullandı. Resmi olmayan verilere göre, Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 50+1 oy çoğunluğunun altında kalmasıyla birlikte seçimlerin ikinci tura kalmasına karar verildi. YSK ikinci tur seçim tarihi takvimine göre 2. tur seçimleri de Mayıs ayı içerisinde yapılacak. Bu nedenle "Seçimler ikinci tura kalırsa ne zaman yapılacak, kaç gün sonra tekrarlanacak ve kimler oy kullanabilecek?" araştırmaları hız kazandı. Peki, seçimler ikinci tura kalırsa ne zaman yapılacak? İşte 2023 YSK seçim takvimi ile ikinci tur seçim tarihine ilişkin merak edilen detaylar...
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yayımlanan 2023 Cumhurbaşkanlığı ve 28. Dönem Milletvekilliği seçimleri takvimine göre ikinci tur seçim tarihi açıklandı.
YSK seçim takvimine göre 2023 Genel seçimlerinde ilk oylamada geçerli oyların salt çoğunluğunun sağlanmaması nedeniyle seçimin ikinci turu 28 Mayıs'ta yapılacak.
YSK Başkanı Ahmet Yener, "Kesin olmayan sonuçlara göre Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın yüzde 49,51, Sayın Kılıçdaroğlu'nun yüzde 44,88, Sayın Oğan'ın 5,47'nin oy aldığı görülmüştür. Saat 15.15 itibariyle 35 bin 874 oyun Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a verilmiş olduğu kabul edildiğinde oylarının yüzde 49,54 olduğu görülmüş, Sayın Kılıçdaroğlu'na verilmiş olduğunda yüzde 44,89 kabul edilmiş olup, hiçbir adayın seçilme yeterliliğine ulaşamadığı görülmüştür.
28 Mayıs Pazar günü ikinci tur seçimlerin yapılmasına karar verilmiştir." ifadelerini kullandı.
7 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Tumblr media
Allah'tan bahsetmenin yasak olduğu bir dönemde, meydan yerine çıkarak hakikati gür sesiyle haykıran, ( 1924 ile 1950 )
10 yıl hapis yatan, 4 yıl milletvekilliği yapan, “Allahsıza, vatansıza, bayraksıza karşı Serdengeçti” dergisini çıkaran,
Her çıkardığı sayıdan sonra “Nasıl olsa tutuklayacaklar” deyip emniyete giden ve her gittiğinde de hakikaten tutuklanan;
Hapse giderken de “Açın kapıları Osman Yüksel geliyor.” diye seslenen,
Tek parti döneminin müslümanlar üzerinde uygulamış olduğu her türlü baskı ve zulümlere karşı, Üstad Necip Fazıl gibi dönemin önde gelen şahsiyetleriyle zulme karşı direnen bir dava adamıydı Osman Yüksel Serdengeçti.
_
Meclise sürekli kravatsız gitmesi nedeniyle genel kurula girişi yasaklanınca kravatı beline takıp genel kurula giriyor.
Meclis başkanı kravatını takması yönünde kendisini uyarınca ”kanunda nereye takılacağı belli değil istediğim gibi takarım” diyerek tepki gösteriyor.
_
Tanrı Türk'ü korusun" sloganının ve Tanrı kelimesinin kulislerde çokça tartışıldığı dönemde, bir tartışmada şöyle demiştir: "Ne tartışıyorsunuz?
Tanrı Türk'ü, Allah da Müslüman'ı korusun.
_
Milletvekili olduğu yıllarda, bir gün meclis kürsüsünde kendisine laf atan vekillere dayanamaz ve "bu meclistekilerin yarısı hıyardır" der ve iner kürsüden.
Bunun üzerine meclis karışır ve herkes kendisinden sözünü geri almasını ister.
Arkadaşlarının da ricası üzerine tekrar kürsüye çıkar ve vekilleri rahatlatan şu sözleri söyler:
Bu meclistekilerin yarısı hıyar değildir.
_
Yine 40’lı yıllarda TRT radyosunda konuşurken içinde Allah geçen bir cümle kurduğu için mahkemenin yolunu tutar.
Duruşma sırasında hakim Serdengeçti’nin savunmasını ister. O da anlatmaya başlar:
Efendim, halk arasında 'Allah selamet versin, Allah’a ısmarladık' gibi dil alışkanlığı cümleler kurulur. Ben de olsa olsa böyle bir şey söylemişimdir.
Bu izahatın ardından hakim tekrar sorar:
Evladım sen bu ülkede Allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?
Serdengeçti yutkunmadan cevap verir. "Allah Allah...!"
"Davamız Allah Davası, Millet Davası, Vatan Davasıdır" diyen Osman Yüksel Serdengeçti'nin ölüm yıldönümü..
