Tumgik
#bir yudum kitap
abigibiabi · 5 months
Text
"Güçlü durmak, iyi görünmek, etrafımızda kocaman bir duvarla gezmek... İnsanlığın bir hastalığı değilse nedir? Dazai, "Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum," der. Hayatta zor zamanlar geçirmek ne ayıp ne günah sevgili okur. Geçer. Var olun."
19 notes · View notes
Text
"Gerçek sevgi, çağ değişse de hissedilir sevgili okur. O emin olma hissi yoksa işte, eyvah. Var olun."
2 notes · View notes
mehmeteygul · 21 days
Text
Bazen öyle kalpsiz muamelelere maruz kalıyor ki insan; hakkını aramak, derdini anlatmak, hatta öfkelenmek bile istemiyor. Üzülüyor yalnızca. Bir insan bir insana bunu niçin yapar, merak ediyor. Milenko Yergoviç'in Saraybosna Marlborosu'nu hatırlayın: "İnsanın kalbi, yalnızca doğru yere hafifçe vurduğunuzda yumuşarmış." Bazen bu fenalıkları yapanların bile kalbine hafifçe vurmalı.Düşürmeli gardlarını...
0 notes
xezal----47 · 2 months
Text
Ben Filistinli çocuk..!
BEN FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Yoksul aç bir dilim ekmeğe bir yudum suya muhtaç
Ben filistinli çocuk
Açsa güzel çiçekler görmez gözüm
Bana silah uzanır gül ve çiçek yerine
Burada gül değil gülleler vardır
BEN FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Unuttum oynamayı unuttum oyuncakları
Bir tek Oyun var bildiğim sapan ile savaşmak
Silahtan başka oyuncak`ta görmedim zaten
BEN FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Doğduğumda kendimi savaşın içinde buldum
Gözümden yaş değil kan gelir
Ben dövüşürüm zulmün tahtına karşı
Oyun nedir tatmadım ben
Benim oyunum savaşmak
Sen oyunda vurulursan ebe olursun
Ben oynarken ŞEHİT olurum
BEN FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Ne zaman duyulacak feryadım
Ne zaman duyulacak ahım
Ne zaman.....
Ne zamanı yok artık
Düşünecek vakitte yok
Sen okula başladığında ben savaşta olacağım
Kitap defter göremeden
Kuş Nedir çiçek nedir sevgi nedir bilemeden
BEN FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Söyleyin nedir benim günahım
Ne zaman duyulacak feryadım
Nezaman duyulacak ahım
Ne zaman....
Vatanında garip esir gülmeyi unutmuş Gözünden boncuk boncuk yaş değil kangelen
Çocuklarda olduğunu bilmenizi isterim
Ey yeryüzü çocukları
İnsanlık ölmesin diyenler
Kardeşsek eğer Gelinde beraber gülelim
Beraber oynayalım beraber yaşayalım
💔💔💔
ALLAHIM, kurban olduğum ALLAHIM
Şu Mübarek gece hürmetine,
Feraha erdir Filistini 🤲🤲🤲🇵🇸🇵🇸🇵🇸
41 notes · View notes
birsiyahsevdalisi · 1 year
Text
bir şey var içimde. ne olduğunu bilmediğim adını koyamadığım bir şey. durmadan gözlerimin dolmasına, kalbimin sızlamasına, dilimin susmasına sebep olan bir şey. günün hangi saati olduğu fark etmeksizin. ne yaparsan, nerde olursam olayım peşimi bırakmayan bir şey. uyurken, uyanırken, yemek yerken sıcak bir yudum çay içerken. ağlarken gülerken. ama en çokta gülerken. bir acı sindi omuzlarıma. iyeliğimi kaybettim. “ benim “ diyemiyorum hiçbir şeye. evim, odam, yatağım, yanımdan ayırmadığım yastığım, kitabım, masamdaki çiçeğim, takmaya kıyamadığım bilekliğim, anılarım, acılarım kocaman güldüğüm fotoğraflarım. hiçbiri benim değilmiş gibi. değil de zaten. ev, oda, yatak, yastık, kitap , çiçek. hiç biri benim değil. dünyanın. emanetçisiyim sahip olduğumu sandığım her şeyin. geldim gidiyorum. belki de gitmek üzereyim. ölüm korkusu değil bu. uyanmak gibi. anlamak. hissetmek . yeni anlıyorum bunu. bunun adı yaşamak acısı. hemde bunca yaranın içinde.
