Tumgik
#Gigi Vorgan
badmovieihave · 11 months
Text
Tumblr media
Bad movie I have Caveman 1981
11 notes · View notes
kwebtv · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Married: The First Year  -  CBS  -  February 28, 1979 - March 21, 1979
Drama (3 episodes)
Running Time:  60 minutes
Stars:
Leigh McCloskey as Billy Baker
Cindy Grover as Joanna Huffman-Baker
Claudette Nevins as Barbara Huffman
K Callan as Cathy Baker
Stanley Grover as Bert Baker
Gigi Vorgan as Cookie Levin
Stepfanie Kramer as Sharon Kelly
Gary Epp as Tom Liberatore
Stephen Manley as Donny Baker
Jennifer McAllister as Millie Baker
Christine Belford as Emily Gorey
4 notes · View notes
Text
Bir Miktar Kitap Daha
Tumblr media
İş yerinden arkadaşlarım öyle tatlı bir doğum günü sürprizi yaptılar ki bana; onlar için ne desem az, bu tatlış kitap da o gün gelen hediye kitaplardan biri. 
‘Şeker Portakalı’ benim için ‘Küçük Prens’ gibi, ‘Küçük Kara Balık’ gibi, ne bileyim ‘Martı Jonathan Livingson’ gibi özel kitaplardandır, bunların yerleri çok başkadır. İşte, bu Şeker Portakalı’nın devamı olduğunu bilmiyordum. Anladığınız üzere ‘Güneşi Uyandıralım’, ‘Şeker Portakalı’nın devamı. Bunu öğrenince “Canım Zeze’m benim” diyerek kitaba sarılasım geldi, öyle çok sevindim. Hal böyle olunca beklenti de arşa değiyor ve maalesef ki aynı tadı, aynı hissi bu kitapta bulamadım. Bunun da bir devam kitabı varmış, ‘Delifişek’, okur muyum okumaz mıyım kararsızım, seriyi tamamlamış olmak için okurum herhalde.   
Tumblr media
Psikolojiye olan merakım sonucunda ismine vurulup aldığım kitaptan; çok daha derin, psikoloji ve psikiyatri konularında çok daha ufuk açıcı anlatılar beklerken, olayın daha magazinsel ve eğlenceli tarafıyla ilgili, konunun popülerleştirilmesi üzerine yazılmış bir kitap beni karşıladı. Beklentimin altında kaldı belki ama sıkıcı olmadığı kesin.
Kitaptan Amerika ve ülkemizin psikiyatriye yaklaşım konusunda karşılaştırmasını yapma imkanını da elde edebiliyoruz. Mesela orada da psikiyatriste gitmek demek deli doktoruna gitmek, yani deli olmak demek. Bu abes durum sadece bizim milletimize has değilmiş.
Kitapla insan psikolojisinin sırrına erişemiyoruz, derinliklerine inemiyoruz belki; ama oldukça ilginç vakalarla beraber, enteresan hastalıkların varlığından haberdar oluyoruz. Şöyle bir potpuri var kitapta, ilgisi olanlar açsın okusun: Apotemnofili, kitle histerisi, mumsu esneklik, Munchausen sendromu, tıp öğrencisi hastalığı, histerik dönüşüm, polidipsiye ve daha pek çoğu.
youtube
Yeri gelmişken bir filmi de burada önermem gerekiyor. Kitapta da bahsi geçen Guguk Kuşu filmi yine aynı konu üzerine farklı bakış açısıyla ve oyunculuklarıyla efsane olmuş, bolca da oscar almış bir film.
Tumblr media
İnsanı anlamak isteyen, insanı öğrenmek isteyen, işe Dostoyevski okuyarak başlamalı. Aşkı öğrenmek isteyen de işe Beyaz Geceler’i okuyarak başlamalı.
Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca bir ömürde az şey mi?..
Türkiye İş Bankası Yayınları’nda yazarın Beyaz Geceler ile aynı yılda yazdığı birbirinden güzel dört hikaye daha var bu kitapta. Beyaz Geceler’den sonra beni en etkileyen hikayesi de Yufka Yürekli oldu. Diğer hikayelerin de şöyle bir isimlerini yazayım, ne okuyacağınızı bilin: Başkasının Karısı, Noel Ağacı ve Nikah, Haysiyetli Hırsız
Ah Tanrım! Bir kitapcık Dostoyevski! Koskoca bir ömürde az şey mi :)
Bir kitapcık değil tabi ki. Taktir edersiniz ki Dostoyevski sadece bir kitabıyla kalınacak bir yazar değil. Beyaz Geceler’in peşinden Yeraltından Notlar’ı okudum. Orada paylaşacağım bol miktarda alıntı olacağı için pek bahsetmek istemiyorum ama; tam da yeri gelmişken bir film tavsiyesi buraya iyi gider diye düşünüyorum.
youtube
Zeki Demirkubuz’un Albert Camus’nun Yabancı’sından esinlenerek çektiği Yazgı Filmi, bence kitabın üstünde bir işti, çok seviyorum. Yeraltı filmi Yeraltından Notlar’dan esinlenerek demeyeceğim senaryolaştırılmış diyeceğim; ancak kitabın üstüne çıkması ne mümkün. Bunu yermek için değil, zaten beklenenin bu olduğunu belirtmek için söylüyorum. Yine de kitaptaki kahramanı görselleştirme noktasında oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Aynı aşağılık duygusu, aynı kibir, aynı utanç, aynı gurur, aynı öfke, aynı tiksinme hissi. Kitabı okurken duyumsadığım bütün hisler bu filmde de aynı şekilde aktarılıyor. Eleştiri olarak ise, filmde anlayamadığım patates ve hırlama muhabbetleri çok tuhaf ve iticiydi, olmasa daha iyiydi diyebilirim.
Tumblr media
Popüler bir yazar, tavsiye edilen çok kitabı var, bir deneyelim bakalım diye incelerden bir tane atmıştım sepete. Gerçekten incecik bir kitap, bir solukta okurum ben bunu diyorsun ama; o iş öyle olmuyor. Okumaya başlayınca bir Allah Allah diyorsun, bu adam ne anlatıyor, çeviren mi çevirememiş acaba, yoksa ben mi anlamıyorum, herhalde Jack London’ın okumak için yanlış kitabını seçtim diyorsun. Neyse ki ilk 10-15 sayfadan sonra olaylar netleşiyor, akıcı ve güzel bir hikayeye dönüşüyor. Kitabın sonundan memnunum, ama hepi topu 40 sayfalık bir kitabın neredeyse üçte biri çok anlamsızsa, geri kalanı iyi olsa bile, o iyi bir kitap olur mu bilemedim. Bir daha Jack London okur muyum, onu da bilemedim. 
Olsundu daha okunacak ve paylaşılacak çok kitap vardı.
3 notes · View notes
icteolan · 7 years
Text
İnsanlar genelde hastalıklarının
“kafalarının içinde” olduğunu duymak istemezler.