Rahmet olsun...
Mekanı cennet olsun..
3 notes · View notes
turkudostu61 · 1 year
Text
Tumblr media
AKP 27. dönem mv Rümeysa Kadak, Milletvekilliği boyunca 1 milyon TL'nin üzerinde maaş alıp tek önerge dahi vermedi.. İlk turda ; Saltanatı YIKIYORUZ
1 note · View note
baybaykus · 1 year
Text
Farklı yorum !!
AHMET TATAR
Bu Pazar Türkiye’nin kader seçimi sürecinde son kavşakta geçildi.
Milletvekilliği aday listeleri belirlenerek artık son bir aylık propaganda sürecine girildi.
Listeler her seçim döneminde olduğu gibi açıklandığı andan itibaren tartışılmaya, eleştirilmeye başlandı ki, bu son derece normal ve alışıldık bir durum aslında.
Alışılmadık olan, listeler üzerinden CHP ve Millet İttifakı partilerine yönelik bir dezeformasyon kampanyasının başlatılmasıdır.
Listelere baktığımda eleştirilere de konu edilen, hiç görmek istemediğim adları görüyorum.
Olması gereken adları görememenin üzüntüsünü, hatta kızgınlığını da yaşıyorum.
Öte yandan bütün partilerin neredeyse ortaklaştığı aday belirleme yöntemi midemi bulandırıyor.
Geçmiş yıllarda masa başında yapılan aday belirleme yönteminin dışında kalmaya çalışan, mümkün olduğunca ön seçim yapan sol partilerin de sağ partilerle aynı kulvara girmelerinden üzüntü duyuyorum.
Bunların sağduyulu bir çok insanın ortak kanaati olduğunu da yazılanlardan, konuşulanlardan anlıyorum.
Fakat 12 Eylül darbesinden sonra ve son yirmi yılda ülke siyasetinin düştüğü durumu da yakından takip ediyorum.
Türkiye’de neredeyse kırk yıldır normal bir seçim süreci yaşamadık. Sürekli iktidarda kalmaya yönelik seçim kanunu değişiklikleri, muhalefeti en güçsüz anında yakalayıp açığa düşürmek için baskın seçim kararlarını yaşadık. Aklı ve kanunları hiçe sayan YSK kararları ile seçim sonuçları belirlendi. Bunlara son yıllarda “terörü araç olarak kullanma” da eklendi. Yakın zamandaki “Haziran Kasım” arasında tüm ülkede yaratılan terör ve şiddet ortamını ve sonuçlarını hepimiz hatırlıyoruz.
Bu kez de önceki seçim süreçlerinden farklı olmayan yöntemler kullanılıyor. Anayasa ve yasa maddeleri siyasi iktidarın keyfiyeti doğrultusunda yorumlanarak daha baştan seçim süreci sakatlandı. YSK nin durumu ortada ve itiraz edecek makam yok.
Ama bahane arayacak halimiz de yok.
Ortada tek bir sorumluluk var. O da, şartlar ne olursa olsun, sandıkta hem AKP ve ortaklarını hemde YSK’yı yenerek ülkeyi 20 yıldır yaşadığı kaostan çıkarmak.
Bu sorumluluk hiç bir bahaneyi kaldıramayacak kadar ağır ve acil bir sorumluluktur.
Bu ülkeyi, Cumhuriyeti seven ve kendini gelecek kuşaklara karşı sorumlu hisseden herkesin önümüzdeki temel sorunu ve çözümü anlamasına ihtiyaç var.
Bu ülkede birbirinden çok farklı siyasi düşüncede olan muhalif gruplar 20 yılda aynı duvarın önüne yığıldık. Kimse gerçek anlamda düşüncelerini özgürce açıklayamaz, temel haklarını kullanamaz duruma getirildi.
Siyasi iktidarın çizdiği çerçevenin dışında muhalif olmak, şiddete uğramaktan hapsedilmeye; hatta Sinan Ateş olayındaki gibi karanlık bir cinayete kadar çeşitli akibetleri kabullenmeyi gerektiriyor.
21. Yüzyılda bu ülkenin demokrasi serüveninin geldiği nokta maalesef bu.
Türkiye Cumhuriyeti, üstüne biçilen bu çirkin örtüyü parçalayıp atmak ve hukukun üstünlüğünü yeniden hakim kılmak için en kritik eşikte duruyor.
Bu eşiği geçmek için, vatanını seven herkesin bağrına taş basarak gereken fedakarlığı göstermesi, AKP ve ortaklarını bu seçimle yolcu etmesi, ülkemizi esenliğe kavuşturmak için gereğini yapması gerekiyor.
