Tumgik
#yönelim
seslimeram · 2 years
Text
Karanlık Kuşatması...
Tumblr media
Bir yazgı, bariz bir kadermiş gibi bu coğrafyanın her gününde belirgin bir karanlık ile baş başa konuluyor insanlık. Tüm dönüşüm, vahim olanın sınırlarına demirleyen insanlık için behemehal yepyeni sınavları bildiriyor. Erk, muktedir, iktidar klikleri, burada şurada veya beride yönetimler eliyle bu katran karanlığının cismani hali kalıcı kılınıyor her an, hemen her dem bambaşka temsillerle birlikte. Cürüm bir istikamet dahilinde yol çizgisi eyleniyor artık. Cerahat mihmandar addediliyor. Kötülüğün en denenmiş hallerine yeniden ve illa ki bir biçimde başvurularak kurulan / kurumsallaştırılan cinai hal, toplamda bariz o aralıksız vahamet tablosunu güncelliyor. Buna vesile kılınıyor. Bilcümle hayatın ehvenden ayrımı var ediliyor her gün biraz daha açık. Her gün biraz daha aleni bir gayretle bütünlüklü ve entegre olarak. Bir dönüşüm belirgin bir devinim halini ezberci, yerle yeksan etmeye hep teşne bir akılla var eder devlet / devletler. Bugünün dünyasının suna geldiği her türden ol müşterek hakkın hakkaniyetsiz bir biçimde alt edilme meselesidir odaklanılan. Zifiri tam kapkaranlık bir ortamda, devam olunan seyrüseferin var edeceği tek şey kıyamettir oysa, insan elli kıyamet.
Bütünüyle dönüşüm diye çıkagelen şeyin bariz bir eksiltme sistematiği olduğu artık ama ve fakatsız ortadadır. Cerahat kutsanır oldukça ortaya çıkan kıyamet figürü de kesintisiz bir halle devam olunan bir eylemselliğe dönüşür. İnsan insanın kurdudur bahsinin hemen karşılığına denk düşen eylemler, var edilmiş göz korkutucu hamleler, aralıksız şişirilerek güncellenen nefret edimiyle, pompalanmaya devam eden ırkçılık ile bir düzlem olduğu gibi çöküşlere mahkum edilir. Bir asra yaklaşmış olan demokrasi deneyimini sonsuz bir biçimde sakatlamaya devam diyen, onarılmayacak kadar çürümeye rehin etmeyi hala ve hala matah addeden bir aklın tezahürü her günün kıyamet kılınmasının da köşe bentlerini bildirir. Daha geçtiğimiz günlerde var edilmiş Amedspor’un sahadaki mücadelesini alt etmek için ortaya atılan cerahatli tavır, Kürd’e karşı savunula gelen nefret bunun bir açık yüzeyidir. Her durumda nefretten medet umulan, bununla bir istikamet belirlenmeye devam olunan, buna çabalanan bir zeminde cehennem zaten her güne yapışıp kalmıştır ki o cerahate hala yer vardır, hala sineye çekilendir, hala üstünkörü geçiştirilendir.
Artı Gerçek’ten aktaralım: “Afyon İl Jandarma Komutanı Yılmaz Kırgel'in bugün saat 19.00’da Hes İlaç Afyonspor’la karşı karşıya gelecek olan Amedspor’a karşı kışkırtıcı ifadeler kullandığı görüntüler gündem oldu.
Müsabaka öncesi Afyonsporlu oyuncuların antrenmanını ziyaret eden Kırgel, “Gönlümüz sizlerle. Sizin işiniz futbol oynamak. Siz de onu gerçekten güzel yapıyorsunuz. Geri kalanı bize bırakın. Gerçekten Afyon’un sizin kazanmanıza ihtiyacı var. Hele hele Mersin’de yaşadığımız o terör eyleminden sonra gönlümden geçeni söylüyorum: Şöyle bir 5-0 eze eze yenerseniz, buradan onları göndeririz” dedi.
Kırgel'in bu sözleri Hes İlaç Afyonspor'un resmi twitter hesabından yayınlandı. Söz konusu paylaşım tepkilerin ardından silindi.
'Sözlerim Maksadımı Aştı'
Kırgel, gelen tepkilerin ardından "Maksadımı aştığını anladığım sözlerimin yanlış anlamalara sebebiyet vermesinden dolayı duyduğum üzüntüyü ifade ederim" açıklamasını yaptı.
Kırgel, yaptığı yazılı açıklamada, stadyumda bulunduğu sırada oyuncular ile arasında geçen sohbetin izni ve bilgisi olmaksızın kaydedildiğini belirtti.
Kırgel'in açıklaması öyle: "Maksadım sporcularımıza devletimizin tüm güvenlik unsurlarının maçın ruhuna yakışır şekilde gerçekleşmesi ve sonuçlanması için görevi başında olduğunu anlatmaktan, sporun ruhuna yakışmayacak herhangi bir olumsuzluğa sebebiyet vermemeleri gerektiğini ifade etmekten ve maçla ilgili motivasyonlarını artırma gayretinden ibarettir. Bir futbol karşılaşması üzerine kendi aramızda yaptığımız sohbetin bu noktaya çekilmesinden ve maksadımı aştığını anladığım sözlerimin yanlış anlamalara sebebiyet vermesinden dolayı duyduğum üzüntüyü ifade eder, müsabakanın sporun ruhuna uygun centilmenlik içerisinde geçmesini dilerim."”
Katran karanlığının her nasıl bir memleketi kuşattığına dair yetkin bir örnektir tek başına ol Kırgel efendinin var ettiği. Bir spor müsabakasını, taarruz yahut da savaş sahnesinin ta kendisine dönüştürmek için alttan verilmiş mesajın, Kürdü yeniden düşman bilmenin ve had bildirme cüretinin sunduğu cerahat kendiliğinden o korkunç karanlığı göstere gelir. Bay komutan için bunlar basit, kendi aralarında konuşmaya devam edecekleri mesellerdir. Ne de olsa ötekisi onlar için herhangi bir şeydir. Eşyanın tabiatına uygunlukla apoletlerin verdiği özgüvenle birlikte bir halkı hedef kılmanın nesi mesele edilebilir ki değil mi? Ol maksat aşıldı lafzının sadece ve sadece duyan, gören oldu artık kısmından ileri gelmesini ne yana bırakabiliriz ki sahiden? Cerahat ile bütünleşik kılarak hayatın ehvenini sürekli olarak yerle bir ederek, nefretten gayrısını tahayyül dahi etmeyerek hangi güzel güne varılır ki? Kimsenin sorgulamayacağı, dahası maçı oynayanlar dışında kimsenin belki de haberdar olmayacağı bir maç savaşa dönüştürülmesinin neye faydası olacaktır ki? Ki o maç boyunca, Allah tektir, ordusu Türktür gibi bir akıl tutulması pankarttan nice ayrımı var eden “Hayatta yegane varlığım ve servetim Türk olarak doğmamdır” bahsine sanki o mücadele eden takımı temsil ediyormuş gibi PKK dışarı laf salatasına her şeyin birbirine karıştırıldığı bir zeminde kim nasıl doğruyu fark edecektir, bu ayrım, bu hiddet, bütün bu kör karanlıkla gönenç kılınan insanların yurdunda, nasıl, ne zaman, ne şekilde? Diyarbakır Barosu suç duyurusunda bulunur, pekiyi bundan Adalet makamı bir sonuç tüm o ayrıma karşı nihai bir karar, hüküm bildirecek midir, mesele ortadadır.
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “Jîna Mahsa Amini için sokağa çıkan kadınlar, "Bu yaygın itiraz ve birliktelik çürümüş hakimiyeti derinden sarsmıştır. Özgür yaşayacağımız bir dünyayı mücadelemizle yaratacağız" dedi.
İran’da “ahlak polisi” tarafından işkenceyle katledilen Jîna Mahsa Amini için sokağa çıkan kadınlar, birçok kentte açıklama ve yürüyüş gerçekleştirdi.
