Tumgik
#aç gözünü
ozgur-ce · 2 months
Text
Bizim davulcu da bunu söylemezse uyanmıyorum 👸🏼😋😂
Sonu sürprizli 😉🤣🤣🤣
154 notes · View notes
sarkisozumm · 5 months
Link
1 note · View note
mesut-sems · 11 months
Text
75 notes · View notes
tipitip213 · 26 days
Text
Striptiz
Kocamla boşanalı 6 yıl oldu. 17 yaşındaki oğlumla beraber yaşıyorum. Küçük yaşta evlendirilmiş amca çocuklarıydık kocamla… Ben daha kadınlığın, evliliğin ne olduğunu anlayamadan başka bir kadına kapılıp gitti. Bir daha da yüzünü görmedik, sadece bize bir arkadaşı ile kimseye muhtaç olmayacağımız bir para yollar..
Oğlumla çok iyi anlaşırız. Birbirimizin arkadaşı, desteği, can yoldaşı olduk. Aynı şeylerden hoşlanır, her şeyi birlikte yapar, her yere birlikte gideriz. Aramızda sır, kaç göç yoktur. Her şeyi sakınmadan, çekinmeden konuşuruz. Ergenlik dönemini atlatabilmesi için, yanlış şeylere kapılmaması için cinsel eğitimini de ben verdim, merak ettiği her şeyi anlattım, her sorduğuna açıklıkla cevap verdim.
Birbirimizin yanında çekinmeden soyunur, giyinir, evin içinde hele sıcak havalarda iç çamaşırlarımızla dolaşırız. Küçüklüğünden beri canı sıkıldığında korktuğunda gelir benim yanımda yatar, uyur. Yani birbirimizden hiç çekinmeyiz.
O yaz hava çok sıcaktı. Sık sık duşa girip çıkıyorduk, üstümüzdeki fazlalıkları atmış, öyle dolanıyorduk evin içinde… Televizyonda yeni vizyona giren bir filme dalmıştık Film bitti, ben kalkıp mutfaktan buzdolabından dondurma almaya gittim. Bu sırada seksi bir film başlamış, nefis bir kadın striptiz yapıyordu ben içeriye girdiğimde…
Tolga öylesine dalmıştı ki kadına, ağzı açık, içine düşecek kadar ilgiyle, eli apış arasında izliyordu filmi… Salonun girişinde şaşkınlıkla onu izledim ben de… Oğlumu o ana kadar hiç böyle istekli, kadınlara ilgi duyan bir erkek olarak görmemiştim. Ben de oğlumu ağzım açık seyrediyordum. Beni fark ettiğinde çok utandı, hemen kanalı değiştirmeye çalıştı. Onun bu suçüstü yakalanmış, utangaç tavırları hoşuma gitmişti. Gülerek,
“Oğlum neden değiştirdin? Beğendiysen seyredebilirsin. Artık yetişkin bir erkeksin sen…” dedim ve elinden kumandayı alıp tekrar eski kanala döndüm.
Şimdi kadın erotik danslar yaparak soyunuyordu. Tolga yan yatmış, uzandığı yerde benim getirdiğim dondurmayı kaşıklarken, bir yandan da benimle beraber filmi izlemeye devam ediyordu. Öyle etkilenmişti ki önündeki kabarıklık bir anda büyüdü gözlerimin önünde. Altında slip külot vardı, taş gibi olan erkekliğinin başı bir anda küloduna sığmadı, dışarı çıkıverdi. Öyle utandı ki, benim daha fazla görmemem için hemen sıçrayarak yüz üstü yere uzandı.
Tolga’nın bu beklenmedik hareketi öylesine sevimli ve komikti ki kendimi tutamadım, gülmeye başladım. Tolga ise mosmor oldu, ne yapacağını bilemeden utançla ekrana bakıyordu. Ben de daha fazla utanmaması için kendimi zorlayarak gülmeme engel olmaya çalıştım. Filmi izlemeye devam ettik. Ekrandaki kadın bacağını havaya bir kaldırdı, amı olduğu gibi göründü. Çok, aşırı kıllı bir kadınlığı vardı kadının… Dayanamadım,
“Iyy… İğrenç” dedim. Gözünü kadının kıllı organından ayırmadan,
“Neden anne?” dedi
Bakımlı bir kadında bu kadar uzun kıllar olmaz” dedim. “Hem vücudu da çok orantısız. Üstelik iyi dans da edemiyor..” Benim bu ifade şeklim de onun çok hoşuna gitmişti herhalde…
“Sanki sen daha iyisini yaparsın da…” dedi gülerek.
Bak sen şu yaramaza… Canım oğlum beni sünepe bir ev kadını olarak görüyordu. Bir kadının çıplak dansını ilgiyle izleyen oğluma baktım, bir de filmdeki kadının dans diye yaptığı saçma hareketlere…
Dayanamadım, balkon tarafındaki kalın perdeleri de kapadım, yatak odasına gittim.. Üzerimdeki etek bluzu, çamaşırlarımı çıkardım. Çekmeceden beyaz dantel G-string külot sütyen takımı giydim.Yatağımın baş ucunda süs olarak duvarda duran uzun beyaz tülü tüm vücuduma sardım. Salona gittiğimde Tolga hala bıraktığım yerde filmi izliyordu. Televizyonun önüne geçip kapattım. Gözlerini hayretle açmış, bana bakıyordu.
“Bak bakalım beyefendi, dans nasıl olurmuş seyret te gör…” dedim gülerek… “Ama aramızda bir sır olacak kabul mu?” diye de sordum.
“Tamam annem” dedi. Ben salondan dışarıya çıktım, kendimi göstermeden Tolga’ya seslendim,
“Şu slow dans müzik cd sini tak ve sesi biraz aç…”
Dediklerimi yaptı. Nefis bir slow müzik yayıldı odaya.. Tüllere sarılmış, dans ederek girdim içeriye… Kıvrılarak, bükülerek, tüm seksiliğimi kullanarak bildiğim figürleri sergilemeye başladım. Dönerken girişteki duvarda boy aynasında kendimi görebiliyordum. Emindim ki, az önce striptiz dansı yapan kadından daha iyi dans ediyordum ve şeffaf tüllerin içerisinde ondan daha seksiydim.
