Tumgik
#kara defterler
yorgunherakles · 9 months
Text
hiç'e gitmek ancak endişede gerçekleşir.
heidegger - olmaya bırakılmışlık
27 notes · View notes
sikildim-gunesten · 1 year
Text
Rüzgarlı bir gece, içi havadan da rüzgarlı ve kasvetli olan bir kadını okudum. O kadın içime işledi, ruhuma dokundu. O kadını anladım ben. O kadar iyi anladım ki, bütün kalbimle, yüreğimin ta içiyle anladım. Sarmaşık kaplı yaraları vardı o kadının, sarmaşıklarına yapay çiçekler ekmişti. Bir dağın tepesinde kırık dökük pencereleri olan buz gibi bir evi vardı, kendi kendine sarıldı kadın. İçinden uğurlamaya çalıştığı ama başaramadığı sevgisinin üstünü nefretle örtmeye çalıştı. Sonra nefretine kızdı. O sevgi yüzünden hiç ağlamadı. Bir kutu çikolataya, bir kedinin yeşil gözlerine bir de dikenlerin battığı eline ağladı. Dedim ya, nefretle kapatmaya çalıştı diye. Güldü gülmesine fakat bu kendisinin bile duymadığı haykırışıydı. Defterler tuttu o sevgi için fakat defterin içine nefretini yazdı. Güçlü kadındı vesselam. Hayatımda gördüğüm en güçlü kadındı. Doktorun dediği gibi bu biçarecik sevgi için yaratılmıştı. En büyük yenilgisiydi bu sevgi. Öyle bir sevgiydi bu. Biraz tek taraflıydı biraz kırıktı ama onundu, bütünüyle onundu. Sezen'in bir şarkısı vardır, 'Kara sevdam' diye başlar. Buradaki Kara Sevda Feride'nindir. Feride bundan böyle benim arkadaşımdır, dostumdur, kardeşimdir.
Feride, biricik kızım;
Ben daha önce hiç senin kadar yalnız bir mahluk görmedim. Ve Feride, ben hiç senin kadar güçlü birini daha görmedim. O güzel kalbine sonsuz sevgilerim dolsun. Sen gerçek olmayıp da gerçekliğini bu kadar hissettiğim biricik kızımsın. Bu şarkı senindir Feride. Ben bu şarkıyı her duyduğumda seni ve senin güzeller güzeli kalbini hatırlarım. Hani bir yerde diyordun ya " Gönül güzelliği göz, yüz güzelliğinden daha iyi. Kalpsiz bir güzelliğin, fakir teyze kızlarının hayatını kırmaktan, gönüllerini söndürmekten başka neye faydası var ki?". İşte buradaki kadının kırık kalbinden bahsediyorum. Kızcığım sen öyle güzel bir mahluksun ki! Canının çoğu o sevdada kalmış senin de. Yaşamışsın elbet fakat o sevgiyi içinde hep taşımışsın.
3 notes · View notes
tarik-bahadir-61 · 2 years
Text
SANMAYIN Kİ KAPANACAK KARA KAPLI DEFTERLER; MUTLAKA ÖDENECEKTİKTİR EN AĞIR BEDELLER.
MHP GENEL BAŞKANIMIZ DR. DEVLET BAHÇELİ
0 notes
Text
Tumblr media
Taş
Güçlü ve sorumluluk sahibi bir adama nasıl söylenirse o da öyle söyledi bunu bana; kendisine teşekkür ettim. Ne bir endişe ne de üzüntü belirtisi göstermişti, ben de belli etmemeye çalıştım. Bu kadar basitti!
Ayrıca resmen üzülmek için haberin teyit edilmesini beklemem gerekiyordu henüz. Acaba bu durumda birazcık ağlanabilir mi diye düşündüm. Yok, ağlanmazdı herhalde; zira bir önder, kişisel davranışlar sergilemezdi. Bir şeyler hissetme hakkından mahrum bırakıldığından değil, kendisiyle ya da belki emrindeki askerlerle ilgili neler hissettiğini göstermemesi lazımdı.
- Aile dostlarımızdan biriymiş, durumunun ciddi olduğunu haber vermek için aramışlar, ama ben o gün çıkmıştım.
- Ciddi derken, ölecek miymiş?
- Evet.
- Bir şey olursa bana kesin haber ver.
- Öğrenir öğrenmez söylerim ama pek umut yokmuş. Yani sanırım.
Haberi getiren ulak çoktan geri gitmişti, hâlâ kesin bir bilgi yoktu. Beklemekten başka bir yol kalmıyordu. Üzüntümü gösterip göstermemem gerektiğine resmi haberin gelmesiyle karar verecektim. Göstermemem gerektiği fikri daha yakın geliyordu.
Yağmurdan sonra sabah güneşi fena vuruyordu. Bunda garip bir şey yoktu; her gün yağmur yağıyor, sonra güneş çıkıyor ve bütün nemi sıkıştırıp dışarı atıyordu. Akşam üstü dere yine berraklaşacaktı, gerçi bu sefer dağlara pek yağmur düşmemişti. Her şey neredeyse normaldi.
- 20 Mayıs’ta yağmur durur, ekime kadar bir damla düşmez diyorlardı.
- Diyorlardı… Ama doğru olmayan o kadar çok şey de diyorlar ki. Doğa takvime uyarak mı ilerleyecekti?
Doğanın takvime uyup uymaması umurumda değildi. Genel anlamda hiçbir şey umurumda değildi denebilirdi. Ne bu mecburi hareketsizlik hali, ne de bu amaçsız aptal savaş. Tamam, amaçsız değildi. Ama o kadar durağan, o kadar belirsizdi ki imkânsız gözüküyordu. Sanki sürrealist bir cehenneme düşmüştük de bize düşen ebedi ceza, sıkılmaktı. Üstelik umurumdaydı da. Tabii ki umurumdaydı.
Bunu bir şekilde kırmanın yolunu bulmak gerek diye düşündüm. Düşünmesi kolaydı nasılsa; bin tane plan yapılabilirdi, hangisi daha cazip geliyorsa içlerinden en iyileri seçilir, iki üç tanesi bir taneye indirilir, basitleştirilir, sonra kâğıda dökülür ve sunulur. O noktada da her şey sona erdiği için baştan başlamak gerekirdi. Normalden daha zeki bir bürokrasiydi bu; kâğıtları arşivlemek yerine kaybediyorlardı çünkü. Benim adamlarım bunları sigara gibi tüttürdüklerini söylüyorlardı; içinde bir şey olduğu sürece her kâğıt parçası içilir çünkü. Bu bir avantaj sayılırdı aslında; hoşuma gitmeyen bir şey varsa bir sonraki planda değiştirebilirdim. Kimse farkına varmazdı. Bunu sonsuza kadar sürdürebilirmişim gibi geliyordu.
Bir şeyler tüttüresim gelmişti, pipomu çıkardım. Her zamanki gibi cebimdeydi. Ben pipomu kaybetmezdim askerler gibi. Pipomun yanımda olması benim için çok önemliydi. Yollar dumanlı olunca her türlü uzaklık aşılabilir; hatta diyebilirim ki insan kendi planlarına inanabilir, zaferi sanki düş değilmişçesine düşleyebilir. Sadece uzakta duran, buharlı ve sisli bir gerçekliktir artık ki dumanlı yollarda sis her zaman olur. Pipodan çok iyi yol arkadaşı oluyor. Nasıl kaybediyorlar, anlamıyorum. Ne ahmaklar.
O kadar da ahmak değillerdi aslında; sadece hareket ediyor ve hareket etmekten yorgun düşüyorlardı. O zaman düşünmeye gerek kalmıyor, ama düşünmeyeceksek pipoyu ne yapalım? Fakat düşünmesek de düşleyebiliriz. Evet, düş kurulabilir ama düş uzaklarda kurulacaksa, gidilecek tek yolun dumanlı olduğu bir geleceğe ya da dönerken aynı patikayı kullanmayı şart kılacak kadar uzak bir geçmişe yönelikse bu düş, o zaman piponun önemi büyüktür. Ama yakınlardaki özlemler bedenin başka yerlerinde duyulur; ayakları güçlü, görüntüleri gençtir; onların dumana ihtiyacı yoktur. Askerler pipoları kaybediyordu, çünkü kendileri için vazgeçilmez değildi, oysa vazgeçilmez şeyler kaybedilmez.
Başka vazgeçilmezlerim de var mıydı? Şifon eşarbım. Eşarp başkaydı; o vermişti bana kolumdan yaralanırsam diye. Ne sevgi dolu bir kol askısı olurdu. Kafatasımı parçalayacak olsalar eşarbı kullanmak biraz zor olurdu tabii. Aslında onun çözümü de basitti; çenemi tutabilmek için kafama sarar, mezara da onunla girerdim sonra. Ölüme kadar sadık kalırdım. Beni bir tepenin üstünde assalar ya da kaçırsalar şifon eşarbım falan olmaz tabii. Ya otların arasında çürürüm ya da beni teşhir ederler; hatta belki o büyük korku anında yüzümde acı dolu, ümitsiz ve donuk bir bakışla Life dergisine bile çıkarım. Eh, insan korkuyor, inkâr edecek değilim.
