Tumgik
#aynı zihniyet!
judasizm1 · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
Kıbrıs'ın Fatih'i, namı diğer ATİLLA...
Bir de menderes ve dışişleri bakanın ile ilgili bu gerçekleri de okuyun..
Tumblr media
3 notes · View notes
okuryazarlar · 8 months
Text
Tumblr media
Türkiye’nin İlahiyat Fakültesi nezdinde ilk kadın akademisyeni, tarihçi yazar Bahriye Üçok, 33 yıl evvel bugün katledilmişti.
Cinayeti İslami Hareket adlı örgüt üstlenmiş, 6 Ekim 1990 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde çalan telefonun ucundaki ses, Bahriye Üçok’u “Tesettür konusundaki düşünceleri yüzünden cezalandırdığını” söylemişti.
"Türkiye Müslümanlarının dinsel alanda zaman zaman karşılaştıkları çalkantılar, gruplaşmalar, yabancılaşmalar, tarikatçılığa itilmeler, dinini kendi öz dilinde, kendi yazısı ile okuyup anlayamamasından doğmaktadır." diyerek gerçekçi bir tespitle toplumun fotoğrafını çeken Üçok, aydın kişiliği ile dinin siyasete ve toplumun gerçek dinini öğrenmeyip din kisvesi altındaki kendisine empoze edilen gericiliğe ve cehalete nasıl alet edileceğini fark etmişti.
Kendinde, beğenmediği fikirleri cezalandırma hakkı bulan zihniyet, belki de planlı bir gelecek için Türkiye Cumhuriyet'ini modern çizgiden İslamcı ve gitgide gericiliğin hüküm süreceği bir noktaya giden yolda hain planla Bahriye Üçok’u o gün katletmişti.
Korkunç bir planın kurbanı değerli aydın Bahriye Üçok'un bu kaybı aynı zamanda evladına bir ömür boyu travma yaşatacaktı. O günü Kumru Üçok şöyle anlatıyor;
”Bombayı anneme ellerimle verdim, kargo şirketi anneme gönderilen paketi evimize iki kere getirmiş. Bizi evde bulamamışlar. İkinci gelişlerinde eve ihbarname bırakmışlar. Ben de kargo şirketine gidip paketi aldım ve eve getirdim. O paketle de 15 dakika kadar seyahat ettim. Paketi anneme verdikten sonra arkamı döndüm ve alt kata yöneldim. Annem o sırada paketi açmaya çalışıyordu. Arkamı döner dönmez bir patlama sesi duydum. Bu olayı unutmak mümkün değil. Her gün her an aklımda. Her gün rüyalarıma giriyor.”
Fikirleri ve yazdıkları için katledilmiş değerli aydın, Bahriye Üçok'u aramızdan ayrılışının 33. yılında saygıyla anıyoruz.
68 notes · View notes
se-a-ser · 3 months
Text
Doğu Demirkol'un bir esprisi var. gösteri fiyatını iskendere göre belirliyordu hani
ben de bu ara herşeyin fiyatını beyaz peynire göre belirliyorum
bi gömlek bakıyosun mesela 300~500 lira. peynir ne kadar? 300~500 lira. e o zaman gömlek ucuz lan diyorum
hele elektronik cihazlar büyük ölçüde dolara endeksli olduğu için bedava (Apple tarikatı hariç)
mesela kablosuz kulaklık... Huaewi, Honor, Xiaomi, Anker gayet iyi ürünler. kaç para? 1000 liradan başlıyor. yav 2~3 kilo peynir parası, hemen al
peynir nedir arkadaş. 5 kişilik bir aile kahvaltıda oturup 1 kilo yersin biter
"ekmek bulamayan pasta yesin" misali. özellikle kış aylarında muzun kilo fiyatı ekmeğin kilosundan ucuz
et pahalı muhabbeti döner durur. iyi de 1 inek 15~25 kilo arası süt veriyor, yani 200~300 lira. bu hayvancağızın hayatı pahasına et olarak fiyatı 400~500 lira
geçen bir üretici gündem oldu adam yalvarıyor 400 ton mandalinam ağaçlarda kaldı gelin alın diye. alın yiyin, hayvanlarınıza yedirin diye
ayçiçek yağının fiyatı 3~4 sene önce birden artmaya başladı. berberlerin bile önünde teneke teneke yağ satılır oldu. millet 3~5 teneke alıp stok yapmaya başladı. şimdi bakıyorum hala 3~4 sene önceki fiyat. bu stokçu zihniyete ne güzel oldu
gıda konusunda benim genel felsefem bir şeyin ucuzu varsa ucuzunu almak. hepsi iyi olduğundan değil, hepsi kötü... ucuz bulduğunu yapıştır gitsin
şerefsiz İsrail'e boykota devam edelim. bunun yanında pahalı ürünleri de boykot edelim, almayalım. niye pahalısın sen arkadaş diyelim. seni yiyince daha mı uzun yaşıycaz, günümüz güzel mi geçecek, tokluğumuz daha mı uzun sürecek
elimi kuvvetlendirmek için linke pahalı bir peyaz peynir koymuş olabilirim kabul
27 notes · View notes
doriangray1789 · 4 months
Text
Karanlık Çağ’dan ,Kara Delik Çağına Ortaçağa gidiyoruz…
Kopernik, işkenceye uğruyor. Galileo, hapsediliyor. Lavoisier, idam ediliyor. Bruno, yakılıyor.