Hiç düşündünüz mü, mesela hayatımızda bizi mutsuz etmesi gereken hiçbir durum yokken yine de neden bir türlü arzu ettiğimiz mutluluk halini yakalayamıyoruz? Neden geçmişimize takılıyor ve onlara üzülmeye devam ediyoruz? Peki korktuğumuz şeyin gerçekleşme olasılığının olmadığını bilmemize rağmen neden korkmaya devam ediyoruz? Neden fobilerimiz var? Uçağa, feribota, otobüse, asansöre binemeyen, hatta korkuları yüzünden evinden çıkamayan insanlar var. Yine kaygıları nedeni ile saatlerce ellerini yıkayan, kapı tokmaklarına, paraya elleriyle dokunamayan, sürekli temizlik yapan insanların sayısı azımsanamayacak kadar çok. Anksiyete, depresyon, panik atak, anoreksiya, çeşitli obsesif bozukluklar ise neredeyse artık grip kadar yaygın .
Tumblr media
Fiziksel hastalıklar somuttur. Bir yerini kıran kimse bunu açıklamaktan veya yardım istemekten utanmaz, çekinmez. Oysa zihinsel çatışmalarının inkarı içinde olan insanlar sıklıkla bunların fark edilmesinden korku duyar ve psikiyatristlerden kaçınır. En son çare gibi görünür artık psikologlar ve de psikiyatristler.
Tumblr media
 “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri” ni ilk olarak birkaç sene önce bir doktor arkadaşımın kitaplığında görmüştüm. Hatta hemen yanında da benzeri bir kitap olan Oliver Sacks’ın “Karısını Şapka Sanan Adam” gibi unutulmayacak türden isme sahip kitabı duruyordu. Her ikisi de o zamandan bu yana aklımda olsa da sıralamada hep önlerine geçen başka kitaplar olduğu için okumak ancak bu hafta mümkün oldu. 
“Bir Psikiyatristin Gizli Defteri” deneyimli bir psikiyatrist olan Dr Gary Small ve yazar eşi Gigi Vorgan tarafından birlikte kaleme alınmış. Yukarıda sıraladığım sorularıma ve daha fazlasına ışık tutan zihin açıcı bir kitap oldu.
Orijinal baskısında “The Other Sides Of The Couch (Kanepenin Öbür Tarafı): A Psychiatrist Solves His Most Unusual Cases ” gibi oldukça çekici bir ismi ve kapağı olan bu kitabın -muhtemelen daha iyi pazarlamak adına- Türkçe de tercih edilen adı ve alt başlığı “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri: En Sıradışı Vakalar” olmuş. E haliyle böyle bir ad ile okuyucuya sunulduğunda elinizde çok gizli ve sıradışı hikayelerle dolu gizemli bir defter tutmakta olduğunuz algısı oluşuyor. Ama ortada ne bir gizli defter ne de gizli hikayeler var. Fakat  kitabımın üzerindeki 54. baskı ibaresine bakarsak ismin cazibesi  amacına ulaşmış görünüyor.
Dr Gary Small kitabında 1979 - 2009 yılları arası yani 30 yıllık kariyeri boyunca yaşadığı en alışılmadık vakalar arasından 15 tanesini seçerek okurları ile paylaşmış. Bu vakalardan kimisi toplumda ender olarak rastlandıkları için sıra dışı, kimisiyse ilişkilerin karmaşıklığı nedeni ile sıra dışı olarak seçilmiş. O nedenle çok ilginç vakalar beklentisi ile kitabı okumak sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Fakat bence yine de yeterli derecede ilginç vakalar mevcut. Kitapta bahsedilen insanlar ve olaylar, gerçek hastaları ve onların duygusal mücadelelerini temel alıyor. Ancak elbette ilgili kişilerin mahremiyetini korumak için bazı diyaloglar, mekanlar ve durumlar değiştirilmiş ya da kurgulanmış.
Tumblr media
Kitabın en çok beğendiğim yönlerinden biri yazarın her bir vakayı kendi meslek hayatına uygun bir kronolojik sıra ile anlatması oldu. Okulu onur derecesi ile bitirmiş, 1 yıllık dahiliye stajını yapmış ve Harvard’ın kabul ettiği 27 yaşında genç bir psikiyatrist olarak başladığı yolculuktan deneyimli, saygın ve uzmanlaşmış bir doktor olana kadar geçen süreci kendi duygularını da katarak anlatmış.
Kitaplar arasından sıyrılıp klinik tecrübe girdabının ortasında kendini bulan doktor işe ilk başladığında henüz çaylak bir asistan doktor iken bir süre kendisini nasıl rol yapar gibi hissettiğini, zorlandığında akıl hocalarına ve gözetmenlerine koşup süpervizörlük almak durumunda kaldığını, korkularını, hatta psikotik bir hastasından yediği tokadı bile kitabına açık yüreklilikle yazarak çıkardığı dersleri somutlaştırmış. Farklı vakalarla ilgilendikçe sezgilerine güvenmesi gerektiğini, olumsuz şartlarla karşı karşıya kaldığında mizahın kaygılarıyla baş etmekte entelektüel bir çıkış yolu olabileceğini adım adım deneyimliyor. Kariyerinin ilerleyen safhalarında deneyim ve özgüven kazandıkça da hastalarını dinleme ve anlama konusunda, onlarla terapötik ittifak kurmada daha iyi bir noktaya geliyor. Bu yönü ile meslek hayatının başında olanlar için anlamlı mesajlar içeriyor. 
Bana göre “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri”, sıra dışı vakaları anlatan bir kitap olmaktan öte, bir psikiyatristin zihnine, teşhis ve tedavi sürecine ve mesleki yaşamına ayna tuttuğu için son derece ilgi çekici.
 İlerledikçe beni saran elimden bırakmadığım bir kitaba dönmeye başladı..
Bu tür kitapların yazımında dil ve akıcılık önem taşır. Çünkü tamamen tıbbi terimlerden arındırmak pek mümkün olmaz. Buna rağmen okuyucunun kitaptan sıkılıp kitabı bir köşeye bırakmasının da önüne geçmelidir. Bu yönü ile sade ve anlaşılır bir kitap. Tıbbi terminoloji ve akademik üslup dozunda kullanılmış ve sıcak, yer yer mizah ile çeşitlendirilmiş bir dil ile hazırlanmış. Ayrıca olayların arasında yer yer Gigi'yle (eşi) tanışması, çocukları ve ev hayatından da kısaca bahsediliyor. Kendi özel hayatından kesitler de içerdiği için rahat okunuyor.
Kitabın sevdiğim yanlarından bir diğeri de en son kısımda her vakada Dr. Small' ın hem faydalandığı makale, kitap gibi kaynakların hem de kendi bilimsel çalışmalarının dökümünün bir bir listelenmesi oldu. Vakti ve ilgisi olanların daha detay araştırma yapmak için epey fayda sağlayabileceğini düşünüyorum.
15 farklı bölümden oluşan bu kitapta en sevdiğim bölüm oğlu için delicesine endişelenen, hastalık hastası bir anneyi konu alan  “Delicesine Endişeli” adındaki bölüm oldu. Bu bölümde psikolojik rahatsızlıkların fiziksel rahatsızlıkları nasıl tetiklediğini de iyi bir şekilde işlemiş yazar.
