Tumgik
#katil olma
gunduzdenkacanben · 1 month
Text
Bir seri katil birini öldürmek için öldürmez, kendisine yapılan haksızlıkları gururuna yediremediği için öldürür. Senin bana yaptığın haksızlıkları saymadım bir kere bile, yoksa çoktan olmuştum bile.
13 notes · View notes
sadovv · 2 years
Text
arkadaşlar 1 mi. 2 mi
8 notes · View notes
derdiderun · 7 months
Text
Tumblr media Tumblr media
"Yolu açın Gazze'ye cihada gidelim" desek, diyoruz, diyelim...
Ama HAMAS cihada katılan mücahidlerde "namazı kazaya kalmamış olma şartı" koyuyor.
Bu şarta göre yol açılsa kaç kişi cepheye gidebilir?
Kendimizi kandırmayalım. Camideki yerimizi doldurtmayan iman, cephedeki yeri nasıl doldursun???
Diri, güçlü, birlik olamayışımızı üzülerek, utanarak çok görmüyorum bu yüzden.
Arap ve İslam dünyasının sessiz kalmasıyla, yani kınamaktan, kızmaktan öteye geçememesiyle Gazze'de kadın çocuk demeden taş üstünde taş koymayacağı bir politikaya yönelmiş durumda Terörist, katil İsrail.
Allah, İslâm ülkelerinin liderlerine aslında daha doğrusu bizlere neden sessiz kaldığımızın, neden dirilmediğimizin, neden cihada gelene kadar daha ilk sıradaki namazdan sınıfta kaldığımızın hesabını soracak hiç şüphesiz...
137 notes · View notes
Text
"Zeynep," diye fısıldadı.
"Sana bir tavsiye...
Bir dahakine bir katile aşık olma..."
53 notes · View notes
enayinil · 6 months
Text
hayır nil katil olma bi o kalmıstı aq yerinde
8 notes · View notes
birguzelllincirkini · 3 months
Text
youtube
Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Farklı düşünen insanlar, farklı geçmişten ve ortak geleceğe gidebileceğimiz insanlarımız, bizi besler ve yenilikçiliğin anahtarı olurlar.
Tek geçmişten gelen insanların tek geleceğe gitme ihtimalleri daha azdır. Farklılaşmadıkları, değişmedikleri, farklı düşüncelere kucak açmadıkları için, mevcut statükoyu, kendi önyargılarını, kendi bakış açılarını hakim güç yapacaklardır.
Farklılıklara kucak açmayan, kendi görüşünü hakim güç yapanlar, kendi hükümdarlıklarını sürdürmek için baskıcı bir rejim kurmak durumunda kalacaklardır.
Tarihe baktığınızda, imparatorlukların, baskıcı rejimler olmadığını, özgür bıraktıklarını ve farklılıkları kucakladığını görürsünüz. 1. Dünya savaşı sonrasında oluşan ulus devletler, baskı nedeniyle kimlik bulma arzusundaki milliyetçi akımları çok daha fazla ön plana çıkartmıştır.
Takımlarda da, farklılıklar kucaklanmadığında, yandaş akımların ve taraftarların sayıları artacak. Baskıcı yönetimler, güç ile birlikte kendilerini daha da kuvvetlendirmeye, yandaşlarının daha fazla güçlenmesine, birilerini öncüllemeye, öncüllenenlerde biat etmeye, biat edenler düşünmemeye, güç zehirlenmesine uğradıkça, daha fazla korku ve koruma hissine kapılmaya, kendi koltuklarını korumak için daha fazla katil fare çıkartmak istemeleri tamamıyla doğal bir insan davranışıdır.
Liderler bu döngüyü bildiklerinde, kendi isteklerine göre kendi yönetim tarzlarına belirlerler. Farklılıkları kucaklamak ve fikirlere saygı duymak kadar, onları baskılamak ve onlara sürekli olarak mob etmek bir tercih haline dönüşür.