Dumanla birlikte kendi eski yollarımdan geçtim ve korkularımın en mahrem köşelerine vardım. Biz Marksist-Leninistler her ne kadar ölümden alelade bir şey gibi bahsetsek de, hiç ürkütücü veya esrarengiz bir şey değilmiş, hatta bir hiçmiş gibi görsek de bu korkular hep ölümle bağlantılıdır. Nedir bu hiç peki? Hiç. Bundan daha basit ve inandırıcı bir açıklama mümkün değil. Hiçbir şey hiçbir şeydir; zihnini kapat, ört üstünü kara bir pelerinle; istersen uzak yıldızlarla dolu bir gökyüzü olsun; yine de bu hiçbir şey hiç olarak kalır, anlamı ufuktaki boşluktur.
İnsan kendi türü içinde, tarih içinde hayatta kalır; tarih ki tür içinde, o eylemlerde ve o hatıralarda yer alan esrarengiz bir yaşam şeklidir. Maceo’nun pala hikâyelerini okurken hiç mi sırtından soğuk terler boşanmadı? Hiçten sonraki yaşam budur işte. Çocuklar da öyle. Çocuklarımdan sonra ölmek istemezdim. Beni tanımıyorlar bile. Ben onlar için arada bir huzurlarını bozan, anneleriyle aralarına giren tuhaf bir bedenden ibaretim.
Oğlumu büyümüş, karımı ise saçlarına ak düşmüş halde ona çıkışırken hayal ettim: Baban böyle yapmazdı, şöyle etmezdi. Ben de kendi babamın oğlu olduğum için o anda içimde kocaman bir isyan duygusu hissettim. Ben bir baba olarak böyle yapar mıydım, öyle eder miydim, bunu oğul halimle bilemem; ama bu babalığımı her dakika yüzlerine vurdukları için rahatsız olurdum. Benim oğlum bir adam olmalıydı, başka bir şey değil; daha iyiymiş daha kötüymüş önemli değil, yeter ki adam olsundu. Babama tatlı sevgisi ve eşi görülmemiş tez canlılığı için teşekkür ediyordum. Ya anneme? Zavallı ihtiyar. Resmi iznim yoktu henüz; teyit edilmesini beklemem gerekiyordu. Duman yolculuğum böylece devam etti ta ki bir işe yaramamaktan zevk alan bir asker araya girene kadar.
- Bir şey kaybetmediniz mi?
- Hiçbir şey, dedim bunu da yine düşümle ilişkilendirerek.
- İyi düşünün.
Ceplerimi yokladım. Her şey yerindeydi.
- Hiçbir şey.
- Peki ya bu küçük taş? Anahtarlıkta görmüştüm.
- Ha siktir.
Bir anda o sert azarı ben yemiş oldum. Gerekli olan, hayati önem taşıyan hiçbir şey kaybedilmez. E peki insan kendisi gerekli değilse yaşamış sayılır mı? Bitkisel bir hayat yaşanır elbet, ahlaki bir varlık olarak yaşanmaz. Ben öyle düşünüyorum en azından.
Hatta sonra neler yaptığımı düşünüverdim hızlıca. Ben ceplerimi büyük bir dikkatle yoklarken dağ toprağından kahverengi olmuş dere, sırrını benden gizliyordu. Pipo, önce pipoya baktım; oradaydı. Kâğıtlar ya da eşarp olsa yüzer giderdi zaten. Astım spreyi tamam. Dolmakalemler de burada. Naylon kılıfları içindeki defterler de tamam. Kibrit kutusu, her şey yerli yerindeydi. Daldığım düşten çıktım.
Mücadeleye iki küçük hatıra götürmüştüm; biri karımın şifon eşarbı, diğeri annemin taşlı anahtarlığıydı. Çok ucuz bir şeydi anahtarlık. Taşı düşmüştü, cebime koydum.
Bu dere şimdi merhametli miydi, kinci mi? Yoksa yalnızca bir önder gibi mesafeli miydi? Ağlanmamasının sebebi ağlanmaması gerektiğinden mi yoksa ağlanamamasından mıdır? Savaşta bile unutma hakkı yok mudur insanın? İlla sert maço kılıklarına girmek şart mıdır?
Ne bileyim ben. Gerçekten bilmiyorum. Sadece annemin birden ortaya çıkmasına, başımı kucağına yaslamaya fiziksel bir ihtiyaç duyuyorum; öyle duru ve açık bir şefkatle “Yavrum benim,” desin. Yavaşça gezinen ellerini saçlarımda hissedeyim. Gözlerinden ve sesinden şefkat aksın, kurmalı bir oyuncak gibi kesik kesik okşasın beni; çünkü katı yürekli idareciler daha ileri gitmesine izin vermiyor olsun. Elleri titriyor, okşamaktan çok, yokluyor gibi elleri. Ama şefkati o ellerin dışına sızıyor, sarıyor etrafını. İnsan o anda öyle iyi hissediyor, öyle küçük ve öyle güçlü duyuyor ki kendisini. Ondan özür dilemenin gereği yoktur; o her şeyi anlar; “yavrum” deyişi duyulunca bunu anlarsınız zaten.
- Çok mu sert? Benim de kafamı epey iyi yapıyor; dün ayağa kalkacakken neredeyse düşüyordum. İyi kurutmuyorlar bence.
- Bok gibi. İnsan gibi kıyılmış bir şey getirsinler diye bekliyorum. Pipo da olsa, şöyle sakin sakin, lezzetli bir şey içme hakkı vardır insanın, değil mi ya?
Ernesto Che Guevara (Kongo görevindeyken, annesinin ölmek üzere olduğunu haber alması üzerine yazdığı öykü)
Kaynak: soL
15 notes · View notes
ebrar-nur · 5 years
Text
Tumblr media
"Hayat sana kara sayfalı defterler verdiyse de, ona renkli çiçekler çizebilirsin."
E çizelim o zaman....!
81 notes · View notes
onikidekalkarim · 5 years
Text
Akşam 7 de vapura binmeye devam edersem olacaklar 1- sevmediğim adamın kara sevdalısı olacağım 2- Allah yolunun divanesi 3- Öldükten sonra evimde bulunan " VAPUR 1, VAPUR 2 "vb. defterler ile tanınıp ünlü olacağım. Take my hands before i fall
1 note · View note
hetesiya · 3 years
Text
Heidegger’in Kara Defterleri O Kadar Şaşırtıcı Değil! – Domenico Losurdo
Tumblr media
Heidegger’in Kara Defterleri O Kadar Şaşırtıcı Değil![1]
(Domenico Losurdo*)
(Çevirenler: Gamza Aydemir-Ziya Dinçsoy)
Martin Heidegger’in 1931-1941 yılları arasındaki notları ve düşüncelerinin yayınlanmasıyla provoke edilen skandal -Almanya’da devam etmekte olan-, gerçekten de can sıkıcı. Filozofun “Kara Defterler”i (“Schwarze Hefte”) kapağının renginden ötürü bu adı almıştı; ve şimdi öğrendik ki, her şeyden önce onların içeriği de gerçekten kara. Ama bu çok şaşırtıcı mı?
Evet, Hitler’in iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, Heidegger’in Nazi partisine kaydolduğunu ve onun heyecanlı umutlar beslediğini teyit edebiliriz. Onun Almanya’ya ilişkin ilk etaptaki bakışı şöyle idi: “Alman halkı şimdi kendi özünü yeniden keşfetmenin ve kendisini, büyük bir kadere yaraşır kılmanın eşiğindedir”. Ülkenin I.Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinden sonra, o, Alman halkının bir zafer rönesansı yaşayacağını ve dünyayı felaketten kurtaracağını düşündü, her şeyden önce Bolşevizmden. Heidegger için gerçekten, Nazizmde örtülü olarak bulunan rejenerasyon vaatleri Alman sınırlarının hayli ötesine geçmişti: Elbette en yıkıcı ifadesi Ekim Devrimi’nde görülen eşitlikçi kitleselleşmeye bir son vermek için, Heidegger’in özlemini çektiği “Modernitenin yıkılması”, ne var ki demokrasi ve liberalizmin ortaya çıkması ile çok önceden başlamıştı. Heidegger’in Sovyet Rusya’ya duyduğu nefret sınırsız olsa da, birinci sırayı Anglo-Sakson dünyasına karşı hissettiği küçümseme alır.
Kültür ve politika için yeni bir başlangıç ile ilgili olarak, Nazizm bir “yeni başlangıç” inşa etti ya da inşa edebilirdi. Kara defterler, filozofun neredeyse mesiyanik beklentileri için bir vasiyetnamedir, ki bu beklentiler onun Hitler’in partisine katılmasına ilham kaynağı olmuştur. Bütün bunlar fazlasıyla doğrudur. Fakat bunlar, onun 1935’te yazdığı ‘Metafiziğe Giriş’in bir bölümünden ve Nazizmin “içsel hakikat ve büyüklük”ünü kutlamasından dolayı, Heidegger araştırmacıları tarafından zaten biliniyordu.