Tumblr media
Ciddi bir araştırma ve hazırlanma geçmişine sahip olduğunu düşündüğüm bu kitabın sıradan her okur için “zihinsel” bir yolculuk, psikoloji ve psikiyatri ile ilgilenenler içinse faydası dokunabilecek bir kaynak olduğunu düşünüyorum. İnsan beyni, nöroloji, psikoloji, ruh sağlığı ilgi alanınızdaysa es geçmeyin derim. Kitabı okurken kendinizi, insanoğluna hayatı dar eden şaşırtıcı tuhaflıklar, kaygılar üstüne düşünürken bulacaksınız. Bölümleri birbirinden hemen hemen bağımsız olduğu için de yolculukta ve bu soğuk günlerde kısa molalarda keyifle okunacak bir kitap 🍵📚  
Şunu söylemeden de geçemeyeceğim; psikiyatri gerçekten çok elzem ve derin bir alan. Umarım psikiyatrik yardım almak insanların gözünde daha da normalleşir ve çözümü olan rahatsızlıklara sahip insanlar, boş yere çözümsüzlük içinde bocalamaya ve çevresindekilerinin hayatını da zorlaştırmaya devam etmezler.
Keyifli geceler..Gecenin müziği de eski metalcilerden kimler kaldıysa onlara gelsin  🎵🎵️ 
50 notes · View notes
preciouslin-blog · 7 years
Photo
Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
turkuazsubat · 3 years
Text
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small, Gigi Vorgan (Psikoloji)
Tumblr media
       Gerçek hikâyeler kurgudan çok daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üstüne çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz yıl içinde Dr. Small pek çok şey görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve kariyerinin en gizemli, ilginç ve tuhaf hastalarını anlatmaya hazır.
    Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun giderek gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir yolculuk. Aynı zamanda bu branşın ve daha önce görülmemiş, tanısı koyulmamış çeşitli akıl hastalıklarının perde arkasına da bir bakış… Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üstüne düşünürken bulacaksınız.
 Sıkça komik, kimi zaman trajik ve daima etkileyici Dr. Small, sizleri kariyeri içinde Boston'un kalabalık acil servis koridorlarından başlayıp ülke elitlerinin multimilyon dolarlık kayak localarına dek uzayan bir geziye çıkarıyor. Bu gezi sırasında birbirinden tuhaf gerçek karakterleri anlatırken, bir yandan da esrarengiz histerik körlükle, penisinin küçüldüğüne inanan bir adamla, gizli sürdürülen çifte hayatlarla ve ürkütücü derecede psikotik romantik arzularla baş ediyor. Akıl hocası kendi hastası olduğunda Dr. Small'un kariyeri ve kişisel hayatı tam bir döngüyü tamamlıyor ve Small'un kimsenin zihinsel araştırmanın ötesinde olmadığını anlamasını sağlıyor; kendisinin bile...
6 notes · View notes
dear-milena · 5 years
Note
Psikoloji üzerine kitap önerisi yapabilir misiniz?
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri, Gary Small - Gigi Vorgan
Bilinçaltı, Sigmund Freud
12 notes · View notes
pdrneokur · 5 years
Photo
Tumblr media
PDR NE OKUR? | Gary Small & Gigi Vorgan - Bir Psikiyatristin Gizli Defteri ° °🍋Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small . . . 🌿Bir Psikiyatrist olan Gary Small’ın kariyeri boyunca yaşadığı ilginç vakaları anlattığı bir kitaptır. Bu vakaların birkaçından kısaca bahsedelim. . . . 🍃Bayılan Kız Öğrenciler Vakası : Ortada hiçbir neden yokken kızların bayılması haberi Doktor’un ilgisini çekiyor ve bu olayı araştırmak için yola koyuluyor. Sonunda Kitle Histerisi konusunda önemli bilgilere ulaşıyor. . . . 🍃Delicesine Endişeli : Oğlunun tıp öğrencisi olmasından sonra ona daha yakın olabilmek için tıp kitapları okuyan ve onu kollamaya çalışan bir annenin hikâyesi anlatılıyor. Oğluna yardım etmek isterken çok fazla tıp kitabı okuması sonrası tıp hastalığına yakalanıyor. . . . 🍃Gözleri Tamamen Kapalı : Hikâyede Doktor babasının baskısı ile avukat olmakla kendi arzusu olan felsefe okumak arasında kalan bir gencin hikâyesini anlatıyor. Babasına felsefe okumak istediğini söylediğinde tartışıyorlar ve aniden kör oluyor. . . . 🌿Bunlar gibi nice ilginç vakalarında anlatıldığı bu kitapta Dr. Small gizlilik ilkesini ihlal etmeden danışanlarının kimliklerini ifşa etmeyecek şekilde değişiklikler yaparak gerçek vakalarını biz meslektaşlarına açmıştır.🙏 . . . #okudumbitti #birpsikiyatristingizlidefteri #garysmall #psikiyatrist #ilgincvakalar #psikoloji #psikolog #oku #gelis #gelistir #hayatboyuogrenme #klinik #supervizyon #egitim #behappy #hayat #roman #sonpost #22temmuz #2019 #pazartesi - #regrann https://www.instagram.com/p/B3fB_iHgSJN/?igshid=1vmg5cxk41ea6
2 notes · View notes
this-i-i-love · 3 years
Text
Speaking to CNN, Gary Small, M.D. and Gigi Vorgan, co-authors of iBrain: Surviving the Technological Alteration of the Modern Mind, suggested that we have transformed into a society of detached voyeurs, our brains having become so desensitized by a “24/7, all-you-can-eat diet of lurid flickering images that we’ve lost all perspective on appropriateness and compassion when another human being apparently suffers.
0 notes
jorgec1972 · 4 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
https://actoresdecineydirectores.blogspot.com/
0 notes
topbooksinhealth · 4 years
Text
Tumblr media
2 Weeks To A Younger Brain - Gary Small & Gigi Vorgan http://dlvr.it/RLWVL5 http://dlvr.it/RLWVL5
0 notes
bilgikanalim · 5 years
Photo
Tumblr media
Psikoloji Kitap Önerileri Bir Psikiyatristin Gizli Defteri Gary Small, Gigi Vorgan Açlık Knut Hamsun Başkasının Karısı Dostoyevski Divan Irvin…
0 notes
iamsaidtobetroubled · 7 years
Note
19 , 32
Ya beni şımartıyosunuz asdsad :P
19) Son okuduğun kitap?
En son okuduğum kitap derken okuyup bitirdiğim değilse, bayadır bitiremediğim  Bir Psikiyatristin Gizli Defteri - Gary Small & Gigi Vorgan var, ama hikayelerden oluştuğu için bitiremedim yoksa güzel gayet ^.^
Son bitirdiğim kitapsa  Kaiken - Jean-Christophe Grangé.
32) Sevdiğin bir dizi repliği?
Aslında baya var ya, bir an beynime üşüştü replikler sağol :D
Ama ilk en net şu geldi diyebilirim:
“Her insan bir kere vurulur sırtından bu hayatta. Çünkü her kardeş, her dost, her sevgili bir parça vicdansızdır.” -Suskunlar-
Çok da melankolik biri değilimdir ama bu bana çok gerçek gelmişti, yer etmişti yani.
