Tumgik
#işçi sınıfı
ahmetcumhur-blog · 9 months
Text
Tumblr media
13 notes · View notes
cagdasyatirim · 1 year
Text
Tumblr media
8 notes · View notes
yurekbali · 1 year
Text
1 Mayıs'ta alanlardayız.
Yaşasın 1 Mayıs!
14 notes · View notes
dipnotski · 3 months
Text
Gamze Yücesan-Özdemir – Proleterlerin Gündüzü (2024)
‘Proleterlerin Gündüzü’, işçi sınıfının kültür ve iletişim deneyimlerine odaklanıyor. Bunu yaparken şu sorulara cevap arıyor: Nasıl bir gündeyiz ki ne bugünün karanlığını kabul ediyoruz ne de bu karanlıkları ışıtabiliyoruz? Tarihsel maddeciliğin zihin açıcı imkanlarını değerlendirebilir miyiz? Bu çabaya işçi sınıfı kültürü ve iletişimi üzerine düşünerek dahil olabilir miyiz? Kitap, Gamze…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
denizeyuruyen · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
🎬 Sararmış Yapraklar (2023)
"Aki Kaurismäki, yeni filmi Sararmış Yapraklar’la Cannes’da Jüri Ödülü’nü kazandı ve pek çoklarına göre 2023’ün en iyi filmlerinden birine imza attı."
"Tutunamayan, yalnız, kendi hâlinde ve mutluluğa uzak iki karakteri takip ediyoruz: Ansa ve Holappa’yı. Biri bir süpermarkette, diğeri inşaatlarda çalışan, güvencesiz hayatları yalnızlıkla geçen iki orta yaşlı karakter. Birçok Kaurismäki karakteri gibi kendi başlarına var oluyor, kendi hallerinde sessizlikle yaşıyorlar. Birbirlerinden ayrıksı, farklı görünen hayatlarını ortaklaştıran tek şey yalnızlıkları."
"Yine Kaurismäki evreninin aşina olduğu işçi sınıfı öykülerinden biri bu. Mecbur oldukları güvencesiz işlerinin kendilerine yaşattığı akıl almaz yok sayılma, dışarıda bırakılma vaziyetlerine omuz silkip devam ediyorlar hayatlarına. "
- Ekrem Buğra Büte - Altyazi.net
.............
"Biz’den insanlar birbirini görünce tanır. İşçiler, işsizler, bohemler, tutunamayanlar birbirini tanır. Kaurismäki’nin severek resmettiği bir karakter bir diğerini görünce tanır. (…) Derin dostlukların öyle pat diye, tuhaf bir hızla, kolaylıkla ve doğallıkla gelişmesinde gizli zaten bu filmlerin sırrı biraz da."
- Ayça Çiftçi
(Altyazı Dergisi 177. Sayısındaki ‘Ait Oldukları Yerde’ isimli yazısından.)
18 notes · View notes
Text
"babam yine kapıyı ayağıyla çalıyor gelirken elleri dolu gelmiş anlaşılan gelirken yanında ekmek, süt gelirken yanında proletarya gelirken yanında berlin stalinallee yapı işçileri, csepel çelik işçileri gelirken yanında tatabanya madencileri
babam, elleri naylon poşetler yüzünden kesilen dili damağı hep kuru akşam menülerinde hiç kere seçici karısından bizzat çay isteyip ana haber bültenlerinin karşısında ölüye kalan babam; 1.80’e 100 kilo gururdan yapılma bir adam bir adam ki, köşe bucak kaçtığım fakat annemin “gittikçe babana benziyorsun” dediği babam, babalar, proletarya, fraternite, tabandakiler, avam, ezilenler, ezikler…
eve coca cola sokmayan babalar bir işçi sınıfı olarak carrefourlara asla uğramayan babalar bir işçi sınıfı olarak
yapman gereken, sofrada zorla uzandığım ucuz peyniri bana yaklaştırmaktı baba kapıları çarpmak değil pencereleri hiç değil forsa bunca tamah edilen dünyada 8 yıl aynı gömleği giydin baba halbuki sen saçlarını tarardın eskiden nasıl olduklarını sorardın şimdi pek çıkmıyorsun dışarlara çıkma baba, zaten çıkılacak bir dışar kalmadı artık zaten evden gayrısı kalmadı artık sen; elinde kumandan, televizyonunda siyasi partilerin annem içerde öldü baba televizyonun sesini birazcık kısar mısın?"
