Hiçbir yere ve hiç kimseye ait değilim. Olamıyorum. Bir tarafa gittiğimde diğer tarafta kalıyor bir yanım, diğer tarafa gittiğimde bir tarafta kalıyor. Beni ben yapan duygularımın ait olduğu insanlarla aramda kilometreler var. Rakamlar bazı şeylere engel değil yalanına bizi kim inandırdı bilmiyorum ama rakamlar her türlü isteğe ve ihtiyaca engel. Gökyüzü bile farklı birbirinden her tarafta. Kendime ait bir yer istiyorum. İçine sığdıracağım kalpler bir elin parmağını geçmeyecek. Kavuşamadıklarım, sarılamadıklarım, kavuşamadıklarımın kavuşamadıkları ve sarılamadıkları... Kim öğretti bana kimseye bağlanmamayı, kimse için üzülmemeyi, insan sevmemeyi? Güneşin batması veya doğması, havanın güvel veya kötü olması, yüzümün gülmesi ve gülmemesi birkaç insana bağlı. Henüz o kadar bitmemiş sanırım hevesim, umudum. Hâlâ savaştığım hala istediğim hâlâ kavuşmayı beklediğim insanlar var. Hâlâ onlarla mutlu oluyorum. Sessizleşmedim annem gibi. Annem kadar kırılmadım daha ama annemden çok kırdım. Usulca kırılacağım ya da birisinin dediği lafın bende yaratacağı etkiyi görmenin zamanını bekliyorum. Gelecek böyle bir zaman çünkü benim hâlâ canımdan çok sevdiğim insanlar var. Tüm benliğimle tüm ruhumla yaslandım onlara sonsuz güven duyarak, bu yüzden de paramparça olmayı bekliyorum sizi severek.
Mesafelere rağmen sevilir miydi, evet sevilirdi. Sevdik çünkü. Mesafelere rağmen aşık olunur muydu, olunurdu. Olduk çünkü. Mesafelere rağmen bir arada kalınır mıydı, kalınırdı. Kaldık da. Mesafelere rağmen mutlu olunur muydu? Olunurdu. Gördünüz. Ama mesafelerin yapmayı başardığı tek bir kötülük vardı insan hayatında. Tek bir duygu, tek bir his, tek bir engel... O da korkuydu. Koku hissi. İnsan arasında kilometreler varken korkuyordu. Bir şey oldu mu, bir şey olacak mı, o iyi mi, hasta mı, kaza mı yaptı, yoksa yanında biri mi var, biri onu benden alacak mı, yoksa ben uzağındayım diye yakınındaki birini sevmeye başlar mı?
Sevmek için yan yana olmak şart değil. Size her sarılan, sizi her öpen sizi her sevdiğini söyleyen sahici değildir. Sevmek tenden önce yüreğe dokunabilmektir. Sevmeye kilometreler engel değildir....
Herkesin bir Kaf Dağı vardır hayatında. Birilerinin gözünün önündeki bina, birilerinin kilometreler ötesindeki dağ, birilerinin hiç gitmediği şehir, birilerinin de kendi ruhu…
Bazen bize en uzak kişi yine biz oluruz. Ya da bazen bize en yakın kişi kilometrelerce ötemizdedir.
Ama şunu unutmayın, Kaf Dağı bir efsaneden ibarettir. Mesafeler aşılmak için, engeller kaldırılmak için var olmuştur.
Dönün kendinize, ruhunuza… Ne derdiniz var, neye içiniz parçalanıyor bilmiyorum. Ama deyin ki kendinize; ‘yeterince engel varken hayatımda, buna ruhumu da eklemeyeceğim. Süreç ne olursa olsun, sonuç ne olursa olsun kendimi değerli görmekten asla vazgeçmeyeceğim!’
