Tumgik
#Benim ay kızım
ozgur-ce · 2 months
Text
Bizim davulcu da bunu söylemezse uyanmıyorum 👸🏼😋😂
Sonu sürprizli 😉🤣🤣🤣
154 notes · View notes
yantekerlek · 7 months
Text
yol kenarındaki tozlu böğürtlenlere hüf hüf. baş dönmesi, mide bulantısı. bisiklette gözleri kapatış. evde uyanış. tarhana çorbası yapmışlar. tarhana zehri alır. ben ay kızım işte. bi keloğlanım eksik.
4 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media
She Me
9 notes · View notes
Text
imkansızın hayalini kurmak istemem
5 notes · View notes
sexcxsblog · 8 months
Text
ABİM VE BABAM KÜÇÜK AMIMI GÖTÜMÜ ACIMADAN SİKTİLER
Şimdi 22 yaşımda bir kızım, ismim şebnem. Anlatacağım olayı 12 sene önce yaşadım. Biz 2 kardeşiz abim benden 6 yaş büyük.Babamda annemle çok erken yaşta evlenmiş. Köyde yaşayan, çiftçi aileyiz. Köy yerinde olduğumuz için babam 16 yaşındayken dayısının kızıyla evlendirmişler. Annem babamda 4 yaş büyük. Zaten evlendikten hemen sonra abimi doğurmuş annem. Babamda ozaman 17 yaşında.Şu an 45 yaşında Babam tarlada falan çalıştığından vücudu çok kaslı vede çok yakışıklı bir adam. Neyse asıl anlatacaklarıma geleyim. Ben 10 yaşımdayım ama 7-8 yaşımdan beri ev işi ve ahır işini becerirdim. Abim ali de çok yaramaz ve sex düşkünü bir çocuktu. Onu 2 kere ahırda inek sikerken görmüştüm ama o benim gördüğümü görmemişti. Hatta bir kerede tarlada eşeği sikiyodu. Ben o gün süt sağmak için yine ahıra gittim. Ahırın içinde sağdığım inek birkenarda kuytu bir yerde Abim ahıra girdi beni görmüyor. Hemen diğer ineklerin yanına gitti pantolonunu indirdi. Siki o yaşına rağmen kocamandı. İneğin arkasına geçip kuyruğunu kaldırdı. İneklerde alışmış her halde hiç ses çıkartmıyolar.
Abim ineği sikmeye başladı. Bende onları seyretmeye başladım. O sıra bende amımı okşuyorum. Kendimden geçtim yattım samanların üstüne şalvarımıda indirdim amımı okşamaya başladım demekki çok zevk almışımki inlememle abimin ne yapıyon demesine kendime geldim. Baktım abim siki dışarda karşımda dikeliyo. Bende ona abi sen ineği sikerken benim hoşuma gitti demem le abim üstüme atladı. Beni okşamaya ve amımı yalamaya başladı. İnek sikmekten bıktım artık. Çok güzel amın var.şimdi seni amından götünden sikecem deyip öyle yalayıp emiyoki, amım götüm su içinde kaldı. bende küçük yaşıma rağmen içim tuhaf oldu bayılacak gibi oldum Meğer orgazm denen şey buymuş şimdi anlıyorum bunu. Abim benim hemen hemen yok gibi olan memelerimi emiyor, amımı okşayıp dilliyor derken o kocaman sikini amıma sokmaya başladı. Bende çok istiyordum artık. Abim bana samanların üzerinde yarağını öyle geçirdiki bağırdım ama o hiç umursamadı. Sikini amımın içine hepsini soktu. Başladı git gel yapmaya. Oh beee amın çok dar. sikim içine zor girip çıkıyo. Harikasın artık seni hergün sikecem yaşadım valla deyip pompalıyordu. Sonra içime boşalmaya başladı. Amımdan çıkarınca siki hep kan olmuştu. Benim amımdan da kanlı kanlı meniler dişarı akmaya başladı. Beni çömeltti abim. Samanın üstüne kanlarım epeyce aktı. Sonra durdu. Biz biraz samanların üstünde yattık. 10-15 dakika yada yarım saat geçti geçmedi abimin siki yine kalktı. Olmayan memelerimi emmeye başladı. Sonra beni domalttı.
Şimdi götünden sikecem dedi. Bende tamam dedim. Ne bileyim amımdan daha çok acıyacağını. Sikini tükürükleyip beni domalttı götüme sokmaya başladı. Ama siki çok büyük olduğu için 20-21 cm vardı. dediğim gibi yaşına göre çok kalın ve büyük bir siki var abimin. O sikini daracık götüme sokmaya başladı. Ben acıdan kıvranarak abi çok acıyor. Götümden sikme amımdan sik dedim. Yok olmaz götünüde sikmek istiyom diyerek bastırdı. Kafasının girmesiyle yırtıldım sandım. Bağırmamam için ağzımı eliyle kapatmıştı. Sikini bastıra bastıra götüme kökledi. 10 yaşımdayım ve kocaman sikli abim beni amımdan götümden acımadan sikiyodu. Ben inliyorum. Gözümden yaşlar akıyor abim götümü sikmeye devam ediyor.Öyle hızlandıki içimde taşakları şak şak diye ahırı inletiyor. Götümden çıkarttı amıma soktu. Amımıda sikti. Tekrar çıkartıp götüme soktu bu sefer daha kolay girdi götüme ve hızlı hızlı sokup çıkardı sonra aaah ohhhh diye diye götümün içine boşaldı. Her yerimi orada bulunan ineklerin sağmadan önce memelerini sildiğimiz bezle sildi, temizledi. Şalvarımı giydirdi. Kimseye söylemek yok tamamı dedi. Seni hergün sikecem. seninde hoşuna gidecek dedi. Bende tamam abi zaten çok güzel siktin hoşuma gitti dedim. Beni öptü aferim dedi. Daha sonra 2 gün sikemedi götüm amım çok acıdı bıraktık. 2 gün sonra yine ahırda sikti. Artık abim beni hergün ahırda, bazen tarlada, kimse yokkende evde sikiyordu. Aradan 6-7 ay geçti. Yine ahırda abimin altında inlerken babam bizi yakaladı. Vay demekki kızkardeşini sikiyosun haaa. Ulan nasıl alıyo senin kocaman sikini bu zilli demezmi. Abimde bende şaşırdık kaldık. Biz öylece kaldık. Benim am göt ortada abimin kocaman siki dimdik göbeğine değiyor.
Kala kaldık. Babam geldi yanıma çöktü. Amın da çok küçük. deyip ellemeye başladı. Babam ellerken ben gözlerimi yumdum. Sonra abime ver lan oradan bazi dedi. Abim bezi uzattı, babam amımı bezle temizledi çünkü az önce abimin siki çıkmıştı oradan. Temizledikten sonra küçücük amımı yalayıp emmeye başladı. Babam öyle güzel emiyo yalıyorduki ben zevkten kıvranmaya başladım. Ara sıra parmağını amımın içine sokuyor, ağzını bastıra bastıra amımı emiyor bir yandan da ohhh çok güzel, küçücük nasıl güzel sikilir bu am diyordu. Abimde bizi seyrediyo tekrar siki dikildi elinde okşuyarak bize bakıyor. Babam pantolonunu indirdi, sikini donundan çıkarttı kocaman siki vardı. Abiminki kadar değildi ama ona yakın büyüklükteydi. Sikini tükürükledi beni domalttı amıma sokmaya başladı. Baba yarağı yemek daha bir zevk verdi. Sikini yavaş yavaş sokmaya başladı. Biraz sonra sikinin hepsi küçük amıma girmişti. Babam ohhh, çok dar, harika, içinin sıcaklığı yakıyor sikimi diyerek pompalamaya başladı. O arada göt deliğime parmağını sokmaya başladı. Parmağı götüm girdi, abime lan bunun götünüde mi siktin deyince abim amını götünü sikiyom, dedi. Babam offf bayılırım göte, ananız götten vermiyo bende ara sıra senin arkadaşın ahmetin götünü sikiyom, demezmi. Ahmet abimin arkadaşı. Kız ahmet derler ona. Demekki babam erkekte sikiyomuş.
Biz dahada rahatladık. Artık rahat rahat sikişimize devam ediyoduk. Babam amımdan çıkarttı sikini götüme soktu. Ben bağırınca ohhhh bağırarak yarak yiyenler beni daha azdırıyo diyerek pompalamaya devam etti, sonra götümden çıkarttı amıma kökledi. 2-3 dakika sonra böğüre böğüre amımın içine menilerini akıttı. Artık abimin ve babamın ortak karısı olmuştum.Babam o gün beni 2 kere daha sikti. Bir kerede abimle beraber babam götüme abim amıma soktu tost yaptılar aralarında öyle siktiler. Babam ve abim 12 senedir beni sikiyolar. bazen beraber bazen babam tek bazende abim tek olarak beni sikmeye devam ettiler. Hergün sikiliyorum.Bazende beni tost yapıyolar ikisi birden sikiyor biri amımdan biri götümden yapıyor. Ençok babam götümden sikiyor. Abim daha çok amımı sikiyor. Babam bana hergün bir ilaç içiriyodu. Hiç aksatmıyordu. Bunu yaşım büyüdükçe anladım. Hamile kalmamam için kontrol hapıymış. Abim yakında evlenecek. Annem çok geç kaldın evlenmekte diyor. Abim evlensemde seni yine sikecem diyor. Bakalım sikecekmi. Babam 2-3 günde bir sikiyor.İsteyenlerim var ama babam vermiyo. Beni sikerkende seni evlendirmeye kıyamam. Ama evlenmek istersen bir şartla evlendiririm amını götünü bana siktirmeye devam edecen diyo. Bakalım belki evlenmem abimin ve babamın sikişleri beni çok mutlu ediyor. Evlensemde yine ikisinede siktiririm. Bakarsınız evlendikten sonraki durumları da yaza bilirim sizlere. Şunu rahatlıkla söyleye bilirim abi ve baba yarağı yemek insanı çıldırtıyor. Deneyin bakın göreceksiniz.
