Tumgik
#sonrası yok
eren27akrt · 1 year
Text
Tumblr media
17 notes · View notes
uyumsuzunnotlari · 1 year
Text
“Ne desem kendime söylüyorum: İnsanın tarihi yalnızlık..”
21 notes · View notes
hypnogaja · 2 years
Text
hayatına devam etmek zorundasın
3 notes · View notes
Text
Uncanny counter'ın baş rolü tam benim tipim
1 note · View note
atlantikaritma · 15 days
Text
ATLANTİKSUARİTMA - DEVASA+ (2)
Tumblr media
Atlantik Su Arıtma ile Sağlıklı ve Temiz Su!
Atlantik Su Arıtma olarak, su arıtma çözümlerinde uzmanlaşmış bir ekip olarak müşterilerimize sağlıklı ve temiz suyu sunmayı hedefliyoruz. Geniş ürün yelpazemiz ve profesyonel hizmet anlayışımızla su arıtma ihtiyaçlarınıza çözüm sunuyoruz.
Ultraviyole (UV) Cihazı:
Ultraviyole cihazı, suyun içerisinde bulunan mikroorganizmaları etkili bir şekilde yok ederek sağlıklı içme suyu elde etmenizi sağlar. UV teknolojisiyle suyu dezenfekte eden cihazlarımız, güvenilir ve etkili bir arıtma sağlar.
Su Yumuşatma Cihazı:
Su yumuşatma cihazı, suyun içerisinde bulunan kireç, magnezyum ve kalsiyum gibi sertlik minerallerini uzaklaştırarak suyunuzu yumuşatır. Bu sayede evinizde ve iş yerinizde daha verimli ve uzun ömürlü su kullanımı sağlar.
Endüstriyel Su Arıtma:
Endüstriyel su arıtma çözümlerimiz, endüstriyel tesislerin su arıtma ihtiyaçlarına özel olarak tasarlanmıştır. Yüksek performanslı filtreleme sistemleri ve modern teknolojiyle donatılmış cihazlarımız, endüstriyel tesislerde güvenilir su arıtma sağlar.
Arıtma Bakımı:
Atlantik Su Arıtma olarak, müşterilerimize satış sonrası hizmetlerimizle de destek oluyoruz. Arıtma cihazlarınızın düzenli bakımı ve periyodik kontrolleri için uzman ekibimizle hizmetinizdeyiz. Arıtma bakımı ile cihazlarınızın performansını ve verimliliğini her zaman en üst seviyede tutabilirsiniz.
Atlantik Su Arıtma olarak, su arıtma konusunda uzman ekibimizle birlikte müşterilerimize en iyi hizmeti sunmaktan gurur duyuyoruz.
1K notes · View notes
Text
Kendi kendime “içine doğmak” konusunu açınca hafızamın derinliklerine atılmış bir başka tesadüf  bilince çıktı. 
On yıldan fazla olmuştur. Eski mahalle arkadaşlarımdan biri evlenince İstanbula taşındı ama annesi babası yine bizim mahallede kaldı tabii. Babası Necati amca  bir gün kahvede oturup çevreyi izlerken bir arabadan tüfekle ateş ediliyor ve necati amcanın sırtına da saçmalar geliyor. Kendisini hiç ilgilendirmeyen bir olay. Birileri orda kumar oynamış, kavga etmiş, sonrada atlayıp arabaya o kahvede o anda oturuyor olmaktan başka hiç bir suçu olmayan insanlara ateş açıp kaçmışlar. İşte Necati amcada böyle bir olayda vuruldu. Hastanede yattı. Sırtından bir sürü saçma çıkardılar. Zaten bir kaç yıl sonrada belki o vurulmanında yarattığı tahribatla koahdan öldü.
İstanbul'daki arkadaşım da babasının vurulduğu haberiyle apar topar evine dönmüş tabii. Onun bir de o zamanlar altı yedi yaşında oğülu var. Ankaraya geldiklerinde bana da  uğrar. Bahçe de ayaküstü sohbet ederiz.Kendi arkadaşımı göremesem de oğlundan haberleri alırım.
İşte böyle bir sohbet sonrası çocuk dedi ki “Amca bizim önümüzdeki evdeki adamı vurdular, dedemi (necati amcayı) vurdular, sizden sonraki sırada hakkı amcayı vurdular (onu da oğlu vurdu adam öldü) sıradaki ev sizin, sen iyi bir adamsın, kendine çok dikkat et”
Bana o anda da çok komik geldi güldüm. Çocuk aklı işte, evlerin sırasıyla vurulmak arasında bir ilişki kurabilmiş, çocukların düşünüş şekli çok ilginç diye düşündüm.
Ben de dedim ki, “Benim düşmanım yok, beni vuracak kimse yok.. sen kendine iyi bak şeker...aklına böyle şeyler takma, hem de bak evlerin sırasına kalırsa, bizim ev biraz çaprazda, dedenin evin tam arkasında osman amcanın evi var.”
“ Dedemin de düşmanı yoktu ki.. ama vurdular, sen yine de dikkat et” dedi.
Tamam lan bir dahaki gelişine kadar ölmeyeceğim dedim  gülüştük ikimizde :)
Sonra ne oldu?
Evlerin sırasındaki osman da benimle aynı olayda kurşunu yedi mi yedi.
Yani çocuk haklı çıktı mı çıktı.