Gözüm Tolga’ya ilişti. Önündeki kalınlık daha da artmıştı. Zaptetmekte zorlanıyordu çocukcağız… Dudakları yarı aralık, nefes almadan, gözünü kırpmadan beni izliyordu. Gülümsedim, dans etmeyi kesmeden seslendim,
“Tolga, külodunu çıkar, yoksa seninki kırılacak” dedim.
Beni ikiletmeden hemen dediğimi yaptı. Yaşına göre çok çok büyük olan ve şimdi benim erotik dansımın etkisiyle iyice sertleşmiş, kazık gibi olmuş siki yayından boşalmış ok gibi fırladı. Öyle şahane bir görüntüsü vardı ki… Dayanamadım, dans etmeyi bırakıp bir an uzandığı yerde antik çağ heykeli gibi görünen yakışıklı oğluma baktım,
“Yarabbim bu ne güzel bir erkeklik..” diyebildim. ”Nefis.. Boyu harika, ama biraz fazla kalın..” dedim ve gülmeye, kendimi toplamaya çalıştım.
Sonra şaşkın şaşkın ona bakarak dans etmeye devam ettim. Şimdiye kadar iç çamaşırlarıyla çok görmüştüm onu… Birkaç yıl öncesine kadar çıplak banyo yaptırıyordum, ergenlik döneminden bu yana kendisi yıkanıyordu. Ama banyoda sırtını çok keselemiştim. Sporla uğraştığından atletik, kaslı, erkeksi vücudunu çok iyi biliyordum, en ince detayına kadar… Ama hiç böyle kobra gibi bir erkeklik organı bacaklarının arasında havaya dikilmiş, bana şaşkın ve istekle bakarken görmemiştim. Ne zaman böyle koca yaraklı bir erkek olmuştu benim minik oğlum?
İçim bir hoş olmuştu. Kendimi zorlayarak dans etmeye devam ettim yavaş yavaş… Şimdi hareketlerim daha da erotikleşmişti. Tolga da bir acaip görünüyordu. O da benden etkilenmiş gibiydi. Sanırım dayanamıyordu, erkekliğinin damarlarını görebiliyordum. Elini erkekliğine götürdü, sıvazladı… Kısık bir sesle bana seslendi
“Anne… Dans etmesen de bana o kadın gibi striptiz yapsan…” Şaşırdım bu isteğine,
“Neden Tolga?”
“Şey…” Eliyle kazık kesilmiş penisini işaret etti, “Kazık gibi sertleşti anne… Çok acımaya başladı… Lütfen… Sana bakarak rahatlamak, mastürbasyon yapmak istiyorum…”
“Aaa… Olur mu hiç öyle şey Tolga? Annene bakıp mastürbasyon mu yapacaksın? ”
“Ne olur sanki… Hadi kırma beni… Lütfen… Sanki seni hiç çıplak görmedim şimdiye kadar… Değişen bir şey yok ki… Tek yapman gereken üstündekileri dans ederken çıkarıvermek…”
Gözlerine baktım. O çocuksu bakışları yoktu şu anda, bir erkeğin beni arzulayan, isteyen, sikici bakış ifadesi gelip yerleşmişti. Tüylerim ürperdi. İçimdeki kadın kıpırdandı. Zaten erkekliğinin nasıl kalktığını gördüğüm andan beri ayaktaydı arzularım… Yapmamalıydım ama nasıl olduğunu anlayamadan bir anda ağzımdan
“Tamam, peki canım…” sözü çıktı. Sanki konuşan onun 17 yıllık annesi değil, bir kadındı, bir başkasıydı… “Ama ben sadece soyunucam. Sen de sadece beni izleyeceksin. Oturduğun yerde kendine ne yaparsan yap… Sonra da bugünü, bu dansı, olanları unutacağız, tamam mı?” dedim. Sevinçle, gözleri parlayarak,
“Okey annecim…” dedi, altına büyük minderi alarak yere oturdu.
Dansa devam ederek tam önüne geldim. Üzerimdeki çıplaklığımı örten şeffaf tülü yavaş hareketlerle, müziğin ritmine uyarak bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla aşağıya indirmeye başladım. Eli sertleşmiş sikini sıvazlayarak, gözünü kırpmadan izliyordu beni…
İstek dolu gözlerinin önünde yavaş yavaş çıplak bedenim meydana çıktı. Sonunda uzun tül ayaklarımın dibine yığılıp kaldı, ben de hareket etmeyi keserek gözlerine baktım. Ayak tırnaklarımdan tepeme saçlarıma kadar tüm vücudumu şöyle bir dolaştıktan sonra kesik bir sesle,
“Anne sen harikasın, tarif edemem…” dedi “Sana şimdiye kadar hiç bu gözle bakmamıştım. Öyle güzelsin ki… Anlatamam…”
“Sen de her kadının aklını başından alacak kadar yakışıklı ve etkileyicisin.. Hele erkekliğin beni çok etkiledi…” diye yanıtladım.
Yerde, minderin üstünde oturan çırılçıplak oğlumun önünde, üzerimde sadece kırmızı renkte G-String şeklinde incecik bir külot, ve onun takımı askısız bir sütyenle yarı çıplak ayakta duruyordum. Külodun ip şeklindeki ağı, am dudaklarımın arasına girmiş, klitorisime sürtüyor, havayı bozmamak için tutup düzeltmekten çekiniyordum. 1.75 olan boyum dans için giydiğim ayaklarımdaki yüksek topuklu ayakkabılarla daha da uzamış görünüyordu.
“Gerçekten, dediğin gibi filmdeki kadına taş çıkartırsın annecim… Kızıl saçlı, muhteşem bir afet duruyor karşımda…” dedi neden sonra… Durdu, çekinerek, “Anne nolur, çıkarsana üstündekileri…” diye yalvardı bana… Erkekliğinin damarları mor mor görünüyordu, başı da mosmor kesilmişti.
