Tumgik
#erkek çocuğu
resimlerin-dili · 7 months
Text
Tumblr media
116 notes · View notes
fuckingtomboyy · 2 years
Text
Kendi düşüncelerimi ifade etmek istiyorum ve uzun bir yazı olabilir!
Benim annem çok çabuk sinirlenen biri ve bu özelliği bana da geçti. Babam çok çabuk sinirlenmez ama sinirlendimi tam sinirlenir.
Bende de böyle olduğu için krizler geçiririm. Bağırır, çağırırım. Bundan dolayıda korktuğum bir şey var. Kendi sağlığım için değilde gelecekteki çocuğum için...
Bebekleri, çocukları severim ve hep kaynaşırım onlarla fakat çocuk oldukları için ilgiye muhtaçlar ben çocuğuma ilgi veririm onun sıkıntılarını dinlerim ama illaki birşey isteyecek ve hayır desemde diretecek biliyorum ve çok israr ederse sinirlenicem bağırıcam, çağırıcam ister istemez yapıcam. Onun saf, küçük kalbini kıracağım elbette affeder diye düşünüyorum. -çünkü kendimden biliyorum-
Tek korkum sinirlenmem değil çocuğum büyüyecek elbette onunla birlikte sıkıntıları artacak ve bana ya da babasına söylemeyecek eğer ki ben bunu anlamazsam korkusu.
Anne olursam çocuğuma o kadar iyi bakıcam ki her kararına saygı duyucam ama anne olmak istemiyorum onu üzmek, kalbini kırmak istemiyorum.
Buraya kadar okuduysan Teşekkür ederim 💜
6 notes · View notes
madelineimyourlight · 9 months
Text
Aynı evde büyümek ama aynı şartlarla büyümemek.
16 notes · View notes
hazannuma · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media
Girdiği alanlardan çıkamıyorsa, kesinlikle efor sarfetmiyor, kılını dahi kıpırdatmıyor çıkmak için Bağırarak yardım çağırıyor, çıkınca da sırıtıyor 😁😁
9 notes · View notes
Text
Bir erkek çocuğunu kız çocuğundan üstün kılan özelik neydi? Cinsiyeti? Yaş sıralaması? Peki bir erkek çocuğunun sebep ne olursa olsun bir kız çocuğundan üstün olması ne kadar doğru? Ne yazık ki toplumumuzda kalıplaşmış bir düşünce bir gelenek olan "Erkek mutlu olsun da kızın gönlü alınır bir şekilde" algısı binlerce kız çocuğunun sevgisiz kimsesiz hissederek büyümesine sebep oluyor. Ve böylece aşırı içine kapanık kız çocukları aşırı aitlik, sadece ben kavramıyla büyüyen erkek çocukları yetişiyor. Hal böyle olunca da kız çocuklarından bir şey olmaz algısı adı altında zorla ya da psikolojik baskı sonucunda aileden kurtulmak için ilk sevgi gördükleri erkekle evlenip hayattan her hangi bir beklentileri olmadan namuslu, akıllı kadın sıfatları ile yaşayıp ölüyorlar. Erkek çocukları ise nasıl olsa ailem yanımda diyerek her konuda özgürlüklerini sonuna kadar kullanıyorlar hatta bazen öylesine çok kullanıyorlar ki başkaları bile bundan etkileniyor. uzun lafın kısası cinsiyet farketmeksizin bütün çocuklarınızı sevin zira her çocuk sevilmeyi ve eşit davranılmayı hak eder....
6 notes · View notes
hasan26b · 1 year
Text
Yaş geliyor 22 öyle böyle belki 24-25 olucak. Evlenmemişsin hayat böyle devam ediyor yalnız çalışarak. Bir şeyleri adapte olarak.
İki tane çocuğum olsun isterdim o yaşta sevip kucaklamak isterdim. Bakabilmek onların eksiklerini karışlamak onlara arkadaş olmak isterdim.
Bir erkek bir kızım olsun isterdim. Kızımla alışverişe gitmek isterdim saçlarını taramak ipe boncuk dizip küpe bileklik yapmak isterdim. Bazen koşup onlar ile çocukluğumu yaşamak isterdim okumaya yazmayı öğretmek isterdim.
Oğlum ile maçlara gitmek araba araştırmak isterdim. Sıkıntılarımı ona anlatmak gençliğimi ona anlatmak isterdim. Bazen durduk yere ikisine de sarılmak isterdim. Uyuyunca üstlerini örtmek saçlarını okşamak. Ne bileyim öyle şeyler isterdim. Daha yirmi iki kim bilir belki ama fazla ümidim yok daha sevdiğimi bulamamışken..
3 notes · View notes
ahbeazra · 2 months
Text
bu aralar da sürekli 14-15 yaşındaki çocukların öğretmenleri tarafından istismar edildiğine dair haberler okuyorum kanım donuyor
0 notes
iyigecelerdeniz · 4 months
Text
Erkek Çocuğunun Enkazı.
Toplumsal algılar vardır, bunların en yaygını erkek ve kadınlar için olanlardır. En az konuşulan erkeklerin üzerine giden algılardır. Erkekler oldukça sade yaşam tarzlarına rağmen kompleks bir yapıya sahipleridir. Her şey oldukça kolay gözükür onlar için dışardan, bir de içlerinde yaşadıkları fırtına vardır. Her zaman mental olarak baskılanan taraf olarak erkekler çoğu zaman büyümemiş varlıklar olarak çıkar karşımıza, sebebi ise toplum. Onları yeterince “güç” olarak büyütmüş olsa da ruhen büyütmemiştir. Ne kadar dile getirilmese bile onların doğasında çoğu zaman narinlik “bir hata, bir yanlış ve olmaması gereken” olarak algılanır, halbuki buna en çok ihtiyaç duyan cinsiyet de erkektir. Kadın, doğası gereği bunu fazlasıyla yaşıyabiliyor fakat erkek şanslıysa sadece bunun belli bir kısmına ulaşabiliyor. Erkek olup duygu beslemek ayıp olarak algılanıyor, halbuki neden? Güçlü olan yıkılamaz mı? Yorulamaz mı? Deniz gibi bir kayboluşa sahip olamaz mı? Onca yükün altında derinliğe boğulamaz mı? Kırılan sadece bir adam olmuyor onun içinde yaşayan o minicik erkek çocuğu da kırılıyor, azıcık bir sevgiyle hemen “çocuklaşan” erkekler vardır. Çocuklaşan onların o güçlü dirençli bedeni değil, içindeki o yaralı çocuk, hak eden her adam, ölmeden önce çiçek almayı hak ediyor, iltifat duymayı hak ediyor, duyguları olunca dinlenmeyi hak ediyor, üzülünce ağlicak bir omuzu hak ediyor, her yaptığı için “erkek adama yakışır mı?” denilmeden özgürce hareket etmeyi hak ediyor, bir şey yapmadan karşılıksız sevgi görmeyi hak ediyor, oynamayı hak ediyor, gülmeyi hak ediyor, yorulduğunda “bana lütfen yardım et” dediğinde bir güler yüzü hak ediyor. Erkekler zor varlıklardır ama insanlardır. Birazcık sevgiyle sana kalbini açan erkek çocuğu onun için çaba verdiğinde senin için dünyaları verecek kapasiteye gelebiliyor, çoğu erkek çoğu şeyi dile getirmez ama içtenlikle ister. “Kötü” erkek yok mu? Elbette. Her cinsiyette olduğu gibi. Ama pire için yorgan yakılır mı? Sevin, sevilin, kalbinizi bir yapın. Birini bile o boğulmak üzere olduğu denizden kurtardığınız an bir erkeğin içindeki o enkazı kaldırıyorsunuz, sizden bunu istemezler ama yapın, hak ediyorlar…
İyi geceler Deniz’im.