Kimsenin yaşanabilecek bir olumsuzluğun sorumluluğundan, vebalinden kaçabilmesi mümkün değil.
Sorumluluğunu yerine getirmeyen kim olursa olsun nesiller boyu lanetle anılacağını asla unutmasın.
Büyük resimden gözlerimizi ayırmadan ve öncelikli hedefi unutmadan, çevremizde konuşanların, yazıp çizenlerin niyetini anlamaya çalışalım.
Lütfen şu soruları kendimize soralım.
Daha dün neyi savunan, kimleri destekleyenler şimdi muhalefete muhalefet etmeye, kafamızı karıştırmaya, tereddüt yaratmaya çabalıyor?
Kim gerçekten iyi niyetli ve basit çözüme hizmet ediyor?
Kim sureti Hak’tan gözüküp, AKP ve ortaklarının ocağına odun taşıyor?
1 note · View note
cihangir-uzunkaya · 2 years
Text
Tumblr media
MEHMET AKİF ERSOYUN CENAZESİNE NEDEN KATILIM OLMADI.
Evet vatan şairimiz denince hepimizin aklına gelen ilk isim Mehmet Akif Ersoy, öncelikle her zaman ki gibi kısa bir biyografiyle başlayalım. Mehmet Akif Ersoy 24 Nisan 1920 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün Milli Mücadeleye katılması yönündeki daveti üzerine Ankara'ya gelir. Sonraki dönemde Mustafa Kemal Atatürk , M. Akif Ersoyun Burdur Millet Vekili olmasını sağlamıştır. İlk görevleri arasında ayaklanmaları önlemek ve için halkı yönlendirip öğütler vererek düşmana karşı birlik olmayı amaçlamaktı. Nitekim bu görevde başarı sağlanamamıştı
1921 yılına gelindiğinde ise Taceddin Dergahına yerleşip Milletvekilliği görevini burada sürdürmekteydi. İşte İstiklal Marşımızın Doğuşu bu dönemde başlamıştır. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricaları üzerine düzenlenmekte olan ulusal marş yarışmasına karar vermiştir. Akif, Ulusal Marş yarışmasında para ödülü olması sebebiyle ilk başlarda bu yarışmaya katılmayı reddediyordu, diğer yarışmaya katılan şiirlerin hiç birisi beğenilmemişti veya yeterli bulunamamıştı. Akif'i tanıyanlar yarışmaya katılması üzerine kazanmasına kesin gözüyle bakıyorlardı ve şairimizin yazıh ordumuza ithaf ettiği İstiklal Marşımız, 17 Şubat'ta Hakimiyet-i Milliye ve Sırat-ı Mustakim' de yayımlandı. Meclisde okunup ayakta dinlendikten sonra ise 12 Mart 1921 Cumartesi günü Türkiye Cumhuriyetinin Ulusal Marşı olarak kabul edildi. Yarışmadaki para ödülünü Akif'in kabul etmemesi üzerine bir vakfa bağışlanmasına karar verildi.
Peki bu başarılara sahip olan ve Kurtuluş Savaşına çok önemli katkılar sağlamış olan Vatan Şairimiz'in cenazesi neden ortada bırakıldı.
Aslında bu durum biraz dönemin siyasi fikir ve zihniyetlerindeki farklılıklarla alakalı Mehmet Akif Ersoy, Muhafazakar bir kesime hitap ediyordu ve islam şairi ünvanlarına sahipti. Onun bu muhafazakarlığı Atatürk'ün dönemde yapmış olduğu ve yapmakta olduğu inkilaplarla ters düşüyordu. Kız ve erkek çocukların bir arada eğitimine karşıydı. İslami toplumsal gelenek ve göreneklerin korunmasından yanaydı. Medreselerin kapanmasına ve müşterek eğitim öğrenim sistemine karşı çıkıyordu ve toplumda ümmetçi bir şair olarak bilinirdi.
Mehmet Akif Ersoy vefat ettiğinde cenazesi 4 hamal tarafından getirilip emin efendi lokantasının önüne bırakılmıştır. Orhan Veli'nin Abdulkadir Karahan'a haber vermesi üzerine Akif'in cenazesi Türk bayrağına sarılıp bir yandan da cenaze icin üniversite öğrencilerinin toplanması sağlanmıştır. Cezaneyi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin kaldırması üzerine Mustafa Kemal Atatürk "“Ben size devrimleri emanet ettim. Siz ise, benim devrimlerime karşı olan Mehmed Akif’in cenazesini büyük törenle kaldırdınız” diye ağır konuşarak sitemde bulunmuştur.
