Sen uçurumsun,bense kenarında oturmuş ayaklarını sallandıran küçük kız. Ben senin manzaranı izlerken insanlar ordan atlayacagimi düşünüyor.Oysa ben sadece sende gördüğüm güzelliği onlara da göstermek istiyorum.Çünki ben düşmekten degil,bir daha o güzelliği görememekten korkuyorum...
Adam arabayı uçurumun kenarında durdurur durdurmaz aşağıya indi, sevdiği kadın uçurumun kenarındaydı.
"Gül?"
"Hoş geldin."
Barış ona doğru ufak adımlar attı.
"N'apıyorsun orada?"
"Çok güzel, değil mi?"
"Gül, uzaklaş oradan."
Gül ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerini sevdiği adama çevirdi ve ona doğru sadece iki adım attı. Çok uzaklaşmış sayılmazdı ancak yine de Barış rahatlamıştı.
"Neden çağırdın beni buraya?" diye sordu Barış.
"Konuşmak için."
"Konuşmamız gereken her şeyi konuştuk, Gül."
Genç kadının yüzüne bitkin bir tebessüm kondu.
"Hayır." dedi. "Konuşmadık." Gözleri doldu. "Sen gittin, ben ağladım."
Adam başını dikleştirdi. Diyecek hiçbir şeyi yoktu.
"Neden gittin?"
"Gül, biz bunları defalarca konuştuk." Barış çaresizdi. "Sen beni sevmiyorsun. Bu, sadece bir takıntı. Bunu niye kabul etmiyorsun?"
Gül yüzünü uçuruma döndü.
"Beni hiç mi sevmedin?"
"Gül, bu tarafa gel. Oradan uzak-"
"Beni hiç mi sevmedin?" diye sordu kadın bir kez daha, bu sefer haykırarak.
"Sevdim tabii ki! Seviyorum! Ama boğuluyorum Gül... Bu ilişki ikimize de zarar veriyor."
"Yalan söyleme! Benden Eray için ayrıldığını biliyorum, bana yalan söyleme!"
Barış acıyla yutkundu, kalbi titredi. Buna da diyecek bir şeyi yoktu.
"Ben seni seviyorum, Barış."
Gül neredeyse yalvaracaktı. Barış karşısındaki kadının hareket ettiğini görünce onu durdurmak için ellerini kaldırdı.
"Bak, tamam. Başta öyleydi ama şu hâline baksana. Bir adam için kendinden vazgeçmek istiyorsun. Ben, senin beni kendinden daha çok sevmeni istemiyorum. Bunun sevgi olduğuna da inanmıyorum."
"Bütün bunlar bahane."
"Değil!" Sakin olmayı denedi, gözlerini kapatıp soluklandı. "Tamam. Tamam, özür dilerim. Buradan gidelim. Lütfen gidip sakince konuşalım."
Gül kıpırdanınca Barış ona doğru adımladı ancak Gül'ün bağırışı ayaklarına dolandı.
"Yaklaşma!" Güldü, gülüşü yorgundu. "Bunu sana söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi."
"Gül, iyi görünmüyorsun. Lütfen, buraya gel. Gidelim. Lütfen."
Kadın başını iki yana salladı.
"Bugün ikimizi de özgür bırakacağım." Omzunun üzerinden Barış'a baktı. "Sen hep merhametliydin ama ben hiçbir zaman iyi biri olmadım. Dilerim ki vicdanına rağmen, birini seversin ama şunu unutma, benim olmadığım bir dünyada bile seni en çok ben seveceğim. Hiç kimse ama hiç kimse seni benim kadar sevemez."
"Neden bunları söylüyorsun?" Yutkundu. Barış ona doğru bir adım atmak istedi ancak Gül buna da engel oldu. "Gül, beni korkutuyorsun."
Genç kadının gözünden akan bir damla yaş dudaklarındaki tebessümün arasında kayboldu.
"Seviyorsan niye gidiyorsun diye sorma arkamdan, seven sevdiğine senin yaptığını da yapmazdı Barış."
"Gül!"
"Vâr olduğum için minnet duyardın ya bir zamanlar. Umarım, hoşça kalırsın. Benim olmadığım bir dünyada bile."
Son cümlesi bu oldu. Gül sevdiği adamın gözlerinin önünde kendisini o uçurumdan aşağıya bıraktı.
"Hayır, hayır, hayır!" Barış koşarak uçurumun yanına geldi ve yere çöktü, kısa tırnaklarını yerdeki toprağa geçirdi. "Gül, hayır! Bunu bana yapmadın, hayır!"