Bu bilim adamları skolastik zihniyet tarafından kurban edilenlerden bazıları…
Daha ilginç olanı ise şu, kendi kendini kurban eden birisi var.En azından ben öyle düşünüyorum. Francis Bacon.
Bacon, soğuk bir kış gününde, bir tavuğu karla doldurma deneyi yapması sonucu donarak ölmüş…(Zatürre diyenlerde var)
Genellikle Yakın Çağ öncesi (1789), batıda vuku bulan bu gelişmeleri bilim tarihi açısından önemli kayıplar olarak nitelendirebiliriz.
Peki Bu yazılanların şuan ne önemi var ?
Önemli olan nokta şu, okuduğum kitapta, bilim adına (fizik, evren, uzay vs) çalışma yapan genellikle bütün bilim adamları nobel veya benzeri ödüllere layık görülmüşler… Yani çalışmaları desteklenmiş.
Bilim tarihin seyri açısından güzel bir olay.
Stephen Hawking, Einstein'dan sonra dünyanın en zeki insanı kabul edilip, aynı çağda yaşadığımız en önemli bilim adamıydı. Özellikle yaptığı çalışmalar bilim tarihi açısından çok kıymetlidir.
2013 yılında yazdığı ve “Benim Kısa tarihim” adını verdiği otobiyografisini okuduğumuzda kendi ağzından ‘Zamanın Kısa Tarihi’ kitabının serüvenine ve incelemesine tanıklık etmekteyiz.
Kitap hakkındaki düşüncelerinden bazı pasajları sizlere kendi yorumumla sunmak istiyorum :
Kızının okul masraflarını karşılamak amacıyla evren hakkında popüler bir kitap yazma düşüncesi 1982 yılına dayanmakta.Kitabın taslağını yayınevlerine sunarken havaalanı kitapçılarında satılacak türde bir kitap olmasını söylüyor,fakat yayınevi temsilcileri bu kitabın akademisyenler ve öğrenciler tarafından iyi satın alınsa'da , beklenen satış patlamasını gerçekleştirecek düzeyde anlaşılır olmadığı öngörüyorlar.Okuyucuların daha iyi anlayabilmesi için zamanla editörler tarafından kendisine bazı yerlerin düzeltilmesi gerektiği belirtiliyor.Hatta dahada önemlisi Kitabın orijinal başlığı' Büyük Patlama’dan Kara Deliklere: Bir Zaman Tarihçesi 'olacakken, editörün bunu 'Zamanın Kısa Tarihi 'olarak değiştirmesi.
Sorunsuz basımı yapıldıktan sonra kitap,
New York Times çok satan listesinde 147 hafta, Londorı Times çok satan listesinde ise 237 hafta gibi rekor bir sürede kalıyor, 40 dile çevrilip ve dünya çapında on milyondan fazla satış yapıyor.
Kitabın amacını ise tek cümleyle özetliyor aslında ‘’ Amacım evrenin tarihini yazmaktı, kendi tarihimi değil ‘’
Sonuçta, okuduğumuz kitap, yazarından dolayı çok satılan, sanırım içeriğinden dolayı ise az okunan bir eser.. Dilini çok ağır buldum , ne kadar da yalın bir şekilde konuları ele alsada, uzay, evren, karadelik, kuramlar vs gibi konular hakkında altyapısı olmayanların pek anlayabileceği türden değil. Okurken zorlandım, ama güzel bir deneyim oldu. Keyifli okumalar dilerim.
Tumblr media
21 notes · View notes
derdiderun · 6 months
Text
-Burası Laik Bir Ülke-
Cübbe, sarık, çarşaf giyersin dinin gereği burası laik bir ülke,
Çıplaklıktan, ahlaksızlıktan bahsedersin bu konuda ki İslamın emrinden bahsedersin burası laik bir ülke,
Dinine, İslama söverler sen bir şey dersen burası laik bir ülke,
Çocuklar ölüyor, bebekler ölüyor burası laik bir ülke,
Burası laik bir ülke diyenler ne demek istiyor bileniniz var mı?
Ne demek bu?
Biz şunu anlıyoruz artık; Bunun gibi kendi pis işlerini laiklik ile örtenler, laik zihniyete iman edenler bütüncül bir yaklaşım içindeler. Onlara göre Gazzeli Arap Müslüman veya Türk Müslüman ayrımı yoktur. Müslümanın fikri, yok edilmesi gereken bir terördür. İsmin ve fikrin Müslümansa potansiyel düşmansın. Müslümansan karşımızda hiçbir hak ve özgürlüğün olamaz.
Bu yüzden orada oturan et yığınlarına bebekler ölüyor, çocuklar ölüyor bu kuruluş destek veriyor almayın, içmeyin diyorsun 'burası laik bir ülke, sende git oraya' diyebiliyor. Laik olmayı insan olmaya bile tercih etmişler.
Bana göre bu zihniyette olanların bebek katili siyonistlerden farkı yoktur. Siyonistlerle aynı yerden beslene beslene aynı zihniyete sahip olmuşlar...
Allah vatanımızı bu ve bunun gibi zihniyete sahip olanlardan kurtarsın...
