Tumgik
#eşitsizlik
Text
Ne diyordunuz? Hah adalet. Yere göğe sığdıramadığınız adaletiniz işinize yaradı mı? Kaç yıl yatacak o katil? Kaç yıl bakacaklar güzelce ona? Yemeğini, suyunu verecekler. Sıcak bir yerde uyuyacaklar. Sonra çıkacaklar. Varile koyup üstüne beton döktüğü o kadın geri gelecek mi? Gelmeyecek. Adaletti değil mi? Namustu değil mi? Yere göğe sığdıramadığınız namusunuz var ya hani. Hepiniz namus bekçisisiniz zaten. Hepiniz namusunuzu koruyorsunuz değil mi? Neden? Namus 'kadın'da. Namus kadında değil. Namussuz kadın değil. Sevgilisiyim, kocasıyım, babasıyım, abisiyim diyerek kadını öldüren siz namussuzsunuz. Hepiniz zaten sözde 'namuslusunuz'. Ben bir kadını vahşice öldürene namuslu demem. Sevgilisi, karısı, kızı, kardeşi akşam dışarıda diye ona 'Namusumuzu iki paralık ettin.' diyerek öldürene namuslu demem. Namus iğrenç zihniyetinizle ağzınıza sakız edebileceğiniz bir şey değil. Namus, kadına değer verende. Namus, can dediğini sevende. Namus, anlamını bilende. 
12 notes · View notes
dusunselyazilar · 3 months
Text
Davos’da Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın ekonomi zirvesi öncesi yayımladığı yıllık "Eşitsizlik A.Ş." (Inequality Inc) başlıklı raporunda :
ABD senatörü ve eski sosyalist başkan adayı Bernie Sanders, “Milyarderler zenginleşiyor, işçi sınıfı mücadele etmek zorunda, yoksullar ise çaresizlik içinde yaşıyor. Küresel ekonominin hüzünlü durumu bu” diyor. Sanders tarihte böyle bir eşitsizlik, açgözlülük, kibir ve sorumsuzluk örneğinin görülmediğini ekliyor.
Çözüm ???
0 notes
celalyesilyurt · 6 years
Text
Ben Kapitalizmim
Tumblr media
Ben Kapitalizmim! Ve Afrika kıtasından her sene 8,5 milyar dolar değerinde pırlanta çıkıyor, kıtanın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar… Afrika kıtası dünyanın altın rezervlerinin % 90'ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var.
joseph stiglitz / eşitsizliğin bedeli
0 notes
antinatalizmtr · 10 months
Text
Tumblr media
0 notes
mkuyguntuzel · 2 years
Text
Nedir İnsan’ın Talebi: Adalet mi? Eşitlik mi? (I)
Nedir İnsan’ın Talebi: Adalet mi? Eşitlik mi? (I)
Adalet nedir? Benden önce sayısız düşünürün açıklamaya çalıştığı bir kavram.. Benim anladığım şekli ile; birden fazla tarafın yaşadığı karşılıklı anlaşmazlık durumunda, tarafların tümü tarafından kabul edilebilen çözüm. Adalet’in tanımını doğru mu yaptım bilmiyorum ama eşitliğin ne demek olduğunu biliyorum ve daha kolay tanımlayabilirim. Eşitlik basittir, matematiksel olarak da ifade…
View On WordPress
0 notes
onderkaracay · 2 years
Text
]•[ Mobbing Bank diyor ki;
İşsizliği, fakirliği ve eşitsizliği önlemin tek yolu var. Üretim araçlarının ve ticaret alanlarının tamamı kamulaştırma yoluyla halk yararına devletin olmalıdır.
Devlet herkese bir iş vermelidir.
Günlük çalışma süreleri dört saate ya da altı saate düşürülmelidir.
Bu yolla ne üstün sınıf ve insan kalır, ne fakirlik ne de işsizlik kalır.
Başkalarının sırtından geçinenler de çalışmak ve hayatlarını alır teri ile kazanmayı öğrenmek zorunda kalırlar.
Devletin varlık sebebi budur.
Eşitsizliği ortadan kaldırmayan, sınıf ayrımcılığı yaparak bir tarafa yontan sürekli işsiz üreten ve bu muhtaçlığı sömürenler ile işbirliği yapan devlet devlet olamadığı için sömürgeci sınıf, yabancı ve yerli işbirlikçi şirketlerin organizasyonlarını gerçekleştiren büyük bir holdinge dönüşür.
