“Subtropikal” iklimde yetişen diş otu tohumunu yurt dışından getirip Sakarya’da yetiştirmeyi başaran kimyager Sedat Kulaç, cilt sorunlarına karşı ürettiği onarıcı serumu iç piyasada pazarlıyor.
Bol yağış alan yüksek sıcaklığa sahip (subtropikal iklim) bölgelerde yetişen Spilanthes Acmella (diş otu) bitkisini yurt dışından temin edip Sakarya’da yetiştirmeyi başaran kimyager Sedat Kulaç, bitkideki…
Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah buyuruyor ki: Kulum beni nasıl düşünüyorsa ben öyleyim. O beni anarken ben onunla beraberim. O beni kendi başına anarsa, ben de onu kendim anarım. O beni bir topluluk içinde anarsa, ben onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım. O bana bir karış yaklaşırsa,ben ona bir arşın yaklaşırım. O bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim."
Bazen öyle bir an gelirki kelimelerin tükendiğini kendini bir okyanusun ortasında yapayalnız ve kulaç atmaya gücünün kalmadığını ve boğulmak üzere olduğunu hissedersin. En yakının olan ailenin yabancılaştığını birtanecik dostunun sanki düşmanın olduğunu hissedersin. Yürüyorsundur ama öyle bir yürüyüştür ki bu iki adım bir geri gidiyorsundur sanki. Yüreğin pırpır sıkıntı ile atarken her an panik atak geçirecek gibi ellerinin titremesine engel olamazsın. Gittiğin doktora bile tam anlamıyla içini dökemiyorsundur söylediği çareler senin çaresizliklerine ilaç olmuyordur. Birşeyler yapmak istersin ama şu hayatta herşey ne yazıkki maddiyata dayalı olduğu için nefes almak için yada kafanı biraz olsun dağıtabilmek için bile birşey yapamıyorsundur elin ayağın bağlıdır sanki. Gitmek istersin uzaklaşmak herşeyden herkesten her yerden uzaklaşmak istersin kimsenin seni tanımadığı ve kimsenin seni bulamayacağı kadar uzaklaşmak istersin ama bu da maddiyata bağlıdır ve hiçbir yere kımıldayamazsın bu yüzden. Sosyal medyadan başkalarının hayatlarını izleyerek daha çok çaresiz hissedersin kendini ve kaçtığın düşmemek için savaş verdiğin o lanet olası uçuruma her gün biraz daha yaklaştığını hissedersin. Mutsuzsundur bu hayatta seni mutlu etmeye hiçbir şey yetmiyordur. Eline kitap alırsın iki satır okur sıkılırsın kendini veremezsin. Film açarsın daha 5 dakika geçmeden bunalır kapatırsın. Dışarı çıksan gideceğin hiçbir yer yoktur ki. Çünkü 4 yıl önceki insan değilsindir sen ne çevren ne arkadaşların ne Sosyal aktivitelerin ne göklere çıktığını hissettiğin şarkı söylediğin sahne her gün Sosyal medyada yayınladığın güzel ve iyi olduğunu gösteren fotoğraflar sürekli çalan susmayan telefonun hiçbiri yoktur artık. Çünkü uyuşturucu senden almıştır bunların hepsini bir bir ve dımdızlak kalmışsındır. Şuan temiz olsanda koca 1 yıldır ağzına koymayıp savaş versende artık çok geçtir çünkü güzelim hayatının yerinde yeller esiyordur artık ama en büyük çelişkide nedir aslında biliyormusun o hayatta güzelim bir hayat olmadığı için bunalımdan depresyondan yok olmak üzereyken başlamıştın uyuşturucuyada öyle değilmi ailedeki sevgisizlik boşluk sevgiye açlık yalnızlık hissi mutsuzluk bunlar itmedimi seni uyuşturucuya o zaman uyuşturucudan önceki hayatında güzel değildi ve mutsuzdun. O zaman işte en kötü an başlar aynadaki yansımana şunu sorarsın peki ben 42 yıllık hayatım boyunca ne zaman iyiydim ne zaman mutluydum hiç mi. O zaman ben neden yaşıyorum neden nefes almaya çabalıyorum neyin savaşını veriyorum o zaman ben......
Sizden evvelkileri öyle takip ve taklit edeceksiniz ki, karış karış, kulaç kulaç onların ardından gideceksiniz. Hatta onlar başlarını bir kertenkele deliğine soksalar, siz de aynı şeyi yapacaksınız."
Sahabe "Sizden evvelkiler" cümlesinden kasdolunanın Hıristiyan ve Yahudiler mi olduğunu soruyor. Allah Resûlü: "Başka kim olabilir ki?" buyuruyorlar.
