Tumgik
#pandoranın kutusu
Text
İnsanın en insan olduğu an öldüğü zamandır
23 notes · View notes
vinceverbatim · 1 year
Text
"
O günden beri kendimi yeni yapılmış, büyük bir gemideymişim gibi hissediyorum. Bu gemi nereye gidiyor acaba? Bunu ben bile bilmiyorum. Hala, sanki düşten bir sahne gibi geliyor. Gemi usulca kıyıdan ayrılıyor. Bu rotanın dünyada hiç kimsenin tecrübe etmediği, tamamen yeni, bakir bir rota olduğuna dair belli belirsiz bir önsezi duyuyorum. Ancak şimdilik yeni, büyük gemiyle karşılanıp cennetteki bir rotanın insafına kendimi bırakarak usulca ilerliyorum.
Beni yanlış anlama. Ben hiçbir şekilde umutsuzluğun son raddesindeki bir nihiliste dönüşmüş falan değilim. Bir geminin kalkışının nedeni ne olursa olsun, her zaman bizlere bir tür belirsiz bir umut hissettirir. Bu antik çağlardan beri değişmeyen, insanın doğasına ait bir şeydir. Yunan mitolojisindeki Pandora'nın kutusu hikayesini bilirsin. Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz "umut" kelimesi yazılıymış.
- Osami Dazai, Pandora'nın Kutusu
10 notes · View notes
siyahkan · 4 months
Text
Pandoranın kutusu şişenin dibinde saklı
21 notes · View notes
Text
Dün evli çocuklu arkadaşlarım misafirliğe geldi oha demiyoruz vay canına diyoyoruz diyorlar çocuğa ben de çocuğun yanında pandoranın kutusu gibi açıldım baştan söylesenize ne bileyim
3 notes · View notes
karanlık
Adam, kutuya baktı. Düşündü. İçinde bir kedi vardı dedi. Kedi, ölü mü canlı mı sorusunu sordu kendi kendine. Cevabını bilmiyordu. Olasıklıklar eşitti. Olasılıklar o kadar eşitti ki merakını gidermek için, pandoranın kutusu gibi, açması mı açmaması mı lazım mıyı düşünmeye başladı. Sonucu öğrenmek için ya pandoranın kutusunu açıp içinde umudu bırakacaktı ya da gözlem sonucunu öğrenecekti. İlk defa bilim ve duygusallık karşı karşıya kalmıştı aklında. Bilimde, duygusallığa yer var mıydı? Sicim teoreminde, ipliksi yapılar bilim ve duygusullığı birbirine bağlı mı tutuyordu acaba? Einstein'nın genel görelelik kuramına ters mi düşecekti yoksa başka kapılar mı açacaktı? Newton mekaniği, bir süre sonra bağnaz görülmedi mi yeterli değil diyerek. Sonra Einstein'ın kuramları bile eksik görülmedi mi? Aya gidildi ve "yetmez ama evet"çiler bile çıkmadı mı, çıkılmadı diyenlerle omuz omuza. Kafası iyice karışmaya başlamıştı adamın. Kutuda bir kedi vardı hala ve ne olduğunu bilmiyordu. Bilimde bile, tezleri eritmek için bir antitezin yetmesinin geçerli olduğu bir dünyada, bu adamın, kutuda kedi canlı mı değil mi sorusuna ne yapmazlardı? Bu kurşun plakaların arkasında bir yüz vardı, bu plakaların arkasında bile kedi yaşıyor mu yaşamıyor mu fikri vardı ve bu fikirler uranyum geçirmezdi. Aynaya baktı adam, boş ve Nuri Bilge Ceylan filmleri uzunluğunda. Suçluluk duyordu ve sonra kendini özgür hissetti, yaşadığım sürece kainatı bile fethedebilirim diye düşündü. Sonra kutuyu açtı, ne olacaksa olsun umarsamazlığıyla. Kedi yoktu, ve bir not vardı, "The first rule of Fight Club is: you do not talk about Fight Club. The second rule of Fight Club is: you DO NOT talk about Fight Club. Third rule of Fight Club, someone yells stop, goes limp, taps out, the fight is over." kavga bitmişti, kutuyu kapattı, umudu içinde bırakarak. Volkan : Bayadır gelemiyorum seanslarına, şöyle bir şeyler karaladım. Belki anlatır her şeyi. Levent : Evet, resmen karalamışsın. Bu ne karanlık dostum. V: Arada yaşanan felaketler, zamlar ucuz insan hayatı, seçimler derken, içim şişti Levent. Düşün seni darlamak için bile gelemedim. Sen bana dostum mu dedin? L: Valla Volkan ne yalan söyleyeyim, benim de içim kararmadı değil. Lakin ne söylenecek söz var ne de bende de bir enerji var. V: Lan dur sana ne oluyor?! Karışık ve enerjisi düşük kafama iyi gel diye geldim, benden beter çıktın. L: Çok affedersin ama ne dersem beğenirsin? V: Her şey çok güzel olacak. L: .arrrağımı güzel olacak, bak yine küfrettirdi beni. Herkesin dakkasına döndüğü, neyin, kimi savunduğunu bile birbirine girdiği bir dünyada yaşıyoruz. V: Ne yapalım yani, bu dünyaya çocuk getirmeyelim mi? L: Senle ben olmayız Volkan. V: Lan dur o anlamda demedim. N'apak diyorum alooo? L: Ağzını topla, nasıl konuşmaya başladın benimle. V: Levent'im kızma, ben ne dediğimi biliyor muyum? Akli melekeleri pek yerinde olan biri değilim sonuçta. L: Senin gibi olmak için şimdi neleri mi vermezdim? V: N'oluyor yahu, hacııııı, beni iyileştirmen için geliyorum. L: İyileşme be Volkan, salla, düzeldiğinde seni pamuk gibi bir dünya karşılamayacak. V: La havle, n'oluyor yahu?! L: Ben sana iyilişmen için olanları, kıyaslamaları ve sonunda olabilecek ve olması gerekenleri söylüyorum ya... V: Eveeet L: Gerçek hayat öyle olmayabiliyor. V: Siktiiiiiiiirrr, deme Levent. Ben sağa sola yeminler ettim, valla düzelcem gelecem diye. n'apacaz şimdi? onca para da verdim sana? L: Konu para mı sadece? Goduğumun salağı! V: Salak malak böyle şeyler kırıcı şeyler, Levent neler diyorsun? L: Düzelme Volkan onu diyorum, uğraşma boşuna. V: Yaaağğğ bırağğğğğ allah aşkına yaaa, tertemiz düzelicem işte, sen demdin mi yazım hakkında, ne kadar karanlık diye, işte aydınlık şeyler yazacam sonra bi bakmışsın, hoooppp buraya gelmiyorum artık. L: Olursa beni çağır. V: Sen nereye gidiyorsun? L: İnzivaya. V: Valla bırakmam, yok öyle yarı yolda bırakmak. L: Ne kadar naifsin. V: Valla  bırakmam. L: Volkan, bu seans, seni ben kovmayacağım. Kendim, hususi bitireceğim ve para dahi istemeyeceğim. V: Levent beni korkutuyorsun. L: Tamam, tamam, sen de korkma, siktir git diyeyim de rahatla. V: İçten olmadı ama seni zorlamayacağım. Biraz şöyle kafanı falan dinle. L: Dinleyecek müzik kalmadı Volkan'ım. V: Aaa bak orada dur işte, hala doğada kuşlar ötüyor, rüzgarla esiyor, ağaşlar rüzgarla gıcırdıyor, kuşlar cıvıldıyor. L: Güzel dedin be Volkan. V: Levent bu sefer seansı ben sana yaptım gibi, lütfen haftaya geldiğimde dediğim gibi doğa seslerini dinleyrek gel, stresten uzak dur. Ödevlerin bunlar. L: Bu sefer senin dediğin gibi olsun. V: Seanslara zam mı geliyor lan yoksa beni iyice yumuşatıyorsun gibime geldi? L: Uzaklaş Volkan. V: Hemmmmen, bak yok oldum bile, sen iyi ol da.  