2 notes · View notes
pdrneokur · 5 years
Photo
Tumblr media
PDR NE OKUR? | Garry Small & Gigi Vorgan - Bir Psikiyatristin Gizli Defteri .° ° °Dr. Gary Small'ın hayatı boyunca tecrübe ettiği en ilginç vakaları anlattığı bir kitap. 15 ayri vaka dan olusuyor. Ama hikayeler öyle sıradan değil. Eğlenceli, komik, hüzünlü. Hikayeleri okurken bir psikiyatrist oluyorsunuz bir doktor. Hastalara bazen acıyorsunuz çoğu zamanda eğleniyorsunuz. Kitabi bitirince de kendinizi bir psikiyatrist zannetmeye başlıyorsunuz 👨‍⚕️ çünkü kitaptaki kahramanların hastalıklarının tedavilerini de ilaçların 💊💉 isimlerini de öğreniyorsunuz.😊📚📚 Ben cok keyif alarak okudum. Zaten basladinizmi birakmak istemiyorsunuz. Tavsiye ederim #duygununkitaplari . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .#okudumbitti #okumakgüzeldir #kitaptavsiyesi #kitaplar #kitapkeyfi #neokudum #instakitap #kitaplariyikivar #kitapaşkı #kitapkurdu #kitap #kitapyorum #kitapönerileri #kitapsever #kitapsozleri #neokuyorum #instakitap #bookstagram #bookphoto #instabook #birpsikiyatristingizlidefteri @dogan_kitap - #regrann https://www.instagram.com/p/Bxhi4ZTn6q_/?igshid=1ropgxacdqzza
4 notes · View notes
portfolioost-blog · 7 years
Text
Essay: Extern geheugen: niet weggelegd voor het menselijk brein?
Sinds een enorm lange tijd geleden gebruiken mensen technologie om taken uit te besteden of makkelijker te maken. Er wordt geschat dat de voorloper van de mens, de Homo Erectus zo’n miljoen jaar geleden al vuur gebruikte om eten beter verteerbaar te maken. [1] En daar bleef het niet bij. Landbouw, machines, maar ook handel, zijn allemaal technologieën die ons bevrijdden van de fysieke last die het ons kostte om te overleven. Een van de meest onderscheidende eigenschappen van de mens is dat deze altijd nieuwe technologieën heeft bedacht om haar leven dragelijker te maken. Dat deden we tienduizenden jaren geleden al, en dat doen we nog steeds. We zijn er steeds beter in geworden, tot het punt waarop een relatief groot gedeelte van de wereldbevolking hoog op de piramide van Maslow te plaatsen is.
We hoeven tegenwoordig dus nauwelijks nog fysiek werk te verrichten om te kunnen overleven. Toch zien we dat mensen op zoek blijven gaan naar manier om fysiek te kunnen bewegen. Blijkbaar hebben we door onze fysieke lasten te elimineren een van onze grootste behoeften onnodig gemaakt. Maar als de vindingrijke soort die we zijn, hebben we een manier gevonden om deze behoefte te vervullen: we sporten. Sporten helpt ons om fysiek en mentaal gezond te blijven. Een goede oplossing voor een probleem dat we zelf hebben gecreëerd.
Sinds relatief recent in de geschiedenis van de mens hebben we ook de mogelijkheid gekregen om een mentale last te elimineren. Door de opkomst van het internet, de smartphone en de zoekmachine hebben we tegenwoordig bijna altijd de beschikking tot de grootste informatiebron die we ooit gekend hebben. We hoeven dus niets meer te onthouden.
James Poulos vertelt hierover in zijn artikel ‘The technology of memory’[3]. Hij legt uit dat het uitbesteden van herinneringen ons minder efficiënt maakt, aangezien we zelf niet meer in staat zijn om losse gebeurtenissen aan elkaar te koppelen. Hij vertelt aan de hand van een voorbeeld over een fictief karakter genaamd ‘Funes’, die na de val van een paard een uitstekend geheugen heeft, maar geen wijsheid heeft. Hiermee bedoelt hij denk ik te zeggen dat hoeveel kennis we (extern) ook tot onze directe beschikking hebben, we er niet persé slimmer mee zullen worden.
Gary Small heeft onderzoek gedaan naar breinactiviteit bij onervaren zoekmachinegebruikers in vergelijking met de ervaren variant. Bij de ervaren deelnemers zag hij het bekende resultaat. Echter, na 5 uur gebruik van zoekmachines door onervaren deelnemers, ziet hij een flinke ‘rewirering’ van het brein. Helaas kunnen de onderzoekers niet precies achterhalen welke cognitieve processen er precies veranderen, maar voorop staat dat het schokkend is hoe snel zoekmachines een grote verschuiving van breinactiviteit teweeg brengen. Small en onderzoekster Gigi Vorgan zeggen huiverig te zijn over wat het 8 uur dagelijks gebruik van digitale technologie dan wel niet bij kleine kinderen kan veroorzaken. Hun breinen zijn nog veel soepeler en beïnvloedbaarder. [4]
We weten dus nog heel weinig over welke bijwerkingen het uitbesteden van ons geheugen heeft op ons brein, maar het is in ieder geval duidelijk dat er een grote verandering optreedt in de hersenactiviteit. Het voorbeeld van James Poulos doet me vermoeden dat het geheugen een essentieel onderdeel is om het brein gezond te houden. In dat geval zouden we bijvoorbeeld structureel geheugentrainingen moeten doen om ons brein gezond te houden. Net zoals we een -door uitbesteding van fysieke werkkracht gecreëerd- tekort aan lichaamsbeweging compenseren met sporten.
Ik denk dat we bij de generatie die vanaf de geboorte opgroeit met de directe beschikbaarheid tot zoekmachines (dus tablets, smartphones met internetverbinding) pas echt gaan merken wat de gevolgen zijn. Als mijn vermoedens werkelijkheid blijken te worden, moeten we manieren bedenken om ons ‘overbodige’ geheugen actief te houden, om zo ons brein gezond te houden. Bronnen
[1] Berna, F.; Goldberg, P.; Horwitz, L.K.; Brink, J.; Holt, S.; Bamford, M.; Chazan, M. (2012): Microstratigraphic evidence of in situ fire in the Acheulean strata of Wonderwerk Cave, Northern Cape province, South Africa, Proceedings of the National Academy of Sciences, April 2, 2012.
[2] Small, G. W., Moody, T. D., Siddarth, P. & Bookheimer, S. Y. Your brain on Google: patterns of cerebral activation during internet searching. Am J Geriatr Psychiatry 17, 116-126 (2009). With permission from Elsevier.