Ankara
Ankara Kadın Platformu, Sakarya Caddesi’nde bir araya geldi. Ancak açıklamayı engelleyen polis, 9 kadını darp ederek, gözaltına alındı. Polisin saldırı ve gözaltına rağmen kadınlar, “Jin jiyan azadî” sloganıyla Yüksel Caddesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Polisin saldırısı ve gözaltısına bu esnada bir kadın, “Dinci ve gericilerin eylemlerine müdahale etmeyip bize saldırıyorsunuz” diyerek tepki gösterdi.
Yüksel Caddesi’ne varan kadınların açtığı “Kadın dayanışması sınır tanımaz” pankartını yırtan polis bir kez daha saldırdı. Saldırı esnasında ekip aracına bindirilen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekilli Semra Güzel’in danışmanı Ebru Özel, daha sonra serbest bırakıldı.
Eylem sırasında gazetecilerin görüntü alması da engellenmek istendi.
Kentte etkili olan yağışa rağmen eylemlerini sürdüren kadınlar, buradan geçtikleri Meşrutiyet Caddesi’nde açıklama yaptı. Son olarak Mülkiyeliler Birliği’ne geçen bir grup kadın, burada kısa bir açıklama gerçekleştirdi. Kadınlar, Jîna Mahsa Amini için “ses çıkarmaya” devam edeceklerini vurguladı.
Gözaltına alınanlar arasında bulunan 4 İranlı kadının, işlemlerinden sonra Geri Gönderme Merkezi'ne gönderileceği belirtildi.
Mersin
Mersin Kadın Platformu, Alanya Sokağı girişinde açıklama yaptı. Kürtçe, Türkçe ve Arapça “Jin jiyan azadi” ile “Katledilen kadınlar isyanımızdır” sloganları atan kadınlar, Jîna Mahsa Amini’nin fotoğrafının yanı sıra “Hepimiz Mahsa Amini’yiz” pankartı taşıdı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mersin Milletvekili Fatma Kurtalan’ın da katıldığı açıklamada konuşan Ceren İnan, İran’da direnişin başladığı günden bu yana 200’den fazla kişi yaşamını yitirdiğini, en az 5 bin kişinin ise tutuklandığını aktardı.
Türkiye’nin İran’ın uzağında olmadığını ifade eden İnan, şöyle devam etti: “Siyasal İslam’ın yaşamımız, haklarımız, bedenlerimiz üzerindeki kadın düşmanı politikalarını, İran dinci faşist molla rejiminin kadın düşmanı politikalarından tanıyoruz. Tek adamlar ve tek adamların rejimleri dünyanın her yerinde kadın düşmanlığıyla iktidarlarını kuruyor. Ama nafile çünkü karşılarında onlara kafa tutan, susmayan, itaat etmeyen en büyük güç yine kadınlar. Bize dayatılan ahlakı, hapsetmeye çalıştıkları aileleri, mecbur etmeye çalıştıkları güvencesizliği, maruz bıraktıkları erkek şiddetini tepe taklak edecek güce sahibiz. Bugün İran’da yarın her yerde dünyayı yerinden oynatacağız.”
Açıklamanın ardından kadınlar, saçlarını keserken İran ve Rojhilat’ta direnişlerini sürdüren kadınlara destek verdi. Eylem, söylenen Arapça şarkı eşliğinde sona erdi.
Hakkari
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Kadın Meclisi, parti binası önünde açıklama ve oturma eylemi gerçekleştirdi. Eyleme, Hakkari ve Yüksekova Barış Anneleri Meclisi, Tevgera Jinên Azad (TJA), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Hakkari Şubesi’nin yanı sıra çok sayıda kadın katıldı. “Kadınların zafere yürüdüğü yüzyılda, dikta rejimlerine boyun eğmeyeceğiz” pankartı taşınan açıklamada, Amini’nin fotoğraflarının bulunduğu dövizler ile kadınların kesilen saçlarının yapıştırıldığı ağaç dalı taşındı.
Açıklamayı yapan HDP Merkez İlçe Eşbaşkanı Sinem, “Şu iyi bilinsin ki, kadınlar başta olmak üzere ezilenlerin mücadelesi ve direnişi engellenemeyecek. Şuan dünyanın her yerinden alanlarda kadın mücadelesini büyüten ve İran’da direnen kadınlara ve bir kez daha selam olsun” ifadelerini kullandı. Açıklamanın ardından oturma eylemi yapıldı. “Jin jiyan azadî” ve “Biji berxwedana jinan” sloganlarının atıldığı eylem, söylenen şarkılarla sona erdi.
İstanbul
İstanbul’da Kadınlar Birlikte Güçlü, Kadıköy Eminönü İskelesi önünde bir araya gelerek protesto eylemi düzenledi. Eylem öncesi Kadıköy’ün birçok noktasına ve eylemin yapılacağı yere polis tarafından barikat kuruldu. Ancak barikata rağmen binlerce kadın bir araya gelerek, “Jin, jiyan, azadi”, “Nan, kar, azadi”, “Zen, zedengi, azadi” sloganları atıp, “Jin, jiyan, azadi”, “Kadın yaşam özgürlük”, “Diktatöre ölüm”, “Diktatör İran” ve “Mahsa’dan sonra her şey bir saç teline bağlı” dövizleri taşıdı.
Açıklamayı okuyan Emekçi Kadınlar (EKA) üyesi Delal Erol, “İran sokaklarında ‘Jin, jiyan, azadi’ sesi yükselirken direniş de büyümeye devam etti. İran İçişleri Bakanlığı, ‘İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi tarafından emredildiğini’ söylediği bir soruşturma kararını açıklarken, aynı anda protestoya katılanlar bir bir gözaltına alındı. İran rejimi Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgeler başta olmak üzere halkın üzerine ateş açmaya, saldırmaya başladı. Direniş başladığından bu yana 200'den fazla kişi hayatını kaybederken, en az 5 bin kişi İran rejimi tarafından tutuklandı. Tutuklananlar arasında 16 basın mensubu da bulunmakta” dedi.
Kadınların şeriata göre dizayn edilmeye ve kadınların iradesinin yok edilmeye çalışıldığını belirten Erol, “Mahsa’nın katledilmesi tüm dünyada erkek devlet şiddetine karşı mücadele eden biz kadınların öfkesi oldu. Çünkü aynı erkek egemenliğini, aynı erkek şiddetini yaşadığımızı biliyoruz. İran rejiminin dayatmalarına benzer ahlak dayatmalarına maruz kalıyoruz, hayatlarımız giderek kısıtlanıyor. Hayatlarımızdaki şiddet sarmalı İran’da da Türkiye’de de bizzat erkek devlet tarafından örgütleniyor. Bugüne kadar kazandığımız hiçbir şey, bizlere egemenler tarafından bahşedilmedi. Hepsini yaşamlarımız pahasına mücadele ederek ellerimizle kazandık. Şimdi bizleri tahakküm altına alan erkek egemenliğine karşı tüm dünyada birlikte yükselteceğimiz kadın mücadelemizle özgürlüğümüzü kazanacağız” diye belirtti.
Eylemin ardından kadınlar saçlarını kesti. Daha sonra, İran müziği eşliğinde dans eden kadınlar, “Jin jiyan azadi” sloganıyla eylemi sonlandırdı.
Diyarbakır
Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP) da, Dünya Kavşağı’nda gerçekleştirdiği eylemle Jîna Mahsa Amini’nin katledilmesini protesto etti. “Jin jiyan azadi” pankartı açan kadınlar, “Yaşasın kadın dayanışması” ve “Jin jiyan azadî” dövizleri taşıdı. “Kadınlara değil katillere barikat”, “Yaşasın kadın dayanışması” ve “Jin jiyan azadî” sloganı atan kadınların yürüyüşünün polis tarafından engellenmesi üzerine burada açıklama yapıldı.
Açıklamayı yapan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy, yürüyüşün engellenmesine tepki göstererek, “Buradan Diyarbakır Valiliği’ne soruyoruz: Koruma kararına rağmen katledilen kadınlar neden korunmadı? Kadın tecavüzcüleri ve tacizcileri kol gezerken kamu düzenini sağlamak için neler yapıyorsunuz? Genç kadınlar üzerinden özel savaş politikaları ile fuhuşa zorlanılan kadınları korumak için kamu düzenini nasıl sağlıyorsunuz? Uyuşturucunun Diyarbakır’da 9 yaşa kadar indiği bir kentte kamu düzenini sağlamak için neler yapıyorsunuz? Bozulanın kamu düzeni olmadığını çok iyi biliyoruz. Bozulan, sizin erkek iktidar sisteminiz. Bunu hepiniz çok iyi biliyoruz ve evet korkmaya davam edin, sizin o tekçi, kadın düşmanı, militarist iktidarınızı bugün engellemeye çalıştığınız bu kadınlar yıkacak” dedi.