Görüldüğü üzere dönemin siyasi ve dini zihniyetlerdeki farklılıkları şuanki dönemde olduğu üzere kurtuluş savaşı döneminde de tatsız olaylara sebep olmuştur.
2 notes · View notes
aykutiltertr · 26 days
Video
youtube
Böyle Bir Kara Sevda - Özlem Ağırman ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Mu...  Ayrıcalıklardan yararlanmak için bu kanala katılın: ( Join this channel to enjoy privileges.) ✩ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join Şarkının Orijinal Versiyonunu Linkten Dinleyip Ritim Karaokesiyle Çalışabilirsiniz. ✩ https://youtu.be/5ddTIsMYhYU Aykut ilter Ritim Karaoke Kanalıma Abone Olun Beğenip Paylaşın. Böyle Bir Kara Sevda - Özlem Ağırman ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Muhayyer Kürdi Semai TSM KORO) Beste: Gündoğdu Duran Güfte: Gündoğdu Duran Makam: Muhayyerkürdi Usûl: Semai İcra: Zeki Müren, Özlem Ağırman Bm       Em      Bm Bm   Em    C     Bm Ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa yarın, Am     Em Bm    C  Am     Bm    Em    Bm Sanma ki hikâyesi şu titreyen dalların Bm        Em C     Am Düşen yaprakla biter, Bm    D      Em    D   Em    D      C    Bm Böyle bir kara sevda kara toprakla biter. Bm       Em     Bm Bm   Em    C     Bm Ağlama olma mahzun gülerek bak yarına, Am     Em Bm      C  Am   Bm    Em  Bm Sanma ki güzelliğin o ipek saçlarına Bm        Em C   Am Dökülen akla biter, Bm    D      Em    D   Em    D      C    Bm Böyle bir kara sevda kara toprakla biter. Özlem Ağırman kimdir? Özlem Ağırman kaç yaşında, nereli? Özlem Ağırman hayatı ve biyografisi!Siyaset gündemine dair yorumları ile dikkatleri çeken Özlem Ağırman izleyicilerin merak konusu oldu. Peki, Özlem Ağırman kaç yaşında, nereli? Özlem Ağırman hayatı ve biyografisi! Özlem Ağırman kimdir? Çarpıcı yorumları ve tespitleri ile katıldığı programlarda dikkatleri çeken Özlem Ağırman hakkında araştırmalar yapılıyor. Özlem Ağırman kimdir? Özlem Ağırman kaç yaşında, nereli? Özlem Ağırman hayatı ve biyografisi! Özlem Ağırman KİMDİR? 1989'da Mimar Sinan Üniversitesi / Mimarlık Fakültesi / Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden mezun. Yabancı dili İngilizce. Şehir Plancıları Odası'nın kayıtlı üyesi ve bir dönem kurullarında görev yaptı; 1990-1999'da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Planlama ve İmar Müdürlüğü, Şehir ve Bölge Planlama Müdürlüklerinde görev yaptı. 1999'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden istifa ederek eşi (merhum) Mimar M. Tekin Ağırman ile birlikte ÖZ-TEK Ağırman Şehir Planlama ve Mühendislik İnşaat Tic. Ltd. Şti'yi kurdu. 1999'da memuriyetten ayrıldıktan sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesi oldu. 2001- 2003 tarihlerinde CHP Tuzla İlçe Kadın Kolları Başkanlığı, 2003-2005 tarihleri arasında CHP Tuzla İlçe Yönetim Kurulu İlçe Sekreterliği görevini yaptı. 2015'de Tuzla İlçesi Tema Vakfı Temsilciliğini arkadaşlarıyla beraber oluşturup, gönüllü çalışmalara başladı. Aynı zamanda bir sanatçı olarak iki albüm çıkardı. Sevgili eşi, Mimar M.Tekin Ağırman'ı 10 Şubat 2015 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu kaybetti. M. Tekin Ağırman yıllarını verdiği partisi ve ulaşmaya çalıştığı hedefleri ile hala yüreğimizde yaşıyor. Onun bıraktığı izler hala taze, sosyal demokrasiyi yaşatan, bugünlere getiren değerlerinin bayrağını da ileri taşımayı görev biliyor. "ÇÖL FİLİZİ" kitabında bahsettiği görüşler, felsefi yapı, CHP ile ilgili düşüncelerini de yansıttı, güncel siyasi gelişmeler için önerilerde bulundu. Mağdur toplulukların öncüsü oldu, #EYT Mağdurları topluluğunun kuruluşundan bu güne gelişmelerine, büyümelerine katkı verdi. 1 Kasım'da 26. Dönem Milletvekilliği seçimlerinde, müzik uğraşlarına son vererek CHP'den aday adayı olarak siyasi yolculuğuna devam etti. 1 Kasım 2015 seçimlerinden itibaren de bir sonraki seçimlerde milletvekili adayı olmak için ara vermeden çalışmalarına başladı. 