Tumgik
#etiğin her şey bugün
Text
Dünyada bir olan sende bin olsun,
Kainatta damla olan sende okyanus olsun.
El açıp dua etiğin her şey
bugün kabul olsun
Amin! 🤲😊
Hayırlı Cumalar
3 notes · View notes
ahmet-34 · 4 years
Text
Dünyada bir olan sende bin olsun, kainatta damla olan sende okyanus olsun. El açıp dua etiğin her şey bugün kabul olsun, amin! Hayırlı Cumalar dilerim.
10 notes · View notes
mehmtkara · 4 years
Text
Ya Rab, kusurumuzu affet. Bizi Kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. Amin! Hayırlı cumalar.
Allah'ım! Senden dünya ve ahirette afiyet dilerim. Allah'ım! Senden dinim, dünyam, aile fertlerim ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah'ım! Ayıplarımı ört, korkularımdan emin kıl... Hayırlı cumalar.
Allahım! Senden hayırlı olan işleri yapmayı, aklın ve dinin çirkin gördüğü şeyleri terk etmeyi ve fakirlerin sevgisini istiyorum. (Malik, Dua, No:508) Hayırlı cumalar.
Dünyada bir olan sende bin olsun, kainatta damla olan sende okyanus olsun. El açıp dua etiğin her şey bugün kabul olsun, amin! Hayırlı Cumalar dilerim.
Allah'ım! Akşama ulaştığımız gibi sabaha, sabah ulaştığımız gibi de akşama ulaşmayı nasip eyle. Sağlımızı koru ve hastalara şifa ver. Hayırlı bereketli cumalar dilerim.
Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve yine o gün cennetten çıkarıldı. (Müslim, Cum'a 17, 18) Cumanız mübarek olsun.
Allah'ım! Bana kendi sevgisini ve senin yanında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver. (Tirmizî, Deavât,73.) Cumanız mübarek olsun.
Ey Rabbim! Evimizden bereketi, dilimizden duayı, kalbimizden senin ve Resulünün sevgisini eksik etme. Dualarımızı kabul, ömrümüzü nurlu kıl. Amin. Hayırlı cumalar.
Allah'ım! Sen affedicisin, Kerim'sin, affı seversin, beni affet. (Tirmizî, Deavât, 84.) Cumanız mübarek olsun. Hayırlı cumalar.
Allah'ım! Cehenneme götüren fitneden, cehennemin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım. (Ebu Dâvûd, Vitr, 32.) Cumanız mübarek olsun.
Allah'ım! Geçmiş ve gelecek, gizli ve açık bütün günahlarımı bağışla! Benim ilâhım Sensin. Senden başka ilâh yoktur. (Buhârî, Tevhîd, 35) Hayırlı cumalar.
Allah'ım rızkımıza bolluk, kalbimize ferahlık, ömrümüze bereket ver! Amin. Cumanız mübarek olsun.
Güzellikler içinizi aydınlatsın, yüzünüzden ve yüreğinizden tebessüm eksilmesin. Rabbim, sevdiği kullarından eylesin sizleri ve tabi ki bizleri. Hayırlı cumalar dilerim.
'Ben, beni seven ümmetimi almadan cennete girmem' diyen Sevgilinin (s.a.s.) ümmeti olmanın hakkını verebilmek duası ile… Hayırlı cumalar dilerim.
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun! Cumamız mübarek olsun.
Ömrümüzün hikayesini yazan en büyük ve en güzel yazıcı olan Rabbim, gönlünüzden geçen güzellikleri alnımıza kader diye yazsın! Amin. Hayırlı cumalar dilerim.
Allah'ım! Dillere destan, yüreklere ferahlık olan merhametin ile günahlarımızı affeyle. Amin! Tüm müslümanların cuması mübarek olsun. Hayırlı, bereketli, huzurlu ve sağlık dolu günler dilerim.
Ey Rabbim! Yalvarışım rahmetine güvenimden, her şey kudretinden, içimdeki kırık kalp Allah derken, rahmetini esirgeme üzerimizden! Amin. Cumanız mübarek olsun.
Ya Rabbi! Kıldığım namazı kabul eyle! Ahir ve akıbetimi hayır eyle. Son nefesimde Kelime-i tevhid söylememi nasib eyle. Ölmüşlerimi af ve mağfiret eyle. Duaların geri çevrilmeyeceği bu mübarek günde Rabbim dualarımızı kabul etsin. Bizleri Rahmetinden mahrum bırakmasın hayırlı cumalar İnşaallah.
Allah'ım! Senden bu günün ve yarının bildiğim ve bilmediğim ne kadar hayır varsa hepsinden isterim. Senden cenneti ve cennete yaklaştıracak söz ve amelleri isterim. Cumanız mübarek olsun.
Bir gül kurur, kalpteki sevgi kurumaz. Yağan yağmur durur, gönüldeki fırtına durmaz. Her şey unutulur ama sevilen insanlar unutulmaz. Hayırlı, nurlu cumalar dilerim.
Allah'ım! Aklıma ilim ve hikmet; fikrime, feraset ve basiret; bedenime sıhhat ve afiyet; ruhuma da, tekamül ve metanet ihsan eyle. Amin! Cumanız mübarek olsun.
Ya Rabbi! Kıldığım namazı kabul eyle. Ahir ve akıbetimi hayır eyle. Son nefesimde Kelime-i Şehadet söylememi nasip eyle. Ölmüşlerimize af ve mağfiret eyle. Duaların geri çevrilmeyeceği bu mübarek günde Rabbim dualarımızı kabul etsin. Bizleri rahmetinden mahrum bırakmasın İnşallah. Hayırlı cumalar.
3 notes · View notes
zorbaulas-blog · 4 years
Text
HİÇ BİLMEDİĞİ BİR ALANI ELEŞTİRMENİN AĞIRLIĞI - 1
https://twitter.com/umutayildiz/status/1228047506107322369 Burada öncelikle ilk 4 maddeyi eleştireceğim. Kayıt altına aldığım diğer tüm mesajları ortaya koyduğu çarpık, manipülatif, yüzeysel ve yanıltıcı bakış açısı ile temel örnek oluşturması açısından analiz edilecektir. Tırnak içerisinde belirttiğim mesajlar kendisine aittir.  Bu şahsı eleştirmeden önce birkaç noktayı dikkatle vurgulamalıyım. Fikirleri, yani bakış açısı hiçbir şekilde kendine has değildir, farklı veya bilinmeyen, defalarca düzeltilmesi yapılmamış hiçbir yeni eleştiri getirmemiştir. Yani birazdan çok kritik noktalara gelebilmiş bu tür kimselerin gösterebileceği, şaşırtıcı olmayan cehaleti sadece bu kişiye mal etmek bizler için etik olmaz. Kendi yazısında yaptığı genellemeleri koca disipline yıkan salt duygusal, mantık ve felsefeden uzak, bilimsellikten uzak yaklaşımı maalesef genel materyalistik eğilimin beklenen sonucudur. Bu tür çıkışları incelemenin zorlu tarafı şudur, eleştirirken sivri örneklerle yıkıcı bir üslup kullanılır ve daha kısa ifadelerle insanlar ikna edilir. Oysa yanlışı düzeltmek hep daha fazla çözümlemeyi gerektirir. Binayı yıkmak çok kolaydır, yapmak ise zaman alır. Zaten astrolojiye çamur at izi kalsın çabasının da temel dayanağını bu popülist, cevapları görmeyi daima stratejik şekilde reddeden çok uluslu şirketler tarafından fonlanan, geçimini küresel kar/faiz ve sömürüden sağlayan maaşlı "tekelistan"dır, yani bilimsel olmayan, toplumsal algının kontrolünü amaçlayan (medyası, yayınları, ilaç sektörü, stoğu arka planda bekleyen teknolojisi, hükümetlerle açık veya kapalı anlaşmalar vb gibi) bilimdir.