255 notes · View notes
ahhasret · 20 days
Text
Tumblr media
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi?
Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver…
Anneler olmayınca, evlerin yalnız dört duvardan ibaret olacağını da, annem gidince öğrenmiştim. Sabahları “Elinizi, yüzünüzü yıkayın, kahvaltı hazır” diyen olmadığı gibi, günlerce aç kalsan, “Aç mısın?” diye soranında olmadığını öğrendim.Öğrendiklerim içinde canımı en çok yakan şey ise, anne kokusu olmayınca, çocuklar kaç yaşında olursa olsun, büyüdüğüydü.
Ben altı yaşında büyüdüm.
Annem evi terk ettiğinden sanırım on gün sonra evimize polisler geldi. Söylediklerine göre, annem intihar etmiş. Elinde sıkı sıkı tuttuğu bir zarf varmış.
Zarfın üzerinde, kızım ve oğluma verilsin, yazıyormuş.
Ben o zamanlar okumayı bilmiyorum, nasıl okuyacağım? Abim okudu, mektubu dinlerken, ağladım. Abim de ağladı. Biliyor musunuz, ben en son o gün ağlamıştım ve şimdi bunları yazarken. Elimde o mektup, yeni bir mektup yazmama gerek yok. Annemin yazdıkları ile benim hayatım arasında fark yok. O genç yaşta intihar etmekten başka çare bırakılmayan kadın, ben yaşarken ölüme mahkûm kadın.
Annem, bizi terk edince, baba evine gitmiş. Babası sinirlenmiş. Kadın dediğin evinde otururmuş. Kadın dediğin, ağzı dolu kan olsa, kızılcık şerbeti içtim, demeliymiş. Ona o evde yer yokmuş. Annem dedeme yalvarmış. “Bir ay kadar kalayım, sonra bir çare bulurum, çocuklarımı yanıma alır, yeni bir hayata başlarım” demiş.
Vay! Vay! Vay! Kadın tek başına yaşayacakmış. Dedemin namusunu beş paralık edecekmiş, kahveye bile gidemez edecekmiş, ölsün daha iyiymiş.
Annem o akşam, çamaşır ipini hiç düşünmeden boynuna geçirmiş. Bunları yıllar sonra anneannem ölüm döşeğinde, ben on dokuz yaşında iken anlattı. Babam, annemin ölüm haberini alınca, hiç üzülmedi. Bizi yetiştirme yurduna vereceğini söyledi. Abim sekiz yaşındaydı ama her şeyi biliyordu. Biz artık orada yaşayacakmışız. Orası bizim evimiz olacakmış. Birbirimizden ayrılabilirmişiz, Kardeşler birbirini unutuyormuş. Biz unutmazmışız ama çok yıllar sonra birbirimizi tanımayabilirmişiz, onun için ikimizde annemin mektubunu saklamalıymışız.
Saklarız da tek mektup var, nasıl ikimizde saklayacağız, diye sormama gerek kalmadan, abim makasla mektubu boyundan tam ortadan kesti. Cümlelerin baş tarafı olan kısmını bana verdi. Cümlelerin baş kısmı bende olunca, ben okumayı öğrenince devamını tahmin edermişim. O zaten ezberlemiş.
Halam bizim yurda gönderileceğimizi öğrenince, bize geldi. Babama “Kız çocuğu yurda verilmez. ”Ben alayım hayatı” dedi. Kız çocuğunun yurda neden verilmeyeceğini de, halamla yaşamaya başladığımda anladım. Kız çocuğu demek, evde iş yaptırılacak bedava hizmetçi demekti. Halam, bir gün olsun ismimi söylemedi. İsmim, Uyuşuk olmuştu. Uyuşuk su getir… Uyuşuk şu tabakları yıka… Uyuşuk şu çoraplarımı bir güzel sabunla…
Abim ayda bir kez halama beni ziyarete geliyordu. Yurtta rahat olduğunu söylüyordu. Bende rahat olduğumu söylüyordum. Abim üzülsün istemiyordum. Acaba abim de, ben üzülmeyeyim diye mi, rahatım diyordu? Bunu sormaya hiç cesaret edemedim.
Okula başlamıştım. Sınıfta okumayı ilk öğrenen bendim. Nasıl öğrenmeyeyim, annemin mektubunu okuyacaktım. Mektupta, “Hayat güzel kızım, ben seni…” yazan cümlenin bu kısmından kesilmişti. Ben her gece yatağımda, o cümleyi farklı tamamlıyordum.
“Hayat kızım ben seni ÇOK SEVİYORUM.”
“Hayat kızım ben seni ÇOK ÖZLEDİM.”
“Hayat kızım ben seni BEKLİYORUM.” Cümleye eklediğim sözcüğe göre hayal kuruyordum. Hayallerimde hep mutluydum. İnsan mutsuz hayal kurar mı?
Ortaokulu bitirdiğimde, halam artık okula gitmeyeceğimi söyledi. Oysa ben okumak istiyordum. Okuyup, ayaklarımın üzerinde durabilmek ve abimle bir evde yaşamak…
O yaz mahalle bakkalı üç çocuklu Hasan Amca’nın karısı kanserden öldü. Çok üzüldüm. Üç çocuk ne yapacaktı, annelerinin kokusunu ne çok özleyeceklerdi. Anneler neden ölüyordu? O üç çocukta benim gibi isimlerini unutacak, uyuşuk mu olacaklardı?
Ben Hasan amcanın çocuklarına üzülürken, meğerse Hasan amcanın sözlüsü olmuşum. Sekiz bileziğe, üç bin liraya satılmışım. Yaşım resmi nikâh için küçük olduğundan, kırk gün sonra, imam nikâhı ile Hasan Amcanın karısı oldum.
On beş yaşındaydım. Hasan amcanın karısıydım. İki, beş, altı yaşında üç çocuğum vardı. Birde bir çocuğum olmasını öğütleyen halam… Benimde bir çocuğum olmalıymış ki, yerim sağlam olsun. Hasan amca başka kadınlara gitmesin.
Hasan amcadan ilk tokadı, Hasan amca dediğim için yedim. Bir kadın kocasına, “amca” der miymiş… Ben altı yaşında annem gittiğinde susmayı öğrenmiştim. Hiç der miydim, İnsan on beş yaşında bir kıza karım der mi, diye…
Hasan amca bana tokat attığında, üç çocuk babasının ayaklarına sarıldı. “Hayat ablamı dövme, o bizimle oyun oynuyor. Masal anlatıyor” diye yalvardılar. Ben, o çocukların ablasıydım. Masal diye anlattıklarım ise hayallerimdi.
Hasan amca evden gidince, aynanın karşısına geçtim. Hasan demeyi öğrenecektim. Her Hasan, deyişimde aynada, Hasan amcanın, tepeden saçları dökülmüş başı, burnunun üzerine düşmüş gözlüğü, göbeğiyle görüntüsü belirliyordu. Ben her Hasan dediğimde suç işlemiş gibi utanıyordum. Hasan amcaya, Hasan diyemiyordum.
Aynanın karşısında deneme yaparken, Hasan amcanın altı yaşındaki oğlu yanıma geldi. “Hayat abla” dedi “Annem, babama bey derdi. Sende bey de.”
Bey, evet, evet bey iyiydi. Eğilip kara gözlü, hayallerimi masal diye dinleyen, Sami’yi öptüm. Beş yaşındaki Elif’i, iki yaşındaki Zehra’yı da çağırıp, onlara masal anlatmaya başladım. O gün masalıma; Tatlımı tatlı, güzel mi güzel altı yaşında, ismi Masal olan bir kız çocuğu varmış. Masal annesini kaybetmiş. Her yerde annesini aramış, bulamayınca hayaller ülkesine gitmiş. Masal, hayaller ülkesinde o kadar mutluymuş ki, bir daha gerçek dünyaya gelmemiş, diye başladım.
Masal, masalımda hep mutluydu. Hep gülümsüyordu. Her gün çocuklara Masal’ın masalını anlatıyordum. Çok mutluyduk.
Hasan amcada iyiydi. Artık, Bey diyordum. Zaman zaman öfkeleniyordu ama ben onun neden öfkelendiğini anlıyordum. O sekiz bilezik ile üç bin liraya bir masal abla satın almıştı. Oysa o, bir kadın almak istemişti.
Abim ziyaretime geliyordu. Her geldiğinde, annemin mektubunun yarısını vermek istediğini söylüyordu. Kabul etmiyordum. Mektubun diğer yarısını okursam, Masal hayal ülkesinden, acımasız dünyaya dönecek, mutsuz olacak gibime geliyordu. Benim tüm hayalim, mektubun diğer yarısı üzerine kurulmuştu.
Kırk yaşına geldiğimde, masalımı dinleyen çocuklarım büyümüştü. Sami doktor olmuş, tayini bir başka şehre çıkmıştı. Ne zaman mutsuz olsa, beni telefonla arayıp, “Hayat abla” diyordu “Bana masal anlat” Ben hemen Masal’ın hayaller ülkesindeki serüvenlerini anlatmaya başlıyordum.
Elif öğretmen olmuş, evlenmişti. Bir kız torunum olmuştu. İsmini Hayat koymayı çok istemişlerdi. İzin vermedim. Elif, “O zaman torunun ismi Masal, olacak” dedi. Torunumun ismi, Masal.
Zehra’m benim küçük kızım, veteriner olmuştu. “Hayat abla, hangi hayvan huzursuzluk yapsa, masal anlatıyorum, sakinleşiyor” diyordu. Zehra da evlenmişti. Bir erkek torunum olmuştu. Torunuma masallarımda ki, Masal’ın arkadaşının ismini koymuştu. Kahraman.