Atasoy, İran’da kadınlar öncülüğünde gelişen mücadeleyi tarihsel olarak niteleyerek, şöyle dedi: “Dicle Amed Kadın Platformu olarak bugün burada yürüyerek isyan eden kadınların çığlıklarını daha fazla duyurmak ve kadınların özgürlük mücadelesindeki kararlılığı bir daha göstermek için bir araya geldik. Ama Diyarbakır Emniyet ve Valiliği keyfi bir biçimde bize bu yürüyüşün kamu düzenini bozacağını söyleyip, binlerce polisi buraya yığdı. Ne olursa olsun kadınlar özgülüklerine sahip çıkacaklar, kadınlar geleceklerine sahip çıkacaklar. Her hâlükârda bugün ve bundan sonrada bu mücadeleyi daha kararlı bir biçimde tüm bedellerine rağmen devam edeceğiz.”
Bir yazgı gibi, karanlık dört bir yanda var edilirken, onca kuşatma, bir dolu hakkaniyet yıkıcı hale, dönüştürmek ve anlamak yerine sessizleştirme gayretine rağmen kadınlar ses verir yeniden. İran’dan Türkiye’ye, buradan şuraya her anlamda zaruri bir dönüşüm, illa ki devletlinin gerek gördüğü hal diye dayatmaların birbiri peşi sıra bina olunduğu, canlar söz konusu olduğunda paldır küldür çalınabildiği bir yerde, hukuksuzluk ve bayrakların örte geldiği cinayetler silsilesi karşısında bir itiraz var edilir. Türkiye’de Bakur Kürdistan ekseninde var edilmiş olan hak tanzimi için eylemler gibi, İran’da, Rojhilat’da var edilmek istenen şey de o kadar anlamlı bir reddiye halidir. Devlet, devletlinin suna geldiği yıkıcılık karşısında sözle, eylemle, eyleyerek bir tek doğrunun o da insani müşterek olana dair bir direniş sergilenir. Yerle bir eden, kuşatan, dışlayan, ezberlerle köşeye kıstırmaya ant içen, dönüştürdüğü kısmı yeterli görmeyip daha ağır zulümleri var etmeye teşne olan, olagelen iktidar pratiklerine karşı kadın, yaşam ve özgürlük nidası herkesi, belki de dünya genelinin handiyse tamamı için de bir ussal uyanış meselesi olarak can alıcı bir halde var olmaktadır. Mahsa Amini sonrasında, yüz kadar insanın resmen katledildiği, dahası anbean, günbegün yepyeni kırımlara imza atılabilecek bir yere dönüşen İran ölçeğinden, her durumda bir yıkım cenahı halinde kendini yükseltmeye devam eden yeni Türkiye nam sahaya, birlikte ezilenlerin mücadelesi ya hep beraber kazanacaktır, ya hep beraber bütün o ihtimalleri yerle yeksan ederek, yerle bir olacaktır. Bulunduğumuz araf bunun tezahürünü barındırandır.
Kesin, kati, bütün anlamlarıyla birlikte hayatın kuşatılması, kötülüğün bir normatif haline indirgenmesinin refakatinde var edilir. Buna teşne olunur. Cerahat bir öyle bir böyle ama her dem güncellenerek kurgudan öte hakikat kılınmaya çalışılırken derman aranmasın hiç bulunmaya çalışılmasın istenir. Karanlık sanki bir yazgıymış gibi yeknesak makamdan bu sahnenin her gününde, bu coğrafyanın köşe başlarında yöneten katı sayesinde bir demirbaş kılınmaya çalışılıyor. Yok yere değil, arasız, fasılasız bir halde yinelene gelenler birbiri peşi sıra icrasına düşülen hamlelerle hayat o karanlığın esiri kılınmaya çalışılıyor. Bir yanda ilerleme, bir yandan modern zamanlar denilirken hiç olmadığı kadar yalın bir geçen, geçmişin sularında ilerlemeye çalışılıyor. İyi de bunca kötülüğün, kör karanlığın bir biçimde karanlıktan menkul bir çağın dipsizliğine karşı müşterekler nasıl muhafaza edilecektir. Düşünmeden, sorgulamadan, sormadan, tahayyül edilen karanlığa itirazı var etmeden hangi gün iyi olabilir ki? Hayat istemi, tahayyül ve görüşlerin yerle bir edilme istemiyle kuşatıldığı yerde, karanlık lafta değildir, artık anlıyor muyuz? Bütünüyle dünya dediğimiz yaşadığımızı varsaydığımız kürenin artık pirüpak masmavi, tozpembe hayaller ihtiva eden, muktedirin es kaza olur verdiği kadar özgürlüklerin yaşatılabildiği bir sahne olmadığını anlamak için daha kaç sınama lazımdır, sahiden elzemdir, sahiden!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2022
Görsel: In The Name Of Hope – Khamoosh v/Mohit.art
5 notes · View notes
bunedycom · 2 years
Text
Bilimsel Araştırmalar: Kimse %100 Heteroseksüel Değil!
Bilimsel Araştırmalar: Kimse %100 Heteroseksüel Değil!
Nature’s Scientific Reports adlı dergide yayımlanan bir çalışmada, araştırmaya katılan 460 heteroseksüel bireye iki tane bir sayfalık makale okutuluyor. Bu makalelerde ise cinsellikle ilgili bilgilendirici içerikler bulunuyor. Araştırmacılara göre katılımcılar bu makaleleri okuduktan sonra cinsel yönelimlerinde farklılaşma görülüyor.  Çalışmaya göre bu kişiler artık hemcinsleriyle cinsel deneyim…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
kutuphanedeyim · 9 months
Text
Tumblr media
10 notes · View notes
evrendevang · 1 year
Text
Eşcinsellikle ilgili yanlış bilinenler, eşcinsellik nedir ne değildir, nasıl davranılmalıdır
Eşcinsellikle ilgili yanlış bilinenler, eşcinsellik nedir ne değildir, nasıl davranılmalıdır
1) Her insanda iki cinsiyetin hormonları vardır. Erkeklerde östrojen, kadınlarda testostoron artarsa eşcinsellik ortaya çıkar. Yani eşcinsellik bir hormonal bozukluktur. Ve hormon terapisiyle düzelir.
Eşcinselliğin vücudun salgıladığı testostoron-östrojen dengesizliği sonucu oluştuğu görüşü bilim dünyasında 25-30 yıldır kabul görmemektedir. 1980'li yıllara kadar heteroseksüellerle eşcinsellerin hormonlarını ölçen bir sürü araştırma yapılmıştır. Bunlarda bazılarında heterosesüel erkeklerin testostoron seviyeleri daha yüksek çıkmış, bazılarında eşcinsel erkeklerinki daha yüksek çıkmış bazılarında ise hiçbir fark bulunmamıştır. Kısaca cinsel yönelimle vücudun salgıladığı hormonlar arasında bir korelasyon yoktur. Aynı şekilde heteroseksüel kadınlarla eşcinsel kadınlar arasında da yoktur.
Eşcinsel erkeklere daha fazla testostoron verildiğinde ise cinsel yönelimlerinde bir değişme olmamış, sadece erkeklere olan cinsel istekleri daha da artmıştır. Hormonlar sadece libidomuzda rol oynar. Cinsel yönelimimizde rol oynamaz. Zaten 1980'li yıllardan sonra heteroseksüellerle eşcinsellerin hormonlarını ölçen bir araştırma yok. Nedeni eşcinselliğin hormonlarla alakasının olmadığı anlaşılması.
Zaten öyle bir şey olsaydı, eşcinseller eşcinsel hayatlarındaki zorluklarla yaşamak varken gider hormon tedavisi olurdu. Yeryüzünde eşcinsel insan kalmazdı. Hiç bu onur yürüyüşlerine filan da gerek kalmazdı.