“Ne o? Dayanamadın mı bakiim?” diye şakaya vurmaya çalışarak sordum. “Hani sadece dans edecektim? Şimdiyse soyunmamı istiyorsun, yaramaz şey…”
”Lütfen, kırma beni… Bu kadar yaptın, sonuna getir bari…”
Yerde, minderin üzerinde oturuyordu, sırtını koltuğa dayamıştı. Bacaklarının arasındaki penis mızrak gibi havaya dikilmiş, şahane görünüyordu. Bir anda kararımı verip yanına diz çöktüm ben de… Soyunmaktan fazlasını yapacaktım.
Tolga’nın güzel sikini elime aldım, okşadım. Ateş gibi yanıyordu. Tolga sadece soyunmamı beklerken, benim birden bire çöküp kendini ellemem karşısında aptallaşıp kalmıştı. Sikini kavrayan ellerimin sıcaklığını, zevk verici temasını hissedince kıvrandı,
“Ohhh… Annecim… Ne yapıyorsun?”
“Sus canım… Kendini bana bırak…”
Dilimi çıkarıp avucumu yaladım, tükürükleyip ıslattım, kayganlaşan avucumun içinde sikini sıvazlamaya başladım. Tolga dudaklarını ısırarak bir inilti kopardı. Elini uzatıp kalçalarımı okşamaya başladı ama izin vermedim. Kalçamdaki elini çekip kenara bıraktım.
Kalktım, içeri gidip krem alıp geldim. Ellerimi güzelce kremleyip sikini sıvazlamaya başladım. Gözleri sikini okşayan ellerimde, yarı çıplak vücudumda dolaşıp duruyordu. Canım oğluma kendi ellerimle mastürbasyon yaptırıyordum. Fazla dayanamadı, bir anda kasılan sikinden fışkırmaya başlayan spermleri bir anda suratıma, dudaklarıma yağmaya başladı.
“Ahhh… Çok güzel… Harikasın annem… Ohhhh…” diye inliyordu. Ara vermeden okşamaya devam ettim. Son salvolar boynuma, göğüslerime geldi. Öyle çok boşaldı ki, şaşırmış vaziyette çıplak tenimdeki döl damlalarına bakıp kalmıştım. Ellerime bulaşan oğlumun menilerini ağzıma götürüp yaladım, temizledim. Güzel siki boşalmasına rağmen dimdik duruyordu yine… Ayağa kalktım,
“Kalk ve beni soy…” dedim.
Bu lafımı duyunca şok geçirmiş gibi yüzüme baktı. O an karşısındaki annesi değildi sanki karısı ya da çok arzuladığı bir kadındı.. Kalktı, arkama geçti, saçlarımı kaldırıp sütyenimin kancasını açtı, serbest kalan memelerim yay gibi fırladı. Sonra beni döndürüp kocaman biçimli fındık gibi başları ve dimdik memelerime hayran hayran baktı, ellerini uzatıp memelerime dokundu. Arzuyla dikleşen memelerimi titreyen parmaklarıyla okşadı. Hayran hayran bakıyordu onlara… Sonra eğilip memelerimi diliyle yalamaya, ağzına alıp emmeye başladı. Acemi oğlan ara sıra uçlarını dişliyor, ben de acıyla sıçrıyordum.
Dakikalarca memelerimi, göbeğime kadar olan bölgeyi öptü, emdi… Göğüslerim emilmekten kıpkırmızı olmuştu.. Aşağıya indi, öpe öpe küloduma kadar indi. Uzun süre memelerimin yalanıp öpülmesiyle kadınlığım içimden çağlayan zevk suları içinde kalmıştı. Islak amımın dudakları arasına sıkışan külodumun ağ kısmını dişleriyle ısırarak amımın dudaklarından kurtardı. Külodun bel kısmından tutarak yavaşça aşağı indirdi. Sanki erotik bir rüyayı yaşıyor gibiydim. Üstümde sadece topuklu ayakkabılar kalmıştı. Çırılçıplaktım karşısında…
“Yere uzan” dedim. Uzandı. Başını bacaklarımın arasına alarak diz çöktüm,
“Bana amımı anlatsana bir erkek olarak…” dedim. “Nasıl görünüyor? Güzel mi?” Biraz alçaldığımda burnu değiyordu kabarmış am dudaklarıma…
“Küçük iki pembe gül dudaklı, yapma bebek gibi pürüzsüz ve yumuşak.. Dudakların arasındaki bu sert şey ne anne?” dedi merakla…
“İşte meşhur klitoris o.. Kadının dayanamadığı tek nokta…” dedim.
Daha fazla dayanamadı, dudaklarını yapıştırdı o merak ettiği sert noktama, klitorisime… Çılgınca emmeye, diliyle yalamaya başladı.. Yıllardır bir erkek eli, gözü değmemişti vücuduma… Ve bugün amım yalanıyordu kıyasıya… Müthiş bir zevk başımı döndürüyordu. Dizlerim titriyordu. Kısık bir sesle acemi erkeğimi yönlendiriyordum.
İkimiz de dayanamadık. Az önce getirdiğim kremle sikini güzelce yağladım. Yattığı yerde havaya dikilmiş güzel sikin üstüne ata biner gibi oturmaya başladım. Sikinin kocaman başı benim o pembe dudakların arasına girdi yavaş yavaş… Yıllardır seks yapmadığım için amım çok dardı. Krem sayesinde zorla giriyordu… Dudaklarını ısıra ısıra, zevk sularından sikimin ıslanıp kayganlaşmasını bekleye bekleye, santim santim aşağı yukarı yaparak, derken dibine kadar sokup oturdum.
Bacaklarımın arası tamamen dolmuştu. Tolga ellerini uzatıp memelerimi mıncıklıyordu. Ben de onun kaslı erkek vücudunu okşuyordum sürekli… Kabaran klitorisim oğlumun kasıklarında eziliyor, memelerim mıncıklanıyordu.