Düşünüş şekli herkese delice gelecek biçimde,  sıra sıra beş tane evdeki beş kişi, birbirinden çok farklı olaylarda, birbirinden çok farklı zamanlarda, farklı kişilerce vuruldu mu vuruldu.
Mahalle değişince şimdi beni bulamaz tabii ama arkadaşımın oğlunu görsem ona soracağım ilk şey ne olur? 
Lotoda haftanın şanslı numaraları :))
Çünkü içe doğmanın kralı bu!
---
Hayatın gerçekten bizim için bu kadar garip, çocuklar için daha anlamlı, sıradışı tesadüfleri var.
#Kendi kendime “içine doğmak” konusunu açınca hafızamın derinliklerine atılmış bir başka tesadüf bilince çıktı.#On yıldan fazla olmuştur. Eski mahalle arkadaşlarımdan biri evlenince İstanbula taşındı ama annesi babası yine bizim mahallede kaldı tabii.#kavga etmiş#sonrada atlayıp arabaya o kahvede o anda oturuyor olmaktan başka hiç bir suçu olmayan insanlara ateş açıp kaçmışlar. İşte Necati amcada böy#İstanbul'daki arkadaşım da babasının vurulduğu haberiyle apar topar evine dönmüş tabii. Onun bir de o zamanlar altı yedi yaşında oğülu var.#İşte böyle bir sohbet sonrası çocuk dedi ki “Amca bizim önümüzdeki evdeki adamı vurdular#dedemi (necati amcayı) vurdular#sizden sonraki sırada hakkı amcayı vurdular (onu da oğlu vurdu adam öldü) sıradaki ev sizin#sen iyi bir adamsın#kendine çok dikkat et”#Bana o anda da çok komik geldi güldüm. Çocuk aklı işte#evlerin sırasıyla vurulmak arasında bir ilişki kurabilmiş#çocukların düşünüş şekli çok ilginç diye düşündüm.#Ben de dedim ki#“Benim düşmanım yok#beni vuracak kimse yok.. sen kendine iyi bak şeker...aklına böyle şeyler takma#hem de bak evlerin sırasına kalırsa#“ Dedemin de düşmanı yoktu ki.. ama vurdular#sen yine de dikkat et” dedi.#Tamam lan bir dahaki gelişine kadar ölmeyeceğim dedim gülüştük ikimizde :)#Sonra ne oldu?#Evlerin sırasındaki osman da benimle aynı olayda kurşunu yedi mi yedi.#Yani çocuk haklı çıktı mı çıktı.#Düşünüş şekli herkese delice gelecek biçimde#sıra sıra beş tane evdeki beş kişi#birbirinden çok farklı olaylarda#birbirinden çok farklı zamanlarda#farklı kişilerce vuruldu mu vuruldu.#Çünkü içe doğmanın kralı bu!#---
1 note · View note
Text
Otobüste Elime Verdi! (Meltem 24 Y., Adana)
Herkese selamlar, ben Meltem, 24 yaşındayım. Güzel olduğumu düşünüyorum. Adana'da yaşıyorum ve 3 yıldır evliyim. 2 yaşında kız çocuğum var. Kocamı çok seviyorum, ama azgınlığımı durduramadığım için onu aldatmak zorunda kaldım. Bankacıyım ve 2 ayda bir eğitim için İstanbul'a gitmem gerekiyor. Yine eğitim için İstanbul'a gidecektim, ama uygun uçak bileti bulamamıştım, o yüzden otobüsle gitmeye karar verdim. İnternetten bilet aldım ve kocam beni otogara bıraktı.
Otobüse koltuğuma oturmak için bindim, ama yan koltuğumda bir erkeğin oturduğunu gördüm. Hemen inip bilet ofisine, "Ben bayan yanı almıştım, ama yanımda bir erkek oturuyor!" diye şikayetçi oldum. Onlar da, "Kusura bakmayın çok yoğunluk var, bütün seferler dolu, beyfendinin de acelesi varmış!" deyince artık yapacak birşey yoktu, adamı otobüsten indirtmem yanlış olurdu. Hem zaten ben bu tarz şeylere de karşıyım. Ama aylardan Temmuz ve Adana yanıyordu, ben de altıma kısacık şort giymişim ve tanımadığım bir erkeğin yanında 12 saat öyle yolculuk yapacaktım.
Neyse, bindim otobüse. Selamlaştık. Bana, "Kusura bakmayın rahatsız ettim sizi. Üniversite öğrencisiyim, ailemi ziyarete geldim, sınavlara yetişmek için sağolsun yardımcı oldular." deyince, bana karşı bu nazik ve hoş tavırları çok hoşuma gitmiş, biraz da olsa rahatlamıştım. İlk bindiğimde fark etmemiştim, ama çok yakışıklıydı. Adana'dan çıkana kadar sohbet ettik. Adı Cem idi ve sohbeti, konuşması beni çok etkilemişti. Kocamla lisedeyken tanışmıştım ve benim ilk erkek arkadaşım olmuştu. Lise sonrası evlenmiştim onunla ve onun dışında daha önce hiç ilişkim olmamıştı. İş yerindeki müşterilerim hariç, ilk defa yabancı bir erkekle bu kadar uzun hoş sohbet ediyordum. Sebebini bilmiyorum ama Cem'e kanım kaynamıştı.