Evrenselci ideolojileriyle (liberalizm, demokrasi, komünizm) komüniter ve geleneksel bağları ortadan kaldırdığından dolayı, belirli bir halkın üyelerini bir araya getiren ve bu insanları kendi topraklarından ve tarihlerinden ayıran modernite, yıkımla eş anlamlıdır. Kaçınılmaz olarak, modernitenin eleştirisi Yahudilerle ilgili olarak da sonuçlanır. Kara defterler bunu doğrular: Pek çok ülkede yaşayan ve kırsal bir hayattan ziyade kentli bir yaşama bağlı olan Yahudiler, “köksüzlük”ün, “topraktan uzaklık”ın ve bu nedenle yıkımın vücut bulmuş halleridir. Ve tekrar, bu tutum Heidegger araştırmacıları için şaşırtıcı olmaktan çok uzaktır: Filozofun “Alman tinsel yaşamı içinde büyüyen Yahudileştirme”ye [“Judaisation”] –otantik/sahici Alman güçlerine dayandırılarak pekiştirmeye- karşı durmanın gerekli olduğunu vurguladığı 2 Ekim 1929 tarihli notlarından zaten iyi biliniyordu.
Kara defterler “ırksal prensip”in önemini açık bir şekilde teorize eder ve çarpıtılmış bir şekilde bile olsa, III.Reich’in ırk yasalarını gerekçelendirir. Burada, zaten biliyor olduklarımıza şüphesiz yeni malzemeler (gerçekten de, büyük ilgi uyandıran malzemeler) ekledik. Fakat zaten ünlü, hatta belki de rezil olan bir mektubun unutulmaması gerekir: 29 Nisan 1933’te, o zamanlar Freiburg Üniversitesi’nin rektörü olan kocasının onayı ile Heidegger’in eşinin gönderdiği [mektup]. Mektubu alan kişi, Heidegger’in hocası Edmund Husserl’in eşi idi. Bu mektupta “Almanların bakış açısından akılsal olan yeni sert yasa”ya onun [Heidegger’in] rızası ifade edildi. Bu yasa, aynı soyadı taşıyan ünlü filozofun oğlu Gerhart Husserl’in [1893-1973] de aralarında bulunduğu Yahudilerin üniversitenin dışında bırakılmasına ilişkindi. Ki o [Gerhart Husserl], Birinci Dünya Savaşı’nda yaralanmış eski bir asker olmasına rağmen, Yahudi olduğu için üniversitedeki medeni hukuk kürsüsünden uzaklaştırıldı. Bu bağlamda, Nazilerin iktidarı ele geçirmesinden hemen sonra, Heidegger’in “tehlikeli uluslararası Yahudi birliği”ne dikkat çekmesine ilişkin, Karl Jasper’in tanıklığını da eklememiz gerekir.
Bu nedenle kara defterler üzerinden açılan ateş haksızdır[2], ama Heidegger’in hayatının ve eserlerinin bulunduğu tarihsel bağlamı gözardı ederek, mitsel olarak sonsuza değin geri alınamaz/kurtarılamaz bir Almanya hayal etmek daha haksız olurdu. Onun Yahudi korkusu [“Judeophobia”] bir bütün olarak Batı boyunca, Atlas Okyanusu’nun her iki yakasında, Ekim Devrimi için gerçek suçluların Yahudiler olduğu konusunda yaygın bir görüş ile aynı zamanlarda oluştu. Nitekim, 1920’de büyük iş adamı Henry Ford, bu olayın ırksal ama siyasi kaynaklı olmadığını; [Ekim Devriminde] insancıl ve sosyalist bir dil kullanılmasına rağmen, aslında Yahudi ırkının dünya hakimiyeti için özlemini dile getirdiğini yazdı. Dikkat edilmesi gereken husus şudur ki, Hitler’in araştırmasında en yüksek mevkide Ford’un resmi vardı, Heidegger’in değil: Nazizmin kökenleri ve ona ilham veren ideolojik motifler yalnızca Almanlara özgü değildi.
İkinci olarak, kara defterlerin onayladığı gibi Heidegger eninde sonunda bir Nazi olmasına rağmen, bu ondan hiçbir şey öğrenilemeyeceği anlamına gelmez. Almanya belki de, diğer herhangi bir ülkeden daha fazla, genellikle evrensel müdahalecilik ile eş anlamlı olarak kullanılan emperyal evrenselcilik ile mücadele etmek zorunda kalan ülkedir: Eski Romalıları ve imparator Augustus’un seferlerini bir kenara bırakarak, ilk olarak 1870-71 yıllarında III.Napolyon’un ve sonra 1914-18 yılları arasında İtilaf güçlerinin “uygarlık” ya da “demokrasi”nin yayılması; her durumda evrensel “değerler” adına savaş açtıklarını akılda tutmalıyız. Bu, ilk ifadesini Nietzsche’de ve sonra özellikle her ikisi de III.Reich’ı destekleyen, Heidegger ve [Carl] Schmitt’te bulan Almanya’daki agresif tepkisel/gerici [“reactionary”] evrenselcilik karşıtlığını açıklar. Bu bir trajedi ve kesinlikle agresif, tepkisel/gerici evrenselcilik karşıtlığını cevap verilecek çok şeyle bırakan bir rezilliktir; ama bu, Batılı emperyal evrenselciliği kendi sorumluluk ve suçlarından hiçbir şekilde aklamaz.
[1] “Heidegger’s black notebooks aren’t that surprising”, 19 Mart 2014 The Guardian
[2] Yazar, bunların zaten biliniyor olduğunu kastediyor. [ Ç.N.]
(*) Prof.Dr., University of Urbino
https://dunyadanceviri.wordpress.com/2017/04/13/heideggerin-kara-defterleri-o-kadar-sasirtici-degil-domenico-losurdo/
0 notes
yfs-t-t-2623 · 3 years
Link
tuz koktu , tuz
1983 Yılından sonra liberalleşme ve serbest ekonomi modeli ile  tuz bile koktu 70 li yıllar , konfeksiyonda tezgahtarlık yapıyorum , üç kişi geldi dükkâna , takım elbiseli kravatlı , patron da dükkanda , gelenler bana siz dışarı çıkar'mısınız dediler , hemen kapının önüne çıktım , patrona bazı evraklar imzalatmak istiyorlar .Birden bir vaveyla koptu içeriden Patron çıldırmış Nasıl bağırıyor , nasıl hakaretler ediyor Anlatamam Kapı önünde şok oldum , nasıl hareket edeceğini şaşırmış bir vaziyetteyim .Gelen adam kılıklı , gravatlı kimseler neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette kaçar gibi apar topar gözden kayboldular .İçeride şimdi rahmetli olan Galip usta var , patron , sinirlendiği zaman yüzü pancar gibi kızaran , burnundan soluyor Aslında parayı da çok seven , son derece hırslı bir insan .Tezgahın üzerinde ne varsa sağdan sola , soldan sağa fırlatıyor .Sordum Galip usta hayırdır , ne oldu Hırsından burnundan soluyarak anlattı .Adını şimdi burada yazmayacağım , resmi bir devlet kurumundan geliyorlarmış.Kurum için yüklü miktarda kıyafet alımı yapılacak Sadece kendileri için üç adet eşantiyon takım elbise istiyorlar .Parayı o kadar çok seven , son derece Hırslı Galip usta'nın rüşvet isteyenleri öyle bir kovuşu vardı ki .Yarım asır geçti üzerinden unutamam .Bir başka anı anlatayımYine seksen öncesiVatandaş gelir alışverişini yapar , şurada çalışıyorum şurada oturuyorum diye beyan eder , yazdırır kara kaplı deftere .Müşteriden Çek istemekSenet istemekVallahi hakaret idi .Şimdi yüzler bile kızarmıyorCevap hazırNe olmuş ödeyemedik iseDevletlerin bile borcu var deyipÇıkıyor işin içinden .Hele ki çek ödememekSenedinin protesto olması Utanılacak bir durumdu Bir neyi ticari mahalle baskısı gibiGerçi günümüzde kredi kartları çıktı , kara kaplı defterler yok oldu , derdini bankalara anlatıyor borçlular .Ve borçlardan kurtulmak yok , banka adamın ciğerini söküyor Yetmişli yılların ticari ahlakından kısa bir örnek vermek istedim İstenen sadece üç adet takım elbise Ya bu günRüşvetin adı hediye oldu .Artık götüren , suyu ta kaynağından kesiyor Götüren !Deveyi hamud'u ile yutuyor , üç takım elbise karşılığı değil .Ve bedelini 80 Milyon ödüyor Ahmet Atam
0 notes
yorgunherakles · 1 year
Text
varlık ( dasein ) bütün değildir, yarıklardır, erozyondur, parçalanmadır, kopmadır, iç kemiren eksikliktir.