[3] James Poulos - The Technology of Memory (Een van de verplichte bronnen)
[4] Small, G. W. & Vorgan, G. iBrain - Surviving the Technological Alterations of the Modern Mind. (Harper, 2009). https://www.nominettrust.org.uk/sites/default/files/NT%20SoA%20-%20The%20impact%20of%20digital%20technologies%20on%20human%20wellbeing.pdf, pagina 23-24, Nominet Trust
0 notes
sosyalmedyablog · 7 years
Text
New Post has been published on Edebiyat Kulübü
New Post has been published on http://edebiyatkulup.com/en-dusuk-130-iqya-sahip-olanlarin-birincil-seferde-anlayabilecegi-23-psikoloji-kitabi/
En Düşük 130 IQ'ya Sahip Olanların Birincil Seferde Anlayabileceği 23 Psikoloji Kitabı
İnsan zihni ne ilginç, değil mi?
O dipsiz kuyuda nelerin döndüğünü anlamaya kastetmek, kendi kendini anlamaya kastetmek, dünyanın en meşakkatli işi olsa lüzum…
Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,  Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünür gülistan olursun, Diken düşünür dikenlik olursun!
der Mevlana psikoloji üzerine.
İşte insan zihnini anlamlandırmaya alıştırma çabamıza katkıda yer alan ve birincil seferde tam olarak anlaması pek şiddet olan kitaplar…
1. Günübirlik Hayatlar – Irvin Yalom
Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, “Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok,” diye yazmış. İşte meşhur psikiyatr Irvin Yalom da bu baki varoluşun minik bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları, yani bizi yazıyor…
Yalom yıllardan beri üstünde çalıştığı bu kısa hikâyelerde hastalarının mücadelelerini konu ettiği kadar kendi sarsıntılarını da anlatıyor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: Kısa da olsa nasıl anlamlı bir hayat sürüp her günün tadına varabiliriz? Ve son olan ölüm fiilen ne açıklama ediyor? 
Öfke sorunu yaşamış bir bayan, her istediğine sahip ama bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yana da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan yeni mezun bir psikolog… Irvin Yalom’un reel psikoterapi seanslarından derlediği bu hikâyeler, zorlukları ve tatlı anlarıyla yaşamı bir bütün olarak kabullenmeyi öğretirken benzer sayfaya her baktığınızda farklı şeyler görebileceğiniz bir başucu kitabı olduğunu kanıtlıyor.
2. Çağımızın Nevrotik Kişiliği – Karen Horney
Bu kitapta, ne kavrama geldiğine ilişkin daima net bir görüntü olmasa da çoğu kez kullanılan “sinir hastalığı” kavramı ve çatışmalarıyla, kaygılarıyla, acılarıyla ve kendisiyle olduğu değin başkalarıyla olan ilişkilerinde de varolan çoğu güçlükle birlikte aramızda yaşamış “nevrotik insan” anlatıyor. Onun varolan kaygıları ve bunlara karşı geliştirdiği savunma mekanizmaları üstünde odaklanıyorlar.
3. Bir Psikiyatristin Sıcacık Defteri – Gary Small, Gigi Vorgan
Gerçek hikâyeler kurgudan fazla daha tuhaftır, Dr. Gary Small da bunu gayet iyi biliyor. Psikiyatriyle ve insan beyni üzerine çığır açıcı araştırmalarla geçen otuz sene içinde Dr. Small pek fazla şey görmüş. Şimdi ofisinin kapılarını açmaya ve kariyerinin en gizemli, garip ve alışılmadık hastalarını anlatmaya hazır.
Bu kitap bir psikiyatristin zihnine ve onun gitgide artarak gelişim gösteren mesleki yaşamına yapılan aydınlatıcı bir seyahat. bununla beraber bu branşın ve daha önce görünmeyen, tanısı koyulmamış çeşitli hafıza hastalıklarının perde arkasına da bir görüntü… Kitabı okurken kendinizi, bizi insan yapan şaşırtıcı tuhaflıklar üzerine düşünürken bulacaksınız.
4. Kitleler Psikolojisi – Gustave Le Bon
Kitleyi tanımak için her şeyden önce onun psişik yapısını bilmek gerekmez mi? Bu bireyin Psikolojik yapısıyla ne derecede aynılık gösterir?İşte sosyal psikoloji bugün bununla uğraşıyor.Kitleler, Sosyal Psilokjide,”grup” genel başlığı aşağı, çeşitli biçimlerde incelenmektedir.Bu konu da tüm dillerde sayısız kitaplar, çalışmalar var.Ülkemizde ise bu konu hemen şimdi yeni yeni ele alınmakta.Türk okurlarının bu konuda temel bir kitabının olmaması bizi bu kitabı yayına hazırlamaya yöneltti.Gustave Le Bon, büyük bir açıklıkla bu problemleri ele almaktadır.Onun gerçekleştirmek istediği şey, bir kitlenin psikolojik yapısını çözmek ve mevcut fonksiyonlarıyla betimlemektir.Bu kitle neleri başarabilir, neler karşısında acizdir? Kitlelerin sevk ve idaresi nasıl olmalıdır? Zararlı kitle, yararlı kitle..Kitle içinde, topluluk içinde bireyin durumu..İşte tüm bunlar eserde örneklerle açıklanacaktır.
5. Bilinçaltı – Sigmund Freud
Daha önce anlattıklarımda eksik bir taraf kalmaması için şunu da ekleyeyim ama, tedavi çalışmalarımda daha tekrar beri ipnotik telkinin yanı sıra bir başka değişiklik ipnotizma uygulamasından yararlanıyordum. Bu da bana, hastadan, rahatsızlık arazının oluşumuyla ilgili, çokluk onun ayık durumda hiç veya gerektiği gibi anımsayamadığı bilgiler alma olanağını sağlıyordu. Uyguladığım ipnotizma tekniği, sadece hastaya yapması ya da yapmaması gereken bir şeyin telkininden daha etkili bir yol olmakla kalmayıp, hekimin bilip öğrenme merakını da gideren bir yöntemdi; çünkü o monoton önerme çabalarıyla ortadan kaldırmaya çalıştığı hastalık arazının nasıl oluştuğunu çakmak hekimin nihayet hakkıydı. Söz konusu hpnotik yöntemi uygulamaya başlamam ise şöyle olmuştu: Daha Brücke`nin laboratuvarında çalışırken Dr. Josef Breuer`le tanışmıştım; Viyana`nın en hatırı sayılır konut hekimlerinden biriydi Breuer; beri yanlamasına, geçmişte bir sürü bilimsel araştırılarda bulunmuş, solunum fizyolojisi ve denge organıyla ilgili daimi değerde pat diye fazla eser vermişti. Benden on dört yaş büyük harikulade akıllı bir adamdı. Çok geçmeden aramızdaki ilişki bir samimiyet kazanarak dostluğa dönüştü ve Breuer hayatın çetin durumlarında bana daima takviye elini uzatan biri oldu. Bilimsel alandaki çabalarımızın ürünlerini kendisiyle paylaşmaya alışmıştık. Bunda da kazançlı çıkan tabiî bendim. Ama sonradan psikanalizi geliştirip ortaya koymam, Breuer`in dostluğunu yitirmeme yolaçtı. Gerçi böyle bir buluşun karşılığını bu değin ağır ödemek basit olmadı benim için. Ama ister istemez buna katlanmam gerekiyordu.
