Tumgik
zeps00 · 3 years
Text
GENÇ İŞSİZLİĞİ
İşsizlik ülkemizde gündemini daima koruyan hiçbir gelişme göstermeyen gencinden yaşlısına başlı başına bir problemdir. Bireysel gibi görünen bu problem aslında toplumsal büyük bir sorundur. Birçok toplumsal problemi de beraberinde getirir. Peki nasıl? Çevremiz de dahil her yerde işsizlik probleminin sonuçlarını görüyoruz. İntihar, boşanmalar, psikolojik sorunlar, toplumdan kopma, evlilik oranlarında azalma, ümitsizlik, mutsuzluk, yoksulluk, özgüven eksikliği topluma ve kendine kızgınlık gibi daha birçok problem sıralayabiliriz. Ben de bir genç olduğumdan daha çok genç işsizliği nitelikli iş gücüne sahip bireylerin işsizliği üzerinde durmak istiyorum. Eğitimli gençler arasındaki işsizlik oranının gittikçe çok büyük boyutlara ulaştığını görüyoruz. Hatta işsiz kalma kaygısıyla alanı dışında her türlü işi kabul edecek duruma gelebiliyorlar. Ne yazık ki yine de işsizlik oranı azalmıyor. Gençler bile kendinden o kadar umutsuz ki çoğu zaman onlar da çabalamıyor. Okudukları bölümleri benimseyerek okumuyor, yeterince donanıma sahip olmadan mezun oluyor. Bu noktada biraz da gençlerin vurdumduymazlığı mevcut fakat bunun arka planına bakarsak yine iş olanaklarının herkese kısıtlı olması gençlerdeki “ okulu iyi bir ortalama ile bitirsem de emeğimin karşılığını alamayacağım, bu şekilde bitirirsem iş bulamayacağım iki tarafta üzücü” düşüncesi umutsuzluğun bir göstergesidir.
Ayrıca bu noktada eğitime verilmeyen önemi de görmekteyiz, şu şekilde; eğer bu insanlara istihdam sağlanamayacaksa, bu insanlar mesleki eğitim aldıktan sonra da vasıfsız olacaklarsa barajı geçen öğrenciyi üniversiteye almayacaksın ki nitelikli iş gücü kavramı tam karşılığını bulsun ve hak edenler orada olsun. Kolay kolay üniversiteye girilmeseydi bu derece yığılma olacağını düşünmüyorum. Belki o zaman insanlar bir rekabet içinde olur önce iyi bir eğitim için çabalarlar, gerçekten nitelikli iş gücüne sahip olurlar, vasıfları doğrultusunda hak ettikleri işi hakkıyla yaparlardı.
Bunun biraz toplumsal açıdan etkilerine değinelim. Başta da söylediğim gibi işsizlik ne kadar bireysel gibi dursa da birçok insanın işsiz kalması sonucunda toplumsal bir soruna dönüşüyor. Gençlerde başıboşluk, alkol, uyuşturucu kötü alışkanlıklar ile suç işleme eğilimlerini arttırabileceğini söyleyebiliriz. Bireylerin hayat standartlarının düşmesi bütün aile fertlerini etkiler ve bu durum da diğer fertlerini yasal olmayan yollarla para kazanmaya sürükleyebilir. Başka bir açıdan ise çok fazla işsiz olduğu için özellikle şu an genç işsizler hatta iş arayan vasfına sahip olmayan öğrenciler bile bu kaygı içinde olduğundan genel bir umutsuzluk yaşanıyor. Gençlerin şu anki kaygıları gelecek nesillere aktarılıyor ve mutsuz bir gelecek mutsuz bir toplum oluşmasına neden oluyor. İşe girdiklerinde ise bu kaygı işten çıkarılma korkusuna dönüşecek ve bu döngü devam edecek gibi duruyor. İşsizlerin topluma ve mevcut sosyo-ekonomik düzene olan güvenleri gittikçe azalıyor.
Ben her ne kadar eğitim almış nitelikli iş gücüne sahip bireyler üzerinde dursam da işsizlikten en çok etkilenenlerin alt sosyoekonomik durumda olan eğitim alma şansı yakalayamamış bireylerin olduğunu göz ardı edemeyiz. Çünkü bu bireyler yeterli donanıma sahip olmadıkları için iş bulma konusunda da daha az şansa sahiptirler ve çoğunlukla geliri düşük işlerde çalıştıkları için bir birikime sahip olmayabilirler bu da işsiz kaldıklarında hazırda tüketebilecekleri bir paranın ve belki sosyal güvencelerinin bile olmayacağı anlamına gelebilir. Bunun sonucunda intiharın, boşanmaların, aile bağlarının kopmasının olacağını maalesef çok rahat söyleyebiliriz.