Aradan sekiz ay geçmişti bu sekiz ay içinde onu hiç görmemiştim hemde hiç bu sekiz ay da ona olan aşkımdan kafayı yemiştim her sn her saniye hep onu düşünürdüm her gün onu görebilme umuduyla uyanırdım onun hayaliyle yatar kalkardım ama bir süre sonra bu yokluğa alıştım bu sürece alıştım ve onuda aşkımıda içime gömdüm ona görünmez ince bir duvar örmüşüm şuan anlıyorum sonra sekiz ay sonunda o geldi sarıldık dans ettik konuştuk bakıştık gülüştük beraber onun kollarında uyudum bir gece tine beraberdik dertleştik beraber yemek yedik sonra bir akşam daha beraber sahilde oturduk sonra bir akşam daha yine sahilde oturduk ama uzaklaştık ben değil o benden uzaklaştı sanki yasaklı bir maddeymişim gibi hem benim için gelip hemde benden uzaklaşıyordu kalbim sıkışıyodu nefes alamıyordum kafayı yemek üzereydim çünkü bu sefer çıkıp gelişinde ona daha çok bağlandım onu daha çok sevdim onu daha çok istedim onun benden uzaklaşmasını kendimce anlıyorum aramızdaki yaş farkı ve koca engeller var ve belkide ikimizinde aşamayacağı engeller ama o bana bir adım atsa beraber aşabileceğimiz engeller sonra aramıza kilometreler girdi farklı şehirlerde farklı gökyüzüne bakıyoruz doğum günüm gelmişti ve en çok gün boyu ondan mesaj beklemiştim hatta sadece ondan mesaj beklemiştim bir umut ama atmamıştı bilmesine rağmen sonra gecenin birinde o gün boyu beklediğim mesaj gelmişti ve adam küçük kıza aynı şehirde ve aynı gökyüzü altında oldukları zaman ona doğum günü pastası almak için söz vermişti…
Bir gün gelir o çok istediğin kişiye defter tutar zaman geçtikten sonra her şeyi bir kenara bırakıp başka konulara yönelebiliyormuşsun. Onun sayesinde geçmez sandığın ayların geçtiğini anlayabiliyormuşsun. Ama her zaman o yanında değilmiş , istediğin zaman onun yanında olamıyormuşsun. Konu tabi ki kilometreler değil aşılmayacak hiç bir engel olmasın hayatınızda. İstediğiniz an her şeyi yapabilme gücüne sahipsiniz. Siz olmadik yerlerde incitip olacak durumlarda affedebiliyorsunuz. O kadar değişik bir hayat kuralları içerisinde yaşıyorsunuz ki size koşmaktan kendi hayatıma yetişemiyorum. Sürekli haklı olarak konuşuyorum konuyu uzatmamak ve beni susturmak adına haklısın diyip geçiyorsunuz. Evet biliyorum haklıyım ve ben zaten bu yüzden konuşuyorum. Yalancı bir herifin teki değilim haksız olduğum halde kendimde olamayacak ve olmayan cümleleri sizlere sarf etmekten de memnun olamam. Ben sen değilsem siz de ben değilsiniz. Bir akla kaç yürek sığar ki? Hatalarımı bana karşı belirt düzelteceğim diyenler var ya işte onlara çok sinir oluyorum. Madem ben söyledikten sonra hatalarını düzelticeksin söylüyorum lan düzelt hadi şu onca zararı. Ne yapabilirsin , hangi çaba gelir o bilmediğin yararlardan?
Mesafeler Engel Değildir Başka Bir Kalbi İçinde Hissetmeye
Gün gelir senden kilometrelerce uzakta olan biri senin kalp ritmini değiştirir. İşte o zaman anlarsın mesafenin gerçekten bir önemi olmadığını. Bana sorarsanız mesafenin gerçekten hiçbir önemi yok. Uzağında veya yakınında hiç fark etmez, o insanın sana kattığı ve tattırdığı his çok önemlidir. Tatlı veya acı hiç önemli değil.
Önemli olan ne biliyor musunuz? Yanındayken sana nasıl hissettiriyorsa uzağındayken de aynı duyguyu yaşatmasıdır.
Asıl mesafe insanın kalbindeki uzaklıktır. Mesafelerin sadece rakamlardan ibaret olduğunu bir kalbin içindeki duyguların gücü ve gerçekçiliği belirler. Kalbin içindeki duygular gerçekçilik payı taşımıyorsa olmaz o iş.
Eğer kalbin içindeki duygular ve hisler gerçekse işte o engel olarak gördüğünüz mesafeyi yenecek olan tek şey kalbin içindeki o gerçek duygulardır.
Mesafelerin yalnızca sayılardan ibaret olduğunu idrak etmeniz dileğiyle...
Tanıdık geliyor mu şimdi söyleyeceklerim, iyi dinleyin. Her sabah okula gidiyorsunuz, bir köşede sessizce oturuyorsunuz, birileriyle konuştuğunuzda, güldüğünüzde, eğlendiğinizde bile içinizin bir köşesinde ruhunuz sessize oturuyor herkesten uzakta. Akşam eve dönüyorsunuz ve yine, bir kez daha gecelerinizi bir köşede öylece otururken geçiriyorsunuz. Geçip gitmesini istemiyorsunuz bugünlerin, çünkü bir köşede oturmaktan başka hiçbir şey gelmiyorsa da elinizden öyle yorgunsunuz ki bugünlerden kurtulmak ve o köşeden sıyrılmak bile istemiyorsunuz. Ama bazen öyle günler oluyor ki ruhunuz içinizdeki o köşeden sıyrılıp çıkmak istiyor. Sabah uyanmak istemiyorsunuz, akşam eve dönmek istemiyorsunuz. Sonra öyle bir an geliyor ki dönecek bir eviniz kalmıyor. Ve insan doğası öyle ki, insan her daim eve dönmek istiyor. İnsan bazen evdeyken bile eve dönmek istiyor...