Aynı şekilde transeksüelllikte hormon bozukluğu sonucu oluşmaz. Transeksüeller karşı cinsiyetin hormonları alıp fiziki görünüşlerini kendi hissiyettikleri cinsiyete uygun yapabilirler. Ama transeksüellerin transeksüel olma sebebi hormonlarının bozuk olması değildir.
2) Eşcinsellik aile travması, ya da tacizle oluşur.
Eşcinselliğin aile travması ya da tacizle oluştuğunu kanıtlayan araştırma yoktur. Zaten hiç aile travması yaşamamış ve tacize uğramamış milyonlarca eşcinselin varlığı bu önermeyi baştan çürütür. Etkiliyorsa bile eşcinsellerin çok küçük bir bölümünü etkiler.
3) Eşcinsel erkekler feminen, eşcinsel kadınlar maskülendir.
Bu kısmen doğru kısmen yanlıştır. Transeksüel kişiler kendilerini farklı cinsiyete ait hissettiklerinden cinsiyetlerine uygun davranışları göstermemesi sık rastlanılır. Bir çok trans erkek(kadından erkeğe) çocukluğunda maskülen, trans kadın(erkekten kadına) çocukluğunda feminendir.
Transeksüellikte olduğu gibi eşcinsellikte de karşı cinsiyetin davranışlarını gösterme sık rastlanılır. Eşcinseller her ne kadar cinsiyet kimliklerinden memnun olsalarda karşı cinsiyete ait davranışlar göstermeleri, ona göre giyinmeleri heteroseksüellere göre daha yüksektir. Ama maskülen eşcinsel erkekler, feminen eşcinsel kadınlarda vardır. Hatta eşcinsel erkeklerin bir grubu bear(ayılar)'dır. Bunlar kıllı, yapılı, sakallı eşcinsel erkeklerdir. Ve büyük bir çoğunluğu yine kendisi gibi kıllı, yapılı, sakallı erkeklerden hoşlanır.
Yani şöyle diyebiliriz. Feminen eşcinsel erkeklerin tüm eşcinsel erkeklere oranı, feminen heteroseksüel erkeklerin tüm heteroseksüel erkeklere oranından çok daha yüksektir. Aynı şekilde kısa saçlı, erkeksi eşcinsel kadınların tüm eşcinsel kadınlara oranı da maskülen heteroseksüel kadınların tüm heteroseksüel kadınlara oranından daha yüksektir. Ama dediğim gibi bir sürü maskülen eşcinsel erkek ve feminen eşcinsel kadında vardır.
4) Eşcinsel erkeklerin babalarıyla olan ilişkileri kötüdür. O yüzden eşcinsel olmuşlardır.
3 de bahsettiğimiz gibi eşcinsel erkeklerin feminen özellikler göstermeleri heteroseksüel erkeklere göre daha yüksektir. Baba küçük yaşlardaki oğlunun feminen özellikler gösterdiğini görünce ona kızabilir, kötü davranabilir. Bu da çocuğun babadan nefret etmesine sebep olabilir. Bu feminenliği doğasından aldığı gibi eşcinselliğide almışsa ergenlikte babasına açıldığında aralarında gerilim yaşanabilir. Ya da baba küçük yaşındaki oğlunun başka bir erkeği öptüğünü ya da ilgi gösterdiğini görünce ona kızabilir ve bu davranışları yüzünden ergenlik boyunca çocuğu baskı altına alabilir. Ama burdaki asıl nokta çocuk babasıyla arası kötü olduğu için eşcinsel olmamaktadır. Eşcinsel olduğu için babasıyla arası kötü olmuştur. Yani neden-sonuç ilişkisi yanlış kurulmaktadır.
Eğer babanın oğluyla arasının kötü olması eşcinsel olmasına yol açabiliyorsa bile bu eşcinsel erkeklerin çok küçük bir bölümünü kapsamaktadır. Çünkü babasıyla arası gayet iyi olan milyonlarca eşcinsel erkek vardır.
5) Eşcinsellik psikolojik bir hastalıktır.
Dünya sağlık örgütü ve amerikan psikiyatri kurumu uzun yıllar önce eşcinselliği psikolojik hastalıklar kategorisinden çıkarmıştır. Eşcinsellerin psikolojisinin bozulması eşcinselliğinden doğrudan kendisinden değil, aile ve toplumun eşcinselliğe olumsuz tepkisi nedeniyle kaynaklanmaktadır. Bu yüzden eşcinsel gençlerin intihar oranı heteroseksüel gençlere göre 3-4 kat daha yüksektir.
6) Eşcinsellik bir tercihtir.
Bu çoğunlukla yalnış bir önermedir. Eşcinsellerin büyük bir bölümü ya çok küçük yaşlarda ya da ergenlikte kendi cinsine ilgi duymaya başlamıştır. Ve karşı cinse en ufak bir ilgi bile duymamakadır. Bu insanlar için eşcinsel olmak kesinlikle bir tercih değildir. Eşcinsel bir erkek masaya, kanepeye bakınca ne hissediyorsa bir kadına bakınca da onu hisseder.
Heteroseksüellerin içinden de eşcinsel ilişki yaşamaya açık insanlar olabilir. Her ne kadar kendi cinsine duygusal his beslemese, masürbasyon yaparken hemcinsini hayal edip uyarılmasa bile o an için sırf karşı cinse ulaşamadığı için ya da sadece bir fantezi için eşcinsel ilişkiyi deneyip o an bu ilişkiden bedensel haz duyabilir. Sonuçta her insan cinsel fantezilerini başkalarına zarar vermeden özgürce gerçekleştirme hakkı vardır. O yüzden bu insanlarda kınanmamalıdır.
7) Eşcinsellik neden oluşur?
Eşcinselliğin nasıl oluştuğu bilinmemektedir. Ama eşcinselliğin nasıl oluşmadığı kesin olarak bilinmektedir. Eşcinsellik hormonal bir bozukluk değildir. Aynı şekilde aile travması, taciz gibi etkenlerle de oluştuğuna dair sağlam bir kanıt yoktur.
Eşcinselliğin nasıl oluştuğu bilinmese de muhtemlen hangi etkenler sonucu oluştuğu tahmin edilmektedir. Genlerin, anne karnında yaşanılan sürecin eşcinselliğe etki ettiğini destekleyen bir sürü bilimsel araştırma vardır. Eşcinsel erkeklerin beyin yapılarında heteroseksüel kadınlarla benzer özellikler bulunmuştur. Eşcinsel erkeklerin beyinleri erkeklik feromonuna aynen heteroseksüel kadınlar gibi tepki vermektedir. Normalde bir erkek çocuğun eşcinsel olma ihtimali %2-3 ken, tek yumurta ikizi eşcinsel olduğunda bu oran %30-40 lara çıkmaktadır.
Aynı şekilde transeksüellikte de genlerin, anne karnında yaşanılan sürecin etkili olduğu bir çok araştırmada desteklenmiştir. Örneğin bir araştırmada kadınlardan hoşlanan trans erkeklerin (kendini erkek gibi hissedip kadınlara ilgi duyan kadın) beyinlerdeki beyaz maddenin erkeksel yönde olduğu bulunmuştur. Başka bir araştırmada yine kadınlardan hoşlanan trans erkeklerin sol ön singulat kortekslerindeki kan akımının, heteroseksüel kadınlara göre daha az, sağ insulalarında ise daha çok olduğu bulunmuştur. Bu iki bölge bilinç ve cinsel davranışlarla bağlantılı olmasıyla bilinmektedir. Bu araştırmaların daha hormon terapisi almayan translar arasında yapıldığını belirtmek isterim.
Daha onlarca araştırma olup sadece yukarıya birkaçını koydum.
Eşcinselliği benim ahlakım ya da dinim kabul etmiyor. O yüzden eşcinsellik yanlıştır.
Ahlak kişiden kişiye, toplumdan topluma değişen bir şeydir. Kimse kendi ahlak anlayışını başkasına dayatamaz. Eşcinsellik başkasına doğrudan zarar vermediği için ister doğuştan ister tercih olsun kısıtlanmamalıdır.
Aynı şekilde kimse dini inancını da başkasına dayatamaz. Eğer karşındaki müslümansa söylersin eşcinsel ilişkiye girersen günaha girersin diye, uyarını yaparsın. Ama aşağılamaya hakaret etme hakkına sahip değilsin. Karşındaki dinlere inanmıyorsa zaten hiç karışamassın.