Peki çözüm ne?
Öncelikle eğitim en önemlisidir fakat devlet meslek eğitimi vereceği öğrencileri bir süzgeçten geçirmelidir. Yığılma yerine ihtiyaç olan iş alanları için eğitimler artırılmalı vasıfsız işçi kavramı yerine her işi bir eğitim programında gruplandırmalı ve o eğitim almayan bireyi işe almamalıdır. Kendimizden örnek verecek olursam sosyoloji ve felsefe öğrencileri formasyon ile rehber öğretmenlik yapıyor peki PDR mezunları ne yapıyor? Aldığımız eğitim aynı olsaydı farklı bölümlerde olmazdık değil mi? Bir sosyoloji öğrencisi cüzi miktarda özel bir okulda öğretmenlik yapmayı kabul ettiği için çalışıyor ve PDR öğrencisi emeğinin karşılığını almadığını düşündüğü için bu geliri kabul etmiyor sonucunda işsiz kalıyor. İşveren de elbette kendince haklı olarak düşük maaşta çalışan işçiyi alıyor. Bunun sorumlusu kim? Elbette devlet. Eğer devlet bu hakkı tanımasaydı böyle bir şey mümkün olmazdı. Bir tarafı düşünürken diğer taraf boşta kalıyor. Oysa her meslek grubuna ayrı istihdam oluşturup birilerinin diğerinin yerine çalışmasını engellese bu şekilde olmayacak. Herkes ona göre meslek seçimi yapıp belki alanında daha donanımlı olacak. Diğer politikalardan kısaca bahsedecek olursak; üretim ve yatırımın teşvik edilmesi(girişimciliğe teşvik), nüfus planlamasına gidilmesi ve teknolojilerin kullanılması, beyin göçünün engellenmesi, her coğrafi bölgenin özellikleri dikkate alınarak bölgesel kalkınmanın planlanması ve yatırımı teşvik edici bölgesel önlemler alınması, işgücü piyasasında hangi alanlarda emeğe talep olduğu ya da olacağının istatistik verilerinden yararlanılarak saptanması gibi politikalar uygulanabilir.
15 notes · View notes
zeps00 · 3 years
Text
TOPLUMSAL ÇÖZÜLME VE BÜTÜNLEŞME Toplumun yapıtaşı olan insanın kendi cinsi içinde farklı olmasını sağlayacak birçok unsur vardır. Bu unsurlar arasında dil, din ,mezhep, siyasi görüş gibi farklı tanımlamalar yer almaktadır. Sosyo-kültürel bütünleşmeyi tanımlayacak olursak en basit hali ile toplumu oluşturan bütün unsurların ve kökenlerin birbirini tamamlar nitelikte davranmasıdır. Yani yukarıda bir insanı diğer insandan farklı kılan özelliklerin bir ayrışma veya çatışma aracı olarak kullanılmayıp harmanlanarak birbiri içinde eriyerek adeta bir yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlayıp zenginlik katmasıdır. Toplumsal çözülme bir toplumu ayakta tutan inanç ve değer sistemlerinin etkinliklerini yitirmesi, sosyal müesseselerin yeni norm ve değerlere uyum sağlayamaması sürecidir. Toplumsal çözülme genelde fertler arasında, kurumlar arkasında gruplar arasında veya fertler ile kurumlar arasında, yaşanabilmektedir. Bunlara örnek verecek olursak mesela kurumlarda yaşanan hızlı değişimler bireyleri de etkiler, birey yeni sisteme ayak uyduramaz ve çözülmeye sebep olur.
Kurumlarda yaşanan değişimler diğer kurumları da etkilemektedir. Şöyle ki medeni kanunla çok eşlilik yasaklanmasına rağmen bazı toplumlarda devam etmektedir bu da aile kurumu ile hukuk kurumu arasında çözülmeye sebep olmakta, miras bölümünde sıkıntı yaşanmaktadır.
Bireyler arası çözülme özellikle bireyselliğin arttığı günümüzde diğer bireylerden kopuk, bireyselciliğe dönüş sıkça görülmektedir.