195 notes · View notes
Text
Baldızımın İlik Gibi Kızını Siktim! (Kerem 38 Y., Edirne)
Eylül ayının ikinci haftasıydı, geçici görev için Tekirdağ'a gönderilmiştim. Bunu biraz da ben istemiştim, çünkü orada üniversite okuyan (baldızımın kızı) Çilem vardı. Hem bir büyüğü olarak onu kontrol edecektim, hemde işimi yapacaktım. Arabamla Pazar akşamı Tekirdağ'a gittim ve anlaşmalı otelimize yerleştim. Daha önceden de orda kaldığım için, ısrarla çatı katındaki deniz manzaralı odayı istedim. Yol yorgunluğu hissetmiyordum, saat de erkendi, bizim Çilem'in öğrenci evine bir baskın yapayım dedim. Arabaya atladım ve Çilem'in evinin önüne geldim.
Seslerden anlaşıldığına göre içeride bir hengamedir kopuyordu. Kızlardan biri avaz avaz bağırıyor, bir erkek sesi de cevap vermeye çalışıyordu. Dışarda beklemeye başladım. Ve birazdan, ince uzun bir genç hışımla evden ayrıldı, peşinden de bir kız koşarak gitti. Ve evdedi hengame de sona erdi.
Arabadan çıkıp zile bastım. İçeriden ağlama sesi geliyordu. "Kim O?" dedi ağlayan ses. Çilem'in eniştesi olduğumu söylediğimde kapı açıldı. Yeğenimin ev arkadaşı Leyla'nın ağlamaktan şişmiş gözlerini görünce içim parçalandı. Oysaki 20 gün önce bizim yazlığa geldiklerinde ne kadar neşeliydi. Az önceki bağrışmayı duyduğumu ve ne olduğunu sordum. Leyla ağlayarak, erkek arkadaşını bir başka kızla kendi yatağında yakaladığını, oysa onu sevdiğini falan söyledi. Leyla'yı teselli ettim, kendisinin daha çok genç olduğundan, yarın birgün o çocuğu unutup başkasını bulabileceğinden bahsettim. Leyla halen erkek arkadaşına küfürler savururken, Çilem ve arkadaşları geldi. Tabii onlar da merakla ne olduğunu sordular. Leyla konuyu bir posta da onlara anlatırken, Çilem boynuma sarıldı ve "Canım eniştem!" diye koca bir öpücük kondurdu yanağıma. Ben de onu öpmek isterken yüzünü çevirdi ve kazayla tam dudağının yanından öptüm. Bu küçük kazaya Çilem gülümserken, doğrusu ben biraz utandım. Çükü Çilem kendi çocuğum gibiydi.
Akşam yemek yeyip yemediklerini sordum. Leyla yememişti, Çilem ve Tuğba ise birşeyler atıştırmışlar. Onlara, "Hadi hep beraber çıkıyoruz!" dedim. Benim arabya atladık hep birlikte ve otelin restoranına gittik. Izgara et söyledik. Kızlara, "Ne içersiniz?" dediğimde, Çilem ve Leyla bira istedi. Tuğba ve ben, pek alkol almadığımızdan, önce kola söyledik, ama Leyla ve Çilem'e yarenlik etmek için bizler de bira istedik. Hem manzaranın hemde deniz havasından olacak, bayağı bir içtik. Hesap kaçtı bir tarafımıza diye düşünüyordum. Garson Şeref'i kenara çektim, eline iyi bir bahşiş toka edip, hesaba tenzilat yapmasını ve kızların daha çabuk kelle olması için biralarına votka koymasını söyledim. Başka türlü hesabın altından kalkamayacaktım çünkü. Şeref elinden geleni yapacağını söyledi...
Saat gece 02:00 oluyordu. Çilem ve Tuğba uyukluyor, Leyla ise bana, karşısına ne kadar fırsat çıktığını, ama sevgilisini aldatmayı asla düşünmediği konusundaki resitalinin 35. baskısını yapmaktaydı. Bir ara bana kendini pek iyi hissetmediğini söyledi. Açıkçası ben de pek iyi durumda değildim. Daha önceden böyle birşeyi tahmin edemediğim için yine de kendimi tebrik ettim. Şeref'e bir işaret çakıp hesabı istedim. Hesap pusulası (indirimli) geldi. Şeref'e, "OK, odamın hesabına ekle, yarın görüşürüz!" dedim. Leyla ile birlikte, Tuğba ve Çilemin koluna girerek, yukarıya odama çıktık. Daha sonra kızlar için bir oda daha tutmak için aşağı indim. Resepsyonist Metin abi, bana, "Senin yan oda bu akşam boşaldı, o yüzden başkasına vermeyeceğim, eğer ihtiyacınız varsa o odayı ücret vermeden kullanabilirsiniz!" dedi. Ona teşekkür edip anahtarı aldım ve yukarıya çıktım.
Kızların üçü de alkolün ve sıcağın etkisiyle sızmıştı. Yan odayı bir kolaçan ettim. Odayı tutanlar birkaç saat uzanıp çıkmak zorunda kalmışlar galiba, çünkü ne banyo havluları kullanılmış, nede yatak bozulmuştu. İçinde birkaç izmarit bulunan bir kültablasından başka kirli bir şey yoktu odada.