27. Dönem milletvekilliği seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul 1. Bölge Milletvekilliği Aday Adayı oldu. 24 Haziran seçimlerinden sonra, demokratik bir kurultayı talep etmek ve parti içi muhalif çizgisi nedeniyle başka pek çok partili gibi disiplin kuruluna verildi. İstanbul İl Disiplin kurulunun "İhraç " kararı sonrasında YDK ya başvurmadan CHP de istifa etti. Bugün siyasi çalışmalarını, demokrasi, değişim, gelişim ve refah çizgisinde sürdürmektedir. Gelişim ve Demokrasi Partisi'ni kurdu. MUHAYYER-KÜRDÎ مخيّر كردي Türk mûsikisinde bir birleşik makam. Müellif: İSMAİL HAKKI ÖZKAN 150-200 yıllık bir geçmişi vardır. Türk mûsikisinde “kürdililer” ve “bûselikliler” adıyla anılan iki grup birleşik makam arasında kürdililer bir makamın icrasından sonra yerinde kürdî dörtlü, beşli veya dizisinin bir bölümüyle karar eden makamlardır. Sadece birtakım makamlar için söz konusu olan bu işlem sonucunda Türk zevkinin beğenisi doğrultusunda isimleri ve sayıları belli kürdili birleşik makamlar meydana gelmiştir. Bu şekilde kürdî ile karar eden gruptaki makamlardan biri de muhayyer-kürdîdir. Bu makam da gruptaki diğer makamlar gibi inici bir seyir takip eder ve dügâh perdesinde karar verir. Makamın asıl yapısı muhayyer makamı dizisinin sonuna bir kürdî dörtlü, beşli veya dizi parçasının eklenmesiyle oluşmuştur. Bu durumda muhayyer makamının icrasından sonra dügâh perdesinde kürdî ile karar verildiğinde muhayyer-kürdî makamı meydana gelir. Zeki Müren
0 notes
haytaogluyunus · 1 month
Text
Tumblr media
ANMA:
BUGÜN 19 NİSAN (2008)
TÜRK MİLLİYETÇİSİ, ESKİ DEVLET BAKANI
AYVAZ GÖKDEMİR (KOMANDO AYVAZ)’İN
ÖLÜM YIL DÖNÜMÜ.
RAHMETLE ANIYORUM.
(1942, Gaziantep - 19 Nisan 2008, Ankara), Türk siyasetçi, eski devlet bakanı ve eski milletvekilidir. Ayvaz Gökdemir, TBMM'de 19. Dönem Gaziantep, 20. Dönem Kayseri, 21. Dönem Erzurum Milletvekilliği ve 50. 51. 52. ve 53. Cumhuriyet Hükûmetleri'nde devlet bakanlığı yapmıştır.[1] "Komando Ayvaz" olarak da anılır.
Gaziantep'te doğan Ayvaz Gökdemir, önce Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'nu ardından, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Kayseri Lisesi'nde eşi Sevgi Gökdemir ile birlikte edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu dönemde, Kayseri Türk Kültür Derneği'nde gençlere seminerler verdi. Bu arada, aylık Şafak Dergisi'nin yayınlanmasına öncülük etti ve bu dergide birçok makale yazdı. Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Bu dönemde yaptığı uygulamalarla çeşitli eleştirilere hedef oldu. Bu görevine son verilince Türk Ansiklopedisi editörlüğü, ayrıca Özel Yükseliş Koleji'nde Genel Koordinatörlük yaptı.[3]
Haziran 1995'te Avrupa Parlamentosu'nun Birlik 90/Yeşiller partisinden 3 parlamenterin (dönemin Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Pauline Green, Radikal Grup lideri Catherine Lalumière ve Yeşiller Grubu sözcüsü Claudia Roth), Türkiye'ye gelişlerinde hüküm giymiş DEP'li milletvekillerinin serbest bırakılması ve bazı PKK'lıların affı konusunda yaptıkları açıklamalar üzerine söylediği Avrupa'dan gelen bilmem ne temsilcileri fahişelerin hatırı için biz bu hainleri serbest bırakmayız.[4] sözleriyle eleştirildi.[5][6] Claudia Roth hakaret davası açtı. Ayvaz Gökdemir, 6 Mayıs 1997'de sonuçlanan davada tazminata mahkûm edildi.[7]
Evli ve 3 çocuk babası olan Gökdemir, 19 Nisan 2008'de katıldığı Ankara'da düzenlenen Türk Ocakları 37. Olağan Genel Kurulu'nda kalp krizi geçirdi. Genel Kurul'un yapıldığı Ankara Ticaret Odası Konferans Salonu'nda yapılan ilk müdahalenin ardından, yerel saatle 15:00 sularında cankurtaranla hastaneye kaldırılan Ayvaz Gökdemir'e kardiyoloji, anestezi ve acil tıp uzmanının bulunduğu bir ekip tarafından 45 dakika süresince yeniden canlandırma işlemi yapıldı. Yapılan bu işleme yanıt veremeyen Ayvaz Gökdemir, öldü.
