Allah ve Rasûlü bir meselede kesin ve bağlayıcı bir hüküm verdiği zaman, mü’min erkek veya mü’min kadının, kendileriyle alakalı o meselede başka bir tercihte bulunma hakkı yoktur. Kim Allah ve Rasûlü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
Laiklik, Cumhuriyet sisteminin temel fikridir. Din ve devlet işlerinin ayrı olması esası üzerine dayanmaktadır. Oysa İslam dini bilinenin aksine; yalnızca namaz kılmak, insanlara hoşgörülü olmak, oruç tutmak hacca gitmek gibi manevi yönlerimizi doyuran bir din değildir. Hayata dair her alanda çözüm sunan ve hüküm ortaya koyan bir dindir. Yani İslam hem siyasi hem de ruhi bir dindir. İslam laikliğin tam aksine Lailahe İllallah Muhammeden Rasullullah (Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed onun kulu ve elçisidir) fikri üzerine kuruludur. Bizler bu cümleyi söylerken hakim'in hüküm koyan'ın yalnızca Allah olduğuna iman etmiş oluyoruz. Ondan başka hüküm koyucuları reddediyoruz. Allah'u teâlâ Yusuf suresi 40. ayet-i kerimesinde hükmün yalnızca Allah'a ait olduğunu bildiriyor. Allah'u teâlâ yönetim, eğitim, ekonomi, sağlık, kadın erkek ilişkileri vs. her alanda hüküm koymuştur ve bizler müslümanlar olarak bu hükümlere uymalıyız. Laiklikte ise Allah'ın hükümleri bir kenara itilmiş yerini beşeri hükümler almıştır. Ve bu asla kabul edilemez, edilmemeli bir müslüman Allah'ın hükümlerinin olmadığı bir dünyada rahat olmamalı ve Allahın hükümlerinin uygulanacağı Hilafet devleti için, Allah'ın dinini yeryüzünde hakim kılıncaya kadar canla başla çalışmalıdır.
"Ey iman edenler! Kendi görüş ve hükümlerinizi Allah ve Rasûlü’nün verdiği hükmün önüne geçirmeyin. Allah’a gönülden saygı duyup O’na karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle işiten, her şeyi hakkiyle bilendir."
Hucurât Sûresi 1. Ayet
Âyet-i kerîme “ey iman edenler” hitabıyla başlar. Burada mü’minlerden istenen, hayatın her alanıyla alakalı söz, fiil ve davranışlarını tanzim ederken, bu hususlarda Allah ve Rasûlü’nün emrinin ne olduğunu çok iyi bilmeleri ve tüm amellerini bu emirlere uygun olarak yapmaya çalışmalarıdır. Allah ve Rasûlü’nün emri belli iken, kendiliklerinden hüküm ortaya koymaya, ona uymaya ve başkalarını da ona uydurmaya kalkışmamalarıdır. O halde mü’minlerden kayıtsız şartsız ilâhî emirlere teslim olmaları ve bunlara aykırı davranmaktan sakınmaları istenmektedir.