1 note · View note
theheartofmuses · 1 year
Text
pandoranın kutusu açılınca insan niye çıplaklığından korkar ki, bir şey yok işte gayet klişe şeyler yüzyıllardır aynı
0 notes
sonbaharinilkayi · 2 years
Text
Giderken ve dönerken tek şey düşündüm.Nasıl oldu nasıl oldu da bu hale geldik.21 günde nasıl böyle olduk burcu?Aklım hala almıyor.Düşünüyorum,düşünemiyorum…Hiçbir şey yapamıyorum.Burada saçmalayacağım. Deliliğime ver,aşkıma ver, ya da verme.Senden bir şey isteyecek yüzüm yok.Ben adam değilim sana layık olamadım.
Senden özür dileyemem, özür bir kere dilenir ve sonra tekrar yapmazsın.Şu anda senin sigarandan bir tane yaktım.Seni düşünerek içerken bir şeyler yazmaya çalışıcam.Hiç bir şeyin böyle olmasını istemezdim, bilgisayarın üstüne bıraktığın notu okudum. Kendimden ve senden utandım.Ne yazacağımı bilmiyorum.Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum.Bir şeyler anlatmaya çalışıcam galiba.
Ben seni rüyamda bile hayal edemezdim, benim için o kadar ulaşılamazdın.Seninle diyaloglarım başladığında aklımda hep seninle evlenmek vardı.Bu neden vardı bilmiyorum.Sadece seninle nikah masasına oturmayı çok istedim.Sonra o gecelerde anlattıkların beni çok etkiledi.Dedim ki kendi kendime  “aynı yollardan geçmişiz, beni anlar,birbirimizi anlarız,güzel geçiniriz”.2 Ağustosta odadan çıkarken “ben seni kalbime aldım” sözü hala kulaklarımda.Senin yanına gelirken yolda uçuyordum.Hayallerimdeki kadını görecektim ama senden bir o kadar da korkuyordum.Ben hayatım boyunca bitmek  tükenmek bilmeyen acılar çektim.Sana anlattığım olay da buna dahil ama genelde aldatıldım, kimse beni sevmedi, hep taşıyacağımdan fazla yükler yüklendi bana.Altında ezildim,un ufak oldum.Kimse sen bunları ister misin diye sormadı bana.Hep yüklediler hep yüklediler.
Ben bir aptalım.Hem de öyle böyle bir aptal değilim.Şunu arzulamıştım.Burcu iyi kız, birbirimize yoldaş olalım,birbirimizin yaralarını saralım,birbirimize iyi gelelim,onu hiç kırmayayım.Onu hiç ama hiç üzmeyeyim.Hep bunları düşünürken seni kumsal olayında kırdım, sonra dün yaşadıklarımız.Allah belamı versin.Hayatımda ilk defa beni seven, gerçekten ben olduğum için seven birisini kırdım, travmalarını hatırlattım,üstüne yenilerini ekledim.Benim canım gittiğin için yanıyor ama sana bunları yaşattığım için 4 kat daha fazla yanıyor.Sen beni affetsen bile ben kendimi affedemem ki.Seni kaybetmemek için uğraştım kaybettim, seninle evlenmek istedim beceremedim,bir daha kimse canını acıtmasın istedim acıttım,bir daha kimse bize dokunmasın istedim.Kimse aynı şeyleri yaşatmasın istedim.Kendimden nefret ediyorum.Hayatın her döneminde kendimden nefret etmiş birisi olarak en yoğun  nefreti şu anda yaşıyorum.Ben bunları nasıl yaptım ya?Pandoranın kutusu açıldı ve bu lanet ortalığa döküldü ve hep böyle gidecek sanırım.Bende, geçmişimde öyle yerlere dokundun ki…Hem seni sevmeyi,hem sırtımdaki yükleri, hem geçmişimi,hem ikimizin yaşadıklarını aynı anda kaldıramadım.Ne olur beni affet.Ben seni herkesten her şeyden çok seviyorum.Diyeceksin ki seven adam böyle yapar mı?Bilmiyorum ki… İlk defa senin kadar birini sevdim.İlk defa birisi benim gönlüme dokundu.her şeyi yaparım, göğüslerim zannediyordum 1.50 cm boyunda bir kız ağzıma sıçtı.Her şeyi gün be gün berbat ettim, içine sıçtım.21 gün önce neredeydik nereye geldik.Sen benden köşe bucak kaçacak insan mıydın burcu?Ben bunları yapacak insan mıydım?