İstatistikleri ve reklamları gör
Gönderiyi Öne Çıkar
0 notes
goceciblog · 2 months
Text
Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan'a Veda: Edirne’nin Geleceği İçin Sorular?
Edirne Belediye Başkanı Sayın Recep Gürkan’ın veda süreci, kentte geniş yankı uyandırıyor. Gürkan’ın görev süresi boyunca sağladığı destek veya eleştiriler, kişisel tercihlere bağlı olsa da, makamına seçilmiş olması nedeniyle saygı duyulması gereken bir gerçek olarak değerlendiriliyor. Gürkan, geçmişte Trakya Üniversitesi Genel Sekreterliği ve Edirne Milletvekilliği gibi görevlerde bulunmuş…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
seslimeram · 2 months
Text
Özgürlük Mefhumu
Tumblr media
“Özgürlükle ne kastettiğimiz konusunda açık olmalıyız, zira özgürlük başından beri, bireye ait olan serbestiyle aynı şey değildi, toplumsal olarak koşullanan ve toplumsal olarak paylaşılan bir şeydi. Özgürlük, hayatın belirli bir toplumsal ve siyasal örgütlenişinin sonucu olarak kazanıldığı için, diğerleri özgür olmadığı sürece hiçbir insan özgür değildir.” Wendy Brown - Eleştiri Seküler Midir? - Açılım Kitap
Sınırları afaki kılınmış bir yaşamsal pratiğin / hayatın temel odaklarından birisi olarak var edilen özgürlüğün nasıl da laf kılındığını sorgulayan bir meram ortadadır. Wendy Brown, çağın var edilmiş bir salgın gibi ötekisini def etme alt etme çabalarına karşı sözün bizatihi eylemin nasıl da yaşamdan yana kurulması gerektiğini göstere gelir. Erk, muktedir pratiği olarak nakşedilmiş olagelen tahakküm olgusunun, tehdit / terör / taciz üçlemesinin arasız, fasılasız her güne içkin addedildiği bir zeminde, öteki sanılan özgür kılınmadıkça kimseyi özgür olarak göremeyeceğimiz bir dünyanın binasına devam olunuyor. Ne yol, ne izan, ne anlam, ne yön, ne tek satır açıklama. Tümüyle afaki bir biçimde bütünüyle çitlenen, sınırlı ve her günü muğlak bir özgürlük kırımının orta yerinde yaşam mahvedilmeye sevk olunur artık. Tümüyle kesintisiz bir halde tahakküm veçhesi imal edilirken toplumsal ve siyasal özgürlük metaforu da yerle yeksan edilir. Ötekiler yeniden kamusal olarak addedilen sınır dışına itilir.
Birbirinin aynısı, yekpare bir ezberden meram eyleyen, baş efendi ve baş faşistin ortaklığı dahilinde sunulmuş olagelen şeyin de aşağı yukarı bu minvalde bir toplamı imal ettiğinin altını çizebiliriz. Özgürlük mefhumunu sınırlandırırken, bununla bir gelecek tahayyülünü imal ettiğini, kimselerin ne fikrine, ne yaşam görüsüne karışmadıklarından bahis açarken bir yandan da en olmayacak şeyleri olur addeden, tüketen, yıkıcı ve özgürlüklere kastın her ana pay edildiği bir memleket bina olunur. Tümüyle seçim sathı mahallinin var ettiği açıklardan da feyiz alarak yinelenen bir tahakküm şeceresi hakikatimiz kılınır. Gün aşırı, iki miting, onlarca farklı mekanda zikredilen onlarca bahisle bir memleketteki yaşamak olgusunun talan edilmesi, özgürlük mefhumunun da sınırlı bir kesime ait kılınmasının yolu açılır. Ak parti iktidarının sunduğu, faşistler ve kendisinin laciverdi olagelen küçük tefek partilerin fundamentalist, kati ve kötücül eksenlerinde cirit atan bir tahayyül gerçek kılınır. Demokrasi sizlere ömürdür bir kere daha.