81 notes · View notes
sadecebuket · 22 days
Text
'Kitap Alıntısı'
"Ve Asaf bey yine karşımdaydı.
Onu görmek bana iyi gelmemişti, sanırım. Bilmiyordum.
Hani bazı kızlar vardır, kalpleri kırıldığında babalarına gidebilen.
Oysa ben, cebimde kalbimin kırıkları, babamın karşısında dururken, sanki tüm kırıklarımda onun bir payı varmış gibi hissediyordum.
Ben kendi babamın gözlerindeki bir yudum gururu kovalarken, babalarından sevgi sözcükleri duyabilen kızlar bile vardı oysa..
Haksızlık... Diye düşündüm. Haksızlık bu... Belki şimdi, hak etmediğim çok şey vardı. Yanlış yaptığım çok şey... Ancak bir zamanlar ben de küçüktüm, bir zamanlar ben de herkes gibi çocuktum.
Başka çocuklar, öyle babaları ne kadar çok hak ediyorsa, ben de o kadar ediyordum. Çünkü, o zaman ben de masumdum.
Belki sen bazı konularda haklıydın baba ama ben çocuktum."
8 notes · View notes
muratmesutfan · 6 months
Text
Tumblr media
Kalbim,
Şehrime hiç gelmedin, gelemedin sen... Benim dolaştığım sokaklarda ya da Kent Park'ta hiç gezemedin.
Ayaklarının dibine düşen sararmış son nefesteki, son demlerindeki yaprakları da görmedin. Onlara bakarken, adına can çekiştiğimi de... Baktığım göletin üzerinde kaygısızca uçuşan martıları, ördekleri de... Sana uçan ruhumu da... Kalbim, Şehrime hiç gelmedin, gelemedin sen... İzin sıra nasıl da dolaştığımı, Belki sana rastlarım diye adımladığım caddelerden de haberin olmadı senin...
Adına Rüveyda dedim senin; adında neleri, hangi hasretleri gizledim... Dokunamadığım hayalleri, söyleyemediğim düşleri, kekremsi hüzünlere sarmaladığım latif sırlı zamanları ve kan rengi gün batımlarında kapımı çalan sensizlikleri...
Adına Rüveyda dedim senin; sayfalarca dizdim fukara kelimelerimi, kitap oldun. Sonra da kıskandım onu herkeslerden. Kızdım kendime ne diye dolduruşa gelip kitap yaptım ki seni, bizi, hasretlerimizi, sevgimizi... Mahremimdin sen benim. Yüzünü benim gibi kimseler göremediyse de kıskandım seni. Okurlarımın çoğunluğu kadındı ve bu benim tesellim oldu. Zaten, bilirsin, erkekler romantik melankolik şeylere genelde burun kıvırırlar! Kitap olmanın tek güzel yanı, sanki sen gelmişsin de, yatağımda mis kokunla hep yanımdasın, hep bana, hep sana bakıyoruz, bakışıyoruz, akıyoruz... Sanki soyuttan, somuta... anlıyorsun sen.
Yine kendime kızma, öfkelenme ve çokçası hasretimin tavan yaptığı bir gündeyim... İki gündür fırtına var, sanki yeryüzü homurdanıyor, uğulduyor, çatılar damlar uçuyor, ağaçlar devriliyor. Benimse göğüm çöktü. Soğukta, yağmurlar altında düşmeyi bekliyorum, bir yaprak gibi... İnsanın ümidi bitince, idealleri göçünce, anlamlı olmuyor şu misafirhanede daha fazla yer işgal etmek...
Adınla hitap edemiyorum... Sevgili Rüveyda diyemiyorum! Bir hal bu, her halden renkler taşıyan. Bir hal bu, bütün halleri hal eden... Gözde yaş olsan da, akamıyorsun. Akıp da beni selimde meçhule götürmüyorsun. Yokluk orada bir yerlerde, ben senin gamında...
Anladım! Senden hiç haber alamayacağım artık! Kendi avuntularımın içinde melankolik sevdam ile baş başa, göçüp gideceğim şu sefil dünyadan! Yüzünü göremeden, sesini duyamadan, elini tutamadan...