Kırk beş yaşımda iken, Hasan Amca yani Bey’im öldüğünde çok üzüldüm. Son sözü, “Hakkını helal et” olmuştu. “Hakkını helal et”
Tüm içtenliğimle hakkımı helal ettim. O iyi bir insandı.
Hakkımı, on beş yaşında kız çocuklarının evlenmesinde bir beis görmeyen zihniyete ve bu zihniyeti destekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı her gün şiddete maruz kaldığını bildikleri kızlarının boşanmasını namussuzluk sayan, kör zihniyete ve bunu djestekleyenlere helal etmiyorum.
Hakkımı yaralı bir kuş gibi, çaresizce umutlarına düşmüş çocuklara merhametsiz davranan yüreklere helal etmiyorum...
Gün Semray
32 notes · View notes
musfika-hanim · 9 months
Text
gece gece neler geliyor aklıma.. ❤️
bizim zamanımızda evlilik yaşı yirmiydi, hatta on sekiz on dokuz bile gayet normaldi olgunluk yaşıydı. kızlar, arkadaşlarım, çevrem evlilik muhabbeti yaparken ağzımdan bir kere bile evlilik mevzusuna ilişkin cümle çıkmamıştır, çıktığında da kim açarsa mevzuyu terslerdim. çünkü kesinlikle evlenmek istemiyordum. lise son sınıfta üniversite sınavına hazırlanırken gelmek isteyen görücüler oluyordu anneme kızıyordum bana bahsetme hiç, duyurmadan reddet istemiyorum diyordum. hatta çok sevdiğim ve hâlâ görüştüğüm hadis hocam da sınıfta beğendiği öğrencilerini üniversite okuyan erkek öğrencileri için izdivaç teklifi sunuyordu, yani şimdilerde sizin tabirinizle şiplemek sanırım :) bana da gelmişti sağ olsun çok severdi beni. kibarca reddettim hocam ben evlenmek istemiyorum dedim. tamam kızım dedi başka bir arkadaşa vesile oldu sınıfta sadece ikimize gelmişti çünkü :). neyse lise bitti ben hemen ardından işe başladım. fabrikada çok saygı duyduğum patronumun da arkadaşı deri mühendisi bir recep abi vardı. işle alakalı (deri fabrikasında muhasebecilik yaptım) konuşma arasında çok sevdiği bir arkadaşı olduğunu ve ikimizi yakıştırdığını söyledi. teşekkür ettim yok abi dedim. mahalleden annemi darlayanlar, oğlunun resmini eline alıp kapıyı çalanlar falan işte hepsine hiç görmeden hayır dedim. bu mevzuların üzerinden iki üç ay geçti ve bir vesileyle eşimle karşılaştık ve beni istediklerini söyledi ailesi. ne hayır dedim, ne olmaz dedim hiç olumsuz bir cümle kurmadan olur görüşelim dedim. hayatımda ilk kez bir erkekle bu tür bir konuda aynı ortamı paylaşacağım ne yapacağımı bilmiyorum, ne diyeceğimi de heyecandan kalbim fırlıyor. olumlu hislerden dolayı değil sadece utanç, çekingenlik, ne yapacağını bilememe hali. neyse biz görüştük, o anlattı, konuştu, sohbeti, hitabeti hayranlık uyandıracak derecede, zaten sureti maşallah 🤍🥺 benim dilim tutuldu her anlattığına çok haklısınız, doğru söylüyorsunuz, evet öyle olması gerekir tabi diyerek geçiştiriyorum. kendisine aşık olduğum anların resmi ve yansımasıdır. konuşma bitti benim ayrılmam gitmem gerekiyor dedim peki dedi. ben olduğumuz yerden çıktım park var bol merdivenli oradan aşağı etekleri uçuşa uçuşa, yere basmayarak, kalbimin ağzıma kadar duyulan sesiyle yürüyorum. dalmış vaziyette, ta ki arkadan kulağıma uzanan o tanıdık "selamun aleyküm" sesiyle buluşana kadar. "aleyküm selam buyrun" dedim sanırım geçmiş gün işte, "buranın yabancısısınız size durağa kadar eşlik etmek istedim uygunsa" dedi. hayır hayır zahmet etmeyin ben biliyorum bulurum yolu dedim. çünkü heyecandan falan ben perişan oldum ama canımın içi, yani kendisi kendinden gayet emin.. yok ben eşlik edeyim size dedi peki dedim. iki metre ötesinden utana sıkıla yürüyorum ne konuşuyoruz şu an hatırlamıyorum. neyse durağa geldik, nolur çabuk gelsin diye dualar ediyorum içimden otobüs için. o da yanımda benimle beraber bekliyor, otobüs geliyor ben veda ediyorum hiç yüzüne bakamıyorum sonra otobüse binince camdan bana dikkatle ve çok tatlış baktığını görüyorum, gülümsüyorum el sallıyorum..
bu konuşma ve tanışmadan sonra bir daha iki hafta kadar hiç görmüyorum, bana ailem tarafından kendisiyle ilgili sorulan evlilik sorusuna olumlu yanıt veriyorum. ve ikinci görüşmemiz iki hafta sonra ailesi ile birlikte geldiği isteme günü oluyor. iki kere gördüğüm adamla istemeden iki hafta sonra nişanlanıp yedi ay sonra da evleniyorum. evlendiğimi duyan çöpçatanlık kurumu üyeleri tek tek geri dönüş yapıyor "hani evlenmek istemiyordun bilseydik biz gelecektik istemeye" diyorlar bende kısmet diyorum. iyi ki diyorum.. sözün özü şu ki "Allah yazarsa olur, güzel olur böyle olur, iyi ki olmuş olur.." elhamdülillah elhamdülillah can'ım 🤍
*şu anlattıklarımı hiç unutmamak ne kadar değerli bir bilseniz benim için.. mücevher gibi
tanışma 98 eylül, nişan doğum günüm olan 24 ekim 98, düğün 28 mayıs 99.... sonrası masal.. inşallah vuslat 🤍
69 notes · View notes
yasamsallik · 3 months
Text
Tumblr media
SÜPER MUTLAKA OKUYIN
0 yaşında
Baba: Ne kadar da güzel. Şimdi bu küçücük şey benim kızım mı? Gözleri de bana ne kadar çok benziyor.
Kızı: Bu gözlerini benden hiç ayırmayan adam babam olsa gerek.
5 yaşında
...Baba: Prensesim benim, güzel kızım. Söyle bakalım baban sana ne alsın?
Kızı: En çok babamı seviyorum. Babam, niye annemle uyuyor? Hep benimle uyusun, başkasını sevmesin.
10 yaşında
Baba: Gittikçe yaramaz oluyor, kime çekti bu kız?
Kızı: Ben babama aşığım. Büyüyünce babam gibi erkekle evleneceğim. Babam bu ay harçlığımı arttırır mı?
15 yaşında
Baba: Ne kadar da çabuk büyüdü. Eve de gittikçe geç kalmaya başladı, bu gidişle başına kötü bir şey gelecek. Sanırım daha sert konuşmalıyım.
Kızı: Babam yüzünden arkadaşlarımla istediğim kadar vakit geçiremiyorum. Bana baskı uygulamasından nefret ediyorum. Ne zaman özgür olacağım?
20 yaşında
Baba: Artık sözümü dinlemiyor. Benden giderek uzaklaşıyor. Kendi parasını da kazanmaya başladı ya, bana ihtiyacı kalmadı tabii. Uzun zamandır tatlı bir-iki laf geçmedi aramızda zaten. Evi de sürekli erkekler arıyor. Galiba kızım elden gidiyor.
Kızı: Her dediğime alınıyor, beni bir türlü anlamıyor. Hele geçen gün giydiğim mini eteğe karışmasına ne demeli? Evden ayrılıp, kendi hayatımı kurmalıyım. Çocuk muamelesi görmekten bıktım artık!
25 yaşında
Baba: Bir gün bunun olacağını biliyordum. İşte evleniyor. Zaten aramız eskisi gibi değildi. Şimdi bir de kocası var. Prensesim beni terk ediyor.
Kızı: Böyle bir günde bile o mutsuz ifadeyi takınmasının ne lüzumu var ki? Biliyorum, onu bir türlü içine sindiremedi. Bu yüzden yapıyor. Kendi hayalindeki damat değil ya! Sanki birlikte yaşayacak olan o.
30 yaşında
Baba: Çok az görüşüyoruz. Daha sık bir araya gelsek ne iyi olur. Hem torunlarımı da özlüyorum. Kendi arkadaş çevrelerinden fırsat bulup da bize gelemiyorlar ki...
Kızı: Babamları da çok ihmal ediyorum galiba. Yine telefonda çok üzgün geldi sesi. Hafta sonu onlara sürpriz yapmak en iyisi.
40 yaşında
Baba: Kızım, benim entelektüel düzeyimi yeterli bulmuyor. Ona göre çağın gerisinde düşünüyormuşum. Oysa küçükken derslerine hep ben yardım ederdim. Anlayamadığı bütün problemleri bana sorardı. Şimdi beni beğenmiyor. Bir daha onunla asla politik tartışmalara girmeyeceğim.
Kızı: Babam giderek daha da çocuk gibi davranıyor. Sürekli bir şeylerden yakınıyor. Gerçi son zamanlarda sağlığı da iyi değil ama. Ya ona bir şey olursa? Zaten hiçbir zaman dilediği gibi bir evlat da olamadım.
45 yaşında
Baba: Kızımın mutlu bir yuvası olması ne güzel. Gözüm arkada gitmeyeceğim. Her şeyi kendi başardı. Onunla gurur duyuyorum.
Kızı: Babam için çok endişeleniyorum. Onu kaybetmeye hazır değilim. İlaçlarını da hep ihmal ediyor zaten. Allah'ım onu benden alma!