Önce Tuğba'yı, sonra da Leyla'yı yan odaya götürdüm. Tuğba'nın kemerini ve pantolonunun düğmelerini çözdüm, pantolonunu sıyırdım, gayet kolay çıkmıştı. Ben Tuğba ile ilgilenirken, Leyla'nın üzerine kusmuş olduğunu farkettim. Onun da üzerindekileri çıkartmaya başladım. Önce kotunu, sonra da bluzunu çıkardım. Leyla'yı bikini ile defalarca gördüğüm için bu manzarayı yadırgamamıştım, fakat yinede tahrik olmadığımı söyleyemem. Bir koşu odama gidip benim temiz tişörtlerden birini aldım geldim. Üzerine tişörtü giydirirken parfümü ile kendimden geçtim ve boynuna masum bir öpücük kondurdum. Kızların odaları ile benim oda arasında balkondan geçiş olduğu için, odalarının kapısını içeriden kilitleyip, balkondan kendi odama geçtim.
Çilem kendi kusmuğu içinde uyuyordu. Önce askılı badisini, sonra da leş olmuş kotunu çıkarttım. Külot sütyen kalmıştı, ama halen saçında, kolunda ve sütyeninde kusmuk vardı. Yatağın üzerindeki battaniye kusmuktan kullanılacak gibi değildi zaten. Battaniyeyi balkona attım. Çilem'i kucaklayıp, banyoya götürdüm, küvete yatırdım, üzerine ılık suyu tutmaya başladım. Biraz kendine gelir gibi oldu. Yıkanması gerektiğini, bu şekilde yatamayacağını anlattım. "Ok!" dedi. O yıkanırken ben banyodan çıktım, odaya geçtim. Birkaç dakika sonra havlu istedi. Havluyla birlikte, benim çamaşırlarımdan bir boxer ve tişört verdim. Sonra tekrar odaya geçtim, dolaptan yedek battaniyeyi üzerime alıp, ışığı söndürdüm ve yatağa girdim.
Birazdan Çilem, kurulanmış, benim boxer ve tişörtü giymiş halde geldi. Aslında halen ayılamamıştı, ama en azından temizlenmişti. Benim normalde yatarken iç çamaşır giymek gibi bir adetim yoktur, ama Çilem yanımdayken o halde yatamazdım. Çilem geldiğinde dikkat ettim, ıslanmış sütyenini ve külodunu çıkarmış, sadece benim verdiklerimi giymişti. Geldi ve yatağa süzüldü. Konuşamıyordu, hemen uykuya daldı. Bense bir süre daha uyumamıştım, su içmek için kalktım. Yatağa tekrar girerken Çilem döndü ve bacağıma sarıldı. Ayağımın üzeri tam amına geliyordu, verdiğim boxer bol geldiği için, ayağım amının dudaklarına da değiyordu. Çok tahrik olmuştum. Ayağımı oynattıkça Çilem de hareketlenmeye başladı. Amını benim ayağıma sürttükçe, benim ufaklık artık ufaklık mufaklık kavramını geçmiş, azmanlık mertebesine gelmişti.
Biraz daha aşağıya doğru kaydım ki, ayağımın yerini kasığım ve yarağım aldı. Birazdan Çilem'de hareketlenme tekrar başladı, ama bu sefer benim yarrak Çilemin amına badana çekiyordu. Dayanacak gücüm kalmamıştı, göğüslerini tişörtün üstünden hafiften okşamaya başladım. Çilem uyuduğu için, normal şartlarda biraz sürtündükten sonra uykuya devam etmesi gerekirken, durmuyor ha bire kerkiniyordu. En sonunda durdu. Orgazm olmuştu. Olaydan çok zevk aldığı amından akan sıvılardan belliydi. Ben de durdum, ama ben daha boşalmamıştım. Onu dudaklarından öpmek istiyordum. O ise, sanki (Memelerim ve amımla oynamana izin veriyorum ya, dudaklarımda ne işin var?) der gibi, dudaklarını kaçırıyor, bir türlü öptürmüyordu. Doğrusu biraz sinirlenmiştim.
Kalktım ve balkona çıktım. Balkonda bir sigara yakacakken, yan odadan (kızların odasından) gelen sesler dikkatimi çekmişti, balkondan hemen onların odaya daldım. Hava aydınlanıyordu ve içerisi alaca karanlıktı. Tuğba sağa sola dönerek yatıyordu, herhalde uyuyordu, yine de tam emin değildim. Ama Leyla yatakta yoktu. Banyoya baktığımda Leyla'yı orada yerde yatar buldum. Sanırım tuvalete gitmek istemiş, ama düşmüştü. Hemen kaldırdım. Yerler ıslak ve kaygandı. Yavaş yavaş yürüyerek balkona çıktık. Temiz hava iyi gelecekti. Leyla balkon demirine yaslanmıştı, ama halen kendine gelemiyordu ve düşecek gibi duruyordu. Arkasından sarıldığımda yarağım çıplak tenine değdi, altında külotu yoktu. İşemek için banyoya giderken çıkarmış olmalıydı. Çok kötü tahrik olmuştum, ama ileri gitmedim, Leyla'yı tekrar odalarına götürdüm ve yatağa yatırdım. Bacaklarını öyle bir ayırmıştı ki, bu sefer dayanamadım ve cillop gibi amına bir dil attım. Leyla hiç tepki vermedi, ama ben Tuğba'nın uyanmasından çekindiğim için, üstünü örtüp odama gittim. Çilemin yanına yattım, uyudum...
Uyandığımda yarağım şişmiş, kasıklarımın ağrısından kıvranıyordum. Çilem ise bacağını ve kolunu üzerime atmış, bütün ağırlığını bana vermişti. Dizimi yukarı kaldırdığımda yine benim yarrak Çilem'in amına değiyordu. Azıcık sürtünsem boşalacaktım. Öyle de yapmaya karar verdim ve sürtünmeye başladım. Biraz da o kıpırdadı. Tam icraat başlayacaktı ki, Çilem yatakta doğruldu. Ne olduğunu anlamadım, benim yarrağı tuttu, beni halen uyuyor sanıyordu galiba, yarağımı öptü ve banyoya gitti. Fırsatı kaçırmıştım, peşinden banyoya gitmek istedim, ama nedense yapamadım. Yatakta kendi kendime kızıyordum...