35 notes · View notes
veganlogicdinamo · 11 months
Text
Tumblr media
53 YIL ÖNCE BUGÜN!
1970 yılının 15 ve 16 Haziran günleri, Türkiye’de işçi sınıfının direnişi tarihine dönüm noktası olarak geçti.
53 yıl önce bugün işçiler, örgütlülüklerini engellemek isteyen sermaye sınıfına unutulmayacak bir ders verdi.
16 Haziran 1970 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Kemal Türkler’in bu çağrısı yayımlandı.
GÜN ÖRGÜTLENME GÜNÜDÜR!
İşçi sınıfı, 53 yıl önce örgütlenme hakkını savunmak için direnmiş ve geri almıştı!
Bug��n tarikat ve cemaatlerin ülkenin her hücresine sızdığı, neoliberal politikalarla gericiliğin el ele verdiği, emekçilerin iktidar ile işbirliği halindeki sermaye sınıfı tarafından açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildiği, eşitsizliğin toplumun tüm alanlarına nüfuz ettiği bir dönemde, bu karanlık tablonun bir sınıf sorunu olduğu çok açıktır.
Dincilik ve etnikçilik odaklı siyaset, sınıf siyasetini geri plana iterken halkın gerçek sorunlarının da üstü örtülmektedir.
Bu ortamda işçi sınıfının eşitlik, özgürlük ve aydınlanma mücadelesi için hızla örgütlenmesi şarttır. Direnişi güçlü kılmanın tek yolu budur.
Direnme ruhunu azimle yaşatmak, 15-16 Haziran Direnişi’ne omuz verenleri anmanın en anlamlı yoludur!
10 notes · View notes
elihandro · 1 year
Text
MARKSİST ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI: "Biçimsel Özgürlükler"e Karşı "Gerçek Özgürlükler" ya da "Özgürlüğe" Karşı "Özgürleştirme"
Marksizme göre, liberal-kapitalist devletlerde özgürlükler "biçimsel özgürlükler"dir; yani bunlar göstermeliktir. Zira bu özgürlükler sadece burjuva sınıfına hizmet etmektedir. Evsiz bir insan için "konut dokunulmazlığı"nın; aç bir insan için "düşünce hürriyeti"nin; gazete çıkaracak parasal imkânkara sahip olmayan işçi sınıfı için "basın hürriyeti"nin bir anlamı yoktur.
Marksist anlayışa göre, devlet kişilerin özgürlüklerini sınırlandıran ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmalı, onlara bu hürriyetleri kullanmalarını sağlayacak imkânlar vermeli, insanı "özgürleştirme"lidir. Ancak bu şekilde "gerçek özgürlük" sağlanabilir. Dolayısıyla Marksizmde "özgürlük" değil "özgürleştirme" kavramı önemlidir.
Marksizme göre, bireyin özgürleştirilmesi ise ancak, proletarya ihtilalinden sonra, sosyalist-komünist toplumda mümkündür.
14 notes · View notes
melaniesky344 · 9 months
Text
Boşuna kendini yorup durma!