heidegger - kara defterler
30 notes · View notes
Text
27/07/2018 Kova Burcunda Kanlı Ay Tutulması Burçlar Üzerine Etkisi
Sayfada bir önce paylaştığım gönderide Kova burcundaki tutulmanın genel etkileri ve sembolik anlamı üzerinde durmuştum bu yazıda burçlar üzerindeki etkisine değineceğim. Lütfen yükselen burcunuza göre okuyunuz
Koç-Yükselen Koç:Burcunuzun yöneticisi Mars tutulma sırasında Ay ile kavuşum yaptığından sizler için duygusal olarak yoğun etkileri olacak bu tutulmanın. Özellikle sosyal çevrenizden kişiler ak dediğinde kara anlamak gibi bir eğilim içerisne girebilirsiniz.Kiron’da burcunuzda retro konumda, dolayısıyla eski defterler açılabilir, geçmişte sosyal çevrenizden aldığınız bazı yaralanmalar gündeme gelebilir bu konularla ilgili hararetli durumlar oluşabilir. Daha sonrasında pişman olacağımız kayıplar yaşamamak adına mümkün olduğunca dinleyip, anlamaya çalışmakta fayda var. Bu durumları geçmişte aldığınız yaralarınız için şifa durumuna getirmeye çalışın. Boğa-Yükselen Boğa:Çalışan Boğa burçlarınin işyerinde yaşayacakları baskı ve sıkışmadan dolayı evle iş arasındaki dengeyi kurmakta zorlanacakları, amaaan sende deyip başını alıp gitmek iseyecekleri zamanlar. Bu aralar bilinç altından gelen bir takım dürtüler ve üst mertebedeki kişilerin sıkıştırması nedeniyle yaşamdaki yerinizi yurdunuzu sorgulayacağınız zamanlar , burcunuzda seyre başlayan Uranüs’te aldı bayrağı eline özgürlük , değişiklik , yeni bir ben diye bağırıyor.Ebeveynler arasında da bazı çatışma ve anlaşmazlıklar çıkabilir tüm bu yaşananlar gerçek yerinizi ve benliğinizi buabilmeniz için. Bir boğa için çok zor olsa da değişime ayak uydurmakta, yeninin sonsuz olasılıklarına kendinizi açmanızda fayda var. İkizler- Yükselen İkizler:Burcunuzun yöneticisi Merkür tutulma sırasında retro konumda. Etrafınızdan duyacağınız bilgi ve haberler şaşkınlık yaratabilir.Bazı kişilerle ilgili kafanızda oluşturduğunuz imaj sarsılabilir. Ani seyahat planları gündem oluşturabilir ,hızlı gelişen bu programlar koşturmacaya sebep olabilir. Gitmek istedğiniz bu yeni yerlere karmik olarak çekiliyorsunuz , Başka yaşamlarda ,geçmişte siz ya da atalarınız bu topraklarda var olmuş olabilir.Kafanızı kurcalayan, geçmişten taşıdığınız bazı meselelerin çözümü için hukuksal süreç başlatabilirsiniz. Yengeç-Yükselen Yengeç: Maddi anlamda kredi alma, vergiler vb konular gündeminizi meşgul edebilir. Ödenmesi gereken borçlarınız varsa ertelemeyin, kefil olma vb. durumlar gündeme gelirse bu işlerden uzak durun.Eşinizin maddi durumu ile ilgili ani değişiklikler yaşayabilirsiniz. Farklı rüyalar ve hissedişlerle metafizik konulara çekilebilirsiniz.Özellikle yaşamın anlamı ölüm ve ötesi gibi konular bu aralar zihninizde daha fazla yer tutabilir.Bu bir önce Yengeç’te yaşanan Güneş tutulması sonrası yaşadığınız bilinç değişikliğinin artçı etkileri gibi.Çekildiğiniz bu sulardan korkup kabuğunuza çekilmenin bir anlamı yok yaşamın size sunmaya başladığı bu derin hissedişi anlamaya ve teneffüs etmeye çalışın. Aslan-Yükselen Aslan:Sevgili Aslan Yükselen Aslanla, bu tutulmadan alacağınız yoğun etkilenen burçlardansınız. Siz burcunuzda parlayan Güneş sayesinde yerinizi ve tahtınızı sağlamlaştırıp parlamak istedikçe dış mihraklar:) canınızı sıkmaya çalışacak. Evli ya da uzun süreli ilişkisi olanlar partnerlerinden “Bu da nereden çıktı şimdi” dedirtecek ani ve beklenmedik tepkilerle karşılaşabilir. Geçmişteki bazı durumlar temcit pilavı modunda önünüze sürülmeye çalışılabilir.Aslanlığın gereği kükremeye başlamadan önce durumu anlamaya çalışmakta , karşınızdakinin yaşadığı içsel hezeyanları anlamaya çalışmakta fayda var. Bu geçmiş konular eski bir ilişkinin tekrar gündeme gelmesi de olabilir.Birebir danışmanlık vb. şekillerde hizmet veren Aslan’lar için oldukça hareketli ve bu birebir ilişkiler içerisinde zorlayıcı bazı durumların olabileceği günler. Bu aralar birebir anlaşmalar ve kontratlar için pek uygun zamanlar değil. Başak-Yükselen Başak:Burcunuzda seyreden Venüs, al beninizi , şansınızı, yaşamdan zevk alma duygularınızı körüklese de siz kendinizi bunları göremeyecek kadar günlük koşturmaca ve sorumluluklarla yüklü bulabilirsiniz.Herşeyi mükemmel hale getirmek isteyen içsel dürtünüz, artan sorumluluklarla birlikte yaşamınızı işgal etmesin, Venüs’ün senede 1 ay size sunduğu güzelliklerin fırsat buldukça tadını çıkarmaya çalışın. Sağlığınızla ilgili yeni kararlar alabilir, farklı beslenme ve diyet programları uygulamak isteyebilirsiniz. Terazi- Yükselen Terazi: Bu aralar para konularıyla ilgili borsa gibi spekülatif işlerden uzak durmakta fayda var. Çocuklarla ilgili gelişen ani durumlar ve koşturmacalar olabilir. Süregelen bir ilişkiniz varsa etrafınızdan duyacağınız bazı söylemler canınızı sıkabilir.Aradığınız hedeflediğiniz dengeyi bulmakta zorlanabilirsiniz. Konuları kendi kefenizde tartmadan , anlayıp dinlemeden karar vermeyin. Yalnız Teraziler için ani gelişen yeni bir ilişki başlayabilir, bu kişiyi geçmişten tanıyor olabilirsiniz. Yaşantınıza biraz daha fiziki hareket getirmek isteyebilir , yeni bir spor programına başlayabilirsiniz. Akrep- Yükselen Akrep: Klasik astrolojideki yöneticiniz Mars bu tutulmada aktif rol oynuyor dolayısıyla kendinizi duygusal açıdan bazı zorlu durumların içinde bulabilirsiniz. Ancak akrebin adeta bir Truva atını andıran sessiz ve derinden savaşçılığı yerine kendinizi kılıç kalkanları kuşanmış vaziyette bulabilirsiniz. İçinizdeki kuvvetli savaşçı uyanıyor. İkamet ettiğiniz mekanla ilgili değişiklikler, emlak alım satımı, yeni bir eve taşınma gibi konular gündeminizde olacak. Kökleriniz ve atalarınızla ilgili yeni ve şaşırtıcı bir takım bilgiler edinebilirsiniz. Bilinçdışına yönelik şifa amaçlı çalışmalarda bulunabilir, farkındalıklar yaşayabilirsiniz. Yay- Yükselen Yay:Hayatınızda iletişimin oldukça artacağı zamanlar. Etrafınızdan sözlü ve yazılı olarak bilgi akacak. Gelen bilgiler içinde geçmişe dönük olanlarından bazıları sizde şaşkınlık yaratabilir. Zihinsel olarak kendinizi çok aktif hissedeceksiniz, gelsin planlar projeler:) sizin aktifleşen zihin yapınıza paralel olarak yakın çevrenizde hareketlenecek kardeşler , yakın akrabalar ile ilgili gelişmeler yaşanabilir ve siz kendinizi bu olayların merkezinde koştururken bulabilirsiniz.Aniden gelişen yakın mesafeli seyahat programları yapabilirsiniz. Oğlak- Yükselen Oğlak: Bu aralar özellikle maddi anlamda kendinizi iyi hissettiğiniz şekilde planlı ve programlı hareket etmek zor olabilir. Para geldiği gibi elinizden akabilir.Yaşadığımız herşey bir sınav. Parayla ilgili bu aralar verdiğiniz bu sınavın geçmişteki bir düşünce, hatıra ya da travmayla alakası var. Onu bulabilmek önemli. İlişkilerde çok önem verdiğiniz sadakatle ilgili bazı testlerden geçebilirsiniz bu sizin özellikle özgüveniniz ile ilgili sorunlara yol açabilir.Beşer şaşar sevgili oğlaklar herkes ruhunda insanlığına ait bazı karanlık yönler barındırabilir. Belki de aradığınız güvenin temelinde önce bunu kabul etmek vardır. Kova- Yükselen Kova:Kendinizi bu aralar kendiniz yapınıza pek te uygun olmayan duygusal gel gitler içerisinde bulabilirsiniz. Özellikle etrafınızda ve ikili ilişkilerinizde cereyan eden dramatik olaylar sizi içerisine çekebilir, agresyon yaratabilir.Tüm bu kaos içerisinde içsel dengenizi sağlayabilmek oldukça önemli. Alışık olmadığınız bu gelgitler içerisinde olaylara üst bir bilinçten bakabilmeniz gerekli. Yaşanan bu kaosun temelinde geçmişten getirdiğiniz bazı düşünce kalıpları yatıyor onları kırabilmek için gerekli şartlar ve güç de verilecek. Tüm bu kaos ve karmaşa bittiğinde yaşamla ilgili çok daha farklı motivasyonlar ve bakış açısı geliştirmiş olacaksınız. Balık-Yükselen Balık:Ttutulma enerjisi bilinçdışı alanınızda zorlayıcı etkilere sebep olabilir . Kendinizi anlam veremediğiniz sıkıntılı bir ruh hali içerisinde bulabilirsiniz.Bilinçdışı çalışmalar yapan Balıklar için geçmişlerine dair ya da karmik önemli hatırlamalar olacaktır. Yaşanan belirsiz iç sıkılmasının temelinde yatan da bu. Geçmişte iyiliğinizin dokunduğu kişilerle ilgili bazı nankörlükler , hoşunuza gitmeyecek davranışlarla karşılaşabilirsiniz bunlar sizde düş kırıklığı yaratabilir. Evrenin burdaki mesajı ve isteği teslimiyet. Karmik hatırlatmaların da gördüğünüz incitici ve nankör davranışların da temelinde size bu duygunun hatırlatılması isteği var.