Çilem banyodan gelip yanıma oturduğunda, ben yatakta doğruldum. Yine kirlilerini giymişti. Bana, "Uyandırdım mı?" dedi. "Yok şimdi uyanmadım." deyince, utancından alt dudağını ısırmaya başladı. Güldüm. Akşam olanları sordu, kısaca anlattım. Şimdi duş alma sırası bana gelmişti. Ben yataktan kalkmış, duşa giderken, gözünün ucuyla benim alete bakıyordu. Ona kasıklarımın çok ağrıdığını söyledim. Güldü, konuşmadı. Banyodan çıktığımda, "Acıktım!" dedim. Onun da içi kıyılmıştı. Kızların yan odada olduğunu söylediğimde, hemen koştu, onları da uyandırdı. Kahvaltı edecektik, ama otelde öğlen yemeği servisi başlamıştı bile. Kızlara sordum, "Evde çayınız var mıydı? Ben çaysız kahvaltı yapamam!" dedim. "Var!" dediler. Otelden ayrıldık.
Eve giderken, marketten peynir, zeytin, salam, yumurta, domates, salatalık falan aldım ve kızların evine geldik. Öğrenci evlerini çok iyi bilirim, bir dolap vardır ve içindekiler bozuktur, bir şey yememek gerekir. Kızlar aldığım malzemelerle kahvaltı hazırlamaya girişti, ben de evi dolaştım. Kahvaltıda, Leyla, "Deniz kenarındayız, ama daha denize giremedik!" dedi. Ben hemen, "Bu gün denize gidelim ozaman!" dedim. Tuğba, "Benim erkek arkadaşım gelecek, olmaz!" dedi. Tuğba'ya, "OK! Sizi evde yalnız bırakalım mı?" dedim. Güldü, evet anlamında kafa salladı. Karar verilmişti, denize gidilecekti. Kızlar iki yıldır o evde bir aradaydılar ve gidilecek hiçbir yeri bilmiyorlardı.
Hazırlandılar, atladık arabama, Uzunçiflik tarafına doğru yol aldık. Bu çevreyi biraz biliyordum, ağaçlı ve kıraç bölümler arasında küçük gizli plajlar vardı. Bunlardan birine saptık. Hem hafta içi, hem de Eylül ayında olduğumuzdan çok tenhalaşmıştı her yer. Gözümüzün görebildiği yerde kimsecikler yoktu. İyice yayıldık bir gölgeliğe. Mübarek güneş, Temmuz güneşi gibi yakıyordu. Çilem tişört ve şortunu fora etti, Leyla da çarçabuk üstündekileri çıkardı, denize koştular. Ben daha duba gibi sahilde bekliyordum. Ben pantolonumu çıkarana kadar, ikisi de suya dalmıştı bile.
Yiyecekleri ve biraları gölgeye sakladım, soyunup peşlerine takıldım. Ben tam suya girecekken çıktılar, "Hadi güneşlenelim!" dediler. "Haydaaa!" diye kızdım onlara. Ama su soğuk gelmişti onlara, güneşte yatmak içlerini ısıtacaktı. Ben de geri döndüm onlarla birlikte. Kurulandılar, hasırlarını serdiler ve güneşin altında yattılar. Saat 15:30 falan olmuştu, sandviçleri biralarla yuvarladık. Onlara, "Bakın güneşte fazla durmayın, kötü çarpılırsınız!" dedim, ama dinleyen kim?
Benim arabanın bagajında her zaman, dalma gözlüğü, palet ve zıpkın bulundururum. Benimkisi özel merak işte, dalmayı seviyorum, kısmetim varsa iyi balık avlarım. Bagajdan malzemeleri alıp denize girdim. Denize girdiğimiz yerin etrafında kayalık alanlar olduğundan iyi balık vardı. 2 adet Karagöz, 2 adet de Kefal vurdum. Sahile çıktığımda, kızlar güneşte uyuyordu. Üstlerine su damlattım, aldırış eden olmadı. Güneş kremi döktüm, yine hareket yok. Çilem'in üzerindeki kremi elimle yaydırmaya başladım. Bikinisinin üstünü çözdüm, bütün sırtını kremledim, halen kalkmıyordu. Boynunu, omuzlarını, belini bolca güneş kremi ile sıvadım. Sıra bacaklara gelmişti, bu sefer tacizlerime 'Dur!' diyeceğini düşünüyordum, ama demedi...
Ayak bileklerinden başlayıp yukarı doğru masaj yaparak çıktım. Kalçalar iki posta kremlendi. Elim bacaklarının birleşme yerine geldiğinde, poposunu biraz daha yukarı kaldırdı. Bu, 'Devam et!' dercesine bir işaretti. Leyla'yı kontrol etmek amacıyla baktım, yüzü öbür tarafa dönük uyuyordu. Elimi Çilem'in bikinisinin içine sokup, poposunun yanaklarını yoğura yoğura kremledim. Başparmağımla götünün deliğine masaj yaparken, Çilem poposunu biraz daha kaldırıyordu. Bikinisinin amına gelen kısmı ise çoktan ıslanmıştı. Çok tahrik olmuştum, yarağım patlamak üzereydi. Çilem'in kulağına eğilip, "Devamı akşama, hadi şimdi denize girelim!" diye fısıldadım.
Çilem'le kalktık, denize girdik. Serin suya girince biraz olsun rahatlamıştım. Ama orada da pek sakin duramadık, Çilem'le elleşmelerimiz, oynaşmalarımız devam etti. En sonunda Çilem bacaklarını belime doladı. Ve tam kucağıma yerleştiği esnada bir ses duyduk, "Napıyorsunuz bakiim siz?" diye. Leyla ödümüzü koparmıştı, ikimiz de bir yana attık kendimizi suyun içinde. Çilem, "Gidelim artık, akşam oluyor!" dedi. Oysa benim planımda geceyi burada geçirmek vardı. Leyla güneşte uyuduğundan başı ağrımıştı ve eve gidip uyumak istiyordu. Mecburen toparlandık ve yola çıktık. Leyla'yı eve bırakıp, Çilem de otelde duş almak daha kolay olacak diye, evden üzerine giymek için birkaç parça giysi aldı ve otele döndük.