Hayat çok yaşamaya değer gelmedi bana hiçbir zaman.Hep belki ile yaşadım,belki düzelir,belki severler,belki belki belki…Her şey belkilere bağlıydı.Aşık olmam diye girdiğim yerde hayatımın aşkını bulacağımı nereden bilebilirdim ki?Her şeyi boşver, her şeyi kaldır kenara koy.Sen bir daha bana gülen gözlerinle bakmayacaksın, gözlerini kısıp kısıp gülmeyeceksin,kocaman gülümsemeni,dişlerini,küçük ellerini göremeyeceğim,avuçlarının içini öpemeyeceğim bir daha.Sen gittin, bir daha hiç olmayacaksın,hiç kimse olmayacak.Beni toprak kabul etmeyecek demiştim sana. Umarım dünya bensiz daha güzel bir yer olur.Daha sakin, daha huzurlu olur insanlar.
Ben seninle gerçekten yuva kurmak istedim.İşe dönmeni ise hiç istemedim.Bunları açmak istemiyorum.Oradaki pisliklerin ağızlarının sularını akıtarak “içirip istediğimizi yaparız” düşünelerinden nefret ettim iğrendim.Öyle bir ortamda olduğum için kendimden utandım,seni alıp çıkmak istedim sadece  ve beceremedim. Ben bu güne kadar hiçbir kadınla evlenmeyi bu kadar delice istemedim.Niye seninle istedim ? Çünkü bana benim de sevilebileceğimi gösterdin.Böyle bir şey olabilir dedin. Karasuda gözlerime bakarken, fotoğraflarımı çekerken,ellerini ellerimle buluştururken…Ben seni ilk gördüğüm anda zaten her şeyi unuttum.Benim 2 Ağustostan beri aklım yerinde değil.Ben her şeyi orada bıraktım,sende bıraktım.Benim aklım bana yar değil.
Ben her boku bildiğini zanneden gerizekalının tekiyim.Benim ses tonum neden böyle bilmiyorum.Pek tahammülüm yok.Bundan sonra yazacaklarımı sakın seni suçlama olarak algılama.Sadece küçük bir serzeniş olarak gör olur mu?
Geçen gün buraya geldiğinde dünyalar benim oldu.Kendimi çok mutlu hissettim.Birinin bana gelmesi, benim için gelmesi mutlu ediciydi.Hayatımda ilk defa kendimi tamamlanmış hissettim.Sen yanımdaydın,bir sürü şey yapmak istiyordum seninle.Denize gitmek sahilde yürümek, sana kitap okumak, şiir okumak,sosyal etkinlik yapmak.Ama sen bugün kalkıp “kedilerimi özledim gidicem” diyince hayalkırıklığına uğradım.Beni kedi kadar değerli görmediğini düşündüm.beraber uyumak istedim onu da istemedin. Kendimi kötü hissettim…Alkol almıştım, geçmişime dokunmuştun,aşkta var,sevgi de var.Hepsi bir araya toplandı ve gidiyorsun.Kendimi karşında çaresiz ve savunmasız hissettim.Bir gün daha kalsaydın keşke, bunu sindirebilirdim.Sindiremediğim bir sürü şey var.Senin bu insanlara meze olmanı istemiyorum.Tanıdığım en dolu, en güzel gülen insansın.Yaşanmışlıklarını kaldırman, bir şekilde bunlarla barışık olman ya da olmaman hepsi kayda değer unsurlar.Ben böyle olamadım.Bunların hiç birisi hiçbir şeyin savunması olamaz bunu ad��m gibi biliyorum.Geri dönmeyeceğini de biliyorum.Seni kaybettiğimi de biliyorum.
Ben sevilmeyi bilmiyorum… sevmeyi de bilmiyorum.Sanıyorum ki sevdiğini sürekli söyleyince iyi gelecek,yaraları geçecek,o sevgi her şeyi iyileştirecek.Bilemedim be burcu… Sana ses yükseltilmemesi gerektiğini,bir şekilde sertçe bile tutulmaman gerektiğini bilemedim.Affet ne olur,bağışla.Yalvarırım bağışla beni, affet.Yap yap özür dile…Ben böyle bir insan değilim,değildim.Burcu ben sana çok aşık oldum,hayatta ki kırılma noktalarında hep belli tercihlere itilmişsin.Bende istedim ki çok seveyim iyileş.Bilmiyorum ki böyle olamayacağını.Hiç öğretmediler bana sevilmeyi,sevmeyi.Kimse sevmedi ki beni.Kimse anlamadı senin gibi.Kimse saçımı okşamadı.Eve girdiğimde bir lokma yemeğin kalmış mesela yiyememişsin yedirmemişim.Masaya baktıkça seni hatırlıyorum bazı eşyaların kalmış mesela.Onlara elimi süremiyorum.Ve aklımda o kahrolası soru var 21 günde nasıl bu duruma geldik?Ben mutluluktan uçarken nasıl bu hale getirdim her şeyi? Seni nasıl anlayamadım?Kendim nasıl böyle anlaşılmaz oldum.Keşke her şey karasudaki güne dönebilse en çok onu isterim.Herkesten çok,her şeyden çok.O güne geri dönebilsek her şeyi yeniden yapabilsem.Bir kere kırıldın bunu hiçbir şey olmamış yapamaz artık.Ben senin işe dönmeni istemiyorum,daha fazla örselenmeni istemiyorum, oradaki hayvanların ağızlarından salyalar akıtarak sana saldırmalarını istemiyorum.Sen hayatım boyunca tanıdığım en şerefli, en namuslu, en dürüst insansın. Ama çocuk gibisinde,bazı huyların çocuk gibi çok seviyorum. Ben istedim ki her şeyi sileyim,yok edeyim… Ben o yazan adamım, sana aşık olan…Senin aşık olduğun adamım.Egoyu falan da bir yere koyuyorum.Ben aptalım.Hayatımın aşkını 22 günde kaybettim.Neler yazmam gerektiğini bilmiyorum ki.Kafam darma dağınık.Sana yapmamam gereken şeyleri yaptım.