0 notes
aliagam · 5 years
Text
TAPU TAHRİR DEFTERLERİNE GÖRE 16. YÜZYILDA GÜZELHİSAR’IN DAĞITIMI DEVAM EDİYOR
TAPU TAHRİR DEFTERLERİNE GÖRE 16. YÜZYILDA GÜZELHİSAR’IN DAĞITIMI DEVAM EDİYOR
Aliağa Belediyesi’nin ağustos ayı kitabı olarak belirlediği Aliağa Kent Kitaplığı’nın 7’nci yayını ‘Tapu Tahrir Defterlerine Göre 16. Yüzyılda Güzelhisar’ın dağıtımı devam ediyor. Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivlerinden yararlanılarak hazırlanan 215 sayfalık dev eser ağustos ayı sonuna kadar tarihseverler ile buluşmaya devam edecek.
Tarih severlerin başucu, akademi dünyasının ise kaynak kitabı olan dev eser Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hilal Ortaç tarafından kaleme alındı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivlerinden yararlanılarak hazırlanan kitapta Güzelhisar’ın dolayısıyla da Aliağa’nın 16.yüzyıldaki ekonomik ve sosyal yaşamı tapu tahrir defterleri ile ortaya konuldu.
Tarihseverler bu eşsiz eseri Aliağa Belediyesi Merkez Hizmet Binası giriş katında faaliyet gösteren Hilal Masadan ücretsiz edinebilirler. Akademik bir dille bilimsel veriler ışığında hazırlanan esere dijital platformdan ulaşmak isteyen okuyucular kitabın tam metnini Aliağa Belediyesi resmi internet sayfası e-belediye / yayınlarımız bölümünden e-kitap olarak okuyabilir ya da pdf olarak indirebilir. Okurlar ayrıca kitabı sesli olarak dinleyebilirler.
İÇİNDEKİLER “TAPU TAHRİR DEFTERLERİNE GÖRE 16. YÜZYILDA GÜZELHİSAR” adlı eserin içeri şu bölümlerden oluşuyor; 1. Saruhan Sancağı Güzelhisar-ı Menemen Kazası 2. Güzelhisar-ı Menemen Kazası’na ilişkin defterler BOA, TT 165 BOA, TT 398 TKGMA, TK 115 BOA, MAD.d 152 BOA, TT 102 TKGMA. 125 I. Bölüm 1. XVI. Yüzyılda Güzelhisar-ı Menemen Kazası Güzelhisar Nahiyesi Köyleri Kestel Nahiyesi Köyleri 2. Güzelhisar-ı Menemen Kazası 16. Yüzyıl Sosyal ve Ekonomik Durum Cami Mahallesi Bölicek Mahallesi Hisarlık Mahallesi Cemaat-ı Rumiyan Kırsal Kesim Tarımsal Üretim Tahıl ve Bakliyat Üretimi Pamuk Pirinç Susam Zeytin Vergiler Vakıflar 3. Sonuç II. Bölüm – Defter Metinleri 1. Tapu Tahrir Defteri 165 (TT 165) (1530-31) Osmanlıca Orijinal Sayfalar ile Nahiye-i Güzelhisar der Liva-i Saruhan Nefs-i Güzelhisar Mahalle-i Cami Mahalle-i Bölicek Cemaat-ı Zimmiyan-ı Nefs-i Güzelhisar Karye-i Çıtak deresi tâbi-i m Karye-i Ahmed Dede nam-ı diğer Pabuçcular tâbi-i m Cemaat-ı Yörükan-ı Güzelhisar Karye-i Piyadeler tâbi-i m Karye-i Kızıl Kilise nam-ı diğer Davud Dede tâbi-i m Cemaat-i Zaviyadaran-ı Davud Dede An evlad-ı 0 Cemaat-ı Aydoğdular An Yörükan-ı Zaim-i Kestel Karye-i Samrı tabi-i Güzelhisar Cemaat-ı Urban-ı Baraklu tabi-i Güzelhisar Karye-i Eğriler nam-ı diğer Eşekkıran Karye-i Eğri Gölcük tabi-i Güzelhisar Karye-i Kadı nam-ı diğer Şuayib tabi-i Kestel Karye-i Boz tabi-i Güzelhisar Karye-i Yurd Beyi nam-ı diğer Helvacı Karye-i Harbende tabi-i Güzelhisar Karye-i Kazlık tabi-i Güzelhisar Karye-i Gökçe tabi-i Güzelhisar Karye-i Pazarlı tabi-i Güzelhisar Karye-i Çomaklu tabi-i Kestel Karye-i Öküz Uğrusu tabi-i Kestel Karye-i Kabaağaç tabi-i Kestel Karye-i Doğanoğlu tabi-i Kestel nam-ı diğer Kilise Karye-i Yundalanı tabi-i Kestel Karye-i Girenüz tabi-i Kestel Karye-i Nıfs-ı Sataşar nam-ı diğer Kızılçam Karye-i Derziler tabi-i m Karye-i Ömerler, tabi-i m Karye-i Kuruca Kestel Karye-i Sofu Deresi Karye-i Çıtaklı Karye-i Ilıca maa mezra-i Kayrucak tabi-i Güzelhisar Karye-i Demirci, tabi-i Güzelhisar Karye-i İne (Eyne) Gazi ve İncirbükü ve Mezra-i Danişmendli tabi-i mezbur Karye-i Oruçgazi tabi-i Güzelhisar Karye-i Akbaş tabi-i Güzelhisar Karye-i Güneri tabi-i Güzelhisar Karye-i Karaca Avunduk maa Kartalhacı tabi-i Güzelhisar Karye-i Orayda, tabi-i m Karye-i Kaya alanı, tabi-i m Karye-i Frenk nam-ı diğer Kalabak, tabi-i m Karye-i Devlid Karye-i Habiblü Karye-i Belek Karye-i Hızırlı Karye-i İğdecik tabi-i Güzelhisar Karye-i Yayağaç Karye-i Altan nam-ı diğer Kavak tabi-i Kestel Karye-i Örlemiş Karye-i İnkayacık Karye-i Elifpınarı Karye-i Kulfallu Karye-i Donuzdeğirmeni tabi-i Güzelhisar Karye-i Nısf-ı Sataşar Koru-yı Temaşalık tabi-i Güzelhisar 2. Tapu Kayıt Defteri 115 (TK 115) (1575) Osmanlıca Orijinal Sayfalar ile Fihrist-i Kaza-ı Güzelhisar Kaza-ı Güzelhisar der Liva-ı Saruhan Nefs-i Güzelhisar Mahalle-i Cami Mahalle-i Bölücek Mahalle-i Hisarlık Karye-i Çıtak Deresi tabi-i Güzelhisar Karye-i Ahmed Dede nam-ı diğer Pabuçcular tabi-i m Cemaat-ı Yörükan-ı Güzelhisar Karye-i Bayad (eler), tabi-i Güzelhisar Karye-i Kadı nam-ı diğer Şuayib tabi-i Güzelhisar Karye-i Doğanoğlu nam-ı diğer Kilise tabi-i Güzelhisar Karye-i Elif Pınarı tabi-i Güzelhisar Karye-i Kuruca Kestel tabi-i Güzelhisar Karye-i Oruçgazi tabi-i Güzelhisar Karye-i Akbaş tabi-i Güzelhisar Karye-i Karlık tabi-i Güzelhisar Karye-i Habibli nam-ı diğer Şehabeddin tabi-i Güzelhisar Karye-i İnegazi ve İncirbükü mezraa-ı Danişmendlü tabi-i Güzelhisar Karye-i Gireniz tabi-i Güzelhisar Karye-i Sofu Depesi tabi-i mezkur Karye-i Yundalanı tabi-i Güzelhisar Karye-i Kızıl Kilise nam-ı diğer Subaşı ve Karye-i Davud Dede tabi-i m Cemaat-ı zaviyedaran-ı Davud Dede an evladeş Karye-i Güneri tabi-i Güzelhisar Karye-i Karaca Avunduk nam-ı diğer Taşlı Burun maa Kartal tabi-i Güzelhisar Karye-i Derzilü tabi-i Güzelhisar Karye-i Nısf-ı Sataşar nam-ı diğer Çam tabi-i Güzelhisar Karye-i Pazarlu tabi-i Güzelhisar Karye-i Örlemiş tabi-i m Karye-i Kulfallu tabi-i Güzelhisar Karye-i Eğrigöl tabi-i m Karye-i Deniz Değirmeni tabi-i Güzelhisar Karye-i Bozköy tabi-i Güzelhisar Karye-i Demirci Kavağı tabi-i Güzelhisar Karye-i Nısf-ı Sataşar tabi-i Güzelhisar Karye-i İnkayacık tabi-i Güzelhisar Karye-i Kabaağaç tabi-i Güzelhisar Karye-i Yayağaç tabi-i Güzelhisar Karye-i Eğriler nam-ı diğer