30 notes · View notes
korayaker · 4 months
Text
Batı Kültürü, artık "aynı"nın aynasında kendi kendinden üreyen ve türeyen cinsiyet ve zihniyete sahip olan ve kopyayı andıran bireylerden oluşan bir dünya durumuna dönüşmüştür. Bu insanların artık keşfedecekleri hiçbir şey kalmamıştır
Jean Baudrillard
10 notes · View notes
shiftruby · 5 months
Text
⋆୨୧˚Self Concept ⋆
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
“Neden hiçbir şeyi hayatıma çekemiyorum. Manifestlemek çok zor bir şey. Kendimden nefret ediyorum artık manifestlerimin gerçekleşmesini istiyorum…” diyorsan bu gönderide bunu nasıl düzeltebiliriz onu öğreneceğiz!! Keyifli okumalarrr !!! 💕
Self Concept Nedir?
Self-Concept yani benlik kavramı kendimize dair sahip olduğumuz imajdır; davranışlarımızı, yeteneklerimizi ve benzersiz özelliklerimizi nasıl algıladığımızdır.
Örneğin “ben iyi bir arkadaşım” veya “ben kötü biriyim” gibi inançlar benlik kavramının bir parçasıdır.
Self Consept hayatımızdaki eylemlerden, önemli insanlarla etkileşimimizden veya buna benzer güçlerden etkilenir.
Benlik kavramı aynı zamanda şunları da içerir:
Dışa dönük mü yoksa içe dönük mü olduğunuz gibi kişilik özelliklerinizi nasıl görüyorsunuz?
Hayattaki rollerinizi nasıl görüyorsunuz? Kendinizi bir abla/abi, arkadaş vb. olmanın kimliğinizin önemli bir parçası olduğunu hissediyor musunuz?
Kimlik duygunuz için önemli olan hobiler veya tutkular kısacası şeyler neler?
Dünya ile etkileşiminiz hakkında ne düşünüyorsunuz? Toplumda nasıl bir görselin var?
Self Consept neden önemlidir?
Kendimizi nasıl gördüğümüz önemlidir çünkü bu motivasyonlarımızı, tutumlarımızı ve davranışlarımızı etkiler. Bu, olduğumuzu düşündüğümüz kişi hakkında ne hissettiğimizi de etkiler.
Self Consept özellikle manifestler için de önemlidir çünkü neyi düşünürsek onu çekeriz: -“ben matematikte kötüyüm, hep kötü not alıyorum” bu zihniyet hep başarısız olmana sebep olur. Benlik kavramınız ne kadar iyiyse o kadar hızlı manifestlersiniz!
Self Consept nasıl geliştirilir?
Olumlama yapmayı rutin haline getirerek Self Consept’inizi geliştirebilirsiniz.
Benlik kavramı etkileşimde bulunduğumuz kişilere göre de değişebilir. Kendisine değer veren, size değer veren kişilerle vakit geçirmek toksik ilişkilerden bin kat daha iyidir. Özellikle de self conceptinizi geliştirmek istiyorsanız.
Self Concept’inizi geliştirmenizi sağlayacak bir etkinlik planlıyorum, takipte kalın!!
12 notes · View notes
ilmiyyat1453 · 11 months
Text
Tumblr media Tumblr media
📌
Mahrem; nikahı bize haram olan, yanlarına dış kıyafet dediğimiz ferace yâhut çarşaf-ı şerîfsiz çıkabileceğimiz, muhabbet edebileceğimiz, aynı ortamda birlikte oturabileceğimiz, birlikte yemek yiyebileceğimiz, hiçbir sûrette evlenemeyeceğimiz kişilerdir.
Namahrem ise; nikahı bize helal olan, yanlarına ferace yâhut çarşaf-ı şerîfsiz çıkamayacağımız, aynı ortamda birlikte oturamayacağımız, muhabbet edemeyeceğimiz, birlikte yemek yiyemeyeceğimiz, evlenebileceğimiz kişilerdir.
Kaynak: Kur'ân-ı Kerîm, Nûr, 31 - Nisâ, 23
Allah'ın hükmünü kabul etmemekten Allah'a sığınalım. Nefsimize ağır gelip uygulamamak başka bir şey, bu devirde bu ne yobazlık minvalde bir zihniyete sâhib olmak ise bambaşka bir şey. İlkinde kişi haram işlediğinden dolayı günahkâr olur, diğerinde Allah'ın âyetini inkar ettiği için kâfir.
Şöyle bir durup düşünelim: 1400 sene önce inen hükümlerin el ân geçerli olmadığını veya olmayacağını Allah hâşâ bildiremez miydi? Âhir zamanda yaşıyoruz diye, Allah'ın âyetleri mi değişti? Bilmediğimiz hükümler mi geldi? Allah aynı Allah, Kur'ân aynı Kur'ân?
Bundan sebep âhir zaman ümmetinin az bir ameline çok müjde var diye buyrulmuştur.
16 notes · View notes
onderkaracay · 18 days
Text
Tumblr media
🎯 BÜYÜK DEDEM YUSUF AĞA'NIN MERHAMET ANLAYIŞI 🎯
Yusuf Ağa Kars ili Çıldır ilçesi Suhara köyünde 93 harbi döneminde yaşamıştır.
O günkü yerel yönetim düzenine göre kendisi o bölgenin 'Gilavası'*olarak görev yapmıştır.
Kendisinden genetik olarak bizlere geçmiş bir ahlak anlayışı olarak yaşattığı bir merhamet hikayesi örneğini ilk kez paylaşmak istiyorum.