Barış defalarca sevdiği kadının ismini haykırdı, öyle büyük bir şiddetle feryat etti ki bir an için bu bağırışların onu geri getireceğine inandı. Ancak nafileydi. Kadın o gün sevdiği adamı konuşmak için çağırdı ancak konuşmadı. Tarih o gün birkaç kelime farkla tekerrür etti. Bu sefer kimse gitmedi. Kadın öldü, adam ağladı.
"Gitmem gerek artık... kimsenin gelmeye cesaret edemeyeceği yerlere. Uçurumun kenarında açan bi papatya gibi hissediyorum kendimi, bir rüzgara kapılıp gidecek ömrüm, dalından koptuğum an biticek herşey. Ama gitmem lazım artık. Karanlık sabahlarım vardı benim, geceden kalan şişeleri toplarken anlamıştım yok olduğumu. Oysa ben senin yokluğunda bile şişelere sığınmıştım... Kendimi yarı yolda bıraktım."
bak, hayır yanlış anlıyorsun sen. ben ölmek felan istemiyorum. ne jileti koluma dayayacak, ne de urgan'ı boynuma geçirecek gücüm var. öldükten sonraki hayatı kaldıracak gücüm de yok. uçurumun kenarında duruyorum sadece öyle. merak etme atlamayacağım. çakılmanın nasıl bir şey olduğunu çok iyi biliyorum çünkü. düşüş biter ama, en başta kalbin olmak üzere tüm kemiklerin kırılır. çok canın yanar inan bana. bir kez daha kaldırabilir miyim emin değilim. yine de ben uzun süredir o uçurumu izliyorum. tüm sözlerime ters düşerek. seni düşürecek bir yere çok bakarsan düşersin demiştin. anla işte, hâlâ bakıyorum ben o uçuruma.
Nasıl bir his biliyor musun? Uçurumun kenarında bir dala takılı kalmışım gibi çırpınsam düşeceğim, bağırsam kimse duymayacak, öylece dursam dal çatırdıyor yani eninde sonunda düşeceğim ama elimden bir şey gelmiyor.
Söyle, nasıl geldin bu hâle? Yaşamayı çok seven biri değildin ama ölmeyi de istemiyordun, ne oldu da gün boyu ölümü düşünmeye başladın? Kim seni bu hâle getirdi küçük kız? Bütün gün bir uçurumun kenarında olmayı düşündün, o uçurumdan kendini aşağı atsan nasıl süzülüceğini düşündün. Ölmeden önce son hayalini gerçekleştireceğini, havada süzülmeyi düşledin. Ama o süzülmenin sonu ölümdü, o süzülmenin sonu karanlıktı. Söylesene küçük kız, nasıl kıydın kendine? Kendin belki senin için önemli değil ama bu zamana kadar kendini o uçurumdan atmama sebeplerin vardı, kişiler vardı hayatında, onlar mı bıraktılar seni? yoksa aklından tek geçen şey artık o uçurum kenarı mı? onlara ne olucağını, neler yaşayacaklarını düşünmüyor musun artık? Söylesene küçük kız, anneni babanı aileni geçtim peki ya her şeyim dediğin kıza nolur, her şeyi olduğun kıza? Hiç düşündün mü? Aklından çıkmıyor o kız biliyorum, bu soruyu sormak bi aptallıktı. Senin onu düşünmediğin anlar sayılı, o uçurumdan kendini atsan bile o kız olur aklında bunu biliyorum. Sen kendini o uçurumdan attığında o kız ne hâle gelir düşünebilirsin aslında ama onu o hâlde düşlemek istemiyorsun, düşlerin zaten kirli bir de o kızı o kirli düşlere sokup onu da kirletmek istemiyorsun. Biliyorum küçük kız, her şeyi biliyorum. Neler istediğini, neden uçurum kenarını düşlediğini, kimler, neler seni bu hâle getirdi onu da biliyorum. Belki o uçurum kenarında öylece kalırız, belki sadece ayaklarımız o uçurumun kenarında aşağıyı görür ne dersin küçük kız? Sana ne iyi gelicek biliyorum, bunu sende biliyorsun ama yapamıyorsun, yapmaya gücün yetmiyor. Başka bir çözüm yolu bulunur elbet be küçük kız, tek çare o uçurumdan aşağıya atlamak değil hatta o uçurumdan aşağıya atlamak bir çözüm bile değil. Biliyorum neden böylesin, kimlerin yüzünden böylesin. Bak sana söz veriyorum küçük kız, halledicez. Kimseye güvenmiyorsun ama bana, kendine güven küçük kız. Kimse gelip o uçurum kenarından seni eve götürmeyecek, sen o uçurum kenarından eve gidiceksin. Belki eve bile gidemeyeceksin bir sokakta kalıcaksın ama bunu yapan yine sen olucaksın küçük kız. Seni seviyorum...