Değişim liderliğinin, özünde, farklılıkları kucaklamak kadar, onlara bir vizyonu benimsetmek, derin olarak konuları anlamaları, anlarken de birbirleri ile tartışmaları, tartışmalar içerisinde de farklılıklara kucak açmaları, cesaret ile takım olarak işleri yapmaları, hata yapmaları, bunun için güven duymaları, liderlerin takımlarda psikolojil güven yaratmaları, teknolojik ve hızlı gelişen dünyalarında adaptif olarak uyum sağlamaları ihtiyacı oluşur.
Bugünün teknoloji firmaları, en hızlı değişimin sahne olduğu, değişime adapte oluşması gereken yapılardır. Bu değişime ancak insan ile, gelişim zihniyetini oturtmak için de değişim liderleri ile ilerlemelisiniz.
İnsanlar baskı altında, güvensiz şekilde, birilerin öncüllendiği, bir grubun hakimiyetinde iş yapmaya çalıştıklarında, farklılıklara saygı duyulmadığında, diğerleri ile takım olmayacak ve değişimi yaratma ihtimaliniz ortadan kalkacaktır.
Bu durumda baskıcı liderlerin ilk düşüneceği, değişime ayak uydurmayanları ortadan kaldırmaktır ancak baskıcı ve farklılıklara saygı duymamak bir zihniyet meselesidir. Kendinizi değiştirmeden, istediğiniz kadar takımları değiştirin yine olmayacaktır.
İşte kollektif bilince ulaşmak, insanların kalplerini titretmek, ortak bir hedefe ulaşmak, ancak müşterinizi öncülleyerek olabilir. Kıblenizi müşteriye vermediğinizde, kendi içerisindeki yönetime, belli insanlara verdiğinizde, kıbleniz putlarınız olur. Putlarınız da sizi ancak cehenneme götürür
Politikacılar, ortamı politize ederek, kendi çıkarlarını öncüllemeleri normaldir. Değer üretmeyen yerde, daha fazla rütbe ve daha fazla politikacı görmeniz mümkündür.
Riyakatlıklar artık pragmatizm olarak ifade edilmeye başlar.
Siyaset hukukla sınırlanmazsa haşin ve acımasız bir güç haline dönüşür ve güç zehirlenmesi daha da artar.
Tüm bunların temelinde adil olma duygusu yapar. Adaletin olmadığı yerde ahlak ortadan kalkmıştır.
Farklılıklarımız sizi daha büyük bir dünyaya açmak içindir. Sadece onu Vizyon, anlama, anlamaya çalışma, sesaret ve adaptasyon ile yönetmeniz gerekir.
4 notes · View notes
belleepoque7 · 6 months
Text
katil olma içgüdümü dürtüleyen yeni bir ses daha ortaya çıktı
bomboş çekilen tespih şıngırtısı
3 notes · View notes
yasinnucar · 7 months
Text
beni sev usulca,sevmeyeceksen de uyandırmadan git gönlümün kıyısından
bana beni anlatan cümlelerle gelme, bilirsin ben hızlı sarılırım ellerine
katil olma kanlarla donatma sevgimi
bilirsin yüreğim hızlı kanar diğerlerinden
kalemim uzun soluklu yazar
tozları saçılır gözlerimden yana
kâbuslarla gelme rüyalarıma
2 notes · View notes
elioemirbrrr · 7 months
Text
Ne demek sınavlar artık şıklı olmıycak?! Sizi biskrem görürsünüz o zaman.