50 yaşında
Baba: Dünyada mutlu kal kızım!
Kızı: Seni çok özleyeceğim ve arayacağım babacığım. Şimdi ben kime danışacağım, kim yardım edecek bana? Ne olur gittiğin yerde çok mutlu ol. Ve hep yanımda olduğunu hissettir, ne bileyim ben, arada sırada işaretler yolla mesela. Ah babacığım! Sensiz nasıl yaşayacağım?
55 yaşında
Kadın: Sen gideli, seni daha iyi anlıyorum babacığım. Keşke seni hiç üzmeseydim demeyeceğim, çünkü "keşke’lerin” hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyorum. Yine de beni duyuyorsan, lütfen seni üzdüğüm her gün için çok ama çok pişman olduğumu bil olur mu?...=)
44 notes · View notes
eylences-blog · 9 months
Text
Görme Engelliye Am Verdim Millî Ettim! 1 (Sibel 33 Y., İstanbul)
Selam arkadaşlar. Ben de başımdan geçen hikayemi anlatmak istiyorum. Ben Sibel, 33 yaşındayım ve 15 yıldır evliyim. Aslında benim hikayem çok ilginç. Benim kocam otobüs şöförü, bazen haftanın 4-5 günü eve gelemiyor. Benim 2 çocuğum var, kızım 13, oğlumsa 8 yaşında. İşte benim hikayem de oğlumu okula götürürken başladı. Her sabah saat 7'de oğlumu okula götürüyordum. Bizim karşı apartmanda, Cem isminde görme engelli bir genç oturuyordu. Cem, Üniversitenin görme engelliler için açtığı özel bir bölümde okuyor, ve sabahları Şehir içi otöbüsle Üniversiteye gidiyordu. Otobüs durağı da oğlumun okulunun yanındaydı.
Ben sabahları oğlumla evden çıkarken genelde Cemle karşılaşıyordum ve ona yardımcı oluyordum, durağa kadar götürüyordum. Aşağı yukarı 10 dakika birlikte yürüyorduk. Rahat yürüyebilmesi için Cemin benim dirseğimden tutması gerekiyordu. Cem çok konuşkandı, çok ta şakacıydı. Hiç körlüğüne üzülmezdi. Ama herşeyden öte, Cem çok yakışıklı bir gençti. Cemden çok etkileniyordum, hatta itiraf etmeliyim ki, dirseğimden tutunduğu zamanlarda bana birşeyler oluyor, birlikte yürürken amım kabarıyor ve sulanıyordu. Bir seferinde orgazm olup boşalmıştım bile. Artık öyle olmuştu ki, evden çıkarken Cemi görmesem onun çıkmasını bekliyordum. Yaklaşık 3-4 ay böyle sürüp gitti, Cemle çok samimi olmuştum. Kocam da onu tanıyor, o da Cemin iyi bir insan olduğunu söylüyordu.
Mayısın sonlarıydı, kocam seferdeydi, oğlum dışarıda oynuyordu. Akşam olmak üzereydi, oğlumu çağırmak için dışarıya çıktım. Karşıya geçtiğimde Cem de evinden çıktı. Merhabalaştık, "Nereye gidiyorsun Cem?" diye sordum. O da, "Bizimkiler memlekete gittiler, ben de buradaki restorantlardan birisinde yemek yiyeceğim abla." dedi. Ben de, "Sen burada bekle, ben oğlumu bulayım, birlikte bize gider, bizde yemek yeriz." dedim. O da, "Tamam abla!" dedi. Oğlumu buldum ve üçümüz birlikte evime gittik. Cemi oturma odasına oturttum, ben de yemek hazırladım. Kızım da ders çalışmayı bıraktı ve o da oturma odasına geldi. Yemekti, hoş beşti derken saat 22:00 yi geçmişti. Kızım ve oğlum erken kalkacakları için uyumaya gitmişlerdi. Cemle ben yalnız kalmıştık...
Ceme, "Kız arkadaşın var mı?" diye sordum. O da, "Hayır yok abla." dedi. "Kız arkadaşın hiç olmadı mı?" dedim. "Hayır, maalesef olmadı abla." dedi. O anda aslında Cem için üzüldüm, "Belki sana birisini buluruz." dedim. Cem bu sözüme çok sevindi. Ben bu sefer merak ettim, acaba Cem hiç cinsel ilişkiye girmişmiydi. Bunu nasıl soracağımı da bilmiyordum. Sorayım mı, sormayım diye düşünürken, ağzımdan birden çıktı, "Cem sen hiç cinsel ilişkiye girdin mi?" deyiverdim. Cem yine, "Hayır hiç girmedim abla. Daha Millî olamadım!" dedi, başını da önüne eğdi, utanmıştı. "Anladım..." dedim ve içimden Cemi nasıl Millî yaparız diye geçiriyordum. Ceme bir soru daha yönelttim, "Senin görme engelin doğuştandı değil mi? Doğduğundan beri hiç görmüyorsun, öyle mi?" dedim. "Evet abla, doğarken kör doğmuşum." dedi. "Ozaman sen kadın organının nasıl birşey olduğunu da biliyormusundur?" dedim. "Bilmiyorum abla. Arkadaşlarım anlatıyorlar, şöyledir böyledir diye, ama ben bilmiyorum." dedi...
Cem gerçekten çok utanmış ve kızarmıştı, "Artık kalkmak istiyorum, müsaden varsa gideyim abla." dedi. Ben kafama koymuştum, bir şekilde Cemi Millî etmeliydim. Cem benim dirseğimden tuttu ve Cemin evine geldik. Bana yemek ve sohbet için teşekkür etti. Ama benim aklımdan hiç çıkmıyordu, Cemin kadın organının nasıl olduğunu bilmemesi. Evinin kapısında Cem bana teşekür ederken benim kafam başka birşeyle meşguldü, aslında ben Ceme organımı gösterirsem birşey olmaz diye düşünüyordum. Sonuçta Cemin kadın organını görmesi için dokunması lazımdı. O anda orda kapının ağzında kararımı verdim, Ceme organımı gösterecektim, yani elletirecektim. Ceme, "Teşekkür etmene gerek yok, bir kahve ikram edersen teşekkür yerine geçer!" dedim. "Tamam, içeriye buyur abla, ama ben yapmasını bilmiyorum, sen yaparsın." dedi...
İçeri geçtik, ben kahveleri yaptım, oturma odasında oturduk. Kahvelerimizi içerken ben bütün cesaretimi topladım ve "Cem, kadın organı görmek istiyormusun?" diye sordum. Cem biraz duraksadıktan sonra, kısık sesle, "Evet, isterim abla, ama haliyle görmek için dokunmam lazım yani..." dedi. "Ben sana benimkini göstereceğim, yani dokundurtturacağım, ama sen beni rahatsız etmeyeceksin, sadece bakacaksın. Unutma ki ben evliyim!" dedim. Cem yutkunarak, tamam diye başını salladı. Hemen pantolonumu ve külotumu çıkardım, Cemin yanına oturdum. Cemin elini tuttum ve amımın üstüne koydum. Cem de nasıl birşey olduğunu anlamak için elini tüylü amımda gezdirdi. Ben de bu arada Cemin önüne bakıyordum, önü kabarmıştı. Cem amımı ellerken içimden bir şeyler akmaya başladı, amım ıslanmıştı, amımın suyu dışarı çıkıyordu. Cem bir parmağını amıma sokunca ben kopmak üzereydim, hafif hafif titreme sardı beni...
Cem bacaklarımın arasına diz çöktü ve amımı daha yakından icelemek için iki elini de kullanmaya başladı. Ceme, "Sen göğüs de görmemişsindir! Göğüslerime de bak istersen!" diyerek, memelerimi de yoğurması için, bir elini tuttum memelerime getirdim. Daha sütyen tişört üstümdeydi, bir çırpıda onları da çıkarttım. Cem memelerimi de icelemeye aldı. Artık bende film kopmuştu, ben de elimi Cemin kemerine götürdüm. Cem, "Abla eğer kemerimi çözersen kendime hakim olamam!" dedi. "Tamam Cem kendine hakim olma, artık kendine hakim olmanı da istemiyorum, ne istersen yap, seni Millî de yaparız!" diyerek Cemin kemerini çözdüm. Külotunu çıkartınca da ağzım açık kaldı. Orda bir hazine yatıyormuş da kimsenin haberi yok! Bizim görmel engelli Cemde, abartmıyorum öyle bir yarak vardı ki, en az 20-22 cm. Kocamınkinden bile büyüktü!
Cemi tamamen soyduktan sonra koltuğa sırtını yasladım ve yarağını ağzıma alıp yalamaya ve emmeye başladım. Bunu neden yaptığımı bilmiyorum ama, kocamınkini hiç yalamamıştım. Cemin yarağını bir süre yaladıktan sonra, "Abla ben de seninkini yalamak istiyorum, arkadaşlar hep anlatırlar am yalamak çok zevkli diye!" dedi. "Tabii hayatım!" deyip Cemi yere halıya yatırdım ve ters olarak yüzüne oturdum (69 yaptık), amımı ağzına dayadım, klitorisimi ağzına verdim ve "İçinden nasıl geliyorsa yala hayatım!" deyip, ben de Cemin baston gibi yarağını elime aldım, yarağının başını da ağzıma soktum. Biraz 69 yaptıktan sonra o hazineyi amıma gömmem lazımdı, içimde hissetmek istiyordum. Fakat Cem daha amımı yalamak istiyordu. Benimse artık dayanacak takatım kalmadı...