Sohbet esnasında parmağımdaki yüzüğü görünce, "Evli misin?" diye sordu. "Evet!" deyince şaşırdı. Ben, "Ne olduuu? Niye şaşırdınnn?" deyince, "Senin gibi biri nasıl hemen evlenmiş!" dedi. Ben de, "Benim gibi derken?" dedim. "Güzel ve kültürlü biri!" dedi. Ben de, "Niye, aşık olmuş olamaz mıyım?" diye sorunca, aşka inandığını, ama evlenmeye karşı olduğunu, bir imza ile birine bağlanmanın ve ömrünün sonuna kadar onunla olup ona sadık olmayı kabul etmediğini söyledi ve "Herkes istediği kişiyle birlikte olabilir!" dedi. Bu söz beni etkilemişti ve Cem'den anlaşılmaz bir şekilde hoşlanmaya başlamıştım.
Biraz daha sohbet edip, "Yorgunum!" dedim ve uyumak için gözlerimi kapattım. Birkaç saat sonra gözlerimi açtığımda, başımı Cem'in omzunda ve ellerimi de onun kucağında, hatta bir elimin şortunun (Yarağının!) tam üstünde olduğunu fark edip hemen toparlandım. Utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Güldü ve "Sorun değil, ben rahatım, uzanabilirsin!" dedi. Ben, "Dalmışım kusura bakma!" deyince, bir elini bacağıma koyup, "Gerçekten sorun yok!" dedi. Gözlerimle eline baktım ve o da hemen çekti elini. Ama bu olay beni biraz azdırmış, Cem'in elinin bacağımda olması çok hoşuma gitmişti. Hatta elini çektiği için resmen üzülmüştüm. İçimden, beni okşadığını, öptüğünü, hatta siktiğini bile hayal ediyordum. Bir yandan da kendi kendime (Kendine gel kızım, evlisin sen, aklından çıkar böyle şeyleri!) diyordum.
Gözlerimi kapattım, uyumaya çalışıyordum, ama sürekli aklım ondaydı, hep beni sikerken canlandırıyordum kafamda. Bir süre sonra azgınlığım mantığımın önüne geçmiş ve isteyerek başımı tekrar onun omzuna koymuştum. O da omzunu iyice yaklaştırmıştı. İkimizden de çıt çıkmıyordu. Ben elimi tekrar onun şortunun üzerine koyunca, kulağıma eğilip, "Rahat ol!" dedi ve saçlarımı okşamaya başladı. Benden ses çıkmayınca da elini tekrar bacağıma atıp okşamaya başladı. Çok zevk alıyordum. Bir eliyle bacağımı yukarı çekti ve ayaklarıma kadar her yerimi okşamaya başladı ve ben de biraz daha sokuldum ona. Elim halen şortunun üzerindeyken yarağının kalktığını hissediyordum. Diğer eliyle elime bastırdı, yarağını şortunun üzerinden elimin içine verdi. Ben biraz elimle oynadıktan sonra kafamı kaldırdım ve sağa sola baktım, acaba gören falan var mı diye. Bana, "Merak etme, herkes uyuyor!" dedi. Ben de tekrar kafamı göğsüne yasladım. Cem bu sefer yarağını şortundan çıkarıp elime verdi. İtiraz etmeden yarağıyla oynamaya devam ettim. O da elini amıma götürmüş okşamaya başlamıştı.
Artık zevk sarhoşu olmuştum. Kafamı kaldırdım ve yüzyüze geldik. Gözlerine arzu dolu bakıyordum. Bana iyice yanaştı ve yanaklarıma, dudaklarıma öpücük kondurmaya başladı. Kulağıma, benim çok güzel olduğumu ve İstanbul'a gider gitmez beni eve atıp tüm gün sikmek istediğini söyledi. Ben ses çıkarmıyor ve öpücüklerin keyfini çıkarıyordum. Bir an önce İstanbul'a varmak ve dediği gibi tüm gün beni sikmesi için sabırsızlanıyordum. Herkes uyanana kadar biz elleşip öpüştük.
Sabah saatlerinde İstanbul'a vardık. Taksiyle hemen evine gittik. Kapıdan girer girmez öpüşmeye başladık. Beni kucağına alıp odasına götürdü. İkimiz de çabucak soyunduk. Yatağa uzanınca heryerimi yalayıp öpmeye başladı. Amımı çılgınca yalıyor, beni deli ediyordu. 69 olduk ve ben de onun sikini ağzıma alıp ona sakso çekmeye başladım. Sonra çekmeceden kondom alıp sikine taktı. Beni altına aldı ve sikini amıma yerleştirip pompalamaya başladı. Beni inlete inlete sikiyor, bana zincirleme orgazm yaşatıyordu. Ben de, "Durma, sik beni aşkım!" diyordum.
Bir süre sonra beni domaltıp amımı sikmeye devam etti. O pozisyonda amımı sikerken parmakları sürekli göt deliğimde geziniyordu. Parmağını götüme sokup, "Aşkım götünü de sikmek istiyorum!" deyince, "Kocam beni oradan hiç sikmedi! Kısmet seninmiş, sik aşkım!" deyip ona onay verdim. Hemen gitti banyodan şampuan getirdi ve iyice götüme yedirdi. Ben kıvranıyor, "Hadi sok artık!" diyordum. Götüm ilk defa sikileceği için hepsini sokana kadar epey bir uğraştı. Önce yavaş, sonra hızlı şekilde götümü sikmeye başlamıştı. İlkin acı çektim, ama sonradan aldığım zevk o acıya değmişti...