ruh hali=katil olma derecesinde
5 notes · View notes
doriangray1789 · 7 months
Text
KONT MARQUİS DE SADE
the quills filmini izledikten sonra kitaplarını okumaya başladım... kitapları bir fantezi alanı olarak değil dönemlik bir kurgu ve kendiliği tarif etme biçimi olarak okunmalıdır zira "iki yürek arasındaki en kısa yol kamıştır" diyecek kadar naturalist bir zattır ve şiddet yoluyla elde edilen uyarılmayı tatmin olmak için kullanmanın nasıl alışkanlık haline getirilmesi diye de tabir edilebilen psikolojik rahatsızlığın eserlerinde tarifi vardır....Yazılarındaki karakter analizleri, her insanın az yada çok içinde bulunan ama dışarıya çok fazla vurmadıkları bir isteğin dile getirilişi olmakla birlikte içinde bulunduğu zamana göre oldukça radikal fikirleri barındırdığından adı bu anlamda "SADİZM" in kurucusu olarak kabul edilmiştir Sade nin sadizminde illa kadın döven, çocuk döven eli kırbaçlı sadist yoktur.tinsel gadarlık denilen şey bir insanı küçük düşürme arzusu,fiziksel sadizmden çok daha yaygındır. bir bakıma cok daha pistir.namert bir iştir,cünkü sadistin kendisini gizlemesine yarar. sonucta kaba kuvvet degil de, nihayet bir kelime, bir soru, akıl karıştıran bir tabir,bir gülüş kullanılmıştır.sadist herzaman kıvırtabilir. ne ki, psişik acı, en az fiziki acı kadar, hatta ondan daha çok zedeler. etkileri daha uzun surelidir kisi mazoşist ise kendine karşı sadist olmasıda mümkündür bu iki tanım genelde beraber zikredilir acı vermekten haz duymak. karşıdaki kişinin çektiği acıları mutluluk ve tatmin aracı olarak görmek. her insan biraz sadisttir. ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar çağdaşlaşırsa çağdaşlaşsın yine de hep bir hayvansal içgüdü öylece durur içinde. bundan sıyrılmak mümkün değildir. aslında önemli olan sadistik içgüdülerin oluşumudur .çünkü her insan bir cani yada bir seri katil olamaz; ama her insan bir cani yada bir seri katil potansiyeline sahiptir.
bazı ussal ve tinsel fenomenler sonucunda sadist duygular ya silikleşir ya da iyice etkinleşir. bunun yanı sıra sadist eğilimlerin gerçekleşmesinde en önemli unsurlardan birisi de karşıdaki kişiye karşı hissedilen karmaşık duyguların derinliliğidir. herkes bir sadisti tatmin etmeyebilir. sadistin tatmin olmasında karşısındaki kişinin kim oluşunun da önemi yadsınmamalıdır. kitaplarında, haz arayışının insan doğasının gerçek yüzü olması dışında pek bir şey yoktur. felsefesi, -eğer böyle adlandırılabilirse- benzersiz bir ahlaki nihilizm ile birleştirilmiş saf sansasyonalizmdir.
kendisine göre; -kanunlar, din ve ahlak reddedilmelidir. (ovvv haram) -doğal içgüdü iyidir ve tatmin edilmelidir.(hımmmm...) -zevk, insanlığın yasası veya birincil motivasyonudur. (bak sen sefa pzvngine!) -zevk peşinde koşarken suç işlenemez.