Bugün dünyada her ne kadar Anayasalarda yazsa bile sosyal hukuk devleti ilkesine uyan tek bir devlet yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti bu amaçla insanlık devrimi ile kurulmuş bir devlet olmasına rağmen bugün geldiği durum bir tezat oluşturmaktadır.
Bu devrimi tamaylayabilecek dünyada tek devlette yine Türkiye Cumhuriyeti ve özünü kaybetmemiş Türk ulus millet ve devletinden yana olanlardır.
Batı bir sömürge medeniyetidir.
Yalan ve hile üzerine kurulu bir aldatmacadır.
Silah, düşman ve savaş üreterek dünyanın her yerini sömürge eden bir zihniyet ahlak yoksunu bir zihniyet olduğu için kötü bir örnektir.
| Önder KARAÇAY |
0 notes
gokkusaginda · 1 year
Text
Başım çatladı bu ne ya
6 notes · View notes
bluesyemre · 1 year
Text
Akademide Eşitsizlik Nasıl Kurumsallaşıyor: Sıralama, Ölçme ve Etki (Webinar Video Kaydı)
Akademide Eşitsizlik Nasıl Kurumsallaşıyor: Sıralama, Ölçme ve Etki (Webinar Video Kaydı)
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
artmusicchannel · 2 years
Text
Tumblr media
Sevgi Yasakları: Adaletsizlik Nedir? Eşitsizlik Nedir?, Adaletsizliğin Zararları, Eşitsizliğin Zararları, Adaletsizliğin ve Eşitsizliğin Felsefi Tanımı
0 notes
nebez · 5 months
Note
Solcu ve sağcı ne demek
Sağ ve sol isimli siyasal kavramlar, Fransız Devrimi (1789-1799) zamanında, ayrı görüşteki siyasetçilerin Fransız parlamentosunun sağında veya solunda oturmalarından esinlenilerek oluşturulmuştur; parlamento başkanının sağındaki koltuklarda oturanlar, çoğunlukla monarşist Ancien Régime destekçilerinden oluşmuştur.
Solculuk: var olan sosyal hiyerarşiyi kaldırmak isteyen ve zenginliğin eşit dağılımını destekleyen politik hareketlere karşılık gelen terimdir. Emek-sermaye çelişkisinde emekten taraftır. İnsan merkezlidir, odağına din, ırk, milliyet, cinsiyet vb. kavramlar yerine insanı alır. Burada kastedilen istisnasız tüm insanlardır.
Sağcılık: toplumsal hiyerarşiyi veya toplumsal eşitsizliği kabul eden veya destekleyen siyasal duruş veya etkinliktir. Toplumsal eşitsizlik, sağcılar tarafından; ya milletsel/ırksal farklılıklardan, ya dini ve inançsal farklılıklardan, ya kültürel ve sosyal farklılıklardan ya da piyasa ekonomisindeki rekabetten kaynaklandığı için kaçınılmaz, doğal, normal veya cazip bulunur.
Tabi her millet kendi kültürüne inancına has bir sağcı veya solcu siyaset geliştirmiştir. Örnek: Ruslar Komünizm, Almanlar Nasyonal Sosyalizim...
29 notes · View notes
hevalxx · 2 months
Text
8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 kadın dokuma işçisi ‘eşit işe eşit ücret’, çalışma saatlerinde azalma ve doğum izni istemiyle greve başladı. Bu grev esnasında çıkan yangında fabrikaya kilitlenen 129 kadın işçi yaşamını yitirdi. Bu katliamın üstünden 167 yıl geçti. Bu acı olay, 1977’de Birleşmiş Milletler tarafından ‘’8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’’ olarak kabul edilmesi ile kadınların haklarının konuşulduğu bir güne dönüştü.
8 Mart’lar böylece, bir kutlamadan çok, kadın olmanın ve kadınların hak arayışının konuşulduğu bir güne dönüştü.
Çünkü, toplumsal cinsiyetçi bakışın kadınların hayatlarına getirdiği, ne yazık ki, ayrımcılık, eşitsizlik ve şiddet oldu.
Ülkemizde 2023 yılında 315 kadın cinayeti yaşandı. 2024 yılının ilk ayında 31 kadın cinayeti ile çok üzücü bir rekora ulaşıldı.
