Tumgik
#savaş bitsin
kalpbebu · 3 months
Text
İçimdeki korku o kadar çok ki . Bir yanım bu acımasız dünyaya daha fazla katlanamıyor . Diğer yanım umutlarımı kulağıma fısıldıyor . Dünyada o kadar çok kötülük varki kalbim yüreğim dayanmıyor . İnsanları ya rengine ya ırkına göre yorumluyorlar ya . Yada diniyle . Ben bu acımasızlığı dayanamıyorum . Ben yapamıyorum dini için vatanı için savaşan gazzeliler . Küçücük çocukları 3 haftalık 7 aylık bebekleri terörist diye gören İsrail . Açlıktan ölen Afrikalılar . Obezite sınırını âşan o zengin Avrupa . Rengi beyazdı siyahtı diyen ayırtın yapan . Siyah renkli olan insanları aşağılayan o zengin ülkeler . Ben bu dünyadaki zulme katlanamıyorum olmuyor . Herkes çok zalim . İşveren işçiyi hor görür maaşını el koyar . Ülke yönetenler vatandaşını acımasızca yönetir . İnsanların kıymeti yok Muş gibi davranıyorlar . Adalet yok dengesi bozuk bir terazi bu dünya . Acıması yok insanın insana . İçim yanıyor . Kapatılması imkansız bir yara var içimde . İnsanlıktan ümidimi kesmekten korkuyorum . Oysa herkese yeter bu dünya . Fakiri ezerek zengini tutarak düzelmez bu insanlığın hali . Bu gün benim doğum günüm 18 yaşındayım artık benim bu dünyadan ve insanlardan tek istediğim herkesin mutlu ,huzurlu ,sağlıklı, savaş olmadan çocuklar ölmeden . Kimse kimseyi kandırmasın . Böyle bir yıl diliyorum.
15 notes · View notes
dianaa70 · 1 year
Text
Ağladığımı görmedikleri için hiç ağlamadım zannettiler , yanlarında düşmediğim için hiç düşmedim zannettiler , üzüldüğümde onlar gibi başkasına anlatmadığım için hiç üzülmedim zannettiler , hislerimi belli etmediğim için hislerim yokmuş gibi davrandılar. Bilmiyorlar ki ben ne kadar çok ağladım ama yine de kendim kendimi susturdum , bilmiyorlar ben ne kadar düştüm yine her seferinde tek başıma ayağa kalktım , bilmiyorlar üzgün olduğumda anlatacağım birinin olmadığını ( güvenmediğimi),bilmiyorlar hislerimi anladıklarında ne kadar zorlandığımı ,belki bilselerdi her şey daha değişik olurdu . İyi mi olurdu kötü mü olurdu bunu da ben bilmiyorum.
29 notes · View notes
huzurkosems-blog · 6 months
Text
Hoşgeldin Kasım ayrılık deil güzellikler getir savaş bitsin huzur gelsin çocuklar gülsün 🤲🍁🍂
63 notes · View notes
rasiha · 3 months
Text
"-vallahi amca savaş bitsin istiyorum..."
34 notes · View notes
kaybolankaos · 1 year
Text
Savaşacak gücüm kalmadı bitsin bu savaş
62 notes · View notes
Text
"Tek mermim var, bitsin bu savaş. Onu da kafama sıkarım.."
110 notes · View notes
no-463 · 1 year
Text
"Orada her şey yolunda mı?" diye sordu.
İkisinin de gözleri tam karşıya bakıyordu. Babası cevap vermedi.
"Burası çok soğuk mesela, orası da öyle mi?"
"Neden soruyorsun bunları?"
"Kurtuldun mu? Bitti mi savaşın?"
"Yanıma mı gelmek istiyorsun?"
"Bu savaş bitsin istiyorum. Kazanamıyorum. Kaybedemiyorum. Savaşın bitmesi için ölmeyi mi beklemeliyim? Ölünce bitiyor mu?"
Derin bir nefes verdi babası. Bir süre sessiz kaldıktan sonra tek bir cümle döküldü dudaklarından.