Eşekkıran tabi-i Güzelhisar Karye-i Gökçe tabi-i Güzelhisar Karye-i Çomaklu tabi-i Güzelhisar Karye-i Frenk nam-ı diğer Kalabak tabi-i Güzelhisar Karye-i Hızırlu tabi-i Güzelhisar Karye-i İltan nam-ı diğer Kavak tabi-i Güzelhisar Karye-i Kayaalanı tabi-i Güzelhisar Karye-i Melik tabi-i Güzelhisar Karye-i Orayda tabi-i Güzelhisar Karye-i Öküz Uğrusu tabi-i Güzelhisar Karye-i Harbende tabi-i Güzelhisar Karye-i Yurdbeği nam-ı diğer Helvacı tabi-i Güzelhisar Karye-i Çıtaklı tabi-i Güzelhisar Karye-i Ilıca maa mezraa Kayrucak tabi-i Güzelhisar Koru-yı Temaşalık tabi-i Güzelhisar An Koru-yı Gökçe An Koru-yı Kafir Kışlası ve Tütenlü An Koru-yı Kara Bergos ve Karakaya An Koru-yı Pir Ağıl An Koru-yı Akça Ağıl ve Mürted Yatağı An Koru-yı Erkaç An Koru-yı Buzağılık An Koru-yı Nohud Havlısı Karye-i İğdecik nam-ı diğer Gökdepe tabi-i Güzelhisar Karye-i Devlid tabi-i Güzelhisar Karye-i Samrı tabi-i Güzelhisar
Tumblr media Tumblr media
The post TAPU TAHRİR DEFTERLERİNE GÖRE 16. YÜZYILDA GÜZELHİSAR’IN DAĞITIMI DEVAM EDİYOR appeared first on Aliağa Belediyesi.
0 notes
papdenui · 5 years
Text
Bonjur panjur-18 mai 19’un.
İki satır bir şey yazayım diyorum, sonra birden çok sevip kendime saklıyorum. Sonra birden tiksiniyor, klasörlerde biriktiriyorum.
Şiir diye değil oysa dediklerim, ama gün oluyor bir cümle kafamda öyle döne döne, beynimde çarpa çarpa kendine bir yer buluyor, orada genelde bükülüp kıvrılıyor, bir yerlere sığıyor. Yani kendini dönüştürüyor ve denmesi gereken hissediliyor, hissedilen söze dönüyor. Bazen sessiz, zihinlerde; bazen kara kuru, eğri büğrü, bitişik el yazılı, defterlerde; bazen öyle dolu dolu, kimselere diye diye eskitilmiş ağızlarda. Şimdi zihinler-de, defterler-de, ağızlar-da olmadı. Şiir olsa rahatsız ederdi, şiir değil.
Fazla empati, fazla sempati zarar. Olan bütünce gücümle, kalanca direncimle kendime tutunuyorum. Saçlarıma çiçekler takıyor, tırnaklarıma noktalar koyuyor, kimi zaman yere doğru kökleniyor, göğe doğru uzuyorum. Kalple ilgili, omuzlarla ilgili laflar söyleniyor. Büyük bir dikkatle dinliyorum, büyük bir dikkatle ama müdahale etmeden. Artık öyle.
Kendimi prozaclara boğmadan ve adını unuttuğum diğerlerine, meğer yogaya başlasaymışım zamanında müdahale etmeden ve kontrol ve nefret belki bu zihin duruluğuna biraz daha erken varabilirmişim. Belki. Belki değil. Belki yaş. Belki değil.
Geçenlerde Alper’le karşılaştık. Geçen dediğim nereden baksan 3 ay. Biraz konuştuk, ağlaştık; ben sarhoştum, o başka bir şey. Sonra heralde barıştık. Ben barıştığımızı anlamadan barıştık. Sonra neredeyse hiç konuşmadık. Sonra bir kez parkta buluştuk. Alper’le biliyordum zaten bir ara konuşacağımızı, defterime de öyle yazmıştım. Liste liste artık insanlar, bazılarının zamana ihtiyacı var. Bazılarının nihai karara. Biraz tuhaf.
Belki his belki değil, artık içimde bazı şeyler çok daha net, bazı düşünceler var ne olduklarını biliyorum, ona göre konumlanıyorum. Bazı insanlar var kim olduklarını geç tanıyorum, ona göre karşılık veriyorum. Belki daha çok seviyorum, belki sevdiğimi daha çok belli ediyorum, belki artık sevmiyorum belki de sevmiyorum sanıyorum. Ama bu düşünceler işte o meşhur bulutları lekeli zihnin. Akıp gidiyorlar, akıııııııııııııp gidiyorlar.
Bir şeyler daha iyi yani. Her gün daha iyi. Kötünün içinde bile daha iyi.
Note pour l’après:
• Tu as été admise à l’université de Lyon Lumière 2 pour le master en psycholinguistiquuuueeee!!!! ÇA Y EST ENFIIIIIIIIN!!!
• Il y a encore des choses à faire comme trouver un logement, gérer les documents administratifs, quitter et vider l’appartement à Istanbul MAIS BON, ÇA VA ALLER! :)
• Yoga te fait duuuuu bieeeeeeeeen :)
• Tu aimes ton amour, ton chou, ton chéri chéri petit ami <3
• 2019 t’a fait duuuuuu bieeeen; et en fait encore et toujours.
• Des traductions, des cours privés, des surveillances dans les lycées francophones, un boulot d’un mois dans l’hôpital de Beyoğlu pour la formation de la cataracte et de la cécité évitable, un stage d’un mois chez Business France, depuis un bon moment la représentante d’une entreprise. Ça va, ça va, ça coule en 2019.
0 notes
tarik-bahadir-61 · 2 years
Text
SANMAYIN Kİ KAPANACAK KARA KAPLI DEFTERLER; MUTLAKA ÖDENECEKTİKTİR EN AĞIR BEDELLER.
MHP GENEL BAŞKANIMIZ DR. DEVLET BAHÇELİ
0 notes
dogumgunumesajlari · 7 years
Text
Kapak Sözler
Adam yerine koyduklarımız yerlerini yadırgıyor.
Seni sana anlatsam, kim bu geri zekalı dersin.
Bu saatten sonra ben başkası için yazarım, sen kendin için okursun!
Bana kalbimdesin deme, bilirsin kalabalıkları sevmem.
Aklımdan geçtin gittin, kim bilir yine kime gidiyordun.
Şerefin kadar konuş desem, ömür boyu susacak insanlar tanıyorum.
Sevebileceğim birine benziyordun dedi. Olsun dedim, sen de insana benziyordun.
Allah’ım yağmur yağdır yeryüzüne, pislik çok!
Ağır yola hafif insanla çıkarsan, harcanırsın.
Hayatta iki şeyi bileceksin. Benimsen kıymetini, değilsen haddini!
Kimi insan vardır, yokluğunda yeri dolmaz... Kimi insanda vardır, varlığında bir halt olmaz!
Gidişin hiç koymadı ki, ben zaten senin yürüyüşüne hastayım!
Canını yakıp ısınasım var...
Gidiyor musun? Git! Soytarısı terk etti diye, kralın sarayı yıkılmaz.
Ey iki adımlık yerküre, senin bütün arka bahçelerini gördüm ben.
Sen çok güzel bir yalandın, benim hep inandığım...
Yediğiniz yemeğin fotoğraflarını çekip paylaşacağınıza, yediğiniz yemeği paylaşın!
Gidene yol yakışır, sevene bu kalp tıkır tıkır çalışır!
Haddinden fazla değer, soytarıyı kral eder.
Her lafa verecek bir cevabım var ama önce lafa bakarım laf mı diye, sonra da söyleyene bakarım adam mı diye.
Yüksekten uçmanın bir önemi yok, yorulup ayağımın dibine düşeceksin.
Ben asla pes etmem, fakat sen savaşmaya değer misin?