Üstünden inip halıya sırt üstü uzandım ve Cemi üzerime, bacaklarımın arasına çektim. Kıllı yarağının başını elimle amımın ağzına sokar sokmaz, Cem birden öyle bir abandı ki, çığlık attım. Tabi bu başlangıçtı, ondan sonra darbeli matkap gibi amımı sikmeye başladı. Her sokup çıkardığında nefesimi kesiyordu, benim çıkarttığım sesler de pørnø filmlerinde oynayan yıldızların çıkardığı sesleri bastırırdı. Cem 15-20 dakika hiç durmadan amıma pompaladı en sonunda içime boşaldı. Beni siktiği bu sürede ben kaç kere boşaldığımı hatırlamıyorum. Üstelik boşaldığı halde yarağı inmemişti ve daha sikmek istiyordu. Ceme başka bir pozisyonu göstermek için, busefer ben onu sırt üstü yatırdım ve yarağının üstüne oturdum. 10-15 dakika ata biner gibi yarağı amımda Cemin üstünde zıpladım. Yarağı dahada inmeyince yine üstüme onu çıkarttım. Bir 10-15 dakika daha amıma pompaladıktan sonra artık ikimizde de hal kalmamıştı. Sabaha kadar birlikte yattıktan sonra birkez daha sikiştik ve birlikte boşaldık. Sonra yıkanmadan eve gittim.
Sabah oğlumu okula götürmeliydim, oğluma kahvaltı hazırladım, ben de oğlumla yedim çok acıkmıştım. O kadar yorgundum ki, ayağa kalkacak halim yoktu, oğluma, "Sen bugün okula yalnız git, ben hastayım, yatacağım." dedim. Oğlum evden çıkınca pencereden baktığımda, Cem de durağa yürüyordu ve çivi gibiydi.
İlerleyen günlerde Cemle sikişmelerimiz devam etti. Haftada bir iki kere Cemle sabaha kadar uyanık kalıyoruz. Hatta bir keresinde kocam uzun yola gittiğinde çocukları dedelerine gönderdim ve Cemle 3 gün evden çıkmadan sikiştik. Bilmem iyi mi yapıyorum ama, Cemden vazgeçemiyorum!
[Sibel]
47 notes · View notes
master1wayne · 8 months
Text
Gençlik Öfkesi S1 - B6.1
BÖLÜM 6.1 [ADALET]
Hakim:
Sanık Ahmet Şura hakkınızda karapara aklama, yasa dışı bahis sitesi kurma, veri çalma, kişisel bilgileri sızdırma ve şiddet suçu iddiaları var kendinizi açıklayın.
Ahmet:
Sayın Hakim hepsi yalan, ben vergimi ödeyen, işimi özenle yapan biriyim, kimse benden böyle bir şey yapmamı bekleyemez efendim.
Avukat Celil:
Efendim Ahmet Bey hakkında söylenilen bu suçlar yalan olmakla birlikte asılsızdır.
Sadece bir ses kaydına bakarak ceza kesilmesi hatadır, belki de Ahmet Bey oğlu tarafından tehdit edildiği için böyle söylemiştir efendim bu nedenle müvekkilimin tutuksuz yargılanmasını istiyorum.
Avukat Ayça:
İtiraz ediyorum Hakim Bey!
Müvekkilimin küçüklükten beri şiddet görmesi ayrı bir vatandaş yerine koyulması ve buna rağmen hiç bir şekilde suç'a girişmemiş olması ayrıca ses kaydının dışında yazılı ve sisteme girilmiş deliller var.
Bu sebeple Sayın Ahmet Şura'nın tutuklanmasını ve cezası'nın verilmesini talep ediyorum.
Hakim:
O zaman sanığın ailesini ve diğer sanık Alya Rhamil'i içeri alın.
Mübaşir:
Şura ailesi ve sanık Alya Rhamil içeri giriniz.
Hakim:
Buyrun geçin, sanık Alya Rhamil siz de şuraya geçin.
Öncelikle Burhan Aras Şura delikanlı şu tarafa geçiniz ve bize ne biliyorsanız anlatın.
Aras:
Günaydın Sayın Hakim.
H: Günaydın evladım, şimdi sana sorularım olacak ama öncesinde; adaletin doğruluğuna kalbin'in vicdanına, ağzından çıkacak kelimelerin doğruluğuna herkesten çok ben karar vereceğim. Cümlelerini iyi seçerek anlat.
Tamamdır Hakim Bey.
H: Baban senin ona şantaj yaptığını ve bunların yalan olduğunu söyledi.
H: Ben de sana soruyorum bunlar şantaj mı?
Öncelikle Hakim Bey, ben hayatta 18 yıldır kendi ayakları üstünde durmaya çalışan ve hep aile özlemi yaşamış bir gencim.
Herkesin ailesi çocuklarının yanında dururken, onlara destek olurken.
Benim babam beni dövüyordu elinizde duran zarfta benim sözde yaptığım kazalar var ancak bunlar kaza olmamakla beraber birer yalandır.
Sırtımdaki yaralar kalıcı ve araba kazasıyla alakası olmayan şeyler, eğer ki kaza olduysa bu araçların kayıtları nerede?
Eğer ki, ben yalan söylüyorsam, söylemiyorum ancak yazılı deliller bile babamın suçlu olduğunu apaçık işaret ediyor.
Bununla birlikte diğer sanık Alya Rhamil kendisinin de şantaj kurbanı ve babam tarafından zorla kullanıldığını ve tehdit edildiğini, kendisinin de şiddete uğradığını belirtiyor.
Sırf kadın diye onu da kendi amaçları için kullanmış.
Kendi Avukatım Ayça Hanım sizlere kendisiyle ortak hazırladığım raporda bütün bilgilendirmeyi apaçık belirtmiştir.
Asla babama vurmadım bir şey de yapmadım.
Babam; yalan söylüyorsun beni boğmaya, öldürmeye çalıştın anne de ablan da oradaydı.
H: Sessizlik sana konuşma hakkı vermedim, sessiz ol yerine otur!
H: O zaman dediğin gibiyse ablan ve annen'in konuşmalarına göre hareket edeceğim yerine geçebilirsin.
H: Ayla Şura, geç kızım ve aynı şekilde ne gerekiyorsa, ne biliyorsan bize anlat.
Ay: Hakim Bey fazla söyleyebileceğim bir şey yok.
Ay: Babam bir suçlu, sevmesem bile kardeşimi uzun yıllar dövdü ona eziyet etti.
Ay: Kardeşim babama hiç bir müdahalede bulunmadı.
Ay: Kendisi ne anlatıyorsa doğrudur.
H: O zaman, Handan Şura (anne) sizi alalım ne söyleyeceksiniz.
An: Kızım da oğlum da aynı şeyi söyledi ben de aynı düşünüyorum Ahmet bunları yaparken belki birilerini tehdit etmiş ve kullanmış olabilir.
An: Kendisi oğluma yaptığını başkalarına da yapmıştır bu sebeple ben, oğlumun böyle bir şey yapmadığına zaten eminim.
H: Hmm, o zaman gereği düşünüldü, TCK m 282/4 göre sanığın karapara aklamaktan 14 yıl. TCK m 28/1 şiddet suçundan 5 yıl. TCK m 136 dan veri çalma nedeniyle 3 yıl. TCK m 38 başkasını suç işlemeye azmettirmekten 15 yıl.
H: Toplamda 37 yıl 8 ay 13 gün ceza almıştır.
H: Alya Rhamil için gereği düşünüldü. Zorla azmettirilmek ve suçlu Ahmet Şura'nın işlerini kendi isteği dışında yaptığın için ve iş birliği yaptığın için cezan 17 yıldan 8 yıl'a düşürüldü.
H: Eğer ki adli kontrol şartlarında uygunluk sağlanırsa kefaletin olan 2milyon tl karşılığında serbest bırakılacaksın.
H: Dava bitmiştir.
Ah: Hakim Bey yapmayın lütfen, yalvarırım beni oraya tıkmayın.
H: Götürün şunu!
(Aslında babama vurmadığımı ve onu tehdit etmediğimi söylemelerinin sebebi onları tehdit etmemdi yoksa büyük ihtimalle ötmüşlerdi)
Dava bitmiş adliye'den çıkmıştık.
Şoför geldi ve kapımızı açtı "buyrun efendim" dedi.
Annemle ablam araca yüzleri bozuk şekilde girmişlerdi. Yüzleri'nin bozulması umrumda değildi.
Araca binince ablam ve annem'in karşısına oturdum ve telefonumu açıp mesaj yoluyla avukat'a gereken parayı ödeyip Alya denilen kaltağı çıkarmasını talep ettim.
İlk başta bu isteğime şaşırsada bazı yalanlar ve gerekçeler açıkladığım için, beni haklı bulmuştu.
Yoldayken ablam ve annemin gözlerinden yaşlar geliyordu, babam gibi bir adamı buna rağmen sevmeleri o kadar cahilce bir durumdu ki, anlatamam.
Ay: Babam senin yüzünden hapse girdi. Hayatını mahvettin adamın.
An: Ayla sus kızım lütfen.
Ay: Ne susması ya! Ne susması! Ailemizi mahvettin, başımıza bela gibi çöktün, yıllardır kurtulamıyoruz senden yeter ya yeter.
Hahahahahah. Çok, çok komiksin Ayla, cidden beni güldürdün ya teşekkür ederim.
Ayla, baban yani babamız bir suçlu milyonlarca insanın hakkını yedi ve sen gelmiş bana burada ahkâm kesiyorsun.
Ay: Ne ahkâ-...
(Bağırarak) Kes sesini kaşar!
An: Bağırma ona!
[Tokat sesi]
Sen de susacaksın anladınız mı beni ikinizde susacaksınız, artık ben varım Ahmet Şura gitti anasının amında şu an kendisi!
Ya bundan böyle evimde bana saygı duyarsınız ya da ikinizi de mahvederim!
An: Ne evinden bahsediyorsun Ahmet bütün malını bana bıraktı!
Ayy ciddi misin sen!
İç cebimden bir kağıt çıkardım (kopyası) ve anneme uzattım.