İçimden zevk sularının boşaldığını hissettim. Bir iki aşağı yukarı yapınca içimin kayganlaştığını, duvarlarım zorlansa da biraz daha rahat hareket edebildiğimi gördüm. Sonra da oturup kalkmaya başladım. Tempolu bir şekilde yavaş yavaş çöküp doğruluyor, dibime kadar girmesini sağlıyor, sonra yukarıya başı dışarıya çıkana kadar yükseliyordum. Bir an siki kapıma dayanmış duruyor, sonra bir anda dibime kadar gömüyordum içime…
Artık dayanacak halimiz kalmamıştı ikimizin de… Benim minik oğlum sikici bir erkek olmuştu. Kazık gibi sikiyle içimi tamamen doldurmuş, ben üstünde hareket ettikçe o da kalçalarını indirip kaldırarak bana eşlik ediyordu. İkimiz de kasılmaya, çığlıklar atmaya başladık.
Duramıyorduk artık… Dünya yıkılsa ikimizin de duracak hali kalmamıştı. Ben nefes nefese kalıp Tolga’nın üstüne yığıldığımda o hala koca sikini alttan pompalayıp duruyor, taşaklarındaki son menileri de içime akıtıyordu. Sonunda sakinleştik, birbirimize sarılıp o vaziyette kaldık.
Kendimize geldiğimizde oğlumun kazık gibi siki hala benim daracık amcığımın içinde duruyordu. Yılların verdiği açlık yüzünden daha doymamıştım. Yana yuvarlanıp Tolga’yı üstüme çektim. Bacaklarımı aralayıp erkeğimi zevk odama davet ettim. O da beni kırmadı. İki kez boşalmasına rağmen taş gibi duran erkekliğini, döllerinden kayganlaşmış amıma daldırdı. Gidip gelmeye, pompalamaya başladı.
Bu defa uzun sürdü boşalmamız… Sona yaklaştığında öyle çılgınca bir zevk duyuyordum ki, kendimi kaybedip gözümden sakındığım oğlumun sırtına tırnaklarımı geçiriverdim. O da sırtındaki tırnaklarımın acısıyla, amımdan aldığı zevkle acı acı inleyerek orgazm olmaya başladı. Bir kez daha kendimizden geçtik.
O akşam yatakta beraber, birbirimize sarılarak, çırılçıplak vaziyette uyuduk. Oğluma verdiğim sadece bir gecelik fantezi sözünü unutmuştum bile… Ertesi gün uyandığımızda bizi yepyeni bir yaşam bekliyordu. Oğluma seks konusunda öğreteceğim çok şey vardı. O evlenene kadar onu tam bir erkek yapacaktım. Oğlunu hayata hazırlamaya çalışan yalnız bir anne olarak bu benim görevimdi.
121 notes · View notes
edith-41 · 4 months
Text
Uyan güzel aç gözünü dinle aşığın sözünü
37 notes · View notes
kitapsever · 2 months
Text
Sıkılırsan kimseye söyleme,
Çek git aniden...
21 notes · View notes
1blogibi · 7 months
Text
uyan güzel aç gözünü..
42 notes · View notes
Text
Cahiller dinden iskonto yaparlar, ham sofilerde dine zam yaparlar..
Öyle inanıyorum ki, bugün içinde bulunduğumuz buhran, sıkıntı ve arayışlar; ileriye matuf inşirahlara köprü ve istikbale ait güzelliklerin peşin ödenen diyetidir..
Gözünü aç, avucunu aç, kalbini aç…“
dedi meczup; rahmeti ıskalama !…
Tumblr media
37 notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
Gen��lik Öfkesi S1 - B4
BÖLÜM 4 [EMPATİ]
Sabah'ın ilk ışıkları cam'ın önüne vurmuş, kuşlar ötüşüyordu.
Gözlerim aralandı saat'e baktığımda 12.45'di.
[Derin bir iç çekme ile] Saat kaç olmuş be ne uyumuşum.
Yerimden kalktım ve Derya abla'nın bana kullanmam için verdiği ayıcıklı terliği giydim. :/
İlk baş etrafıma baktım sonra da yavaş ve sakin adımlarla lavabo'ya gittim, ışığı açtığımda ışığın parlaklığından dolayı gözlerim bildiğin kör olmuştu.
Biraz bekledikten sonra gözlerim alıştı ve musluğu çevirdim.
[Su akıyor ama o hala aynaya bakıyordu]
Bir an aklıma dün Derya abla'ya olan yakınlaşmam gelmişti ve sonra da beni uzaklaştırdığı.
Belki de orada öyle davranmamalı ve uzak durmalıyım diye düşünmek istedim ama, aklıma kendisini bana bastırması geldi.
Neden, bunu yapan kadın sonra da kendisini uzaklaştırır ki.
[Su hâlâ akıyordu]
Of, off neyse yüzümü yıkayayım.
Güzelce yüzümü yıkadıktan sonra sessizce kapıyı kapattım ve odasına doğru yöneldim.
Kapıyı araladığımda sırtı bana dönük duvar tarafına doğru kendini vermiş bir şekilde uyuyordu.
Rahatsızlık vermek istemedim ve kapıyı aynı sessizlikle kapattım.
Aklıma kıyafetlerim geldi, kurumuş mu diye banyo'da duran askıya bakmak için tekrar döndüm.
Gömlek ve pantalon güzelce temizlenmişti. Teker teker askıdan aldım ve gözüme makine'nin kenarında duran ütü takıldı.
Elime ütüyü aldım ve salon'a döndüm. Gömlekle pantalon'u güzelce ütüledim ve sonra da kenara bıraktım, fişi çektim.
[Mutfağa yönelir]
Mutfağa döndüm, dolabı açtığımda bir sürü şey vardı. O an güzel bir kahvaltı hazırlayıp o uyanmadan masa'yı hazırlayıp gitmek geldi aklıma sadece...
Ne bulduysam çıkardım ve üç, beş bir şey hazırladım sonra da biraz ucundan tattım ve giyinip evden çıktım.
Merdivenlerden inerken telefonumu kontrol ettim. Her zaman olduğu gibi kimse aramamıştı.
Apartman'ın kapısını açtım ve içime güzel havayı çektim. Ciğerlerim doldukça ruhuma bir ferahlama geliyordu.