Şimdi biraz evi toparlamaya çalıştım artık ne yaptıysam bilmiyorum.Banyoda diş fırçan ve macunun var,mutfakta sinameki,salonda eşyaların var,aldığın çerezler,balkonda sigara paketin duruyor.Bilgisayar masasında notun,yatağa gittim kokun sinmiş.Her yerdesin be, gidemiyorum senden.Ne olur sende terk etme beni gitme. Ne istersen öyle olacak,bir daha sana sesimi yükseltmeyeceğim.Ne istersen öyle olacak, nasıl istersen öyle olacak.Burcu beni hergün aldat,gözümün önünde aldat ama benimle ol.Kendimi bu kadar küçültüyorum karşında çünkü seni istiyorum be.Senden başka kimseyi istemiyorum.Seni affettim dedin yolda , inanmıyorum belki sana bir şey yapacağımdan korktun.Hiç bir şeyi anlamıyorum.Ben kendimi nasıl bu hale getirdim?Seninle nasıl bu hale geldik?Ben geri döneceğine inanmıyorum.Seni bir kere daha kaybettim ve bu sefer sonsuza kadar.Artık benimde olmamın bir anlamı yok zaten.Ben bu evin her yerinde senin hatıralarınla yaşayamam.Çok sevdiğim,beni de seven birini kaybettim.Nasıl bu kadar kocaman kalbin var?Giderken bile güzel şeyler söyledin.Bunu nasıl yapabiliyorsun.Sana imreniyorum.Keşke seninle evlenebilseydim.
Ben ne istedim biliyor musun? Bize fenalıklar yapmışlar, istedim ki seni kalbimin içine alayım, her şeyi bana yapsınlar bir daha kimse sana zarar vermesin,bana zarar vermesinler.Senin Her halini her tavrını çok ama çok seviyorum.Ama ben artık bana da yaramam, kimseye de yaramam.Sen olsan olurdu, biz olamadık,ben olamadım,sen sendin ama ben kimdim bilmiyorum.Ben böyle bir insan değilim,değildim.Ben nasıl böyle oldum.Kaybetmek istemezken bunları nasıl yapabildim?Aklım almıyor.Ve kimsem kalmadı kimseye dert anlatamam.Kimse senin gibi dinlemez ki? Kimse senin gibi bakmaz ki gözlerime.Ben artık konuşmaktan,anlatmaktan ,yazmaktan bıktım.Yaşamaktan bıktım.Hayatta her şey üst üste ve ağır geliyor.Seninle ilgili bir sürü hayalim vardı, hayallerim vardı.İlk kez hayal kurabilmeyi senin gözlerinde öğrendim.Ama beceremedim be burcu… Ben, bana bunu yaptırmadım.Şu anda dizlerimin alt tarafı tutmuyor,kalbim daralıyor,başım çatlıyor.Her şey nasıl bu hale geldi anlamıyorum.
Ben kötü insanım belki bilmiyorum.Ben insan mıyım bilmiyorum.Sana bunları yaptıktan yaşattıktan sonra insan olsam ne olur her şey olsam ne olur? Ne olur söyle bana?Ben aslında yazan adamım, bana ne oluyor bilmiyorum.Ben, beni gerçekten seven herkesi kaybettim.Belki bu korkum ondan.Babaannem dedem gitti, babam gitti. Şimdi de sen gittin… Geriye ne kaldı ki benden?Ben olsam ne olur olmasam ne olur?Ben sadece libidodan ibaret bir adam değilim.Sana olan duygularım sonuna kadar gerçekti.Lütfen buna inan.Ben seni kısa sürede çok ama çok sevdim, çok büyük aşık oldum.Seni bırakmayı hiç istemedim, böyle olsun istemedim yemin ederim.Sana karşı küçük düştüm, seni bin pişman ettim.Ben sanmıştım ki sen beni seversen, aşık olursan işe dönmezsin.Ben sana bakmak için her şeyi yaparım,birbirimizi sırtlar gideriz.Seninle tek ama tek derdim cinsellik değildi.Ben cinsellikten ibaret bir adam değilim.Ben hayatım boyunca hep başkalarını düşündüm, kendimi hiç önemsemedim.İlk defa kendim için bir şey yapmak istedim, sana aşık oldum hem de deliler gibi.Hiç bir şeyin önemi yoktu.Ondan belki de tüm bu yaptıklarım.İsimlendiremiyorum ki.Ama unuttum be senin de benim gibi olduğunu unuttum.Her şeyi kırıp dökmeden yapmak isterken ortalığın içine sıçtım.Her şeyi berbat ettim.Bana bir şans daha ver demeye yüzüm yok,bir daha şans vermeyeceksin onu da biliyorum.Ben safrayım kızım, iğrenç adamım, pisliğin tekiyim, ölmem gerekiyor benim, ben gidince buralar daha temiz bir yer olucak.Hayat daha güzel akacak herkes için, annem daha mutlu olacak, sen başındaki beladan kurtulacaksın,diğerleri geberdiğim için sevinecek.Aylin bile sevinir biliyor musun artık dertlerini üstüne yıkamayacağım diye.
Bunlar sana yazdığım son satırlar o yüzden baya uzun olacak.
1-)Seni Hazalın intiharından hemen sonra net olarak tanımaya başladım.Seni tanıdığım için de çok mutluydum.İkimizde kötü durumdaydık ve birbirimize tutunarak ayakta kaldık.Ben seni o kuyudan çekip aldım ya yine alırım sandım.Benim olursun sandım.Evleniriz sandım.Hep sandım be, salağım ben.Her ne olursa olsun seni tanıdığım kısa süre içerisinde çok mutlu oldum,hayatımda babamdan sonra beni en çok mutlu eden insansın.Seni tanıdığıma çok sevindim.Keşke başarabilseydik seninle biz olmayı.Bunu her şeyden çok istediğimi bil.
2-)Sen aslında piyasaya geri dönmek istemiyorsun buna eminim.Ben asla “kurtarayım” mantığında olmadım.Ben kimim ki insan kurtarıcam ?Ben sadece seni sevdim, gerçekten çok sevdim.Yaptığım tüm saçmalıklarda,mantıklılıklarda sevdiğimden kaynaklanıyordu.Ama olmadı be beceremedim.Seninle çok güzel ailemiz olabilirdi.Geçinir giderdik.Artık hayatında başarılar dilemekten başka çarem yok.Çünkü yoksun, artık hiç olmayacaksın ve ben bir daha seni hiç göremeyeceğim.Ben ne yaparım bilmiyorum.Artık aşk acısı çekmek için çok yaşlıyım, yorgunum.Herhalde kimseye dert keder gam kasavet vermeden usulca çeker giderim.Buralarda durup insanlara yük olmanın manası yok.