O günkü şartlarda toprak ağalığının hüküm sürdüğü bir zamanda yaşanmış bir gerçek olaydır.
Zaman zaman ağalar arasında hasmane tutumlar da yaşanmaktaymış.
Tarım ve hayvancılığa dayalı çok büyük maddi zenginlik içinde olmalarına rağmen adalet ve merhametten Türk töresi gereği vazgeçmemiş.
Baharda ekinler ekilirken hasmı olan bir Ağa'nın (isim vermeyi doğru bulmuyorum bir elin verdiğini diğer el bilmemesi gerektiği kültürünün ahlakı bunu gerektirir) tarlasını ekemediği Yusuf Ağa'nın dikkatini çekmiş.
Sormuş neden ekmiyor diye?
Tohum bulamamış ve bu sebeple tarlasını ekememiş.
Yusuf Ağa bunu öğrenir öğrenmez hemen tohum ayarlayın kendisine verin tarlasını eksin. Tohumu da kendisinin gönderdiğinin bilinmesini istememiş. Biz hasım olabiliriz. Çolunun çocuğunun suçu ne? Bizim ambarda tohum varken eğer bu yardımı yapmazsak yarın biz aynı yokluğun içine düşebiliriz diye kendisini uyarmak isteyenleri kibarca uyarmış.
Bu merhametin sahibi Yusuf Ağa hiçbir zaman günümüzde bize toprak ağalığından para ağalığına taşınadak büyük Türk ulusuna zulmeden ve bir bakkal ile yola çıkarak üllede bakkal bırakmayan zihniyete benzeyen ağalardan olmak istememiş.
Esat dedemden çok küçük yaşlarda dinlediğim bu yaşam dersini hiç unutmadım.
Yazarak, anlatarak gelecek nesillere de taşınmasının aracısı olmayı bir görev olarak bildim.
Türk ahlak ve merhamet anlayışını, dünyanın neresine gidersek gidelim, genetik bir değer anlayışı olarak yaşatırız.
Önder Karaçay
*Gilava : Vali, Kaymakam benzeri yerel devlet temsilcisi olanlara Gilava denir.
5 notes · View notes
epifizz · 1 year
Note
tüm bu olanlara ne demek istersin? ben küfür etmeden duramıyorum..
Denecek pek bir şey yok. Bu gün 21 ��ubat. Depremin üstünden 16 gün ve 41 bin 156 ölüm geçti. Çürümüş binaların, mahvolan hayatların ve kokuşmuş siyasetin üzerinden geriye her şeyin ne kadar harabe bir hal aldığının somut delili kaldı.
PR ekiplerince güzel kirli sakallar bırakmış insanlar sadece yorgun gözükmeye çabaladı, en ufak bir suçluluk ve sorumluluk yok yüzlerinde. Tek endişeleri seçimde ne kadar oy kaybedecekleri veyahut kazanacakları. Belli ki konumlarının ancak güç elde etme noktasını algılıyorlar ya da sadece buna odaklılar, işlerinin gerçek muhatabının kendi doymak bilmez obur mideleri olmadığını hala fark etmiyorlar, edemiyorlar ya da etmemek için özel bir etik dışı şeytani bir zihniyete bürünmüşler.
13 milyon insanın bu katliamdan bir şekilde etkilendiği söyleniyor. 13 milyon insan bir şekilde umursamazlığın, kazanç aşkının ve sorumsuzluğun yıkıntıları arasında. Bu işin sorumlusu olmayan diğer milyonlar kendilerini sorumlu hissederek çeşitli şekillerde bu durumu idame ettirmeye çabalıyor. Kimisi sosyal medya üzerinden göstermekten çok örtme işlevini üstlenmiş ana akım medyanın yerini dolduruyor, kimisi para gönderiyor, kimisi bilek gücüyle yardımcı olmak için öne atılıyor. Herkes yıkıntının bir tarafından tutuyor, eli nasır tutar diye çok değerli elceğizlerini sakınan müteahhitler hariç. Onların kaçmaları gereken delikler var. Kışı atlattıktan sonra yeni bir im*r barışı ile yüzbinleri öldürmek için beklemedeler. Kanla taçlandırılmış ne yüce bir barış, şimdi bıraktığı tablo savaşa ne kadar yakın.
Ben de şimdiki cümlelerimle olanı sadece romantize ediyor, günlerce beynime nakşedilen normalleştirmelerden kaçamıyorum. Ben ölmedim, sevdiklerim ölmedi, deprem uzağımdaydı bu bencillik ve umursamazlık beni parçalanan bozuk harçların dumanında boğmadı, henüz...
41 bin 156 hayat, tıpkı benim gibi yaşamın içinde bir bilinç olarak parlarken ansızın sönüverdi. Deprem yalnızca yeri salladı; onları çürük binalar, geç kalan yardımlar ve hızlı olacağını savundukları tek merkezli sistemin kilitlenmesi öldürdü. Şimdi bu poşetlenmiş ölüler birçok kazançla gömülecek ve bunun planları yapılmaya şimdiden başlandı bir yerlerde. Halkın ya da muhtelif yapıların bağışlarına kendi amblemlerini damgalayarak prestij yapmak isteyenler, onca paradan kırpabildiğince kırpma amacı güdenler, o molozların yerine yapılacak yeni "lüks" komplekslerin ihalelerine salyalarını akıtanlar...
