Tumgik
raksh4sa · 9 days
Text
Plana sadık kal.
Kolay olmayacağını biliyordun.
2 notes · View notes
raksh4sa · 12 days
Text
Suratsız ya da ciddi birinin en çok güldüğü kişi olmak, sınırları olan birinin sırlarını anlattığı kişi olmak, sinirli birinin hiç kızmadığı kişi olmak. Bazı sevgiler zaaftır.
21 notes · View notes
raksh4sa · 15 days
Text
Eğer her şey farklı olsaydı, yemek değil, gölge arayan bir köpek olurdum.
3 notes · View notes
raksh4sa · 1 month
Text
Bacak mı görmedik doğalı beri!
O nasıl kalça ki taylardan diri!
Hele isyan eden o iki iri,
Acep dar bluza nasıl sığmış ki?
- Cemal Safi, O Ne İnce Oya
Ay doğdu da şafak atmada sandım
Meğer yarin düğmeleri açılmış
- Karacaoğlan
19 notes · View notes
raksh4sa · 4 months
Text
"Please accept my resignation. I don't want to belong to any club that will accept me as a member."
Benim gibi birini kabul edecek bir kulübe üye olmak istemem.
- Woody Allen, Annie Hall (1977)
5 notes · View notes
raksh4sa · 4 months
Text
"Eğer Türkiye'de İslâmî değerlerin belirleyici olduğu bir toplum düzeni tesis edilebilecekse, bunun bir siyasi iktidar değişikliğinden çok, Müslümanların böyle bir toplumun gerçekleştirilebilir olduğunu sosyal alanda gösterme yeterliliğine ulaşmalarına bağlı olduğunu savundum."
- İsmet Özel, Waldo Sen Neden Burada Değilsin, Şûle Yayınları, İstanbul 1995, s. 110.
1 note · View note
raksh4sa · 4 months
Text
"Memory is a poet, don't make it a historian."
"Hafıza bir şairdir, onu bir tarihçi yapmayın."
- Paul Geraldy
11 notes · View notes
raksh4sa · 5 months
Text
Niyet fazlasıyla mahrem bir şeydir; ona ancak dışarıdan kabataslak yakıştırmalarla ulaşılabilir. Hatta insan kendini içeriden gözlemlerken bile niyeti ıskalayabilir. Attığımız adımların gerçek nedenleri konusunda yanılmaya pek çok kez meyilli olmuşuzdur.
- Emile Durkheim, İntihar, (Çev. Zühre İlkgelen), Pozitif Yayınları, İstanbul 2013, s. 4.
6 notes · View notes
raksh4sa · 5 months
Text
Attila İlhan, Aysel'e “benim yağmurumda gezinemezsin, üşürsün” ve “uykularımı uyusan, nasıl korkarsın” gibi cümlelerle kötü biri olduğunu anlatmaya çalışmıştı. Fakat daha sonra şiiri dayanamayıp “seni seviyorum” ile bitirmişti. İşte ben de bizi bu dizelerde buluyorum. Tüm samimiyetimle kötü biri olduğumu ve birlikteliğimizin çeşitli felaketlere yol açacağını büyük bir bilge edasıyla görebiliyor ve her defasında tüm soğukkanlılığımla bunu karşına geçip izah edebiliyorken, yine de yer yer kendimi senden alıkoyamıyordum.
12 notes · View notes
raksh4sa · 5 months
Text
Benim öyle pek soluğumu kesecek tutkularım yoktur. Benim kadar boş vakti olmayan başkalarına cimriliğin, yükselme hırsının, kavgaların, davaların verdiğini aşk daha rahatlıkla verebilirdi bana: Kendime daha iyi bakar, daha dikkatli, daha tokgözlü, daha alımlı olurdum; ihtiyarlığın surat asmalarından, o biçimsiz, o zavallı surat asmalarından korurdu beni aşk; daha fazla sevilip sayılmanın sağlam ve akıllıca yollarını aratırdı bana; ruhumu umutsuzluktan, bezginlikten kurtarıp kendi kendiyle barıştırırdı; benim yaşımdakilere işsizliğin ve kötüleşen sağlık durumunun yükseldiği bir sürü sıkıntılı düşüncelerden, kasvetli kaygılardan uzaklaştırırdı beni; doğanın ilgilenmez olduğu kanımı ısıtır, coştururdu; çöküşüne doğru alabildiğine giden bu zavallı insanın çenesini dik tutturur, sinirlerini biraz gerer, canına dirilik, tazelik getirirdi. Ama bu mutluluğa yeniden ermenin hiç de kolay olmadığını iyi bilirim; gücümüz azalıp görgümüz arttıkça zevkimiz daha nazlı, daha titiz oluyor; az şey getirebildiğimiz zaman çok şey bekliyoruz; seçilmeyi en az hak ettiğimiz bir yaşta daha çok seçme hakkı istiyoruz; kendimizi bildiğimiz için de daha az atılgan, daha kuşkulu oluyoruz; kendimizin ve başkalarının hallerini bildiğimizden, sevileceğimizden emin olamayız. Kendimden utanırım kanı kaynayan taptaze gençler arasında...