Yüzlerce kız çocuğu evlenmeye zorlandı; yaşam ve eğitim hakları ellerinden alındı.kendi hikayesinin kahramanı olan tüm kadınlarımızın günü kutlu olsun
9 notes · View notes
benmisim · 3 months
Text
insanların neden bazı kuramsal perspektiflerden ya da ideolojilerden nefret ettiğini, uzak durduğunu veya doğruluğunu kabul etse de niçin içinde bulunmak istemediğini yani kendisini "şucu, bucu" diye tanımlamak istemediğini buldum.
olay bence, iki saat önce öğrendiği teoriyi sanki kendisi ortaya atmış gibi savunmaya başlayan ve hızını alamayıp uçan kuşu bile o teoriyle açıklamaya çalışan güruh yüzünden kopuyor :D
bilgi, bilim, bilme yolları, çeşit çeşit. hepimiz bir tercih yapıyoruz. x olayını açıklayan y de olabilir z de olabilir, tercih bizim. yani "the hakikat" diye bir şey yok aslında. hakikatler var. hepsi de geçerlidir. eşitsizlik mesela. kaynaklara (her türlü kaynak) erişimimiz eşit değil. bunu cinsiyete dayanarak açıklayabilirim, ırka bağlı açıklayabilirim, ekonomik sermayeye dayanarak açıklayabilirim, aşirete bağlı açıklayabilirim, açıklayabilirim de açıklayabilirim. farklı pek çok perspektiften bakılabilir. hepsi de geçerli olabilir, kimisi daha çok geçerli olabilir. hayat pek çok faktörün kesişiminde yaşanıyor.
ama şimdi çıkıp bir feminist, hayatta karşılaştığı her şeyi, ama her şeyi "çünkü patriyarka ağbi üf" diye açıklayınca, hani uçan kuşun hesabını erkeklerden sorunca olmuyor.
bir marksist çıkıp hayattaki herrr şeyi "çünkü kapitalizm ağbi üf" diye açıklamaya çalışınca, bir yerde sıçıp batırıyor, olmuyor.
ya da ne bileyim psikoloji bilmek de böyle, biyoloji bilmek de böyle. hadi bilimsel olmasın: astroloji bilmek de böyle. psikoloji bilenin her şeyi çocukluk yaşantılarına bağlamasından, tıp doktoru olanın her şeyi hücresel düzeyde açıklamasından, astroloji bilenin her şeyi gezegen hareketlerine bağlamasından ÇOK sıkılıyorum.
hayatta bir şeyle her şeyi açıklayamazsınız. bir perspektiften her şeyi anlamlandıramazsınız. hayat, insan, olaylar, başımıza gelenler çok boyutlu şeyler. nasıl ki insan hem biyolojik hem psikolojik hem toplumsal hem dürtüsel boyutları olan bir varlık, olaylar da öyle. dediğim gibi: birçok faktörün kesişiminde cereyan ediyor hayat.
8 notes · View notes
veganlogicdinamo · 5 months
Text
O ZAMAN AÇIKÇA SORALIM
“Eşit yurttaşlık” ile hedeflenen, bazılarının iddia ettiği gibi, anayasada vatandaşlığı “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” şeklinde tanımlayan 66. madde midir?
Bu kavramı kullanarak amaçlanan, yerel seçim öncesinde anayasadaki vatandaşlık tanımından rahatsız görünüp bazı kesimlere sinyal vermek midir?
Ali Babacan gibi AKP eskisi siyasal İslamcıların, aynı kavramı kullanarak bu maddeyi tartışmaya açtığı bir dönemde, Özgür Özel’in “eşit yurttaşlık” ile ne kastettiğini, anayasada vatandaşlıkla ilgili hangi ifadeyi eşitsizlik olarak gördüğünü açıklığa kavuşturması gerekir.
“Eşit yurttaşlık” kavramı ile vatandaşlığa mezhepçi ve etnikçi anlam yüklemeye çalışanlar, halkı sömüren emperyalizm beslemesi feodaliteye, toprak ağalarına, şeyhlere, şıhlara ve sermaye sınıfına neden iki çift laf etmediğini de açıklaması gerekir.