Şimdi depremin ne denli büyük ve durdurulamaz olduğuna odaklılar, sorumluluktan kaçabilecekleri kadar kaçacaklar ve normalleştirecekler. 13 milyon mahvolan hayat normal bir şey olacak. Mucize sunumları ile iki metre ötedeki cinayet unutturulacak ve biz de yine normalleşeceğiz, zorundayız. Normalleşeceğiz, aynı ceset poşetleri kafamıza geçirilip plastik solurken boğulmama mücadelesi verene kadar unutmaya çalışacağız. Sonrasında da hatırlayan kalmayacak; katilsiz cinayetleri, aç gözlü ihaleleri ve kendi reklamlarına bu faciayı nasıl uyarlayıp kar elde edeceklerini düşünenleri ve aynı ölümü bekleyen bizleri... Kimse hatırlamayacak.
28 notes · View notes
bazenmahir · 5 months
Text
Kadınlığın Dayanılmaz Ağırlığı Üzerine
Erkeklik gibi kadınlık da ideolojik bir kimliktir; topluma egemen olan ideolojik akıl üzerinden tarifi yapılır, rol verilir; bu rol üzerinden ödüle ya da cezaya layık görülür.
Tabii ki bu hep böyle değildi, özel mülkiyetin, ailenin ve devletin tarih sahnesine çıkmasıyla ortaya çıkmasıyla vücut bulmuştur. O günden bu yana kadın önce babanın, sonra kocanın, sonra geniş ailenin (aşiret, sülale) sonra da toplumun malı olarak görülür. Tabii bunların en tepesinde de devlet ve eğer dindar bir toplum ise din bulunmaktadır; zira kadının hukuk ve sosyal yaşamdaki yeri din ya da devlet tarafından "yasal" bir hal alır.
Kadın, esasında içine doğduğu topluluk açısında tıpkı herhangi bir mülk olarak kabul görür; alınabilir, satılabilir, el konulabilir, kullanılabilir ve hediye edilebilir.
Tarihte ülkeler, aşiretler, kılanlar birbirleriyle dostluk kurmak ya da aralarındaki düşmanlıklara son vermek için kadın takası yapmışlar. Keza birbirlerinden intikam almak için de karşı taraftan kadınlara tecavüz etmişler, el koymuşlar. Neyse ki bu saydıklarım dünyanın birçok bölgesinde artık yaşanmıyor, biçim değiştirerek kadının meta hali devam etse de bu bile kadınlar bakımından bir kazanımdır.
Ortaçağ üretim ilişkiler tasfiye edilmiş olsa da kültürü birçok toplumda, toplulukta varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Aşiret, ulus, din, gelenek adı altında Ortaçağ değerleri yaşatılmak istenmekte; kadınlara nasıl yaşamaları gerektiği, ne giyecekleri, kimlerle arkadaş, sevgili olacakları, ne için içmeyecekleri vaaz edilmektedir. Mesela 6 yaşındaki bir kız çocuğunun bir erkekle evlendirilmesini kendi kültürü açısından kabul edilir bulan bu zihniyet, yetişkin bir kadının başka milletten ya da dinden bir erkekle evlenmesini "ahlaksızlık, ihanet, günahkârlık" olarak ilan ediyor. Aynısını bir erkek yapsa, bu bir övünç vesilesi oluyor; çünkü bu zihniyete göre kadın ele geçirilen ganimettir; dolayısıyla da erkek, başka toplumdan bir kadınla birlikte olursa, bu durumda düşmandan bir toprak parçası fethedilmiş oluyor.
Ebru Gündeş bunun bir örneğidir: Bilindiği gibi Ebru Gündeş, MHP'li bir Türk Milliyetçi, yeminli bir Kürt düşmanıdır, şimdilerde Güney Kürdistanlı zenginlerden Rassan Khoshnaw ile birlikte. Bu haber basında yer aldığında birçok Kürt, sanki savaşta bir mevzi kazanılmış gibi keyif almıştı. Eğer Ebru Gündeş Kürt, sevgilisi de Türk bir zengin olsaydı, o vakit ağza alınmayacak hakaretlere maruz kalacaktı. Bu tepkinin sömürge ulus olmakla değil, sömürge ulus erkeği olmakla alakası var.
Tabii ki sömürge ulustan kadınların (eğer kadın kendisini sömürge ulusun bir ferdi olarak görüyorsa) sömürgeciliği savunan sömürgeci ulustan erkeklerle ��lişki kurmaları yanlıştır ama aynı şey kendisini sömürge ulusun bir ferdi olarak gören erkekleri için ahlak, kadını "orospu, düşkün" ilan ediyor; bu da "ulusalcılık" olarak pazarlanarak meşru kılınmak isteniyor.
Geneleve giden erkeğe göz kırpan, genelevdeki kadını "orospu" ilan eden erkek ahlakıdır bu, bunun ulusalcılıkla alakası yoktur.