Bugün bizim ve bütün İslâm dünyasının durumu meydanda.. hemen hepimiz şahsiyetini kaybetmiş ve bir kimlik bunalımıyla inlemekteyiz. Halimiz, hadisin ifadesiyle, iki sürü arasında gelip giden şaşkın koyundan farksız. Bir zaman başka devletleri yıkan, bitiren ve tüketen bütün olumsuz şeyler, bugün ahtapot gibi dört bir yandan bizi sarmış durumda. Biz de taklit sersemliği ile bu ölüm ağını, yenilik ve medeniyetin turnikeleri sanıyoruz. Evet, dünyanın hiç bir devrinde, hiçbir millet, bizim Batıyı taklidimiz ölçüsünde, taklidi bir tutku haline getirmemiştir. Bugün Batı dünyasın da meydana gelen her yenilik, hiç parola sorulmadan bizde aynen kabul görüyor ve kabul ediş süratinde birçok Batılı ülkeyi bile geride bırakıyoruz. Halbuki Allah Resülü, en küçük hususlarda ve teferruat gibi görünen meselelerde dahi onlara muhalefet ediyordu.
Ne var ki konu o olmadığı için o kapıyı açmak istemiyoruz. Şimdi bizim üzerinde durmak istediğimiz husus, bütün bu olacak hadiseleri Allah Resülü'nün hem de asırlarca önce haber vermesi ve mevsimi gelince de bunların zuhurudur.
İmanımızın, son nefesimiz dahi Hak din üzerine sabit kalması ümidi ile en güzele emanetsiniz✋️
Buhari, Enbiya 50; muslim, ilim 6
Örnek bkz: Ebu David, salt 88. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 5264-255
Sen, göğsü parçalanmış bir adamsın kurak bir kum tepeciğinin üstünde kulaç atan, aynı kelimeleri farklı biçimde ağlayansın bulutlar dağıldığında çırılçıplak yalnızlığı kucaklayan genç adam. Sen, göğü arşınlayan siyah bir kargasın: Simsiyah! Bahtından daha kara, akşamdan arta kalan, besteleri, çığıran sesinde bocalanan. Sen kocaman bir dağsın, hiçbir şeye kimseye değil, denize, boşluğa doğru yıkılan, açan her çiçeğe tebessüm ısmarlayan bir ağaçsın, fakat kuru. Üstünde bir sürü isim, çentik, hatıra taşıyan, kırılacak dalın kalmadığından; yağmurla, rüzgârla, güneşle, tek bir kelimen, tek bir tepkin kalmış gibi, sadece çatırdayansın genç adam!..
•beyazzambaklar𓅪
Kendimi sana anlatmalı mıyım bilmiyorum, bu anlatma ihtiyacı bir acziyet mi? onu da anlamıyorum. Sorsan anlatırdım sana kendimi, günler ve gecelerce. Söylenmedik sırrım kalmazdı. Bil isterdim, gör isterdim gerçek beni…
Anlatsan kendini, dinlerdim bir peri masalı dinler gibi… Dünya dururdu cümlelerinde… Koca kainatta bir sen olurdun bir de senin ekseninde dönen ben… Her zerrem sen olurdun, her an’ım sen… Çok uzun bir yoldan geldim sana.. Bir çay koy. Ört üstümü. Ne kadar korkum varsa silinip gitsin. Huzur dolsun yüreğime.. Nazımı çek , sev beni , aşk ol , anne ol , baba ol , sırdaş ol ruhuma isterdim. Kaçırma bakışlarını, ben sende kaybolayım, kimse bizi ayrı düşünemez olsun isterdim…
sesimde çok şeye kırgınlık var artık.en çok geçmişime kırgınım.en çok geçmişimin bıraktığı yara izlerine kırgınım.en çokta önümü göremeyişime kızgınım.ben aslında en fazla kendime kızgınmışım.onu fark ettim.çözemediğim tüm düğümlerin içinde boğulmuşum.ben kulaç attıkça yaşamaya çalıştıkça ruhumun bitişini izlemişim.nasıl bir inatçıysam da hala dimdik ayakta duruyorum.çevremde sen güçlüsün diyenler,güçlü olmanın altında ezilen ben.ama yine de düşmeyen ben.çok yoruluyorum bazı bazı her insan gibi,yine de doğruluyorum yerimden ve hikayeme son hız devam ediyorum.daha ne kadar kendime bunu yapacak gücüm kaldı bilemiyorum.ama sonuna kadarsa sonuna kadar dibine kadarsa dibine kadar.düşüncelerimin zehrini atamam belki ama bu durumuma iyice alışabilirim.aşırı düşüncelerimin benim sesime bile kırgınlık vermesi kaçıncı aşama bunu da bilmek istemiyorum.geçecek diyorum kendime geçecek güzel kızım.bu kadar düşünmek bu kadar zihnen yorulmak geçer mi cidden? Galiba kendimi kandırıyorum.Ama belkisi bir ihtimali bile güzel.