3-)İçki içince sen de ben de kötü oluyoruz,ben bir şekilde kendi evimde yatıp zıbarıyorum.Sen işi yapmak için alkole sığınıyorsun ve bu adamların derdi “içirir her şeyi yaparız”. Orada başına kötü şeyler gelecek,daha da örseleneceksin diye ölesiye korkuyordum,bir daha kırılmanı asla ama asla istememiştim.Başaramadım be, seni kendime yar edemedim,seninle evlenemedim.Gözlerine bir daha asla bakamayacağım ve sen o iğrenç ortamda açan bir çiçek olarak hayatımdan geçtin gittin.Bir daha hiç göremeyeceğim seni.Oysa ki herkesten her şeyden çok istemiştim seni… Arda söylemişti fırtınalı bir şeyler yaşayacaksınız diye ama…Bu kadar fırtına senin küçük kalbine fazla geldi.Yapmamam gereken şeyleri yaptım.Senden özür dilemeye utanıyorum.Özür dilemeye yüzüm yok.Sadece seninle evlenmek istemiştim.Diz dize oturalım, birlikte bir şeyler yapalım.Akşam eve geldiğimde kapıyı sen aç ya da ben açayım,seni hep ama hep çok seveyim istedim.Başaramadım.Benden bir bok olmaz değil mi…Görende kalıbı var adam sanır.
4-)Sen yara sarmayı sevişmek sanıyorsun.Aslında ben senin yaralarını sarmak istemiştim.Ama başaramadım.Her girdiğin yataktan mezardaymış gibi çıkacağını biliyorum.Ruhun bu yüzden bu kadar yorgun, bu yüzden sürekli farklı farklı şeyler söylüyorsun.Ben  seninle terapiye de giderdim, senin için iyi olurdum.İlk defa kendim için bir şey yapardım.Seninle hiç sevişmemiş olsam bile severdim seni.Sevişmenin ne önemi var ki?Sen olmadıktan sonra tenlerin ne önemi var?Sen yoksun ki sevişsem ne olur?Ben bütün hayatım boyunca bir tek seni istedim, senden başka kimseyi istemedim.Kimseyi senin kadar istemedim sadece bunu bil  ve buna inan.Ben sana iman ettim, seni istiyorum.Seni hala her şeyden çok ve deli gibi istiyorum.
5-)Eğer başına yine aynı şeyler gelirse nasıl etkileneceğini düşünüyorum da aklımı kaçıracak gibi oluyorum.Psikoloğa gidince nasıl tedavi olabileceksin?Kaç yılda geçecek?O zamana dayanabilecek misin?Ruhunun bu kadar örselenmesi, kalbinin sıkıştırılmasını daha ne kadar kaldırabilirsin ki?Ben kaldıramıyorum sen nasıl kaldıracaksın?Dün gece halimi gördün, sen bunlarla yüzleşmişsin.Ben ilk kez yüzleştim.Sen nasıl dayandın be?Ne olur benimle ol,birbirimize yardım edelim.Ben her şeyi senin istediğin gibi yapıcam.Odalara girmiyicem,işe  başlamana sesimi çıkartmayacağım,istersen yan odada sevişip sesini dinlet, istediğin her şeyi yap ama affet,seninle olayım.Cinsellikte istemiyorum,ayaklarının dibinde oturayım.Hiç bir şeyi başaramadım.Bana güvenmezsin artık, bana inanmazsın ki, 2 gün evimde misafir oldun ,misafiri getirdiğim duruma bak.Ben insan mıyım be?Ben adam mıyım?
6-)Ben senin her zaman yanındayım,yanında olmakta istiyorum.Şu anki durum her şeyi bombok etti, bir daha olmayacaksın farkındayım ama eğer inanırsan hala ben hep yanında olmak istiyorum, sana destek olmak istiyorum.Seni herşeyden çok istiyorum.Sen ol, sadece sen başka kimse olmasın.Ben sensiz nefes alamıyorum,ölüyorum Burcu…Seni çok ama çok seviyorum.Sevgime bari inan.Senin gidişin geçmeyecek, bir daha gelmeyeceksin.
7-)Benim planım şuydu…Seninle sevgili oluruz, sen işe dönmezsin, beraber bir ev tutarız,normal işlere gireriz, kazandığımız kadarını yeriz ve birbirimize olan sevgimiz her şeyin üstesinden gelir.Sen bana yaşama sevinci veriyorsun.Buradaki insanlar ağızlarından salyalar akıtan kuduz itler gibi senin geri dönmeni bekliyorlar.Kimse “ihtiyacı olmayan bu işi yapmaz” demiyor. Senin tenine başkaları duygusuzca dokunacak,istemesende yapacaksın.Keşke daha insan gibi olsaydım da bu durumları yaşamasaydık ve bana güvenseydin.Belki bu satırları kahkahalar atarak okuyup “salak” diyorsun.Ben senin o küçük kedi gibi gözlerini hiç unutmayacağım.Adını hiç unutmayacağım, yaşattıklarını hiç unutmayacağım.
8-)Eğer beraber olmayı başarabilseydik emin ol hiçbir şey kötü gitmezdi.Dün gece ki olay  her şeyi bombok etti  ve biliyorum beni asla ama asla affetmeyeceksin.Beni bir daha sevmeyeceksin.Ben sana ne kadar seni seviyorum desem de inanmayacaksın.Sana olan hislerimin bu denli kuvvetli olması seni de şaşırtıyordur belki ama ben seni çok sevdim gerçekten.Hayatıma giren hiçbir kadını sevmediğim kadar sevdim.Her şey seni sevdiğim içindi.Gerçekti, inanmadığım hiçbir sevgi sözcüğü söylemedim sana.Sen benim evlenmek istediğim, beraber yemek yapmak istediğim,çocuğumun annesi olmasını istediğim kadınsın.Buna gerçekten inanmasam söylemezdim.