Aynı ahlak, kendisinin uygun görmediği bir hayat yaşayan kadını "fahişe" ilan ederken, sokakta karşılaşıp da zihninde onlarca kez tecavüz ettiği kadının kendi milletinden olup olmadığıyla ilgilenmiyor. Geneleve gidince hiç de kendi milletinden olan kadınları ayırmıyor; "Bacım, sen bizim millettensin, seninle olmaz" demiyor." Sonuç olarak demek istediğim şudur: Kadınlar şu ya da bu milletin, babanın, kocanın, erkek kardeşin, mahallenin, dinin mülkü ya da "namusu" değildirler; her şeyde önce her kadın bir bireydir; hiçbir kadın, ne adına olursa olsun bedeni, cinselliği ya da yaşamı dolayısıyla hiçbir erkek tarafından yargılanamaz, zora, zorbalığa maruz bırakılmaz. İranlı kadınlar ne güzel ifade etmişler: "İnsanları zorla kendi cennetinize götüremezsiniz." Evet, kimse kimseye "öteki dünyadaki cennetini" de bu dünyadaki cehennemini de dayatamaz.
5 notes · View notes
judasizm1 · 5 months
Text
Bam Teli!..
Kırmızı çizgimiz, çok NET ve AÇIKTIR laik Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk ve Hukuk Devleti'dir.
ABD, İngiltere, İsrail, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Çin ve diğer küçük aktörler, bugün bizim topraklarımızda bölücülük yapıp kaos yaratmaya çalışıyorsunuz (aynı arap baharında yaptığınız gibi) ama yarın daha fazlasını siz topraklarınızda yaşarsınız. Biz BOP projenizi ve atadığınız eş başkanınızı kabul etmeyip size aynen iade edeceğiz.
Bu topraklar özgürlüğünü Asya'dan getirdi; doların yeşiline tapanlar bu ülkeye şeriat veya hilafet getiremeyecekler.
Tarikat ve cemaatler, hukuk devleti olan laik Türkiye Cumhuriyeti'nin BİR NUMARALI DÜŞMANIDIR ÇÜNKÜ NE MİLLİDİR NE DE YERLİDİR. Bu terörist yapıları besleyen, büyüten ve devletimize sızmalarına neden olan SİYASİLER HİÇBİR AFTAN YARARLANMADAN VATANA İHANETTEN YARGILANMALIDIR. FETÖŞ VE ONUN O.Ç. (ORUSPU ÇOCUKLARINI) DEVLETİMİZE KENDİ ELLERİYLE YERLEŞTİRENLER, METİYELER DİZENLER YARGILANMALIDIR.
Fetöş ve o.ç. (oruspu çocukları) şimdilerde aynı fetöş cemaati gibi olan DEVLET DÜŞMANI diğer HAİN Tarikat ve Cemaatlere sızmış, devletimize düşmanlık yapıp seçim yaklaştıkça daha da fazla bölücülük yapacaklar. Ey Yüce Türk Ulusu, uyanık olun; tepkinizi göstermekten çekinmeyin ama hepimizin öznesi hukuk devletimiz olan laik Türkiye Cumhuriyeti olmalıdır. AMA HAİNE HAİN DEMEKTEN DE ÇEKİNMEYİN, EN SERT TEPKİNİZİ GÖSTERİN.
.. ..
KİMSE BİZİM BAM TELİMİZE DOKUNMASIN! DOKUNAN YANAR! (Bunu fetöşün o.ç.ları iyi bilir, keser döndü sap döndü. görüşeceğiz hepinizle)..
KAŞLARIMIZ ÇATILDI, KALPAĞIMIZI GİYDİK. ARTIK SAVUNMA YOK!..
Tumblr media
..
FENERBAHÇE VE GALATASARAY'I NE SİYASİLERE NE DE ONLARIN BESLEMELERİ TARİKAT VE CEMAATLERE YEDİRMEYECEĞİZ.. FETÖŞ DENEDİ, YENİLDİ.. KİM DENERSE O O.Ç.LARI DA ATATÜRKÇÜ FENERBAHÇE DUVARINA TOSLAYACAKLARDIR. G.TÜ YİYEN DENESİN... 3 TEMMUZDAN DERS ALMADINIZ MI? 15 TEMMUZ'DAN DERS ALMADINIZ MI?..
BEŞİKTAŞ'IN DESTEĞİ SON DERECE ÖNEMLİ... TEŞEKKÜRLER.. (BEŞİKTAŞ'IN RENKLERİ KURTULUŞ SAVAŞIMIZDAN SONRA SİHAY-BEYAZ OLMUŞTUR. ARAŞTIRIN, HİKAYESİNİ ÖĞRENİNCE GÖZLERİNİZ DOLACAKTIR.).. KONU VATANSA HEPİMİZİN RENGİ AYNIDIR..
Anıtkabir'de şeriat diyen HAİN ile Sinan ATEŞ'i katleden zihniyet bence aynı.. Dikkatli olalım, birliğimizi koruyalım ve sakin olalım. Çünkü seçim yaklaştıkça bunları en çok "dış mihrap" diyenler bize yaşatacaklar.. Uyanık olalım; çünkü biz biriz. Anadolu çocuğu yemez bu amerikan kuklası bedevi kabile devlerlerinin oyunlarını...
"Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır."
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
4 notes · View notes
aradayastikvardi · 1 year
Text
Bence şöyle büyük bi sıkıntı var
Başlarına meteor yese bu adama oy verecek insanlar var ve bu bir zihniyet meselesi
Bugün karşısındaki kazansa bile halk aynı halk yine böyle birinin seçilme ihtimali çok muhtemel gelecekte
Düşünceler ve bu demografik yapının değişmesine de bizim ömrümüz yetmez
17 notes · View notes
mukofarmer · 10 months
Text
HALKUM DEĞİL LOKUM LOKUM !!!