Bianet’ten aktaralım: “Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, bugün (Mart 23) İstanbul’daki Kadıköy İskelesi’nde "İstanbul'da talana, kanala, Murat Kurum'a izin verme" sloganıyla basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada, Kanal İstanbul Projesi’ne karşı verilen mücadelede aktif rol alan ve 30 Ocak 2024’te Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekilliği düşürülen avukat Can Atalay’ın fotoğrafı da yer aldı.
Açıklamada, projenin İstanbul’a vereceği zararlar vurgulanırken, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Adayı Murat Kurum’un projeye dair net bir tutum almadığına da dikkat çekildi.
“İlave 1,5 milyon insan”
İstanbulluları Kurum’un İBB adaylığına ve rant projelerine karşı mücadele etmeye çağıran koordinasyonun açıklaması kısaca şöyle:
“Kurum’un ‘gündeminde olmayan’ ve hatta Erdoğan’a ‘başka önceliklerim var’ diyebileceğini iddia ettiği sırada Kanal İstanbul projesinin ‘kalbi’ olarak ifade edilen Arnavutköy Dursunköy’de bir projenin ihalesi daha yayımlandı. Gerçeklerin gizli kalmamak gibi bir huyu var, tıpkı Kurum’un mal varlığı beyanında unuttuğu üçüncü evi gibi… Yıllardır söylüyoruz, bu proje İstanbul’un son tarım alanlarını, göllerini, derelerini, ormanlarını, bizimle birlikte yaşayan hayvanları, endemik bitki çeşitliliğini ve İstanbul’un tarihini yani bölgedeki binlerce yıllık kültür varlıklarını yok edecek.
“Kanal İstanbul’un, İstanbul için ilave minimum 1,5 milyon insan demek olduğunu biliyoruz. İstanbul’un ciddi bir ulaşım sorunu olduğu da hepimizin malumu, İstanbullunun bu sorununu çözecek en önemli vaat ‘toplu taşıma’ iken Murat Kurum metro projeleri yerine yol/otoban vadediyor. Niye? Cevabı biz verelim, çünkü en ucuz ve doğaya da en az zarar verecek çözüm kendisinin ve iktidarın umurunda değil.
“İmar aflarının mucidi”
“Biz bu filmi daha önce gördük. İmar aflarının mucidi, Kanal İstanbul’un en büyük savunucusu, 6 Şubat depremlerinin Şehircilik Bakanı Murat Kurum İstanbul’u en iyi ben yönetirim iddiasında ama deprem bölgesindeki halkın bir yıldır yaşadıklarını da bildiğimizden bu sözlerin ‘boş seçim vaadi’ olduğunu ve halkın bu vaatlere karnının tok olduğunu söylüyoruz.
“Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu olarak ilân ediyoruz: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak işlediği suçlara yenilerini eklemek isteyen Murat Kurum’a biz İstanbullular geçit vermeyeceğiz. Yeni rant ve talan politikalarına izin vermeyeceğiz. Bugüne kadar olduğu gibi bu seçimde de ‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ deseniz de mücadele etmeye devam edeceğiz, size ‘Kanalı yaptırmayacağız’. İstanbul halkını yerel seçimlerde Murat Kurum’a oy vermemeye, her daim kenti ve doğayı talan eden rant projelerine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz.”
Basitçe ve doğrudan bir talanın önünü alabilmek için birkaç satırlık bir itiraz ancak var edilebiliyor. Düzenin, özgürlükler, hürriyetin tam ve eksiksiz hali, eşitliğin tabandan başlayarak herkesi kapsadığı bir tahayyül olarak yaşatılmadığı bir zeminde, kapalı kapılar ardından bir cendere, doğa için de bir kere daha katliamın çıkmaması için ses veriliyor iş bu menzilde. Rant için var edilen talanın bir kere daha hayatı gölgelediği bir zeminde olan bitenin kesintisi bir yok etme kültü olduğu bir kere gözler önüne seriliyor. Velev ki seçildi Kurum, hemen arkasından bina edileceklerle birlikte bir yaşam hattının daha bile isteye mahvedilmesinin İstanbul sathı mahalline hangi yaraları beraberinde getireceği en kestirmeden açıklanıyor. Özgürlük bahsi kullanışlı bir aparat kılınırken, tahakküm etmeyi aralıksız var eden, sonsuz bir girdap halinde parayı veren düdüğü çalar istediğini de yapar istikametinin zorbalığını içselleştiren, sahip çıkan bir iktidar mefhumunu gözler önüne getirdiğimiz vakit, doğanın yıkımını dahi kendilerine kar sayanların halini açığa düşürür. Olmayan / belki var edilemeyecek bir kanal hikayesinden, yıkıcı olacağı bağır çağır bildirilen depreme karşı önlemleri öncelemeyen, buna dair tespit / eylem planlarını daimi bir biçimde unutturmaya sevk eden, göz ardı eden bir iktidar pratiğinin İstanbul’u toptan yok etmesinin önünü alabilecek her ne vardır bir seçimden gayri. Bir de 2019’dan bu yana sürekli güncellenen bir buçuk milyon konutu dönüştüreceğiz mevzusu vardır ki, her seçim döneminde bizzat Murat Kurum tarafından zikredilip daha sonra denilmemiş gibi yapıla yapıla bugünlere gelinmiş bir tavır söz konusuyken, İstanbul’un sonunun da sonu olagelen ciğerlerinin talan edilmesi özgürlüklerin neresine dahil olur. Bir kere daha hayatı mahvetmenin bir olur hali var edilirken buna dur diyebilecek bir itiraz mekanizması söz konusu olacak mıdır? Düşünür müydünüz...