Sözde İstanbul'a Cem sınav için, ben de eğitim için gelmiştim, ama sınavdan ve eğitimden artan sürede iki gün boyunca evden çıkmayıp sürekli sikiştik. Artık her eğitim için İstanbul'a gittiğimde sevgilimin yanında kalıyor, ona karılık yapıp dönüyordum. Hatta bazen eğitim yokken bile, kocama, "Yine eğitim var!" diyerek yalan söyleyip İstanbul'a kaçıyor, kendimi Cem'in kollarına bırakıyorum!
160 notes · View notes
i-amdedikoducubey · 1 month
Text
Tumblr media
Senden sonrası yok..
147 notes · View notes
iyigecelerdeniz · 4 months
Text
Çukur Bekçisi.
Çukur bekçisi nedir bilir misin? Bilmiyorsan anlatayım, yanaş. Çukur bekçisi: Üstünü doldurabildiğin ve yok edebildiğin halde yapmayıp içine hiçbir şey girmesin diye çırpındığın çukurun başında bekleyendir. Ne saçma bir iş öyle değil mi? “Ya kardeşim atsana üstüne toprak geç, ne başına bekliyorsun deli gibi?” diyesin geliyor dimi? Ne boktan şey bu diyorsun ama gündelik hayatında bunu fazlasıyla yapıyorsun. Sen de bir çukur bekçisisin. Belki tohum ekip o çukuru her gün sulasan bir çiçek olucak ama sen o çukura o kadar çok bakmışsın ve tüm enerjini harcamışsın ki hepsi yok olup gitsin istemiyorsun, halbuki sen o toprağı öyle açık şekilde tutmaya çalıştıkça belki kurumaya başlayacak ve daha da verimsiz olup içinde kalan o güzel günleri (toprak kokusunu) kaybedecek ve sen hepten “işsiz” kalacaksın? Haklısın emek verdin içine bir şeyler girip güneşli günlerde yaşadığın o keyifi kaybetmek istemiyorsun, haklısın yağmurlu günlerde başında beklediğinde yağmur sonrası aldığın o toprak kokusunun hissini kaybetmek istemiyorsun ama toprak ölüyor. Sen de onunla birlikte “işsiz” kalıyorsun. Her toprak verimli olmaz ne kadar korumaya çalışırsan çalış, bazen çürük çıkar, bu senin elinde değildir ama toprağın verimsiz olduğunu anlayıp gitmeyip hala başında beklersen işte bu senin elindedir. Çukur bekçisi olma. Kimsenin çukurunun verimliliği sana bağlı değildir, eğer toprak bile kendini terk edip ölüyorsa sen neye tutunuyorsun? Verimli topraklar, içi dolu olucak çukurlar sana kendini gösterir zaten, çukur sahibi ile birlikte güzelleştirirsin onu, tek başına beklemezsin, hiçbir zaman verimli bir toprakta çukur bekçisi olmazsın. Olamazsın. Bekçi olma, Rüzgar ol, özgür ol.
İyi geceler Deniz’im.
171 notes · View notes
irisinmezari · 2 months
Text
sonra diyordum, ağzımdaki kanı silerken. sonra ne olacak. kanı silerim dedim elimin tersiyle. sonra diyordum, ayağa kalkar bi tekme de ben atarım. hep dayak yiyen olacak değiliz ya diyordum. sonra kaçardım. belki yeni bir hayata. ne önemi var. eski ya da yeni. bir fark yok. belki biraz da iyilik yaparım ama sonunda ne olacak. sonrası ne. günah mı işleyeceğim. öylece bekleyemem. bekler miyim. her peki ya sonra diye soruşum da bekle diye mi cevap vereceğim. yok dedim ya ölümü uzaklaştıracaksın kendinden ya da yaklaştıracaksın. peki ben bunları yaptım sonra ne olacak. hiçbir şeyin önemi yok. sonra. sonra annem iyi olacak mı.
31 notes · View notes
bildiginngibii · 3 months
Text
Hiçbir duyguyu barındıramadığım bir
boşluk oluştu içimde birden, sonrası
yok...
37 notes · View notes
kariminzevki · 29 days
Text
Tumblr media
Yıllarca eşimle benim sadece fantezilerimizi süsleyen “karımı başka erkeklere siktirme hayali” sonunda gerçek oluyordu.
Yaptıktan sonra olası pişmanlığı düşünerek bir türlü cesaret edemiyorduk. En sonunda kesin bir karar ve istekle böyle bir heyecanı denemek için, çocukluk arkadaşıma konuyu açtım.
Bizi yargılamamasını, kabul etmezse başka bir erkeği bulacağımızı, fakat sana güvendiğimiz kadar ona güvenemeyeceğimizden bahsedince tek koyduğu “ilk seferinide karınla yalnız yatarım” şartını kabul ettirerek anlaştık.
Anlaşma: ben aşağıda beklerken, karım yukarı çıkacak, sabaha kadar onları rahatsız etmeyecektim.
O anda karımın bana dönüp “Emin misin gerçekten? Pişman olmak yok. Yüzüme vurmak yok.” deyip güvence almasıyla başlamıştı.
İnleme sesleri aşağı kadar gelmişti. Anlaşılan belli aralıklarla sabaha kadar 3 defa sikmişti karımı.
2 hafta ne eşimle bu konuyu konuşma cesareti oldu ne de arkadaşımla görüşebildim.