(nasıl yani?) -devlet veya din tarafından öğretilen erdem, buna inanmayanları avlamakta özgür oldukları bir kurban sınıfı yaratmak için kullanılan bir araçtır. (vuuu) -seks, üremenin değil, zevk almanın bir işlevi olmalıdır. (bak sen?) -insanoğlu ne iyi ne de kötüdür. (doğru ulan) -zevk arzusu, ahlaki olarak kabul edilen her şeyle nihai olarak çelişir. (valla doğru) -yaş, zevk peşinde koşmak için bir engel değildir ve olmamalıdır da. (bak sen kart horoza) -insanlığın yasası zevk olduğu için erkekler ve kadınlar temelde eşittir ve her ikisi de sosyal kısıtlamalar içinde bile, kendi kaderini tayin etme yeteneğine sahiptir. ama netice itibariyla beni korkutuyorsun marki!! kardeş.... okuduğum bir öyküsünde bir kadın yanlışlıkla erkek kardeşine aşık olup ondan çocuk sahibi oluyor. yine yanlışlıkla bu çocuk ona tecavüz etmeye kalkınca kardeşinden olma öz oğlunu öldürüyor. bu kadın yanlışlıkla babasıyla evleniyor ve yine yanlışlıkla annesinin aleyhine ifade vererek onu öldürtüyor. yazarın sadizme adını vermesi çok normal değil mi..HEPİMİZ YADIRGARIZ ZİRA EVRENSEL AHLAK ANLAYIŞIMIZA GÖRE DEĞERLENDİRİRİZ Geçenlerde anadoluda kaybolan bir kız çocuğunun cesedi bulunmuş yapılan otopside küçük kızın tecavüze uğradığı soruşturma derinleştikçe kızın dedesi tarafından tecavüze uğradığı dedesininde aslında dedesi olmadığı oğlunun askerliği sırasında gelinine tecavüz ettiği dolayısıyla ölen kız çocuğununda kendi kızı olduğu ortya çıkmamışmıydı daha neler neler haberlerde izliyoruz...Bunun yanında eserlerinde ahlaksal eylemin belirleyicisi olarak etik değerler değil de, iç güdüler ya da koşullu buyruklar eylemin ilkesi yapılırsa neler olacağını anlatan Sade bir ateistir de "tanrı öz oğlunu dananın böğrü gibi astı. bana yapabileceklerini düşünmek tüylerimi ürpertiyor." diyebilmiş kendisini diğer filozof ve romancılardan ayıran en önemli özelliği olan aykırılığı öyle bir boyuttadır ki; aristokrat olmasına rağmen kendisini hapse attıran kraliyet yönetimine dahi diş bilemiş, ihtilal sonrası ilan edilen genç cumhuriyetin en ateşli savuncularından birisi olmuştur. yeri geldiğinde, bu cumhuriyete dahi baş kaldırmasını bilmiştir, öyle ki, marquis de sade ya da cumhuriyetten sonra bilinen adıyla, yurttaş sade, simone de beauvoir'ın "sade'ı yakmalı mı?"da belirttiği üzere, pekala cumhuriyet rejimindeki terör döneminden faydalanabilir, gönlünce insanları işkence edebileceği veyahut onları öldürebileceği bir kamu görevine atanabilirdi.
ancak, yaygın kanının aksine sade, fransız ihtilali'nin terör dönemine şiddetle karşı çıkmış, hatta ve hatta "ılımlı" diye fişlenmiştir
4 notes · View notes
Text
"İNSAN KAVRAMININ DÜŞÜŞÜNE AĞIR BİR ELEŞTİRİ GİRİŞİMİ"
seni küçük şaka, seni gözyaşı çantası düşündüğün oluyor mu hiç gün sona erdiğinde; dudak tiryakileri gibi içine çekmeden bir insanı söndürüp yenisini yakıyordun ağzında yazdığın o korkunç kitap ne çok okunmuştu alay ediyordunuz sorusu olanların yalnızlıklarıyla güneşin kovulduğu merhametsiz zamanlar hayallere yer açarken sonsuz vedaya yakalananlar ve yaşama izinleri iptal edilenlerin yürüyüşü bak hepsi duruyor orada taş ölüleri olarak
ah, nasıl da gürültülüydü sessizliğin
eline iliştirilmiş bir çölle dolaşıyordun bir tek kuş bile uçmazdı içindeki ağaçsız dağlarda gittiğin her yere seninle gelirdi itaatkârlığın sahiplerin “masumiyeti” ortadan ikiye böldüklerinde görünmez olanlarla aynı gemiye binmiştin sırtını dönmüştün yürüyüşçülerden akan kana ne çoktunuz düş ve barış karşıtları olarak
