Mert Öğrenim, Bursa'da şeffaf plak, ortodonti, dişteli ve Invisalign gibi modern diş tedavilerinde uzmanlaşmış bir kuruluştur. Gülümsemenizi daha sağlıklı ve estetik bir hale getirmek için en güncel yöntemleri ve teknolojileri kullanarak, size özel tedavi seçenekleri sunuyoruz.
Bursa Şeffaf Plak Tedavisi: Estetik ve Konforun Buluşması
Mert Öğrenim, Bursa şeffaf plak tedavisi ile geleneksel diş teli yöntemlerine modern bir alternatif sunuyor. Bu tedavi, şeffaf, çıkarılabilir plaklar kullanarak dişlerinizi düzeltmeye ve hizalamaya yardımcı olur. Estetik kaygıları olanlar için ideal bir seçenektir.
Bursa Ortodonti: Sağlıklı Gülüşler İçin
Sağlıklı bir gülüş, düzgün hizalanmış dişlerle başlar. Mert Öğrenim, uzman Bursa ortodonti kadrosuyla, her yaş grubundan hastaya uygun, modern ve etkili ortodontik tedaviler sunmaktadır. Dişlerinizin düzeltilmesi ve sağlıklı bir ısırık elde etmek için bize güvenebilirsiniz.
Bursa Dişteli Tedavi: Geleneksel ve Güvenilir Çözüm
Diş telleri, yıllardır kullanılan güvenilir bir tedavi yöntemidir. Mert Öğrenim, deneyimli ekibi ile Bursa dişteli tedavilerde en iyi sonuçları elde etmenizi sağlar. Her hasta için özel olarak planlanan dişteli tedavi ile gülüşünüzü güzelleştirin.
Bursa Invisalign: Görünmeyen Tedavi, Gözle Görülür Sonuçlar
Invisalign, şeffaf, özel üretilmiş plaklar kullanarak dişleri düzeltme konusunda devrim niteliğinde bir yöntemdir. Mert Öğrenim, Bursa invisalign tedavisi ile hastalarına görünmeyen, konforlu ve etkili bir diş düzeltme seçeneği sunmaktadır.
Mert Öğrenim, gelişmiş teknoloji ve uzman kadrosuyla, sizlere en iyi diş tedavisi deneyimini sunmayı taahhüt eder. Sağlıklı ve güzel bir gülüş için Mert Öğrenim'i tercih edin.
Vita yağının boş kutularına çiçek ekerdi annelerimiz ablalarımız...
Radyoda dinlediğimiz arkası yarınların ve maçların hala tadı damağımda,
Halit KIVANÇ
Orhan AYHAN
Necati KARAKAYA onlardı spikerlerimiz.
Servis nedir onu da bilmezdik okula giderken, bizden büyük ablaların eteğine yapışır öyle giderdik okula..
Şimdi kocaman servis aracında çocuk unutuyorlar ama bizim ablalarımız bizi hiç unutmadı ne okula giderken nede okul çıkışında...
Lapa lapa kar yağsa da kapanmazdı okullar...
Sadece pazardan pazara yıkansakta ne kepeklenirdi saçımız, ne de erkenden kirlenirdi bedenimiz..
Ruhumuz, saygımız onlar hiç kirlenmezdi..
Çoğumuz ingilizceyi,
MR ve MRS BROWN’dan öğrendik işte çat pat..
At the pıcnıc, at the sea si de böyle çizgi filmleri de bilmezdik.
Zaten çizgi filim izleyecek televizyonumuzda yoktu..
Çizgi romanlarda yaşardık aşkı,
Teksas, Tommiks, Zagor, Mandreke hergün okuduğumuz kitaplar arasında birinci sıradaydı. Okuyan okumayanla değiştirir maceradan maceraya koşardık onlarla..
Şarkılar dinlediğimiz plaklar 45’likti.
Öyle büyük stüdyolar değil küçük plakçı dükkanları vardı. Hoparlörleri dışarı konur akşama kadar kayıt yaparlardı..
Saklambaç gazetesi, Hey, Ses dergileri okurdu mahalledeki ablalar. Yazlık sinamalar yaz akşamlarının vazgeçilmeziydi. Her mahallede duvarda yada direkte afişleri asılırdı yeni gelen filimlerin, birde gelecek hafta oynayacak filimin..
