Tumgik
#söylüyoruz!
madelineimyourlight · 7 months
Text
Dört kişilik arkadaş grubum var ve ben maknae oldum çok komik.
6 notes · View notes
mmartineden · 8 months
Text
sanki böyle hissel yollarla anlaşıyoruz ben bir şeyi arıyorum bulamıyorum mesela onun haberi yok ertesi gün bakıyorum onu atmış falan
2 notes · View notes
hypnogaja · 2 years
Text
bugün en sevdiğim kuzenim bizde kalacak
4 notes · View notes
kakakalem · 8 months
Text
YALAN
“En sevmediğim şey yalan!”
Sürekli bunu duyuyor, bunu görüyorum.
Ey istatistikler, kim söylüyor lan bu yalanları? Nerden çıkarıyorsunuz?
Hiç kimse sevmiyor yalanı. Herkes çok dürüst. İçi dışı bir bu insanların.
Üstelik en sevmedikleri şey de “yalan!”!
En kötü huyları da “çabuk parlamak”tır zaten.
“Birden sinirleniyorum abi, nevrim dönüyo, çok kötü huyum var.”
Hassiktir ordan!
Lan biraz samimi ol, birazcık.
Hani tamam herkes yalancı da, “hiç yalan söylemem” diyecek kadar prima yalancı olma mesela.
Bi kendine gel, kendini tanı, insanları salak yerine koyma mesela.
Gerçekten kötü olan bir huyunu keşfediver bi zahmet, madem kendinden söz etmek istiyorsun.
“Bazen kıskanıyorum” de.
“Bir akrep giriyor cebime, cimrileşiyorum” de.
“İşime yarayacak insanlara daha iyi davranıyorum” de.
Tamam yumuşat, “yavşağın tekiyim” demek kolay değil ama, gerçek kendinden söz etmeyi dene.
Ya da sus. Sürekli yapabildiğin tek şeyi, yalan söylemeyi kınama gün aşırı pezevengin evladı.
0 notes
visalebeskal-a · 5 months
Text
hiç ummadığın bir nimetle karşılaşınca mahcup oluyorsun. sonra bakıyorsun bunca nimet içinde şükürden aciz kaldığın için ayrı mahcup oluyorsun. mevlâ teala'nın aşığıyız. mahcubuz. aşığıyız derken de hakikaten aşık olmayı ümit ederek bunu söylüyoruz. yoksa aşıklık nereee biz nere
77 notes · View notes
dilbaz · 2 years
Text
Şarkı söylüyoruz nükleer sığınaklarda.. Yaşasın bu dünya yok oluyor..
567 notes · View notes
gelincik-gelincik · 7 months
Text
Uzaklık ne ki aşk için…
Şükrü Erbaş ...''
youtube
Yan yana şarkı söylüyoruz.
79 notes · View notes
sayebulut · 10 months
Text
Son 2 ayda 10’dan fazla kınaya düğüne katıldım. Her düğün dehşetimi bir tık daha arttırdı. Arkadaşlar bize ne olmuş? Yöresel adetleri çok severim lakin bu ne olduğu belli olmayan kimin uydurduğu belli olmayan etkinlikler hayli can sıkıcı. Düğüne değil sanki gösteriye gidiyoruz.Ben çoçukken bizde bekar eğlenceleri yapılırdı geline. Gelin sevdiği bir kuzenine /akrabasına gider akşam orada kalır bütün genç kızlar oraya gider eğlenirdi. Şimdi adı bride olmuş keşke sadece adı değişse ,kuzenim kendi arkadaşlarıyla teknede bride yapıp şampanya patlatıyor diğerleri elinde kadehle duruyor .AA pardon söylemeyi unuttum o şampanya alkolsüz(!). Ev dizmişler 20’den fazla namazlık seti var. Biri espri yaptı bizim camide o kadar seccade yok . Düğünlerde kimseyi mutlu göremiyorum. Herkes sadece fotoğraf çekiyor. Kim daha önce gelini paylaşana ödül var herhalde. Harcanan paraların haddi hesabı yok. Ev sermelerinden bahsetmek istemiyorum. Herkesin evi aynı. Herkesin zevki aynı olabilir diyeceksiniz ama hayır öyle değil efendim. İnsta gelinleri neyi linklerse herkes o linklere göre dizmiş. Durumlardan içim baydı. Bakma diyeceksiniz bakmıyorum zaten sadece whatsapp kullanıyorum ama varlığı dahi yoruyor. Düğünden sonra saatlerce konuşmalar (sadece olanı söylüyoruz ) muhabbetini atlamamak lazım. Sanki bir zincir günah günahı tetikliyor. Konuşulmak için evleniyorlar ,konuşulması için gösteriyorlar.