"Bazılarının savaşı öldüklerinde değil, yorulduklarında biter."
50 notes · View notes
sermerii · 6 months
Text
Hoşgeldin Kasım ayrılık deil güzellikler getir savaş bitsin huzur gelsin çocuklar gülsün 🤲🍁🍂
10 notes · View notes
zifirdekiinin · 5 months
Text
Hastalıklı bir zihinden ne kadar sağlıklı düşünceler çıkar? İnsan düşüncelerinin katili olmak ister mi? Uyuşan beynini, karıncalanan gözlerini, susmayan düşüncelerini öldürmek ister ya insan, o uçurumdan döner mi?
Her günün ölmek için yaşayıp, hem de yaşamaya can atar mı? Daha da betimlenecek bu duygulara ama aynı zamanda betimlenmeye devam ederse daha da uçurumun ucuna atacak duygulara depresyon mu denir bipolar mı?
Beynini durdurabilir mi insan? Her günü mükemmel geçsin isteyip her sabaha lanet okuyarak kalkar mı insan? Kendini o uçurumdan hem kurtarmak isteyip hem de o beyninin içindeki ''at kendini bitsin her şey'' diyen sesle savaşır mı insan? Savaşsa da ne kadar işe yarar?
Savaş savaştır. Ne olursa olsun iki tarafta kayıplarla çıkar o savaştan, insan kendi içindeki savaşta hangi taraftan kayıp almayı tercih eder?
Canının çok tatlı olduğunu iddia edip sadece annesini tek bırakmamak için intihar etmemeye ne denir? İnsan mı insanın katilidir, yoksa kişi kendi elleriyle mi kendini öldürür?
İçimdeki sıkıntıyı söküp atmak isteyip, o sıkıntıyla yaşamaya mağlubiyet denir ama. O mağlubiyeti alıp atmak istemeye yada çabalamaya da yaşamak denir.
Ki bende olmayan o istektir kendileri...
Kendi Katilime
4 notes · View notes
yildizinbali · 10 months
Text
Kırgınım ruhum ölmüs adeta kendimi ruhumu yeniledigim yer bile artik bana iyi gelmiyor savunmasiz hissediyorum herşeyin sonuna gelmis gibi hissediyorum yine o karanlikta bu sefer ışığım olmadan tek basima kaldim yakalandım ruhumu yenileyen insanlari kaybetmistim bu seferde ruhumu yenileyen yeri limanimi kaybettim cok savunmasiz korkak hissediyorum sona yaklaşmışım gibi sanki ışığımı bulmak icin tek yol derimin altindaki kani gormek o kanin verdigi aciyi hissetmek sonra yavas yavas gozlerimin kapanmasini ardindan isigimi tekrar gormek istiyorum bitsin artik yoruldum bitsin bu beynimin içindeki savaş artik bu savasi o ilaclar bile susturamiyor kafamin icindeki kanlı savasi durdurmiyorum yoruldum cok cok
2 notes · View notes
sillage-p · 11 months
Text
Her gün geldiğim bu yer bana sanki ilk defa gelmişim gibi hissettiriyordu. Her gün gördüğüm bu yüzler bana çok yabancı. Bitsin istiyordum. Madem kaçınılmaz bir son var o halde bir an önce gelsin ve çarpsın bana. Lâkin vakit bir türlü geçmek bilmiyor. Kahkaha sesleri, birbirleriyle sohbet eden insanların neşeli cıvıltıları kulaklarımda âdeta uğulduyordu. Yabancılık hissi... Buraya ait değilim, fazlalığım hissi... Kontrolümü kaybediyordum. Sanki vücudumun her bir hücresi anlaşmış ve bana karşı bir savaş başlatmış. Kontrolü yeniden sağlamak istiyordum ama nafile. Doğrusu mide bulantısı ve mide kramplarının da bana yardımcı olduğu söylenemezdi. Başım çatlayacak derecede çok ağrıyordu. Yalvarıyorum kurtar beni. Nerdesin? Her yerde seni arıyordu gözlerim. Sanki çıkıp geleceksin şu kapıdan. Oysa hiç gelmeyecektin ve ben bunu biliyordum.