Çıktım ve birazcık yürümeye başladım. Yolda etrafı seyrediyor ve bir yandan da el ele dolaşan mutlu insanları gördükçe kendi kendime hayaller kuruyordum.
Güzel bir fırın'ın önünden geçerken yeni çıkmış taze bir kıymalı börek kokusu burnuma geldi.
Durdum ve geri döndüm az bir kıymalı börek alıp yolda ağzıma atarak gidiyordum.
Yaklaşık 15 dakika sonra, karşı kaldırımda bir çocuğun adamın birinden tokatlar yediğini gördüm.
Çocuk "abi yapma yalvarırım yapma" diyordu, ama adam yine de durmuyor daha da sert vuruyordu.
Bir an kendimi tutamadım ve koşar adımla karşı kaldırıma doğru gittim.
Ç: Abi gözünü seveyim yapma yalvarırım, sadece 1 lokma ekmek be abi lütfen..
A: Sus lan it! Sus! Demek benim iş yerimden ekmek çalarsın ha!
Ç: Aaahh abi vurma a.. a..
A: Lan it oğlu seni!
Tam tekrar elini havaya kaldırdığında elinin bileğinden tuttum.
Hoop ne oluyor lan?
A: Sen kimsin la, bırak elimi hemen.
Lan! Küçücük çocuğa vurmaya utanmıyor musun şeref yoksunu köpek!
A: Marketimden ekmek çaldı, ne yapayım tebrik mi edeyim. (Beni iter) Şimdi yürü git belânı bulma benden.
Bana bak! Çocuk aç, görmüyor musun halini? Bir ekmek versen ne olur ölür müsün?
A: Sana mı soracağım? Hayırdır aslanparçası?
[Artık kendini tutamamıştı]
O anlık sinirle kendisine kafa attım. Adam bir anda yere devrildi!
A: Ahhhh burnum, hayvan burnumu kırdın lan!
[Ayağa kalkmaya çalıştı]
Sakın kalkayım deme, kemiklerini kırarım! (Bağırarak) Bir daha hiç bir çocuğa vurmayacaksın anlıyor musun lan beni ha, anlıyor musun orospu çocuğu!?
Adama yüksek sesle bağırıp daha da üstüne yürüyünce ayakları ile yerde geri adım attı ve duvara yaslandı.
A: Ta-tamam sakin ol Allah Muhammed aşkına, lütfen sakin ol bir daha yapmam affet!
Sanki gözlerimden alev çıkıyordu, nefes alış-verişim yavaştan düzeldi sonra da çocuğa döndüm ve:
İyi misin kardeşim?
Gözlerinden yaşlar süzülüyor, burnu akıyor ve midesini tutuyordu.
Ç: A-abi çok canım yanıyor. Çok vurdu abi! Çok acıttı!
Ah be kardeşim gel, gel destek al benden.
Elim'e uzandı ve midesini tutarak ayağa kalktı. Ayağa kalkınca üstündeki yırtık kazağının kol kısmına yüzünü ve burnunu sildi.
Gel bakalım gel, biz biraz uzaklaşalım buradan merak etme karnın doyacak.
Çocuk o an hiç bir şey demeden benim yanımda yürüyerek geliyordu.
Birazcık arayı sıcak tutmak için ona soru sormak aklıma geldi. İlk baş biraz çekindim nedensizce ama sonra kendimi topladım ve sordum.
İsmin ne dostum?
S: S-selim abi senin?
Aras ben de memnun oldum.
S: B-b-ben de abi, bu arada az önce söyleyemedim te-...
Şşş tamam teşekkür etmeye gerek yok! Ben gerekeni yaptım o kadar.
Şimdi Selim şurada bir lokanta var gel bir girelim şuraya.
S: Tamam abi.
[Garson gelir]
G: Ne istersiniz efendim?
Ne istersin Selim söyle çekinme!
S: A-aa ben bir...
Oğlum söyle sen çekinme haydaa.
S: Kebap olur mu?
Olur olur! Çocuğa bir kebap lütfen yanına da ayran.
G: Hemen efendim.
S: Sağ ol abi!
Estağfurullah kardeşim ne demek.
Şimdi anlat bakalım nerelisin, ailen yok mu neden buralarda tek başınasın ve okulda değilsin?
S: Abi, Iğdır da doğdum büyüdüm annem çalışıyor babam da hasta.
Annem ne kadar çabalarsa çabalasın iyi bir para kazanamıyor. Patronu onu sigortasız çalıştırıyor.
...
S: Ben de ne bulursam ve ne yaparsam aileme götürmeye çalışıyorum.
Ekmek bulduğum gibi koşup babam'a veriyorum. Para bulursam da ilaç için biriktiriyorum.
Peki bu para bütçe olarak ne kadar?
S:... A-abi, 2,5 milyon tl!
Ne? Oğlum çok para bu sen nasıl bunu toplayacaksın ki? Bu insanlar verse verse sana bir iki lira verir anca.
S: Olsun abi, bir iki sonra üç olur elbet o para bulunur. Hem ben inanıyorum biri bize yardım edecek.
İçimden kendi kendime konuşuyor kendimce fikir alış-verişi yapıyordum.
Çocuğun gözleri parlıyor buna gerçekten inanıyordu.
G: Buyrun efendim yemeğiniz.
Al bakalım Selim ye doyur karnını.
S: Tamam abi, çok teşekkürler.
[Yarım saat sonra]
Doydu mu karnın?
S: Evet abi çok sağ ol. Ben iznin olursa gideyim biraz para toplayayım.
Dur bir dakika. Elimi iç cebime attım ve para var mı diye baktım. Biraz karıştırdıktan sonra cebimde 5bin TL vardı.
Al bakalım bunu da.
S: A-abi bu çok fazla değil mi ben bunu alamam.
Al sen bunu haydaa! Senin daha çok ihtiyacın var. Ben kazanır tekrar biriktiririm.
Yavaşça ve çekinerek elini uzattı.
S: Sağ ol abi, cidden bir gün sana bu parayı ödeyeceğim.
Ödemene gerek yok baban iyileşsin yeter, bu arada sen de okuyacaksın anladın mı beni?
S: Tamam abi.