Otele vardığımızda anahtarı alıp yukarıya çıktık. Odanın kapısına varana kadar ikimiz de sakin ve usluyduk. Ama içeriye girip te kapıyı kilitler kilitlemez, dudaklarımız birbirine yapıştı, hoyratça birbirimizin vücudunu okşamaya başladık. Yarağım kazık gibi olmuştu. Çilem benim pantolonumu indirirken, ben de onun şortunun arkasından elimi içeri sokmuş, götünü amını kurcalıyordum. Şıpır şıpır olmuştu amı yine. O zevk sularını kana kana içmek, kafamı amına gömüp, bütün geceyi o şekilde geçirmek istiyordum. Çilem bu arada özgürlüğüne kavuşturduğu yarağımı ağzına alarak, büyük bir ustalıkla yalayıp emmeye başladı. Boş durmak istemiyordum, Çilem'i ayağa kaldırdım, ikimizi de çırılçıplak soyup, yatağa geçtik, 69 olduk. Birbirimize uzun süre oral yaptık, defalarca birbirimizin ağzına yüzüne patladık. Duş alıp tekrar yatağa geçiyorduk. En son sefer dudaklarımız birleştiğinde, ikimiz de yorgunluktan geberiyorduk. Çilem öpüşürken uyuya kaldı. Ben bir süre daha uyanık kaldım, Çilem'i uyurken izledim. Sonra ben de uyumuşum...
Gözlerimizi açtığımızda sabah ezanı okunuyordu. Tekrar öpüşmeye başladık, herşey yeniden başlıyordu. Ama bu sefer uykumuzu aldığımızdan, ikimiz de dinlenmiştik. Artık Çilem'i sikmek istiyordum. Yarrağım amına badana yaparken, Çilem, "Ben daha kızım!" dediğinde, Zonkkk oldum, "Nasıl yani, bakire misin halen?" diye sordum. Şaşırmıştım, bu kadar porfesyonelce yarak yalayan bir kız nasıl bakire olabilir diye. Çilem, anlattığına göre, okuldan bir çocukla (geçen aya kadar) çıkmış ve sonunda ayrılmışlar. Fakat ilişkileri süresince oral seksten öteye gitmemişler. Kızlığına elletmediğini, hatta arkadan bile yaptırmadığını söyledi. İnanmak istemiyordum, çünkü artık onu sikmek için sabırsızlanıyordum, ama bakire olması işime de gelmiyordu açıkçası.
Moralimin bozulduğunu gören Çilem, dudaklarıma bir öpücük kondurdu, "Fakat şimdi istiyorum, neremden istiyorsan yapabilirsin aşkım!" diyerek bacaklarını ayırdı. Aslında onu amından sikmeyi çok istiyordum, ama o an için kızlığını bozup bozmamakta kararsızdım. Onun için, "Dön arkanı ve domal!" dedim. Çilem götten sikeceğimi anladı ve banyodan şampuan şişesini getirip uzattı, sonra domaldı. Götünün deliğini önce biraz dilledim, sonra şampuan sürüp, bir parmağımı sokup parmakladım bir süre. Gerçekten de götten sikilmediği belli oluyordu, çok dardı göt deliği. Canını yakmamaya çalışarak, ikinci parmağımı da sokup, göt deliğini esnetip, biraz alıştırdım. Bu arada öteki elimle de sürekli klitorisini okşuyordum...
Şimdi iki parmağımı götüne rahat rahat sokup çıkarıyordum. Amını okşayan elime ise amının suları gelmeye başladığında, Çilem inleyerek, "Sik beni enişte, yarağını sok, hadi!" diye yalvarmaya başladı. Parmaklarımı götünden çıkarıp, yarağımın başına da şampuan sürüp ve arkasına yanaştım. Çilem kafasını yastığa bastırmış ve götünü havaya dikmişti. Bir elimle götünün yanaklarını ayırıp, öbür elimle yarağımın başını göt deline yasladım ve bastırmaya başladım. Yarağımın başı 'Plöp!' diye girdiğinde, Çilem çığlık atmamak için yastığı ısırıyordu. Yarrağımın başı girmişti, kalanını da sokmak için biraz bastırdığımda, Çilem elini arkaya atıp, göbeğimden ittirerek, "Dur enişte! Çıkart, çok acıyor!" dedi. Canını yakmak istemediğim için çıkardım.
Çilem döndü ve "Bu böyle olmayacak enişte, ben yapayım, uzan sen!" dedi. "Tamam!" deyip, sırtüstü uzandım. Çilem götünün deliğine ve yarağımın başına biraz daha şampuan sürüp, Alaturka tuvalete çişini yaparmış gibi yarağımın üstüne çöktü. Eliyle yarağımı tutup, göt deliğinin ağzına denk getirdi ve yavaş yavaş üstüne oturmaya başladı. Acıdan dudaklarını ısırsa da, bu şekilde daha kolay alıyordu götüne. Yarrağımın milim milim götüne girişini seyrediyordum. Sonunda ıhılaya ıhılaya yarrağımı köküne kadar götünün içine almış ve oturup kalmıştı öylece. Halen acı duyduğu yüzünden belli oluyordu. Ben yarağımı alttan oynatacak gibi olduğumda, "Ahhh! Kımıldama ne olursun enişte!" diyordu.
Çilem bir süre daha hareketsiz oturduktan sonra kendiliğinden götünü hafif hafif oynatmaya başladı. Götünü birkaç santim kaldırıyor, sonra tekrar yavaşça oturuyordu. Her seferinde biraz daha, biraz daha derken, belli bir süre sonra artık yarağımın başı görünecek kadar götünü yükseltiyor ve yeniden oturuyordu. Dudaklarını ısırışından, hem acıyı, hem zevki aynı anda yaşadığı belli oluyordu. Elimi amına atıp klitorisini okşamaya başlayınca, Çilem oturup kalkma hareketlerini hızlandırdı. Artık ellerini arkaya atmış, ayak bileklerimden tutunarak, hem inliyor, hem de götüyle yarağımı deli gibi sikiyordu. O kadar hızlı oturup kalkıyordu ki, her seferinde götü kasıklarıma vurduğunda, taşaklarım inanılmaz ağrıyordu.
Fakat bu fazla sürmedi, Çilem, "Geliyorum enişteee!" diye bağırıp, kasılmaya, titremeye başladı. Benim durumum da ondan farklı değildi, ben de uzun bir 'Ohhh!' çekerek götüne fışkırmaya başladım. Çilem kendini öne atarak, göğüslerini göğsüme yapıştırdı ve dudaklarıma yumuldu. Yarrağım götündeyken öpüşmeye, deli gibi birbirimizin dudaklarını kemirmeye başladık. İkimiz de nefes nefeseydik. Bu pozisyonda bir süre kalıp soluklandık. Çilem yarrağımın üstünden kalktığında, götünden çıkan osurukla birlikte döller taşaklarıma püskürdü. Çilem osurduğu için utanmıştı, mahçup bir şekilde elini götüne tutarak banyoya gitti. Ben de arkasından gittim, birlikte duş aldık.