Gruplar arası çözülme küçük küçük farklı gruplara ayrılmış bireyler parçalanmış demektedir ve çözülme yaşanmaktadır. Gruplar sosyalleşmeyi sağlar fakat ihtiyaçtan fazla ise bütünleşmeyi değil ayrışmayı beraberinde getirir.
Fert ve grup arasındaki çözülme de, grup liderinin garip, topluma aykırı bir fikir oluşturmasıyla grup üyelerinin statik yapısına ters oluyor ve arada sorunlar yaşanıyor. Zamanla fikir kabul görse de grup lideri herkes tarafından hayranlık duyulan bir lidere dönüşse de o süreçte grup üyeleri ve lider arasında çözülme olmaktadır.
Kısaca çözülme global anlamda da bireysel anlamda da çok fark etmediğimiz ama irdelediğimizde ne kadar fazla alanda ve ilerledikçe de daha fazla soruna yol açan sosyolojik bir kavramdır. Toplumun yapısındaki küçük değişiklikler zamanla toplumsal çözülmeye yol açmaktadır.
Toparlayacak olursak toplumların ileriye gitmesinde ve fertlerin daha refah bir yaşayış sürmelerinde kuşkusuz sosyo-kültürel bütünleşmenin payı çok büyüktür. Eğer bir toplumda sosyo-kültürel bütünleşme yoksa tıpkı bozulmuş bir insan vücudu gibi olur. Yetersiz bir kalbin vücuda az kan pompalaması veya içerisinde birçok atık madde biriken beynin yanlış kararlar alması gibi toplum da kaçınılmaz kötü sonlara doğru yol almaya başlar. Hayatın her yerinde olduğu gibi toplumda da kurallar aynıdır. Herkesin bir görevi ve bu görevi de uyumlu bir şekilde yerine getirmesi lazımdır. İşte bütünleşme yerine çözülme meydana gelirse bir domino taşı etkisi ile toplumda peşi sıra birçok olumsuz ve hatta toplumun sonunu getirebilecek olaylar yaşanmaya başlayacaktır. Bütünleşme toplumu daha iyi bir yapıya sokarken çözülme ise ayrışmalara ve kötü sonuçlara gebe bir yarın bırakacaktır.
Türkiye'de çözülme yaşanan, ileride ciddi problemlere yol açabilecek birkaç konuya değinelim bakalım.
Günümüzde ülkemizde siyasi çatışmalar oldukça hız kazanmış ve aradaki fay hattı iyice derinleşmiştir. Bunu sağlayan siyasiler ise kendi çıkarlarını gözetmek adına bu durumdan şikayetçi olmamakla beraber kendi taraftarlarını ateşleyebilme imkanı buldukları için bunu bir koz olarak kullanmaktadırlar. Elbette bir insanın siyasi fikri ve savunduğu bazı değerleri olmalıdır bu insan olmanın getirdiği zorunluluklardan birisidir. Ama bu, toplumda ayrılmalara veya kavgalara sebep olacak boyuta geldiğinde oldukça tehlikeli bir silahtır. Her siyasi lider kendi kitlesini oluşturmuş kitleler kendi aralarında gruplar oluşturmuşlardır. Fakat bu gruplar bütünleşmeye değil ayrı saflara ayrılmalarından kaynaklı çözülmeye sebep olmaktadırlar. Karşı tarafa söz hakkı vermemekte yalnızca kendi görüşlerine körü körüne bağlı kalmaktadırlar. Bu durum geçmişte çok büyük ayrılıklara sebep olmuş sağ sol tartışmalarını çıkarmıştı. Günümüzde de sonuçları o zamanki kadar sert olmasa da zamanla tekrarlanabilme ihtimalini göz ardı edemeyiz.
Bir başka sorun ise 10 birim kontenjanı olan üniversiteler varken maalesef işgücü alımında ise neredeyse bu sayının çeyreği kadar insanın işe alınmasıdır. Bu durum statü savaşlarının artmasına ortam hazırlamakta ve yıllarca eğitim aldıktan sonra iş bulamayan genç kesimin hem psikolojik olarak çökmesine hem de iş bulabilen akranları ile arasında bir ayrılmaya kopmaya sebep olmaktadır. Aynı durum tam tersinde de geçerlidir. İş bulan veya topluma göre elit düzeyde kabul edilen bir meslek sahibi insan toplumun geri kalanına tepeden bakmaya başlayacak ve toplumdaki çözülmeler hızlanacaktır.