Ayrıca islamda flört etmek, el ele tutuşmak, karşı cinsin eli ve yüzü haricindeki bir bölgeye bakmakta günahtır.(illa şehvetle bakmanız da gerekmiyor) Kendiniz bunları yaparken hiç bir şey olmuyorken, konu eşcinsellik olduğunda hemen ayetleri sıralamanız ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.
Bu sitede grup seksle ilgili bir soruda bile dini yorumlar çok azken nedense konu eşcinsellik olduğunda birden dini yorumlar dolup taşmaktadır.
9) Eşcinsellere nasıl davranmalıyım?
Heteroseksüellere nasıl davranıyorsanız eşcinsellere de o şekilde davranmanız gerekir. Aşağılamak yanlış olduğu gibi birçok kızın yaptığı gibi eşcinsel erkekleri bir insan olarak değil, alışveriş yaparken yanında dolaştırdığı bir süs eşyası olarak görmekte yanlıştır. "Ayy ben eşcinsel erkek arkadaşım olmasını çok isterim, birlikte alışverişe çıkarız" derken onları ötekileştirdiğinizi unutmamalısınız.
Bir erkek kız arkadaşından bahsettiğinde nasıl "ayy sen demek heteroseksüelsin, tabi cinsel tercihine saygı duyuyorum" demiyorsanız eşcinsele de dememelisiniz.
3 notes · View notes
art-is-g4y · 2 years
Text
kendimi yavaş yavaş bulduğum ve keşfettiğimi hissetiğim yaş 23tü ve ben 24 yaşındayım biraz yavaş oldu ama daha bu yol devam ediyor en azından bu yola girdiğimi hissetmek bile iyi hissettiriyor
8 notes · View notes
dusuncekatalogu · 1 year
Text
She/They Ne Demek? Biyografilerde Bulunan She/They Anlamı Nedir?
Sosyal medya da sıkça karşılaştığımız She/They ile ilgili bir şey bilmiyorsanız bilmeniz gereken çok şey var.
Bazı Instagram kullanıcılarının, profillerini ziyaret ettiğinizde hakkımda kısmında ve adlarının yanında she/they yazdığını fark etmiş olabilirsiniz. Bunun nedeni, bazı zamirlerle cinsel yönelimlerini belirtmek veya destek olmaktır. Eğer sürekli profillerde she/they yazdığını görüyorsanız ve she/they ne demek merak ediyorsanız bu makaleyi tamamen okumalısınız. Bu sayede ne demek olduğunu ve…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
fotode · 2 years
Text
Cinsel Yönelim Nedir, Kaç Yaşında Olur? Cinsel Yönelim Türleri
Cinsel Yönelim Nedir, Kaç Yaşında Olur? Cinsel Yönelim Türleri
Cinsel kimliğin oluşmasında önemli bir rol oynayan cinsel yönelim nedir, kaç yaşında olur ve türleri nelerdir merak edilen konular arasında yer alıyor. Kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren bir his olan cinsel yönelim hakkında merak edilenler haberimizde… Cinsel yönelim nedir? Cinsel yönelim…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
okuryazarlar · 5 months
Text
Tumblr media
İkinci Yeni esintisi ile başladığı şiir yaşamı, zamanla toplumcu yönelim kazanan şair Refik Durbaş'ı aramızdan ayrılışının 5. yılında saygıyla anıyoruz.
133 notes · View notes
ruhumdasavas · 3 months
Text
Filistin 75 yıldır işgal altında, 7 Ekim olayları bunun son parçası sadece. İnsanların bu zamana kadar boykot anlayışlarının olmaması ya da dönemlik olarak gelip sonrasında gitmesi bu yüzden bir tık normal çünkü unutmaya meyilliyiz ama İsrail 7 Ekim'den beri işlenebilecek tüm savaş suçlarını işlemekle kalmadı bunları savundu da. Din, ırk, cinsiyet, yönelim fark etmeksizin hepimizin bunda hemfikir olması gerekiyor. Eskiden 3-5 kişiydi boykotu tercih eden, kalanları "Ya zaten az insan boykot ediyor, bir etkisi olmaz." diyordu. Bir noktada mantıklıydı ama son olaylardan sonra gördük ki toplu boykot sonucunda bahsi geçen markalar ciddi anlamda zarar görüyor yani elimizden gelen bir şeyler var. Herkes elinden geleni yapar. Zaten kimse kimseden Filistin'e gidip savaşmasını beklemiyor, bekleyemez. Herkes kendi çapında Filistin'i anacak, sesimiz böyle yükselecek.
Neredeyse 4 aydır bir ülkenin her şeyini kırdılar. Soyunu, sistemini, haklarını... Ölenlerin içinde sadece Müslümanlar yoktu. Farklı yaş grupları, farklı dinler, farklı cinsel yönelimler vardı. Birçok insana hitap eden özelliklerdi bunlar. Hristiyan bir insansanız Hristiyan din kardeşinizi de öldürdü İsrail. Yapmadı mı? Yaptı. Neden görmüyoruz bunu?
Kaç ay oldu ya, kaç ay. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp ama öğrenecek bunca kaynak varken normalde bir olan ayıp bin oldu artık. Kullanılmaması gereken büyük markalar ortada. Israrla bunları kullanıyorsak bunun mantığını çözmek gerek. Ben her şeyi toptan bırakalım kafasında bir insan değilim. Biraz biraz başlamak bile bir adımken insanlar Starbucks'a gitmeye, H&M'den Zara'dan ısrarla alışveriş yapmaya devam ediyor. Israrla. Muadilleri çokken. Ya boykot olan makarna markasını bırakıp yerli olana geçmek bile zor mu bu kadar? Neden bu kadar sadece kendi hayatımızın peşindeyiz? İnsanın zoruna gidiyor ya gerçekten. Biz bu insanların yüzüne nasıl bakacağız, bu bencillikten nasıl kurtulacağız?
30 notes · View notes
beleskondu · 5 months
Text
Canım ya siz ne tatlı ne kurnaz şeylersiniz gidip kadın sayfası açıp geliyorsunuz ya ölüyorum gülmekten ya o değil de varsa bir cinsel yönelim yani saklama ben buyum de yane mesaj atıyorve kadın gibi konuşuyorsun ama her yerden belli erkek olduğun bir kere kadın gibi hissetmiyor kadın gibi davranıyorsun ama olmuyor canımın içi olmuyor hepiniz de ya lezbiyen ya bisex oluyorsunuz ayol duyanda kadın kalmadı türkiyede sanacak aklı sıra konuşup benden laf alacak sonra resim felan pışık yemezler bizde mal değiliz yane engel attığım 20. Sahtekar oldu sayenizde uzman oldum hemen anlıyorum gelmeyin engelliyorum yetti be pislikler
21 notes · View notes
yaralanma · 6 days
Text
yönelim değişebilen bir şey olsa değiştirirdim ya bu erkeklerin nesini seviyoruz kızlar
12 notes · View notes
seslimeram · 20 days
Text
Hayat Olduğu Gibi...
Tumblr media
Bir seçim gümbürtüsü daha geride kaldı. Tümüyle nobran, her dem tahakküme açık, bariz bir biçimde derdest etmekten ötesini var etmeyen bir solukta despotizmin kendisine rehin bir iktidar kliği için şamara maruz kalmanın var edildiği bir seçim geride kaldı. Geneldeki ol yurt dışından çıkagelen destek, istenildiği gibi sandıklarda var edilen üç kağıtlar, hileli oylar, oy için var edilen seremoniler, duraksanmadan eksik kılınınca, yaptırılmayınca tüm ve belirgin bir biçimde kralın çıplak olduğu meydana serilir. Yerel seçimi, belirgin bir hal içerisinde savaşa dönüştüren, baş efendinin zulasından çıkarttığı bayat ezberlerle, okunan masallarla bir yere gidilemeyeceği, sorunların çözülemeyeceği bir kere daha belirgin bir halde 2015 Haziran seçimlerinde olduğu gibi kabak gibi görünür. Çıkan kısmın özetinde, tahakküme, tehdide, şantaja, bitimsiz yağmaya karşı halkın iradesinin nasıl da dur demeye kafi olduğu gerçekliği olduğunu yinelemeliyiz. Dur durak bilmeyen, ekonomik darboğazı yaşamlarının ortasında buluveren, artık orta direk olma ihtimali de çalınmış olagelen tüm kimsesizler için / sırtında devlet olmayanlar / böyle bir halde çıkışın iktidarı uyararak onu en çok istediği kentleri sömürmekten alıkoyarak olduğunu görenler eliyle bu dur deme hal ve istemi var edilir.