2 notes · View notes
ivykosa · 1 year
Text
ağlak orospu
Tumblr media
terk edilme korkusu. eğer gerçekten BPD’im varsa bunu araştırarak nasıl hissettiğimi anlayabilirsiniz biraz. kısacası şu an olanlar benim bütün varlığımı(?) bir kişiye bağlamam ve karşımdaki insan değilmişçesine onun duygu değişimlerinin sadece benimle ilgili olduğunu düşünmem. diğer insanların gerçek hislerinin olduğuna inanamıyorum bir türlü. karşımdakinin herhangi bir mod değişiminde (ki bu insan benim sevgilimse mesela özellikle şu an) bu değişimin onun artık beni sevmediğine, terk edileceğime, falana filana dayandığını düşünüyorum. kafamın içinde mantıklı biri de yok değil değil hani. bu yüzden de içimde sürekli bir savaş halindeyim. bir sürü ses var. hepsi ayrı bir şeyler söylüyor. deliriyorum gibi oluyorum. üzülüyorum. üzülmem karşımdakini de etkiliyor yine daha da değişiyor bir şeyler, daha kötü oluyorum. düşünme bitsin gibi bir şey de değil keşke öyle olsa. kafamdan atamıyorum. olmuyor. gittikçe boğuluyorum. benden sıkıldı mı? beni artık sevmiyor mu? beni bırakacak mı? her şey boşuna mı? neden? neden? neden? neden? neden? neden? neden? neden? neden? neden? neden? neden?
roller değişseydi ve benim yaptığım şey bana yapılsaydı nasıl olurdu tam anlayamıyorum. empati yapamıyorum pek. aynı şeyleri konuşmanın ve bendeki bu güvensizliğin karşımdakini sıkacağını, sinirlendireceğini düşündüğümden de hislerimi patlama noktasına gelene kadar iletişim kuramıyorum çoğu zaman. bu iletişimsizlik de işleri daha kötüye götürüyor. burdan nasıl çıkarım bilmiyorum. belki biraz içime dönmem düşünmem kendime anlatmam gerekiyordur. ama anlayışa ihtiyacım olduğu kesin bence. bilmiyorum
3 notes · View notes
defolu · 2 years
Text
güzel başlayan rüyalarım oluyor bazen, çoğu benzer senaryo üzerinden ilerliyor. ya da aynı kabusu defalarcs görüyorum bilmiyorum artık. mesela bazen izmire gitmiş oluyorum, enese ulaşabiliyorum yani isteyince onun neşesi oluyor üstümde. arkadaşlarımla dışarı çıkmışız bir kafede vs oturuyoruz. sonra hooop, aniden çevremdeki herkes yok oluyor, bir anda hiçliğin ortasında yapayalnız kalıyorum. enesi arıyorum, sesindeki sevgi, endişe vs hepsi silinmiş. başından savıyor meşgulüm bilmem ne diyor (bu esnada genelde arkadan başka kız sesleri geliyor ahshhsıdkdk). sağa sola koşuyorum, tanıdığım güvenebileceğim birini arıyorum yok. nefes almak için sahile geleyim diyorum, deniz nasıl hırçın görmeniz lazım, dev gibi dalgalar oluyor böyle, sanki alıp içine çekiverecek gibi. nefessiz kalıyorum korkudsn genelde. annemi arıyorum açmıyor, babamı bile arıyorum açmıyor. arkadaşlarım da enes gibi başından seviyor ve hepsinin de sesi bensiz çok eğleniyorlar gibi geliyor. telefon yardımcı olmayınca uzun uzun yürüyüp otobüs vb bir şeyler bulmaya çalışıyorum, bulup biniyorum ama gitmek istediğim yere değil de bambaşka bilmediğim bir yere götürüyor beni. paniğe kapılıyorum inmek istiyorum durmuyor. gecenin karanlığında bilmediğim bir yerde etrafım tanımadığım insanlarla çevrili olarak buluyorum kendimi. hiçbirinden düşmanca bir enerji gelmese de hepsi ödümü koparıyor genelde. bu tarz rüyaların sonunda sık sık öldürüldüğümü, tecavüze uğradığımı da görürüm. çoğu zaman direnemiyorum bile, öylece "napacaksanız yapın bitsin" der gibi bekliyorum