Banyodan çıktığımızda Çilem'e, "Biraz daha uyuyalım!" dedim. Birbirimize sarılıp uyuduk. Sabah birlikte otelin restoranında kahvaltı ettikten sonra Çilem'i okuluna bırakıp, ben de işime gittim. Daha 2 hafta orada olacağım için çok sevinçliydim :)
[Kerem]
188 notes · View notes
resimlerin-dili · 7 months
Text
Tumblr media
83 notes · View notes
sezginer35 · 4 months
Text
Tumblr media
Farkhunda
27 yaşında bir Afgan kadınıydı. İlahiyat Fakultesi mezunuydu..Öğretmen olmaya hazırlanıyordu..
19 Mart 2015 tarihinde bir caminin önünde muska satan bir molla ile tartışmasının bedelini bir grup öfkeli erkek tarafından linç edilerek ödedi. Taşlar ve sopalarla feci şekilde dövüldü, yerlerde sürüklendi, bir çatıdan aşağı atıldı, arabayla çiğnendi ve benzinle yakılarak can verdi! Üstelik o insansıların arasında bütün bu vahşetin her saniyesini videoya çekenler vardı, ibreti âlem için bütün dünya görsün ve korksun diye. İslam’a yönelik her eleştirinin yakıp kavurucu bir öfke ile karşılık bulacağını, buna cüret edenlerin sonunun ne olacağını herkes bilsin diye… Yüreği yetenler internette bulup izleyebilir.. Peki, ne yapmıştı Farkhunda? O, bir molladan kötülükleri kovmak için muska satın alan kadınları bunlara para vermeyin, bunların İslam’da yeri yoktur diye uyarmıştı sadece. Çocuğu olmayan, hastalıklarından kurtulmak isteyen zavallı insanların kâğıt parçalarından medet ummasını doğru bulmuyordu. Bunu gidip o caminin önünde o din satıcısıyla tartışma cesaretini göstermişti Farkhunda. Bedelini canıyla ödeyeceği o karşı duruşu sergilemişti. Kesesini doldurmak için küçük kâğıt parçalarına dua yazıp insanlara hap gibi din satan o mollanın bir kadının cüreti karşısında afallayıp “Kuran yaktı bu kadın” iftirasıyla ortalığı velveleye vereceğini ve bunun sonucunda oraya toplanan bir grup hayvansı tarafından vahşice linç edileceğini bilebilir miydi? “Ben bir Müslüman’ım ve Müslümanlar Kuran yakmaz” diye feryat etti ama dinletemedi. Vahşeti durdurmak için çevredeki polislerden yardım isteyen birkaç doğru düzgün insanın aldığı cevap ise, boş verin bu da İslam düşmanlarında ibret olsun şeklindeydi. O öldürülürken, bedeni paramparça edilirken öylece bekledi polisler. Sonra babasını aradılar. Gel, kızın bir ‘günah’ işledi al götür dediler. Öyle ya, bir din satıcısın sahtekârlığını yüzüne vurmaktan daha büyük bir ‘günah’ olabilir miydi? Hakkında bir sürü palavra uydurdular. Akli dengesi bozuk bir kadın Kuran yaktı dediler. Alttaki görüntüler beynime kazıldı ve çıkmıyor.
Alıntı...
80 notes · View notes
nebez · 5 months
Text
Kaşını alırsın top, almazsan martı derler. Kilolu olursun ayı, zayıf olursun “ay o ne öyle kürdan gibi dar omuzlu” derler. romantik olursun gevşek, olmazsın odun derler. samimi davranırsan yavşak, mesafeli davranırsın ilgisiz, soğuk derler.
Sakallarını kezmezsin “DAİŞ militanı” sakallarını kesersin “erkeğin makyajı sakaldır ya” derler. ders çalışırsın “inek süt çocuğu”, çalışmazsan “serseri” derler. birini seversin “ev, araba, en az 100000 tl maaşın olacak”, sevmezsin, “acaba ibne mi?” derler. çirkinsen laf atıyor yavşıyor olursun, yakışıklı zenginsen çapkın olursun.
Yakışıklıysan “kesin fırlama” çirkinsen “işine baksın tipsiz” derler. Çok seversen sevilmezsin, sevmezsin şerefsiz derler. Peşinden koşarsın “köpek gibi peşimi bırakmıyor” peşinden koşmazsın “köpeğe kemik atmadım ya ondan gelmiyor” derler.
Kıllı olursan “maymun” olmazsın “ibne” derler. kas yaparsın “öküz, hayvan” yapamazsın “şuna bak kibrit gibi” derler.
6284 ile bir anda evsiz kalabilir, başka bir erkekle yakaladığın kadına bile ömür boyu tazminat ödeyebilirsin.
Kısacası; erkek olmak zordur lan bu ülkede.
Tumblr media
124 notes · View notes
benimdunyamlove · 1 month
Text
Aşk tesadüfleri sever demiyorum...
Tumblr media
Erkekler kadınların, kadınlar erkeklerin sevmediklerini sever diyorum.
Kadınlar sevgilerini iğne oyası gibi işlemeyi sever. Erkekler iki ters bir düz geçiştirmeyi sever.
Kadınlar duygularını ifade ederken süt dökmüş kedi gibi masum olurlar. Erkekler sütü döktüğün için seni buna pişman etmeyi sever.
Kadınlar çiçeği çocuğu şiiri sever. Erkekler etliyi sütlüyü istemeden vereni sever
Kadınlar sevsin yeter der. Erkekler nefes alsın yeter der.
Kadınlar boyu boyuma huyu huyuma olsun isterler. Erkekler sandalyeye oturunca ayakları yere değsin kâfi derler.
Kadınlar azıcık aşım dertsiz başım olsun isterler. Erkekler azıcık Ayşe azıcık Fatma azıcık Hayriye olsun isterler.
Kadınlar seni sever. Erkekler seri sever.
Kadınlar romantizmi sever. Erkekler erotizmi sever.
Kadınlar çarpmayı toplamayı çoğaltmayı sever. Erkekler çıkarmayı bölmeyi eksiltmeyi sever
Kadınlar aklında olan erkeği sever. Erkekler aklını alan her kadını sever
Kadın ve erkek böyle sever ama günü gelince Allah kadını, şeytan erkeği çok sever...!