ve bu ülke, aşık olma hakkını kullanamamış olan bir zamanlar sevgili ülkem derken artık ondan “bu ülke” diye söz ettiğim sevgisizliğin tozlu ülkesi; örgütlü kötülüğün ele geçirdiği ne çoktunuz siz karanlığı başlatmaktan gelenler siz ki aslında bir uğultu bile etmezdiniz
küçük bir şakasın sen körleşmenin merkezinde zalimin tahta çıkışı için atılmış oy’uncak katiller geçidi sırasında ayağa kalkıp iliklediğin o düğme biri deli gibi alkışlamıştı “ya sev ya terk et” diye bağıranı o sendin, sen, yani aldatılmış büyük çoğunluk hatırla, tüylerin nasıl da diken diken olmuştu sevinçten zincire vurup götürdüklerinde sizden olmayanları o sendin, iliklerine kadar kuşatılmış, kodlanmış üstünde unutma yöntemleri denenen kullanıldıktan sonra artık çağrılmayacak olan
zaman geçti işte, o çözümsüz yerdesin gün sona erdiğinde ellerin uyuşmaya başlıyor çölden adresini buluyor boğazını sıktığın savunmasız çağ itiyor seni hafızanın uçurumundan insan kavramından kovuluyorsun sığındığın sözcükler yok, yüzün bakışlar ölüsü bir düşünceyi söndürüp yenisini yakıyorsun kafanda göğsüne iniyor o şey, yerleşiyor ve acıtıyor “sen olmak”
18 notes · View notes
yenibirsayfa · 9 months
Text
Katil seksi biri miydi acaba ?
Başımı iki yana salladım .
Aptal olma Mads.
Aptal olma Mads.
Ağlama Mads .
Ağlama.
Bu maskaraya çok para verdin Mads...
2 notes · View notes
thenobles13 · 11 months
Text
Yeraltı sırları: Ölüler- Giriş
Saat 10:30 tarih 10 Temmuz yer Amerika
Elizabeth'in anlatımıyla:
Bizi bitiren bir savaş vardı. İçten içe tüketen ve tükendiğimiz nokta da kanımızı emen kan emici bir vampir görevi gören bir savaş.
Ne uğruna canların gittiği bilinmeyen. Sadece dilden düşen bir ' barış ' kelimesi uğruna harcanan nice genç nesil vardı belki de kimsenin bilmediği. Adını sorsan duymadığı. Arkasını dönüp gittiği nice canlar vardı bu vatan uğruna savaşmış.
Herkes güler geçer ve mutlu yarınlar için güzel günlere uyanırken bizim yaşanabilecek bir dünya için uğruna canımızdan feragat ettiğimizi bilmeyen. Tek derdi para kazanmak olan bir nesil vardı.
Bir zamanlar benim de hep hayalini kurduğum ve o camdan fanusun içinde yaşayan insanlar gibi olmak istediğim günler olmuştu. Belki de o telaşsız hayata bir umut dilek yaktığım zamanlar olmuştu kan kokan ellerimin arasında dilediğim.
Ama her dilek söner ve gerçekler gün yüzüne çıkardı. Benim umudum söndü. Ben bugün de bu olduğum insan olarak kalmaya devam ettim. Savaştım daha iyi yarınlar için. Kan döktüm belki kendi insanım yaşayabilsin diye.
Ben bugün olduğum kişiyim. Yıkılmayan , yıkan. Ölüm uğruna canını koyup can alan bir savaştı. Belki de kendi kimliğini kaybedip eller kan kokulu bir katil olma yolunda ilerleyen.
Ama bu benim. Bu benim kimliğim. Ben bir savaşçıyım. Şimdi olduğu gibi düşmanımı yenmek için  yenilmezlik pelerini giyen bir kahramanım kendi içinde kendi çocukluğunu feda eden.
Düşünceleri arasında kısılmış olan
Elizabeth, masasının başına durmuş planlarını kontrol ederken içini kaplayan huzursuzluk onu rahatsız etmişti. Kitapları ele geçirirken ki işin kolaylığı ve özellikle Hilalin bunlara sessiz kalması yapılan işte ki gizemliliği arttırıyordu. Uzun süredir peşinde oldukları İskenderiye kütüphanesindeki kitapları sonunda almışlardı. Peki ya hala onu rahatsız eden histe neyin nesiydi?