Peki sonrası mı? Arkadaşım 2-3 ayda bir: bazen karımı yalnız, bazende benimle beraber sikiyoruz. Bunun dışında karım çocukluk aşkınada kendini ara ara siktiriyor, sözde aldatıyor beni.
Karım çok mutlu…
31 notes · View notes
sayebulut · 30 days
Text
Yorulduğum bir sabaha uyanmak. Yenildiğini kaybolduğunu kabul ederek. Her zaman telkin edilen sözcüklerin bu sefer kalp tarafından işitilmemesi “güçlü dur ,gülümse , ağzında kürdanın dursun aç olsan dahi et yedin bilsinler” .İyiydi yapıldı. Kocaman kocaman gülümsendi. Lakin olur ya birden oluverir. Aile evi olunca birden sere serpe dökülmez inci taneleri. Laf edeceklerinden değil. Annem üzülür. Sabah namazı sonrası iyi vakittir. Güneş doğmak üzere ve engel olunamayan gözyaşları. Ağızda tek bir cümle “ Allah’ım senden gayrısı yok”
27 notes · View notes
Text
Çirkin Baldız! (Cezmi 33 Y., İstanbul)
Tatile karımın ablası da bizimle beraber gelmişti. Karımın ablası evlenmemiş, en son sevgilisinden ayrılalı 10 yıl kadar olmuştu. Benimle yaşıt, zayıf, küçük memeli, küçük popolu, çokta güzel olmayan biri idi. Biraz huysuzluğu olduğu için sevgili işini de beceremiyordu. Aramız fena değildi. Tatilin 3. günü karımı işyerinden çağırdılar. "Biz de gelelim!" dedik, ama karım, "Gerek yok, bari siz tatil yapın, o kadar para verdik!" dedi. Biz de çok ısrar etmedik, karım İstanbul'a döndü. Baldızımla ilk gün standart rutinde geçti. Sabah, deniz, güneşlenme, akşam yemek, sonra ayrı odalara gidip yattık.
Ertesi gün tekrar denize gittik. Öğlen yemeğe giderken resepsiyondan görevli seslendi, "Eşiniz gitti galiba? Sizi aynı odaya alsak, öbür odayı başka aileye versek, size de odanın ücretini iade etsek, olur mu?" dedi. Hem otel hem biz karlı çıkacağımız için kabul ettik. Karım zaten geri gelemeyecekti. Ben baldızın odaya taşındım. Orada iki yatak vardı. Akşam yemek sonrası oteldeki diskoya gittik. Bir yandan içiyor, arada dans ediyorduk. Danslar başta ayrık olsa da yavaş yavaş temaslarımız oluyordu. Ama abartmıyorduk. Etraftaki dans eden, öpüşen, sevişen Rus turistler ikimizin de dikkatini çekiyor, birbirimize gösteriyorduk. Bayağı sarhoş olmuştuk. Odaya geçtik.
Cila için mini bardan Tekila çıkardığımda baldız gülüyordu. Fakat ikinci Shot Tekiladan sonra ağlamaya başladı. "Ben çok çirkinim!" diye ağlıyordu. "Yok değilsin!" falan desem de, "Çok çirkinim, 10 yıldır sevgilim yok, herkes evlendi ben kaldım!" diye ağlıyordu. Ben, "Olur mu! Tamam, çok güzel olmasan da çirkin değilsin. En azından kuzenin gibi şişko değilsin mesela!" deyip elinden tutup ayağa kaldırdım. "Bak burada nasıl giyiniyorsun, mini etek, askılı dekolte. İlgi çekebilecek şekilde. Ama İstanbul'da Kezban gibi. Piyasanı daraltıyorsun. Birçok erkek bunu sever. Şişman değilsin. Bcakların da güzel. Göğüslerin küçük, ama dik gibi, sutyenden belli değil!" dedim.
Baldız, "Cidden öyle mi?" dedi. "Tabi öyle! Sen kendine güvenmiyorsun. Etrafa bak, koca burunlu, koca kaşlı kızların sevgilisi niye var?" dedim. Baldız, "Niye?" diye sordu. "Kezban değiller çünkü!" dedim. Baldız, "Ne yani, ben de yollu mu olayım?" dedi. "Yollu değil, sexy. Bara gidince sutyen takma mesela. Gördün Rusları, hangisinde sutyen vardı? Hadi çıkar sutyeni, nasıl görünecek bakalım!" dedim, attım oltayı.
Baldız Tekiladan bir shot aldı. Arkasını dönüp sutyeni çıkarttı. Üstünde ince triko bir askılı vardı, meme uçları hafif belli oluyordu. Meme çatalı üstünde düğmesi vardı. Onları da ben açtım, dekoltesi ortaya çıktı. "Hah şöyle! Arada frikik vereceksin ki, erkeklerden ilgi göresin. Bak memelerin de dik imiş, ne güzel!" dedim. Baldız güldü, shot için eğildi. Eğilirken eli ile memesini kapatınca, "Olmadı! Özellikle memelerin görünsün!" dedim. Bu sefer elini koymadan eğildi. Memelerin tamamı ortaya çıktı. "Hah şöyle!" dedim, ama memeleri görünce benim yarak da kalkmıştı.