- Montaigne, Denemeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2020, s. 92.
4 notes · View notes
raksh4sa · 5 months
Text
Tumblr media
"Her şeyin ne anlama geldiğini ya da nasıl yorumlanacağını bilmemek daha iyidir. (Burada Eduardo Galeano'nun şu sözlerini de hatırlamak güzel olacaktır: Düşünürseniz, acı çekersiniz. Şüphe ederseniz, delirirsiniz. Hissederseniz, yalnız kalırsınız.) Çünkü aksi takdirde olayları kendi akışına bırakmaya korkarsınız. Psikoloji gizemi ve büyü niteliğini yok eder. Anlamlardan konuşmak beni çok rahatsız ediyor. Çünkü anlam çok kişisel bir şeydir ve herkese göre değişir." Yer vermiş olduğum bu sözlerinin ardından David Lynch sineması üzerine birkaç kelâm etmek istiyorum.
Bu gece Lynch sinemasının zirvelerinde yer alan bir filmi, Blue Vellet (Mavi Kadife) filmini, seyrettim. Film, ilgi manyağı bir kadın ve psikopat ruhlu bir adamın sadomazoşist (psikiyatrik terimle parafili) ilişkisini konu edinmektedir. Kendisini birden bire bu tuhaf ilişkinin tam ortasında bulan Jeffrey ile de film tam anlamıyla başlamış olur ve Jeffrey yaşananların esrarını ve gizemini anlamaya koyulur.
Film, Freud'un psiko-analitik gelişim kuramı üzerine inşa edilmiştir. Freud'a göre insan kişiliğinin gelişiminde altı yaşına kadar yaşanılanlar büyük rol oynar. Özellikle, bu evrede cinsel gelişimin kişiliğin oluşmasında büyük bir etkiye sahip olduğunun altı çizilir. Ona göre cinsel gelişimin beş evresi vardır (Oral, Anal, Fallik, Gizli&Latent, Genital dönemler) ki Mavi Kadife filminde bu evreler canlandırılmıştır.
Bunlarla birlikte, filmin her bir karesi sayısız sembollerle doludur. Oedipus Kompleksi'nin sunuluşu, Id-Ego-Süperego kuramının karakterize edilişi ve renklerle verilmeye çalışılan yoğun anlam katmanları... Mavi Kadife filmi hakkında daha birçok izah getirilebilmek mümkündür. Ancak hepsini burada ifade edebilmek hiç de mümkün gözükmemektedir. Bunun yerine, Youtube platformunda yer alan "25. Kare" kanalının yayımlamış olduğu "Blue Velvet - Mavi Kadife Film İncelemesi" başlıklı video serisini izlemenizi tavsiye ederim.
Blue Vellet / Mavi Kadife (1986)
2 notes · View notes
raksh4sa · 6 months
Text
Tumblr media
Sen Ben Lenin (2021)
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından denize atılan Lenin heykellerinden biri, iki yıl sonra Düzce'nin Akçakoca ilçesinde sahile vurdu. 2000'li yıllarda Akçakoca Belediyesi, ilçede turizmi geliştirmek düşüncesiyle, Lenin heykelini Akçakoca meydanına dikme kararı aldı. Ancak bu tasarı hiçbir zaman hayata geçmedi. Dalgaların Karadeniz'i aşarak getirdiği ahşap heykel hâlâ belediyenin deposunda saklanmaktadır.