Tek bir konuda dahi nasıl bir istikametin yakalandığı ortadayken, memleketin genelinde var edilen o tahakküm halinin iç parçalayıcı sureti önümüze düşüyor. Her defasında yeni, yepyeni masallar anlatılırken, kapı eşiklerinde halklar alınıp satılıyor. Haklar yeniden ve yılmadan kırpılıyor. O doğa kırımı senin, bu düzlem benim, şu rant sizin, bu takiye her ama herkesin denilerek muktedir makamı kendi içinde bölüşümlere girişirken sıradanın hayatta var olma hakkı en baştan talan ediliyor her gün bir kere daha. Müştereklerimizin yerle bir edildiği bir zeminde özgürlüklerin talanı önce yaşamsal olan hak / ide / eylemi derdest ederek söz konusu edilir. Biteviye ardından çıkagelen yok etme, ezme ve biçme hallerinin yekununda o müşterek olanın talanı bitimsiz bir yağmaya dönüştürülür. Böyle bir menzilde hayatın ehven olanı nerededir? Bunca karanlığın ortasında bir yarın sahiden söz konusu edilebilir mi?
Özgürlük, hayatın belirli bir toplumsal ve siyasal örgütlenişinin sonucu olarak kazanıldığı için, diğerleri özgür olmadığı sürece hiçbir insan özgür değildir bahsinde değindiği gibi o Wendy Brown’ın dizdiği meram bir şeyleri şimdi aksettiriyor mudur? Otuz iki kısım tekmili birden, yetmiş iki milletin var ettiği bir bileşkeye haiz olduğu zikredilen bir zemin bugün en tahakküm ötesi, tahayyül edilenin dışındaki bir zorbalıkla kuşatılmaya devam olunuyor. Ol iktidar / avenesi / tayfası / çetesi şu ya bu isimlerle anılan takımı, seçilmişler için hayat her gün yeniden bir kazanıma dönüştürülürken, sıradan olanın hakkı da hukuku da topyekun lağvedilir. Bütünüyle özgürlük / eylemsellik / hak arama mücadeleleri “öcü” bilinip, terörize edilerek sorgulanmasın hiçbir şey istenir. Hizada durulan, üsttekilerin alt, en altta olanların canlarını okuduğu, dilediğini sınırlandırıp, dilediğini yok ettiği, kiminin bir ekmek için saatlerini harcaması lazımken, kimisinin komple fırını götürmesine karşın halen doymadığı bir oburluk ile sınanır ülke. Deneyimlenen, gerçekliğine kavuşturulan ol sınama, yeniden pay etme, hakkaniyet kavramları kendilerini ayrıcalıklı ilan edenler için bir başkalaşmış, dönüşmüş, teslim olmuş ülkeyi bir oyun parkına dönüştürür. Kasanın ve kasaya yakın duranların çıkar çatışmaları, rantiye, talan oyunlarında ne gün kalır ne de sahici bir gelecek. Önümüzdeki hafta bir yoğun gündem sarmalı içinde yine vatan, millet hikayeleri aksettirilirken bir seçim daha geçip gidecek. Tümüyle bir başına konulanların ol sahiden kimsesizlerin, ötekilerin, elinden hakkı, hukuku, sözü çalınanların birbirlerine derman olmak için mücadeleden gayri bir şans / ihtimallerinin olmadığı yer artık enikonu görünüyor. Tahakküm ve tehdidin bini bir paraya çıkarken bu gidişata, birbirinin aynısı bir kısır döngüde her gün yeniden sınanmaktan illallah etmediniz mi, hala mı... Hal, gidişat perişanlığın ta kendisiyken... Sahiden...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Mediaethics – Shadow – Dean STUART
1 note · View note