 “1/ Bugün Merkür retrosu ile ilgili tweetler ve yorumlar ne yazık ki akışa düştü. “Astroloji, ırkçılığın başka bir çeşitidir”. Irkçılık suç ise, astrolojik yorumlar yaparak insanları ayırmak ve kategorize ederek stereotype oluşturmak da suç olmalıdır.” Öncelikle yazdığınız yer twitter, bir holding sitesi değil. Şahsi veya kurumsal herhangi bir sayfada her tür haber ve beğeni akışa düşecektir. İstediğiniz kadar reddedin, burada esas kaygınız sadece sizin görmeniz değil, insanların görmesi ve daha da ötesi astrolojinin varlığı. Bunu zaten 8 madde ve yorumlarınızda verdiğiniz imajla, üslupla çok açık gösteriyorsunuz. Demek ki şunu söyleyemezsiniz; "yooo hayır, ben gördüğüm için rahatsızdım". Siz belli bir alandan size göre bilimsel olsun veya olmasın, hiçbir şekilde fark etmez, insanların denk gelebilmesinden bile rahatsızsınız. Yani bu maddede henüz ırkçılık ile ilgili iddianıza kadar olan kısım bile faşizm kokmaktadır. Dikte eden, dayatan bir yaklaşımdır. Birazdan detaylıca yorumlayacağım ilk maddelerin hiçbiri fark etmeksizin, sorunun esas kaynağı sizin insanlar üstündeki kontrol arzunuzdur. Bütün yorumlar bunun üstüne şekillenmiştir. Bunun yansımalarını diğer maddelerde görmeye devam edelim. "ırkçılık suç ise", bu konu daima çetrefilli bir konudur. Irkçılık bir yaklaşımdır, ırkçılık adı altında yapılan şeylerin kendisi yasaların ve yargının bir konusudur. Bir insanı özel ayrımlara dikkat ederek düşüncelerin varacağı noktaları gözeterek ırkçılığa göre yargılayabilirsiniz. Mesela bir örnek verirsek, "Yahudi olmamın bana zekamda Tanrı vergisi bir hediye olduğuna inanıyorum" derseniz bu da bir ırkçılıktır ama buna doğrudan "suç" demek, "suç ise" demek açık bir zorlamadır. İnsanları ilk anda cehaletin getirdiği bir sürü psikolojisinden avlamaksa niyetiniz, bugünlerde ortalarda dönen popüler tepkilerin rüzgarından faydalanmak adına güzel bir giriş olur. Ama bunun bir uydurma ve dahası -sorumsuz- bir çıkış olduğu gerçeğini değiştirmez. Kurduğunuz temel “suç” mantığı çarpık, zorlama bir mantık. Nesnel olmadığınızı en başta gözler önüne seren bir mantık. "...astrolojik yorumlar yaparak insanları ayırmak ve kategorize ederek stereotype oluşturmak da suç olmalıdır." İnsanları ayıran onlarca disiplin, onlarca bilim, sayısız yaklaşım vardır. Kategorize etmekse yine aynı durum geçerli, stereotype için de geçerli. Öncelikle bu tür süper cahil yaklaşımları söze dökecek biri belirli bir alanı da temsil eden biriyse bana göre etik olarak >şu anda ben sokaktan geçen vatandaş, dünya insanı kimliğimle konuşuyorum<  diye belirtmelidir çünkü siz bu cahil yorumla sadece astrolojiyi eleştirenleri komik duruma düşürmüyorsunuz, aynı zamanda bilim dünyasına da zarar veriyorsunuz. Yaptığınız şey bilim değil, tavrınız bilimsel hiç değil, mantık desen o da yok. İnsanı incelerken tabii ki de çeşitli kalıplar, önbilgiler, önyargılar oluşturulabilir. "Discrimination" sosyolojinin de bir konusu olarak burada bahsettiğiniz şey değildir. Astroloji discrimination sergilemez, kaldı ki discrimination etiğin, en başta ahlak felsefesinin, sosyal felsefenin bir konusudur. Hukuk bunu teorik olarak işler, hemen hemen her fikir suçun bir unsuru, dayanağı olabileceğinden analitik yaklaşımların, çözümlemelerin suç sayılmasını istemez. Yine aynı şeyi yazıyorum, faşizmdir bu, tavrınız yine faşistçedir, dayatmacıdır, baskılayıcı ve hatta bizzat sizin kışkırtıcı üslubunuzla tehlikelidir, sorumsuzcadır. Bu kadar suç ve suçlu arama kaygınız bence çeşitli psikoterapi seanslarında işlenebilir, üzerinde çalışılabilir, bunu da konu dışı olarak not düşeyim, bir ara kendi alarm veren ruh sağlığınız açısından samimi tavsiyemi dikkate almanızı öneririm. Mevsimlerin, iklimlerin insan üzerindeki etkisini, insanların temel eğilimleri üzerindeki etkisini araştıran bilim insanlarının yargılanmasını arzulamak Stalin dönemindeki Sovyetler Birliği'ne yakışırdı, merak ettim, böyle bir geçmişiniz mi var? 2020 yılındaki bu tanıdık bağnazca çağrınız Soğuk Savaş dönemindeki bir faşistliğe mi dayanıyor? Bilim insanlarının, araştırmacıların gökyüzünün insanlar üstündeki derin ve köklü etkisini araştırmayı engellemeye çalışırken ezip geçtiğiniz etik de bilimsellik anlayışınızın önemli bir parçası mı? Mesela 1800'lerde yaşasaydınız Darwin'e Galapagos Adaları'na gittiğinde o an sebebini henüz mevcut bilimle açıklayamadığı farklı kaplumbağalar görme durumu karşısında "türcü, ayrımcı", "seni suçlu", "bu adam yargılanmalı, yeni bir şeylerin peşinde, varlığın canlılar üzerindeki etkilerinden ayrımlara, yasalara varmaya çalışıyor ve hiçbir bilimsel dayanağı yok, çalışmaları ve düşünceleri yok edilmeli" diyecek miydiniz? Bu cümleleri niye böyle yazıyorum çünkü herkesin anlamasını istediğim bir şey var. Bunun adı dogmatizmdir. Bu tür yaklaşımlar, ayrımcıymış, kategorize ediyormuş demek dar fikirliliktir. Skolastik felsefeyi aratmayan yaklaşımlarınıza beğeni olarak atlayan kimseleri kötü bir tuzağa düşürüyorsunuz. Meraksızlık, araştırmacı ruhun öldürülmesi. “2/ Bir insan doğduğu yeri, doğduğu aileyi, geldiği ırkı seçemiyorsa, doğum tarihini de seçemez. Seçemediği özelliklerden dolayı ayrımcılığa uğraması nasıl ırkçılık ise, seçemediği doğum tarihi üzerinden belli bir kalıba sokulmak ve değerlendirilmek de aynı bakış açısıdır.” "Bir insan doğduğu yeri, doğduğu aileyi, geldiği ırkı seçemiyorsa, doğum tarihini de seçemez." Bilimsel bir tavırla ruh konusunda insanlık ve bilim dünyası ileri gidene dek bu yazdığınız hiçbir şüphe bırakmaksızın bir teoridir. Bu sizin fikrinizdir, sizin fikriniz bilimsel bir sav değildir, sadece bir tahmindir. Modern bilim kabaca 140-150 yaşındadır. Uygarlık tarihi ise minimum 12 bin yaşındadır. 150 yılda gelişme ve bilgiye erişme, bilgiye ulaşma ve bilgi üretme hızında birkaç yüzyıllık bir ivme bile yakalanmış olsa bilim dünyası hala daha emekleyen bir bebek durumundadır. Bakın bu siz ve benzerleriniz olan karbon kopyalarınızın hazmetmesi gereken en önemli noktadır. 150 yılda birkaç yüz yıllık gelişim hızı ivmesi yakalanmasının sebebini yine bilim dünyasının içsel olandan çok dışsala odaklanması, insanbilim açısından insanın programlanabilir, kontrol edilebilir, yönetilebilir tarafına duyduğu yüksek arzuya göre çalışmalarını şekillendirmesidir. İşte bu nedenle metafizik konusu bir tehdit, istenmeyen bir çocuk muamelesi görmektedir. Yani sizin materyalistik temelli bilim anlayışınız (buna bilimsel denemez) dünya, toplumlar ve uzay açısından farklı vizyonlara, farklı arzulara sahip olduğu için astrolojinin genel kabul görmesi istenmez. Kaynakları işlemek, dönüştürmek, tüketimi devam ettirmek (bilim-teknoloji-şirketler arasındaki apaçık organik ve reddedilemez ilişki), insanlığı elitist bir yarışa sokmak, toplumları özellikle sosyoloji, psikoloji, siyaset gibi bilimlerin de yoğun desteği sayesinde teknolojik yarışın sorgulamaz bir parçası haline getirmek bilim anlayışınızı fonlayanların, karar vericilerinizin, yani patronlarınızın en büyük tatmin kaynağıdır. Bu tatmin kaynağı bugün Afrika'daki, Endonezya'daki, Asya'daki, Güney ve Orta Amerika'daki insanlara tıpkı geçtiğimiz 400 yıldaki gibi (okuyanların affına sığınarak) barbar, cahil, ilkel, gelişmemiş, evrimi yarım kalmış muamelesi çeken çok uluslu şirketlerin sömürü hayallerini beslemektedir. Bu ilişkiyi ülke çapında, uluslararası arenada, BM düzeyinde özgürce ve şeffaf şekilde araştırıp ortaya koyabilecek hiçbir güç yoktur. Bu konuda susturulan bilim insanlarını insanlık namına öğrenme ve kamuoyunda geniş şekilde paylaşabilme şansımız yoktur.
Alıntıladığım ilk cümlenizde bir başka mantıksal ön iddia daha yanıltıcı görevini görüyor. Bir insan, farz edelim ki kendisiyle ilgili temel konuları seçemiyor olsun. Ama mesela ailesi onun gelmesini seçebiliyor. Ailesi çocuk dünyaya getirmeyi seçebiliyor. Aileler dünyaya çocuk getirdi diye bir seçim yapamamış olan çocuk sanki bu duruma üzülmeliymiş gibi bir yargı çıkıyor ortaya. Bakın dikkatli okuyun, "... seçim yapamadı", "seçim yapamaz" diyorsunuz. Seçimler, bu tür oluşlar neden bir yapabilmenin, karar verebilmenin konusu olmalıymış gibi yazıyorsunuz? İnsanların "seçemediği özellikler"den yakınıyorsunuz farkında olmadan, ne yani özelliği seçince, seçebilince yargılanmamız, suçlanmamız meşru mu olmalı? 1. maddede yazdığım şeyi tekrarlıyorum, sorunlu bir bilinç altı yapısına sahipsiniz. Çok açık yazayım, aslında siz varoluşla psikolojik bir kavgayı bilimselleştirme kaygısındasınız ve işin ilginç yanı bu size özgü değil, bu Avrupa-merkezci bir yaşam biçiminin getirdiği çok sık rastlanan bir tavır. Hayatla olan kavganızdan bilim zarar görüyor. Bu paragraf da benim şahsi görüşüm. "...seçemediği doğum tarihi üzerinden belli bir kalıba sokulmak ve değerlendirilmek de aynı bakış açısıdır." seçemediği üzerinden değerlendirilmek..... Size nasıl bir doğum tarihi, nasıl bir dış beden ve yakışıklılık, karizma, cinsiyet, burç verilmesini isterdiniz? Sizi teoride nasıl memnun edebiliriz Umut Bey? Teoride diyorum, darılmayın. Tabii ki de bu seçimi yapsanız da yapamasanız da daima kategorize edileceksiniz, daima sınıflara ayrılacaksınız, kokunuz, dış görünüşünüz, ses tonunuz, ayda harcayabildiğiniz para miktarı, boyunuz ve daha binlercesi sizi kalıplara sokacak, sizi tanımlamalarını, sizinle ilgili önyargılar, ön kalıplar oluşturmalarını sağlayacak ve siz bundan asla kurtulamayacaksınız. Burada astrolojiyi seçip konuşmanızın sebebi bu konuda en iddialı ve en tutarlı yorumları astrolojinin göstermesidir. Dahası atladığınız en önemli nokta hiçbir ciddi, deneyimli, bilgili, uzmanlaşmış astrolog gökyüzünün verdiği bu etkilerin değiştirilemez, biçimlendirilemez, aşılamaz olduğunu söylemez, iddia etmez. Tersine iradeye, seçim gücü ve bilince önemli bir rol verir. Bunu hiçbir zaman bilemediniz, hiçbir zaman düşünemediniz çünkü tembellikten ve alana uzak olmaktan yüzeysel yorum yapma cesareti işinize geldi. Bir sinir harbiyle fikir yığmak sizin için kolay olanıydı çünkü insan popülizmi seviyor, statülü sıfatları seviyor. Buna güvendiniz, kalabalığın verdiği cesaret diyelim sizinkine. (3 ve 4ü birlikte inceleyelim) “3/ Astroloji yorumcusunun salladığı yüzlerce ortak insan davranışı ve olaydan birçoğu kişide tutabilir veya tutmayabilir (fifty-fifty). Tutanlarda yorumcu ödüllendiriliyor ama tutmayanlarda nedense hiçbir sorumluluk duygusu olmuyor. 