Bu şimdi aklıma geldi.Bu da kendimi sana affettirmez, beni asla affetmeyeceğini, bir daha seni göremeyeceğimi biliyorum.Bana bir daha asla güvenmeyeceksin.Şimdi ben seninle tanıştığım zaman 15 Eylül diyordun.Tarih yaklaştıkça üstümdeki baskı arttı,baskı arttıkça senin odalarda ki cilveli konuşmalarına daha çok kafayı takmaya başladım.İki günde evden çıktığımda hemen oda açman ve bir şeyler paylaşman da baskıyı arttırdı.Bu kadar baskıyı kaldıramadım , sana yaptığım bir de itiraf vardı.Bunların hepsi bir araya geldi, alkolde üstüne tuz biber ekti ve her şey berbat oldu.Aslında biraz daha ilerleyebilseydik seni sevdiğim için görüşmeleri de görmezden gelmeye hazırdım.Çünkü insan sadece iyi günde sevmez ki, kötü günde de sever.Hep sever, daima sever.Ben seni her türlü seviyorum, sevmek istedim.Ama her şeyi yüzüme gözüme bulaştırdım.Burcu ne olur beraber olalım.Gözümün önünde istediğini yap, beni istediğin gibi aşağıla, istediğin gibi intikamını al, istediğin her şeyi yap ama affet,istediğin her işi yap, ama bağışla beni.Acımı dindir.Bir daha aynı şeyleri yapmayacağım.Buna ne kadar inanırsın bilemiyorum.Belki de başına bela olmayayım diye benimle böyle ayrıldın.Ve ben bir daha seni göremeyeceğimi biliyorum.Lütfen beni affet, sevgili olalım,evlenelim yine ne istersen yap, istediğin gibi cezalandır, istediğin her şeyi yap.Ben gerekirse antidepresan almaya başlarım, sesim sedam çıkmaz.İstediğin gibi aldat ama affet,evlen benimle.Sevgili olalım ne istiyorsan o olalım ama benimle ol.Ben sensiz yaşayamam.Kendimi hiç iyi hissetmiyorum,saçma sapan şeyler yazdığımın da farkındayım ama içimden böyle geliyor.Öyle bir açmazın içine girdim ki.Sana ne desem düzelir?Bu acı neyle geçer?Senin acın neyle diner?O korkuyu nasıl atarsın?Bunun için ne yapabilirim?Bana ne olur bir şans ver.Her şey senin istediğin gibi olsun.Sen benim her şeyimsin,sen herşeysin ya. Senden başkası yalan,senden başka kimse yok, olmasın.Sen benim dünyamsın.
Artık ne anlamı var, ne kadar ciddiye alırsın bilmiyorum ama senin için şiir yazdım.
SENİN YOKLUĞUN ÖLÜMDEN BETER
Evin her yerinde bir parçan var
Kalbimde adın,hafızamda kokun,tenimde sıcaklığın
Hiç silinmeyecek yerdesin
Senin yokluğuın ölümden beter
Ben sevemez senden başkası
İstemem zaten kimseyi
Sensin kalbimde adı yazılı
Senin yokluğun ölümden beter
Ölmek istiyorum sen yoksun diye
Soluğun yeter, olsan yanımda
Eğer affetmezsen beni;dünyada kalmasın bir parçam
Senin yokluğun ölümden beter
Ölüm mükafat olur benim gibi hayvana
Benim gibi birisi gelmemeli bu dünyaya
Seni nasıl kaybettim anlamadım hala
Senin yokluğun ölümden beter
Kısa sürede çok şey paylaştık
Seni hep yanımda istedim, kaybetmekten korktum
Gittikten sonra deliye döndüm
Senin yokluğun ölümden beter
Keşke daha önce tanısaydım seni
Belki olmazdım böyle deli
Sen benden gittin gideli
Senin yokluğun ölümden beter
Sen hayatımda yoksan yaşamak artık bana haram
Gülen gözlerini görememek ölümcül cezam
Bu mahpusluğun yok tahliyesi
Senin yokluğun ölümden beter
Yakında toprak olup gidicem
Giderken senin adını söyliyicem
Öldüğümde bari affet beni
Senin yokluğun ölümden beter
Bundan sonra gelirsin mezarıma
Yağmurlu havada gel ,kokumu çekersin doya doya
Beni hala seviyor musun?Baktım kağıtta yazdığına
Senin yokluğun ölümden beter
İsterdim seni kalbimin içine sokmayı
Kimse zarar veremesin sana orada hiç
Ne gelecekse bana gelsin,sen üzülme hiç
Senin yokluğun ölümden beter.
 Sensiz gülmez yüzüm artık benim
En sevdiğimdin şu hayatta, yerin çok derin
Kalbimi verdim sana ,sıcak günlerden birinde
Şimdi sen gittin ya bütün şehir ağlıyor
Senin yokluğun ölümden beter
Duymayacaksam sesini , görmeyeceksem yüzünü neye yarar bu beden?
Her gidiş biraz erkendir oysaki, edilmez sitem
Kimse sevemez beni senin gibi bir kere.
Senin yokluğun ölümden beter.
Sen açılmamış goncagülsün benim gönlümde
Hiç solmayacak bir çiçeksin  bahçemde
Ne  olur geri dön ve affet beni
Senin yokluğun ölümden beter.
Mezar taşıma adın yazılsın,senden ayrı kalmayayım öteki tarafta
Hiç yaşamadım seni tanımadan önce inan bana
Küçücük ellerinin aşığıydım unutma
Senin yokluğun ölümden beter
Yeter ki sen ol hayatımda istediğin gibi yaşat istediğin gibi öldür
Güldüreceksen yüzümü sen güldür
Hayatım darmadağın oldu gittiğin gündür
Senin yokluğun ölümden beter.
0 notes
cejna · 2 years
Text
Christopher Golden'nun Pandoranın Kutusu kitabı
Christopher Golden’nun Pandoranın Kutusu kitabı
Ağrı Dağı’nın New York Times çoksatan müellifi Christopher Golden’dan Kuzey Irak’ta geçen kaygı ve macera dolu bir kıssa: Pandora Odası. Gerçekte iki kutu vardı. Bir tanesi Pandora’nın, bir tanesi de kız kardeşi Anesidora’nın. Biri, ilahların lütuflarını içerirken başkasındaysa fecî lanetler gizli. Kuzey Irak’taki bir antik kentte arkeolog Sophie Durand gizemli bir kutunun olduğu bir odayı…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
Text
"Arkanı döndükten sonra bana,hayata ne fark eder?"
