"Bireyin bir başkası tarafından sömürülmesine son verildiği ölçüde, bir ulusun bir başkası tarafından sömürülmesine de son verilmiş olacaktır. Ulus içindeki sınıflararası karşıtlığın kalkması ölçüsünde ulusların birbirlerine düşmanlığı da son bulacaktır."
DMY Felsefe, yeni felsefeler :) : https://www.dmy.info/tuccarlardan-sonra-filozoflar-yonetecek/
Tüccarlardan sonra filozoflar yönetecek
Görünen o ki insanlığın başlangıcında avcılıkta en yetenekli olan yönetiyordu. Köylere yerleştikten sonra çiftçi başı çekti. Savaşçılar, savaşan bir ortamda yeteneklerine ihtiyaç duydukları için daha sonra başa geldiler. Katipler, başka bir deyişle defterdarlar sistematik din yoluyla geldi. Birçok devlette iktidar sahibiydiler. En büyük devletler bu sosyal sınıfların bir sentezi tarafından yönetiliyordu. Artık bir meslek olarak politikacılarımız var ve onlar tüccarlar tarafından yönetiliyor. Tüccarların sorunu, bir silah olarak servete sahip olmalarıdır. Herhangi bir sosyal sınıfın silahları vardır, ancak para aşağılık bir silahtır; özellikle de karşılıksız biçimde yazıcıdan çıktı alıyorsanız. Bu, gücün sonsuz bir şekilde kötüye kullanılması anlamına gelebilir. Tüccarlara da zarar
Fakir çok çalışacak. Çalıştıkça fakirleşecek , fakirleştikçe daha çok çalışacak. Fakat çalıştıkça zenginin ekmeğine yağ sürecek. Zenginin içinde bir korku , bu köleler günün birinde uyanırsa ne olacak? İşte dahiyane , muazzam bir fikir ! Fakir isyan etmesin , fakir karşı gelmesin , fakir zenginin keyfini kaçırmasın ; peki ne yapsın ? Tabii ki ŞÜKRETSİN ! Öyle ki fakirliği kutsal görsün , fakirlik cennete giriş bileti olsun ve DAİMA ŞÜKRETSİN !
#Repost @vegangagarin ・・・ »Veganlar soya sütü içip tofu yiyerek yağmur ormanlarını yok ediyor!« 🥴 Bu grafik seni birçok gereksiz tartışmadan ve veganizmi akıllarınca geçersizleştirmeye çalışanların mesnetsiz argümanlarından kurtaracak! Sadece bir dahaki sefere göstermen yeter. Tofu, soya sütü ve soya sosu. Bunlar tüketicilerin soya kelimesini duyduklarında akıllarına gelen ürünler. Ancak yumurta, hayvansal süt ve hepsinden önemlisi hayvansal et çoğunun aklına gelmez. Hasat edilen soyanın yaklaşık yüzde 80'i öğütülerek işlenir ve toprakta başlayan yolculuğu hayvan yemine dönüştürülmek üzere yem sanayisinde son bulur. Dünya çapında hayvansal ete olan yüksek talebin yarattığı açık, başta et sektörünün çıkarı doğrultusunda maliyetinin düşük olması ve besleyiciliğinin yüksek olması nedeniyle soya yemi ile kapatılıyor. Bunun için daha fazla tarım alanına ihtiyaç duyulması nedeniyle binlerce yıldır var olan yağmur ormanları yok edilerek tarım alanına dönüştürülüyor. 2011'den 2018'e kadar sadece Brezilya savanlarında ve Bolivya'nın Amazon havzasında 800.000 hektar yağmur ormanı yok edildi. Buralarda daha çok soya amaçlı tarım yapılıyor. Dünyadaki ekilebilir arazilerin %83'ten fazlası hayvancılık sektörü tarafından talan ediliyor, kirletiliyor. Yol açtığı çevre tahribatının haddi hesabı yok. Küresel ısınmaya olan katkısı ise diğer her şeyden çok daha fazla. Bu bilimsel gerçeklere rağmen mi yağmur ormanlarını biz veganlar yok ediyoruz? 😉 🥕 İçerikleri değerli buluyorsan beğeni, yorum ve paylaşımlarla destek olabilirsin 🥕 #vegangagarin #vegan #veganol #govegan #sömürü #hayvan #hayvanhakları #hayvanözgürlüğü #hayvansever #hayvansevgisi #çevre #doğa #iklim #türcülük #karnizm https://www.instagram.com/p/CmAFhPJroH0/?igshid=NGJjMDIxMWI=
Veli BEYSÜLEN: İş cinayetlerinin sebebi azgın sömürü politikalarınızdır
İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
Veli BEYSÜLEN yazdı:
“Madencilik barındırdığı tehlikeler nedeniyle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli denetim gerektiren en tehlikeli iş koludur. İncelemeler sonucunda, maden kazalarının; teknik, sosyal, ekonomik, eğitim, planlama ve denetim sorunları gibi pek çok nedeni olduğu görülmektedir. Siyasetin bürokrasiye müdahalesi sonucu…
BANKERLERDEN BÜTÜN FARKIMIZ: ONLAR PARALI BİZ PARASIZ
Bankaları övmek için yazıldı bu şiir.
