Hatay ve Kahramanmaraş haber merkezine hoş geldiniz! Burada güncel haberleri bulacaksınız. Gazetecilerden oluşan ekibimiz en son haberleri bulmak için sürekli olarak bölgeyi tarıyor, bu nedenle yeni güncellemeler için düzenli olarak tekrar kontrol ettiğinizden emin olun. Siyaset, ekonomi, kültür, spor ve daha fazlası dahil olmak üzere çok çeşitli konuları ele alıyoruz. Biz ayrıca, kaynaklarımıza güvenebilmeniz için güvenilir ve doğru bilgiler sağlamayı taahhüt ediyoruz. Sabır gazetesini ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz. Umarız sizin için Hatay güvenlik sistemleri gibi konular da dahil önemli olan haberleri bulursunuz! Haberdar olun, güncel kalın!
🌊 "Bireyler olarak seccademizin üzerinde, Kâ'be'nin etrafında, Kur'an rahlemizin başında ağlamaklı oluruz. Günahlarımıza ağlarız, umudumuza ağlarız. O håller bizim özel hållerimizdir. Kalbimiz incelir, gözümüz sulanır; bununla da Rabbimizin rahmetini umarız."
Tumblr Destekçileri: Sadakatin böylesine bu rozetler yakışır
Arada gelen kutularımıza mesajlarınız düşüyor: Tumblr'ı nasıl destekleriz? Düzenli olarak bağış yapamaz mıyız? Nihayet buna da bir el attık, içine de tatlı bir teşekkür ekledik. Gözlerini kapa ve düşün: Yepyeni bir rozetin var, sen Tumblr'a destek veriyorsun... ve rozetin sen desteğini sürdürdükçe parıldayıp evriliyor. Tumblr da Tumblr olarak kalmaya devam ediyor.
Sen de hemen Tumblr Destekçi rozetini kap. Kullanıcıların liderliğinde ilerleyen bir iş modeli oluşturmaya yöneliyoruz; otomatik olarak yenilenen bu abonelik de bunun bir parçası. Tumblr'a desteğini blogunda şık bir şekilde göster.
Destekçi Rozetleri nasıl işliyor?
Öncelikle Tumblr Destekçi rozetleri, tekrar eden biçimde bağış yapabilmeni sağlayan bir tür abonelik sistemi biçiminde işliyor. Tumblr'ı desteklemeye başladığında özel olarak tasarladığımız bir rozet alıyorsun ve bu rozet, ne kadar süreyle destek verdiğine göre görünüm değiştiriyor. Destekçi rozetleri, Çelik > Bakır > Altın > Platin > Yanardöner biçiminde ilerleyen farklı tasarımlara sahip. Desteğin sürdükçe her bir etapta evrim geçiren rozetini de dilediğin blogunda gösterebiliyorsun.
Aylık ve yıllık olmak üzere iki farklı abonelik türü var:
Aylık: Çelik seviyesinden başla, her bir etabı tamamladığında rozetinin evrildiğini görecek ve en sonunda Yanardöner rozetine kavuşacaksın.
Yıllık: Yıllık aboneliği seçtiğinde Platin rozetle başlarsın (bir nevi onca ayı atlayıp geleceğe ışınlanırsın). Bir yıllık dönem tamamlanıp bir sonraki ödemeyi gerçekleştirdiğinde ise otomatik olarak Yanardöner rozetini alırsın.
Fiyatlar:
Tumblr Destekçisi Aylık: 2,99 $
Tumblr Destekçisi 3 Ay: 7,99 $ (1 $ İndirim)
Tumblr Destekçisi 6 Ay: 15,99 $ (2 $ İndirim)
Tumblr Destekçisi Yıllık: 29,99 $ (%15 İndirim)
Ayrıntılar:
Sen iptal etmediğin sürece aylık ya da yıllık aboneliğin, her bir aralıkta otomatik olarak yenilenir.
Sen aboneliğini iptal edersen ya da ödemeyle ilgili bir sorun yaşanırsa, rozetine hiçbir şey olmaz. Sadece sen aboneliğini yeniden başlatana kadar (tabii ki yeniden başlatmak istersen) rozetin gizlenir. Aboneliğini yeniden başlattığın takdirde rozetinin seviyesi de tam kaldığı yerden ilerlemeye devam eder.
Destekçi Rozetleri, ilk etapta masaüstünde ve mobil uygulamalarda İngilizce olarak sunuluyor olacak. Diğer bölgelere de önümüzdeki haftalarda bu özelliği açıyoruz.
Şimdilik hepsi bu kadar. Biz bu rozetleri tasarlarken çok eğlendik, umarız sen de bunları blogunda taşırken en az bizim kadar mutlu olursun. Hep böyle a-acayip kal, Tumblr <3
bugün kız kardeşimin doğum günü, birkaç aydır ruhsal yönden sıkıntılar yaşıyor ve bugün ona sevineceği bir sürpriz hazırlıyoruz. annem ve babam kuzene kız istemeye gittiler taa afyonlara, umarız geceden önce de gelmezler :) liseden çok sevdiği ve hâlâ görüştüğü hocasını ve arkadaşını da çağırdık. ben güzel yemekler yapacağım inşallah sonra da belki eğlendiririz müzik falan açarız. eminim çok şaşırıp mutlu olacak, onun yüzü gülsün ki bizde gülelim 🥺
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah!
Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim!
Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!
Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak?
Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken?
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;
"Ey Rabbimiz!
Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mümin kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!
Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah’ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah’ım!
Sana şikayette bulunuyorum...
Sana şikâyette bulunuyorum...
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum.
Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah’ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına Sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı...
Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini Sana şikâyet ediyoruz..."
"Nasıl bir devirdir ki bu; insanların arasında olmak hayvanların arasında olmaktan daha tehlikeli?" derken Nietzsche, bu kadar gaddarca bir vahşeti düşünebilmiş midir?
Katliam merkezine dönüştürülmüş Konya Hayvan Barınağı'nda barınak çalışanlarının köpeklere kürekle vura vura işkence ederek öldürdüğü ortaya çıktı...
Sözün bittiği noktadayız...
Bu nasıl bir caniliktir? Masum canlıları böyle vahşice katletmek hangi vicdana sığar? Örnek gösterilen barınakta durum böyleyse gerisini varın siz düşünün.
Bu insanlık suçudur.
Güvenli sokaklar dediğiniz oluşumda köpekleri kürekle vura vura öldürebilen, bu olayı gözünü kırpmadan izleyebilen insanlık dışı mahluklar dolaşıyor. Hesabı sorulmalı ve derhal cezası verilmeli hayvanlara işkence yapan bu canilerin.
Sokaktaki hayvanları bahane ederek körüklenen nefretin kurbanı masum canlar olamaz.
Hayvan barınağı denen yerlerin kuruluş amacı, hayvanları rahat bir şekilde yaşatıp barınmalarını sağlamaktır ey vicdansızlar! Kafalarına kürekle vura vura canavarca hisle katletmeniz değil. Umarız acı çeke çeke, bir an önce ölmek istercesine, birebir aynı şekilde aynı acıları yaşarsınız.
Size de, insanlığınıza da, göz yumanlara da yazıklar olsun!
Allah'ın sevgisini kazanmak, en sevdiği Zât'a(sav) benzemekten geçer. O Zât'a benzemek ise onun gibi hareket etmek ile olur.
Kandiliniz mübarek olsun. Sonradan çıkan bir adet olsa da umum insanların iştirak ettiği bir dua gecesi. Mübarek birinin duasına, duamızı iliştirir kabul olmasını Rabbimizden umarız. Bizlere de dualarınızda yer verirseniz hasseten bu gece çok mutlu edersiniz efendiler. 🤲🏼
Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!
Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;"Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?
Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Allah'ım, sana şikâyette bulunuyorum..!
Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette bulunuyorum, sana şikâyette bulunuyorum!
Gücümüz dağıldı... Birliğimiz bozuldu... Yollarımız ayrıldı...Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz!
50 yıl boyunca batı emperyalizminin güney kanadını savunmak adına ABD gözetimi ve denetiminde aralıksız olarak hazır kıta vaziyetinde 1 milyon asker besledik. Maliyeti 3.5 trilyon dolar...
Bu parayı nereden bulduğumuz konusu ise daha manidar. Bunun için bize verdikleri borca karşılık güney kanadını savunduğumuz heriflere 2.5 triyon dolar da faiz ödedik.
Yetmedi, sırtımızı yerden kaldırmamak adına başımıza musallat ettikleri terör örgütü ile mücadele sürecinde bir 2.5 trilyon doları daha feda ettik. Toplam bakiye 8.5 trilyon dolar. Mevcut tutar 50 yıl içerisinde ekonomiye kazandırılmış olsaydı, hazinemizin durumu bugün için ne olurdu?" sorusuna kafayı fazla yormayın, maazallah saksıyı yakarsınız.
Bu nasıl iştir demeyin! Müstemlekeye bir kere boyun eğerseniz boyunduruğun ipini çeken efendiye kulluk etmek zorunda kalır, istediği tarlaya onun belirlediği şartlarla sürülürsünüz.
Ve geldik bugüne!... ABD, dolayısıyla batı emperyalizmi artık bizi çıkarları doğrultusunda kullanamıyor. Bu kazanım istiklal mücadelesinin eseridir ve miladı "One minute" hadisesine dayanır.
Ne yapmaları lazım? Erdoğan'ı devirip, Türkiye'yi yeniden eski rotasına sokmaları lazım! Defalarca darbe teşebbüsünde bulundular, lakin her seferinde duvara tosladılar.
Bugün geldiğimiz nokta da ise komprador burjuvazinin faili olduğu bir ekonomik darbe teşebbüsü ile karşı karşıyayız .Bu darbe yöntemi diğerlerinden çok daha mahir ve neticesini milletimizin vereceği refleks belirleyecek.