6. Şizofreni Yalnız Oynanmaz – Rahmi Vidinlioğlu
Gittin! Seni benden, beni senden koparttılar! Kahpe bir intihara dönüş bileti gişedeki Ölüm Meleği! Tımarhanelere kaldırdılar beni, kollarıma kocaman serum şişelerinde gözyaşları bağladılar!
Başlamadan bitti aramızdaki her şey! Sen, “Bitti” bile diyemedin “Başlayan şeyler bit(t)er, ben seni sevmeye başlamadım fakat…” derdim!
Bitti! Her bitiş yeni bir başlangıcın fragmanıydı! Aramızdaki sıradağlar gibi duran aşılmaz engel “Biz arkadaşız…” diye başlayan o çocukça masal yok, gözü dönmüş psikiyatristlerin yazdıkları küçücük bir kâğıt parçasıydı: “Şizofrenik semptomlar…” diye başlayan ve “…gözlem altında tutulmalı!” dikte kipiyle noktalanan!
Ey Kâri! Acilen dinleyeceğin her şey yalandır… Yalan.. Yalan. Yalan! Bir yalanın utana utana gerçeğe dönüşmesi, tüm gerçeklerin arsızca yalana dönmesi ve neyin hakiki neyin yalan olduğunun bundan böyle hiçbir öneminin kalmadığı bir kaosun hikâyesidir… Iri, hiçbir şeyle tanımlanamayacak değin büyük bir acının hikâyesi…
7. Bir Cinayetin Psikanalizi – Jed Rubenfeld
Bir Cinayetin Psikanalizi, 1909 yılında sıcak bir Ağustos akşamı Sigmund Freud’un, rakibi ve öğrencisi Carl Jung ile birlikte buharlı gemi George Washington’dan inmesiyle başlıyor. Şehrin öteki ucunda, şehri tepeden gören muazzam bir apartman dairesinde, çok hoş bir bayan avizeye asılmış bir şekilde ölü bulunur; cinsel işkenceye maruz kalmış, kırbaçlanmış, kesik ve boğulmuştur. Ertesi gün, ikinci bir güzel kadın yüksek sosyeteyle alay eden ve donuk, cansız anne-babasını küçümseyen asi bir mirasyedi katilin elinden az kalsın kurtulur. Fakat bir histerik olan Nora Acton, saldırıyla ilgili hiçbir şey hatırlamamaktadır. Amerika’nın ilk psikanalistlerinden biri olan Dr. Stratham Younger, Freud’un rehberliğinde onu tedavi etmeye başlar.
Akıcı bir dille yazılmış olan ve güzel gerçek detaylara dayanan Bir Cinayetin Psikanalizi, yeni bir romancının beğenilen yeteneğini gözler önüne sererken, Freud, Carl Jung ve Hamlet hakkında bildiklerinizi gözden geçirmenize niçin olacak.
8. Şimşek – Peyami Safa
Peyami Safa’nın insan ruhunun derinliklerinde dolaştığı Yıldırım romanı, yaşanan ruhi gerilimlerin ceset üzerindeki somut etkisini mükemmel bir şekilde gösteriyor. Bağlarbaşı’nda misafirlerin bir gün bile eksilmediği büyük ve eski bir köşkte, Müfid çocukluğundan beri dayısı Sacid ile her zaman benzer çatı altındadır. Müfid dayısının arkadaşlarından Pervin’le daha yeni evlenmiştir. Evlenmeden önce Sacid’le ilişkisi olan Pervin, her ne değin evlendikten sonradan ilişkisini sonlandırmaya çalışmışsa da Sacid her seferinde onu ikna etmenin yollarını bulmuştur. Müfid, dayısı ve eşi aralarında gizli bir ilişki olabileceğinden şüphelenmektedir ve tedavi olarak eşiyle birlikte köşkten terketmek ister, fakat Pervin’den umduğu desteği bulamaz. Müfid, karşılaştığı olaylar ve arkadaş çevrelerinin imaları neticesinde bir veda mektubu bırakarak teyzesinin Çengelköy’deki evine taşınır. Bütün şüphelerine ve doğrusu dürüst içe inandığı gerçeklere karşın, eşine duyduğu sevgiden vazgeçemeyen ve zaten cılız bir bünyeye sahip olan Müfid, Pervin’e duyduğu hasretten dolayı yatağa düşer. Fakat hasretine dayanamadığı eşinin kendisini ziyarete gelmesine sonradan müsaade eder. Hatta Pervin’in varlığından aldığı güçle birazcık olsun iyileşmeye başlar. Lakin o gün, bir yıldırım aydınlığının doldurduğu hasta odasında dehşet bir manzara ile karşılaşır.
9. Psikanaliz Üstüne – Sigmund Freud
Sigmund Freud, Psikanaliz Üstüne adlı bu çalışmasında bilinçaltı çatışmalarının psikodinamik yapısını ve doğasını inceler. Ona tarafından psikanalizin amacı, bireyin tinsel yaşamı içinde bilinçdışının su yüzeyine çıkmasına ortam hazırlamaktır. Bu yeni kavrama, ayrıca bilinçaltının ortaya çıkarılmasına karşın bir teknik, yani bir ruh çare usulü ayrıca de genel bir psikolojik kuramdır. Psikanaliz Üstüne, Freudçu analiz konusunda bilinmesi gereken temel ve özlü bilgiler içermesi bakımından vazgeçilmez değerde bir anahtar kitap olma özelliğini taşımaktadır. 
“Bu defa, benim esas kaygım dış görünüşlere hiçbir şey feda etmemek ve psikanalizi basit, işlenmiş, bitirilmiş bir bilim olarak sunmaktan sakınmak olmuştur. Ne sorunların üstünü örtmek, ne boşluklarını ve belirsizliklerini gizlemek için çalıştım. Diğer hiçbir bilim alanında insan böyle bir alçakgönüllülükle iftihar gereği duymaz; doğrusu bu doğal bir şeydir ve halk, alim yönünden başka türlüsünü de beklemez”
10. Seziş Kapıları – Aldous Huxley
Yayınlandığı günden itibaren bütün dünyada mucizevi bir alaka görebilen Algı Kapıları, ele aldığı konu bakımından benzersizdir. Huxley bu kült kitabında insan algılarının boyutlarını, görsel algıyı olağanüstü biçimde açan meskalin üstünde bilhassa durarak, onu bizzat kullanarak inceler; deneyimlerini harikulade bir gözlem gücüyle gerçeğe olabildiğince yakın, hatta ara sıra onu aşarak betimler ve bize gerçeğin yeni bir boyutunu, bilincimizin, gerçekten bir şekilde her zaman bildiğimiz, fakat öyle göremediğimiz “karşısında kutbunu”, “öbür tarafını” gösterir; oraya geçirmek için tarih her tarafında kullanılmış ayrı araçları, geliştirilmiş bambaşka yöntemleri anlatır. 
Dolayısıyla Algı Kapıları, resimden müziğe, bir kır manzarasından karanlıkta oynaşan ışıklara dek çoğu bambaşka araçla da ortaya çıkabilen bambaşka bir algılama durumunun, yazarın deyimiyle “kendinden geçmenin” benzersiz bir analizini sunuyor. 