54 notes · View notes
dankett-i · 2 years
Text
İnsanlara kırıldığımız noktayı söylüyoruz alıngansın diyorlar, e iyi madem ağzımıza edin sesimizi çıkarmayalım
394 notes · View notes
baybaykus · 9 days
Text
“Ben Amerika’da 25 yıl kalmış bir insan olarak şöyle bir gözlem yapıyorum.
Amerika’da hiç eğitim görmemiş bir insanla aynı odada kalmaktan korkarım.
Beş dolar için gırtlağını kesebilir.
Eğitim orada gerçekten bir fark yaratıyor.
Eğitim düzeyi yükseldikçe, uygar, olgun, sorumluluk sahibi, verdiği sözü tutan, kişisel bütünlüğü olan bir insan olma yolunda ilerliyor. İstisnalar kesinlikle olabilir ama genellikle böyle.
Türkiye’ye gelip baktığımda iki faktör görüyorum.
Şehirleşme ve eğitim. Türkiye’de şehirleşmiş ve eğitim görmüş insandan korkuyorum. Kesinlikle insafsız, kendinden ve kendi yakınlarının çıkarından başka bir şey düşünmüyor.
Bu son derece kuvvetli bir duygu bende.
İliğini sömürür bitirir, hiç acıma duygusu yoktur.
Ama şehirleşmemiş, okumamış, saf köylü olarak kalmışsa, onda değerler bilinci çok yüksektir.
Sanki eğitilmiş Amerikalı…
Burada çok önemli bir gözlem var.
Bunun üzerine düşünmek lâzım.
Benim analığım yörüktü.
Annem öldükten sonra babam yeniden evlendi. Biz ona anne demedik, Ayşe teyze dedik.
Ben daha on yaşındayım, sapanla vicik dediğimiz küçücük bir kuşu vurmaya çalışıyorum.
‘Vurma oğlum’ dedi.
Ben, sen ne bilirsin Yörük karısı tavrı içinde, ‘Ne var parmak gibi küp küçücük kuş’ dedim.
Analığımın cevabı:
’Yavrum! Canın küçüğü büyüğü olur mu?
Allah her birine bir can vermiş.
Vurma yavrum günah.’ dedi.
Şu derinliğe bakın. Okuma yazması yok bu kadının.
Yıllar Sonra bunun anlamını anladım.
Anladığım zaman ağlamaya başladım.
Konferanstayım, böyle gözyaşı dökerek ağlıyorum.
Yanımdaki Amerikalı kadın, ne oluyor bu adama diye meraklanmaya başladı. Ne oluyor dedi.
O kadar mutluydum ki, ‘çok mutluyum’ dedim ağlayarak. Kendi kendime
‘Ya Rabbi! Çok şükür. Sağken bunun farkına vardım.
Biz bütün insanlar kardeştir deyince sanki çok şey söylüyoruz. Kadın bunları aşmış.
Canlardan oluşan bir aile, büyük küçük yok. Hepsi birbirine eşit. Onur eşitliği var.
Canın büyüğü küçüğü olur mu?
Allah hepsine can vermiş.
Şu bilinci görüyor musunuz?
Nereden geliyor bu?
Bu, tasavvuf kültüründen geliyor.
Bu yayılmış.
Eğer şehirleşme ve eğitim ele geçirmemişse, hâlâ bu mayamızda var.
Ben zamanım olsa, hiç şehir yüzü görmemiş hiç okumamış köylülerin, özellikle yaşlı kadınların arasında zaman geçirip, onlardan bilgelikler öğrenmek isterim.
Bu topraklarda neler birikmiş.
Ne insanlık deneyimleri var.
Bir de doğadan kopmamış.
Sürekli doğayla haşır-neşir içerisinde o bilgelikler. bilenmiş. Kitap bilgisi değil.
Farkına varmış ve bir yere oturtmuş.”