Demokrasi, özgürlük ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi teranesiyle önümüze sürdükleri tuzağın açılımı " güçlendirilmiş sömürge ve vesayet sistemidir ve bunu engellemek uğruna verilen mücadelenin adı ise, beka yani "ölüm-kalım" meselesidir.
Doğacak torunlarımızın bileğimde pranga olup olmayacağına önümüzdeki seçimde biz karar vereceğiz. Elbette onların da bizi nasıl anacak olduklarına...
Bugün çok güzel bir gündü. Mezun oluşumun yani artık doktor ünvanına kavuşmuş olmamın üstünden sadece 6 gün geçmişti.
Masada kızlara yani karanfil ve atlaraveuzaklaraya dedim ki son ay polünde durduğum hocam kendisine 16 yaşında bir hastası saldırdığı için masasında ve odasında kilitli olmayan bir yerde ağır bir nesne ya da makas bulunmamasına dikkat ediyor, her gün kontrol ediyor. Bu benim aklıma gelmezdi, ondan öğrendim. Biliyor musunuz bizlere hocalarımız savunma sanatlarıyla ilgilenmemizi önererek yanlarından uğurluyorlar bizleri, kimseyle tartışmayın diyorlar, canınız için gerekirse o tomografiyi isteyin artık diyorlar, öldürülmektense o antibiyotiği yazın.
Masadaki o konuşmadan sadece birkaç saat sonra bir kardiyoloji uzmanının, yani gençliğinin baharında 6 yılını tıp fakültesinde ders çalışarak geçirmiş, dünyanın en zor ikinci sınavı denilen tusta muhtemelen derece yaparak kardiyoloji ihtisası yapmaya hak kazanmış, bu zor ve meşakkatli ihtisasını tamamlamış ve belki de gerçekleştirdiği anjiyolarla onlarca yüzlerce insanı Allah’ın izni ve takdiriyle ailesine tekrar kavuşturmuş bir hekimin kendi poliklinik odasında kendisine yardımcı olan sekreteri ile beraber katledildiğini, görevi başında şehit edildiği haberini gördüm.
O saatten beri gözlerimden akan yaşı dindiremiyorum. Twitter’a kaç gündür gülümseyerek girip benim gibi mezun olan, intörn doktor olmanın veya stajyer doktor olmanın heyecanını paylaşan meslektaşlarımın tweetleriyle tekrar umut dolmuşken paramparça oldum. Mezun olurken, yeminimizi ettikten sonra sahnede birbirimize sıkı sıkı sarılıp ağlarken, tweetleri meşhur olan arkadaşlarımızla şaka değil birbirimize şu dilekte bulunmuştuk: Umarım birbirimizin adını hep güzel haberlerle duyarız, umarız Twitter denen bu çöplükte bir gün o acı haberlerde birbirimizi görerek ah çekmeyiz, umarız birbirimizin kötü haberini görmeyiz.
Biz işte böyle buruk ve birbirimize böyle dileklerde bulunarak mezun olmuşken ve bunun üstünden sadece 6 gün geçmişken, ailelerimizin kucaklarımıza verdiği mezuniyet çiçeklerimiz henüz solmamışken bu acı haberle kahrolduk.
Biz iyi değiliz ey halkım, biz iyi değilken sizi nasıl iyi edelim? O iki kız çocuğunu babasız büyümeye sizlerin arasından biri mahkum etti. Sizlerin arasından biri sıktı o kurşunları hastanede. Sizlerin annesinin babasının yarın kalp krizi geçirdiğinde anjiyosunu yapacak ve size kavuşturacak o doktoru sizin aranızdan biri vurdu. Sizi de vurabilirdi, sizin babanızı da vurabilirdi, sizin evladınızı da vurabilirdi. Ses çıkarın ki yanınızda kalabilelim. Bizi koruyun ki sizlerin evlatlarının babasız kalmaması, annesiz kalmaması için çalışabilelim. Eylemlerimize destek verin ki annelerimiz babalarımız bizler hastaneye gittiğimizde uyuyabilsinler. Sesinizi çıkarın ki ağabeyim ben acilde nöbet tutarken benim olduğum alanın yanında durmak zorunda hissetmesin kendini. Bizi anlayın çünkü meslekteki abilerim ablalarım başta olmak üzere biz ise henüz başlamadan tükendik.
Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki : Bizimle münafıklar arasında yatsı ve sabah namazlarında hazır bulunma farkı vardır. Onlar bu iki namaza muktedir olamazlar. "Muvatta, Salâtu'l-Cemâ'a 5" Allah Rasulü Hazret-i Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki : Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. Borçluları arasında fakir görürse hizmetçilerine: "Onun borcundan vazgeçiverin, böylece Allah'ın da bizim günahlarımızdan vazgeçeceğini umarız" derdi. Allah da onun günahlarından vazgeçti. "Buhari, Sulh 10" https://www.instagram.com/p/Cpg9t_uj24c/?igshid=NGJjMDIxMWI=