Hayır, tamam abi falan yok! Söz ver bana söz de!
S: Söz abi'm!
Çocuk yavaşça uzaklaştı son kez arkasına baktı ve bana el salladı. Yüzün'deki o mutluluğu görünce içim bir hoş olmuştu. Kendisine el salladım ve ben de yoluma yürüdüm.
[1 saat sonra]
Evimin kapısının önüne gelmiştim, güvenlikten sorumlu benimle uğraşan şerefsiz beni görünce, arkadaşına dokundu ve beni işaret etti.
Aç bakalım kapıyı.
Bana bakıyor ve öylece gülerek bekliyordu.
Tekrar ettim; aç kapıyı.
Gülerek bakıyordu. O an artık bazı şeylerin yavaştan da olsa değişmesi gerektiğini ve kendi ağırlığımı koymam gerektiğini, daha doğrusu risk almam lazımdı.
Eğer ki o kapıyı açmazsan anneni sikerken sana izletirim, anladın mı beni orospu'nun doğurduğu?
Bunu söyleyince adamın yüzü bir an bozuldu, böyle bir şey beklemiyordu. Hemen düğmeye sinirli biçimde bastı kapı yavaşça açıldı.
Biraz uzaktaydı hemen 4 adım attı ve tam bana vuracakken. Bir hamle ile kurtulup adamı iktirdim.
Yere düşmüş yolun önün'deki çamurlu suya yapışmıştı, üstü başı çamurlu duruyordu. Hemen arkadan diğer arkadaşı gelip saldırmaya kalktı.
Kontrolsüzce koşarak ve savunmasız geldiği için burnuna bir tane gelişine yumruk atmıştım.
Adam da yere yapışınca diğeri kalktı bana arkadan tekme attı. Sırtıma gelen tekme ile biraz savruldum.
Fakat hemen kendimi toparladım. Teker teker hamlelerinden kaçınıyor hepsini ekarte ediyordum.
[Ekarte: Rakibi saf dışı bırakmak]
Bir tane göğüs kafesine vurduktan sonra da arkasına geçerek sırtına öğrendiğim şekilde vuruyordum.
En sonunda adam yere devrildi ve göğsünü tutarak acı içinde kıvranıyordu.
Diğer adam yerden beni izliyordu. Yavaşçe yere çömeldim. Elimi boğazına attım.
Artık bazı şeyler değişmeli arkadaşlar sizlere bu kadar sabretmek beni çok yordu.
Bu sebeple artık, eğer ki bana karşı bir hata yapacak olursanız sizleri şurada duran köpeğe gerekirse siktiririm.
Sizler konumunuzu baya unuttunuz, işinizi unuttunuz, kim olduğumu unuttunuz, ama merak etmeyin sizlere ya seve seve ya da döve döve kendimi anlatacağım.
Şimdi kalkın üstünüzü başınızı temizleyin bu aciz görüntüyü görmek istemiyorum. İşinizin başına haydii!
Adam gözlerime baktı ve sadece kafasını sallayarak onaylayabildi.
Tekrar doğruldum ve yakamı düzeltip evime doğru yöneldim.
[Anahtarı sokar ve kapıyı açar]
İçeri girdiğim vakit yavaş adımlarla salona geçtim. İçeri geçtiğimde annem, babam ve annem koltukta oturuyordu.
Ablam hemen atlayıp; işte geldi yüzsüz saygısız köpek.
Babam hemen ayağa kalktı; sen kim olduğunu sanıyorsun lan ha?
Öfff ne oluyor yine? Canınız mı sıkıldı ne var?
Annem; ablana söylediklerin hakkında konuşuyoruz burada! Hem bilmemezlikten geliyorsun bak sen?
Haa şu mesele mi. (gülerek)
Ay: Benden özür dile hemenn!
A: Ablan'dan özür dileyeceksin.
B: Haydi Ablan'dan özür dile.
İçimden kendi kendime yine düşünmeye başladım. Şimdi baktığımda özür dilesem kendi ailem haksız olmalarına rağmen onlara bildiğin boyun eğecektim.
Ya da artık yapmam gereken duruşu sergileyip, bazı şeylere dur demek için ayağa kalkacaktım.
Derin bir nefes aldım; özür falan dilemiyorum, ne söylediysem o gün hakettin.
Senin kadar cahil ve sizler kadar aptal insanlar ile hayatımı geçirmek kanser gibi.
Ne yapmak istiyorsanız yapın. İsterseniz evden kovun umrumda bile değil, yıllardır hayatımı bir sülük gibi emip bitirdiniz.
Hayatta ne yaşadıysam sizler yüzünden pişmanlık duydum. Keşke doğmasaydım dedim kendime.
Sizlere daha ağır şeyler söylerdim ama bu benim size haketmeseniz bile duyduğum saygıdan şimdi odama geçiyorum.
Beni rahatsız etmeyin sizinle de uğraşamam, azıcık rahat verin insana.
Babam bana yaklaştı ve "bak adam gibi özür dileyeceksin kemiklerini kırarım senin" dedi.
Yapma ya ciddi misin oğlum? (gülerek)
Belin'deki kemeri yavaşça çıkardı.
Ben artık bu şerefsiz adama da dur demeliydim. Bugün yaptığım ne varsa aynısını bu pezevenge yapmalıydım.
Sana çok boyun eğdim baba ama artık karşılığını alma vaktin geldi.
Gömleğimin düğmelerini teker teker açtım ve kenara bıraktım sonra gelmesini bekledim.
Büyük bir atılım yaparak, koşarak gelmeye başladı.
Kemerini kırbaç gibi kullanarak vurmaya kalktığı esnada kemerinden tuttum ve bir hamle ile kemeri elinden çektiğim gibi, boynuna dolayıp geçirdim.
Kemeri iyice sıktırmıştım, babam nefessiz kalmıştı, arkadan bazı sesler geliyor ama ben sinirden duymuyordum.
Arkamdan annem ve ablam kollarımdan tutarak beni uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Babam'ın ağzından "yapma, bırak" gibi kısık kısık sesler geliyor. Yavaştan hareket etmeyi bırakıyordu.