Bir başka sorun gelir dağılımında yaşanan adaletsizliklerdir. Ülkenin sahip olduğu kaynakların çok büyük bir kısmı çok az sayıda olan bir zümrenin elinde olursa zengin kesim ile sıradan halkın arasındaki makas gittikçe açılacak ve halkın olan tepkisi artacak aynı zamanda üst kademedeki şahıslara olan güveni azalacaktır. Özellikle günümüzde teknoloji sayesinde insanların birbirinden kolayca haberdar olmaları, aynı toplumda farklı hayat standartlarına sahip olmalarının bilincini kazandırmıştır. Halk bu farklılığın sebeplerini sorgulamakta sonucu da devletin izlediği politikalara bağlamaktadır. Devlet bu probleme kısa vadede çözümler bulsa da(sosyal yardımlar gibi) zamanla onlar da tatmin etmeyecektir. Toplum ve devlet arasında olan bu çatışma artık ekonomik bir sorun değil sosyal soruna dönüşmektedir.
Devlet kurumu toplumun devamı için gerekli olmakla beraber kendisi de toplumsuz var olamaz çünkü köklerini toplumun kendisinden almaktadır. Kamu yönetiminden, vatandaşların isteklerinin hızlı ve kaliteli bir şekilde etkinlik ve verimlilik anlayışı ile yerine getirmesi beklenmektedir. Liyakat sisteminin kamu yönetiminde çoğu zaman göz ardı edilmesi ve yerine çeşitli nedenlerle kayırmacılık sisteminin tercih edilmesi, kamusal hizmetlerin etkinlik ve verimlilik anlayışına zarar vermektedir. Kamu yönetiminin etkin ve verimli bir şekilde faaliyet göstermesi, yönetimin liyakat ve adalet anlayışı ile doğrudan ilişkilidir. Eğer devlet bürokrasisini inşa ederken uygun bir liyakat göstermezse toplum ile arası açılır ve toplumun devlete olan inancı zayıflamaya başlar. Başta muhalif insanlar ile iktidar yanlıları arasında olan ayrılıklar zamanla toplum-devlet ayrılığına dönüşür ve toplum düzenini sil baştan değiştirecek bir dizi olayların yaşanmasına vesile olur.
Son olarak en önemlisi ülkemizde gerekli eğitimin yeterli düzeyde olmaması toplumdaki çözülmelerin asıl sebebidir. Eğer okullarda öğrencilere sosyolojik ve kültürel açıdan gerekli donanımlar katılırsa bireyler ilerleyen yaşamlarında hem kendileri bütünleşmek adına gerekli adımları atabilecek hem de bir sonraki nesile bu konuda daha ehil bir eğitim verebilecektir. Ülkemizde maalesef sosyal bilimler gereken önemi görmüyor ama toplumun bütünleşmesinde ve ilerlemesinde fen bilimleri kadar sosyal bilimlerin de oldukça büyük söz hakkı vardır. Hatta bazı noktalarda fene karşı üstünlükleri vardır. Çünkü fen insanla ilgilenmez ama sosyoloji ise doğası gereği insanı ele alır ve onu inceleyip önüne çıkabilecek sorunlar için çözümler üretmeye çalışır. İşte bu bilim gereken değeri gördüğü zaman toplumda gerçek bir bütünleşme sağlanacaktır.
7 notes · View notes
zeps00 · 3 years
Text
Tumblr'da herkesin profilinde romantizm adı altında mutlaka bir pornografik içerik olmak zorunda mı ?