Tam o sırada kapının tıklanmasıyla irkilmiş, kendine gelmişti. Muhtemelen Leondu. İşlerin gidişatı hakkında bilgi verecek diye düşünmüştü.
O masanın üzerindeki kağıtların arasında kaybolurken içeri girmesi için seslendiği Leon da sessizliği hiç bozmadan içeri süzülmüştü. Ağır adımlarla masaya yürürken içindeki korku git gide büyüyordu.
Türkiye- İstanbul
Kartal'ın Anlatımıyla:
İstanbul denizi can alan can veren kanla yıkanmış bir şehirdi. Taşı toprağı masumların kanıyla yıkanmış koca yıkılmaz bir çınar ağacıydı. O ağacın koruyucuları ise hilaldi.
Ve hilale savaş açan kartalın pençelerine takılıp can vermeden kurtulamazdı.
Ve bir kartal atasözü der ki
Uçmayı bilmeyen hayvan kükremeyi bilmiyor sanma yutulursun. Aksine o bu cihana korku salan yırtıcı bir kartalın pençelerine sahipti.  Tuttuğu eti koparan bir savaşçının içinde yatan bir yırtıcı bir kartaldı.
Bir kartal uyanırsa ölüm gelirdi. Korku gelirdi. Son gelirdi. O bu sonun temsilcisiydi.
O gözler bir tek kadın için yanıp sönen bir ateşin umudunu taşıyordu. Bir adamın kalbi başka bir kadın için ölüme atıyordu. Yanıyordu. Yakıyordu etrafındaki tüm herkesi.
Sevdası uğruna canını feda edip can alacak bir adam ateşlere yürümekten çekinmeyen bir kurdun asaletine sahipti.
Bu yüzdendi belki de söylediklerini çiğnemeye cesaret edemeyişim. Onun korumak istediği bir kozası vardı benim de herkesten herşeyden canım uğruna korumak istediğim biri olduğu gibi.
" Madem öyle Aslanım bugün de senin için susarız.  Dilimiz lal olur kesilir. Sen istediğini alırsın ama Aslan bizim sustuğumuz cihanda seni çiğneyip ötecek çok kuş var. Tüm kuşları avlayıp susturabilecek misin? "
Gözleri Ayşin ' in üstüne kenetlenmişti. Her hareketini en ince ayrıntısına kadar izliyordu. Belki sadece söyleyeceği sözleri etkileyecek tek isim olduğu içindi.
Ama kendi için özel olan bir kadının tek adımını düşünen adamdı aslan. Ve aslan o kadın için atacağı her adımı atman önce, attıktan sonra ne olacağını düşünürek plan kurardı aynı şimdi de olduğu gibi.
" Eğer bir kuş kafesinde çıkıp özgürlüğe uçma niyetine bizi öterse o zaman o kuşun boynunu kırmakta bana farz olmuştur demektir kartalım. Unutma her kuş ya uçar ya da uçarken bir avcının elinde av olur. "
Aptal olmayan ve yaşamak isteyen her korkak insan bilirdi ki hilale bulaşıp sağ çıkmak imkansızdı. Özellikle hilal de bir aslan ve bir kartal varken canlı çıkmak diye bir şey yoktu. Ya ölürdün. Ya da ölürdün.
" Yani diyorsun ki hodri meydan. " Kartalın söylediği sözler yüzündeki sert mizaçta küçük bir çatlak oluşturmuş ve dudağının kıyısında küçük bir kıvrıma peydah olmuştu.
" Öyle diyorum kardeşim. Ecelin susamış kuşlar gelsin bir de bana ötsün bakalım ne oluyor. "
O bir avcıydı. Bir savaşçı ve kalbi kozası için atan bir aşıktı.