Tam o esnada daha önce Derya abla'nın bana söylediği bir şey geldi "ne olursa olsun, böyle bir insanın kanını dökmek sana bir şey kazandırmaz, seni onun gibi yapar" demişti.
O an kendime geldim ve kemeri hafif gevşetip bıraktım.
Babam yere yüzüstü düştü, ablam ve annem kemeri çıkardı, babam ard arda öksürüyor öküz gibi böğürüyordu, annem ve ablam bana korku ile bakıyordu.
Ben sadece, ellerimi arkadan bağlamış onları izliyordum.
Tekrar derin bir nefes aldım sonra da "evet ailem, ben odama gidiyorum. Beni rahatsız etmenizi istemiyorum. İyi günler!" dedim.
Tam gömleğimi alıp merdivenden çıkacakken kapı çalıyordu telefon ile babamı güvenlikçiler arıyordu fakat babam hâlâ berbat durumdaydı.
Telefonu aldım ve açtım "ne oluyor Aras Bey kusura bakmayın efendim polisler geldi babanız ile konuşmak istiyorlar efendim" dedi.
Bunu söyledikten sonra yüzüne telefonu kapattım ve hemen gömleğimi giydim aileme döndüm.
Şş alo ağlak karılar gibi ağlamayın yüzünüzü temizleyip gelin, polis gelmiş.
Annem ve ablam, babamı kaldırdı ve lavabo'ya gittiler.
Kapıyı açtım.
Merhaba, memur bey sorun nedir?
P.M: Rahatsızlık verdiğimiz için kusura bakmayın, Ahmet Bey'i emniyet'e kadar götürmemiz lazım.
Sorun nedir acaba?
P.M: Bize bilgi verilmedi, emniyette sorarsınız efendim.
Tamamdır bir 5 dakika bekleyebilir misiniz lütfen?
P.M: Tabii ki bekliyoruz.
Babam annemin ve ablamın kollarına dayanarak gelmiş üstünü başını düzeltmiş ve yüzünü temizlemişti.
Hep birlikte toparlandık ve emniyete gitmek için polisin izni ile kendi arabamıza binerek polis kontrolü'nde emniyete gittik...
Herkese merhaba, bu bölümü biraz isteksiz ve belki de kurgusu yazdım bu sebeple kusuruma bakmayın bazı dış etkenler sebebi ile yorgun ve mutsuzluk var umarım hikâye'de karamsarlık yapmamışımdır.
-İYİ OKUMALAR AMINA KOYAYIM-
27 notes · View notes
endinghopes · 7 months
Text
aç gözünü masal bitti
27 notes · View notes
munzevibirokur · 7 months
Text
Tumblr media
بسم الله الرحمان الرحيم 🍃
"Görmenin tek yolu gözünü evrene, doğaya ve çevrendeki yaradılışa açmaktır. İsaretler oradadır. Mutlu olmak mı istiyorsun? Gözlerini aç yeter.."
27 notes · View notes
kizilelma035 · 1 year
Text
Tumblr media
Gözünü aç, bak dünyaya! Gördüğün, göremediğin;
Gözünü kapa, bak içine! Hissettiğin hissedemediğin…
Her şey O’nun..(lütfu)
68 notes · View notes
rasiha · 10 months
Text
Tumblr media Tumblr media
"Aç gözünü! Bu dünya bekâ âlemi değil. Yarın senin de bizim gibi adın unutulacak, malın mülkün taksim olacak, sen de nihayet burada bizler gibi kalacaksın."
(Mehmet Zahid Kotku Hz)
31 notes · View notes
sanribitti · 1 year
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
aç gözünü seyreyle dünyayı, hayat senin içinde.
52 notes · View notes
kaybolankaos · 1 year
Text
Ankara'da yaşıyorum. Depremi ne gördüm ne yaşadım. Daha yeni şimşek çaktı ve deprem oluyor diye kalp krizi geçiriyordum nefes nefese kaldım ve ben normalde hayatımda gördüğüm en sakin ve soğukkanlı insanım çevremin de böyle düşündüğünü biliyorum. Ben yaşamamış ve gerçekten tüm acıları içimde kendi kendime sindirebilen bir insandım. Bu konuda piskoljim o kadar kötü ki beynimin içinden enkaz çıkmıyor! Yaşanılanlar, adaletsizlik, saldırganlık, özellikle de utanmazlık beni delirtiyor. Olay ne parti ne bir kişi, bir olay! baştan sona hepimizin cahilliği, hepimizin işini iyi yapan yerine tanıdığa vermiş olduğu işler, denetimsizlik. Sağ sol osu busu hepsi aynı yol nerden mi bu kanıya varıyorum, muhalefet ya da baştaki ya da diğerleri başka bişey yapmadı. Hepsi çıkar ilişkisi ego savaşı taht kavgası ve krallıkları için yaşadı. Kim mi gelsin ben de bilmiyorum sizden biri çıkıp şu gelsin sebepleri şunlar diyebilir mi? Bence değil yani bu konu net bir konu cevap hayır. Devlet, hükümet her şeyi denetlemek zorundadır af çıkarmak sadece biz halkın ölümünü izlemekten zevk almaktır. Bu ülkede de değil sadece dünyada büyük bir çoğunluğun vicdanı şahsiyeti inancı ya da insanlığı kaldığına net olarak inanmıyorum ve kanıtım da şu: aç gözünü bi etrafına bak. Cahil sürüsü bir topluluktan ne bekleyebiliriz? Sen ben o bu şu kime sorsak cahil misin desek herkes filozof. En yakın arkadaşlarımdan biri daha bir hafta geçmedi bunun en ağırını yaşattı bana, konu ben değilim ama örneği üstümden vermek istiyorum; hiçbir hayat gayesi olmayan, okumayan, bir inancı olmayan ama inancını savunurken ben her şeyi biliyorum diyen ve inancını savunurken kanıtlar sunmak yerine sen sus sen hiçbir şey bilmiyorsun diyen bir insandı. Bu kim