7 notes · View notes
dramatik-buluntular · 7 months
Text
"TAŞLARIN SÖYLEŞİSİ"
siz karşı taraftakiler köleler evreninin başını tutanlar hepiniz aldanışın bekçiliğini yapıyorsunuz
bilir bunu kumdan yapılmış bir çocuk bile düşleri sular altında kalmış bir kadın şu dilsiz dağlar, rüzgârsız ağaçlar yaban otlarına yenik düşmüş tarlalar bir gün gelip insan olma hayalini kuran olamayınca gövdesindeki büyük boşluğa bakıp ağlayan korkuluklar bile bilir bunu taşların söyleşisinden çıkmıştır bu bilgi
evren insanlarla konuşur ey karşı taraftakiler duymaz büyük çoğunluk kulakları karanlık ormanıyla kaplı ağızlarının içi kılıç yanlarında taşırlar kötü niyet yılanını yılanınız ne kadar da gösterişli
siz, nasıl da mutlusunuz insanlığın karşı tarafında kanatlarınız kutsal ve pahalı kaça aldınız cennete uçuş fikrini dünyanız eşitsizlik canavarı içiniz donuk, elleriniz buz kıtası hiç sevmediniz düşleri halka eşit dağıtanları secdenin kalesinde kendinizden geçtiniz; sahibinize itaatin büyüsünden çıldırmışçasına oysa bir ağlamak duruyordu masanın üzerinde dönüp bakmadınız! dönüp bakmadınız! ne büyük yalanmış “inanca adanmak”
siz, karşı taraftakiler ölüler evreninin başını tutanlar hepiniz ırmağı bulandıranların oyuncaklarısınız
görür bunu çamurdan yapılmış bir heykel bile ateşe verdiniz bütün güzel melodileri yine de durmadı anlamın yükselişi boşluklar boşluğunda bile durmadı taşların söyleşisinden çıkmıştır yükselişin bilgisi
7 notes · View notes
doriangray1789 · 10 months
Text
Toplumun çürümesi
toplumun değerlerinin, kurumlarının ve sosyal ilişkilerinin bozulduğu veya zarar gördüğü bir durumu ifade eder.  
çatışmalar, adaletsizlikler ve ahlaki çöküntüler. 
Toplumun çürümesi genellikle uzun bir sürecin sonucu olarak ortaya çıkar ve birçok faktörün etkileşimiyle gerçekleşir.
-Değerlerin erozyonu: Toplumun ortak değerlerinin zayıflaması veya kaybolması, insanların doğru ve yanlış arasındaki ayrımı yapma yeteneklerinin azalmasi. Bu durum, ahlaki çöküntüye, bencillik ve bireyciliğe, empati eksikliğine ve sorumsuz davranışlara yol açar.
-İletişim eksikliği: Sağlıklı bir toplumda etkili iletişim önemlidir. İletişim eksikliği, insanlar arasında anlayışsızlık, güvensizlik ve çatışmaların artmasına neden olur. İnsanların birbirleriyle etkileşime geçme yerine sanal ortamlarda izole olmaları ve sadece kendi düşüncesine yakin kisilerle iletişim kurma çabası ve ayrışma
-Eşitsizlik ve adaletsizlik: Toplumda yaygın adaletsizlik ve eşitsizlik hissi,moral bozukluğuö toplumsal huzursuzluğa ve hoşgörüsüzlüğe yol açar. Gelir eşitsizliği, fırsat eşitsizliği, cinsiyet ve etnik köken temelinde ayrımcılık gibi faktörler, toplumsal dengenin bozulmasına ve güvensizliğin artmasına katkıda bulunur.
-Kurumsal güvensizlik: Toplumda güçlü ve işlevsel kurumların olmaması, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi veya yozlaşması, yönetimde şeffaflık eksikliği ve yolsuzluk gibi faktörler, toplumun çürümesine yol açar. Kurumsal güvensizlik, toplumun temel işleyişine ve sosyal düzenine olan güveni sarsar.
-Değişen demografik yapı: Toplumun nüfus demografik yapısında meydana gelen değişiklikler, kültürel çatışmalara ve toplumsal uyumsuzluklara neden olur. Göç, etnik gruplar arasında gerilimlere yol açar ve aidiyet duygularını zayıflatir.
Bu faktörlerin yanı sıra, eğitim sistemi, medya, siyasi liderlik, aile yapısı ve kültürel dinamikler gibi diğer unsurlar da toplumun çürümesine etki eder. Toplumun çürümesinin önlenmesi veya tersine çevrilmesi için, insanların değerlerine ve etik değerlere sahip çıkması, eşitlik ve adaletin sağlanması, iletişim ve dayanışmanın güçlendirilmesi gibi çeşitli önlemler alınması gerekir.
Genellikle bu önlemleri alma görevi genellikle MUHALEFETE düşer.. 