4/ Astrolojik yoruma göre, ameliyat olmak için ay sonunu bekleyin dense ve sen de beklesen, sonra sakat kalsan... Astrologa “senin söylediğini yaptım ama sakat kaldım, hesap ver” dese ne olur? Sorumlu doktor mu, astrolog mu? Astrolog sorumluluk kabul eder mi? “ Durmaksızın değişen bilimsel gerçekler söz konusu. 50 yıl öncesinde "var" dediğiniz şey her ne tür yöntemle değişirse değişsin günümüzde farklı ise, sıklıkla "yok" ise burada yaptığınız şey hükümetlerin, toplumların, sizi fonlayan şirketlerin hoşgörü ortamı altında "yüksek ihtimallere dayalı tahminlerdir". Kendinizi maddelerin sonunda yazmış olduğunuz gibi bence asıl siz -dünyanın merkezinde- görmeyin. Bakış açınızı geniş tutun Umut Bey. Bu yüksek ihtimalli kuramlaşmış olsa bile değişebilecek bilimsel gerçeklerin hangilerinin kaç insanın sağlığına mal olduğunu bilmiyoruz. Kimse sayı tutmaz. Tekelleşmemiş bilim toplumlar ve insanlık için bir şanstır, bilimsel çalışmalar hayatlarımızı değiştirebilmemiz, kaliteli kılmamız, gerçeğe ulaşabilmemiz, hiç değilse yaklaşabilmemiz için bir şanstır fakat kendi dayanaklı tahminleriniz gerçeği ortadayken hiçbir bilginiz olmayan öngörü konusu için bu denli yüzeysel ve zan altında bırakan yorumlarda bence bulunmayın çünkü bu da etik değil. Ayrıca astrologlar da bilim dünyasına çok ilgilidir, bilimsel olandan, bilimi korumaktan yanadır. Bilim dünyasının öneminin farkındadır ve astroloji eş zamanlı şekilde astronomiden beslenirken diğer birçok başka disiplinle teması önemser. Uyduruk şekilde çalışana göre eleştiri yapmak sizin kalitesiz bakış açınız, vizyonunuz olur. Astroloji demek öngörme sanatı, disiplini demek değildir. Bu tür bir algı oluşturmuş oluyorsunuz. Bütün maddeler astrolojiye dair hiçbir ciddi, objektif araştırmanız olmadığını gözler önüne seriyor. Astroloji tutan yoruma alkış bekleme, onay görme kaygısı değildir ve dahası tabii ki en mantıklı önerme ve tahminlerde dahi bir beklentinin gerçekleşmeme ihtimali de söz konusu olabilir. Bunun sizin bilginizi aşan teknik açıklamalarına kolay kolay denk gelemezsiniz, araştırmalar yapmanız gerekir. “Astrolojik yoruma göre, ameliyat olmak için ay sonunu bekleyin dense ve sen de beklesen,”
Bakın mesela burada cümlenin sonunun nasıl devam ettiği asla önemli olmaksızın astrolog gördüğü komplike durumlar, milyon deneyimin toplu sistematik bilgi durumu ile tabii ki talep doğrultusunda bir arz sunacaktır. “sonra sakat kalsan” Bu teoride sakat bırakan bilim insanı, yeminli doktor veya yardımcıları her gün gösterilmesi gereken beceriyi göstermediyse, prosedürlerde hata varsa, ihmalkarlık varsa öncelikle burada sorumluluk işlemi gerçekleştirenlerdedir. Bunu niye konuşmak işinize gelmedi? Yukarıda birkaç kez boşuna yazmadım, sizin astrolojiye ve astrologlara yaklaşımlarınız son derece duygusal ve mantıksız, hırsla yorum yapmayın, önce kendinize dürüst olun ve ciddi eleştiri görüp de bunun ne anlama geldiğini fark ettiğinizde ne cevap vereceğinizi düşünmeyin, “ben cidden neden böyleyim, galiba çok düşünmeden yazıp konuşuyorum” diye bir samimi kabullenme gösterin, doğru olan bu. Zaten mantıken düşündüğümüzde eğer sakat kalınabilen operasyonlar varsa o kişinin astrologtan danışmanlık almasından daha mantıklı ne var? Bakın siz kendiniz söylüyorsunuz, sakat bırakabilen bilim ve bilim insanı var. Astroloji siz istediğiniz kadar kabul etmeyin, sizin göremediğiniz gerçekler karşısında insanların tahminler doğru çıksa da çıkmasa da güvendiği bir alan olacak çünkü bizler durugörü, telepati gibi psişik süreçlere girmiyoruz, geçmişin deneyimlerinden faydalanıyoruz ve bir sistematik arıyoruz. Siz astrolojiyi besliyorsunuz ve biz de sizin sakat bırakan eksiklerinizi kapatıyoruz Umut Bey, bunu bir hazmedin bence.
““senin söylediğini yaptım ama sakat kaldım, hesap ver” diyen kişinin ruh halinin o an sağlıksız olması, sizin yorum yaparken gösterdiğiniz türden duygusallığı göstermesi astrolojiyi ve astrologları göstermeye çalıştığınız gibi sorumsuz veya kötü hale getirmez. Tersine astrolog veya astroloji danışmanı kendisine böyle bir kimse geldiğinde şartlar dahilinde elinden geldiğince çok veriye dayanarak bir tahminde ve öneride bulunur. Sakat kalınabilecek kadar riskli bir operasyonda astrologa gitmesi kişinin süreci psikolojik olarak aşmasına da ayrıca katkıda bulunur. Astrolog görevini yaparken ve hatta tavrı –bilimsel- iken aynı bilimselliği gösteremeyen doktoru konuşturmamak da sizin yüce işiniz olurdu. Dahası, sakat kalınabilecek türde sivri, riskli durumları astroloji öyle ya da böyle gösteriyor olmasaydı, riskleri biliyor olmasaydı zaten astrolojiye olan güven katlanarak artmazdı. Doktor’un “bir şey olmaaaaaz, merak etmeyin” dediği durumda dahi astroloji “aman dikkat” diyecek kapasiteye sahip.
“Sorumlu doktor mu, astrolog mu?” sorusu ile hayal dünyasında yüzdüğünü, saçmaladığınızı görmüyorlarsa sizi okuyan insanları da ayrı bir yoruma tabi tutmak zorunda kalacağım.
1 note · View note
aynurant · 5 years
Text
Tumblr media
Dünyada bir olan sende bin olsun, kainatta damla olan sende okyanus olsun.... El açıp dua etiğin her şey bugün kabul olsun, amin! ...
HAYIRLI CUMALAR DİLİYORUM İYİ GECELER.....🤲🙏
6 notes · View notes
keryoldas · 5 years
Text
Bazen insanı en iyi kitaplar, kişiler anlatır. Beni de bazı noktalarda hep Ayn Rand’ın tarif edebildiğini düşünmüşümdür.
“Neo-mistikler...”iyinin standardı toplum için iyi olandır” gibi bir tanımın girdabına düşmüşlerdir. Mantıken bu, günümüzde dünyanın her tarafındaki uygulamasında da olduğu gibi, “toplum”un tüm etik ilkelerinin üzerinde bulunduğu, çünkü “toplumun” etiğin kaynağı, standardı ve ölçütü olduğu, çünkü “toplum” neyi irade buyuruyorsa, her neyi kendi refahı ve memnuniyeti olarak ifade ederse, onun “iyi” olduğu anlamına gelmektedir. Bunun anlamı, “toplumun” canı istediği her şeyi yapabileceğidir, çünkü “iyi”, toplumun yapmayı istediği şeydir ve “toplum” diye bir varlık olmadığından -toplum sadece belli sayıda münferit insan olduğundan- bu, bazı insanların (çoğunluk veya toplumun sözcüsü olma iddiasındaki herhangi bir çetenin) gerçekleştirmek istedikleri herhangi bir kaprisi (veya zorbalığı) “etik” olarak görmeye ve göstermeye yetkili oldukları ve öteki insanların da etik olarak hayatlarını bu çetenin arzularına hizmet edecek biçimde harcamaya yükümlü oldukları anlamına gelmiştir.
...Unutulmamalıdır ki “medeni dünyayı yok etme tehdidinde bulunan, çöküşten sorumlu olan şey, insanın ahlaksızlığı (veya etik dışılığı) değildir, fakat insandan uygulanması istenen ahlakın tipidir.
...Öte yandan akılcılık insanın temel erdemidir. İnsanın temel kötülüğü, bir körlük değil fakat bir görmeyi reddetme olan, bir cehalet değil bir bilmeyi reddetme olan “bilincin askıya alınması”dır. Bu akla, hayata karşı olmaktır. “ der ünlü bir kitabında.
İşin özü; etiğin üç temel prensibi olan akıl, amaç ve kendine saygıyı, hayat boyu rehberim olarak bildim ve de hayat boyu bilincimi askıya almayacağıma kendi kendime söz verdim. Bunu yaparken de kendilerini “toplum” diye adlandıranların doğrusunu değil, “gerçek” doğruyu referans alacağıma ve aklımı bu amaç uğruna çalışmaya zorlayacağıma yemin ettim.
“Kendisine değer vermeyen bir kişi hiçbir şeye veya hiçbir kimseye değer vermez.”
Kendimi değerli kılmak ve özsaygıma sahip çıkmak adına bugün bambaşka bir yola giriyorum. Seçimlerim ve yaptıklarımdan gurur duyarak, bana sunduğu her dostluk ve anıyı da peşimden sürüklüyorum.
K.
11.8.2019
#aynrand #hermannhesse #bencilliğinerdemi
4 notes · View notes
lfmcn · 2 years
Text
Cuma Mesajları - Kısa Anlamlı Cuma Sözleri Resimli Cuma Mesajları 2022
Tumblr media
En güzel Cuma mesajları ile sevdiklerinizi selamlayın. Bizler birer Türk milleti ferdi olarak Müslümanlığa ve İslami değerlere çok önem veren bir milletiz. Geçmişimizden bugüne dek bizi aynı inanç altında toplayan ve bizi biz yapan değerlerden birisi de İslam olmuştur. Günümüzde ne yazık ki İslam ile ilgili yanlış anlayışlar ortaya çıkarılmaya çalışılsa da bizler İslam'ı yaşayan kişiler olarak onun nasıl bir huzur, güven anlamına geldiğini çok iyi biliyoruz. Bu sayfamızda Cuma mesajları kısa uzun hazırladık. Sizler de beğendiğiniz bir Cuma mesajı ile dostlarınızı sevindirin. Biz Müslümanlar için cuma günleri de çok büyük önem arz etmektedir. Bu güzel ve özel günde erkekler öğlen namazlarını kılar, akşamları ise eşleriyle birlikte Allah’ın rızasını kazanmak için ibadet ederler. Sizler de bu değerli ve önemli günde sevdiklerinize güzel mesajlar yollamak isterseniz sayfamızda bulunan mesajları kullanabilirsiniz. Aşağıda listeli olarak sunduğumuz Cuma sözleri ya da başka bir ifade ile Cuma mesajları kopyalayıp sevdiklerinize iletebilirsiniz. Dilerseniz sayfa sonunda siz de bir Cuma mesajı ekleyerek düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
Tumblr media
Cuma Mesajları
Kısa Cuma Mesajları Hayırlı, bereketli, huzurlu ve sağlık dolu günler dilerim. Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehit olur, kabir azabından kurtulur. (Ebu Nuaym) Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur. (Tirmizi) Cuma günü 80 salavat getirenin, 80 yıllık günahı affolur. (Dare Kutni) Cuma günü gusleden kimsenin günahları affolur. (Taberani) Selamların en güzeli sizlerin üzerine olsun. Allah Cumanızı kabul ve mübarek eylesin…
Tumblr media
Bu mübarek cuma günü hürmetine evlerimizi aşsız, kalplerimizi aşksız, dillerimizi duasız bırakma… Evlatlarımızı hayırlı, bedenimizi sağlıklı, işlerimizi başarılı kıl… Fakirlere yadım et, zalimlere fırsat verme Ya Rab! Hayırlı cumalar dilerim. Bazı müminler cennete hasret yaşar. Bazı müminler de vardır ki cennet onları hasretle bekler. Cennetin hasrete beklediği müminlerden olmak duasıyla, hayırlı cumalar Bir gül kurur, kalpteki sevgi kurumaz. Yağan yağmur durur, gönüldeki fırtına durmaz. Her şey unutulur ama sevilen insanlar unutulmaz. Hayırlı, nurlu cumalar dilerim. Dünyada bir olan sende bin olsun, kainatta damla olan sende okyanus olsun. El açıp dua etiğin her şey bugün kabul olsun, amin! Hayırlı Cumalar dilerim. Küçük bir çocuk olsa, tövbe kapısından girmeye yaşım tutmasa daha… Hiç bulaşmamış olsam dünyanın kirine, pasına. Açsam kollarımı, koşsam Kabe’nde. Hayırlı cumalar dilerim.