Ne yaşadığınıza bağlı olarak iyi veya kötü oluşu değişir ama hayatım boyunca bir daha unutamayacağım anılar biriktiriyorum. İyi mi? İlk günler aşırı şikayetlensemde şu an mutluyum. Sanırım insan alışıyor her şeye. Ömründe Türkiye'de türkü bara gitmemiş bizi Tunus'ta götürdüler. Halay çekerken kafayı öne arkaya sallaya sallaya içmiş kadar sarhoş oluyor insan. Sebebini bir türlü anlayamadığımız bir şekilde burada kadın erkek fark etmeksizin herkes sürekli bizi izliyor. Bunun sebebinin giyim tarzımız olduğunu asla düşünmüyorum. Kapalı giysekte durum aynı. Arada sırada birileri tarafından takip ediliyoruz. Biraz acı bir durum olan kadın olmak nerde yaşarsan yaşa zor, denen noktaya geliyorum. Taksiye bindik. Adam müslüman mısınız diye sordu. Evet dedik, o zaman neden Arapça konuşmuyorsunuz diyor. Aga bu nasıl bir zihniyet.
Global village etkinliği vardı bugün. Herkes ülkesini tanıtmak amacıyla yiyeceklerini getirdi, geleneksel oyunlarını falan oynadı. Çinliye damat halayı çektirip, erik dalı oynattık. Gelin ortamı siz hayal edin. Tunuslular bizim horon şarkısını alıp kendilerinin gibi sahiplenip kareografi uydurmuşlar. İnsan sözlerini bir şekilde Arapça ya da Fransızca'ya falan çevirir bari. Bu kadar hazıra konmak fazla... Zaten kızarımış sosisle, mangalda tavuğu koymuşlar önümüze, bizim diye millete kakalıyorlar. Bizim lokum da oldu halkum. Ama çok seviyor herkes. Teyzenin biri bizim masadan karnını doyurdu gitti zaten krkrkrmmr. İtalyanlar pizzayı, Hollandalılar krepi dayadılar, miss. Btw Türkçe şarkıları bizim yerimize onlar seçti resmen. Alakasız biçimde bizim playlistimiz dışında bir dualar eder insan çalıyor, arkasından da Tarkan'dan yakalarsam 😘😘. Kız erkek karışık hepsinde bir hayranlık var zaten Türkiye'ye, Türklere karşı. Bunu sık sık hissettiriyorlar. Etkinlikten sonra dolaşırken göl gibi bir şeye rastladık. Meryem, ilk defa su gördüğü için göle bakana kadar gereksiz bir heyecana kapıldı. Ama göl müydü yoksa çöplük müydü tartışılır. Jwajem diye bir tatlısını denedik daha sonra. Belli çeşitleri vardı ama genel olarak yoğurdun içine kivi, muz, bisküvi, badem, ceviz, dondurma koyarak yapmışlar. Ne bulmuşlarsa karıştırmışlar kısaca. Lezzetine bişey diyemem ama. Bizdeki magnolia tatlısının muhallebi yerine yoğurt koyulmuş hali gibiydi. Ertesi gün taksiye bindik. Kapalı olan arkadaşa taksici, you are muslim dedi. Ayşe de, we are all muslim dedi. Taksici de beni gösterip this one no muslim dedi mdjdmdmdm. Saçı sarıya boyatmak zor iş arkadaşlar. Müslümansam da senle benim müslümanlığım zaten aynı değildir demek geldi içimden. Nour'dan bahsetmedim hiç. O burda tanıştığım en iyi insanlardan bir tanesi. Bizi evine davet etti, annesi yemek pişirmek istiyormuş. Tunus'ta bir eve misafir olmak... Burdaki normal bir ailenin yaşamına tam anlamıyla yakından şahit olmak. Çok tatlı insanlar Nour ve ailesi. Bana Türkiye'de aşılanan gittiğin eve olabildiğince minimum yük ol davası burda geçerli değil. Çeşit çeşit yemekler ve hediyeler... Sanırım kendimi uzun zamandır bu kadar değerli hissetmemiştim. Bir gün de evlerinde kaldık. Ama genel olarak inanılmaz şeker tüketen bir halk. Türk halkının pişi dediği şeyi bile şekere bulayıp yiyorlar. Yani yılların pişisini bizdeki fakir tatlısı olan halka tatlısı gibi bir şeye dönüştürüyorlar. Ben çok fazla şeker severim ama bana bile ağır geldi Tunusluların yediği kadar şekeri bir anda yemek. Alakası ne ben de bilmiyorum ama arabalarla yayaya aynı anda kırmızı yanan bir ülke burası kdjdjdj. Her şey mümkün yani. Sanırım Tunus'tan artı on kiloyla döncem o yüzden.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
6 notes · View notes
qwacious777 · 1 year
Text
Popüler Olmayan Loa Görüşleri
1. Çoğunuzun tumblr'dan vazgeçmesi gerekiyor. Tezahür ettirmek için diğer insanların (Sammy, Neville, Murphy vs. gibi) standartlarına ulaşmak zorunda değilsiniz. Yaptığım en başarılı tezahür, deneyerek kendi kurallarımı oluşturmaktan uzaklaşarak oldu ve hepsi bu. Körü körüne bilgi almak ve diğer insanların kurallarına uymaya çalışmak size yardımcı olmayacak. Bu sizin düşünceleriniz ve kendiniz için zengin bir iç dünya yaratmalısınız. Başkalarının başarısını görmek onu sizin başarınız yapmaz.