20 notes · View notes
zeps00 · 3 years
Text
Umarım 2020 finali olmuştur. İzlediğimiz yalnızca fragman değildir 🤦🏼‍♀️ mutlulukla, sağlıkla, huzurla gel 2021
14 notes · View notes
zeps00 · 3 years
Text
Her intihar toplumsal bir cinayettir
24 notes · View notes
zeps00 · 4 years
Text
Tumblr media
Merhaba arkadaşlar 🧡
Biraz; mezuna kalmaktan, bu süreçten, hayal kırıklıklarımızdan bahsedelim🙄
Yorucu bir sene, verilen tonlarca emek ve kurulan birçok hayalimiz vardı değil mi ? Ama olmadı demek ki bir şeyler yolculuk sırasında ters gitti. Ya eksik çalışıldı ya yanlış çalışıldı ya da büyük talihsizlikler bizi buldu. Sonuç olarak artık mezunuz ve hayat bizim için eskisi gibi değil. Malesef bu sene olmadı. Umutsuz, çaresiz, belki özgüvensiz hissediyoruz. Başaramama korkusu sardı başımızı😒
Bazılarımız şanslı aileleri daha ılımlı yaklaşabiliyor ama yaklaşmayanlar da bize bu yolda taş koyuyor🗣️ Ama hoop dur bakalım ✋🏻
Her şey gibi stres de kararında iyidir. Fazlası bizim için sınav hazırlığında oldukça büyük bir dezavantaj🙄 ve malesef ailemiz mezun senemizde farkında olmadan bizi büyük bir strese sokuyor. Yine dee burada asıl iş bizlere düşüyor. Gerekirse kulağınızı kapayın, biliyorum çok zor ama kapayın yoksa baş edemezsiniz. 🤷🏼‍♀️
İkinci kısım arkadaşlarımız.😒 Birlikte hazırlandığın hatta aynı bölüme gitme hayali kurduğun kişi artık yanında değil malesef🥺 bu sende olumsuz bir etki bırakmış olabilir. Kendini yetersiz hissediyor olabilirsin, arkadaşların üniversitedeyken sen hala YKS çalışıyor olacaksın ve bu seni üzebilir. Hep savunuyorum. Sınav hazırlıklarında insanın en büyük rakibi kendisidir. Eğer kendisi ile olan savaşı kazanırsa her şeyi ama her şeyi başarabilir.✔️
Üniversite mezunu da olabilirsin, anne baba iken de bu yola çıkabilirsin birden fazla denemiş olabilirsin sürekli talihsizlik yaşıyor olanilirsin. İnsanlar seni her zaman eleştirecek ve çoğu zaman eleştirenlerin en ufak bir hayat başarısı olmayacak.
Sürekli seni dibe itmek isteyecekler, sen de umutsuzluğa kapılıp pes edeceksin ETME.😠 Kazandıktan sonra kimse senin kaç sene de kazandığına bakmayacak veya kaç yaşında kazandığına. Sen diplomanı alıp hayalini gerçekleştirdiğinde zamanında sana baskı yapan ailen,arkadaşların ve diğer insanlar sana hayranlıkla bakacak. Hep denir "bir sene daha kaybedeceğime yazarım istemediğim yeri". Bırakın yazsınlar. Onlar bir senelerini yakmamak için hayat boyu mutsuz kalsın, biz hayallerimiz için savaşalım💪🏻 Tamam mııı😍😍
22 notes · View notes
zeps00 · 4 years
Text
Bugün İzmir'de 6.6 büyüklüğünde deprem oldu. Evet yardım eli uzandı, acılar paylaşıldı tüm kalbimizle dualar edildi, peki ya biz onları gerçekten anlayabilir miyiz?
Çocuğunun sağ haberini bekleyen annenin acısını bilebilir miyiz? Ne oluyor şimdi onun dünyasında anlayabilir miyiz? Zaman bizimle aynı mı akıyor? Gerçekten aynı günü mü yaşıyoruz?
37 notes · View notes
zeps00 · 4 years
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Bugün yeniden ziyaret ettiğim ve her gittiğimde bana farklı şeyler katan Ulucanlar cezaevi müzesi..
Bugün pazar.
bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar
ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
bahtiyarım...
toprak, güneş ve ben...
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Nazım Hikmet o karanlık, daracık tecrit odaların birinden çıkarıldıktan sonra bu şekilde ifade etmişti hislerini, daha niceleri; ne isyanlarını ne duygularını dile getirdiler burada kim bilir.
O dar koridorlar, yüksek duvarlar, koğuş ve içeride mahkumların eşyaları, tecrit odaları, dönemin gazeteleri, en küçüğünden en büyüğüne bütün detaylar insanı öyle karmaşık duygulara sokuyor ki; dili olsa da konuşsa diyorsun, nelere şahitlik etmiş bu her bir detay. Kimlerin idamlarını, işkencelerini görmüş. Birçok siyasetçi, yazar, şair, din adamı..
