İnsan yalnız hisseder. Hayatının her neresinde olursa olsun hisseder. 10 yaşında da, 20 yaşında da hatta 80 yaşında bile. Bazı duygular vardır ki peşimizi bırakmaz hiçbir zaman. Bıraksın isteriz, kaçmak isteriz ama imkansızdır. Tozlanmış bir kitaplık gibi duygu, kitaplar ise hisler. Hisler duyguyu oluşturur. Mutluyken üzülür ve yalnız hissederse bir insan, mutluluğu rafa kaldırır tıpkı kitap gibi. Bazen bu kitap o rafta yıllarca bekler, ve bir daha alınmaz.
ay bugünkü rezilligimi bir görün bi anda burnum kanamaya basladi ama nasi kaniyo sanirsin sah damarim patladi yanimda da pecete yok masamdaki kiza sordum suratıma bile bakmadan yok dedi neyse kosa kosa lavaboya gittim 15 dakika bekledim durmadi ayni hizda akiyo o kadar insan girdi çıktı lavaboya biri de iyi misin pecete ister misin demedi ya yaziklar olsun.. sonra neyse dedim kendi isimi kendm hallederim kosa kosa markete gittim pecetimi aldim da zar zor durdum
Sevgili okur, yine bir içinden çıkılmayan sistemin kölesi yada matrix ismine ne dersen de sana bir kere gelinen bu hayatta gerçek vaktinin ne kadar olduğunu olabildiğince sade anlatayım.
En iyi ihtimalle üniversite hayatından sonrasında en iyi şartlar da bir iş hayatının olduğu varsayalım; gene diyorum en iyi şartlar..
8 saat çalışırsın, 7 saat uyursun, 1 saat işe gidip gelmeni de hesaba katarsak 24 saat içerisin de kendine ayırdığın vakit evet hazır mısın sadece 8 saat. Koskoca 24 saat içerisin de 8 saat.
1 günün yani 24 saatlik 1 gün içerisin de sana sadece ömründen 8 saat kalıyor.
Aslında kalmıyor, ev içerisinde ki sorumluluğun var ise onu atlıyorum, sadece yemek hazırlaman ve onu keyifle yedikten sonra kaldırman toparlaman derken en iyi ihtimal ile 1.5 saat daha gitti.
Kaldı mı 6.5 saat evet 24 saatte 6.5 saat..
Gün içi stresin, yorgunluğun, belki mutluluğun veya kötü giden bir iş gününün üzerine kalan 1 günde yaşadığın en iyi ihtimal 6.5 saattir.
Ama aslında asıl acı olan kısmını sona sakladım, çok uzatmayacağım.
Rakamı 6 saat olarak yuvarlamama izin ver sevgili okur kişisi.
Başa dönelim; 24 yaşındasın üniversite hayatından sonrasında işe başladın. 24 saatin 4/1 i sana ait.
Kendi kişisel görüşüme göre 50 yaşından sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, istersen sen bunu ölüme kadar uzatabilirsin tahmini yaşam süreni; ben 50 yaşı baz alıyorum.
24 ve 50 yaş aralığını baz alıyorum. Baktığın da arada 26 sene var.
Peki bu 26 senenin aslında kaç saati sana ait hiç hesapladın mı sevgili okur ?
Sadece ve sadece 6.5 sene, evet 26 sene de sana kalan sadece 6.5 sene.
Bu durum bile bölünerek sancılı bir süreç üstelik.
Farkında mısın sevgili okur; okul hayatımızın başladığı 1. günden itibaren bize bu sistemi empoze etmeye başladılar ve sistemin kölesi ettiler. Ne yazık ama değil mi, düşünür müsün; 6.5 seneyi bile arka arkaya yaşayamıyorsun sana bunu ufak ufak sunuyorlar hayatında.
Bazen radikal kararlar almak gerekebilir, fak dı sistem diyip kaçmayı göze alabilmek gerekebilir, baş kaldırılamıyorsa dahi gerçeklerden kaçmamak gerekir.
Çok verebileceğim örnekler, gördüğüm hayatlar, yaşadığım durumlar ve en önemlisi hayat seçimleri var ama; sıkmayacağım daha fazla.
Okuduğun için teşekkür ederim ve devamını da istek üzerine getiririm.
'' Dünden ders al, yarın yokmuş gibi yaşa ''
'Sustuğum şeyler var, hiç konuşamadıklarım, hiçbir zamanda konuşamayacaklarım. İçinde kaybolduğum şehirler var, bir de; içimde kaybolup giden insanlar..'
Bana hep neden asosyalsin? Biraz insanlarla konuş diye darlama yapıyorlar. Ama anlamadıkları kısım şu ben en çok kendimleyken nefes alabiliyorum. En çok kendimleyken mutluyum… Kendimleyken kimse beni sığ kalıplarına uydurmaya çalışmıyor. Durum böyleyken ben neden diğer insanlara ihtiyaç duyayım ki…