Lüzum Seziş Kapıları, gerekse yazarın daha sonra bunun devamı olarak yazdığı Cennet ve Cehennem, bu “kendinden geçme” halinin, gündelik yaşamın ötesindeki bir dünyaya açtığı kapılar üstüne yazılı iki esas ve klasikleşmiş deneme…
11. Sinestezya – Jeffrey Moore
Kimine kadar hastalık olan bir koşul kimine tarafından katıksız bir mucize olabilir mi?
Sinestezi, algılamada duyuların birleşmesi anlamına gelir. Sinestezikler gerçeği, bambaşka duyusal algılamaları birbiriyle karıştırarak görür. Kimi için ‘E’ harfi yeşildir örnegin. Bazısına göre ‘R’nin tiz bir sesi vardır ya da ‘5’ rakamı sarı renktir, ‘Fa’ notası çikolata tadındadır.
Bazı araştırmacılar kadar ‘rahatsızlık’ olarak kabul edilen Sinestezi, bazılarına göre mucize, hatta mistik bir insan yeteneğidir. Isin ilginç yanı, sinestezikler birçok süre farklılıklarının haberdar bile degildir. Noel Burun da bir sinestezik. Ona hemen hemen dahi seviyesinde güzel sanatlarla ilgili ve bilimsel yaratıcılık veren beyne ve hiçbir şeyi unutmamasını saglayan hafızaya sahip. Annesiyse ironik olarak Alzheimer hastalığının pençesine düşmüş bir tarih öğretmeni. Yolları kesişen üç sinestezik arkadası, hedonist yazan Norval, çocukluk anılarına hapsolmuş JJ ve geçmişini silmeye çalışan eski sinema aktristi Samira, annesini iyilestirecek bulus için Noel’e takviye ediyor.
12. Bayan Psikolojisi – Nevzat Tarhan
– Psikolojik farklılıkların analizi – Bayan erkek ilişkileri – Kadınlara has ruhsal sorunlar – Kadınlarda görülen esas kişilik tipleri – Kadınlar neden daha çok konuşur? – Modernizmin dayattığı cinsiyet kimlikleri – Kadının sömürülmesi – Kadının ideal erkek tipi – Sorunla baş edebilme açısından bayan erkek farkı – Kadındaki beğenilme duygusu – Konut hanımlığı bir kabus mu? – Güç uygulanan kadında görülen rahatsızlıklar – Evliliğin belkemiği “biz” duygusu – Modern dünyanın poligamisi: Fazla ilişkili evlilikler – Feminizmin izdivaç üzerindeki etkileri – Terkedilme korkusu – Aşkta bayan erkek farkı – Annelik psikolojisi – Biyolojiden inanca kadın – Kadına ve erkeğe mizahî bir görünüm
13. İnsanın Anlam Arayışı – Victor E. Frankl
20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Viktor Frankl, otuzun üzerinde tanıdık olmayan dile çevrilen ve bütün dünyada 12 milyondan fazla satan İnsanın Kasıt Arayışı’nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında bir birleştirme kampındaki deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır. Okurlar, Frankl’ın tanımlama ettiği toplama kampının, dünyayı daha büyük bir cezaevi olarak kavramamızı sağlayacak parlak bir metafora dönüştüğünü fark edecektir. Gasset, Heidegger ve Sartre’dan aşina olduğumuz görüşler ışığında, varoluşun çetin koşullarında “anlam”ı keşfetmemize destek edecek süreci anlatan Frankl, “İnsanı insan yapan nedir?” sorusuna da yanıt vermeye çalışıyor…
14. Ruhun Yalnızlığı – Eugenio Borgna
Kitaplarında, hakikatin insanın içinde olduğunu söyleyen Augustinus düşüncesine dayanan Borgna, psikiyatrinin inceleme odağının hastalık değil, hasta kişinin yaşantı içerikleri olması gerektiğini vurguluyor. 
“Günümüzdeki anlayışın sevinç kaynağı olarak kabul ettiği şeyler her fırsatta, her durumda ve her yolla istenmekte ve aranmakta ve bazı ilaçlar, bazı antidepresanlar da, birçok zaman işe haylaz birer havai fişek olmaktan öteye gidemeyen, zafer haline getirilmiş bir mutluluğa ulaşmanın aracı ve yolu olarak kullanılmaktadır. Bunu da, mutsuzluk ve depresyona yol açan ölümsüz düş kırıklıkları ve tatminsizlikler izlemektedir; bunun nedeni de, manalı, derin, büyük mutlulukların olduğu gibi, uçup kaçıcı, oysa bir sabah süren, ardında sadece küller bırakan, görünüşten ibaret, minik mutlulukların da olmasıdır” diyen Eugenio Borgna, acıdan korkan zamane anlayışına aleyhinde, lüzum ruhsal gerekse fiziki açıdan hayatımızın her döneminde iç içe olabileceğimiz, kaçmamızın olası olmadığı acıyı sanatla, edebiyatla, felsefeyle ve birazcık da tevekkülle her tarafta okumanın yolları üstüne düşünüyor.
15. Sahiden Bilmeniz Gereken 50 Psikoloji Fikri – Adrian Furnham
Hemen herkesin sizin psikolojiniz üzerine sizden fazla kafa yorduğu bir zamanda yaşıyoruz. Şampuanınızın üstündeki yazı karakterinden ofis duvarlarının rengine; sevgili seçiminizden kime oy verdiğinize; tükettiklerinizden bağımlılıklarınıza anında her şey psikolojik araştırmaların konusu ve bunların etkisi altında şekilleniyor. Psikoloji bilimi, hakkınızda o meşhur “beni anlamadılar!” serzenişiyle kestirip atamayacağınız dek fazlasını biliyor; insana diğer türlü bakmanızı sağlayacak değin fazlasını.
Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Psikoloji Fikri, anlatım dilinden tasarımına kadar kolay anlaşılması mümkün olmayı hedeflemiş, şahane bir psikolojiye antre kitabı. Duygu, hafıza ve davranışlarımızın kökenine dair bilim insanlarının yaptığı keşifleri, sonuçlarına inanmakta güçlük çekeceğimiz deneyleri ve “neden itaat ederiz?” gibi önemli soruların cevaplarını paylaşıyor. İnsanı -öncelikle de kendini- tanımak isteyen cümbür cemaat için hoş bir kılavuz.
16. Annem ve Hayatın Anlamı – Irvin D. Yalom
Nietzsche Ağladığında ve Aşkın Celladı gibi tanınmış kitapların yazan Irvin Yalom, bu kitapta psikoterapi ve hayatın anlamını arama çabasında kendisinin ve hastalarının yaşadığı deneyimleri konu ediyor. Ölümünden birkaç sene daha sonra düşlerine giren kendi annesi; ölümcül bir kansere yakalanmasına karşın hayatın anlamını yitirmeyen Paula; fazla sevdiği ağabeyini birincil gençlik yıllarındaki bir araba kazasında yitirmiş ve derhal de beyin kanserine yakalanmış kocasının ölümünü yaşamakta olan hissi olarak ketlenmiş irene ve öteki yaşantılar…. herkes terapinin faizsiz bir tahlil sürecinden İbaret olmadığını, hastanın ve doktorun birbirini müşterek olarak eğittiğini ortaya koyuyor. Kitap boyunca, Yalom, kanser gibi ‘ürkütücü’ bir hastalığa sahip insanların kendi kendilerini iyileştirmeyi başarma güçlerinin yanısıra modern tıbbın sınırlarını sergilemekten çekinmiyor. Anne ve Hayatın Anlamı, vefat üzerine, insanın daha manalı yaşamak için verdiği bireysel mücadeleler üzerine derin gözlemler içeren bir kitap.
17. Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?! – Paul Ekman
Bestseller özelliğini kaybetmeyen kitapları; sosyal hayat, meslek yaşamı ve siyasete getirdiği saydamlık anlayışı, sevilen dizilere bile konu olmuş yaşamıyla Paul Ekman, yaşamış bir deha ve 20. yüzyılın en başarılı bilim adamlarından biri olarak kabul ediliyor. Paul Ekman, Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?! kitabıyla bundan böyle Türkçe’de !
Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?! ‘da duygularımızla, reel düşüncelerimizle yüzleşeceğiz. Kendimizi nasıl ifade ettiğimizi, kimi süre nasıl yanlış anlaşıldığımızı ve gerçekleri nasıl sakladığımızı göreceğiz. Karoser dilimizi, ses tonumuzu, mimiklerimizi takip ederken, kendimizi her tarafta tanıyacağız. Sahiden gerçek bütün yüzümüzden okunuyor. Gerçeği okuyabilenlerden olabilmek için, bugün FBI, CIA ve ATF gibi hükümet kurumlarının, avukatların, yargıçların ve polislerin, hem Pixar ve Industrial Light and Magic gibi animasyon stüdyolarının da dahil olmak üzere farklı alanlara yönlendirilmiş şirketlerin duygusal ifadeler konusunda çoğunlukla kullandığı Yüz Hareketi Kodlama Sistemi’ni öğreneceğiz. Yüz ifadelerinden duyguları ve düşünceleri tanıyabileceğiz, okuyabileceğiz.
18. Klasik Psikopatlar – Kevin Dutton
Psikopat.
Bu kelimeyi duyar duymaz katiller, sapıklar, intihar bombacıları üşüşüyor zihnimize. 
Fakat filmlerdeki emsallerinin tersine, gerçek hayatta her psikopat zorlama yanlısı veya suça yatkın değil. Yeni incelemeler her on CEO’dan birinin psikopat olduğunu söylüyor. Gülerek “Bilmem mi!” diyorsanız ekleyelim; cerrahlar, avukatlar, gazeteciler ve politikacılar aralarında da psikopatlık hayli olağan. Psikopatların dünyasına yapacağınız bu afallatıcı yolculukta, Oxford Üniversitesi’nden Prof. Kevin Dutton, psikopatik eğilimlerin insanın doğasında olduğunu ortaya koyarken, toplumun da daha önce hiç olmadığı dek psikopatlaştığını savunuyor. Zira korkusuzluk, kendine güven, çekicilik, cefa ve odaklılık gibi psikopatlarda öne çıkan özellikler 21. yüzyılda galibiyet kelimesinin üzerine terzinin diktiği ceket gibi oturuyor.
19. Sofie’nin Dünyası – Jostein Gaarder
“Benzer insanların”, üstünkörü bilgilerin geçerli olduğu çağımızda, “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır” diyen Goethe’nin günübirlik insanlarından olmama yolunda önemli bir adım. 15. yaşgününü kutlamaya hazırlanan Sofi, bir gün posta kutusunda “Kimsin” yazılmış bir not bulur. Bu sorudan hareketle, tüm bir felsefe tarihinde sorulmuş soruları ve cevapları, akıcı bir roman kurgusu içinde anlatan Jostein Gaarder, Umberto Eco’nun “Gülün Adı”nda Ortaçağ teolojisini romanlaştırma gücünü bu kitabında felsefede gösteriyor. Gaarder (1952) özellikle gençliğe yönelik kitaplarıyla tanınan Norveçli bir felsefe öğretmeni. “Sofi’nin Dünyası” yayınlandığı 1991 yılından bu yana arasında Korece, Rusça, Japonca, Arapça gibi diller de almak üzere kırka yakın dile çevrilmiş ve yayınlandığı her ülkede en çok satan kitap olma başarısını elde etmiştir.
20. Bir Aile Cinayeti – Michel Foucault
Her ne dek kendisi hakkında pek konuşmamış ve yazmamış, hatta bizatihi “garip hiçbir yanının bulunmadığını” söylemişse de, Didier Eribon elinizdeki kitabıyla onun bu iddiasının öyle de dürüst olmadığını gösteriyor. Bir gazeteci olarak, Foucault’yu ölümünden fazla önce tanıyan Eriborn, Foucault’yla yapılan sayısız görüşmeyi annesi, öğretmenleri, sınıf arkadaşları, Simone Signoret ve Yves Montand gibi eylem arkadaşları dahil olmak üzere, onun en yakınlarının anlatımlarıyla harmanlayarak zevkle okunan bir kitap kaleme almış.
21. Fallus’un Anlamı – Jacques Lacan
“Ünlü Fransız psikiyatr ve psikanalist Jacques Lacan (1901 -1981) ya da Amerikalıların hafif küçümseyen bir tonda taktıkları rumuz ile “Fransız Freud”, mirası kolayca değerlendirilemeyecek bir yazardır. Adı, “çağımızı en fazla etkileyen psikiyatrlar” listesinde ön sıralarda yer almasına karşın böyle bu. Kimileri yere göğe koyamaz onu; bir takım basit denklemlerini sloganlaştırarak çarpıcı bir şeyler söylemeye çabalar, Lacan’ı putlaştırırlar. Başkaları ise, özellikle psikoterapi pratiğine doğrusu ne kattığını sorgulayarak küçültür onu. Böyle bir ortamda duyarlı ile Lacan’ı değerlendirmek güçleşir…
22. Dinle Küçük Adam – Wilhelm Reich
Wilhelm Reich’ın, deyimleşmiş “küçük adam”a seslenişi, bilimsel değil, insanca bir belgedir. 1946 yazında, yayımlanma amacı olmadan, Orgon Enstitüsü’nün arşivi için yazılmıştır. Uzun hayat ve acı deneyimlerinden damıtılan, kendi reel gereksinimlerinden bilincine varmaları ve bundan böyle zalimce kendi kendilerini mahvetmekten vazgeçmeleri için, insanlara yöneltilmiş sarsıcı bir çağrıdır.
23. İyi Hissetmek – David Burns
İşte size iyi bir haber; kendinizi kaygı, suçluluk, kötümserlik, erteleme, düşük ego saygısı ve depresyonun öteki “dipsiz kuyu” lardan ilaçsız kurtarabilirsiniz! İYİ HİSSETMEK’te, psikiyatrist David Burns duygularınızı harekete geçirecek ve hayata daha olumlu bakmanızı sağlayacak, bilimsel olarak test edilmiş teknikler sunuluyor.
0 notes