Kötülüğü, dur durak bilmeden nefreti büyüten, şiddeti bir yön bulma aparatı olarak ele alan, değnek gibi kendisinin rutininde eksik kılmayan bir aklın var ettiği hezeyanlara esir yirmi bir koca yıllık iktidar pratiğinde bir kere daha dur denilir, artık yeter. Her dem aynı, benzeş odaklardan toplumun bir kesimini terörist ilan edip, nefrete yem etme gayretinin her nasıl biçimlendirildiği az çok söylemlerden sonra ekranlardaki yorumcu görünümlü, atm farelerinden belirgin olur. Misal, Hande Fırat, Zafer Aydın, Hakan Coşkun, Nedim Şener, Hulki Cevizoğlu, Mehmet Uçum, Abdulkadir Selvi, Hakan Bayrakçı nicesi ve daha nicesinin ortaklaşa o terörist bunlar diyen iktidarı haklıymış göstermek için var ettikleri taklaların ortasında onca insan bir kere daha kimin ne olduğunun bilincine çoktan vardığını bildirir. Tehditlerin, birbiri ardına çıkagelen hedef göstermelerin ortasında eninde sonunda varılacak olan sınama bir kez daha iktidarı bulur. Kepazelik, kötülük ve hiç bitimsiz bir cendereye alma halini sürekli yeniden imal ederek ceberut devlet aklının en olmadık labirentlerinde dolanarak ne demokratik ülke, ne de yaşanabilir bir memleket imal edilebilir. 31 Mart gecesi yaşananlardan sonra görünen köy buna dair bir şerh düşme bahsidir.
Baş Efendi mütemadiyen konuşmaya, bütünüyle o müştereken düşülmüş şerhi yok sayma halini güncelleyen bir seslenişi var eder. BirGün Gazetesinden ilgili bölümü aktaralım bu sayfaya: “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜRGEV'in itfar programına katıldı.
Erdoğan, "Bölücü terör örgütünün sokakları yakıp yıkan vandallarıyla sergiledikleri dayanışmayı, rızkının peşindeki insanların ailelerine çok gördüler. Daha önce aynı vicdansızlığı evlatlarını bölücü alçakların pençesinden kurtarmak için çırpınan cesur Diyarbakır annelerine de bunlar göstermişlerdi. Yasak savma kabilinden yaptıkları bir şov dışında sırf ittifak ortaklarını kızdırmamak için yüreği kan ağlayan bu anneleri yalnız bırakmışlardı. Biz yaklaşık yarım asırdır vakfımız ise 28 yıldır çetin bir mücadelenin içerisindeyiz. Bu zorlu süreçte sizlere hizmet etmekten sizlerin en iyi, en donanımlı bir şekilde hayata hazırlamaktan başka gayemiz olmadı. Sizlerin başarılarını gördükçe hep daha fazla çalıştık, daha fazla koştuk. Ne yaptıysak milletimiz için, siz gençlerimiz için yaptık. Allah'a hamdolsun bugün milletimizin ve sizlerin huzuruna alnı ak, başı dik, gönlü mutmain olarak çıkmanın gururunu yaşıyoruz. Ülkemizi bugün geldiği noktadan çok daha ileriye götürebilmek için sizin enerjinize, sizin yeteneklerinize, sizin heyecanınıza ihtiyacımız var. Bu ülkeyi yüceltecek bu çağa mührünü vuracak olan sizlersiniz. Bunun için kendimizi başkalarına göre tanımlayacak, başkalarının bizi kendi kalıplarına hapsetmelerine izin vermeyeceğiz. İşimizi, görevimizi, sorumluluğumuzu ülkemize, milletimize ve umudunu bizlere bağlamış ailelerimize karşı vazifelerimizi en güzel şekilde yerine getirmeye çalışacağız. Kimsenin bizim özgüvenimizi örselemesine hayallerimizle aramıza set çekmesine müsaade etmeyeceğiz. Şunu lütfen hiçbir zaman unutmayınız. Bizler sadece yüz yıllık bir devletin mensupları değiliz. Bizler aynı zamanda bu coğrafyada bin yıllık bir cihan İmparatorluğu'nun 1400 yıllık köklü bir medeniyetin de takipçileriyiz. Ayrıca bizler bir misyonu, gayesi, ideali ve elbette davası olan insanlarız. Başkaları gibi önünü, sonunu düşünmeden fevri hareket edemeyiz. Tefekkürü, tezekkürü, hayatının her alanına uygulayan bir gençlik Türkiye'yle birlikte İslam aleminin hatta tüm insanlığın umududur" ifadelerini kullandı.
"31 Mart Daha Büyük Zaferlerin Müjdecisi ve Habercisi Olacaktır"
Erdoğan konuşmasının devamında, "Sizlerden kendi şahsi geleceğiniz yanında ülkemizin istikbaliyle ilgili de hayaller kurmanızı ve hedefler belirlemenizi istiyorum. Hayatı anlamlandıran, insanı dünyaya bağlayan, kişiye değer katan üretmektir. Yaptıklarının üzerine koymak, kendini aşmaktır. İnsan ürettikçe mutlu ve motive olur. İnsan düşünüp, tefekkür edip, çalışıp ortaya iş koyduğunda mutlu, huzurlu, kendisiyle barışık olur. Her ne yapıyorsanız, hangi okulu okuyor, hangi işte çalışıyorsanız yaptıklarınızın üzerine koymaya, kendinizi aşmaya özellikle gayret edin. İmkan bulmak aslında imkanı oluşturmaktır. Unutmayın, imkan size gelmez, siz imkanlara gideceksiniz. Projeleriniz, planlarınız, tezlerinizle beraber, mücadele azminiz de varsa hiçbir güç sizi yolunuzdan geri döndüremez. İlmin ve başarının anahtarı çalışmak, disiplinli çalışmak ve sabretmektir. Azminizi, kararlılığınızı, inancınızı, asla ama asla kaybetmeyeceğiz. Sizlerden yarını değil daha ötesini görerek çalışmanızı, kendinizi geliştirmenizi bekliyoruz. Bunları başardığınızda Allah'ın izniyle sizlerin önünde durabilecek hiçbir engel tanımıyoruz. TÜRGEV'in dijital kültür alanında gençlere yönelik çalışmalarını takdirle karşıladığımı burada ayrıca belirtmek istiyorum. Sizlerden beklentimiz her alanda olduğu gibi dijital kültürde de sadece takipçi değil asıl içerik üreticisi olmanızdır. Medeniyetimizin, tarihimizin, değerlerimizin ışığında içerikler geliştirerek, bunları gençlerimize ve dünyaya açmanız son derece kıymetli çabalardır. Mevcut çalışmalarınıza yeni projeleri, girişimleri ekleyerek dijital dünyayı boş bırakmayacağınıza inanıyorum. Kıymetli kardeşlerim, merhum Menderes'ten bu yana canımızla, kanımızla, emeklerimizle büyüterek bugünlere getirdiğimiz çok partili demokrasimiz 31 Mart Pazar günü yapılan Mahalli İdareler seçimlerinden de başarıyla çıktık. Seçimlere gölge düşürme, seçmenin iradesini rehin alma girişimleri bir kez daha sandıkta hüsrana uğradı. Bizler kadere ve takdire inanan insanlarız. Sandık sonuçlarının da davamız, hareketimiz, mücadelemiz açısından Allah'ın izniyle hayra tebdil olacağına yürekten inanıyoruz. Bu tarz neticeler insanlık tarihi boyunca kiminin şımarıklığını, kiminin pervasızlığını, kiminin de sabrını, metanetini, dayanışmasını, birlikteliğini ve mücadele azmini arttırmıştır. 31 Mart sadece yeni bir dönüm noktası değil, aynı zamanda daha büyük zaferlerin müjdecisi, muştusu ve habercisi olacaktır. Yolumuza yenilenmiş, tazelenmiş çok daha güçlenmiş, üstat Necip Fazıl'ın ifadesiyle pekleşmiş bir şekilde devam edeceğiz. Siyasette yarım asra yaklaşan mücadelemizin zafer sancağını burca dikecek ve ardından gönül huzuruyla nöbeti sizlere devredeceğiz" dedi.