Para şıkırtısı neymiş gör, hele bir bankadan içeri gir!
Bir de garip bir ses duyacaksın, ne kadın sesi o, ne su şırıltısı, Bilirim, duymuşluğun yok, o, binlik bangınotların hışırtısı. Mermer konaklarda otururmuş bankerler, hakları,
Boşuna mı yıllar yılı "Milli Kalkınma" diye bağırıp çağırdıkları! Asıl, bir usulleri var, ona borçlular her şeyi, o bir bozulmaya görsün, bankaların işi bitti:
Sizi bilmez miyim hiç, anlı şanlı bankerler, nasıl da kılı kırk yararsınız!
Siz, ev kirasını ödemek için borç istemeye gelen vatandaşları kuruş koklatmaksızın dehliyebilen milli kahramanlarsınız. Evet. Siz, çocuğum doğacak diye iki yüz lira borç istemeye görsün bir dar gelirli,maymunlara zart zurt eden
Tarzan edasiyle bakarsınız suratına,
"İşine git, oğlum!" dersiniz, "Ne sandın burasını? Burası ne
tefeci Şakir, ne emanetçi Sultana!
"Ama diyelim ki bir kalantor zat çıktı geldi bankanıza, olur a, milyonunu çiftleştirmek istemiş canı,
Bak, o zaman koruyucu melek kesilirsiniz. "Arzunuz, emriniz" demeye kalmaz, toslarsınız milyonu.
"Madem bir milyonu var, değil mi ya niye iki milyonu olmasın?"
derken hazret, iki milyon daha istemeye kalkar, "Baaşüstüne'yi bastırırsınız hemen, değil mi ki elde iki milyon emniyet akçesi var.
Münasip buyurmuşsunuz" der toplanınca banka idare heyeti, "Bütün istediğimiz bizim, kalkındırmak memleketi.
" Kuzum, bankaları yerdiğim sanılmasın sakın,
Bilmez miyim ne büyük işler çevirdiklerini onların!...
Uyu Türkiyem cenneti rüyasında göreceklerini ülkesi oldu bak
Geçmişle tabiki öğünülür ama onlar görevini iyi kötü yapıp gitmiş biz ne yapıyoruz onu konuşun hani ümmet diye ülkeyi yol geçen hanı edenler hani onlar muhacir biz Ensar dik ne masal degilmi İsrail'le ticareti kesin diye pankart açan insanlar yaka paça gözaltı oluyor bu Gazze olayları nerden çıktı ya diyor lar sömürü kapilari kapandı ya hani Gazze düşer Kudüs düşer Mekke Medine düşer din elden gider diyorlardi ya 1500 yıldır bu din düşmedi düşmez Allah nurunu tamamliyacak merak etmeyin bayrak inmez ezan dinmez merak etmeyin ülkenin madenleri düştü ormanları talan edildi ses yok mevzu uzun anlatıp başınızı agritmayim HADİ UYUYUN
John Calvin, Papa'nın otoritesini red ederek, kul ve Tanrı arasında hiçbir aracının bulunamayacağına inanmıştır. Ona göre kanunları koyan ve anlatan tek bir kaynak vardır; o da İncil'dir.
John Calvin'in bu temelle ortaya çıkan görüşleri, detayları ile Kalvinizm adı altında bir mezhep haline gelmiş; tüm Avrupa'ya yayılmış hatta farklı toplumsal-ekonomik süreçleri de etkilemiştir.
Peki Bu detaylar Nelerdir ?
Kalvinizm, tek kaynak olarak İncil'i aldığı için Hristiyanlığın özüne dönmeyi ve özündeki kural ve dogmaları benimsemeyi amaçlar. Toplumsal ve ahlaki açıdan insanların dürüst ve çalışkan olmasına çok önem verir. John Calvin, çalışkan ve dürüst insanların Tanrı'nın gözünde bir din adamı kadar değerli olduğunu söyler. Aynı zamanda bu dünyada mütevazi bir hayat sürmek gerekir der. Çünkü lüks mallar, lüks hayat, eğlence ve sarhoşluk insanı amacından saptırır ayrıca tembelleştirir. Tembellik de başlı başına bir günahtır.
Kalvinizm, ayrıca insanları ikiye ayırır. Seçilmişler ve seçilmemişler... Seçilmiş olanlar, yaşamlarında doğru kararlar alırlar, başarı olurlar. Bir diğer deyişle seçilmiş ya da seçilmemiş olduklarını hayatlarındaki başarılarına göre anlayabilirler. Seçilmiş olan insanlar hem dünyadaki yaşamlarında hem de ahlaki yönden sürekli gelişirler. Çünkü aynı zamanda çalışkan ve dürüst insanlardır. Seçilmemiş olanlar ise doğuştan lanetlenmiş, tembelliğe düşkün kişilerdir. (Özellikle inançsızlardan ve kutsal kitaba inanmayanlardan oluşurlardı.) Kalvinizm'e göre seçilmiş ya da seçilmemiş olmak doğuştan gelir çünkü Tanrı, var etmeden önce bazı insanları kurtulmak bazılarını da cezaya çarptırılmak üzere (Adem'in işlediği büyük günah için) seçmiştir. Bu durum zamanla değiştirilebilecek bir şey değildir... Yani bu insanın kaderidir ve kader de Tanrı tarafından belirlenmiştir, özgür iradeden bağımsızdır...
Kalvinizm Diğer Alanları Nasıl Etkilemiştir?
Max Weber'e göre Kalvinizm, iktisat ve ekonomi tarihini etkilemiş ve özellikle kapitalizmin doğuşunda önemli bir rol oynamıştır. Çünkü söylemleriyle; insanları son derece disiplinli ve tutarlı bir şekilde çalışmaya teşvik eder, zenginliği, eğlenceyi, lüksü neredeyse yasaklar ve günah olarak belirler. Bu durum da sömürü modelini güçlendirir; fakirlerin, dürüst ve çalışkanlıkla övünüp, zenginliği arzulamamasına neden olur. Hatta bu kişiler, dürüst ve çalışkanlıkları nedeniyle gerçek seçilmişlerin kendileri olduğuna inanır...
Sömürgeciler için bir ülkedeki en değerli kaynak İNSANDIR.
Bilinenin aksine en değerli sömürü kaynağı Yeraltı kaynakları değildir.
En önemli sömürü kaynağı İNSANDIR!
Batılı emperyalistler bir ülkeye çöktükleri zaman kendi yararlarına çalışacak adam devşirmek için
O ülkede eğitim kurumları kurarlar
Yada mevcut eğitimin şeklini değiştirirler.
O ülkenin İnsanı kanları, Irkları, renkleri itibarı ile kendi ülkesine aitken, düşünce yapısı, dünya görüşleri, zevkleri, yaşam tarzları bakımından batılı gibi olurlar.
Bir süre sonrada kendi ülkelerine yabancılaşabilirler.
Tabiiki bu bütün bir toplum için geçerli değildir.
Kendi dini inancından, kültüründen utanıp ve uzaklaşıp batının uydusu olmak kimseyi yüceltmez bilakis küçültür ------------
1949 Fulbright Anlaşması nedir?
Kahire'de 27 Şubat 1946'da müzakerelerinin yapıldığı, 27 Aralık 1949'da ise Türkiye tarafından onaylanan “Fulbright Anlaş- ması”, 18 Mart 1950'de 5596 Sayılı Kanun ile uygulanmaya başlamıştır. Anlaşmanın resmiyetteki hedefi, Türkiye ile Amerika arasında karşılıklı öğrenci değişimini sağlamaktır.