Şark dünyalarında 'burjuva sınıfı', 'işçi sınıfı' gibi ayırımlar yoktur. Sadece 'hırsızlar' ve 'dilenciler' vardır. Dilenciler hırsız olmaya uğraşırlar, hırsızlar da dilenci olmamaya…
Ord. Prof. Dr. Ebulula Mardin
1881-1957 hukukçu
Tumblr media
14 notes · View notes
dramatik-buluntular · 9 months
Text
Akbelen'e dokunacaklar arkadaslar. Çok da güzel dokunacaklar. Her şey, her kanun sermaye sınıfı icin.Dokunacaklar. Başka yerlere de dokunacaklar. Daha önce olduğu gibi. Kim ne yapabilecek? Öyle sosyal medyada dokunmayın demekle olmuyor bu işler malesef. 1 Mayıs'ta bile bir araya gelemeyen vasatın altında, bilinçsiz emekçi işçi sınıfı mı direniş gösterecek? Yürüyüş kolunda ilerlerken korteşe katılmayıp, attığımız sloganlara "bunlar işçi bayramını mı kutluyor yoksa teröristlerin propagandasını mı yapıyor?" diyen halk mı? Her şey vasat, duyarsız, boş... Zamanında Denizleri satan bu köylüye, bu halka güvenmiyorum. Zerre kadar güvenmiyorum. Üç tane kadın orada direniş gösteriyor. Bütün ülke izliyor. Hepsi o kadar. Seçenekler belli; her alanda ya iktidarın örgütlerine katılıp bütün sefalete ortak olacaksınız ya da bir araya gelip ve emekten yana olup geleceği kurtarmak adına direniş göstereceksiniz. Gerekirse bedel ödeyerek...
14 notes · View notes
ahmetcumhur-blog · 4 days
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
cagdasyatirim · 10 months
Text
Tumblr media
3 notes · View notes
olmazartik · 2 years
Text
Türkiye’de işçi sınıfı sorunu yıllardan beri çözülmedi. Çok değil bundan 70 sene öncesine kadar burjuvaziye kurban edilen bu sınıf 60 lardan beri iyi iş koşullarında çalıştığına inandırılıyor. Soma gibi büyük yıkımlar yaratan “iş kazası” bile yeterince önlem alınmasına yetmedi. Bunun yanında basın açıklaması adı altında “kader planına inanmış insanlarız” diyen bir Cumhurbaşkanı var
36 notes · View notes
doriangray1789 · 5 months
Text
"... gece vakti bütün kediler boz görünür." Manuel Tiago, Alvaro Cunhal’ın takma adıdır. Fakat dikkatli bir okuyucu bu ender yazımın, aynı kaleme ait olabileceği ile ilgili şüphe duyabilir. Okuyun ve şüphelenin.. Bin yıl yetecek kadar itaat birikti.. Gün itirazın günüdür.. "Kavgayı sevecek kadar genç, ölümden korkmayacak kadar yaşlı."Portekiz’de Salazar diktatörlüğüne karşı savaşan gizli komünist partinin sırrı bu. Kitapta, Portekiz Komünist Partisi’nin bir yerel örgütüne bağlı köylü militanlar, derin anlamlı sözleriyle partinin o günkü mücadelesinin sorunlarını ve geleceğini tartışıyor; roman…, partililerin özgürlük savaşını, yeraltı yaşamını, kitlelerle bağlarını, yenilen genel grev yüzünden ağır bir darbe yiyen örgütün iyimserliğini ve geleceğe güvenini hiç yitirmeden toparlanışını, hem öğretici ve düşündürücü, hem de duygulandırıcı ve etkileyici biçimde yansıtıyor... Partinin somut durumların somut anaizini zamanında yapıp doğru kararlara varmazsa kitlelerin öncüsü olmaktan çıkıp geride kalacağı gerçeğini, kendi deyişleriyle "Eğer parti sözünü vaktinde söylemezse, işçi sınıfı onun önüne geçmiş olacaktır," biçiminde dile