Yusuf Tandoğan
27 notes · View notes
ertan2618 · 21 days
Text
Tumblr media
ANLAYANA ÇOK ANLAMLI BİR ÖRNEK !..
KIZ ÇOCUĞU NİMETTİR – MUTLAKA OKUYUN
Kız çocuğu olunca üzülmek hele hele anneyi suçlamak çok yanlıştır. Kur’an-ı kerimde:
“Allah dilediğine kız dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem erkek hem kız çocuğu verirdilediğini de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allahtır.” buyuruldu. (Şûra 49 50)
Bir diğer Âyette Allah (Celle Celâluhü) meâlen şöyle buyurmaktadır:
“... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 216)
Peygamber Efendimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) “Kız çocuklarını hor görmeyin.” buyurdu. Hor görmek dini bilmemekten ileri gelir. Hayırlı evlad istemelidir. Hayırlı olmadıktan sonra kız veya erkek olmuş ne fark eder?
Dinimizde kadının ve kız çocuklarının fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Kızlarınızı altın ve gümüş ile süsleyin! Elbiseleri güzel olsun! İtibar kazanmaları için en güzel hediyelerle ihsanda bulunun!” [Hakim]
“Kız çocuğunu güzelce terbiye edip Allahü teâlânın verdiği nimetlerle bolluk içinde yedirir giydirirse o kız çocuğu onun için bir bereket olur Cehennemden kurtulup kolayca Cennete girmesine vesile olur.” [Taberânî]
“İki kız evladına güzel muamele eden mutlaka Cennete girer.” [İbni Mace]
“İki kızı veya iki kız kardeşi olup da maişetlerini güzelce sağlayanla Cennette beraber oluruz.” [Tirmizî]
“Çarşıdan aldığı şeyleri erkek çocuklardan önce kız çocuklarına verene Allah rahmetle nazar eder. Allah rahmetle nazar ettiğine de azab etmez.” [Haraiti]
“Çarşıdan turfanda meyva alıp evine getiren sadaka sevabı alır. Getirdiği meyvayı erkek çocuklarından önce kız çocuklarına versin! Kadınları kızları sevindiren Allah korkusundan ağlayanlar gibi sevab kazanır. Allah korkusundan ağlayanın bedeni de Cehenneme haram olur.” [İbni Adiy ]
''Üç kızına ihtiyaçtan kurtulana kadar iyi bakanyedirip giydirenelbette cenneti kazanır'' [Ebu Davut]
''Üç kız veya kız kardeşinin geçim veya başka sıkıntılarına katlananı Allahü teâla cennete koyar.
Ashabi kiramdan biri iki tane olursa yine aynımıdır diye sual edince peygamber efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm) evet iki tane olursa yine aynıdır buyurdu. Başka birisi ya bir tane olursa diye sual etti. Cevabında buyurdu ki bir tanede olsa gene aynıdır.
[Hakim Haraiti]
Erkek çocuk nimet,kız çocuk ise hasenedir; yüce Allah (Celle Celâluhü) nimetin hesabını sorar, haseneye ise mükâfat verir... İmâm Câʿfer es-Sâdık (Aleyhisselâm)
Okuduysan sen, paylaşırsan herkes bilgilenir;
Sevgili Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde meâlen şöyle buyurmaktadır: ‘’Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.’’ (Kaynak:Tirmizî, İlm, 14)
Bir kere paylaşalım, hayırlara vesile olalım İnşaAllahû Rahmân
22 notes · View notes
sillagen · 7 days
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Evett bugün büyük gün 🥹 26 gün sonra Merve'nin bebeğini ilk defa görmeye ve hayırlı olsuna gittik. Çok oturmayalım dediysek de sizi akşama kadar otuttururuz dediler şimdi eve girdik (20:30). Ikindi ezanı okunmadan girmistik. Bunu bildiğimden hazırlık olsun diye dün akşamdan poğaça ve şekerpare yaptım malum çocuk var hazırlık yapmasın çayın yanına diye. O da ağlayan pasta yapmış. Üç çeşit oldu çok iyi oldu. Etem bana çok çabuk aşina oldu ve gözünü alamadı. Herkes "bak Bennuse sana neyden bakıyorsa" dediler :D "len tabi aşık olacaksın bana annenin kahrını 15 yaşından beri çekiyoruz". Valla bir öptüm bir kokladım anlatmam gıdısını, koynunu koklayıp koklayıp öptük. Merve çok mutlu oldu morali yerine geldi. Onu mutlu görünce biz mutlu olduk. Hatice Teyze ile Etem Amca bizi görünce mutlu oldu. Bana verdikleri terlik kıyafetime cok uygundu onu da çekmeden edemedim. Ay birde bugün mavi giyindim ama bilerek değil erkek çocuğu görmeye gider gibi gitmişim farkında olmadan. Bu arada Merve'nin bize kahve yaptığı fincan yemin ederim tam yeni gelinlik tam. Yüzüne de dedim gülüştük instagram'a hikaye atacaksın Bennuse dedi. Normalde atma huyum yok da story atacağım söz verdim. :D Bunu demesinin sebebi ise lisede bazı insanlar ben paylaşım yapmadığım için aramız bozuldu sanıyor ve yoklama yapıyorlar halbuki biz buluşunca bir şeyler paylasmıyoruz. Neyse anacım bugün paylaşalım ne demişler düşman çatlasın 🌝 Elhamdülillah bugün çok güzel bir gündü. Rabbim bugunlerimizi aratmasın Etem Emin'i hayırlı,imanlı vatana ve millete hayırlı evlat etsin.
34 notes · View notes
istekligurbetci · 9 months
Text
Yengemi Kahveciyle Sikişirken Yakaladım! (Volkan 21 Y., İstanbul)
Dayımın karısı (yengem) 47 yaşında, 1.73 boyunda, 75 kiloda, esmer, koca memeli, geniş götlü bir kadındır. Yengemin o götü beni deli eder ve hep onu düşünerek 31 çekmişimdir. Yengemi sikmek istiyordum, ama çok tutucu bir kadındı, bir türlü cesaret edemiyordum. Yengemi sikmek için bir girişimde bulunamıyordum, dayıma söyler diye korkuyordum, ta ki bu olay yaşanana kadar. Bir gün dayım kredi kartını evde unutmuş, iş yerinden ayrılamadığı için beni aradı, gidip kredi kartını getirmemi istedi. Evin anahtarını verdi, zira yengem evde olmayacakmış, hastaneye gideceğini söylemiş dayıma. Aldım anahtarı dayımın eve gittim. Kapıyı açtım, yatak odasından müzik sesiyle karışık, yengemin inleme sesleri geliyordu. Koridorda da bir çift erkek ayakkabısı görünce sessizce içeri girdim...