Tumblr media
Allah’ım! Akşama ulaştığımız gibi sabaha, sabah ulaştığımız gibi de akşama ulaşmayı nasip eyle. Sağlımızı koru ve hastalara şifa ver. Hayırlı bereketli cumalar dilerim. Allah’ım, habibin Muhammed Mustafa’ya, ailesine ve dostlarına rahmet eyle ve onların katındaki hürmeti için dualarımıza icabet et. Amin, cumamız mübarek olsun. Sağanak sağanak rahmet yağsın yuvanıza, her gün Resulullah girsin rüyanıza, melekler amin desin dualarınıza! Dualarda buluşmak dileğiyle, hayırlı Cumalar. Yağmurun toprağa hayat verdiği gibi dualarında hayat bulacağı bu cuma gününde dua bahçesinde yeşeren fidan olmak dileğiyle cumanız mübarek olsun. Bir gün dünyaya ait bir derdin olursa Rabbine dönüp benim büyük bir derdim var deme, derdine dönüp benim büyük bir RABBİM var de. Hayırlı Cumalar.
Tumblr media
En Güzel Cuma Mesajları Allahım! Bilerek veya bilmeyerek islediğimiz hatalarımızı, günahlarımızı bağışla. Bizlere merhamet buyur. şüphesiz Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Hayırlı Cumalar. Rabbim, sevginle dopdolu yüreklerle sana kavuşmayı ve sevdiklerimizle sonsuzlukta buluşmayı nasip eyle, amin. Hayırlı Cumalar. Ey Rabbim! Evimizden bereketi, dilimizden duayı, kalbimizden senin ve Resulünün sevgisini eksik etme. Dualarımızı kabul, ömrümüzü nurlu kıl. Amin. Hayırlı cumalar. Güzellikler içinizi aydınlatsın, yüzünüzden ve yüreğinizden tebessüm eksilmesin. Rabbim, sevdiği kullarından eylesin sizleri ve tabi ki bizleri. Hayırlı cumalar dilerim. Ey Rabbim! Şu sonsuz merhamet ve rahmet deryasından bir damla da olsa, nasiplenmeyi hak eden kullarından eyle bizi. Amin. Hayırlı nurlu cumalar dilerim.
Tumblr media
Allah’ım, ‘kin, kibir ve kim ne der’ hastalıklarından sana sığınırım. Bu güzel cuma gününü senin rızan için sevgi ve muhabbet içinde geçirmeyi nasip eyle. Amin. Cumamız mübarek olsun. Ömrümüzün hikayesini yazan en büyük ve en güzel yazıcı olan Rabbim, gönlünüzden geçen güzellikleri alnımıza kader diye yazsın. Amin, hayırlı cumalar dilerim. Bizi dostlarına dost, düşmanlarına düşman olanlardan ve sabreden ve şükredenlerden eyle! İşinde sebat eden, nimetine şükreden, ibadetini güzel yapan, doğru konuşanlardan eyle Ya Rabbim. Amin. Hayırlı Cumalar dilerim. Ben, beni seven ümmetimi almadan cennete girmem.’ Diyen Sevgilinin (S.A.V) ümmeti olmanın hakkını verebilmek duası ile hayırlı cumalar dilerim. ALLAH’ım! Bizleri rahmetinin o engin lütfuyla bağışla, bize merhamet et. Bize hidayet ver ve sırat-ı müstakimden ayırma. Hayırlı Cumalar. Cuma günleri, duanın kabul olacağı bir an vardır. Cuma'nın gündüzü, gecesinden daha kıymetlidir Allah Cumamızı ve ettiğimiz duaları kabul etsin inşallah. Cumamız mübarek dualarımız ve tövbelerimiz kabul olsun. Çıkarsa kalbimde yara yarada dönüştürür bunu bir hayra. Sen sabretmesini bilirsen, yaradan düşürmez dara. Kaldır başını semaya aç ellerini mevlaya. Sen istemesini bilirsen mevlam cevap verir duaya. Cumanız Mübarek Dualarınız Kabul Olsun.
Tumblr media
Hayırlı Cuma Mesajları Allah’ım! Dillere destan, yüreklere ferahlık olan merhametin ile günahlarımızı affeyle. Tüm Müslümanların cuması mübarek olsun. Çıkarsa kalbinde yara, Yaradan dönüştürür bunu bir gün hayra, sen sabretmesini bilirsen; Yaradan düşürmez seni dara. Kaldır başını semaya, aç ellerini mevlaya. Sen istemesini bilirsen, Mevla cevap verir duaya. Cuma günümüz mübarek olsun. Duaların geri çevrilmeyeceği bugünde rabbim dualarımızı kabul etsin. Bizleri rahmetinden mahrum bırakmasın güzel Mevla'm. Allah'ım! Bilerek veya bilmeyerek islediğimiz hatalarımızı, günahlarımızı bağışla. Bizlere Merhamet buyur. şüphesiz Sen merhametlilerin en merhametlisisin. Cuma gibi günümüz var. İslam gibi dinimiz var. Muhammed gibi sahimiz var. Allah dedim, dostum dedim, 99 ismine mühür vurdum, üstüne.
Tumblr media
İnsan; Geçmişin Hasretçisi, Geleceğin Özlemcisi, Yaşadığı Anın Şikayetçisidir! ALLAH bizi şikayet değil Şükredenlerden eylesin. (Amin) Hayırlı Cumalar. Cuma günü sabah namazından önce, “Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh” okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa, bütün günahları affolur. (İbni Sünni) Kıyamet o gün kopacaktır. Allah’a yakın hiç bir melek, hiçbir gök, hiçbir yer yoktur, hiçbir rüzgar, hiçbir dağ ve taş yoktur ki, Kıyametin kopmasına sahne olacağı için Cuma gününün heybetinden korkmasın. (Buhari, İ. Ahmed) Cuma, müminlerin bayramıdır. Bugün yapılan ibadetlere en az, iki kat sevap verilir. Bugün işlenen günahlar da, iki kat yazılır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de, Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha kötüsü yoktur. (Ramuz)
Tumblr media
Uzun Cuma Mesajları Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi. Toprağa ne ekildi de bitmedi. Bu dünya’ya kim geldi de gitmedi. Hangi dert hangi sıkıntı bitmedi. Allah’ın rahmeti, mağfireti kime yetmedi. Kim Allah dedi de O yetişmedi. Kim gizli gizli yalvardı da O işitmedi. Kim Rabbim dedi de O buyur kulum demedi. Rabbimizin buyur kulum hitabıyla müşerref olanlardan olmamız dileğiyle…Hayırlı Cumalar! Allah'ım Sen benim Rabbimsin; Senden başka ilah yoktur. Beni Sen yarattın; ben senin kulunum ve gücüm yettiğince Sana olan ahdime ve vaadime bağlıyım. İşlediklerimin (kötülüklerin) şerrinden Sana sığınırım. Üzerimdeki nimetlerini itiraf eder; günahlarımı da ikrar ederim. Beni Affet. Zira günahları bağışlayan ancak Sensin. Cumamız kutlu olsun. Hayırlı Nurlu Cumalar… Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu. Ben de: – Evet, duydum. Babam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söyledi: “O vakit, imamın minbere oturduğu andan namazın kılındığı zamana kadar olan süre içindedir.”