getiriyor romanın kahramanları. Kitabı okurken, Fidel Castro’nun şu güzel sözlerini hatırlıyoruz: "Bir tür kahramanlığa karşı büyük hayranlık duyuyorum: Sessiz kahramanlık, adsız kahramanlık, sessiz erdem, adsız erdem." (8 Ekim 1987 tarihli konuşmasından) Portekiz gizli komünist partisinin adsız kahramanlarına saygıyla…, Zira, Irgatlık yapan köylülerin, fabrika işçilerinin ve kentte çalışanların, o kadar imkansızlık, sefalet, açlık ve yoksulluğa rağmen, haklarını almak için mükemmel bir şekilde örgütlenip mücadele etmelerine hayran kalmamak mümkün değil. Gördükleri ihanet sebebiyle, sokakta kurşunlanıp öldürülüyorlar, bir sürü tutuklanmayla beraber işkence görüyorlar, işkenceyle öldürülüyorlar. Bu kadar olumsuzluklara rağmen tekrar yeni üyeler bulup, örgütlenip vazgeçmiyorlar davalarından
Tumblr media
6 notes · View notes
hadibuyrun · 7 months
Note
Seksen darbesi bu iktidarın önünü açmıştır, doğru. Amaç solu ezmekti, doğru. Lakin bu ve benzeri kişileri sol ne demeye kucaklıyor ? 'Al işte, bunlar böyle' dedirtmek mi maksat ya da solu paramparça eden HRK mı işçi sınıfını birleştirmek için kurulmuştur ?
Benim gözümde sorunları çözecek tek sınıf vardır o da işçi sınıfıdır. İşçi sınıfı mitleştirdiği bu ve benzeri isimleri sırtından atmadıkça da o sınıf mücadelesinde bir arpa boyu yol ilerleyemez kaldı ki yetmez ama evetçi ve dönemin bdp'si de sözüm ona anayasa değişikliğine destek verdi, ne elde etti ? YÖK kanunu mu değişti, Sendikal özgürlükler mi arttı. Hayır.
Siyasi çoğunluk bugün Modern Mafyalar, Karadeniz ve Kürt Mafyası, aşiretler, cemaatler, cem evlerinin ekseninde dönen paralarla oluşan siyasetin elindedir. Bunların yarısı Yılmaz Güney'i severken yarısı da sövüyor ama iş para, çıkar ilişkisine gelince birleşiyorlar.
Evet ben doğrucu davutluk yapıyorum ve kendi örgütlü olduğum yapıya da iktidarla aynısınız diyebiliyorum. Zaten desem de, demesem de paran yoksa siyasette artık yerin yok ya da birilerinin fonlaması gerekiyor, medya organlarının da köşe başları tutulmuş. İsterlerse aynı yalanları söyleyebiliyorlar. Bu eksen siyasete egemendir, artık ideolojijk bir duruşa sahip yapı ülkede kalmamıştır. Hepsi kıvraktır, içi de boştur.
İçinde bulunduğum DİSK'ten örnek vereceğim, yurt dışındaki işçilere destek verirken aynı anda kendi yöneticilerine yapılan mobinglere, kayyumlara çanak tutar ve belediye başkanlarıyla hareket ederler ya da iktidar güçleriyle dirsek teması kurar, vekillik kovalar, makam, koltuk için yön değiştirebilirler. Bu yapının içinde de çoğunluk Yılmaz Güney'e destek verir. İşçinin gerçekten yanında mıdır ?
öncelikle mevcut örgütlerin ve sendikaların yönetimlerinin düzenle çıkar odaklı temasları üzerinden komple bir perspektif oluşturmak biraz sorunlu ama konu o değil ve biraz acelem var maalesef. ancak yılmaz güney meselesi özelinde şu flooda bir göz atmanı tavsiye ediyorum.
https://twitter.com/kritisch_kritik/status/1700521584530686180?t=Ig69vzprCmV7XVIZM_EQ6g&s=19
2 notes · View notes
veganlogicdinamo · 5 months
Text
4 notes · View notes