Yaktım sana dair isteklerimi Şemsiye taşımak istemiyorum Islanmak daha güzelmiş Yitik kalbini arayan Bir şairin gözyaşlarıyla Yaktım sana dair isteklerimi Tutunmayacağım bulutlarına Avuçlamayacak yıldızlarını Gökkuşağına dokunmayacağım Ben Samanyolu bedevisiyim artık .. Nurullah Genç
insan pilini pirtini toplayip gitmek istiyor o otogara. en cok caninin yakildigi yer olmasina ragmen o sogugu icine cekmek, o yagmurda tekrar islanmak bir seylerin duzelecegini umut etmek istiyor. ama biliyor musun ben o otogara defalarce kez gittim, defalarca kez veda ettim. saymadim kacinci yarim birakisim ama canim cok yandi. cok usudum, nefes alamadim. o soguk midemi bulandirdi. nefessizlikten olecegim sandim.
Rica ederim, anonim bı şiir zaten sorun değil. Beğenmene sevindim.
Geçen gün markete gittim orda bı kasiyer vardı. Onun da ismi Mısraymis, aklıma direkt sen geldin hatta belki o kişinin sen olabilicegini bile düşündüm. Sonra inceledim biraz aynı gözler değildi. Zaten o kişi sen olsan mucize olurdu herhalde :)
Yine yağmurlu bir akşam. Yine sakince uzanmış müziğimi dinliyorum. Daha önceden de bu şekilde yazmıştım değil mi? Yağmur kokusundan, özgür olabilmekten bahsetmiştim. O an ne hisle yazdım bilmiyorum fakat şimdi, o bahsettiğim özgürlüğün çok kısa sürdüğünü fark ettim. Islanmak, müzik dinlerken dolaşmak vs bunlar anlık huzurmuş. Sanırım ruhumu ciddi anlamda huzurlu ve özgür kılamadığım süre boyunca hep anlık yaşayacağım. Bu aralar yaptığım tek şey bu zaten. İleriyi planlayamıyorum. Bakın hiçbir şey planladığım gibi gitmiyor demiyorum, direkt öyle bir planın olmamasından bahsediyorum. O kadar sıkışmış hissediyorum ki... Sanki bütün insanlar bir olmuş benim üstüme geliyor ve ben inanılmaz kapana kısılmışım ya da sanki herkes karınca yuvası gibi bir yere dağılmış ve ben olabildiğince tek başıma kalarak yalnızlaşmışım. Bu iki duygu arasından çıkamıyorum. Çukur desem değil, tuzak desem, bataklık desem, deniz desem, araftayım desem... Hiçbiri! Anlatamıyorum ama inanın hiçbiri. İnsanın kaderini kendisinin biraz bile olsa belirleyememesi, biraz bile olsa önünde ışık olmaması, karanlıkta olduğunun farkında bile olmadan öylece yaşamaya çalışması, ruhunun olduğunu kendine sürekli hatırlatmaya çalışması ne kadar da zor.
Ve evet okuyan kişi, bunları bilmek zorunda değildin tabi ama içimden yazmak geliyorsa ben ne yapabilirim değil mi? Ben uzanabilirken, sen olabildiğince havanın tadını çıkar olur mu...
Başka bir şarkı? Everything I Wanted by Billie Eilish
Ayni hissiyat yine var, hep ayni tabirle anlatmisimdir. Simdi size de anlatacagim; en heyecanlandiginiz ani dusunun… ayaklariniz hos bi hissiyat verircesine karincalanir, elleriniz uyusur, nefes almak sanki dunyanin en zor seyiymis gibi gelir size, kalbiniz cok hizli atar… Bu hissiyatin surekli oldugunu dusunun, surekli sizi rahatsiz eden boktan bi hissiyat. Karamsarlik ve heyecan karisimi gibi. Sanki cizmezsem nefes alamayacakmisim gibi. Kafamda tonla dusunce, hangi birinin sonucuna varacagimi bilmiyorum. Sonucu var mi onu bile bilmiyorum. Yemek yiyesim gelmiyor, sanki ayni yemegi 39 gun yemissiniz de 40. Gun yine ayni yemegi onunuze koymuslar gibi oluyor her yemek gordugumde… Surekli bir seyler yapmak istiyor vucudum ama ayni zamanda o gucu bulamkta cok zorlaniyor. Hareketsiz kalirsam soguyor tum vucudum, delilercesine kosmak istiyorum ama kosmaya basladigimda sanki kalbim bana dur artik dercesine sıkısıyor. Aglamak istiyorum surekli, goz kapaklarim islanmak istiyor, sonra karsi cikiyor vucudum buna ve “vucudunda su kalmadi” gibi diktator cumlelerle engelliyor bu istegimi. Beynim bitsin diyor cevrem devam. Kalbim kos diyor damarlarim dur. Beynim sussun, her sey sussun. Beceremiyorum, olmuyor…