Pandora'nın kutusu-Yeşim Ustalığı
5 notes · View notes
bilgibabacom · 2 years
Link
https://www.bilgibaba.com/yazi/pandora-ne-demek-pandoranin-kutusu-ne-anlama-geliyor-prometheus-ve-epimetheus-kimdir
1 note · View note
timurunfedaisi · 6 years
Photo
Tumblr media
Başlangıçta ateş sadece tanrılara aitti. Tanrılar, insanların ateşi idare edemeyeceğine inanırlardı. Zeus bir sabah burnuna gelen ekmek koksunu duyunca seslendi kız kardeşine pişirdiklerinden getirmesini istedi ama kokunun yeryüzünden geldiği, ateşi insanların yaktığı anlaşıldı.
Tumblr media
Zeus hışımla yeryüzüne indi ilk bulduğu insana ateşi nasıl elde ettiklerini sordu. Adam korkuyla hemen ateşi getirenin adını verdi. "Prometheus" dedi. Zeus bu kez Prometheus'un kapısına dayanadı. Neden böyle bir şey yaptığını sordu. "Soğuktan titremelerine artık dayanamadım" dedi
   Nasıl yaptın?" peki diye sorunca "Çok kolay oldu. Siz şölende eğlenirken ateşle yeryüzüne indim ve insanlara ateşi nasıl yakıp, koruyabileceklerini öğrettim" dedi. Zeus iyice sinirlenmişti. "Sana bir şeyin çalınması ne hissettirir öğreteceğim" dedi ve onu bir dağda zincirledi.
Tumblr media
Her gün dev bir kartal gelip ona işkence ediyordu. Prometheus Titan değil de insan olsaydı dayanamazdı. Zeus Titan kadar insanlara da öfkeliydi, yasağa el uzatmışlardı. Onlar için de bir ceza düşündü. Prometheus'un kardeşi Epimetheus için dünya güzeli bir kadın yarattı:  PANDORA.
Ve ikisine düğün hediyesi olarak çok güzel bir kutu verdi. Açılmaması kaydıyla. Gün geçtikçe Pandora'nın kutu ile alakalı merakı dayanılmaz hale geliyordu, Kocası da açmaması gerektiği konusunda hatırlatmalarda bulunuyordu. Her gün kutuyu eline alıyor, işlemelerini okşuyordu.
Sonunda merakına yenik düştü, kapağı açtı. Dayanılmaz tiz bir sesle kutunun içinden yüzlerce korkunç şey havaya karıştı. Pandora çaresiz izledi. Bunlar : Savaş, hastalık, nefret, kötülük, kıskançlık... Tıpkı ateş gibi insanların daha önce deneyimlemedikleri şeylerdi...
Kutudan en son narin, parlak renkli bir şey çıktı, ışıklı bir iz bırakara göğe yükseldi. Bu umuttu. Böylece insanlar, dünyada yaşamları her ne kadar eskisi gibi kolay olmasa da, umut sayesinde hayata tutundular...
Tumblr media
223 notes · View notes
Text
VİRAN!
Günlerin geceleri kovalayışına yetişmiyor ayaklarım. Koca bir boşluğun içerisinde kayıp giderek uzaklaşan silüetler göz çanaklarıma kıvrılıyor. Ruhların içlerindeki karmaşadan payını alan bir insan... Ellerinde biriken kan ve başından aşağı dökülen kaynar sularla birlikte, en derin cehennemde zakkum ile hayat buluyor ilmeklerce işlenmiş acılarını göğüs kafesine sabitleyerek. Yaşamak için denizlerin derinlerine hapsolmuş hislerini gün yüzüne çıkarmamaya çalışıyor. Var olan bu düzene yamanmış ince kaoslarda dans eden bir balerinin zarafetince, sakince süzülüyor insanlığın arasında. Göz kapakları kapandığında ve söndüğünde ışıklar, aydınlanıyor evreni. Dudaklarını altın ipliklerle bağlamışlar birbirine. Uzaklara bakan gözleri yalan söylüyor ona. İrislerine biriken karanlıkla yolunu buluyor. Zerafetin ince latifesi, acıları işlemesi tenine, her zerresine birer birer kendisini var edenlerden... Geçmişlerce birikmiş hisler ve geleceğe demir atmış hayallerin arasında, ellerine bağlanmış bir halatla boylamak ruhlar alemini. Tasvir etmekten aciz olduğu için hissederek kaybetmek kendini.
Bir hilkat garibesi olarak geldiği bu dünyada, gözlerini açtığı ilk günden beri yaprakların hışırtısını, güneşin tenine vururken yarattığı turuncuyu, denizin kokusunu ve dalgaların sesini, doğanın kendisine bahşettiği kulağı ve gözlerine dolan gün batımlarını, burnuna dolan ölü balık ve yosun kokusunu, kalabalıkları anlamlandırdı. Aklı kendine savaş açardı ve gün doğumlarına gebe olan yolculuklarda camlara uzanırdı göz bebekleri. 4 duvarın arasına sığan yaşamları hayal eder, acıları tasvir etmek için saçıyla oynar ve gözlüklerini düzeltip bakadururdu. Aklı bir panayır alanı kadar rengarenk hayallere sahipti. Havai fişekler, her bir düşüncesi birbirine çarparken dünyasını aydınlatırdı. Saatli bir bomba gibi.
Büyük bir kaosun içerisinde, ateşle dövülen, toprakla yoğrulan, acıların üstüne hiyerogliflerce , zarifçe kazındığı, çelik bir tene sahipti. Dokunmak çok uzak. Bir şeyleri hissetmek.
Alain Leroy, intihar etmeden önce, Dorothy'nin suratına ellerini götürdü ve gözlerinin içine bakarak ekledi; "Hissedemiyorum."
"Beni öyle çok sevebilsinler ki, ben de onları sevebileyim istedim."