İlk defa bir mezata katıldım. Ortam çok güzel ve samimiydi. Açık artırma yoluyla birinci basım kitaplar, nadir bulunan kasetler, plaklar, gazeteler , dergiler satıldı. Açık artırma da gaza geliyorsunuz 😂 Kendinizi tutmanızı öneririm. Levent Yüksel'in bu albümünü çok seviyorum. İçinde en sevdiğim şarkıları var. 🍀 Bu kaseti de mezattan aldım. Bugüne dair bir hatıra oldu. Başka zaman tekrar katılmak istiyorum. Bugünlük bu kadar :)
tam bir main karakter oldugum izin günü gecirdim kocamla lunch icin en sevdiğimiz italyan restoranına gittik yemeğimle sangria ictim çok iyiydi sonra kitapçı gezdik çok iyi plaklar buldum aldım eve geldik üstümüzü değiştirdik yolda birer kahve alıp akşamüstü tenis oynamaya gittik eve marketten malzemeler söyledik simdi yemek yapıcaz birlikte güne puanım yildizli 10
Kubbet-üs Sahrada Osmanlı mührü: Güzelliğin ve mükemmelliğin kaynağı yalnızca mimari yapı ve mühendislik unsurları olmamıştır. İç ve dış duvarların örtüsü, mozaiklerin mermer plaklar ve çini el işlemeleriyle değiştirilmesi de bunda etkilidir. 1540 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde başlayan restorasyon faaliyetleri; kırk pencerenin çiniyle bezenmesi, kapıların bakır plaklarla kaplanması, kubbenin çiniyle örtülmesi, dış kubbe sekizgenine Yasin suresinin tamamının yazılması, Sultan II. Abdülhamid'in adının nakşedilmesi ve son olarak sekizgen kubbenin güney yüzündeki kapının yakınına Osmanlı tuğrasının yerleştirilmesi şeklinde tamamlanmıştır.
Dinmeyen baş ağrıları ve oluşan yeni plaklar. Bitmeyen feci bir mide bulantısı ve her şeyden alınan o keklemsi tat. Sanırım ben alışıyorum. Belki de alıştığım için yeniliyorum. Artık düşünmeyeceğim dediğim her an kendimi tekrar o çıkmazda buluyorum. Tek bir soru var, "ya sonra?" Cevabını bilmediğim için korktuğum, emsalleri gördükçe kendi hazin sonumu tahmin edebildiğim o dipsiz soru..
Beyoğlu’nda Sefahatname diye bir bar vardı. Su ile bizim mekânımızdı. Bilen bilir, hani “Issız Adam” filminin final sahnesinin gerçekleştiği mekân. Filmden bahsetmişken, onla ilgili bir anım var. Yönettiği Babam ve Oğlum filmiyle fırtınalar koparan Çağan Irmak, İstiklal Caddesi’nde çalıştığım yerin müdavimlerindendi.
Bir akşam evde televizyon izlerken Cüneyt Özdemir’in hazırladığı “Ayla Dikmen” belgeselini seyretmiş, eski plaklar koleksiyonuna sahip olan ve nostaljik şarkıları seven biri olarak, şahsını çok az bildiğim; bu eşsiz sesli kadına hayran olmuştum.
1990 senesinde hayatını kanserden kaybeden Dikmen’in o sıralar, çok az bilinen ve o günlerde piyasaya henüz sürülen albümünü herkese duyurmalıydım.
Ertesi gün, Unkapanı’nda Yüksel Bey'i aradım. Ve ne kadar Ayla Dikmen albümü bulurlarsa, göndermelerini rica ettim. Yüksel bey, ganimet bulmuş gibi, hemen yolluyorum diyerek sevinçle kapamıştı telefonu. Albümler ulaştıktan beş on dakika sonra, çalıştığım dükkanın caddeye müzik yayını yapan hoparlörlerinden, "Anlamazdın" başta olmak üzere Ayla Dikmen’in billur, buğulu derin sesi alabildiğince yankılanıyordu.
Kısa sürede insanlar kalabalık İstiklal Caddesi’nden kurtulup çalan albümü sormaya başlamıştı bile. O akşam elliye, sonraki günler, daha da artan sayılara ulaşan satışlar herkesi şaşırtmıştı.
Caddede yaşayanlar veya iş gereği orada bulunanların bildiği bir şey vardır. İstiklal'in başında çalan bir şarkı, bütün dükkanlara ve müzik yayını yapan tüm noktalara sirayet eder. Ayla Dikmen albümü, o günlerde böyle marş olmuştu. Henüz Issız Adam filminin beyaz perdeye çıkmadığı bir akşam Çağan Irmak geldi.
Kısa bir sohbet sonrası çalan albüme dikkat kesildi. Bana, ”Aman Tanrım, Ayla Dikmen mi çalıyor?” dedi. “Evet,” dedim. “Daha yeni getirttim albümlerini.”
"Harika bir iş yapmışsın. Ben uzun süredir arıyordum şarkılarını, albümü, plağını.” O sıralar, Babylon’da eski 45’likler gecesi düzenleyen Çağan Irmak albümden 10 adet aldı. Merakla, plağı sordu. Ben kendime özel olarak ayırdığım plağı verdim Irmak’a. Sonrası malum. Film, şarkıyla patladı.
Ve ucundan vesile olduğum akım, bir seneye yakın İstiklal’i ve Türkiye'yi esir aldı.