Bunu baldız da fark etmişti, "Ne iş, kalkmış seninki!" dedi. "Kalkar tabi, güzel memeleri gördü, hoşuna gitti!" deyince güldü. Baldıza, "En son en zaman gördün?" dedim, "Ohoo, çok oldu!" dedi. "Görmek ister misin benim aleti?" dedim, evet anlamında kafa salladı. Şortumu indirip çıkardım yarağımı. Baldız, "Hmmm, kızkardeşimin söylediği kadar varmış!" dedi. Ben şaşırmıştım, "Sana sikimi mi anlattı?" diye sordum. Baldız, "Biz konşuruz böyle şeyleri, hem de taaa ilk günden beri! Senin isteklerinin hepsini biliyorum! Dokunabilir miyim?" dedi. "Tabii!" dedim. Uzandı, yarağımı okşamaya başladı. Elleri sıcaktı.
Biraz okşadıktan sonra, "Kızkardeşim emiyormuş?" dedi. "Evet! Sen?" dedim. Baldız, "Ben hiç emmedim. Denedim, ama iğrenç geldi. İkinci sevgilim istedi, ama hoşlanmadım!" dedi. Ben de, "Boşa Kezban demiyorum. Sen emmeyince sevgilin başkasına gitti değil mi?" dedim. "Evet, aynen öyle oldu!" dedi. "Em hadi, öğren!" deyip, elimi ensesine koyup yarağıma doğru bastırdım. Önce yarağımın başını yaladı, sonra ağzına aldı. Baldız yavaş yavaş emerken ben de ensesini bastırıyordum. Acemice başaldı, ama devam ettikçe daha çok zevk verdi. Ayağa kalktım ve "Şimdi kendini bana bırak, ne dersem yap!" dedim. Baldız, "Tamam!" dedi. "Ağzını kocaman aç ve dilini çıkar!" dedim. Dediğimi yapınca yarağımı ağzına soktum. İki elimle kafasını tutup, ağzını am siker gibi sikmeye başladım. Baldız arada böğürüyordu sadece. "Ağzım yoruldu!" deyince bıraktım.
Baldız yatağa uzandı ve "Amımı yalar mısın? Hiç amım yalanmadı. Kızkardeşim anlattı, hep yalıyormuşsun!" diyerek, mini eteğini ve külotunu çıkardı. Denize girerken bikini giydiği için amını temizlemişti. Çok sikilmememişti amı, am dudakları hiç sarkmamıştı. Eğildim amını yalamaya başladım. Yaladıkça baldız titriyor, "Çok güzel, çok güzel!" diye inliyordu. Amını yalarken elimi tişörtün içine sokup memelerini okşadım. Baldız kudurmuş halde idi. Amı sırılsıklam olup orgazm olunca yalamayı nırakıp, üstüne doğru kaydım, memelerine yumuldum. Küçük, fakat sert, dik memeleri vardı. Kızkardeşinin memeleri iri ama biraz sarkıktı.
Boşalmam gerekiyordu. Göğsüne oturup yarağımı ağzına dayadım. Ağzına boşalacağımın farkına vardı ve "Sen uzan, ben boşaltayım. İlk olacak!" dedi. "Tamam!" deyip uzandım. Karşıma geçti, yarağımı kavradı, önce boydan yaladı, sonra emmeye başladı, yavaş yavaş emiyordu. Boşalırken kafasını tuttum ve "Yut!" dedim. Ben boşaldıkça yutkundu. Beni boşalttı, ama suratı kötü idi, ağzında kalan döllerimi banyoya koşarak tükürdü. Ağzını yıkayıp geldi ve "Kötü imiş tadı, kızkardeşim niye seviyor ki?" dedi. Ben de, "Alışırsın. İlkin o da öyle idi!" dedim.
Bir bira açtık, beraber aynı şişeden içmeye başladık. Arda baldızın memelerini elliyordum. Bira bitince, "Hadi duşa girelim!" dedim. Güldü ve "Tamam!" dedi. Zaten çıplaktık, geçtik sarhoş sarhoş duşa. Bir güzel okşaya okşaya yıkadım baldızı. Amını parmakladım. Götünü de parmaklayıp, "Hiç götten siktirmedin değil mi?" dedim. "Hayır, denedik ama çok acıdı, vazgeçtik!" dedi. "Onu da yarın sikerim. O dar götün sikilecek, hiç kaçarın yok!" dedim. Güldü ve, "Ne istersen yap!" dedi. Çevirdim arkasını, domalttım. Yarağımı amına geçirdim. 10 yıldır yarak yemeyen am daracıktı. Baldız derin bir, "Oohhh!" çekti. Yavaş git-geller ile sikmeye başladım. Baldız zevkten kudurmuş halde idi, enik gibi inliyordu.
Duş dardı, zor oluyordu. Duştan çıktık. Kurulandık. Yatağa uzandım, üstüme çıktı. Yarağımı amına yerleştirdi ve kendini siktirmeye başladı. Küçük memeler hafif hafif sallanıyordu. Bir süre sonra üstümden devirdim alta aldım. Bacaklarını belime sardı. Kökledim yarağı. Küçük memelerine yumulup siktim. Arada çevirip köpek pozisyonunda amını uzunca süre siktim. Baldız iki kez orgazm olmuştu. Benim de boşalmam gerekiyordu. "Korunuyor musun?" diye sordum. "Hayır!" deyince çıktım amından. Memelerine doğru oturdum, yrağımı sıvazlayarak memelerine ve yüzüne attırdım. Sonra ağzına verip bir süre emdirdim. Yorgun ve sarhoş olarak uzandım. Baldız da temizlenip geldi. Çıplak yattık.