Kalbim! Şehrime hiç gelmedin, gelemedin sen... Ama evim, gönlüm gibi hep seninle doluydu... Kent Park'ta bir bankta oturan ve beni bekleyen sendin! Gelişimle ayağa kalkıp bana sımsıkı sarılan, o efsunlu kokunla beni benden eden sendin. Birlikte ördeklere, martılara ekmek atan bizdik. Çocuklar gibi şen, Mecnun gibi vurgun... Bizdik ümitsiz bir aşk hikâyesinde başrol... Bizdik; şayet kader izin verse, dünyayı umursamadan, sevgimize kaçacak olan... Bizdik; zaman aşımına yan bile bakmadan, zamanda akacak, zamanda kaybolacak olan... Bizdik tertemiz sevip, her gün sevdamızı taze gözyaşlarıyla sıcacık sulayıp büyütecek olan...
Kısacası Kalbim, Yenildim..!
Bir yudum avuntu Murat
13 notes · View notes
a-y-i-s-i-g-i · 15 days
Text
İnsan, insanlığını yavaş yavaş şöyle yitiriyor: Hiçbir vakit yaptıklarının karşılığını görmeyerek. Bir kedi, başı okşandığında gözlerini kısıyor; güneş batınca suladığımız fideler bir gün çiçek açıyor fakat insan... İnsan öyle mi? Marjan Kamali, "Bazı insanlar neden ruhumuza yerleşiyor, boğazımıza düğümleniyor, zihnimize kazınıyor?" diye sorarken bundan bahsediyor. Bu çağ böyle bir çağ sevgili okur. Zihnimize kazıdıklarımız, ruhumuza yerleştirdiklerimiz kıymet bilmiyor ve buna itiraz ederseniz karşılık beklemekle, çirkin biri olmakla suçlanıyorsunuz. Ne diyelim? Var olun.
-bir yudum kitap pasajı -
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
4 notes · View notes
farahzisan · 10 months
Text
Sizler bir lokma pilavı bir yudum kola olmadan yutamayacak kadar dünyaya bağlısınız! Sonra masanızın kenarında sütlü kahve, deri koltuğa yaslanmış kitap yazıyorsunuz ve diyorsunuz ki ben en büyük mücahidim! V'Allahi bu yalandır!
Abdullah Azzam Rahimullah
19 notes · View notes
vuslat78 · 10 months
Text
Dünya üstümüze üstümüze gelse de
Bir parça gökyüzü
Bir parça su birikintisi
Bir parça kuş sesi
Bir parça çiçek kokusu
Bir parça iyi kitap dostluğu
Bir parça temiz vicdanlı insanların sevgi bağı
Ve semaverde demlenen bir yudum çayın varlığı ile yenemeyeceğimiz savaş yoktur...✍️
Murat Bozoğlu...✍️
16 notes · View notes
mistikyol · 1 year
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
KIŞ İÇE DÖNME ZAMANIDIR #mistikyol İçe dönmek neden bu kadar değerli? 1- Daha çok kitap okursun. 2- Kendine zaman ayırırsın. 3- Tembellik hakkını kullanırsın. 4- Sakinlik iyi hissettirir. 5- İç huzuru veren müzik dinlersin. 6- Hayallerin için enerjini biriktirirsin. 7- İçindeki güzellikleri yeniden keşfedersin. 8- İnternetten yeni bir beceri öğrenmeye zaman ayırırsın. 9- Sıcak çayının yudum yudum keyfini çıkarırsın. 10- Zamansızlığı hisseder ve anı yaşarsın.