veya intihar ettiğim ya da bazen istemeden nolduğunu anlamadan kendimi ölümün kıyısında bulduğum rüyalar(?) da oluyor. yani öylesine balkondan bakıyor oluyorum mesela, sonra bir bakıyorum atlamışım, havadayken fark ediyorum. ya da durduk yere denizin dibinde boğulurken buluyorum kendimi. bunlarda genelde sonrasında olanları da izliyorum, annemin anneannemle dedemin arkadaşlarımın ve enesin nasıl kahrolduğunu vs izliyorum. o kadar üzüldüklerini görmek her şeyden daha kötü geliyor, suçluluk hissiyle uyanıyorum genelde
en sık gördüğüm tiplerden biri de aile üyelerimden birinin ben hariç herkesi gözümün önünde öldürdükten sonra yine gözümün önünde intihar etmesi. öylece cesetlerin arasında oturup kalıyorum hep. bir tanesi var en etkilendiklerimden, dedem nssıl oluyor bilmiyorum bütün ülkeyi katletmiş oluyor. harabe hâline gelmiş şehirde geziyoruz. her yer yıkılmış, yanıyor. savaş alanı gibi. dedem SADECE "seni korumam lazım seni korumam lazım seni korumam lazım" diye sayıklıyor ve birinin canlı olduğunu fark ederse anında öldürüyor. bu rüyanın başında genelde çığlık ve ağlama sesleri duyuluyor, sonra dedem hepsini susturuyor.. rüyanın sonuna doğru öylece moloz yığınlarının ve cesetlerin arasında yürürken aniden bana dönüyor, o an hâlâ aynı şeyi sayıklıyor oluyor. gözlerimin içine bakıyor uzun uzun, bakışlarında öfke ya da korku gibi bir şeyden eser yok, sadece derin bir üzüntü oluyor genelde. bakıyor bakıyor, sonra durup özür diliyor ve bu sefer de kendini öldürüyor. böylece son sesi de susturmuş oluyor :d yine öylece oturup kalıyorum.
hep sadece izleyebiliyorum. rüya olduğunun farkında dahi olsam değiştiremiyorum, müdahelw edemiyorum, uyanamıyorum. belki bilinçaltım neşelenir diye hafif neşeli müzikler dinleyerek uyuyorum işe yaramıyor. meditasyon denedim olmadı. kabus görmediğim tek koşul enesle uyuduğum anlar. kaç gece birlikte uyuduk tam sayı bilmiyorum ama 2 elin parmağını geçmez. ve onlar huzurlu olabildiğim tek geceler :" napacağım bu zihinle bilmiyorum
8 notes · View notes
brownitutkusu · 2 years
Photo
Tumblr media
GÜL KOKULU SEVDA
Gözlerini bakışlarını o bakışların bana bakmasını sevmiştim çok çokça.. O bakışların sahibi kimmiş benden başka? Hangi kadına esirsin şimdi ben sana bu kadar yıl mahkumken? Bir parça şiirdin ömrüme yürüdüğüm yollarda hayaletin izin var hala. Dokunduğun her yerde hissediyorum bendesin bana tesir* Yıllanıyoruz işte yirmilerimiz bir dünya rüyası, Sen heveslerle yaşamaya devam ediyorsun, Ben hala aynı tutkudayım sana hasret, Bu sevda ne kara ne ala kiremit kızılı gül kokusu tadında, Sonumuz ne olacak böyle kaçamak bakarak birbirimize, Bu tutsaklık ne zaman bitecek, Sen ne zaman doyacaksın bıkacaksın ondan, Sen bana yetersin anca bende sana, Karanlığına karayım, Deryana derya, Yuvana yuvayım , Kuraklığına ayna. Senim seninim en çok senleyim teninin her hücresinde dolaşan kan hücreleri gibi Ama bazen savaş açıyorsun kendine bize benliğimize, Hadi artık yeter bitsin bu mahkumiyet bu ceza, Eksik kalmasın şiirler daha fazla