biliyor musunuz bu yine sen o bu şu. Ne biliyorsunuz, ne yapıyorsunuz, ne için yaşıyor neyin değerini biliyorsunuz. Herkes ölecek inancınız Müslümanlık da olsa ateistlik de olsa gerçek bu ve peygamber de olsa, dünyanın en zengini de olsa öldükten sonra sadece ölüyorsun. Sen savaşmazsan ben savaşmazsam biz bir olup okumazsak, cahilliğin duvarını tekmelemezsek şuan niye yaşıyoruz. Sen her şeyi bilen sen evet, bildiklerini nerde kullanıyorsun. Artık hayatın boş olduğunu ve bu boş hayatı doldurmamız gereken kısa süreli hayatlarımızı bir şekilde silah olarak kullanmalıyız. Baştan sona anlattığım her şeyi parti olayı sanan yine de olacaktır, vallahi değil arkadaşlar sadece insan olalım. Vicdanımızı yaşatalım. Ayağa kalkalım gözümüzü açalım. Yüz binlerce insan öldü ve hayat devam ediyor ve edecek ki etmeli de. Fakat yaşayacaksak mala mülke ya da taht için kör olmaya göz yummayalım. Bu birinizin dayısı birinizin annesi birinizin en yakın arkadaşı da olabilir ki şuan herkesin kafasında en az bir kişi belirmiştir. Kimse kral ya da özel değil herkesin bir canı ve bir kısacık ömrü var. Yaşadığımız süreci güzelleştirmezsek geleceğe güzel bişeyler bırakmazsak biz neden buradayız. Dünyanın etrafında döndüğünü sanan milyarlarca insanız ama maalesef ki dünya kendi etrafında dönüyor ve biz bir karıncaya nasıl önemsiz bakıyorsak biz de o kadarız. Ama bir olup bişeyler yapabiliriz, en azından şuan için çünkü artık başka bir yarınımız olmayabilir. Ki inanın ve görün! yarını olmayan binlerce insan öldü ve evet hayata devam ediyoruz.
47 notes · View notes
name-ihumayun · 1 year
Text
*📌 ŞEFİK CAN BEY VE LADİKLİ AHMET AĞA*
Merhum Albay Şefik Can bey hâtıralarında şöyle anlatıyor:
Lâdikli Ahmet Ağa’yı da bir vesile ile ziyaret etme imkânı buldum. Kendisini bana yine devrin manevî büyüklerinden Mahmud Sâmi Ramazanoğlu tanıştırmıştı.
*Bu büyük veli, Konya’nın Ladik ilçesinde ikâmet ediyordu.*
İlçede herkes onu tanıyor, garip kabul edilen halleri dilden dile dolaşıyordu.
*Ricâlü’l-gayb’dan olduğu, Hızır (a.s) ile arkadaşlığı bulunduğu söyleniyordu.*
Evi ilçenin kenar mahallelerinde, mütevazı bir evdi. Ziyaretine gittiğimizde hoş geldiniz safhasından sonra güzel sohbetler oldu.
Bu ilk tanışmamız normal geçen bir görüşme idi. Bendeniz daha sonraları kendisini sık sık ziyaret etmeye başladım.
*Görünüşte sıradan bir köylü gibiydi*. *Fakat Yunus Emre gibi öyle şiirler söylüyordu ki, insan gerçekten hayret duyuyor ve hayran oluyordu.* Bunlar o an içine doğan ilahî nağmelerdi.
Bazen de Hacı Sâmi Ramazanoğlu bendenizle kendisine zeytin gönderirdi. O vesileyle de gider görüşürdüm.
*Ziyaretimin birinde yanında kimseler yoktu,* bunu fırsat bilerek: *“Ahmet Ağa, Allah aşkına, sizdeki bu haller nedir?*
*Bu makama nasıl eriştiniz?* *Bunlardan bize biraz bahsedin”*
diye rica ettim. *“Bende ne var ki, garip, köylü bir adamım…”* falan dedi, geçiştirdi.
Ben: *“Bakınız, şimdi kimse yok, başbaşayız, lütfen…”*
diye ısrarlı olunca o da beni kıramayıp anlatmaya başladı:
*“Ben köyde çobanlık yapıyordum. Askerlik çağım geldi. Beni askere aldılar. Askerdeyken Cihan Harbi çıktı ve bizi Filistin Cephesi’ne gönderdiler.*
*Savaşın en ateşli anlarında biz orada bir bölük düşman askerinin ablukası altında kaldık. Birliğimizle irtibatımız kesildi. Bir haftadan fazladır abluka (kuşatma) altındaydık.*
*Tayınlarımız yani yiyeceklerimiz bitti. Açlıktan otları, çöpleri yiyoruz. Çok zor bir durumdayız.*
*Bir ara cephe yarıldı, havadan bize birer tane tayın attılar.*
*Tayın, şöyle küçük bir sandviç ekmeği.*
*Hepimiz günlerce aç kalmanın verdiği hal ile tayınları hemen yemeye başladık.* *Ben bir parça kopardım, ağzıma götürecektim ki paçalarımı çekiştiren bir köpekle göz göze geldik.*
*İki gözünü bana dikmiş, gözlerimin içine bakıyordu. Çok zayıftı ve memeleri sarkmıştı, belli ki yavruları da vardı. Lisân-ı hâl ile âdetâ benden ekmek istiyordu.*
*Ağzıma koyacağım lokmayı ona verdim.*
Bu yaptığımı gören arkadaşlarım:
*"Oğlum Ahmet, ne yapıyorsun?*
*Bir haftadır açız, bir parça ekmek. Bununla doymak bile mümkün değil. Sen köpeğe veriyordun”*
gibi sözlerle beni uyardılar. Hiçbirini dinlemedim ve o köpekle ekmeğimi bölüştüm.
İşte o gece rüyama Hz. Peygamber girdi ve:
*“Oğlum Ahmet! Biz seni çok sevdik, sen ne cömertsin”* diyerek sırtımı sıvazladı.
*Uyandığımda içimde müthiş bir ferahlık ve bende önceden tatmadığım değişik bir hal vardı. Ne olduysa o günden sonra oldu.”*
Kaynak:
Şefik Can, Hatıralar, İstanbul 2022, s. 437-438.
34 notes · View notes