Küçükken hayvanlarla konuşmak isterdim, şimdi birçok hayvanla konuşuyorum.
Yüce Allah'ım! Sen beni dost gözüken gevşeklerden koru, düşmanlarımın aklını ben zaten alırım!
Yıkılır mıyım sanıyorsun? Sarsılmam bile! Cam gibiyim, bazıları ne kadar kırarsa kırsın; kırıldıkça keskinleşirim!
Sen hayata at gözlükleriyle bakmaya devam edersen, birilerinin çüşşş demesi zoruna gitmesin.
Kara kalem resim yapmayı seviyorum. Çünkü kimin ne renk olduğunu hala çözemedim.
Kime kıymet versem hayatımı ‘kıyamete’ çevirmesini iyi biliyor.
İster kal ister git, çünkü ne gelişin hoşluk ne de gidişin boşluk yaratır hayatımda!
Kafan çekmiyorsa operatörünü değiştir yavrum...
Ne olurdu yani, bir sene de insanlık moda olsa.
Neden gittiğinle değil de, niçin dönmediğinle ilgileniyorsa bir insan, bencildir.
Giderek terbiyesizleşiyorsan, hayatın ne mal olduğunu anlıyorsun demektir.
Eskiden uğruna dünyaları yakardım, şimdi bir kibrit bile çakmam.
Allah'ım! Teknik servis gibiyim, tüm arızalar bana geliyor!
Peşinden koşacağımı düşünüyorsan, arkana bakma, hayal kırıklığına uğrarsın.
Bazıları iyi bir küfrü hak etmek için o kadar çok emek veriyor ki, ‘Emeklerine saygı duyuyorum!’
Benimle konuşmak için akıllı olmalısın. Bana yetişmek için hızlı olmalısın. Beni geçmek mi istiyorsun? Şaka yapıyor olmalısın.
Yol vermek sadece trafikte işe yaramaz, hayatınızdaki ‘gereksizler’ için de kullanın.
Lakin nerden bilebilirdim ki senin, sahibinden satılık, ucuzlamış yüreklerde indirime girmiş, ikinci el aşklar için taksite girdiğini.
Gözümde küçülmüş insanlarla, büyük hesabım olmaz benim!
Bazı insanlar çamaşır suyu gibidir. İnsan yıpratmaktan başka bir işe yaramazlar.
Sana sarılmayı o kadar çok seviyorum ki çünkü o sırada yüzüne bakmam gerekmiyor.
Çok şükür benim kafam bozuk, bazıları gibi kanı bozuk değilim.
Aldatmak çok büyük bir yetenektir! Bu yüzden çok saygı duyuyorum. Çünkü; bunu her hayvan yapamaz!
Her yüzüne güldüğüm kendini değerli sanmasın. Ben sadece gülmeyi seviyorum.
Yediğim salatada bile seni arar oldum. Ulan bir hıyarın eksikliği bu kadar mı hissedilir.
Hani derdin ya ‘Yer yüzündeki hiç bir varlık beni senden ayırmaz’. Ya çok merak ediyorum, yeni sevgilin uzaylı mı?
Beni sevmeyen herkese sonsuz teşekkürlerimi yolluyorum. Merak etmesinler ben de onları sevmiyorum.
Babam gibi bir erkek karşıma çıkmadı diyen kızlar, acaba siz anneniz gibi olabildiniz mi?
Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekan yetmiyorsa yalan söylemeye, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene.
Noktayı koyduğumda ne senden bir eser kalacak, ne de bende bir kelime kalacak.
Önce kendini yetiştir sonra beni eleştir.
Arkamdan konuşup beste yapacağına yüzüme konuş düet yapalım..
Hani derler ya hayatımı yazsam roman olur, sizin yazdığınız roman benim romanımın ancak önsözü olur.
Eski sevgiler yürektendi yürekten. Şimdiki sevgiler hep dönüyor direkten.
Ben yazarım, sen oynarsın gülüm.
Beni sevmek için kendini ayarlama, yoksa sana reset atarım.
Edebim el vermez edepsizlik edene. Susmak en güzel cevap, edebi elden gidene.
Çok talibim var diyenler; Sevinmeyin! Ucuz malın alıcısı çoktur.
Bana ‘Kötü Kalplisin’ demiştin. Haklıydın. Çünkü orada sen vardın!
Sevgimin kıymetini bilmeyeni yokluğumla terbiye ederim.
Dünya nüfusu arttıkça, insan sayısı azalıyor.
Buğulu camlardaki sözler gibisin; yani nefesim olmadan bir hiçsin.
Bazı insanlar hep ‘kaptan’ olurlar, söz konusu ‘dümen çevirmek’ olunca.
Bana yol vermeyi düşünmeden önce. Sana verdiğim yolda yürümeyi öğren.
İranlı bir şair derki; Aşka uçma kanatların yanar. Hz Mevlana da derki; Aşka uçmadıktan sonra kanatların neye yarar.
Arkamdan konuşanların hepsi arkamda takılmaya devam etsin.
Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk sabukluklarıyla başa çıkmak zorunda olmalarıdır.
Birimizde çıkıp “sen benden daha iyilerine layıksın” diyene “doğru ya, denk gelmedi işte, var mı bir tanıdık, ayarlasana” demedik ya, yazıklar olsun!
Özenen değil, özendiren olun! Alayına gitmeyin, kendinize gelin!
Varlığın öyle çok üzmüş ki! Yokluğuna üzülmüyorum artık.
Eski sevgilim, marketten hıyar aldığımı görünce; Aynı sen dedi. Şimdilik yanıt vermedim. Ama elbet evde kaşar bitecek.
Sildim hayatımdan malları, önümüzdeki kolilere bakacağız.
Evet belki de haklısın, sıfırın gücü yoktur. Ama unutma ki, sıfırın kaybedecek bir şeyi de yoktur!
Kırgınlığım lunaparkta unutulmuş bir çocuğun nefreti kadar. Sorun atlı karıncalar değil. Arkamdan dönüp duran dönme dolaplar.
Seni izliyorum her zaman anladım ki, seni izlediğim zamanda, senin gibi yalan…
Bazıları haddini aşıp, hayatıma burnunu sokarsa; ben de saygımı aşıp, itinayla lafımı sokarım.
Eğer benimle herhangi birinin arasında seçim yapmakta zorlanıyorsan; Onu seç. Çünkü ben bir seçenek değilim!
Kimsenin varlığı için yaşamadım, kimsenin yokluğunda da ölecek değilim! Ne sağırım ne kör; işime geleni duyar, işime geleni görürüm. Beni anlayana hafif,  anlamayana ağırım.
“Ben seni seviyorum ama”’ larına karşılık, “ama ben seni seviyorum”’larım vardı. Gittikçe devrikleşti. Sildim bende hepsini.
Merak etme üzülmüyorum peşinden. Ki sen bana unuttum derken, senin kim olduğu hatırlamaya çalışıyordum ben.
Sana kemik değil; Aşk verdim. Şimdi itlik yapmanın alemi yok. Gitme diyorsam gitme. K.iskender
At yedi günde, it yediği günde unuturmuş. Sen kaç günde unuttun sevgili?
Kalbim sabrımı durdurur,  dilimi de şeytan doldurur.
Hayat ne garip, öküzler falan.
Kendini beğenmiş insanları severim. Hiç kimsenin beğenmediği bir şeyi beğenmek, ayrıcalıktır.
Ben konuştum sen duymak istemedin. Şimdi sen konuşmak istiyorsun. Özür dilerim. Bu lisanı bilmiyorum.
Oyuncaklarımın hepsi kısa hafızalı, bir türlü üzemiyorum onları. Eninde sonunda mutlu oluyorlar, bir türlü bana benzemiyorlar.
Hayallerimi bırak, umutlar senin olsun. Döneceksin sanarak yaşanmaz biliyorsun!
Seviyorum yalan yok. Umutlanma aşk bitti!
Yarınımı bıraktım, dünüm kahpe çıkınca.
Her insan kaldıramaz sevdamı, sözlerim sana yalan sevdalı.
Kimse bir şeyleri ima etmesin, nefretiniz varsa yüzüme söyleyin, söyleyemiyorsanız kısa kesin.
Gözlerinde yaş yoksa ruhun gökkuşağına sahip olamaz.
Hesabı olanlar sanmasın kapandı defterler. Tek tek yazıyorum her birini bir kenara. iyi kötü, bir gün ödenecek bedeller.
Kendini dünyalar kadar değerli zannedenlere kısa bir not: Dünya beş para etmiyor.
Hayatta gözyaşlarımı hak edecek bir insan görmedim. Ya benim gözyaşlarım gereksiz, ya da uğruna gözyaşı döktüğüm insanlar değersiz.
Atar’a atar, gider’e gider, ama sizin yaptığınız gider, bu saatten sonra benim yalnızca hoşuma gider.
Beni tanımadan arkamdan konuşanlara sesleniyorum, köpekler tanımadıklarının arkasından havlarlar.
İtle köpekle uğraşacak vaktim olsaydı, veteriner olurdum.
Beni eleştireceğine, git beynini geliştir.