Sabah yüzü gülüyordu. Baldıza, "Sabah saksosu yok mu?" dedim. "O ne?" dedi. "Al ağzına boşalt beni!" dedim. Eğildi, emmeye başladı. Ben de amını götünü parmakladım. Sonunda ağzına bir güzel boşaldım. Duştan sonra hazırlanıp önce kahvaltıya, sonra denize gittik. İki sevgili gibi idik. Arada okşuyor, öpüyor, arkadan abanıp götüne yarağımı dayıyordum. Tabi baldız da boş durmuyordu. Bu sefer sadece sırtına değil her yerine güneş yağı sürmüştüm. Öğlen yemek yeyip odaya geçtik. Duşa girdik yine beraber. Götünü yıkarken parmaklamaya başladım. Bir parmak, sonra iki, sonra üç oldu. Baldızda zevk ve acı birarada idi. Ona, "Boşver denize gitmeyi, seni götten sikeyim!" dedim. "Olur!" dedi.
Oluru alınca çıkarttım duştan. Yatağın kenarına yüz üstü yatırdım. Bacaklarını yana ayırdım. Dar göt karşımda idi. Götünü yalayınca önce şok oldu, sonra hoşuna gitti. Çantasından krem aldım, götüne sürmeye başladım. Artık 4 parmak götüne giriyordu. Baldız, "O yarak girer mi oraya?" dedi. "Tabii girecek! İstersen den de seyret!" dedim. Baldız, "Nasıl?" deyince, telefonunu önüne koydum. Baldızı görüntülü aradım. Önce götüne giren parmakları gösterdim. Baldız, "Deliğim büyümüş!" dedi. Yarağımın başını deliğe dayadım ve yüklendim. Yarağım götüne ilerledikçe, "Acıyor!" dedi. Yavaş yavaş soktum. Zevk acı karışmıştı ve götüne giren yarağı canlı izliyordu. Bir süre sonra alıştığı için seri sikmeye başladım...
Daracık götüne fazla dayanamayıp içine boşaldım. Baldızın canı yansa da zevkten ölmüştü. Amı da sırılsıklamdı. Banyoda yarağımı yıkadım geldim, yatağa uzandım. Baldız da götünü yıkayıp geldi, yanıma yattı. Yarağımı okşamaya başladı. "Keşke hep siksen beni!" dedi. Ben de, "Bana bel bağlama baldız, biliyorsun ki kızkardeşinle evliyim. Ama böyle benimle olduğun gibi orospu ol, yarak bulursun!" dedim. Eğildi yarağımı yalamaya ve emmeye başladı. Demin boşaldığım halde emdikçe yarağım yeniden sertleşti. Baldız gülerek üste çıktı. Amına yerleştirdi, hafifçe götünü oynatıp siktirdi kendini bir süre. Orgazm olunca da indi. Sarılıp uyuduk yine.
Tatilimiz bitene kadar sürekli baldızın amını götünü siktim. Koruyucu hap aldığı için artık amına da boşalıyordum. Odaya ne zaman gelsek mutlaka bir yerini sikiyordum. Hatta birkez de denizde amını siktim. Artık İstanbul'da da fırsat bulunca sikiyorum!
[Cezmi]
102 notes · View notes
musfika-hanim · 10 months
Text
gece gece neler geliyor aklıma.. ❤️
bizim zamanımızda evlilik yaşı yirmiydi, hatta on sekiz on dokuz bile gayet normaldi olgunluk yaşıydı. kızlar, arkadaşlarım, çevrem evlilik muhabbeti yaparken ağzımdan bir kere bile evlilik mevzusuna ilişkin cümle çıkmamıştır, çıktığında da kim açarsa mevzuyu terslerdim. çünkü kesinlikle evlenmek istemiyordum. lise son sınıfta üniversite sınavına hazırlanırken gelmek isteyen görücüler oluyordu anneme kızıyordum bana bahsetme hiç, duyurmadan reddet istemiyorum diyordum. hatta çok sevdiğim ve hâlâ görüştüğüm hadis hocam da sınıfta beğendiği öğrencilerini üniversite okuyan erkek öğrencileri için izdivaç teklifi sunuyordu, yani şimdilerde sizin tabirinizle şiplemek sanırım :) bana da gelmişti sağ olsun çok severdi beni. kibarca reddettim hocam ben evlenmek istemiyorum dedim. tamam kızım dedi başka bir arkadaşa vesile oldu sınıfta sadece ikimize gelmişti çünkü :). neyse lise bitti ben hemen ardından işe başladım. fabrikada çok saygı duyduğum patronumun da arkadaşı deri mühendisi bir recep abi vardı. işle alakalı (deri fabrikasında muhasebecilik yaptım) konuşma arasında çok sevdiği bir arkadaşı olduğunu ve ikimizi yakıştırdığını söyledi. teşekkür ettim yok abi dedim. mahalleden annemi darlayanlar, oğlunun resmini eline alıp kapıyı çalanlar falan işte hepsine hiç görmeden hayır dedim. bu mevzuların üzerinden iki üç ay geçti ve bir vesileyle eşimle karşılaştık ve beni istediklerini söyledi ailesi. ne hayır dedim, ne olmaz dedim hiç olumsuz bir cümle kurmadan olur görüşelim dedim. hayatımda ilk kez bir erkekle bu tür bir konuda