#mistikyolyoutube #mistikyol #kış #içedönme #içedönmezamanı #içedönmekgüzeldir #kışmevsimi #kişiselgelişim #didemçiloğlu #cemçiloğlu
5 notes · View notes
timurkaraca · 2 years
Text
Derinlerimi yarıp yarıp yargıladım hep. Okyanuslar sana mı hayrandı yoksa benim eylemlerime mi daha çok? Musa dirilse ve bir beşlik çaksak, muhtemelen alay ederdi benim geçmişim ile. Bir yudum daha alırken ben kusmuk lekesi mi yıkanan? Yıkamak mı gerekli geleceği demiştin sen... Yoksa yıkmak mı söylemek istediğin... Yoksa güç müdür insanı en çok kanatan? Kanattıkça. Daha da derine. İliklerimde irin. Günahlar... Bir vebali üstlenmeden diyor kulaklarımdaki tını... Çok mu çok musikiler çalıyor çayırlarda. Bir hayvan gibiyim en çok zamana uzanan. Başıboş bir deli. Kürek kemiklerimde böbürlenmeler. Yalan söylüyorum gibi mi geliyor sana? Ben cigaramı tüttürürken bilmem kaç insan... Bilmem kaç anne başını okşuyor sevginin. Ve bilmem kaç insanlar hep bir şey geveliyor hayvanlar arasında. Hayvan. Olsun diyorum ben kendi kendime... O silahı bırak diye telkinlerde bulunuyorum aklıma. Üç kitap yazdın diyor filozof bozuntusu.. Ben diyorum altı. Kaç sattı diyor kaç bin. Kazandın mı? Sırtını dönüp uyuyor. Uyuyorlar. Yirmi sekiz oldun diyor aç kendini. Dedem seksen iki ve gözlerindeki pişmanlığı... Zamansızlığı izliyorum usul usul. Kaç günah işledin diyorum? Sayıyor da sayıyor. Koca bir sıfır. Alışması mı güç yoksa anlaşılmazlıklar mı tedirgin ediyor seni? En çok beni gibi oradan. Sağa ve sola savrulup duran sarılmalar. Öfke ile kalkan zarar ile oturur diyor boğa. Ayaklanmalar. Boğaların hepsi ayakta. Kaçmaya hazır zehirler. Sık şu kurşunu diyor öğretmen. Sen o kurşunu sıkmazsan diyor... Ben bu çocuğu delirteceğim ve hayatını mahvedeceğim. Sık ki... Bana ömrümün sonuna kadar kaldıramayacağım bir acı yaşat. Görevim bu gibi. Kaostan mı besleniyorum yoksa başlı başına bir kaos muyum zaten? Başkalarının vebalini yaşıyor gibiydim. Sonra anladım ki başkalarının başkaları da varmış işin içinde. Rujunu sürüyor ve sokaklarda dağılıyor. O sırada beş yaşında bir bebeğin böbreklerini söküyorlar.. Seksen iki yaşındakiler daha uzun yaşasın diye. Dedem bunu bilmiyor. 
6 notes · View notes
gokyuzununaynasi · 2 months
Text
Bir şeyler için heyecanlanmayı özledim. Huzurlu hissetmek için birkaç sayfa kitap okumanın, 3 dakikalık bir müziğin, bir yudum da olsa kahve içmenin yettiği zamanları özledim. Artık yeni şeyler o kadar da yeni değil. İnsanlar yaşamadığı hislere bile alışmış sosyal medyadan göre göre. Müzikler artık sadece sesleri susturmak için var, kelimeler kurşun olmuş, içtiğimiz kahveler boğazımıza dizilmiş.
Hiçbir şeyin anlamı kalmamış, her şey kendi amacının dışına taşmış...
0 notes
alticizilen · 2 years
Text
İnci Kolye
Güzeldi olabildiğince, sereserpe beyaz bir boyunda sergilendiğinde.
Kelimelerin şatafatına gülümseyip geçerdi, inci bir kolye.
Zannederdi. Sevildiğini, sevdiğini, herkesten biraz daha güzel, herkesten biraz daha kötü, herkesten biraz daha çirkin, herkesten biraz daha akıllı ve herkesten biraz daha ahmak.
Bu yüzden yapayalnız. Kuytu bir sokakta, bir Pazar sabahı kadardı. Ya da yapış yapış bir barda, saat sabahın dokuzu.
Ağlamak yerleri inletmeyecekse, bir şeyleri değiştirmeyecekse, olduğu gibi karanlık doğacaksa gün ve olduğu kadar aydınlık bir oda kadar ses verecekse için... Manasız kalan satırların arasından bir nefes bulmanın yolu mudur? Değil.
İnceldikçe inceldi, inci bir kolye. Karardıkça herkesten daha farklı, süzüldükçe herkesten daha ayrı. Herkes kadar olmanın merakıysa gözlerinde anne evine dönmenin arzusu kadar belirgin.
Ne güzel boyunlardı halbuki onu güzel gösteren. Onu pahalı sanan tüccarlarca değerlendikçe değerlendi... Hoşuna mı gitmişti gerçekten, inanmış mıydı? İnanç acı bir balık kılçığı gibi dolanıyordu kalbinde. Nerede kullanılsa anlamı, inci kolyenin kafasını karıştırıyordu.
Ne olduğuna, kim olduğuna, nereden gelip nereye gittiğine inanmak... tepede bir bıçak gibi cezaya hazır vicdanlara, iki dudak arasında sayıklanan dinlere sıkıştırılmış. Sözün hükmü olduğuna inanmak, gönlün ve sevginin. Sevginin var olduğuna ve sabah içilen bir yudum kahvenin uyandıracağına inanmak. Güzel olduğuna, güzel olacağına, iyi olduğuna, iyi olacağına inanmak. İnanmak bir kaktüs dikeni gibi battığı yerden bulaşan bir kaşıntı gibi gerçek, ama korkunç, mükemmel, ama kafa karıştırıcı bir muamma.