Yavaşça yatak odasına yanaştım. Sessizce aralık olan kapıdan içeriye hafifçe baktım. İlk gördüğüm şey yatağın köşesinde duran yengemim dantelli külodu oldu. Kafamı biraz daha uzattım ki, mahallenin kahvecisi Mahmut abi yengemi domaltmış, çatır çatır götünden sikiyor. Manzara karşısında benim yarak anında taş gibi olmuştu. Mahmut abinin yarak uzun ve biraz da kalındı. Mahmut abi yengeme, "Koca götlü orospum, bu götü sikmek için o kadar bekledim lan!" deyip, yengemin göte şaplaklar atıp, sikini yengemin daracık göt deliğine hunharca sokup sokup çıkarıyordu. Yengemin göt kan içinde kalmıştı, ilk defa götten sikildiği belliydi. Mahmut abi yengemin götüne pompalarken, yengem de çılgınca inleyip, "Sik beni Mahmut, daha hızlı sik erkeğim!" diyordu. Gözlerime ve kulaklarıma inanamıyordum, o tutucu yengem tam bir orospu karı gibi kahveci Mahmut abiyle sikişiyordu!
Mahmut abi yengemin götten çıkıp, yatağa kendisi sırtüstü uzandı ve yengemi yarrağının üzerine oturttu. Ben de bu arada telefonumla video çekiyordum (sonra yengeme şantaj yapıp sikmek için). Mahmut abi bu sefer yengemi amından sikmeye başlamıştı. Yengem de, o hafif kıllı pembe sulu amcığı ile, Mahmut abinin sikinin üzerinde zıplıyordu. Yengem durmadan, "Aaahh, ıııhhh, oohhh! Süpersin Mahmut! Daha hızlı, daha hızlı sik!" diyordu. Mahmut abi de, "Lan orospu, sen neymişsin böyle! İliğimi kuruttun kahpe!" dedi ve hızlandı. Epeyce daha yengemi öyle sikti ve "Geliyorum orospu, aç ağzını!" diyerek yengemi üstünden indirdi ve sikini yengemin ağzına verdi. Yengem başladı çılgınca yalamaya ve Mahmut abi hırlayarak yengemin ağzına boşaldı. Orospu yengem tüm dölleri yutmuştu. Mahmut abi giyinmeye başlayınca, ben hemen kapıdan çekilip, oturma odasından kredi kartını alıp, sessizce evden çıktım.
Kredi kartını götürüp dayıma verdikten sonra, tekrar yengeme doğru yola çıktım. Halen aklım almıyordu, nasıl oluyordu da, iki yetişkin çocuğu olan, tutucu ve türbanlı yengem, bir orospu gibi çatır çatur sikişiyordu. Bunu bilmiyordum, ama bildiğim birşey vardı, yengemi ben de sikmeliydim. Kafamda şantaj planını yaparak yengemin eve vardım. Heyecanla zile bastım. Yengem günlük elbisesini giymiş, fakat elinde ıslak havluyla kapıyı açtı, "Hoşgeldin! Geç içeri, ben de tüm gün hastanedeydim, gelir gelmez banyo yaptım!" dedi. Oturma odasına geçtik.
Yengemin daha bana, "Nasılsın, ne var, ne yok?" demesini beklemeden, ben hemen, "Yenge gel otur yanıma, bak sana ne seyrettireceğim!" deyip telefonumdaki videoyu açtım ve birlikte izlemeye başladık. Yengemin surat kıp kırmızı oldu, eli ayağı titremeye başladı. Yengeme bunu neden yaptığını sorduğumda, "Dayın artık beni sikemiyordu, dayanamıyordum, Mahmut'un da eskiden beri bende gözü vardı, dayınla evlenmeden önce onunla flört yaşamıştık, çağırdım ona verdim! Dayına söylemeyeceksin değil mi?" dedi. "Söylemem, ama bana da vereceksin orospu! Benim de sende gözüm var, yoksa dayıma söylerim!" dedim.
Yengem hiç itiraz etmeden, "Tamam!" dedi, zaten itiraz edecek durumu da yoktu. Yatak odasına geçtik, hemen yengemi soyup yatağa ittim. Yeni banyo yaptığı için mis gibi kokuyordu. Kendim de yıldırım hızıyla soyunup, zaten kalkık olan yarağımı verdim yengemin ağzına. Yengem güzelce yalayıp ıslattıktan sonra, yengemi sırtüstü yatırdım ve bacaklarını havaya kaldırarak ayırdım, yarağımı o kıllı amına sokmaya başladım. Off müthişti! Sonunda yıllardır arzuladığım yengemin amını sikiyordum, rüyada gibiydim. Ben yengemin amına girip çıktıkça, yengem yine orospulaşmıştı, "Sik erkeğim, ohhh, hızlı sik!" diyordu. Ben iyice hızlandım ve pompaladım, "Orospu yengem benim, al kahpe!" deyip, bir yandan da o sarkık büyük memelerini öpüp emiyordum...
Yengemin amını sikip bir posta orgazm ettikten sonra, sıra artık o koca götündeydi. Hep bu götün hayaliyle 31 çekmiştim. Yengemi domalttıp götüne dayadım benim yarağı. İlk başta yarağımın kafasıyla göt deliğine fırça çekiyordum. Yengem büzüğünü açıp açıp kapatıyor, "Hadi sok artık, sik götümü erkeğim!" diyordu. Ben de, "Al lan orospu!" deyip sertçe kökledim götüne. Orospu yengem, "Yavaşşş!" diye çığlık attı, ama umursamadım, yengemin götüne pompalamaya başladım. Yengemin götü sıcacık ve daracıktı. Yengeme, "Amına koduğumun orospusu, yarak istersin haa? Al sana yarak!" diye küfürler ede ede sikiyordum götünü. Yengemin götünü biraz daha sikip, sonra çıkardım yarağımı, ağzına boşaldım, yuttu tüm döllerimi kahpe...
Temizlendikten sonra, birer sigara yakıp konuşmaya başladık. "Bak yenge, Mahmut'u unut, artık sadece bana vereceksin, yoksa dayıma herşeyi söylerim!" dedim. Yengem de, "Tamam erkeğim, tamam sikicim!" dedi. Ve o günden beri yengemi sadece ben sikiyorum. Süper bir duygu bu :)
[Volkan]
119 notes · View notes