Tumblr media
Ya Rabbim! Bu mübarek cuma günün yüzüsuyu hürmetine biz aciz kulların ne derdi varsa, ne sıkıntısı varsa; dertlilere deva, hastalara şifa, borçlu kullarına edalar nasip et Ya Rabbim. Biz kulların dualarını kabul et. Amin. Hayırlı nurlu cumalar. Mübarek Cuma günü fazilet ve üstünlüğün ümmette ki kokusudur. Müminlerin eza, hasret ve keder dolu cumalarında, varlıkların özü, sevdaların en yücesi olan Sevgili Peygamberimiz Muhammed’imizi (s.a.v) maneviyatta cumalayanlardan olabilmemiz duasıyla. Hayırlı Nurlu Cumalar. Cumamız mübarek olsun. Ben, beni seven ümmetimi almadan cennete girmem. ‘ Diyen Sevgilinin (S.A.V) ümmeti olmanın hakkını verebilmek duası ile Hayırlı Cumalar. Birgün dünyaya ait bir derdin olursa Rabbine dönüp benim büyük bir derdim var deme, derdine dönüp benim büyük bir RABBİM var de.. HAYIRLI CUMALAR Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri. (Deylemi)
Tumblr media
Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu sebeple o gün bana çoksa Salavat u Selam getiriniz. Zira sizin Salat u Selamlarınız bana sunulur. Selam ve Dua ile Hayırlı Cumalar! Çıkarsa kalbinde yara, Yaradan dönüştürür bunu bir gün hayra, sen sabretmesini bilirsen; Yaradan düşürmez seni dara. Kaldır başını semaya, aç ellerini Mevla’ya. Sen istemesini bilirsen, Mevla cevap verir duaya. Cuma günümüz mübarek olsun. Ey Rabbim… Yalvarışım rahmetine güvenimden, her şey kudretinden, içimdeki kırık kalp Allah derken, rahmetini esirgeme üzerimizden. Amin. Hayırlı cumalar dilerim. Ya Rabbi! Kıldığım namazı kabul eyle! Ahir ve akıbetimi hayır eyle. Son nefesimde Kelime-i tevhid söylememi nasip eyle. Ölmüşlerimi af ve mağfiret eyle. Duaların geri çevrilmeyeceği bu mübarek günde Rabbim dualarımızı kabul etsin. Bizleri Rahmetinden mahrum bırakmasın hayırlı cumalar inşallah. Cuma Mesajları Hakkında Yorumlarınızı Aşağıdan Hemen Yazabilirsiniz.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Read the full article
0 notes
tooprincedreamland · 3 years
Photo
Tumblr media
HAYIRLI CUMALAR 🌹 Dünyada bir olan sende bin olsun, kainatta damla olan sende okyanus olsun. El açıp dua etiğin her şey bugün kabul olsun, amin! " Rabbim birliğimizi, dirliğimizi ve beraberliğimizi daim eylesin. (Amin) Hayırlı Cumalar olsun Adana nan selamlar. 🙏 🙏 https://www.instagram.com/p/CMShNF7B698/?igshid=zkoar10m62e8
0 notes
Photo
Tumblr media
EZLN: Onur ve etiğin 24 yıllık uyumu Geçtiğimiz 1 Ocak’ta,  çoğunluğu yerlilerden oluşan isyancı bir grubun açıkladığı ve Anayasa’nın 39. maddesine dayanarak gaspçı Carlos Salinas de Gortari’nin “kötü yönetim”ine savaş açan Zapatista Mayaları başkaldırısının bir yıldönümü daha tamamlandı. Meksika’yı ve dünyayı sarsan, tarihsel değerdeki birçok olaydan yirmi dört (24) yıl sonra, Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (EZLN), MEKSİKA HALKINA (böyle büyük harflerle) seslendiği Lacandón Ormanından Birinci Bildirge, bugün her zamankinden daha meşrudur: “Biz dürüst ve özgür kadınlarla erkekler, ilan ettiğimiz savaşın en son çare olduğunun bilincindeyiz. Diktatörler uzun yıllardır halklarımıza karşı adı konmamış bir soykırım savaşı yürütüyorlar; bu sebeple, Meksika halkı için iş, toprak, konut, gıda, sağlık, eğitim, bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, adalet ve barış mücadelesi veren bu planı desteklemek için sizlerden kararlı bir şekilde katılmanızı istiyoruz.” Zapatistaların 1994’te teşhir ettiği soykırımsal savaş, bu “adı konmamış silahlı çatışma”yı, yoğunluğunu kaybetmeksizin on yıldan fazladır devam eden öldürücü şiddetten doğan bir insanlık felaketi olarak tanımlayan Londra Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’ne göre, Meksika’yı Suriye’den sonra ikinci en ölümcül ülke haline getirene kadar durmadı, aksine yoğunlaştı. Aynı zamanda, yeniden-sömürgeleştiren mülksüzleştirmeyi ve toprakların ve stratejik kaynakların kamusal olmaktan çıkmasını yasallaştırmasının yanı sıra ülkenin askerileştirilmesini ve silahlı kuvvetlerin halka karşı zorbalığını yasal hale getiren Ulusal Güvenlik Yasası ile devlet partilerinin yönetimi aracılığıyla yıllar boyu birbirini takip eden, ulusal ihanet hükümetleri destekli yapısal reformlar, Zapatista taleplerinin her zamankinden daha güncel ve meşru olmasına neden oldu. Meksika 2018 yılına, toplam nüfusu 16 milyonken bir milyon insanın hayatına mal olan, 1910-1917 yılları arasındaki diğer silahlı çatışmadan bu yana kaydedilmiş en kötü durumda başlıyor. Bu 24 yıl boyunca, EZLN kurtuluş planında ısrar etmiş ve trajik ulusal hakikati radikal bir biçimde dönüştürme planına katılmaları için tüm Meksikalılara, farklı yollar ve farklı girişimlerle defalarca çağrıda bulunmuştur. Sivil topluma yönelik San Andrés Diyaloğu açılımını, Ulusal Demokratik Kongre’yi, Dünyanın Rengi Yürüyüşü’nü, Galaksilerarası Buluşmaları’nı, Escuelita‘yı, entelektüellerin, sanatçıların ve bilim insanlarının eleştirel düşünmesini teşvik eden seminerleri ve aşağıdakiler ve solun mücadeleleriyle dayanışmanın birçok biçimi halen aklımızda. Lacandón Ormanlarından Altıncı Bildirge, EZLN’nin ulusal mücadelelerle özgürlükçü mücadelelerin eklemlenmesi konusundaki sürekli arayışının bir senteziydi: “Meksika’daki yerli halklar için savaşmaya devam edeceğiz, ama sadece onlar için ve sadece onlarla değil, Meksika’nın tüm sömürülen ve mülksüzleştirilenleri için, tüm ülkedeki bu insanlarla (…) Meksika halkının sadeliği ve alçak gönüllüğüyle, aracılar veya arabulucular olmadan doğrudan dinleyecek ve konuşacağız; bizim gibi olanlarla, alçakgönüllü ve sade insanlarla, duyduklarımıza ve öğrendiklerimize istinaden ulusal bir mücadele programı inşa edeceğiz, açıkça solcu bir program; diğer bir deyişle, adalet, demokrasi ve Meksika halkının özgürlüğü için, anti-kapitalist ya da anti-neoliberal bir program.” Bütün bu yıllar boyunca, EZLN, devletin ve toplumun önünde duran dürüst eleştirel vicdan olmuştur. EZLN, Kurumsallaşmış sol ve sistem aydınlarının, ahlaki ilkelerinin ve anti-kapitalist dayanaklarının kaybını, halka karşı açılan toplumsal arındırma savaşı karşısındaki içekapanışını, ne gezegendeki en ucuz işgücü sömürüsü sistemini ne de Birleşik Devletler’in harabeye dönmüş bir ülkede uyguladığı emperyalist tahakkümü zerre kadar tehlikeye atmayan konforlu bir alternatife doğru kaymalarını yansıtan bir ayna olmuştur. Eleştirel düşünceden uzun bir süre önce vazgeçmiş bir entelijansiyanın Zapatista karşıtı savcılarına duyulan derin nefretten, hayal kırıklıkları ve kızgınlıklarını Subcomandante Marcos-Galeano figüründe kişileştirenlere kadar. Bu yıllarda, EZLN’de bir araya gelmiş Maya halkları, binlerce kadın ve erkeğin doğrudan ve katılımcı bir demokrasinin otoritesi olmaya hazırlandığı kendi özerkliklerini inşa ederek, kendi hükümetlerini güçlendirerek olumlu bir direniş örneği oluşturdu. Kız ve erkek çocukları, her iki cinsiyetten genç insanlar, Zapatistaların yedi etik ilkesine dayanarak sosyalleştirilmiş, eğitilmiş ve yetiştirilmişlerdir: Kulluk etme, hizmet et; gölgede kalma, rol oyna; yok etme, inşa et; emretme, halkın sözünü dinle; dayatma, öner; elde etme, ikna et; tepeden değil, aşağıdan; “selfie” neslinin bireyci narsisizminin karşısındaki kutupta yer alan, her şey herkes için, hiçbir şey kendimiz için diyen bir dünya ve siyaset anlayışıdır bu. Zapatista Mayalarının bağrında ortaya çıkan girişimlerin en sonuncusu, Ulusal Yerli Kongresi tarafından kabul edilen, sözcüsü María de Jesús Patricio Martínez, Marichuy’un adının, bu yıl yapılacak başkanlık seçimlerinin oy pusulasında bulunduğu Yerli Hükümet Konseyi oluşturma önerisiydi. Zapatistalar, bir kez daha bizi, kapitalist çok başlı yılana, kötü yönetime ve onu destekleyen partidokrasiye karşı gelmek için örgütlenmeye çağırıyorlar. Meksika sivil toplumu, işçiler, entelektüeller, gençler başta olmak üzere, Zapatista ve Ulusal Yerli Kongresi’nin ileri sürdüğü bu meydan okuma için hazırlanacak mı? Meksika’nın anavatan halklarına adalet, demokrasi ve özgürlük için, kötü yönetime karşı mücadele etmek için birlik olma fırsatını kaçıracak mıyız? Unutulmaya karşı savaşın 24. yıldönümünde, kadın ve erkek direnişçileri, milisleri ve EZLN destek üslerini kardeşçe tebrik ederim. Gilberto López y Rivas Çeviri: Gamze Boztepe (sendika.org)
14 notes · View notes
Text
Dünyada bir olan sende bin olsun, kainatta damla olan sende okyanus olsun. El açıp dua etiğin her şey bugün kabul olsun, amin! 🤲😊
Hayırlı Cumalar
6 notes · View notes
kolej-postasi · 3 years
Text
ANARŞİZM VE GEYLER
Tumblr media
Doug Ireland
İlk modern eşcinsel özgürlükçüler birliği olarak bilinen Mattachine Society’nin kuruluş yılı olan 1950’den yaklaşık yarım yüzyıl önce Amerika’da aynı cinse yönelik aşkın taviz vermeksizin savunulduğunu okumak gey aktivistler için dahi şaşırtıcı gelebilir. Bu bilgi eşcinsel aydınlardan değil, Amerikan anarşistlerden geliyor. ‘Anarşizm ve Eşcinsellik’ adlı kitap, yüz yıl önce devlet karşıtlarının oynadığı rolü mercek altına alıyor.
San Francisco Gay, Lesbian, Bisexual, Transgender Historical Society eski yöneticisi Terence Kissack, kısa süre önce yayımlanan ‘Free Comrades: Anarchism and Homosexuality in the United States, 1895-1917’ adlı kitabında bize hakkında çok az şey bildiğimiz bu fenomene ilişkin kitap hacminde bir çalışma sunuyor. Bu çalışma, gey tarih yazımı için hayati önemde bir katkı anlamına gelmektedir.
Birleşik Devletler’ deki başka hiçbir politik hareketin ya da toplumda hatırı sayılır kimliğin aynı cinse yönelik erotizm ve aşk meselesi ile ilgilenmediği bir dönemde Amerikan anarşist yazarlar ve propagandacılar sayesinde eşcinselliğin savunusunun Atlantik’i aşıp Avrupa’da (Almanya’da Karl Ulrichs ve Magnus Hirschfeld, İngiltere’de Edward Carpenter ve John Addington Symonds gibiler tarafından) da gelişmesinin yolu açılmıştır.
‘Anarşist seks radikalleri’ diye yazıyor Kissack, ‘eşcinsellerin toplumdaki etik, sosyal ve kültürel yerleri ile yakından ilgilenmişlerdir; çünkü bu sorunsalın özü tam da bireyin özgürlüğü ile devletin gücü arasındaki bağlantı noktasında yatmaktadır.’