Al bak ıslak imza! Kocan attı. Her şey benim yaşadığın ev şirket kullandığın araba, cebinde duran para.
Hepsi benim. (gülerek) Siz de benimsiniz hatta, ah ah sizlere üzülüyorum ağlayasım geliyor şu sefil halinize.
Şimdi size soruyorum, bundan böyle kime itaat edeceksiniz?
An/Ay:...
Bir şey duyamadım?
İkisi de başını yere eğmiş ellerini önünde birleştirerek. Gözlerinden yaşlar geliyordu.
Annemden ağlamayla karışık bir ses geldi "s-sa-sana" dedi. Fakat ablamdan bir ses yoktu bu sebeple tekrarladım.
Kulağımı işaret ederek duyamıyorum tekrar söyleyin?
An/Ay: Sa-sana itaat edeceğiz!
Güzel, güzel şimdi şu timsah göz yaşlarını silin evime geldik.
Araç yavaşlayınca ikisi de önden indiler ve ben de soföre dönüp kendisinden telefonunu istedim.
İlk başta tereddüt etse bile eli titreyerek bana doğru uzattı.
Telefonu aldığım gibi ses kaydetmiş mi diye baktım biraz inceledikten sonra da geri verdim.
Cebimden özel bir şekilde ayarlanmış 3 tane dokunmatik telefondan birini verdim.
Bundan böyle iş esnasında bu telefonu kullanacaksın diğer telefon işe başlama saatinde, benim elimde olacak hattını çıkarıp buna takacaksın. Anladın mı?
Şo: Tamamdır Efendim!
Bunu söyledikten sonra hızlıca evime girdim ve kapıyı açtığım gibi mutfağa doğru koştum.
Derya kulaklık takmış bir şey pişiriyordu. Arkasından sessizce yaklaştım ve arkadan sarılarak yanağından öptüm.
De: Ayhh. N'oluyor?
Sevdiğim insanı öpemez miyim, sarılamaz mıyım?
De: Hahah, öp tamam da ailen buradayken yanlış anlaşılmasın?
Ne yanlışı Derya'm artık bu evin bir tek sahibi var o benim bir de sen varsın tabii!
De: Ben mi? Ben sıradan bir hizmetçiyim Canım.
Hayır, hayır sen sıradan bir hizmetçi değilsin sen benim hayatta sırıl sıklam aşık olduğum gönlümce sevdiğim tek kadınsın.
Yüzünde güzel bir tebessüm, gözlerinde bir parlama oluştu.
Tam o anda dudaklarına ıslak ama küçük bir öpücük bıraktım ve hemen çıktım. Kapıdan çıkarken klasik aşk filmlerinde olduğu gibi arkama baktığımda o da bana bakıyordu hemen saçını düzeltti ve utangaç bir kız gibi işine döndü.
Salonun içinden geçerek odama dönmek için merdivenlere doğru gittim, basamakları ikişer ikişer çıktım.
Odama girdim ve takım elbisemi çıkarıp günlük kıyafetlerimi giydim.
Oda'da otururken yan odadan ağlama sesleri geliyordu. Ayla uzun zaman sonra, içten bir şekilde ağlıyordu.
Araçta olduğu gibi değildi. Sesler artınca dayanamadım ve kapımı açıp yan odaya gittim. Kapıyı çaldım.
Ayla'dan ses yoktu. Tekrar tıklattım, fakat yine ses olmayınca içeri girdim.
Yatağında sırtı dönük cenin pozisyonunda üstü, başı dağınık bir şekilde yatıyordu.
Neden bilmiyorum o an haline cidden üzüldüm ve kalbimde bir ses "git ve ona destek ol" dedi.
Tereddüt etmeden yatağına doğru gittim ve yatağın kenarına oturdum.
Ayla.
Ay:...
Abla diyerek seslendim ve dönüp sağ elimi koluna doğru attım.
Elimi koluna attığım gibi kolunu çekmişti. Belki tekrar denemem lazımdı, elimi tekrar koluna attım.
Bu sefer Ayla döndüğü gibi yatağın üstünde ayağa kalktı. Bağırıyor ve ağlıyordu, eğilip tokat atmaya kalktı.
Tam bu sırada kolunu tuttum ve kendisini iktirdim
Ben de yatağın üstüne çıktım ve boğazını sıktığım gibi yatağına attım kendisini.
Sinirim tepemdeydi ve aptal bir kız çocuğunu bu saatten sonra kaldıramazdım.
İyice boğazını sıktım "cidden bıktım senden Ayla, sana iyi niyetle yaklaşmaya çalışıyorum yine uzattığım eli çekiyorsun, bu son artık bundan böyle seni bu evde köle gibi kullanmazsam adam değilim" dedim.
Gözlerimden sanki ateş püskürüyor gibiydi asi suratı bir anda korkudan ölebilecek bir surat aldı.
En yakın zamanda sana cezanı vereceğim hiç merak etme, hiç!
Boğazını sıkmayı bıraktım ve üstümü başımı düzeltip, az önce bir şey yaşanmamış gibi davrandım ve odasından çıktım.
Tam odama dönecekken merdivenden gelen adım atma sesleriyle, kafamı arkaya çevirdim.
Gelen Derya'ydı ve yemeğin hazır olduğunu söylemek için gelmişti.
Kendisine 2 dakikaya geliyorum dedim ve Ayla'ya ve Handan'a yemeğin hazır olduğunu söyledim.
Aşağı indiğimde Derya masayı güzelce hazırlamıştı.
Oturduğumda Derya arkasını döndü ve götünü kıvırta kıvırta gitti.
Annem ve ablam merdivenin basamaklarını ayakları titreye titreye iniyordu.
En sonunda geldikleri gibi biri sağıma biri de soluma oturdu.
Yüzleri yere doğru bakıyordu, bu durum hoşuma gitmişti kendimi ne kadar böyle davranmayı sevmesem bile onlara karşı üstün olmak iyiydi.
Haydi yesenize!
An/Ab: Tamam yiyoruz. (titrek ses)
Yeni yerimde, babam olmadan yediğim akşam yemeği güzeldi, masa sessiz eskisi gibi boş şeyler konuşulmuyordu.
Annem ve ablam yemek yerken rahat değillerdi çatalı ve kaşığı titretiyor ortalığa döküyordu.
Bir an Ayla suya uzamaya çalışırken bardağı tutamadı ve üstüme döküldü
aslında kızmasamda ne yapacak diye öylece bekledim.
Ayla kafasını kaldırınca göz göze geldik hemen "özür dilerim, lütfen isteyerek olmadı" diyerek, endişeli bir hâl almıştı.
İstifimi bozmadan rahat bir şekilde "sorun değil, yemeğinizi bitirin. Aç kalmayın" dedim.
[10 dakika sonra]
Yemekler bitince annem, Derya'ya seslendi.
Derya geldiği'nde annem aşağılar gibi "buraları toplayacaksın, hadi çalış" dedi.
Derya'nın suratı düşmüştü daha önce Derya'ya insan gibi davranan annem şimdi onu köle olarak görüyordu.
Derya tam masaya elini uzattığında...
Derya Hanım durun!
Herkes kendi tabağını kendisi toplayacak. Yemeği siz yaptınız, masayı siz hazırladınız bari bunu biz yapalım lütfen siz artık evinize dönebilirsiniz.
Derya tereddüt etmeden geri çekildi ve kendisine ayrılan odaya üstünü değiştirmek için gitti.
Annem ve ablam öyle şaşkın şaşkın kalmış birbirilerine bakarken "haydi alsanıza tabaklarınızı mutfağa gidelim" dedim.
Tabaklarımızı mutfağa götürdük teker teker kendi tabaklarımızı yıkadık ve kuruladık.
Derya dönüşte bize gideceğini söylemek için haber verdi ben de kendisine; bizim şoför seni bıraksın evine varınca haber ver.
Kafasını sallayarak onayladı ve kapıyı kapatıp çıktı.
O gittikten sonra odama çıktım ve bir kaç eşyamı alıp çalışma odasına gittim, babamın masasına oturduğum gibi neler var neler yok şirket hakkına bütün olanlara baktım.
Babam yasal yollarla kurduğu sistem baya işlemiş kendi kendine ilerliyordu.
Akıllı adamdı sağ olsun işime çok yaradı kendisi.
[1 saat sonra]
Odama dönmek için yerimden kalktım, yavaş adımlarla koridora gittiğimde kapımın açık ve ışığın da açık olduğunu gördüm.
Hafif bir işkillenmiştim, sonuçta benim odama kim girer ki?
Sessiz sessiz odama doğru yürürken içeriden hâlâ sesler geliyordu.
Bu sefer, yavaş adımlarla kapıdan içeri girdiğimde, Ayla içeride elinde makas ile yatağımın çarşafını yastığımı, kıyafetlerimi kesip parçalamış ve bilgisayarıma da zarar vermişti
[Babamın odası işine iyi odaklanmak için dışarıdan ses almaz, ses vermezdi, akıllıca düşünmüştü]
O an Ayla'yı öyle görünce benim için artık sakin durmak ve ona bir şey yapmamak haramdı.
Ne kadar odama zarar verse de beni asıl sinirlendiren Derya'nın aldığı nevresim setini parçalamasıydı bununla birlikte kafamdaki kablo kopmuştu.
Hemen arkasından yaklaşıp Ayla'nın suratını kendime çevirdiğim gibi sert bir tokat ile onu yatağa zımbaladım.
Yatağıma düştüğü gibi saçları yüzünün önüne gelmiş dudağının kenarından bir kan damlası akmıştı.
Derya elinde duran makası yere düşürmüştü ama bunun farkında olmadan saldırmaya ve elinde tuttuğunu sandığı makası bana saplamaya çalıştı.
Bir an ne yapıyor bu aptal desemde eline baktığında makasın olmadığını görünce yatağının duvar kısmına doğru ayaklarıyla ters adımlar atarak kendini duvara veriyordu.
