"Ben aptalım, seninle yaşadığımız o anılar, geçtiğimiz o sokaklar, hepsini unutacağıma söz vermiştim kendime, ama o çıkmaz sokaklara bir daha girdim ve tekrar seni hatırlattı her yer, keşke tanışmasaydık.."
Hayatında hiç bu kadar aciz hissetmemişti. Hiçbir şeyden emin olamamak ve hiçbir yere ait olamamak ızdırap veriyordu. Harcadığı onca emek bom boş bir şekilde karşısında duruyordu. Eline hiçbir şey getirmemişti. Muhtaç ve mahcuptu. Bunca yıl ne için uğraşmıştı? Kaybettiği yıllar ve vakitler onu içinden çıkılmaz bir ana süreklemişti.
Tam her şey yolunda gidiyor diyorsun. Kafanı arkana doğru çevirmenle duvara çarpıyorsun. Anlıyorsun ki yine çıkmaz bir yola girmişsin. Düşüyorsun, kırılıyorsun, tek başına kalkabilmenin imkanı yok. Çevrene bakıyorsun, sesleniyorsun; kimse duymuyor, kimse başını çevirip bakmıyor bile. Aslında alışmışsın çıkmaz yollara girip düşmeye, sonrasında da kendi başına kalkmaya. Ama bekliyorsun işte, bir ümit... Her zamanki gibi bekledikten sonra tökezliye tokezliye kalkıyorsun. Zaman geçtikçe gözle görünen yaraların iyileşiyor, ama bazı yaraların oluyor ki hayatın boyunca ne iyileştirebiliyorsun ne de zamanla iyileşebiliyor.
Bir sokak lambası altında çentik atarak ölümü beklerken, ellerim yakılırken, zorla evlendirilmeye çalışılırken ,kırmızı ışıklı odada ölümü beklerken,kardeşimi kendimi ellerimle gömüp yerini unuturken, bırakıldığım çöplükte bulduğum bıçakla intihar etmeye çalışılırken,bir yanımda çöl bir yanımda deniz olduğundan beri yaşamıyorum.