Son derece güçlü bir ajitatör olan ve Birleşik Devletler’in hemen her bölgesinde geniş kitlelere seslenip yılda ortalama 50.000 ile 75.000 arasında insana ulaşan Amerikan anarşizminin büyük figürü Emma Goldman sık sık eşcinsellik üzerine konuşmalar yapmış, hatta pek çok kez tüm söylevini bu meseleye ayırmıştır.
Goldman, eşcinsellik üzerine yaptığı konuşmalardan birinde şu cümlelere yer vermiştir: ‘Eşcinsellerden iğrenerek, nefret ederek -metinde aynen- ve bu cinsel ifade şekli karşısında otoritelerin takındığı tavrı destekleyerek konuşmamı dinlemeye gelen herkes yakalanmalı ve işkence görmelidir; meseleye daha geniş ve hoşgörülü bir açıdan bakarak, kişisel yaşama karşı sağlam ve samimi bir inanç duyarak def olup gitmeliler ve özgürlük hüküm sürmeli.’
Goldman ve diğer anarşist figürlerin 19. yüzyılın sonlarına doğru yaptıkları konuşmalara aynı cinse yönelik aşkın savunusunu da dâhil etmeye başlamalarının altında eşcinselliğin polis ve diğer güçler tarafından gözetleme ve nizamın odağı haline getirilmesi… sodomi suçundan doğan mahkûmiyetler ve tıp dergilerinin konuya ilişkin makaleler yayımlamaya başlamış olması… gibi nedenler yatmaktaydı.
Eşcinselliğin 1881’de Başkan James Garfield’a suikastta bulunan huysuz politik aday Charles Guiteau ile anılmaya başlanmasının ardından, ‘iki suçun birden işlenmesi anlamında, delilik ve eşcinsellik -özellikle de tıp alanında- aynı cinsten bireyler arasındaki cinsel çekiciliğin ahlaki ve toplumsal düzene yönelik bir tehdit olduğu konusunda ortak bir inanç oluşmasına yol açtı.’
‘Oscar Wilde’ın 1895’de Britanya’da yargılanıp suçlu bulunması,’ diye aktarıyor Kissack, ‘anarşistler için bir tür ayağa kalkın çağrısıydı ve onları aynı cinse yönelik arzunun sosyal, ahlaki ve yasal zemininin oluşturulması ile ilgilenmeye itmişti… Goldman ve diğer anarşistlerin Wilde’ın yanında yer almaları Birleşik Devletler’deki eşcinsellik politikalarının ilk açık ifadesi olmuştur.’
Wilde’ın yargılanmasının öncesinde de anarşizm ile bağı mevcuttu. (Sekiz saat işgünü hakkı için mücadele eden) sekiz anarşistin 1886’da Chicago, Haymarket’in bombalanmasından sorumlu tutularak, bu uydurma suçu işlemekten ölüm cezasına çarptırılmalarının ardından, Wilde, Illinois hükümetine bu anarşistlerin affı talebi içeren bir dilekçe (ki sonrasında bunlardan ikisinin cezasında indirime gidilmişti) göndermişti.
Wilde, 1893’de yazar ve sanatçılar arasında anket yapan Fransız L’Ermitage gazetesinin politik görüşüne ilişkin yönelttiği soruya ‘Ben bir sanatçı ve bir anarşistim’ yanıtını vermişti. Bir yıl sonra iddiasını yineleyecekti. ‘Şu günlerde hepimiz ama az ama çok sosyalistiz’ diyor ve ekliyordu, ‘Sanırım ben biraz daha fazlasıyım… Ben bir Anarşistim.’
İlk oyunu olan ‘Vera veya Nihilistler’de Wilde, aralarında eşcinsel bir ilişkinin olduğuna dair söylentilerin dolaştığı Mikhail Bakunin ve Sergei Nechaev tarafından kaleme alınan ‘Devrimcinin Anahtar Kitabı’ adlı broşürden alıntı yapmıştır.
Dahası, Wilde’ın Marx’a yönelik eleştirileri (ki Marx Bakunin’i Birinci Enternasyonal’den atarken eşcinselliği de kullanmıştır) Bakunin’inkilere oldukça yakındır. Üretime dayalı devlet diktatörlüğüne yönelik eleştirilerinde Wilde şunları yazmıştır: ‘Eğer ki Sosyalizm Otoriteryan ise; eğer ki onda da günümüzdeki politik güce sahip hükümetlere benzer ekonomik güçle donanmış hükümetler var ise; ve eğer ki kelimenin tam anlamıyla Endüstriyel Tiranlıklar ile karşı karşıya isek, o halde bu ikinci devlet düşkünü birincisinden de beter demektir’ &#150;komünizmin çöküşünün ardından bu cümleler günümüzde daha da anlamlı gelmektedir.
Wilde’ın hüküm giymiş olmasını ‘büyük bir adaletsizlik’ olarak niteleyen Goldman, yazarın ‘Sosyalizm ve İnsan Ruhu’ adlı kitabını ‘saf Anarşi’ olarak okumuş, ‘Lady Windermere’in Yelpazesi’ adlı oyununun ise ‘modern dramadaki devrimci ruhu’ yansıttığını ifade etmiştir.
Kissack, yargılanmasının ardından Wilde’ın anarşistlerin gözünde nasıl da ‘totemik bir figüre’ dönüştüğünü ve yazarın oyunlarının Amerika’da basımının engellendiği, yasaklandığı, kitaplarının kütüphane raflarından indirildiği bir dönemde anarşist dergilerin inatla metinlerini ve şiirlerini bastığını detaylı bir biçimde anlatıyor.
Goldman, Wilde’ın ‘De Profundis’ adlı eserini ‘Mother Earth’ dergisinin ilk sayılarından birinde yeniden yayımlamış, dahası, bir mektubunda Alman eşcinsel hakları aktivisti arkadaşı Hirschfeld’e şunları yazmıştı: ‘Wilde’ın maruz kaldığı ceza ve kıyım beni toplumun onu öteleyen bölümünün acımasız bir adaletsizlik ve iğrenç bir ikiyüzlülük eylemi olarak son derece derinden etkiledi... bir anarşist olarak benim yerim daima ezilenlerin yanı olacaktır.’
Bu ifade, diyor Kissack, Amerikan anarşist düşüncenin eşcinselliğe bakış açılarından birini yansıtıyor. Liberty adlı Anarşist derginin editörü ve yayımcısı olan ünlü bireyci anarşist Benjamin R. Tucker, ‘eşcinselliğe ilişkin düşüncelerini eşcinsel bireylerin savunusu üzerinden değil, bireysel haklar çerçevesinde şekillendirmiştir. Birey ya da topluluk temelli bir kimliğe işaret etmemiştir.’ Öte yandan, pek çok eşcinselle birlikte vakit geçiren ve ‘diğerleri gibi onlardan da ezilen bir azınlık olarak söz eden Goldman daha yakın bir ilgiyi hak ediyor.’
Kissack, kitabının bir bölümünü Alexander Berkman’a ve 1912’de yayımlanan ‘Prison Memoirs of an Anarchist’ine ithaf eder. Berkman’ın kitabı, 21 yaşında Andrew Carnegie’nin çelik hanedanlığının müdürü, Henry Clay Frick’e karşı giriştiği başarısız suikast teşebbüsünün ardından konduğu cezaevindeki 14 yıllık dönemi içermektedir.
Kissack, ‘eşcinsel arzunun, üstelik bütün manifestolarında, en çok satan anarşist kitaplardan biri olan ve dahası yaygın basında da kendisine yer bulan bu kitabın kilit düşüncelerinden biri olduğunu’ belirtir. ‘Kitap yalnız cezaevlerindeki zorlayıcı cinsel kültürü &#150;tecavüzü ve orospuluğu- değil, aynı zamanda parmaklıklar ardındaki doğal aşkları da belgeliyor.’
Kitap ‘aynı cinse yönelik arzunun ahlaki, etik ve toplumsal konumuna adanmış bütün bir bölümü içeriyor… Berkman mahkûmlar arasındaki aşkı cezaevinin ruhu boğan havasına karşı bir tür direniş olarak resmediyor… 1950ler öncesi dönemde bir Amerikalı tarafından yazılan bu kitap, eşcinsellikle ilgili en önemli politik metinlerden biridir.’
Berkman’ın kitabını okumuş biri olarak, kitaba ilişkin tüm kalbimle onaylayabileceğim değerlendirmelerden biri tam da budur.
Girişine Wilde’ın ‘Reading Zindanı Baladı’ndan bir alıntı koyan Berkman, kitabında cezaevine girdiğinde eşcinselliğe karşı duyduğu tiksintiyi ve kendilerinin ‘oğlanı’ olmasını isteyen mahkûmları reddedişini anlatır. Ne ki Berkman’ın bu tavrı zamanla genç erkeklere karşı duyduğu romantik ilgi sayesinde dönüşüme uğramış ve nihayetinde Berkman eşcinsel bir etiğe sarılmıştır.
Cezaevinden çıktıktan sonra, Berkman bir konferansa katılır ve Kissack’ın &#145;erotik arzunun çeşitli ifadelerinin daha iyi anlaşılmasına ve bunlara daha hoşgörülü yaklaşılmasına çağrı…’ olarak sözünü ettiği &#145;Cezaevinde Eşcinsellik ve Cinsel Yaşam’ başlıklı bir konuşma yapar. Berkman’ın eşcinsel politikası onun cinsel arzu etiğine yönelik pragmatik bakış açısını yansıtmaktadır. Konuşmasında, ‘Bastırılamaz olanı bastıramazsınız!’ der; &#150;kendi cezaevi yaşantısından edindiği bilgilerden de yola çıkarak- şunların ayrımındadır: ‘erotik arzuya karşı böylesi bir suç işlemek acımasızlıktır, dahası başarısızlığa mahkûmdur. Temel insani duygusal ve fiziksel eğilimleri belli bir düzene sokamazsınız. Bu yönelim, temel anarşist öğretinin yanı sıra, Berkman’ın parmaklıklar ardındaki deneyimlerinin de bir yansımasıdır.’
Emma Goldman bugün hâlâ feminist hareketin sembol karakterlerinden biridir, Berkman’ın adı başarısız suikast teşebbüsünden ötürü Amerikan tarihindeki yerini almıştır. Öte yandan, ‘Free Comrades’da Kissack, unutulmaya yüz tutmuş Tucker, John William Lloyd, Leonard Abbott ve pek çok diğer Amerikan Anarşist seks radikallerini terk edildikleri karanlıktan çıkarmakla kalmayıp, bunların aynı cinsten olanlar arasındaki ilişkilere ilişkin düşüncelerini de özenli ve sağduyulu bir biçimde irdeliyor.