Erdoğan, "Bakınız ben bugüne kadar gençlerle yürümüş gençlerin yoldaşlığından güç ve cesaret almış bir büyüğünüzüm. Hizmetkarı olmaktan şeref duyduğumuz milletimiz için nice saldırıları göğüsledik, nice badireleri aştık, nice ihanetleri püskürttük. Bizim karşılaştığımız sıkıntıları gençlerimiz yaşamasın diye emek verdik. Gerektiğinde ölümü göze alarak vesayet odaklarına meydan okuduk. Şahsen bedel ödesek bile ülkemize, insanımıza özellikle geleceğimiz olan siz gençlerimize bedel ��dettirmemeye çalıştık. İmkanlarımızı zorlayarak üzerimize düşeni yapmanın gayretindeyiz. Gençlerimiz olarak da sizler de sorumluluklarınızı yerine getireceksiniz. Artık biz siz gençlerimizin zamanının misafiriyiz. Bizden önceki aksiyon, fikir ve gönül adamlarının namusumuza emanet ettiği, bizim de canımız pahasına sahip çıktığımız davamızı inşallah yakında sizler omuzlayacaksınız. Bu emaneti sizler taşıyacak, sizler yükseltecek ve yücelteceksiniz.”
Seçim gümbürtüsü geçti. İktidar pratiği gereken yanıtı aldı. Demokrasi dediğiniz zaten başlı başına bir devinim, bir ona bir buna. Bu seçimin kaybedeni yok. Daha uzayıp giden nice iktidar pratiği, onlarla hemhal bir devletçi söylem yığını. Bir kısım iktidar üyesinin o ikrarları, yüzümüze gözümüze bulaştırdık derken oluşan halleri. Bir yanda da baş efendi için bitimsiz bir tehdit mekanizmasının sessiz / derinden yeniden imaline açılan eşik. Bir iftar yemeği programında dahi ortaya serilen cümlelerin tonlarından kimsenin bir mesajı falan almadığı ortaya çıkıyor. Bizatihi kendisinin 1 Nisan sabahına karşı söylediklerinden de zerre eser kalmamışa benziyor. Her şeyi alelade paldır küldür imal ederken suçluların o muhalefet / bu muhalefet olduğu sanrısına tutunup, oluşturulan güce tapmış iktidarın hal / yolunu sonuna kadar muhafaza etmek tek istikamet kılınıyor. Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması tam bir değnek kılınarak muhalefet susturulmak istenir. İsrail devletinin halen var ettiği şiddet / kırım / yok edicilik söz konusuyken onca nutka rağmen iş birliği, ticaret akışının bizatihi akp kurmayları / yancısı insanların şirketleri üstünden var edilmesine son diyebilmek suç isnat edilendir. Mazlum bir halkın savunulmasındaki yeri bu ticaretin ne içindir kimse yanıt verememektedir. Dönüp dolaşıp aynı sularda yıkanan sağcılaşmış, ırkçı hiziplerden, siyasal İslam formunu artık kesintisiz şeriatla özdeşleştiren bir anlayışı bütünleyen / her defasında aynı hatlarda yürüyen bir ülkede demokrasi neyin nesidir sahi ama sahiden? Ağır bir seçim hezimeti sonrasında gelecek günlerin daha zor sınamaları beraberinde getireceği afaki olurken tümüyle müşterek bir yaşam savunmasının imaline, ol buluşma / birleşmeye daha çok var mıdır? Madun siyasetin ezberlerinin kıyısında sahiden yeni bir sözü var edebilmeye, onca şartlanmışlık, nasılsa bize rehinler bakışının tam da karşısında kimselere yaslanmayan / kimselerin gölgesine sığınmayan / çıkar peşinde olmayan, hayatı olduğu gibi var edebilen bir cüreti var edebilecek midir halklar. Seçim bahsinin ardından önümüzdeki dört yılın en büyük sorusu / bütün bu karabasan hal, fasit döngüden çıkışın zemini oralarda bir yerlerdedir, belki. Fark ediyor musunuz...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Van Seçimlerine Yönelik Destek Açıklamasından – Yasin AKGÜL – AFP – Getty Images
0 notes
anonimbeyy · 11 months
Text
Asrın fitneleri- (LGBTQ)
Bir ahlak temellendirmesi olmadan iyi ve kötü kavramlarından bahsedemeyiz , ahlakın kaynağı kimilerine göre akıl , toplum ve vahiydir (dinler). Şimdi objektif bir şekilde bu üç maddeye göre lgbtq davranışları değerlendirelim:
-insanı sadece biyolojik bir canlı olarak değerlendiren pragmatist materyalizme göre üreme canlının neslinin devamı için zorunludur. Eşcinsel yönelimlerde neslin devamının aksine nüfusun azalmasına yönelik desteklendiğini görüyoruz o zaman sadece akıl süzgecinden baktığımızda bile bu yönelim canlılık için fayda değil zarardır. Pragmatist düşünce de zarar kötü olarak adlandırılır. dolayısıyla bu fiil kötüdür.
-toplumsal olarak baktığımızda her ne kadar küresel hegomanya lgbtQ propagandası için bütçeler ayırsa da , dizi film oyun kitaplar ve fenomenler aracılığıyla normalleştirilsede yinede toplumun genel kanaati bu fiilin sosyal ahlak kurallarına aykırı olduğudur. Eğer ahlakı bu sefer toplumsal normlarla temellendirirsek bu fiil yine kötüdür.
-ahlakın teolojik temellendirmesi gayet açıktır : bu tarz bir cinsel yönelime hristiyanlık,yahudilik ve islamın temel kaynaklarında haram kabul edilmiş ve iğrenç bir fiil olarak adlandırılmıştır.
Bu yazıda post çok uzun olmasın diye sadece ahlak temelinde bir yaklaşımda bulunduk. Unutmayın bir konu hakkında tartışırken durduğumuz nokta çok önemlidir. Eğer bir temellendirme yapamıyorsak aynı kavramlarla konuşamayız, konuşamadığımız bir olayı tartışmanın anlamı yoktur.
33 notes · View notes
sensussinyor · 7 months
Text
Politik ve sistemsel söylenme içeriyor aşağıdaki yazı.