İnsanın tüyleri ürperiyor düşündükçe. Yazılan mektuplar, kullanılan kişisel eşyalar, işkence aletleri, bardaklar, tabaklar, çekilen hatıra fotoğraflar duvarlara yazılmış yazılar, bir sürü anıyı görebiliyorsunuz. Birkaç fotoğrafını koydum fakat kesinlikle ama kesinlikle görülmesi gereken bir müze👍🏻
18 notes · View notes
zeps00 · 4 years
Text
Herkes, özellikle gençler o kadar mutsuz ki; mutsuz yarınların, mutsuz geleceğin, mutsuz yetişkinlerin taşları dikiliyor.
14 notes · View notes
zeps00 · 4 years
Text
HEDEFİNİ YÜKSEK TUT
Öncelikle genelimizin ders çalışmayla pek arası yoktur. Ya mecburiyetten ya da bazen istekli bir şekilde otururuz masamızın başına ve hedefler koyarız.
Çevremizden hep duyarız hedefini yüksek tut, hedefini yüksek tut peki nedir bu hedefini yüksek tut ? Ben size söyleyeyim hedefini yüksek tutmak tam anlatılmadan geçilen şeylerden, peki anlatılması gerek mi? Bence biraz izaha ihtiyacı var. Bu aslında hayatın her alanında geçerli, sadece ders çalışmak değil.
Kendimize ütopik hedefler koyarız hani hedefimiz yüksek olacak ya o zaman başarı gelecek hah işte tam burada yanılgıya düşeriz çünkü kendimizi tanımadan koyacağımız hedefler bizi karamsarlığa sürükleyecektir.
Nasıl mı gel beraber bakalım. Oturdun masaya dedin içinden "Ya ben bugün 200 matematik çözeceğim bu hafta içinde de kitabın %50si bitecek ! Veya bunu sen demedin hocan dedi, arkadaşın dedi,ailen dedi herkes der herkesin ağzı var sonuçta ama önemli olan sen ne diyeceksin
Başladın hararetli bir şekilde çalışmaya ilerledin ilerledin yok en fazla 100 soru çözdün ve sende bir karamsarlık oluştu "Acaba ben yetersiz miyim" "Millet neler çözüyor ben daha 200 çözemedim" belki de daha karamsarları senin o pırıl pırıl zihnini kemirmeye başladı.
İşte tam da bunu yapma kendini olumsuz fikirlere teslim etme! Bu senin hatan değil sana dayatılan bir saçmalık. Önce kendini tanı ve başta ufak hedefler koy mesela günde 20 matematik çözeceğim de ve çöz o günün sonunda bir hedefini bitirmenin vermiş olduğu özgüven sana ertesi gün için umut ve azim getirecek.💚
40 olsun sonraki hedefin 60, 70, 100 belki baştaki olmayan 200 ama bu zamanla olsun kendini ısındırarak kendi limitlerini fark ederek ilerle.👍🏻
Unutma☝🏻 her birey özeldir ve kendine has birtakım özellikleri vardır. Kimisi günde 300 soru çözer bıkmaz kimisi ise yarısında pes eder dayanamaz ama bu demek değildir fazla çözen daha iyi olacak. Önemli olan verim,önemli olan senin kendine duyduğun güven ve bunu da kendine başlangıçta yüksek hedefler koyarak değil zamanla kendini tanıyarak yükselttiğin hedefler oluşturacak.
Şimdi gelelim konumuza evet hedefini yüksek tut ama yolun başı için değil yolun sonu için olsun bu📌 Hangi bölümü istiyorsan veya yaşamın herhangi bir köşesinde neyle uğraşıyorsan senin için en iyisini iste🧡
Başarı adımlarını sakince ve limitlerini bilerek at🏃
9 notes · View notes
zeps00 · 4 years
Text
Merhaba arkadaşlar🧡
Tumblr ne kadar popüler bir uygulama da olsa daha önce hiç kullanmadım çok bir bilgim de yok açıkçası hala🤷🏼‍♀️ Neyse ama güzel☺️ Hem yazı yazabiliyorum hem fotoğraf paylaşabiliyorum.
Peki kimim ve neden buradayım?
Kısaca; sosyoloji bölümü son sınıf öğrencisiyim 📚Bireysel koçluk yapıyorum Burada eğer sınava hazırlanan arkadaşlarım varsa onlarla birlikte motive olmak, planlar yapmak, uygulamak, nasıl bir yol izlemeliyiz tartışmak.. Kendi derslerim hakkında farklı bilgileri paylaşmak, tartışma konuları oluşturmak, sınav sürecinde nasıl ilerlemeliyiz edindiğim farklı bilgileri sizlere sunmak✏️
25 notes · View notes