Amerikan anarşist hareketi, I. Dünya Savaşı süresince ve sonrasında uğradığı kıyımlar ve 1919&#150;1921 yılları arasında federal hükümet tarafından gerçekleştirilen ev ve işyeri baskınları sonucunda aralarında anarşizmin kilit isimleri Emma Goldman ve Alexander Berkman’ın da yer aldığı binlerce şüpheli radikal solcunun tutuklanması ya da sürgün edilmesi neticesinde aldığı yaraları hiçbir zaman saramamıştır. Kissack, kitabın son bölümünde bu büyük yenilginin ardından anarşist hareketten artakalanların ve bu hareketin sahip olduğu radikal seks politikasının sonraki yıllara ve hatta günümüze bıraktığı etkinin izlerini sürmektedir.
Dönemin anarşist literatüründe ve politik çerçevesinde cereyan eden olaylara ilişkin etkili bir anlatıma sahip olan ‘Free Comrades’ büyük bir titizlikle araştırılmış belgelere dayanmaktadır ve tüm bu belgeler dipnotlar yoluyla belirtilmiştir; dahası, kitap, eşcinsellik tarihinin bu unutulmuş dilimine ilişkin daha kapsamlı bir araştırma yürütmek isteyenler için oldukça değerli bir kaynakçaya sahiptir.
Kissack’ın bu kitabı, yılda ortalama 20 kitap yayımlayan AK Press adlı San Francisco’daki küçük bir anarşist girişim tarafından yayımlanmıştır ve ne yazık ki kitabevlerinde bulunamamaktadır. Ciddi bir gey ya da sol tarih bilimcinin kitaplığında mutlaka bulunması gereken ‘Free Comrades’ 17.95 $ + kargo ücreti karşılığında doğrudan Ak Press, 674-A 23rd Street, Oakland, California 94612 posta adresinden ya da yayınevinin internet adresi, http://www.akpress.org/ ’dan temin edilebilir.
Doug Ireland’a http://direland.typepad.com/ adresinde yer alan DIRELAND adlı blogdan ulaşabilirsiniz.
KAYNAKLAR
San Francisco Gey, Lezbiyen, Biseksüel, Transgender Tarihi Topluluğu
Özgür Yoldaşlar: Birleşik Devletler’de Anarşizm ve Eşcinsellik
Vera veya Nihilistler, Oscar Wilde, Çev. Sevil Cerit, Bordo-Siyah Klasik Yayınlar, Nisan 2003
Devrimcinin Anahtar Kitabı (1869), Sergey Neçayev, Çev. Süreyyya Evren, KARAŞIN, fotokopi-betik 1, İstanbul, Nisan, 1997
Sosyalizm ve İnsan Ruhu, Oscar Wilde, Çev: Fatih Özgüven, Nefes Yayıncılık, Mayıs 2000
Lady Windermere'in Yelpazesi, Oscar Wilde, çev. Murat Erşen, İmge Kitabevi Yayıncılık / Edebiyat Dizisi
De Profundis, Oscar Wilde, Çev. Roza Hakmen, Can Yayınları / Dünya Klasikleri Dizisi, 1997 (Toprak Ana)
Prison Memoirs of an Anarchist (Bir Anarşistin Cezaevi Anıları), Alexander Berkman, Mother Earth press, 1912.
Reading Zindanı Baladı, Oscar Wilde, Çev: Özdemir Asaf, Broy Yayınları, İstanbul, 1998
AĞUSTOS 28, 2008 | GAY CITY NEWS*
DOUG IRELAND | ANARCHISM AND GAYS
KASIM 17, 2008 | KAOS GL*
ÇEVİRİ: ALİ TOPRAK | ANARŞİZM VE GEYLER
Tumblr media
0 notes
seslimeram · 4 years
Text
Yer / Yurt / Çukur
Tumblr media
Düzen kendi daim o düzensizliği içerisinde insanlarını göz ardı etmeye, herkesi bir rakam kılmaya, sürünceme olmadan devam edenlerindir. Bugün içinde kalakaldığımız -coğrafya bu kötülük timsalinin rehini kılınırken bir yandan da normalleşme süreçleri zikredilirken varılan çürümenin sahnesi yapılıyor. Birbiri içerisinde değişken tavırlarla, a’dan z’ye olan her sıradan meselinin çarçur edilmesi, üstüne basılıp geçilmesi o muktedir sayesinde bariz bir hakikat kılınıyor. Yok eden çürüten ve aynı zamanda da yitirmeyi sürekli kılmış olana ait mekanizma düzen diye yutturulmaya devam olunuyor. Bir saha, karanlığının dibindeki halleriyle bütünlüklü olarak yıkıcı, sıradana düşman olmaktan zerre gocunmayan toplamı memleket diye yutturmaya devam ediyor.
Düzen hayatlara karşıtlığın simgeleştirildiği bir sahnenin ta kendisi olan 2020 yılının orta yerinde kendini belirginleştiriyor. Pandemi sürecinin ortasında, hastalık kadar yaygınlığı artık uzaklardan, çerçevenin dışından dahi görülen / anlaşılan nefret / hiddet / ırkçılık gibi pek çok etmenle / mutlak, kati faşizmin bina olunması güncelleniyor. Bir menzilin bariz bir biçimde hızar gibi hayatı ezip geçmesi / çürütmesi hali güncel, daimi, devamlılığı tek kalemde sağlama alınan bir mesele dönüştürülüyor. Artık hayatın sıradana dair bir mesele değil salt ve sadece muktedir ile avenesinin, yancılar ile o ranttan pay almaya hakları var edilmiş zümreler olduğu gizlenmeye bir meseldir. Cürmün coğrafyası kendi doğrusunun bunca bariz bir yıkıcılık / bu kadar keskin bir yıldırı ve tahakküm hallerinin toplamından mülhem olduğunu bariz ifşa edendir.
Düzen, bayram seyran günlerinden şimdi normalleşme sürecinin ifade olunduğu Covid19 pandemi sürecinin dahilinde ve sonrasında bu hallerle bunca açıktan / bariz kılınmış olan o cerahatle birlikte yön tayinine girişmektedir. Hayatın berhava olunduğu, her fecaati var edip sonra da bunları akla hayale gelmeyecek senaryolarla dış mihrak oyunu kılan / bilen veya bildiren devletlinin süre gittiği istikamet bu düzen denilenin fecaatini de kesintisiz bir biçimde örneklemektedir. Sıradanın normatif kıldığı / bildiği gündelik haline onlarca kez müdahale edilen, yaşamsal halleri sağlamaktan artık aciz, sosyal devlet olgusunun bir hiç kılan / düşünen menzilin ulu orta ettiği, ektiği yücelttiği ülke tahayyülü bu düzenekler sarmalının kasıtlı halleri artık uzak öte değildir, her şey afakidir! Görmek isteyene.
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “Halfeti’de karakol bahçesinde yüzükoyun yatırılmış fotoğrafları basına yansıyan yurttaşlardan 37'si hakkında takipsizlik kararı verildi. Urfa Barosu’ndan Mevlut Güneş, “İhlal edilen, insan hakları, masumiyet karinesi ve hukuk ilkeleri oldu” dedi.  
Urfa’nın Halfeti ilçesi Dergili (Dêrto) Mahallesi’nde, 18 Mayıs 2019 tarihinde HPG’liler ile polisler arasında çıkan çatışmada 1 polis ve 2 HPG’li yaşamını yitirmişti. Sonrasında, olayla bağlantılı oldukları iddiasıyla 55 kişi gözaltına alınmış ve gözaltına alınanların karakol bahçesinde sıralı şekilde uzatılmış fotoğrafları ile işkence gördüklerine dair beyanları basına yansımıştı.
Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından söz konusu kişilere ilişkin başlatılan soruşturma tamamlandı. Başsavcılık, gözaltı süresince yoğun işkencelere maruz kalan 37 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Savcılık, 13’u tutuklu 18 kişi hakkında ise iddianame hazırladı. İddianame, Urfa 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Urfa Barosu Yönetim Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları Koordinatörü Mevlut Güneş, verilen takipsizlik kararını değerlendirerek, olayın başından beri masumiyet karinesinin göz ardı edildiğine dikkati çekti. İşkence ve kötü muamelenin avukatların müvekkilleri ile yaptığı görüşmeler ile ortaya çıktığını hatırlatan Güneş, “Meslektaşlarımızın tutanakları ve gözlemleri yine sosyal medya ve basına yansıyan fotoğraflar, gözaltına alınan şahısların bu yönlü yaptıkları başvurular neticesinde işkence iddiaları su yüzüne çıkınca, baromuz ve yönetim kurulumuz harekete geçerek duruma müdahale etti. Tabi ilk başta engellenmeye çalışıldı girişimlerimiz. Baromuz işkence iddialarına ilişkin hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. İşkence ve kötü muamele uluslararası boyuta yansıdı. O dönemde Uluslararası Af Örgütü imza kampanyası başlattı. Yine İngiltere Parlamentosu’nda bu durum gündeme geldi. Yani sınırları aşan uluslararası boyut kazandı” sözleriyle o dönem yaşananlara değindi.  
Güneş, 37 kişi hakkında verilen takipsizlik kararına da işaret ederek, kararı şöyle yorumladı: “Masumiyet karinesi göz ardı edilerek 55 insan gözaltına alındı ve işkence yapıldı. Tabi kimi çevreler işkencenin müstahak olduğunu söyleyecek kadar düştüler. Gelinen noktada bırakın mahkemenin yaptığı yargılamayı savcılık makamı herhangi bir suç unsuru bulunmadığından 37 kişi hakkında takipsizlik kararı verdi. Sonuç ne oldu? İhlal edilen insan hakları oldu, masumiyet karinesi ve hukuk ilkeleri ihlal edildi. Yine işkenceye maruz kalan bireylerin kişilik haklarına saldırı oldu. Hatta bu durum meşru sayılmaya çalışıldı. Yargı millet adına, güvenlik güçleri devlet adına hareket eder. Bu durum anayasada da açık bir şekilde dile getiriliyor. Bu ihlallerin yaşanmaması için millet adına yargılama yapan kişi kurum ve makamların, devlet adına çalışan kişi ya da kurumların bu ihlallere müsaade etmemesi gerekir.”
İşkencenin suç olduğunu vurgulayan Güneş, şöyle devam etti: “Düşünün Türkçe bilmeyen insanlar gözaltına alınarak itirafa zorlandı. En azından gördüğümüz bu oldu. Toplumu da vicdani olarak rahatsız eden, ayrıştıran muameleler oldu. İşkencenin mahkûm edilmesi gerekir. Tabi bu uygulamaların önüne geçilmesi için baroların özgür olması gerekiyor. Ama gelinen aşamada bahsettiğimiz gibi baroların yapılarında değişikliler yapılmaya çalışılıyor. Bu durum Halfeti işkencesinde olduğu gibi işkence ve hak ihlallerinin gün yüzüne çıkmayacak, mağduriyetler yaşanacak. Bu nedenle baroların bağımsızlıklarını tartışmak yerine baroların özgür yapılarının daha da nasıl geliştirileceğine yönelik çalışma yürütülmelidir."”