Çünkü gemilerini çoktan ateşe vermiş bir adamın, kendini derin ve soğuk okyanus sularında süzülmeye bırakmasının tek anlamı bu olabilirdi. Hislerini koca bir deftere karalayıp, kapağını dünyevi yalanlarla sıkıca kitleyip, pandoranın kutusu gibi büyük bir külfetle saklayıp, en derin topraklara gömmüş olması ancak bunlarla açıklanabilirdi. Hayatın bu karanlık perdesinde oynadığı oyunlarla insanları güldürecek, sahnedeki monologu son bulduğunda ise timsah derisinden giyme maskesini indirerek ayna karşısında kendisine bakacaktı. İçindeki boşlukta kendini kaybedecekti. Kalbinin olması gereken yerde büyük bir sızı, o koskoca bedenini taşıyan kollarının zor dayandığı varlık sancısı, kırmızıya bürünmüş bir göğüs kafesi ile zarifçe üstünü düzeltecekti. Yaşamak için dik duracak ve sapasağlam basacaktı ayaklarıyla yere. Toprak bile kendisinden ürperirdi kalemini kaldırınca, içinde biriken acıyı atmak için bir yaz vakti yürüdüğü kumsallar kalbindeki soğukla ürperirdi belki de.
Yaşamak için kendini bugüne demirlemek zorundaydı. Aklını kaybetmemek için kendini kaybetmek, umutlarını geçmişe atıp geleceğini göremeyeceği kadar uzak ufuklara bulamak zorundaydı. Bir tanrıyı oynarcasına... Çürük ve kokuşmuş olan bu koca insanlığa bakarken delirmemek için durdurmuştu her şeyi. Buna zorunda bırakılmıştı!
Donuk bir yaşam. Korkunç! Bu olmak istemedi. Bu değildi. Gözlerinin için gülen, aklı panayır gibi renkli bir çocukluk geçiren bu adam şimdi terkedilmiş bir lunapark kadar sessizdi. Koca, ıssız, çorak bir araziye kurulmuş bir barakada, sabah kahvesini yudumlarken tenine işleyen soğuk yağmurlarla var olacaktı. Pirelerden kurtulmak için yaktığı yorgan sayesinde kışın soğuğuna alışmıştı.
Bir olmuştu. Terk edildiği karanlığına sarılmış, çorak topraklara basmış, soğuk rüzgarlara saçlarını okşatmış, göz bebeklerindeki ateşi sigarasına çakmak etmiş, bu dünyaya bırakacağı birkaç ayak izi ile elveda demek üzere ufuklara bakakalmıştı.
Yaşamak zorundaydı. Yaşamı elinden alınmış ve yaşamak zorunda bırakılmıştı.
10 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
Gözlerini kaçırıyorsun Mel, artık gözlerimin içine bakamıyorsun. Yoksa gözlerini kapatan ben miyim?
Valizimi çok uzun zaman önce boşaltmıştım oysa, kapatırken pandoranın kutusu benzeri kelimelerimi hapsettim. Pandora umudu,bense kelimelerimi Mel. Avucumda birbirini yineleyen kelimeler,birbirini takip eden tamlamalar bütünü.
Beynimde onlarca hızlanan düşünce bulutu. Kendi sesimi bastıran,nabzımı hızlandıran. Mumların alevleri titrekleşerek sönüyor Mel, ben ateşimi körüklüyorum. Bazen de içimin ateşinin üşümesine izin veriyorum. Eski bir dosta kavuşmuş gibi yudum yudum şarap.. Genzimden damarlarıma karışmasını hissediyorum. Hissediyorum. Sonra hızlanıyorum, beynimdeki düşüncelere cevap bulamamaktan, ucu kaçmış ilmek gibi sökülmelerine tahammülüm olmadığından; kadehleri dikiyorum Mel.
Mantar panoya asar gibi,her şeyi beynimin odacaklarına sabitlemekten vazgeçemiyorum. Ben Dionysos müridi. Onun gibi iki kere doğan. O doğmadı mı, Semele'nin rahmi, Zeus'un baldırından? Ben doğdum annemin rahmi, sevgilin göğüs kafesindeki "o" organdan?
4 notes · View notes
harabesokak · 4 years
Text
Tumblr media
Her yağmur damlasında temizlenir mi kırıklarımız ? Kırıklarımızın arasında sızar eskisinden daha güçlü yapıştırır mı kalbimizi? Bu umut bir gün öldürecek bizi . Fakat anlamak zor böyle güzel hissettiren bir duygu nasıl öldürür bizi ? Pandoranın kutusu açılır , tüm kötülükler saçılır kutunun en dibinde umut kalır. Umut kötülüklerin en kötüsüdür. Neden diye düşünürdüm hep umudum beni öldürünce anladım sebebini . Umut gardımızı düşürüyormuş çünkü . Heveslendiriyor , kendimizi güçlü hissettiriyormuş. Sonra bir anda gerçekliğe dönüyoruz. Herkesin içinde kocaman bir balonun içinde toz pembe hayallere dalmış ta birden balon patlamış biz kafa üstü yere çakılmışız gibi . İlk önce sersemletiyor bu bizi . Nerede olduğumuzu anlamaya çalışırken daha da uzaklaşıyoruz etrafımızdakilerden. Yalnızlaştıkça sorguluyoruz sorguladıkça melankonikleşiyoruz. Burası neresi cevabı bilmiyoruz . Burası gerçeklik . Dünyaya hoş geldiniz .
2 notes · View notes
gamze3458 · 5 years
Text
Bazı kokular birbirine aşinadır, Yaşadıkları, yaraları, beklentileri, değer ve değersizlikleri... Veya nasıl sevilmek istedikleri... Birbirlerini görür görmez akarlar.... Mıknatısın birbirini çektiği gibi, Bu akış, Aşk ve sevmek diye adlandırılabilir, Açılsın pandoranın kutusu ♥️
7 notes · View notes
okunurnet-blog · 7 years
Text
İnsanların İçinde Kalan Son Umudu Saklayan Kutu: Pandora 'nın Kutusu
İnsanların İçinde Kalan Son Umudu Saklayan Kutu: Pandora ‘nın Kutusu
İnsanların İçinde Kalan Son Umudu Saklayan Kutu: Pandora ‘nın Kutusu
Yunan mitolojisinde tanrıların biricik babası, Hera’nın aşkı Zeus insanları cezalandırmak adına tanrısal zeka ve güzelliğe sahip Pandora’yı aracılığıyla dünya’ya kötülüğü göndermiş oldu. Pandora aracılığıyla gelen tek şey kötülük değil insanların için de kalan ”umut” ta oldu. Şimdi Zeus’un bu nefreti ve Pandoranın Kutusuna göz…
View On WordPress
0 notes