Emile Durkheim: toplumun çürümesini "anomi" olarak adlandırdığı kavramla açıklamıştır. Ona göre, toplumda ortak değerlerin zayıflaması veya yok olması durumunda bireyler arasında bir normatif boşluk oluşur. Bu da bireylerin istikrarsızlık, anlamsızlık ve düşük toplumsal bağlılık hissi yaşamasına neden olur.
Max Weber: Max Weber, modern toplumun çürümesini "rasyonalizasyon" süreciyle ilişkilendirir. Ona göre, modernleşme ve endüstrileşme ile birlikte toplumda ahlaki değerlerin yerini rasyonel hesaplamalar alır. Bu durum, insanların kendi çıkarlarını ön plana çıkarmasına, bireycilik ve materyalizmin yaygınlaşmasına yol açar.
Karl Marx: Karl Marx, kapitalist toplumun çürümesini sınıf çatışmaları ve ekonomik eşitsizliklerle ilişkilendirir. Marx'a göre, kapitalizmde sınıf ayrımları ve sömürü toplumsal dengenin bozulmasına ve birçok soruna neden olur. Toplumun çürümesini ancak sınıf mücadelesi sonucunda sosyalizm ve adil bir toplum düzeniyle engellenebilir, der.
Michel Foucault: Michel Foucault, toplumun çürümesini "disiplin ve kontrol" mekanizmalarının aşırı kullanımıyla ilişkilendirir. Ona göre, modern toplumda hapishaneler, okullar, hastaneler gibi kurumlar bireylerin üzerinde disiplin ve kontrol uygular. Bu durum, bireylerin özgürlüklerini kısıtlar, normlara uyma baskısı yaratır ve insanların özne olmaktan çıkmasına yol açar.
Jean-Jacques Rousseau: Rousseau, toplumun çürümesini özel mülkiyetin ortaya çıkışına bağlar. Ona göre, insanların özel mülkiyet edinme arzusuyla başlayan rekabet, kıskançlık ve hoşgörüsüzlük gibi olumsuz duyguları tetikler. Rousseau, insanların doğal durumlarına geri dönerek, toplumsal düzenin sadeleştirilmesi gerektiğini savunur.
Bu sadece birkaç örnek 
11 notes · View notes
harfzen · 2 months
Text
demzen 135
İyi ve kötü ekonomik olarak birbirinden nasıl ayrılabilir? İşi ehline verirken mesela, iş sermaye yönetimiyse, bunu kimlere vermeliyiz? Sosyalist bir düzende bir sınav yapıp, teoriyi en iyi bilenlere en çok yetkiyi verseniz bir eşitsizlik ortaya çıkar. Geleceği bilmiyoruz. Hangi işletmenin nasıl adapte olacağından haberimiz yok. Teorik bilgi işletmenin günlük hayatındaki meseleler ve genel verimliliği açısından hemen hiçbir şey ifade etmez. Bunun yerine daha önce işletme becerisini göstermiş birilerini seçerseniz, kimin hangi işletmeyi idare edeceği bir önceki tecrübesinden belli olacaksa bunun da sınıflaşmaya bir faydası olmaz. Yine becerikliler ve beceriksizler olarak ayrılırız. Becerikliler diğer beceriklilerden destek alarak daha da becerikli olur. Bu yüzden mülkiyeti tamamen inkar etmek mümkün değil. İşletmeler bir şekilde, birileri tarafından işletilecek ve mülkiyet bir işletmenin en iyi kim tarafından işletileceğini belirlemek için hala en iyi yol. Aksi durumda (bugün olduğu gibi) herkes kendine ait olmayan yerlerde çalışmaya devam eder. Ancak sınıflaşmanın bertaraf edilmesi, veyahut sınıf değiştirmenin kolaylaştırılması için iki değişiklik lazım. İşletmelerde mülkiyet mirasen çocuklara geçmez, devlete geçer ve başkalarına satılır. İkincisi de bu para vatandaşlara işletme kredisi olarak verilir ve kendi işini kurmak isteyene imkan verilir. Bu iki değişiklikle toplum dengesini bozan büyük mega şirketlerin değil, herkesin birbiriyle iyi geçinmeyi tercih ettiği ufak işletmeler yoluyla büyür. Devletin görevi de bu ekonomik sistemin saydam, herkese eşit şekilde çalışmasını sağlamak olur. Ekonomik oyunu vergiler ve kurduğu işletmeler yoluyla kendi lehine bozmak değil. Zamansız Mektuplar https://ift.tt/aKT8h5q
2 notes · View notes