Babaannem TRT1 izlerken trtnin kamu spotu gibi insanları protestoya davet ettiğini gördüm. Saraçhanede lgbti karşıtı slogan atmak için toplanacaklarmış. Açıklama da şu; lgbti propagandası yüzünden gençler ve çocuklar "ailelerine rağmen" daha fazla eğilim gösteriyormuş. Takım tutar gibi sapkinca lgbti "üyesi" oluyormuş. Ama bakın en komik yeri geliyor, bu yüzden ileride 23 Nisan, 19 Mayıs kutlanacak çocuk ve gençler kalmayacakmış AHSJDKDJSJSJSKDJLEJDLSNSKSNSK
Aile yapısını bozuyorya artık heteroseksüel ilişkiler tükenecek ve insan neslinin Türkiye sınırlarında sonuna gelinecek, böyle yorumladım ama ne düşündükleri biraz karışık olabiliyor yalnızca politik mantığı olduğu için. Mesela şey de olabilir lgbti ise kültürel ve milli değerleri de otomatik olarak siliniyor veya yozlaşıyor. Hayır bunu savunanlar da ülkesindeki genç nüfusu nasıl yönetecegini, nasıl yatırıma çevireceğini bilemediği(?!), beceremedigi(?) için hala beyin göçü veren, ekonomik kriz yaşayan, üretimde geri kalmış hatta yine bu nedenle gençleri oyalama tasarımları geliştiren akıl. Ya sana bol bol hetero çocuk genç fırlatsak ne olur SHKSSNSK
Küresel bir cinsiyetsizleşme veya cinsel yönelimde farklı bulunan tercihlerin normallestirilmesine dair propaganda olduğu doğru. Bu durum küçük çocukların ve ergenlik dönemindeki gençlerin etkilenebilecegi bir durum, bu da doğru. Cinsiyetini ve cinselliğini keşif döneminde, karışık hormonal ve zihinsel bir süreçte ilerideki hayatını ciddi şekilde etkileyecek uçlardan daha izole olmalı veya bilinçlenme adımları profesyonel olmalı. Fakat kimseyi sonsuza dek bir cinsel yönelime propaganda ile zorlayamazsiniz veya manipüle ederek elde edebileceginiz bir sonuç değil, çünkü bu zaten sosyalizasyonla edinilen, sonradan aktarılan bir tercih veya kültürleme ürünü değil. Biz bunu anlayamıyoruz, yönetmeyi beceremiyoruz ya da işimize gelmiyor zorla istediğimiz tipolojide ürünler olacaksiniz anlamına geliyor karşıt propaganda. Toplum her halükarda egemen güçlerin standart yakaladığı ürünleridir, farkında olduğunuzu sandığınız tercihler, beğeniler zart zurt ne varsa bir düzeyde kontrol ve yönlendirme gücü barındırıyor (küresel ve bölgesel düzeyde). Ancak artık insanların cinsel yönelimlerini de bir salsalar ya. Cinsel yönelim etkeninden bağımsızca, kamusal alanlarda erotik yakınlaşmayı, dozu kaçan koklaşmalari uzun öpücükleri uygunsuz buluyorum (hem çocuklar için hem de yersiz olması nedeniyle saygısızca, bardaysaniz afiyet olsun)
Mecliste, yandaşlarda vs 50-60 yaşındaki dayıların görüntüleri, haberleri zaman zaman gündem oluyorken bunun bir dayatma meselesi olmadığı ihtimali hiç akliniza gelmez mi? 60 yaşındaki adam cinselliğini kesfetmeye Netflix izlerken karar vererek homoseksuel olmamıştır değil mi veya grup fantezisini küresel yönlendirmeler ile kesfetmemistir umarım ndkxj He bir de kırsal kesimlerde dönen olaylar var gündüz kuşağında hiç eksik kalmayan. Şimdi bunları görmezden geleceksek çok ilginç bir mevzu var.
Biraz daha geçmişe gidelim, bu insanlar Evrim teorisi gibi dev bir teoriyi müfredattan çocukların aklı karışıyor diye çıkarmadı mı? Çocuklara siz mi anlatamiyorsunuz, (olurya çoğu öğretmenin kendisi bile yanlış biliyor çok denk geldim, öğretmenlerimiz bile cahil kalmış veya anlama zorluğu yaşıyor lol) yoksa çocukların sorgulayıp kendi inanç ve görüşlerini oluşturan bireyler olmasını mı istemiyorsunuz?
Bu ülkede düşünen, sorgulayan, kaderini yönetmek isteyen, hak arayan insana tahammül yok. En büyük düşman düşünen insandır. Oysa İslam ne güzel alet ediliyor, üstelik bu dinde öğrenmemenin, okumamanin, atalarının yanlışını körü körüne devam ettirmenin kötülüğünden bahsedilmesine rağmen.
Çelişkilerle doluyuz. Biz homo sapien sapiens olamamışız ki kardeşim maks homo erectus aşaması bu.
12 notes · View notes
doriangray1789 · 2 months
Text
BELİRSİZLİK ve KORKUNUN YENİ DÜZENİN OLUŞMASINA KATKISI
Bir aşı'nın, ilaç'ın, fikir'in, sistem'in, düşünce'nin, ütopya'nın hata payının düşmesi için, daha kaliteli bir model ortaya koyabilmesi için, kusursuzluk emaresi göstermesi için ne gerekir?
O aşı'nın, ilaç'ın, fikir'in, sistem'in, düşünce'nin, ütopya'nın kendini sürekli olarak geliştiren, dönüştüren bir karşıtının olması gerekir!
Düalizm ile Materyalizm gibi. Realizm ile İdealizm gibi. Görünmez bir düşman ile Karşıtlık gibi buradaki sentez konsolidasyonda birleşiyor..
Korkunun düzeni uzun bir süredir sadece ülkemizde yaşanmıyor siyasetin şekillendiği zamandan bu yana insanlığın üzerinde davranış belirleme daha doğrusu davranış yönlendirmede kullanılmıştır...
İslam'da ki tasavvuflaşma dönemlerini inceleyin lütfen. İki ekol vardır.
1-) Rabia Tül Adeviyye.
Sevgi temelli bir Allah inancının en güçlü temsilcilerindendir.
2-) Hasan-ı Basri.
Korku temelli bir Allah ve pratik anlayışının sembol isimlerindendir. Mevcutta ki tarikatlara, cemaatlere, din'i yapılara, hocalara, bu yapıların liderlerine dikkatlice bakın.
Bir tanesi olsun sevgi temelli bir ekolden nasiplenmiş iki kelam ediyor mu? Günah, yasak, mekruh, cehennem, yanarsın, kanarsın, pişersin..
Öyle cehennem tasvirleri, öylesine ızdırap anlatımları var ki insanın o metinleri okuduktan sonra normal hayata dönmekte sıkıntı yaşamaması büyük başarı.
pandemiye bakın - Virüs.
Yine görünmez, belirsiz, açıklaması güç, kargaşa içinde anlatımları olan sinsi bir düşman.
Ne kadar tanıdık bir formül.
Ne kadar aynı başarılı sonuçları veren stratejik bir atak.
bu stratejik ataklar yaşamımızın her alanına girmiş ve davranışlarımızı şekillendiriyor karşıt tepki ...? İsmet Özel'in bir sözüdür;
'' Medya gücü yoktur. Gücün medyası vardır! ''
Korku, kortuna yarar! Korku, korkutma gücünü elinde tutana güç getirir! Peki bu psikolojik hipnoz'un üstesinden nasıl geleceğiz..? bir araba sahibisiniz,hadi lüks bir araba olsun, tek benzinci var ve o benzinci size diyor ki: -ben şu arabayi seviyorum eğer o arabaya binmezsen sana benzin vermeyeceğim...karşıt tepkiniz ne olur ? OY YOKSA GAZ YOK Çocukluğunuzdan bu yana size öğretilen "doğruları" hiç sorguladınız mı? Kendinize dair sorgulamalar yapabiliyor musunuz? "Değişim, kafana sokulan ''ilk doğruya'' başlattığın suikastle yakalayabileceğin bir süreçtir" diyor yazar. Siyasi tercihlerini belirleyen itki, kendi zihinsel faaliyetleri mi? Yoksa mensubu olduğu kitlenin salık verdiği yönelim mi? yoksa korkunun yönlendirmesi mi? BAKINIZ YADIRGASANIZ DA OY YOKSA GAZ YOK sözü bizim toplumu yönlendirebilir... İmamoğlu da "merkezi hükümet projelerimizi engelliyor" sözüyle korkunun düzeninin gücünü bilinç altına sokuyor Buraya kadar kendinize dair hiçbir doğrunuzun olmaması, hiçbir şeyden şüphe duymayacak kadar emin bir duruş sergilemenize mani olmayacaktır! Değişim, kafana sokulan ''ilk doğruya'' başlattığın suikastle yakalayabileceğin bir süreçtir. Kolay değildir. Hiç kolay değildir. DEMEDİ DEMEYİN...
2 notes · View notes
dusuncekatalogu · 1 year
Text
Biseksüel Ne Demek? Kimlere Biseksüel Denir?
Aklınızda Biseksüel ne demek ve Biseksüellik ile ilgili bilinen yanlışlar varsa bunları doğrulamak için diğer cinsel yönelimlere göre farklarını inceleyin.
Çoğu kişi Biseksüel ne demek ve kimlere Biseksüel denileceğini merak eder. Dünya üzerinde yaşayan her insan için farklı standartlar belirtilmiş gibi hissedilir. Bu nedenle aklınıza takılan biseksüel ne demek sorusu için yanıt aramanız oldukça normal. Çoğu durumda Biseksüel kavramı yanlış anlaşılır ve yanlış bilgiler ile doldurulur. Bu nedenle Biseksüel ne demek, Biseksüel nedir, Biseksüel…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes