Tumgik
#kılıçdaroğlu
menemennpastirma · 1 year
Text
Tumblr media
Seçim senin!
KAAN mı? Soğan mı?
13 notes · View notes
serixx · 11 months
Text
Kürtler herşey olurda sadece bir Kürt gibi Kürt olamazlar…
Başaramadık Selo başkan ❤️
9 notes · View notes
fikirlerim · 1 year
Text
SEÇİM SONUCUNU DOĞRU OKUYALIM VE EMPATİ YAPALIM
Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki yaşanan büyük hayal kırıklığının sebebi beklentinin çok büyük olmasıdır.
Halbuki bu seçim sonucu başarısızlık değildir. Eskiye nazaran alınan oylar artmıştır. Daha önce 2.seçime kalınamamışken bu sefer kalınmış olması bir başarıdır.
O yüzden hayal kırıklığının etkisiyle yıkılmaya gerek yoktur. Desteklemeyen insanlara saldırmak ise tamamen yanlıştır. Sosyal medyada onları aptal, cahil diye nitelendirip küçümseyen yorumlar yazmak, hele hele deprem zamanı yapılan iyilikleri başa kakmak son derece ayıptır.
Kılıçdaroğluna oy vermeyen herkes cahil ya da aptal değildir. Bunun başka sebepleri vardır. Dindar insanlar cumhurbaşkanı erdoğan öncesindeki aşağılanmışlıklarını unutmamışlardır. İkinci sınıf insan muamelesi gören dindar halk,cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde kendini değerli ve güçlü hissetmiştir.
Eğer bu konu üzerine düşünülür ve onlara samimi olarak değer verilirse bu seçim olmasa bile ileriki seçimler mutlaka kazanılır…
9 notes · View notes
feckcops · 1 year
Text
How leftwingers could help take down Erdoğan
“The tactical support provided by the HDP to Kılıçdaroğlu won’t last beyond the election, though. ‘In his programme, we don’t see anything more than […] a return to planned capitalism, instead of crony capitalism,’ said Kürkcü. ‘In the forthcoming government, we don’t want to take any part. We want to be the voice of the people, pushing this centrist movement to the side of labour. And we want to raise the issue of peace for the Kurdish problem.’ If Kılıçdaroğlu carries out his central pledge to return Turkey to parliamentary government, after Erdoğan changed the constitution to give the president almost unlimited powers in 2017, then a strong parliamentary presence will once more make a difference. ‘Kılıçdaroğlu promised to bring the [Kurdish] matter into the hands of parliament. That was enough at that point,’ Kürkcü explained. “So now we are supporting Kılıçdaroğlu against Erdoğan, but we are supporting our own party against every party in Turkey.’
“The HDP has managed to play broker in this election despite extremely hazardous conditions. Since the June 2015 election, Erdoğan has clamped down on the party, arresting tens of thousands of its members, purging its representatives from local government and civil society, and even going so far as to attempt to shut it down altogether in 2021 ...
“Despite this ... the fact that Erdoğa will be forced to fight a run-off for the first time in the 100-year history of the Turkish republic marks serious progress for the opposition. But a Kılıçdaroğlu win on 28 May would be just the beginning of the struggle against autocracy. ‘Erdoğa could be defeated’, Kürkcü explained, ‘but he’s not going to vanish. This is a major reality about the AKP.’”
2 notes · View notes
ayemarnavut · 2 years
Text
2 notes · View notes
diyarbakirhaberleri · 3 months
Text
Kılıçdaroğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’i ziyaret etti
ICYMI: https://www.haberidiyarbakir.com/kilicdaroglu-eskisehir-buyuksehir-belediye-baskani-buyukerseni-ziyaret-etti/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
barkoturktv · 3 months
Link
0 notes
gundembuca · 6 months
Text
Hacer Taş 'tan Özgür Özel'e Tam Destek
Tumblr media
CHP Büyük kurultsyı öncesi İzmir'den 3 isim Özgür Özel için imza verdi. Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, CHP Bornova İlçe Başkanı Ertürk Çapın ve CHP Buca önceki dönem İlçe Başkanı Hacer Taş Gültepe İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş’a imzalarını teslim etti. Sosyal medya üzerinden imzaları paylaşan CHP önceki dönem İlçe Başkanı Hacer Taş: " Cumhuriyet Halk Partisi 38.Olağan Kurultayında Genel Başkanlığa Sayın Özgür Özel’i aday gösterdiğimiz imzalarımızı Karşıyaka Belediye Başkanımız Cemil Tugay ve Chp Bornova İlçe Başkanımız Ertürk Çapın ile İstanbul Milletvekilimiz Suat Özçağdaş’a teslim ettik. Ülkemiz , partimiz ve örgütümüz adına gelecek nesillere iktidarı taçlandırmak umuduyla hepimize hayırlısı olsun." dedi. Read the full article
0 notes
ertanhaber · 8 months
Text
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a çok ağır sözlerle seslendi!
Tumblr media Tumblr media
Ekonomik krizin boyutu gün geçtikçe ağırlaşıyor. Yüksek enflasyon, artan maliyetler ve akaryakıt fiyatları yurttaşları ekonomik anlamda zorluyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da sosyal medya hesabı üzerinden AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alarak Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizi sebebini sordu. Kılıçdaroğlu, "Açıklanan yıllık resmi enflasyon … Mazotun fiyatı 3 arttı. Son 5 ayda gübreye gelen zam ortalama … Ama mısır üreticisine bu yıl verilen fiyat artışı sadece %5.3… Erdoğan’a sormak gerekiyor. Bunu da mı dış güçler yaptı? Bu kararı alırken hiç mi vicdanınız sızlamadı…" ifadelerini kullandı. Read the full article
0 notes
anarchist-duckk · 9 months
Text
feat Axewt on steam
Oyun 30 tl den 235 tl oldu Neden böyle bişey oldu ? ERDOĞAN ve KK sayesinde iyi akşamlar.. ⣿⣿⣿⣿⠄⠄⠄⠄⠄⣀⣀⣰⣬⣤⣴⣶⣿⣿⣿⣆⠘⣿⣿⢸⣿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⣿⠄⠄⠄⠄⢸⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⠄⢿⣿⢸⣿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⣿⠄⠄⠄⠄⢸⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⡇⠺⣿⢸⣿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⣿⠄⠄⠄⢠⢸⡝⣿⠭⠉⢻⣿⠉⢐⢚⣯⣻⣷⢿⣿⢸⣿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⡿⠄⠄⠄⢰⡸⢷⣤⣌⣧⣾⣿⣷⣬⣾⣿⣿⣿⣶⣿⢸⣿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⡟⠄⠄⠄⠄⠅⢽⣿⡟⣱��⡿⠟⣮⡻⣿⣿⣿⣿⣿⢸⣿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⡇⠄⠄⠄⠄⠄⠐⢿⠰⠋⠷⠄⠼⣛⡛⣹⡿⢿⣿⣿⠸⠿⠿⣿⣿ ⣿⣿⣿⡇⠄⠂⠄⢀⠄⠄⢀⠉⣾⣍⣉⣩⣿⣷⢏⣽⠄⠈⠙⠿⢿⣿⣿⣿ ⣿⣿⣿⠇⠄⠄⠈⠄⠄⠄⢸⣦⠈⠛⠛⠛⡻⢵⣾⡟⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠉⠛ ⠟⠋⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⣿⣿⣷⣌⡀⢈⣽⣿⣿⡇⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄ ⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⣻⣿⣿⡋⠉⠈⠙⡻⣿⠃⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄⠄
0 notes
gazetelinkmedya · 9 months
Text
Levent Gültekin: Erdoğan'ı da Kılıçdaroğlu'nu da aynı yapı yönlendiriyor
Levent Gültekin: Erdoğan’ı da Kılıçdaroğlu’nu da aynı yapı yönlendiriyor Levent Gültekin: Sokakta arkama bakarak yürüyorum, acaba başıma bir iş getirirler mi diye! “Özel bir konuşmayı deşifre eden insan olarak kendimden utandım, ama…” Levent Gültekin yine ilginç bir iddiayı gündeme getirdi. Gültekin, “Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Bahçeli’ye Ekrem Dumanlı önerdi, o da bu görüşü Kılıçdaroğlu’na…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
serhatnigiz · 11 months
Text
14-28 Mayıs Plebisiter Seçim Komedisi Üzerine Bazı Sesli Düşünceler
Tumblr media
Türkiye’deki siyasi parti yasaları az buçuk demokratik olsaydı; Kemal Kılıçdaroğlu CHP’de başkan olarak kalabilir miydi? Türkiye az buçuk bir anayasal hukuk devleti olsaydı; o oy pusulasında Recep Tayyip Erdoğan aday olabilir miydi? Anayasa’ya göre 2 defa mazbata almış bir aday 3'üncü defa aday olabilir miydi? Kuşkusuz hayır. Türkiye tarihinin en büyük ekonomik bunalım sürecinden geçiyor. Halk sürekli fakirleşiyor. Suç oranları katlanarak artıyor. Ve daha pek çok başka sorun. Devlet otokratik bir yapıya dönüştükçe bütün bu sorunları daha da fazla toplumu bastırma yoluyla çözmeye yöneliyor. Türkiye’nin bugün ki hali Hüsnü Mübarek’in Mısır’ına benzetilebilir. Mısır’da da Türkiye’dekine benzer bir süreç yaşanmıştı. Mübarek bir halk hareketiyle yıkılana kadar 30 yıla yakın iktidarda kaldı. Bu ülkede de cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri yapılıyordu. Orada da “muhalefet” partileri vardı. Başka bir deyişle, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Mısır’da da demokrasicilik oynanıyordu.
Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi Mısır’da da seçimler hileli ve plebisiter seçimlerdi. Mısır’daki onca yoksulluğa, yolsuzluğa ve kötü yönetime rağmen nasıl oluyorsa sandıktan hep Mübarek çıkıyordu. Erdoğan’ın durumu da aynıdır. Erdoğan’da benzerlik açısında Türkiye’nin Mübarek’idir.
Türkiye dünya enflasyon sıralamasında 6'ıncı sırada, ne hikmetse Erdoğan’a göre enflasyon Allah’tandır. Deprem oluyor, kitlesel bir soykırım yaşanıyor, Erdoğan’a göre yaşananlar takdir-i ilahidir. Dini söylem Erdoğan eliyle hakikati örtmenin ideolojik ve çarpıtıcı bir aracına dönüşmüş durumda. Dedik ya ülke tarihinin en kötü ekonomik krizinden geçiyor. Ülkenin sorunları dağ gibi yığılmış, peki muhalefet ne yapıyor? Şayet bir ülkede muhalefet bu şartlar altında seçim kazanamayacaksa ne zaman kazanacak? Bu şartlara rağmen muhalefet yani Kılıçdaroğlu yine de kazanamazdı. Çünkü başından beri iktidar ve muhalefet anlaşmalı bir şekilde bu seçime girdiler. [1] Bir seçim düşünün ki; daha seçim olmadan “muhalefet” seçim sonucunu (Erdoğan’ın iktidarını) kabul etmeye dünden razı bir görüntü veriyor. Peki, tek suçlu muhalefet mi? Elbette değil. Onca şeye rağmen Erdoğan’a hala % 25-30’luk bir destekte söz konusu. Başka bir deyişle, Erdoğan’ın devlet imkanlarını kullanarak kendisine bağımlı hale getirdiği ekonomik ve sosyal bir tabanda yok değil. AKP’nin devlet olanaklarını kullanarak halk içinde ulaşabildiği maksimum tabanda yine bu taban. Kaygan ve kendi çıkarları için her an iktidarı satabilecek olan bir taban. Bu kitle için asıl belirleyici olan sanılanın aksine ideoloji de (din, vatan, millet vs. de) değil, “Erdoğan devletinin” kendilerine sunduğu sosyo-ekonomik ayrıcalıklar. Bu yüzden bu kesimler arasında da “Erdoğan çalsın çırpsın ama yine başkan olsun!” düşüncesi hakimdir. Başka bir deyişle, kuralsızlık ve ahlak dışı tutumlar Erdoğan’a gelene kadar bu kesimler tarafından da maalesef hoş görülmektedir.
Bir zamanların Demirellerini, Ecevitlerini, Özallarını düşünün; hepsi devletin adamıydı ancak hiçbiri burjuva siyasetinde Erdoğan kadar toplumu “biz” ve “onlar” şeklinde kamplaştırmakta bu kadar ileri gidemedi. Erdoğan siyasal arenayı öyle bir hale getirdi ki; ülkenin bir bölümü diğer bölümü ile yan yana bile gelmek istemiyor. Bu da Erdoğan’ın kutuplaştırma işinde ne derece başarılı olduğunun da bir kanıtı. Öyle ki; bu bölünme en temel ahlaki, insani ve vicdani değerlere dair de bir bölünme. Bir taraf din adına her şeyi mübah gören bir anlayışa sahip iken, diğer taraf ise yaşam tarzının tehdit altında olduğunu düşünen bir anlayışa sahip. Kuşkusuz bu kaygılarda haklılık payı olmakla birlikte (gündelik hayat içerisindeki muhafazakar uygulamalardaki artış vs.), bu durum din ve kimlik siyaseti üzerinden emekçi halk kesimlerinin daha kolay bölünebilmesine ve kamplaştırılabilmesine de olanak sağlıyor. Bu da emekçi sınıfların birliği açısından da olumsuz bir durum yaratıyor. Bu durum iktidarın kazanç hanesine yazılıyor. Çünkü bölünmüş toplum demek örgütsüz ve karşı koyamayan toplum demektir.
Bir ülkede iktidar medya kurumlarına bu derece hakim olmuşsa; yetki tek bir kişinin elinde toplanmış ise, bu kişi seçimle gider mi? Otokratik rejimlerde, kendisini diktatörlük yetkileri ile donatmış rejimlerde hiçbir yönetici seçimle gitmemiştir. Örneğin, Rusya’da Putin seçimle gider mi? Ya da Azerbaycan’da Aliyev seçimle gider mi? Mübarek seçimle mi gitti? Ya da bugün Sisi seçimle gider mi? Türkiye’de her girdiği seçimi kazanan Erdoğan’da doğal olarak “onca seçim kazanıyorum bana hala diktatör diyorsunuz” diye hayıflanıyor. Bu söylem size tanıdık geldi mi? Diktatör zaten diktatör olduğu için seçimi kaybetmez. Diktatörsen elinde yetki varsa sana muhalif olanları içeri atarsın. RTÜK gibi bir kurum kurup medyayı baskı, tehdit ve şantaj ile rehin alırsın. Diktatörsen kendine ait bir medya havuzu kurarsın. Sabah akşam yalanda olsa halka yanlış bilgi verirsin. Yalan bile olsa bir yalan bin kez tekrarlanırsa halk bir noktadan sonra bu yalana inanmaya başlar. Yoksa nasıl oldu da seçmenin bir bölümü Kılıçdaroğlu’nun PKK ile gizli bir anlaşma yaptığına inanabildi? Buna popüler ifadeyle “algı yönetimi” adı veriliyor. Bu yalan dolan işlerinde AKP kurmayları o kadar ustalaşmış ki; bu tip algı operasyonlarında kimse ellerine su dökemez.
Devletin resmi TV kanalı TRT’nin seçim döneminde Erdoğan’a ayırdığı vakte bakın, birde diğer partilere ayrılan sürelere bakın. Demokrasi şayet ifade özgürlüğü ise, temsiliyetist sistem partilerinin kendi arasındaki ifade özgürlüğü açısından bile ortada eşit bir seçim yoktu. Yani büyük temsiliyetist balık küçük temsiliyetist balıkları kolayca yuttu. Şayet bir ülkede devlet içindeki kastlar o ülkenin yargı sistemini ele geçirmiş ise o ülke hapı yutmuş demektir. Yani o ülkenin yürütme erki o ülkenin yargı kurumlarına emirle ve talimatla iş yaptırıyorsa, o ülkede bırakın Yüksek Seçim Kurulu’nu, o ülkedeki tüm kurumlar bağımlı ve taraflı demektir. [2] Dolayısıyla; 14/28 Mayıs seçim komedisi bu gerçeklerin iyiden iyiye ayyuka çıktığı ve görünür hale geldiği bir vaziyete de vesile olmuştur. Kuşkusuz bu yaşananlar temsiliyetizmin iflasının da bir göstergesidir. Başka bir deyişle, her ne kadar Erdoğan 14/28 Mayıs sürecinden zaferle çıkmış gibi gözükse de, gerçekte temsiliyetizm hem demokrasi, hem seçim hukuku hem de sandık hukuku açısından sınıfta kalmış ve meşruiyetini tümden yitirmiştir. Kısacası, kısa vadede kazanan Erdoğan olsa da, uzun vadede kaybeden devletin kurumsal güvenilirliği olmuştur.
Türkiye kapitalist bir ülke mi? Aklı başında her insan bu soruya “evet” cevabını verecektir. Lakin Türkiye kapitalizmi temel olarak emekçi halkın varlıklarının devlet ve özel sektör işbirliğiyle yağmalanması üzerine kuruludur. Bu “Prusyatik devlet kapitalizmi” modeli bir tür şerif kapitalizmidir. Başka bir deyişle, bu sistemde şerifin yıldızını göğsüne takan/yetkiyi ve devleti elinde tutan sermayeyi de, parayı da, sınıfları da biçimlendirmektedir. Bu da emekçi halkın sürekli olarak memur kastları eliyle fakirleştirildiği ve yoksulluğa mahkum edildiği bir düzeni de beraberinde getirmektedir. Küçük bir azınlığın sürekli zenginleştiği bu sistemin merkezinde ise usul, koruma ve dokunulmazlık yasalarını kendisine kalkan haline getirmiş olan temsiliyetist memur kastları var. Bu kastlar aynı zamanda ülke burjuvazisinin asli çıkarlarının da temsilcisi konumundadır. Nasıl ki Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde Sabancılar, Eczacıbaşılar, Koçlar devlet eliyle, temsiliyetist memur klikleri eliyle yaratılmış bir burjuvazi ise, bugünde Erdoğan ve AKP eliyle yaratılan “yeşil burjuvazi” de yine devlet aklının bir imalatıdır. Dün gayri Müslümlerin mallarını gasp ederek yaratılan TÜSİAD ne ise bugün kamu varlıklarının yağmalanması ve emekçi kitlelerin sömürülmesi ile yaratılmak istenen MÜSİAD burjuvazisi de aynı zihniyetin bir tezahürüdür.
Bir ülkede yargı kurumları bağımlı ve taraflı ise, o ülkede adaletten söz etmekte mümkün değildir. Dolayısıyla; adaletin ve hukukun olmadığı yerde kapitalizm şartları altında asgari düzeyde gelir ve tüketim adaletinin olmasını beklemekte gerçekçi değildir. Böylesi bir kapitalizm “kontrolsüz bir kapitalizm” olduğu gibi, kısa vadede bu sistem patronların yüksek karlar elde etmesini sağlasa da, uzun vadede bu sistem toplumsal ilişkileri düzenleyici bir “sosyal-kapitalizm” olarak da gelişemeyecektir ve gelişemez de. Örneğin, bir ülkenin 20 yıllık tarihinde o ülkenin kamu ihale yasası iktidarın keyfine göre sürekli değiştiriliyorsa; o ülkede bırakın hukuk devletini, burjuva-demokratik güçlerin sağlıklı gelişimi için bile gerekli olan yasal zeminlerde, bürokratik zeminlerde yok demektir. Bu zemin olmadığı zaman; o ülkede zincirlerinden boşalırmışçasına her yöne saldıran kapitalist çarkın altında ezilen emekçi halkında bir geleceği de yok demektir. Cumhuriyet tarihinde geniş kitleler arasında “gelecek kaygısının” psikolojik açıdan bu derece tavan yaptığı bir başka dönemde de görülmemiştir. Bu da geleceğin radikal toplumsal mücadelelerini tetikleyecek olan en önemli etkenlerden biridir. Özetle; insanlar er ya da geç kendi gelecekleri için daha da çetin mücadelelere dahil olmak zorunda kalacaktır.
Hiçbir ülkede emekçi halka hakları kendiliğinden verilmemiştir. Bugüne kadar kazanılmış bütün haklar mücadele ile elde edilmiştir. Hak verilmez, hak alınır! Önce insanların kendi haklarına sahip çıkması gerekiyor ki; işte o zaman sınıf mücadelesi ve sosyalizm için toplumsal bir alan açılabilsin. Ezbere sloganlarla, günün kurtarmaya dönük girişimlerle, sürekli burjuvazinin bir kanadına yapışarak, kuyrukçulukla hak mücadelesi verilmez, verildiği de görülmemiştir. Hak (emek) mücadelesinin yolu; denetimizm (hak’ın (emeğin) eşit ve adil bir şekilde üleştirilmesi) mücadelesinden geçmektedir. Kendisini yönetenleri denetlemesini bilmeyen emekçi toplum kesimleri; işçiler, köylüler, gençler, kadınlar vs. tüm ezilenler, sömürülenler, baskı altında olanlar, toplumsal denetim mücadelesini yükseltmedikleri sürece kendi kendilerini de yönetmesini öğrenemezler.
Geleceğin mücadeleleri temsiliyetist düşüncelerden beslenen yönetsel fetişizm temelinde değil, emekçi sınıfların etkin katılımı ve bürokratik-denetimist savaşım ile şekillenen bir hatta; çizgi de şekillenecektir. Bu çizgi denetimist-devrimci çizgiden başkası da değildir!
Dipnotlar
[1] İktidar ve muhalefet arasındaki seçim anlaşması konusuna 14 Mayıs öncesinde yayınladığımız yazıda açıklık getirmiştik.
Ucube Seçimin Gölgesinde Temsiliyetizmin İflası ve Denetimistlerin Tutumu
https://serhatnigiz.tumblr.com/post/716010014155948032/ucube-se%C3%A7imin-g%C3%B6lgesinde-temsiliyetizmin-i-flas%C4%B1-ve
[2] Türkiye’deki temsiliyetist yargı ve hukuk sistemini anlayabilmek için hakim ve savcıların durumuna bakmak yeterli olacaktır. Örneğin, Türkiye’de Adalet Bakanı bir partinin üyesidir. Dolayısıyla; aynı Adalet Bakanı Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da başında bulunan kişidir. Başka bir deyişle, ülkedeki tüm hakimlerin ve savcıların özlük hakları bir siyasetçinin (seçilmen terörizminin) iki dudağının arasındadır. Adalet Bakanı’nı belirleyen de AKP’nin genel başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Anlayacağınız seçimlere girip aday olan kişi aynı zamanda seçimi yapmakla görevlendirilmiş olan kurumlarında başıdır. Pek çok kurumda olduğu gibi Cumhurbaşkanı YSK’da doğrudan müsteşarları aracılığıyla temsil edilmektedir. Başka örneklerde verilebilir. Misal adaletin terazisinin bir yanında savcılık/iddia makamı, diğer yanında ise hakim/karar makamı ve son olarak da avukat/savunma makamı yer almaktadır. Lakin Türkiye’de en basitinden savcılar ve hakimler aynı adliyede görev yapmakta, aynı kurum aracına binmekte, aynı lojmanda yaşamakta; en basit tabirle terazinin ayaklarını eşit bir şekilde oluşturması gereken bu unsurlar/kuvvetler ayrı olması gerekirken, tek ve birleşik bir görüntü sergilemektedir. Bu da kuşkusuz hem savcının hem de hakimin yargılama süreçlerinde yürütmeden gelen emir ve talimatlara açık bir hale gelmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu da bırakın hukuk devletini, kendi yazdığı kanunları dahi tanımayan usulsüz yargılama şekillerini ve doğrudan yürütmeden talimat alarak hareket eden savcılar ve hakimler olgusunu ortaya çıkartmaktadır. Haliyle; bu temsiliyetist yargı ve hukuk sistemi içinde adalet kim olduğunuza ve adamınıza göre belirlenirken; adalete ulaşma olanaklarınızda temsiliyetist kurumlardaki yetki gücünüze bağlı olarak gerçekleşmektedir. Bu açıdan Türk yargı ve hukuk sistemi işleyişi açısından kendi Anayasasını ve kanunlarını dahi tanımayan bağımlı ve taraflı bir jüristokratik kast yapılanması olarak örgütlenmekte ve yürütme aygıtının ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Kuşkusuz bu model kapitalizme aykırı bir model de değildir. Zira kapitalizmin tarihsel gelişimi içinde devlet yapılanmasının genel kalıbı başından beri bu şekilde gelişmiş olup, bu durum bizim gibi ülkelerde yeni yeni yaygın bir şekilde tartışılıyor olsa da, bu olgu özellikle Amerika ve Avrupa’da çok daha eski dönemlerde egemen sınıflar arasında çatlakların oluşmasına ve yönetici klikler arası kanlı çatışmalara kadar uzanan süreçlerin ortaya çıkmasına da sebebiyet vermiştir. Amerikan yargı ve hukuk tarihi bu açıdan incelenmeye değer bir konudur. Örneğin, Amerikan İç Savaşı’nın da böyle bir boyutu vardır ama bu kısa yazının kapsamı bu konuyu enine boyuna ele almak içinde yeterli değildir.
4.06.2023
Serhat Nigiz
0 notes
alaturkanews · 11 months
Text
Turkish voters return to the polls in historic presidential election
Voters in Turkey returned to the polls Sunday to decide whether the country’s longtime leader stretches his increasingly authoritarian rule into a third decade or is unseated by a challenger who has promised to restore a more democratic society. President Recep Tayyip Erdogan, who has been at Turkey’s helm for 20 years, is favoured to win a new five-year term in the second-round runoff after…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
christophbergmann · 1 year
Text
Wahl in der Türkei: Wie Erdogan und Kılıçdaroğlu zu Bitcoin und Krypto stehen
Wahl in der Türkei: Wie Erdogan und Kılıçdaroğlu zu Bitcoin und Krypto stehen #Kılıçdaroğlu #krypto #btc #türkei
Mit dem Unentschieden bei der türkischen Präsidentschaftswahl am Sonntag könnte die Ära Erdogan zu Ende gehen. Aber was hält sein möglicher Nachfolger Kemal Kılıçdaroğlu eigentlich von Bitcoin und Krypto? Wie unterscheidet er sich vom amtierenden Präsidenten? Es gibt wenige, aber vielsagende Aussagen. Continue reading Untitled
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
diyarbakirhaberleri · 3 months
Text
Kılıçdaroğlu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’i ziyaret etti
https://www.haberidiyarbakir.com/kilicdaroglu-eskisehir-buyuksehir-belediye-baskani-buyukerseni-ziyaret-etti/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
sebperest · 1 year
Text
Tumblr media
1 note · View note