Doğan CÜCELOĞLU
Tumblr media
9 notes · View notes
Text
Tumblr media
Anlattığı ve azalarak bitsin dediğin nokta
Virgülüne kadar nasip kısmet değilmiş gibi davranma
Sen diye başlayan cümlelere adını koymuşken olabilir miydi hayat namına aşk sanmak
Kurutulmuş nağmeler içinde tepetakla şiire bulaşmışım
Hani böyle mutlusun diyorum ya olmalıdır
Kahraman edasıyla aydınlanmayı beklemek
Sokağıma karanlığıma duvarıma şiir yazmak
Alışılagelinmiş gözlerinle yüreğimi yokluyorum
Aklınla bin yolu katlediyorum
Ardımızda kimlerin ahı tütüyor
Tanrının inzivasına çekiliyoruz
Usulca usulsüz aşklar yaşıyoruz
Sanıyorlar zincirli tekerlemeler söylüyoruz
Sanmasınlar aşkım ölü ozanlar sülieti
Kahrını çeksin orta çağlı yıllar yılı yıllar
Kasvetini savur şapkan nizama dik dursun
Heyheylerini şıklat ordan oraya kaybolsun
Anlıyorsun ki varoluyorsun
Kimim kimsin kimiz biz kimi kimden esirgiyoruz
Lanetli balıklar gibi kuyuya vurur gibi burukluk avutuyoruz
Halen zaman ikliminde yetişiyorsak
Aşkındır bana aşk aşkımdır sana aşkın kılan..
Ξ.
'Usülsüz Aşklar İnzivası'
7 notes · View notes
emektarbircadillac · 1 month
Text
Hani Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin abdest alırken yaşlı bir bedevînin yanlış abdest aldığını görüyorlar da Hz. Hasan Hz. Hüseyin'e;
Ey yüreğimin ışığı kardeşim! Kaç zamandır birbirimizin abdest almasını kontrol edemedik. Acaba abdest alırken hata ederek bir yanlış yapıyor olabilir miyiz? Abdest almamı izleyerek dikkat edip bir hatam ve noksanım varsa beni uyarır mısın?
diyor. Birbirlerinin abdestine "dosdoğru abdest aldın" diyerek gösteriyorlar doğruyu yaşlı bedevîye. "Doğruyu gösteriyorum, iyiliği için doğruyu söylüyorum, bu yaşa gelmiş" düşünceleriyle dinini yaşamaya çalışan insanlara pat diye "öyle değil, böyle." demiyorlar.
Biz ise bu düşüncelerle pat diye söylüyoruz. "Öyle olmaz, böyle." diyoruz ve karşı tarafın enaniyetine dokunmamasını, kabul etmesini bekliyoruz. Ne de olsa söylediğimiz doğru, değil mi? Elbette hepimizin hakikat nereden ne şekilde gelirse kabul etme mecburiyeti var fakat "kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız" da bizim akidemiz. Savunmaya geçirmeden, kabul edişi kolaylaştıracak şekilde söyleyebilmek de bizim edinmemiz gereken bir yetenek. Mütekebbire karşı doğruyu söylemenin üslubu elbette farklı ama biz bunu karşımızda dinini yaşamaya çalışan biri varken de aleni uyarılarla, bilmiş üsluplarla yapıyoruz.
Allah (c.c) sözümüzün tesirini hak yolda artırsın.
15 notes · View notes
sillagen · 2 months
Text
Pavlov'un köpeğine laf söylüyoruz da uykuya gitmesem bile yatacak olduğum kıyafeti giyince uykum geliyor.
10 notes · View notes
kitaptakicicek · 6 months
Text
Peygamber efendimiz (s.a.v) oğlu İbrahim'in vefatında söylediği şu sözleri bizde şuan G*zze de zulüm gören kardeşlerimiz için söylüyoruz;
"Gönül mahzun olur, göz yaşarır ama bu dilden Rabbimizi hoşnut etmeyecek tek söz çıkmaz.
Vallahi Ey kardeşler! Bizler sizlerin çektiği acılar için çok mahzunuz!"