Benim adım ezanla başladı, selayla biter, isteyene değil alayına gider.
Acele etme, önce gözümden sonra dilimden düşeceksin.
Laf koyup havalı bir şekilde yürümeye başladığımda, dizilerdeki gibi fon müzikleri çalsa ne hoş olurdu lan.
Canımı yaktıktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi helallik isteyenler. Cehennemde yandığınızı görsem üzerinize benzin dökerim.
Zor günlerimi güzel kılan dostlarım var benim. Diğerleri mi? Onlar zaten artık “diğerleri”.
Karakterim ve tavrımı birbirine karıştırmayınız! Karakterim “kim olduğumla” ilgilidir, tavrım “sizin kim olduğunuzla.”
Sen benim adımı bile anamazsın. Bırak dost kalmayı, sen benim düşmanım bile olamazsın.
Ne kimseye kendimi tanıtmak gibi bir derdim, ne de kimsenin beni tanıması gibi bir lüksüm vardır.
Başını O’nun omzuna dayayıp lütfen beni terk etme diye yalvaracağına, alnını secdeye koyup kalbime göre ver Allah’ım de!
İki seçenek var; ya istediğimi alırım ya da daha iyisini.
Benimle kurduğun hayalleri başkasıyla yaşayacak kadar ucuzsan, ben de seni tanımayacak kadar pahalıyım.
Ağzını toplaman için illa dağıtmam mı lazım?
7 notes · View notes
demiraysegul · 7 years
Text
buhranlı günler
iki gündür güne başlamak, adapte olmak çok zor geliyor. günlerden 26-27 şubat 2017 
pazar
kalktım. hiç olmadığım kadar isteksiz ve düşünceli hallerim mevcut. kahvaltı etmek mi? yok istemedim. camdan bakmak mı? yok olmadı. bir yandan da Nasuh Mahruki’nin kendi everestinize tırmanın kitabını okuyorum günlerdir. -gerçekten çok ciddi hayatı sorgulatan, “ben neredeyim. kendimde miyim?” sorusunu sorgulatıyor. durup durup hedef diyor. hedefsiz adam isteksiz mi olur, sorgulatıyor bana. sorguladıkça sorgulasın ayşegül. uygundur. başladım, farkında olmadan verimli bir güne. Önce krepli güzel çaylı bir kahvaltıyla enerjimi yükselttim. peşine, aylardır bana bakım yap diye ağlayan iki orkideyi elime alarak başladım. öteki iki orkideyi bir açtırdım ki anlatılmaz, bakılır. aynı bunları da öyle yapmaya niyetliyim. artık elimdeler kurtulamazlar. tamamen ikisini de söktüm, ağaç kabuklarından. sonra ölü dalları, süngerleri temizledim. tekrar yerlerine güzelce yerleştirdim. gerçekten şahane oldular. odama getirdim onları. daha önceden kafama koymuştum yerlerini. kara kuru olan yılda sadece 3 kere kullandığım LCD monitörü yere koydum ve bu güzel renklerini bilmediğim orkideler masamda yerlerini buldular. bence bayağı mutlular, güzel gözüküyorlar. daha sonra döndüm kütüphaneye. en aşağıdan başladım. italyanca ders notları, ingilizce ders notları, fizik lisansım boyuncaki ders notları, boş defterler, abimin kitapları, merve’nin sınırlar kitabı, verilecek bir daha açmak istemediğim kitaplar, güzel defterlerim ve beni geliştiren o güzel kitapları tekrar kategorize ettim. bence insanın ilk baktığı noktadaki gördüğü şeyin ona hissettirdiği duygu çok önemli. huzursuzluk yaratan nesneyi kaldırmak gerekiyor göz önünden. mesela ingilizce notlarının yanında italyanca kitapları var. kafamı çeviriyorum o rafa, ilk ingilizce kitaplarını görüyorum sonra italyancaları. şok. beynim diyor ki sen italyancayı daha çok sevdiğimden hep ilgi alanın ona gider. bu da ne demek şimdi. ben neden beynime böyle bir şey dedirteyim. dedirtmemek, içimdeki ingilizce’yi köreltmemek için ikisinin yollarını ayırdım. ilk baktığım noktada sadece ingilizceler var. beynimin artık yorum yapacağı bir konu yok o rafta. bana hitap etmiş ve kişisel gelişimime katkıda bulunan bazı kitaplar var. bu kitapların sadece kapağına bakmak bile dolu bilgi hatırlatıyor. onları da yan yana koydum konularına göre. derken işte 1 torba verilecek eşya ve çöp çıktı. verilecekleri gittim belediye yardım konteynerine attım. dönerken de markete uğradım un, süt, muz, kakao... muzlu kek yapacağım arkadaşımın plastik kabı hala bende bekliyor. onun için yapacağım. internetteki kek tarifleri gerçekten bana hitap etmiyordu. uydurdum kendime göre parça parça muzlarla bir şey ürettim. çırptım, çırptım karıştırdım, fırına attım. geçtim karşısına bekledim.      -camlı yerden izlemesi çok güzel oluyor. mesela çamaşır makinasının önü de beni çok etkiler, dönüyor, temizliyor- sonra italyan kahvemle annemleri karşıladım onları sofraya kek’e çağırdım. güzelce sohbet ettik. derken anneme dedim ki “kadın gel de saçımı boyayalım, dibim geldi.” hemen bir çırpıda saçımı boyadık. sonra duş almacalar. baya aklımı toparladım bence bunlarla. 
kahvaltı: sevdiğim -  enerji yükselticim
orkide: doğaya olan bağım
kütüphane: kişisel gelişim yolum
ingilizce: hedef koymam gereken konum
muzlu kek: ürettiğim doğal besinim
saç boyası: bakımım
pazartesi
kendime moral olsun diye arabayla gitmeye niyetlendim bir gece öncesinde. sabahına tabi ki zorla, yataktan kendimi sökmem gerekti. sabah kahvaltımda kekim var diye italyan kahvesi yaptım kendime. bir nebze bu kahveye uyandım. termosa koydum, doğruca işe. başladık bir hışım, toplantılar, mailler, stok aşımı, çıkan gemiler, yapılacak işler... derken öğle sporu pilatesle karın çalıştık. derken masamda peynirli roka salatası ve poaça. bir bakmışım ki kafamda SPKI’den arkadaşlar. “çekim yapıcaz, portre hem de! gel şöyle seni koridora alalım.” ık mık, tamam. flaşlar patlıyor. tamamdır. derken çıkış saati ve arabaya atlayıp doğruca ev bakmaya, idealtepe’ye. 2-3 emlakçı, sokak araları derken 1 tane aklıma yatan ev buldum. güzelli. sonra da kartal’da ingilizce kursuna uğramak var aklımda. kursa gittim baya indirim yaptırıp kendime özel dersli bir 48 saat armağan ettim. zihnim açık olsun. kalp.
görüldüğü üzere hızlı geçen bir çalışma günü pazartesinde ve dinginlikle kendi iç savaşımla geçen gün pazarda. pazartesi’de his yok. pazarda ise yaşanmışlık var. ikisinde de zor uyanma, gün içinde düşük yaşam sevinci. günlük hedef mi koymalı acaba insan daha mutlu olur diye düşünmeden edemiyorum. bu yazıya başlama amacım iki günümün çok verimli geçtiğini anlatmaktı. aslında verimliler de kendi içlerinde çok farklılar. ev bakmak; fotoğraftakiler gibi değil maalesef. emlakçılar; hele ki iş çıkışında gidince pek odaklanmıyorlar sana. daha geniş bir vakitte gelin diyorlar. be hıyar bunun için çıktım ya işten geldim buraya, ne içindi ya! maça mı yetişecekti artık gençler orasını anlamadım. ingilizce; akşam pazarlığı yaptım nette 3.000TL özel derse para çıkacak cebimden, düşündüğümde bayağıymış ama ben artık bunu hakettim. daha önce özel ders almadım. grup dersleri falan zaman kaybı. şimdi birebir. istediğim saatlerde. özgürüm. kendimi zayıf hissettiğim bu konuda kendime bu güzelliği yapmış olmaktan gurur duyuyorum. geliştirmek istediğim, kendimle savaş verdiğim bir konuydu bu. hani bazıları zayıflayamaz ya 5 senedir. bende ki de o kadar yılan hikayesi olmasa da, başındaydı o hikayenin. ingilizce dendiğinde birçok insandan akıcı konuşmam var ama %40′ı beynimin kilitli. egolu. eleştirili. şimdi ilk adımı attım. gerisi emeklerim ve konuya odaklanmam karşılığında gelecek, inanıyorum.üzerimden bu yükü nasıl kaldırdığımı izleyip göreceğiz. teşekkürler yöneticim. iyi ki bu konuda açık olduk ve gazladınız beni. merci. herkese her konusu için ilk adımı atacak güç diliyorum.
bir türlü başlayamadığınız konulara gelsin,
youtube
1 note · View note
dooolliinnaa-blog · 7 years
Link
KARA SAÇ AK DEFTERLE  GELDİN AK SAÇ KARA DEFTERLE GİDİYON
2 notes · View notes