O an artık hayatta ve dinimizde yanlış olsada bir karar verdim, üstüme giydiğim tişörtü ve altımdaki eşoftmanı çıkardım.
Derya ne yapacağımı anlamıştı ağzından ağlama ile karışık kekeleyerek "lü-lütfen y-ya-yapma Aras, söz nasıl istiyorsan öyle biri olacağım." demişti.
(sinsi bir gülümsemeyle) Merak etme şu andan itibaren istediğim şey neyse sen de o olacaksın zaten Ayla...
30 notes · View notes
sillagen · 10 months
Text
Rahmetli babaannem inanılmaz özgüven pompalayıcı bir kadınmış ben daha iyi büy��yünce anladım. Uykudan uyandığım zaman " uyumuş uyanmış ay güllere boyanmış" diyerek severdi. Normal sevmesi bile bir başkaydı "ay parçası kızım, şapır şupur öpmeler, bir sürü iltifat" Babaannem çocukluğumdan beri benim başkadır ya. En çok kimi seviyorsun dediğinde babaannem derdim. İnsan kimden sevgi çok görürse onu sever.
33 notes · View notes
asiikizz · 22 days
Note
Doğum günün kutlu olsun ay ışığım yeni yaşın sana istediğin herseyi vermez elbet ama herseyin yoluna girmesi dileğiyle unutma hayat bu sen ona boyun eğersen o daha çok üzerine gelir acımasız hayata karşı hep dik durmayı ve sana dediğim gibi kendi gözlerine bakıp kendine kocaman gülümsemeyi unutma seni çok hemde çok seviyorum iyiki seni tanıdım iyiki senin ablan oldum sen iyiki benim ay ışığım oldun biliyorsun zaten benim için değerini söylemeye gerek yok
İyiki doğdun güzel kızım 😘😘😘😘
Doğum günün kutlu olsun 🩵🩵🩵🩵🩵🩵🩵
Teşekkür ederim ablaların bir tanesi sende iyi ki varsın iyi ki hayatımdasın ve iyi ki ablam olmuşsun sende benim için çok kıymetlisin 🥹 :)))
7 notes · View notes
sexcxsblog · 11 months
Text
KAYNIM BENİ BOZDU
Ben Nurgül kaynım ile olan birlikteliğimizi anlatıcam. 20 yaşında görücü usulü ile Mithat ile evlendim. Ne ben istekliydim ne de o. Mithat daha önce evlilik yapmış. Karısını çok erken yaşta kaybetmişti. Ailesine eğer tekrardan evlenirse üstündeki bu buhrandan kurtulacağını düşünüp tekrar evlendirmişler. Kendisi benden 7 yaş büyüktü. Düğündü kınaydı derken evlendik. Ama Mithat benim yüzüme hiç bakmıyordu. Evde sanki hizmetçi gibiydim. Eli elime değmiyordu. Bende kaybı yüzünden pek üstüne gitmiyordum. Zamanla her şeyin düzeleceğini düşünerekten fazla kafa yormuyordum. Aylar geçti her şey aynıydı. Mithat sabah erken işe gider. Kendisi tır şoförüydü. Bazen birkaç gün bazen de bşr hafta sonra eve gelirdi. Her gelişinde sarhoş olur. Uyuyana kadar ağlardı. Bu duruma çok üzülüyordum. Ama elden bir şey gelmiyordu. Bu geç gelmeler artınca kadın başıma evde yalnız kalmama kayınpederim razı gelmedi. Mithatın abisini bizim eve yolladı. Kazım abi Mithat a göre daha güleryüzlü daha cana yakındı. Bazen samimiyetini aşacak el şakaları yapardı. Ben bazen rahatsız olsam da evde ses olduğu için gıkımı çıkarmazdım. Evleneli 2 ay geçmişti ama ben hala bakireydim. Bu durumu kimse bilmiyordu. Körpe bir gelindim. Kocam erkenden işe gider. Ben kazım abi ile yemek yer sohbet ederdik. Kazımın belirli bir işi yoktu gündelik işlere giderdi. Onun dışında hep beraberdik. Zamanla birlikte vakit geçirince kazımda daha rahat etmeye başladı. Küfürler,temaslar evin içinde boxerla gezmeler. Bazen boxerın önündeki o şişkinliği görünce ağzımın suyu akardı. O rahat olunca bende rahat davrandım tabi onun kadar değil. Evde sabahlığımla dolaşırdım. Göğüslerim belli olurdu. Kazım abi de gözlerini benden alamazdı. Onu tahrik etmek çok hoşuma gidiyordu. Arada sürtüşmeler oluyor acayip zevk alıyordum. Günlerden bir gün görümceme ziyarete gittik. Ev çok kalabalıktı ve bende aşırı bunalmıştım. Kazım abiye sıkıldığımı hava almak istediğimi söyledim. O da gel bşraz dolaşalım dedi. Tam çıkarken görümcem bebeğini bşraz gezdirmemizi söyledi. Aldık yanımıza arabayla geziyorduk. Ben ve görümcemin bebeği arka koltuktaydık. Biraz muhabbet ettikten sonra bebek ağlamaya başladı. Ben susturmaya çalışıyordum ama asla susmuyordu. Ordan kazım abi
-aç olmasın Yenge
-bilmem ki
-açtır açtır emzirsene
-abi bende süt yok ki
-olsun belki öyle susarda uyur
Giydiğim gömleğin düğmelerini açtım ve südyenimi aşağı çektim. Kazım abi aynadan Benim dolgun mememe bakıyordu. Bebek hemen yapıştı mememe.
-emiyor mu Nurgül
-evet abi
-şuna bak kimsenin dokunmadığı memelerime bir bebek açılış yaptı
-ne dedin yenge
Kahretsin sitem ederken bşraz sesli söylemiştim. Kaynım duymuştu. Ama haksız da sayılmazdım.
-valla şanslı kerata ya. Bebek olmak istedim şuan resmen
-süt gelmiyor ki
-süt için değil ki o güzelim memeler için
-ya abi deme öyle şeyler
-ne kızım doğruları söylüyorum valla benim senin gibi karım olucak ufff
Devamını getirmedi. Ben de aşırı heyecanlandım bu dediğinden.
-napalım abi kader işte ona böyle talih kuşu kondu ama acısından gözü hiçbir şey görmüyor
-sokayım onun acısına böyle bir karı bulmuş acı mı kalır
-ne sen sor ne de ben anlatayım abi. Kaç ay oldu eli elime değmedi. Üstüne de varmıyorum ama sizinkiler torun ister. Benim kusurlu olduğumu düşünürler hamile kalmazsam
-kocan asıl kusurlu olan benim güzel yengem. Şimdi kalkıp siksem seni 10 tane çocuk doğurursun evelallah. Bozma sen moralini
Bu cümlelerden sonra kazım abi daha da hoşuma gitmeye başladı. O sırada çocuk ağlayınca onu görümceme bıraktık eve döndük. Eve giderken de kazım abi bu konuyu tekrar konuşalım dedi.
217 notes · View notes
yazan-kalem-siyah06 · 2 months
Text
Erkekler, kadınlar, muhafazakarlar, devrimciler, hippiler, İbo dinleyenler, Metallica dinleyenler, Kafka okuyanlar, dua kitapları okuyanlar, türbanlılar, mini etekliler, herkes öyle sevgisiz bakıyor ki bana;
Güzel bir gün olsun istersen OKU ❗❗❗
Tumblr media
Adım Muhammet. On dokuz yaşındayım. Atık kağıtlar topluyorum ve Kızılay`dan Ulus`a kadar üç kez yürüyerek gidip geliyorum her gün. Beş arkadaşımla kalıyorum iki göz odalı bir evde. Onlar atık kağıt toplamıyor; Mevlüt inşaatta çalışıyor mesela, Hüseyin halde hamallık yaparken, Sidar ve Yunus ayakkabı boyacısı. Aramıza bir arkadaş daha katıldı. Adı Abbas. Çalışmıyor o, diyaliz hastası. Abbas`a biz bakacağız.
On üç yaşından beri kağıt topluyorum Ankara`da. Niğdeliyim. İlkokula başladığım yıl geldik Ankara`ya. Ortaokulu bitirebildim yalnızca; hep takdir alarak geçtim sınıfları. Liseye yazdırmadı babam; sokağa saldı beni çalışıp da işe yaramam için. O gün bugündür sokaklardayım; çizgili, çizgisiz, kareli, beyaz ve rengarenk kağıtlar, kartonlar topluyorum.
Çalışmaya başladığım yıl babam terk etti bizi. Kumar borcu vardı; çekti gitti bir sabah erkenden. Ben geçindirdim evi. Annem severdi beni, “aslan oğlum” derdi. Yanaklarımı okşardı bazen. Babam gideli dört ay olmuştu; komşular bir adam bulmuşlar anneme. Kumar oynamazmış, namazında niyazında bir adammış. Eşi vefat etmiş. İki kızı varmış adamın. Anneme demiş, “sen kabulümsün, çocukların da kabulüm ama Muhammet olmaz!” Şaşırmış annem, “niye olmazmış Muhammet, o da benim çocuğum” demiş. “İki kızım var; biri on iki yaşında, biri on dört yaşında. Caiz değildir Muhammet`le kızlarımın aynı hane içinde olması” demiş adam. Üç kız kardeşim vardı ve çok düşkündük birbirimize. Annem için kolay olmadı karar vermek. Oturttu beni karşısına bir gece. “Bak Muhammet” dedi, “seni asla bırakmayacağım, ama bir süre dayınlarda kal oğlum.” Sarıldı bana; o ağladı, ben ağladım…
İmam nikahı kıyıldı, dayımlara geçtiğimin ertesi günü. Haftasına kalmadan annemi, kızlarını ve kardeşlerimi alarak memleketine götürmüş adam, Kastamonu`ya. Dayım dedi, “annenin emanetisin bana, burası senin de evin. Arada bir gelip kalabilirsin Muhammet!”