14 notes · View notes
teneres · 2 months
Text
"Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek" imanın olmazsa olmaz gereklerinden ve dinin en büyük esaslarından olduğu halde, Müslümanlardan nesiller ve asırlar boyu sayılamayacak kadar çok kimseler, bu büyük dini esası hep zayi edegelmişlerdir. Böylece ümmet içinde, dinden ve imandan sapan fırkalara türemek için zemin hazırlanmıştır. Hatta ümmet içindeki bütün bid'at ve dalalet yollarının, batıl dinlerin mensupları olan kafir ve müşrikler ile muvalat etmekten dolayı meydana geldiğini söylemek, asla abartılı bir ifade değildir. İslam ümmetinin dini ve imanı ile zinde kalabilmesi, kimliğini ve yapısını koruyabilmesi, izzeti ve zaferi, hatta bu dinin bekası, Müslümanların arasında "Allah için sevgi"yi ve kafirlere/müşriklerle karşı "Allah için buğz ve düşmanlığı" yerleştirmeye bağlıdır.
Bil ki, şeytan ve dostları günümüzde, Allah'a ve dinine karşı "demokrasi", "hümanizm", ve "hoşgörü" gibi isimlerin altında savaşmaktadırlar. Bu isimlerin ardındaki davetlerinin aslı; "İnsanı, din farkı gözetmeksizin insan olduğu için sevmek ve saygı duymak"tır. Kendisini İslam dinine nisbet edenlerden pek çoğu, şeytanın süslediği bu davete aldanmış hatta bunun İslam'ın bir emri olduğunu bile sanmışlardır. Büyük bir acı ile söylüyoruz ki bu batıl davet, İslam beldelerinde bir yangın gibi yayılmış, ümmetten sayısız kimsenin göğüslerini işgal etmiştir. Öyle kötü bir duruma gelinmiştir ki, ümmetin çocukları, gençleri, kadınları ve erkekleri insanları dinlerine göre sınıflandırmaz olmuşlardır. Ben Müslümanım diyen sayısız kimse için artık Müslüman ve Kafir, Müşrik ve Muvahhid, imanlı ve imansız gibi ayrımlar bir anlam taşımamaktadır. Hatta şöyle -veya benzeri- sözleri söyleyenleri bile bulabilirsin; "Ben Müslümanım ama, dinler arasında ya da inançlı inançsız ayrımı yaparak başkalarına düşmanca tavırlar takınmayı doğru bulmuyorum." Bu kimselerin daha da hayret edilecek halleri: "İnsanları dinlerine göre sınıflandırmamayı ve bütün din mensuplarını sevip dost edinmeyi" İslam'ın bir gereği olarak görüp göstermeleridir. Bu demokrasi ve hümanizm çığırtkanlarına, İslam beldelerinin halkları bir tarafa, basiretsiz alimleri bile kulak vermektedirler.
Müslümanlar üzerine, yeni bazı oyunlar oynanmakta; kafirleri, müşrikleri, Yahudileri ve Hristiyanları sevmek, hatta dinlerini geçerli ve makbul saymak, İslam'ın bir gereği olarak gösterilmektedir. Bu batıl "hoşgörü" adı altında, ayet ve hadislerden getirilen deliller (!) ile Müslümanlara telkin edilmektedir. Bu zındıklar, Yahudi ve Hristiyanların cehenneme girmeyeceğini, onların da dinlerinin makbul olduğunu telkin etmektedirler ki, imanı yok edeceği için en tehlikelisi de budur. Hatta birilerinin "hoca" diye itibar ettiği sefih bir zavallı "Ehli Kitab ile Amentüde İttifakımız Var" demek bedbahtlığında dahi bulunmuştur. Kafirleri, müşrikleri ve Müslümanları eşit seviyede kabul eden bir kalbin Müslümanlığından söz edilebilir mi? Kafirleri, müşrikleri ve Müslümanları eşit olarak değerlendiren bir toplum İslam'ın neresindedir? Allah'ın ismine yemin olsun ki bunlar eski Mürcie'den çok daha fazla haddi aşmışlardır. Öyle ya! Onlar: "İman da, küfür de kalbin itikadından ibarettir" diyorlardı, bunlar ise küfre itikad edenleri bile cennet ehli saymak istiyorlar. Allah'tan af ve afiyet dileriz.
7 notes · View notes
unigueidentity · 3 months
Text
"Paranın tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu söylüyoruz. Peki, hiç tüm bu paranın kaynağının ne olduğunu sordunuz mu? Evet, o biz insanlarız!"
~Ayn Rand
16 notes · View notes