Tumblr media Tumblr media
2. Trendleri takip etmekten vazgeçin. Bilinçaltınıza sadece self consept çalışmak, voide girmek vb. emirler vermeyin. Streslendiren, eksiklik hissi yaratan takıntılarınız varsa bunlardan kurtulun. Düşünceleriniz boşluk(void) kadar güçlü, hatta ondan daha güçlü. Boşluk ve yasa, yalnızca siz buna inandığınız için çalışır. Ayrıca self consept sadece benlik kavramıdır. Benimki kötü derseniz elbette kötü olur ve aynı şekilde benim sc'im aşırı iyi derseniz öyle olur... Oturup saatlerce mükemmel olduğunuza dair olumlama yapmanıza gerek yok zaten öylesiniz.
Tumblr media
3. Anında ve şüphesiz tezahür etmek mümkündür. Tezahür etme yeteneğinizi anında ve zahmetsizce kolayca tezahür ettirebildiğiniz yönünde çevirirseniz şüphesiz başarabilirsiniz. Sadece o zihniyete geçiş yapın.
4. Zihinsel diyet > benlik kavramı. Abdullah self consept öğretmedi. Tanrı olduğunu biliyordu ve yasa işe yaradı ama o kadar. Sc her şeyin sonu değil ve birçok insan gerekli olmadığında Sc'lerini mükemmelleştirmeye çalışıyor. Olumsuz düşüncelere kapıyı kapatın ve Sc'iniz kendini düzeltecektir. Olumsuz düşünceler bile düşünmüyorsanız, nasıl olumsuz bir benlik algısına sahip olabilirsiniz?
Tumblr media Tumblr media
5. Sc güzel olmaktan ya da aşktan çok daha derindir. Aynı zamanda dünyayı nasıl gördüğünüzdür. Hayatı güvenli, huzurlu buluyor musunuz yoksa sizin için bir mücadele mi? Hayat senin için adil mi? Sc hayatın TÜM alanlarına odaklanmalıdır, örneğin para, aşk, arkadaşlıklar, aile, başarı, iş ahlakı/yaşam adaleti, güzellik, vücut, kilo vb. yeni inançlar ve arzularınıza sahip olma durumunuzdur.
6. Sebat etmek o kadar da zor değil. Gerçekten öyle. Tek yapman gereken düşünmek. İnanmak ya da hissetmek zorunda değilsin. Her ayrıntıyı bilmenize veya nasıl yapılacağıyla uğraşmanıza gerek yok. Sadece bitti ve olacak demelisin.
(bu kavramla alakalı postum var sayfamdan erişebilirsiniz. sabbath state.)
Tumblr media Tumblr media
12 notes · View notes
etaali · 2 years
Text
Tumblr media
Kufe ehli değiliz ki, Ali'yi yalnız bırakalım.
Ki, Kufe'nin bir yer isminden ziyade zihniyet olduğu bilincinde...
Hayatımızı anlamlandıran taraf oluşumuza statü ve menfaat ile bakmıyoruz ki, zer peşinde zelil olalım.
Devenin erkek ile dişisini ayırt edemeyecek denli sayılmamak için çağdaş Muaviyelere,
Hile'nin, mızrak ucunda Kur'an dahi olabileceğine hazırdık uzunca bir süredir...
Tarihin dehlizlerinde,
Çağın şahidliğinde,
Yaşamın tecrübesinde edinilen nice nice tedrisatların bir gün elimizden tutacağını biliyorduk elbet. Bak, o gün geldi işte!
Biliyorduk, Talha ile Zübeyr sadece geride kalmış isimler değildi.
Ebuzer'in Rebezesi, tarihin her döneminde tezvirata karşı tek kişilik eylem...
"Tek kişi kalsam bile..." deniyordu ya, kaldık işte! Hepimiz tek kişiyiz bugün.
Tezvirat'ın, yani yalanın, bir gün salavatlı ağızlardan da boşalacağını öngörüyorduk, geldi o gün.
Huseyn(as)'le kandırılmamak için,
Zeynep(sa)'le aldatılmamak için,
Ebulfazl(sa)'la sömürülmemek için Kerbela'ya az ağladık biz, çok anlamak için...
Tüm hazırlığımız bugün içindi, bugün...
Bugün bir sayfa,
Bugün bir dönüm,
Bugün Hürr ile Şimr'in hikayesinin güncellendiği gün...
Biliyorduk, o gün Ali(as)'yi vuran menfaat ve statü hırsı, bugünkü Ali'ye de dönecek yüzünü.
Kerbela'daki çadır niye yandırıldıysa, bugünkü çadıra da aynı; Narsizm...
Zaman, bir eskimeyen.
Hükmü, tüm çağları kaplayan...
Hacı'nın, vasiyetini bilincimize nakşeden şehadeti bir kez daha kutlu olsun...
Ammar oluşu güncelleyen basiret çağrısına,
Malik oluşu güncelleyen ve kararlı duruşu salık veren öğretmenliğine selam olsun.
Veyl olsun vefasızlığa.
8 notes · View notes