On üç yaşındaydım, bana kalacak bir yer de ayarlamamıştı dayım. Komşulardan, akrabalardan kimse demedi bana, “sana yardım edelim” diye. On üç yaşındaydım, Ankara`daydım, bir başınaydım…
Altı yıldır görmedim annemi ve kardeşlerimi. Bir çok kez niyetlendim Kastamonu`ya gitmeye. Dedim, “kovar beni o adam; göstermez bana ailemi.” Anneme küsüm; istese bana ulaşabilirdi diye düşünüyorum. Çok özlüyorum kardeşlerimi; Hülya`yı, Havva`yı ve Hanife`yi… Domino oynardık dördümüz. Ben bir kere bile kazanmadım; “çocuk onlar, sevinsinler” derdim. Ben de çocuktum oysa…
Yürürken, kağıt toplarken, sabahtan akşama bitap düşene kadar çalışırken hep yüzlerini seyrediyorum insanların. Mesela, sevgililer geçiyor yanımdan ve erkekler beni görünce daha bir ötemden geçirtiyorlar kadınları. Erkekler, kadınlar, muhafazakarlar, devrimciler, hippiler, İbo dinleyenler, Metallica dinleyenler, Kafka okuyanlar, dua kitapları okuyanlar, türbanlılar, mini etekliler, herkes öyle sevgisiz bakıyor ki bana; öyle incitici, öyle hoyrat olabiliyor ki herkes…
İbo`yu bilmeme şaşırmadınız, ama Metallica`yı ve Kafka`yı biliyor olmam ilginç gelmiştir size belki. Olgunlar Sokak`taki seyyar kitapçılardan kitaplar alıyorum. Milena`ya Mektuplar`ı okudum Kafka`dan, diğerlerini de okuyacağım. Birçok kitap okuyacağım ben; Nietzsche`nin “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabını çok merak ediyorum mesela, bir de Oruç Aruoba`nın şiirlerini. Keşfetmem, okumam, sorgulamam gereken öyle çok yazar, hikaye, roman ve şiir var ki…
Kitapçılar bile önyargılı bana; emeği, vicdanı, barışı savunanlar bile beni gördüklerinde kıyıcı sözler söyleyebiliyorlar ve eminim onlara ürkütücü geldiğimden.
İkinci el kasetlerim var; Metallica kasetim de var, Fikret Kızılok kasetim de. Annem, beni dayımlara yollarken teybi bana verdi,”sıkıldıkça müzik dinle, ama sesini kıs ha” dedi. Şimdilerde teybi son ses açıyorum Metallica`yı dinlerken!
Adım Muhammet. On dokuz yaşındayım. Beni nefretle bakarken göremezsiniz; kabalaştığıma, etiketler koyduğuma, yaftaladığıma şahit olamazsınız. Bir anlama çabam var; kendimi, annemi ve sizi. Bir öğrenme çabam var; yeryüzünü, doğayı ve evreni. Yazmaya da başlayacağım; sevgisizliği yazacağım önce çöp kutularından topladığım kağıtlara ve sevgisizliği yazdığım kağıtlar geri dönüşüme gidip sevgi olarak dönecek aramıza. Sevgi`li insan dostlarım olacak kağıtlarda diriliveren; sevgiyle var olan canlar, kardeşler, halklar…
Kendimle ilgili bir çok projem var. Mahkemeye başvurup adımı değiştireceğim. Ali Haydar mı olsa adım diye düşünüyordum, vazgeçtim; adım Özgür olacak benim.
Kendime ait bir kütüphanem olacak sonra. Atık kağıtlar topluyor olabilirim; işim gereği tenimden yayılan koku pis gelebilir size ama en sevdiğim koku kitap kokusudur.
Doğada bir başıma yaşama projem de var. Yoruldum incitilmekten, ötekileştirilmekten, lanetlenmekten. Tabiat Ana`ya sığınmak istiyorum ve bunun için otlarla ilgili kitaplar alıyorum. Otlarla beslenmek, otlarla iyileşmek, otlarla huzur bulmak istiyorum. Doğada bir başıma yaşayacaksam otların bütün kerametlerini bilmem gerekiyor.
Böbrek yetmezliği var Abbas`ın; benim kardeşim oldu Abbas, kız kardeşlerimin yokluğunda. Ona biz bakıyoruz ve Abbas iyileşmeden Tabiat Ana`nın yanına gitmeyeceğim.
Kafka kırk bir yaşında ölmüş; onun kadar yaşasam yeter. Kitaplar gibi kokmaktır özgürlük; otlardan sevgi büyüleri yapmak ve toprağa karıştığımda bir gün, Tabiat Ana`nın beni şefkatle anmasıdır…
Böyle buyurdu Muhammet!
9 notes · View notes
dolunayligecee · 1 year
Note
Açıklamalı ff??
@sarcophties Hatice'm iyi ki o gün yazmışım tanışmışım seninle.
@theay güzel kalpli ay kızım benim :)
@imagineangel en zor zamanımda hayatıma girdin. İyi ki geldin güzelim.
@songeceresitali Veda'm. Güzel meleğim benim.
@intiharlarda Buğra eskilerden kalan ilk geldiğim zaman tanıştığım insanlardan birisi. Cerenin ikizi hala unutmadım djsjdnd
@melankolikbirpanda yeni tanıştık sayılır ama melek gibi birisi..
@sanrilarveyakarislar Aden'im benim...
@meryrosaa Gülüm bir tanecik adaşım.
@kimsesizhaykirislar Gecem güzelim benim.
@wiany çok yakın değilim ama iyi birisi. Bir kaç kere konuşma fırsatım olmuştu. Kibar birisi :)
@buffy-buffy bizzat tanışmadık çok fazla ama çok nahif birisi...
@ttutunamayanlar tanışmadık ama blogunu seviyorum.
Unuttuğum varsa kusura bakmasın.
25 notes · View notes
gokyuzununyasi · 5 months
Text
İçimdeki sıfır çarpanını kendime bölünce belirsizlik buldum.
Saat gece yarısını geçti. Yaşım yirmiye dayadı merdivenini. Uykum bu gece benim değil, baş ağrılarımın tuttu tarafını. Neyseki bu gece ben kendimin tarafındayım. Kaç hafta ya da kaç ay oldu bilmiyorum ama kendimi görmekten o kadar korktum ki beni yansıtıyor diye yazmadım. Tek taraflı bir ateşkes imzaladım cümlelerle. Sanırım bu gece hatta bu süreçte sadece anlayış ile doluyum kendime. Nefretimi kimin mezarına ektim bilmiyorum ancak kendi kefenimi kontrol ettim cepleri yırtık değildi. Şüpheli ve de nihayet. Kendimle barıştım. Benim suçum değildi. Kabullenmemin yıllarımı almasını geçtim beni de benden aldı. O yüzden şimdi döktüğüm bu gözyaşları gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki kendi kucağıma yattığım için. Ben elimden geleni de yaptım, ardını da açık yüreklilik ile fazlasını da. Bundan ilerisi gerçekten boyumu aşıyor, yüzmeyi de pek sevmem dalgalı denizde. Bundan ilerisi zaten yolun sonu olur benim için. Bütün anlamlarıyla. Daha önceleri neyi istediğimi öylesine iyi bildiğimi sanıyordum, şu an elimde sadece neyi istemediğim var. Ki bunu da söylemeden geçemeyeceğim: ellerim gri. Sorumluluk almak da ödünç vermek de korkunç sancılıymış. Bu bir tercih meselesi bile değildi. Bir kere aşınca tam manası ile asla bırakılmayan, kendinin unutulması istemeyen kıskanç birisiymiş. Bu belki de kendime bir “hoşgeldin” yahut “güle güle” o yüzden eteğimdeki tüm harflerimi dökücem. Aslında döksem mesela tüm içimi. İçim dışıma çıkana kadar ağlarım. Pınarlarım kurudu inan. İçimde birisine ama kime sesleniyorum bilmiyorum. Gölgemi kaçırırsam bu hengameden kurtulurum sandım. Saye diye çığlıklarımı hep bundan attım. Şimdi cesaretimi topladım arkama baktım; yok saye falan. Gölgem bile yok. O sorumluluğu ben işte öyle yalın sırtlandım. O yüzden saye falan değil bu kez. Bak kızım yağmur. Kendine hor davranmayı kes. Müziği biraz azalt. Yemek yemeyi unutma. O vitaminleri al. Çıkman gereken doktor kontrollerini artık aksatma. Aynalara göz devirmeyi de unut artık bi kırığın bitişinde. İyiyim demeyi azalt. Güçten, güçsüz düşecek kadar güçlüsün. Kimse bilmez ama ben bilirim. Kumsallar anlamaz yağmurun neden yağdığını, okyanus üstünden gidene kadar. İnsanları da görmek istediğin gibi görmeyi bırak. Olduğu gibi gör. O gerçekten öyleymiş. Yangın kendi saçına gelene dek, aynanın karşısında tararmış. Dene ama sevmeden sevilmeyi. Soluna çok yüklendiğinden şaştı dengen. Kime neyi anlatıyorsam. Tamam. Sus. Kapat konuyu. Düşüncelerim var işte öyle benim pas tuttu üzerlerini ama yokluyor arada aklımı. Sus. Saçma. Çok kez öldüm. Ölüm çare değil. Neden biliyor musun? Çünkü benim mevsimim değişti. Kışın ortasındayız ama bu bir kış yağmuru değil. Bu benim ilk yağmurum da değil. Bu benim belki de kasımın sonunda nisan yağmurum. Biri değil, yani şakası da yok. Mevzu bahis bile değil tercih için de ve içimde.
21.11.23 01.32
9 notes · View notes