Tufan Taştan'ın senaryosunu Barış Bıçakçı ile yazdığı ilk uzun metrajlı filmi "Sen Ben Lenin", işte bu gerçek hikâyenin üzerine kurgulanmış bir kara mizah olarak beyazperdeyle buluşur. "Belki kasabaya bir Lenin gelir" başlığıyla Cumhuriyet gazetesinin dahi manşetlerine taşımış olduğu "Sen Ben Lenin" filminde, Lenin heykeli bu sefer kasabanın meydanına dikilmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti başbakanıyla birlikte, Rusya'dan gönderilecek olan bir heyetin katılımıyla gerçekleştirilecek olan açılış töreninden bir gün önce Lenin heykeli ortadan kaybolur. Heykelin çalınmasıyla tüm hikâye böylelikle de başlamış olur. Heykelin bulunması için Ankara'dan özel olarak gönderilen iki polis müfettişinin kayıp heykeli bulmaları için 12 saati vardır.
Filmi seyrederken Kızılay'dan Bestekâr'a doğru yürüdüğüm yolların duvarlarında boyalı duran Lenin resimlerine gittim geldim. Elbette bir de filmde Ahmet Abi karakteriyle sıklıkla vurgulanan Edip Cansever'in "Mendilimde Kan Sesleri" şiirine... (Bu metni kaleme alırken arka planda çalan bu şiiri de şuraya ekliyorum: (https://www.youtube.com/watch?v=2CuFoIlrLuY) Ne diyelim... Belki Ankara'ya bir Lenin gelir.
Filmde en çok güldüğüm ve filmi en iyi anlatan sahne olarak gördüğüm şu repliği de aşağıya bırakıyorum:
"Lenin kasabayı değiştirecek derken, kasaba Lenin'i değiştirdi."
1 note · View note
raksh4sa · 6 months
Text
Tumblr media
Bana yangın merdivenleri yanmayalım diye değil de yakalım diye varmış gibi gelir hep...
- Ankara.
1 note · View note
raksh4sa · 6 months
Text
Sana yaralarımla görünmek istemiyorum ama, onları saklayacak zamanım yok.
8 notes · View notes
raksh4sa · 6 months
Text
İyi'yi kötü'den elde etmek zorundasın.
Çünkü elindeki tek malzeme o.
- Robert P. Warren
3 notes · View notes
raksh4sa · 6 months
Text
"Gerçek yolculuk geri dönüştür."
- Ursula K. Le Guin
6 notes · View notes
raksh4sa · 6 months
Text
"Derin düşünen insanlar başkalarıyla ilişkilerinde komedyen gibi davranırlar. Zira anlaşılmak için daima yüzeyselmiş gibi davranmak zorundadırlar"
- Nietzsche
Portreler ve Türkiye (İnsan Tabiatı Üzerine)
Günlük hayatımızda ve insanlarla olan alışverişlerimizde fazla parlak ve keskin bir zekâ göstermek de doğru değildir. Derin bir anlayış bizi fazla inceliğe ve fazla meraka götürür. Zekâmızı olaylara ve dünya işlerine daha elverişli bir hale getirebilmek için biraz ağırlaştırmak, körleştirmek, onu bu karanlık ve bayağı hayata uydurmak için karartmak ve bulandırmak lazımdır. Nitekim gevşek ve alelade zekâlar işleri daha kolaylıkla, daha başarıyla çevirirler. Yüksek ve ince felsefi düşünceler iş görmeye elverişli değildir. Keskin bir fikir inceliği, kabına sığmayan bir zekâ çevikliği işlerimize engel olur. Dünya işlerini daha hoyratça, daha gelişigüzel yürütmeli ve her zaman talihe büyük bir pay bırakmalıdır. İşleri derin, inceden inceye düşünüp aydınlatmaya lüzum yoktur. Birbirine zıt birçok parlak fikirler ve biçimler içinde insan kendini kaybeder.
Her işin bütün şartlarını ve sonuçlarını arayıp hesaplayan adam karar vermekte güçlük çeker; orta bir kafa da işleri görür, büyük küçük bütün teşebbüslere yeter. Dikkat ederseniz en iyi işçiler nasıl iş gördüklerini söylemekten aciz kimselerdir. Buna karşılık, yaptıklarını çok iyi anlatan kimselerin elinden iyi iş çıktığı pek görülmez. Her iş üzerinden bol bol, güzel güzel konuşmasını çok iyi bilen birini tanırım ki, kendisine senede yüz bin lira gelir getiren bir serveti acınacak bir şekilde elinden kaçırdı.
- Montaigne, Denemeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2020, s. 42.
8 notes · View notes