aynı ortamı paylaşacağım ne yapacağımı bilmiyorum, ne diyeceğimi de heyecandan kalbim fırlıyor. olumlu hislerden dolayı değil sadece utanç, çekingenlik, ne yapacağını bilememe hali. neyse biz görüştük, o anlattı, konuştu, sohbeti, hitabeti hayranlık uyandıracak derecede, zaten sureti maşallah 🤍🥺 benim dilim tutuldu her anlattığına çok haklısınız, doğru söylüyorsunuz, evet öyle olması gerekir tabi diyerek geçiştiriyorum. kendisine aşık olduğum anların resmi ve yansımasıdır. konuşma bitti benim ayrılmam gitmem gerekiyor dedim peki dedi. ben olduğumuz yerden çıktım park var bol merdivenli oradan aşağı etekleri uçuşa uçuşa, yere basmayarak, kalbimin ağzıma kadar duyulan sesiyle yürüyorum. dalmış vaziyette, ta ki arkadan kulağıma uzanan o tanıdık "selamun aleyküm" sesiyle buluşana kadar. "aleyküm selam buyrun" dedim sanırım geçmiş gün işte, "buranın yabancısısınız size durağa kadar eşlik etmek istedim uygunsa" dedi. hayır hayır zahmet etmeyin ben biliyorum bulurum yolu dedim. çünkü heyecandan falan ben perişan oldum ama canımın içi, yani kendisi kendinden gayet emin.. yok ben eşlik edeyim size dedi peki dedim. iki metre ötesinden utana sıkıla yürüyorum ne konuşuyoruz şu an hatırlamıyorum. neyse durağa geldik, nolur çabuk gelsin diye dualar ediyorum içimden otobüs için. o da yanımda benimle beraber bekliyor, otobüs geliyor ben veda ediyorum hiç yüzüne bakamıyorum sonra otobüse binince camdan bana dikkatle ve çok tatlış baktığını görüyorum, gülümsüyorum el sallıyorum..
bu konuşma ve tanışmadan sonra bir daha iki hafta kadar hiç görmüyorum, bana ailem tarafından kendisiyle ilgili sorulan evlilik sorusuna olumlu yanıt veriyorum. ve ikinci görüşmemiz iki hafta sonra ailesi ile birlikte geldiği isteme günü oluyor. iki kere gördüğüm adamla istemeden iki hafta sonra nişanlanıp yedi ay sonra da evleniyorum. evlendiğimi duyan çöpçatanlık kurumu üyeleri tek tek geri dönüş yapıyor "hani evlenmek istemiyordun bilseydik biz gelecektik istemeye" diyorlar bende kısmet diyorum. iyi ki diyorum.. sözün özü şu ki "Allah yazarsa olur, güzel olur böyle olur, iyi ki olmuş olur.." elhamdülillah elhamdülillah can'ım 🤍
*şu anlattıklarımı hiç unutmamak ne kadar değerli bir bilseniz benim için.. mücevher gibi
tanışma 98 eylül, nişan doğum günüm olan 24 ekim 98, düğün 28 mayıs 99.... sonrası masal.. inşallah vuslat 🤍
69 notes · View notes
masallardankalan · 3 months
Text
Bir gece düşünün, dışarda hava buz gibi sıcacık yatağınızda uyuduğunuz bir gece. Uykuya dalalı çok olmamış. Normalde asla uyanamazsınız ama bir gece düşünün son defa uyandığınızı düşündüğünüz bir gece...Aniden kesilen elektrik, karanlığın ortasında sadece yerden gelen bir gürültü ve dışardaki çığlık sesleri sonrası yok, sonrası kayıp hemde her anlamda kayıp...Sizde eksildi mi bilmiyorum ama eksilmiyor. Üzüntüden çok öfkemiz eksilmiyor. Ne bir yıl geçmesi siz bir yıl geçtiğini mi zannediyorsunuz ? Onlarca yüzlerce insan hâla 04.17'de. Biz neyi anıyoruz ? 365 gündür her gün hissettiğimiz şeyleri mi ? Eksikliklerimizi mi ? Başarısızlıklarımızı mı ? Sebep olanları mı ? Ölümü mü yoksa yaşamı mı ? Unutulan şeyler değil mi hatırlanan, unutmadık ki biz, anlayamadığımdan soruyorum tam olarak neyi hatırlıyoruz ? Sizin kulaklarınızdan silindi mi o feryat figanlar, gözlerinizden kayboldu mu gördükleriniz, uyuyabiliyor musunuz karanlıkta, düşünmeden durabiliyor musunuz onca insanın yarım kalan hikayesini...Kaç yaşıma gelirsem geleyim uykudan uyanıp karanlığın içindeki o sesleri, öldük bitti sona geldik diye düşündüğüm o anı unutamayacağım. Ve ondan sonraki bir ayı. Gördüklerimi, duyduklarımı, yaşadıklarımı...Hissettiğim duygular hiç bu kadar güçlü olmamıştı.Yaşayabildiğime hiç bu kadar şükretmemiştim. Son bir senedir her anım, alabildiğim her nefes bir başka. Sevin, affedin, sahip olduğunuz ne varsa sıkı sıkıya tutunun. Hâla hayattayken ertelemeyin. Hayat hesapladığınız kadar uzun değil,yarın diye bir şey her zaman olmuyor...
32 notes · View notes