Gülsüm Sarı
3 notes · View notes
fatomahperi · 2 years
Text
Tumblr media
KOBRA ETKİSİ
İngiliz hükümeti Hindistan yönetimini elinde tuttuğu dönemde kobralardan çok çeker ve kobralara karşı savaş başlatır. Ne var ki İngilizler yılanlarla haşır neşir oldukça daha çok İngiliz kobra zehiriyle tanışır. Bunu fark eden "zeki" bir İngiliz neden biz uğraşıyoruz? Kobra kafası getiren Hintliye ödül verelim olsun bitsin." der. Bunun üzerine kampanya başlar. Başlarda gerçekten Kobraların sayısı azalır; ancak zor koşullara muhteşem uyumları ile bilinen Hintliler "Madem bunlar her ölü yılana para veriyor o zaman biz bu kobraları besleyelim üretelim. Hem kim koşacak kobra peşinde?" derler. Bu fikirle yola çıkan Hintliler kobra çiftlikleri kurarak yılanları üretirler ve paraya para demezler.
Bu durumu fark edip aptal yerine konduklarını anlayan İngilizler, hem daha fazla kobra üretilmesin diye, hem de zekaları ile daha fazla alay edilmesin diye kobra başına para verme kampanyasını durdurdular. Tabii Hintliler de kobraların para etmediğini görünce, kobraları besleyerek kaynak ve vakit harcamak istemezler ve tüm çiftliklerdeki kobralar salınır. Böylece ortam başlangıç durumundan daha çok kobraya sahip olur
Doğal ortamlarında da çoğalmaya devam eden kobraların popülasyonu iyiden iyiye artar. İngilizlerin kontrol manyaklığı da böylece ters teper.
O günden beri bu tip vakalar kontrol altına alınması hedeflenirken, yaşanılan beklenmeyen etkisi nedeniyle ters tepen olayların olduğu durumlara “Kobra Etkisi” denir.
6 notes · View notes
nnnebula · 15 days
Text
Kobra etkisi
İngiliz hükümeti Hindistan yönetimini elinde tuttuğu dönemde kobralardan çok çeker ve kobralara karşı savaş başlatır. Ne var ki İngilizler yılanlarla haşır neşir oldukça daha çok İngiliz kobra zehiriyle tanışır. Bunu fark eden "zeki" bir İngiliz
neden biz uğraşıyoruz ? Kobra kafası getiren Hintliye ödül verelim olsun bitsin." der. Bunun üzerine kampanya başlar. Başlarda gerçekten Kobraların sayısı azalır; ancak zor koşullara muhteşem uyumları ile bilinen Hintliler
"Madem bunlar her ölü yılana para veriyor o zaman biz bu kobraları besleyelim üretelim. Hem kim koşacak kobra peşinde?" derler. Bu fikirle yola çıkan Hintliler kobra çiftlikleri kurarak yılanları üretirler ve paraya para demezler.
Bu durumu fark edip aptal yerine konduklarını anlayan İngilizler, hem daha fazla kobra üretilmesin diye, hem de zekaları ile daha fazla alay edilmesin diye kobra başına para verme kampanyasını durdurdular.
Tabii Hintliler de kobraların para etmediğini görünce, kobraları besleyerek kaynak ve vakit harcamak istemezler ve tüm çiftliklerdeki kobralar salınır. Böylece ortam başlangıç durumundan daha çok kobraya sahip olur
Doğal ortamlarında da çoğalmaya devam eden kobraların popülasyonu iyiden iyiye artar. İngilizlerin kontrol manyaklığı da böylece ters teper.
O günden beri bu TİP vakalar kontrol altına alınması hedeflenirken, yaşanılan beklenmeyen etkisi nedeniyle ters tepen olayların olduğu durumlara “Kobra Etkisi” denir.
Alıntı
0 notes