Suç sarkacı sallandı. İnci koleynein incileri arasına dolandı. Kopar giderim derken, incilerinden yalnızca bir kaçı karaya bulandı.
Zeytin gibi karasın dedi, çekirdeği olan zengin övülmüş zeytin. Kara yerlerini sevdi. Kendinden. Çok hassasken kendi, kararmış yerlerinden yeniden doğmayı umut etti. Herkesten daha güzel olmayı, herkesten daha kötü, herkesten daha çirkin, herkesten daha akıllı ve herkesten daha ahmak olmayı.
Yalnızlığını biriktirdi, sevgisi çoğaldı. Şüphesini biriktirdi, yalnızlığı çoğaldı. Vicdanın kökleri bilinmez, zeytininse bir bereketten daha güzel bin kökü vardı. Utandı. Bazen gurur da duydu. Şehirler sevmişti çok, sevgilerine sığındı. Biriktirdiği acılardan ibaret değildi, sarıldığı martılar, dayandığı ağaç gövdeleri, kendine sarıldığı yerler vardı. Bir insan kadar, bir insanın ruhuna dolanmıştı. Bir şair kadar, sayfalara, şiirlere.  
Kelimeler birikti. Sevilmediği yerlerden sevgiyi aşırdı, inci kolye kopmaya razı bir hevesle, cesaretle kararmış yerlerini güzelleştirdi. Zeytin ağacaının yapraklarına dolandı, parlattı. Zaten sevmenin getirdiği yok oluştan güzeli var mıydı?
Halbuki, kitap yazdı: O sana şiir öğretmedi. Öğretseydi bile, nedir ki, yine sevilemez miydi. O, insanı, hayvanı yaratan, övülmeye değer, sanatı da yaratmamış mıydı? Kelimeleri? İnci kolyenin kaybolduğu yerde onu yakalayan melodileri? Herkes kadar olmak, sadece bir inci kolye kalmak, kopmaya razı, sadece sadeliğe razı olmak, kul olmak kuş kadar hafif. Kuş kadar özgür. Kuş kadar.
Görev tamamlandı, inci kolye boyna takıldı. Bu defa hem beyaz hem kara olduğu için. Bir kere olsun sevginin yeşerdiği yerde çığlık atmak bu kadar mı zor? Zordu. Zor oldu. Sandığından zor, sandığından elim. Halbuki ne çok acı vadelendirmişti, bu günlerde kullanmaya dair kendisine eminlik versin diye.
Son cümleleri olmadı kolyenin, bir başka boyundan başka birine, derken bir evden diğerine, bir şehirden bir başkasına, yine de ulaşacağı yer bir zeytin gölgesi. Değeri başkalarınca takdir edilen. Sevgisiz miydi? Asla! Korkak mıydı? Asla. Kırgın mıydı, kırılası vardı diyelim.
Bu kadar. Şimdilik bu kadar, diyecek kadar bırakmıştı masalını. Kavgalardan yorgunluğunu önüne koydu, kırılganlığını, aslında bir istiridyenin rahminde doğmaktan başka bir değeri olmadığını, ama bu değerin de hiç hafife alınmayacak kadar güzel olduğunu, herkes kadar kötü ve herkes kadar çirkin olabildiğini, şüphenin gölgesinde bir yaprak gibi savrulabileceğini, hafifliğini önüne koydu. Böyle halleri, böyle yarım bırakılmış sahnelerin muhteşemliğini bilir şekilde, kıvrıldı, uyudu.
1 note · View note
hosgeldinhuzun · 3 years
Text
Tumblr media
86 notes · View notes
a-y-i-s-i-g-i · 1 month
Text
Günaydın. İnsanın hayallerinin, varmak istediği yolun bütünüyle anlaşılması ne mümkün. Anladığını söyleyenler, en yakınımız olsa da kafa sallayıp geçiyor bazen. Ege Soley, "Ne kadar yan yana olursak olalım, bu hayatta hepimizin yolu sadece kendine." der. Dünyaya yalnız geldik sevgili okur. Ağır ama gerçek. Yolumuza bakacağız demek... Var olun.
-bir yudum kitap pasajı- 🌹
Tumblr media
2 notes · View notes