Ve aslanın aşkı uğruna cihanda diz çökertip bedel ödetemeyeceği hiçbir insan yoktu.
Onun gücü aşktan, aşkın gücü de Ayşin diye yanıp yanıp küle dönen sevdasından geliyordu.
2 notes · View notes
venustekigecem · 2 years
Text
Yeni method buldum bu gece denicem ins belki bi bakmisim basarmisim ve jayime kavusmusum bu seferki ua dedektif jay ve seri katil ben ustelik seri katil olma sebebim eski zorbam jay uf mukemmel senaryo allahim lutfen yapayim bana fotokart cikartmadin bari bunu yapmama izin ver neyse iste ua mda 16 li yaslarda olucam zorbam jay olucak gelecekte de ben serikatil olcam jayde bunu arastiran dedektif mukemmel mukemmel
Tumblr media Tumblr media
2 notes · View notes
akvaryumturkiye · 2 months
Text
Tumblr media
Tavşan Salyangoz Tavşan salyangoz Endonezya’ya özgü olan ilginç tatlı su salyangozudur. Rabbit salyangoz ya da fil salyangoz olarak da bilinir. Karma akvaryumlar için güzel bir tercihtir. Oldukça meraklı ve barışçıldır, hiçbir agresif davranışta bulunmaz. Gün boyu hareketlidir, geceleri de aktif olma şansı vardır. Koni şeklinde, uzun ve spiralli bir kabuğu vardır. Kabuğunun şekli minare salyangoz ve helena katil salyangozla benzerdir. Bakımı dikkatli yapılırsa 2-3 sene hayatını sürdürebilir. 5 santimetreden daha küçükse henüz yetişkinliğe erişememiştir. Yeni bir salyangoz alınacağı zaman sert yüzeyler üzerinde gezindiğine ve cama yapıştığına dikkat etmek gerekmektedir. Akvaryumun dibinde ters dönmüş ya da hareketsiz duruyorsa veya suyun üstünde yüzer konumdaysa hasta …
0 notes
carmillalia · 3 months
Text
gençlerin başına gelen en felâket şey aileleridir. sevgisiz büyümüş bir çocuğun psikiyatr olma olasılığı seri katil olma olasılığından daha fazla. ortalama bir ilişki yürüten iki temel faktör var, kadının orgazm taklidi yapması ve erkeğin insan taklidi yapması. Freud kendi ailesini bile anlatmaktan aciz bir takozdu ve eğer Dostoyevski olmasaydı herhangi biri olarak ölecekti. Acaba Pavlov'un köpeği de "her zil çaldığında beni beslemeye çalışmış pezevenk." diye düşünmüş müdür? gençliğe geçiş sancılıdır çünkü yetişkinlerin hiç de o kadar zeki olmadığını fark edersin ve o aldatılmışlıkla yüz yüze kalırsın. çocukluğun boyunca bu salakların söylediklerini ciddiye aldın, şimdi o zırvaları sisteminden atamıyorsun ve sürekli savaşman gerekiyor. acı. ve çok yorucu. güzellik ve yakışıklılık, kendi azgınlığımızı dışa vurmak için yarattığımız bahanelerdir. sanki hiç aklımızda yokmuş da onları görünce azmışız gibi standartlar yaratıyoruz. ki kimse garipsemeden yükselebilelim yoksa neden biri diğerinden daha güzel olsun ki? çoğu grubun şarkı sözlerinden anlattıkları duyguyu hiç yaşamadıklarını anlayabiliyorum. öpüşürken neden gözlerimizi kapatmak zorundayız sevdiğim insanı hiç öpüşürken göremeyecek miyim? o beni görsün isterim. neyi savunursanız savunun aksini iddia edecek bir kalabalık bulabiliyorsunuz. milyonda bir görülecek geri zekâlılığa sahip sekiz bin tane insan var. neyseki yukarıda gemim beni bekliyor.
cehenneme gidiyorum. geçerken bırakayım mı?
0 notes