Düzen var edilmiş fasit döngü içerisinde bir ülke gerçekliğini bırakmıyor. İşkencenin her türlüsünün reva görüldüğü, var edildiği bir örneğin, günlerce yaygın medya aracılığıyla ol insanların terörist ilan edilip durulduğu bir günceden yıllar sonra çıkagelen aklama hali her neyi değiştirir, sahiden? Bir menzil ki içine doğru göçmeye devam ederken yaşamın her durumda, her koşulda çürütülmesine müdahil olunması bir geleceğin de kalmadığını bir kez daha yineleyelim gösterir. Vahametin, işkencenin, ötekileştirmenin ve düzenin ol namla anılanın sıradana vaat olmaktan öte hakikat kıldığı şey bir karanlığa rehineliktir.
Düzen, bugün bu namla anılan şey hayatları yedi gün / yirmi dört saat gözetleyen, içinde yaşayan sıradan olanın hakkını her anlamda gasbeden, yutan, yok sayan, ezen, delen ve bitimsiz bir biçimde linç etmeye teşne bir kolektif kötülük tezgahıdır. İçinde kaldığımız şu sahanın dönüşümünü bunca bariz bir biçimde şu pandemi güncesinde ettiği, eklediği, eylemeye devam ettiği her şeyle birlikte / bütünlüklü okuduğumuzda ahlakın da etiğin de sözün de, hürriyetin de, barışın da dinamitlendiğini görmek mümkündür. Biteviye siyahın karanlık bir düzlemin binası devam olunurken, işkencelerin bahsinin konuşulmaması da dert olmaya devam edendir. Budur yeni ülkenin, her türlü var ettiği fecaatin ta kendisine en yalın örnek.
Yeni Yaşam Gazetesi’nden aktaralım: “Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara İl Örgütü, Iğdır, Siirt, Kurtalan, Baykan ve Altınova belediyelerine kayyum atanmasına karşı açıklama yapılmak istenmesine polis müdahale ederek, il Eşbaşkanı Vezir Coşkun Parlak’ı gözaltına almıştı.
Tumblr media
Bir kez daha kayyum atanmasını protesto etmek isteyen partililere polis “Valilik izni olmadığı” gerekçesiyle müdahale etti. Parti binasından çıkan partililere polis izin vermeyerek, darp etti. HDP Parti Meclisi Üyesi ve avukat Alişan Şahin, polisler tarafından yere yatırılarak, ters kelepçelendi.
HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi KHK’li Sosyolog Veli Saçılık da polisler tarafından gözaltına alındı.
Müdahale sırasında HDP üyeleri HDP Hakkari eski Milletvekili Nihat Akdoğan, Deniz Akil, Zeyno Bayramoğlu, Mehmet Şerif ve ismi öğrenilemeyen 3 kişi gözaltına alındı. Parti binası abluka altında tutulmaya devam diyor.
HDP Ankara İl Örgütü, kayyumlara ilişkin yapılmak istenen açıklamaya polis saldırısını ve gözaltıları kınadı.
HDP Ankara İl Eşbaşkanı Pakize Sinemillioğlu açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “İktidarın uygulamaları bütün toplumu tehdit ediyor. Bizler bu iktidar tehdidini ancak, bütün ülkede demokrasi isteyen özgürlük ve barış isteyen, eşitlik isteyen insanların dayanışmasıyla aşabiliriz. Bu mücadele yalnızca HDP’nin meselesi değildir. Bu mesele bu ülkenin geleceğinin meselesidir. Eğer bunu fark etmez ve gerekli dayanışmayı ortaya koymasak, daha büyük tahribatlar kaçınılmaz olacaktır” Mücadeleyi büyütme çağrısında bulunan Sinemillioğlu, “Darbeci AKP ve MHP iktidarına karşı mücadeleyi demokrasiyi, adalet, hukuk, özgürlük ve eşitlik mücadelesini büyütüp ortaklaştıralım” dedi.
Açıklamada konuşan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ise “Faşizan iktidar baskıcı uygulamalarıyla Kürt meselesinde sorunu çözebileceğini sanıyor ama gün geçtikçe kaybediyor. Çözümün zamannıı uzatmaya çalışıyor. Anayasayı çiğniyor, anayasada belirtiliyor belediye başkanları ancak görevleri ile ihlal suçundan görevlerinden alınabilir. Kayyım atıyorlar bunu protesto edeni de darp ederek bastırmaya çalışıyorlar. Hakkı hakikati engelleyemezler. İl binasında basın açıklamalarına bile soruşturma açıyorlar. Faşizmin sınırı yok, ahlakı yok. Biz demokratik kesimler olarak bu zalimce uygulamalara boyun eğmeyeceğiz” diye belirtti.”
Düzen zorbalığını aralıksız yineleyen bir mekanizma olarak güncelleniyor iş bu sahada. İş bu saha bir biçimde zor / bet / feci ile olan teşviki mesaisine sürekli olarak devam etmeye diyen bir cerahat halinin üstünde yükseliyor. Her güne apayrı zorbalık, her güne apayrı bir yıldırı, her anına bambaşka bir tahakküm nesnelliği ile yaşatmama hali artık gizli veya örtük değil doğrudan ve açık bir biçimde işleniyor, işlevselleştiriliyor. Bir menzil ki hayat muktedirin iki dudağından çıkagelecek her türden tereddütsüz yıkıma rehin. Bir menzilin ta kendisi ki demokrasi var bizde, hukuk devletiyiz, düz ovada siyaset bizde ve daha nice ilave şablon sakız gibi çiğnenirken vekillere saldırılıyor. İnsan hakları yerle yeksan edilip çürüme devamlılığa kavuşturulurken Erdoğan Alayumat’ın Mezopotamya Ajansındaki şu haberi düşer.
“Kilyos Mezarlığı’nda 261 cenazenin gömüldüğü kaldırımın görüntülerine ulaştık. Numaralandırılmış 18 mezarda kemiklerin içinde yer aldığı plastik saklama kaplarının nasıl üst üste atıldığı ve ayaklarla itildiği gözler önüne seriliyor.
Bitlis’in Yukarıölek (Oleka Jor) Mahallesi’ndeki Garzan Mezarlığı’ndan 19 Aralık 2017 tarihinde ailelerine haber verilmeden çıkarılarak İstanbul Adli Tıp Kurumu’na (ATK) getirilen 282 cenazenin Kilyos Mezarlığı’nda gömüldüğü kaldırımın görüntülerine ulaştık. Mezopotamya Ajansı’nın ulaştığı görüntüler, DNA eşleşmesi sonucu 21 cenazenin ailelere verildiği ve hala 261 cenazenin gömülü olduğu kaldırıma kemiklerin içinde yer aldığı büyük plastik saklama kaplarının nasıl üst üste ve yan yana gömüldüğünü gözler önüne seriyor.
Kaldırım altında açılan numaralandırılmış 18 mezara toplu olarak nasıl gömüldüklerini gösteren görüntüler, Cengiz Demir ve Hüseyin Döner’e ait kemiklerin, DNA eşleşmesi sonucu ailelerine teslim edilmesi sırasında çekildi. 2 Mart'ta çekilen görüntülerde, Demir ve Döner’e ait 6 ve 9 numaralı mezarlara gömülü saklama kapları içindeki kemikler, görevliler tarafından çıkarılarak, yakınlarına verilme anı yer alıyor.
261 kişiye ait kemikler plastik büyük saklama kapları içinde üst üste gömülmüş. 1’den 18’e kadar numaralandırılmış mezarların her biri iki katlı. İçinde kemikler bulunan kaplar, iki adet üst üste gelecek şekilde 4 sıra halinde yerleştirilmiş. Açılan 6 numaralı mezarda sadece 24 cenaze var. Yaklaşık 3 metre derinliğinde iki katlı kazılan mezarlar ytong tuğlalarla ayrılıp, üstü iki beton blokla kapatılmış. Beton blokların üstünü de toprakla kaplamışlar. Açılan mezarlardan birinin su içinde kaldığı görülüyor.
Demir ve Döner’in kemiklerinin bulunduğu kapları bulmak için açılan mezarlardaki tüm kutuları dışarı çıkaran bir mezarlık görevlisi, diğerlerini daha sonra tekrardan mezarların içine üst üste koyuyor. Bu esnada mezarlık görevlisi, kemiklerin bulunduğu kapları ayağıyla itiyor. Kemiklerin içinde olduğu kapların üstünde her cenazeye verilen bir morg numarası ile Adli Tıp Kurumu numarası bulunuyor. DNA örnekleri eşleşen ailelere, bu numaralar üzerinden yakınlarının kemikleri teslim ediliyor. Görüntünde, “Tüm cenazeler burada mı gömülü?” diye sorulan görevlinin, “Evet” yanıtı verdiği duyuluyor.
Garzan Mezarlığı’nın yıkıldığını öğrendikten sonra cenazelerini teslim almak için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gidip DNA örneği verdiklerini anlatan Cengiz Demir’in kardeşi Azad Demir, uzun süre cenazelerin nereye götürüldüğünü bile öğrenemediklerini söyledi. Uzun uğraşlar sonucu kardeşinin cenazesini teslim almak için 2 Mart’ta Kilyos Mezarlığı’na gittiklerinde gördükleri manzaranın kendilerini bir kez daha yıktığını dile getiren Demir, mezarlık diye kendilerine gösterilen yerin yol kenarı ve etrafın pislik içinde olduğunu söyledi. Demir, mezarlar açıldığında kemiklerin bulunduğu kutuların su ve çamur içinde olduğunu aktardı.Karşılaştıkları tablo için “Sözün bittiği yer” diyen Demir, bu tablonun ne ahlak ne de vicdanla izah edilebileceğini ve hiçbir inançta yerinin olmadığını vurguladı.”
Bir izansızlık, bir insafsızlık, bir insandan ırama halidir İstanbul’un Kilyos’unda kaldırım taşlarından görünen. Bir düzenin öteki addettiği, düşman bildiğini canını aldıktan sonrası bile işkence etmekten, geriye kalan ailelerine acı çektirmekten kaçınmadığının tezahürü olarak çıkagelen bir vahşet karşımıza çıkartılır. Kutulara sıkıştırılmış artakalan bedenlere ait parçalar, istiflenip sıkıştırılan hayatlar, geriye koca bir karanlığı simgeleştiren acziyeti ve düşmanlaştırmanın boyutunu göstere gelen sahnelemeler ile düzen çürütendir. Düzen o Kürd ile ilişkisini çoktandır, bir asır önceki Ermeni’den Pontos Rumuna kadar olan öteki kimliklere karşı var ettiği / belirgin kıldığı hedef almaları bugün dört bir yanda yineleyen bir mekanizmadır. Bir asırdır şu topraklar çorak kılınan bir yerdir. Bir asırdır bu sahanın bir yer, yurt değil bir çukura evrimi kesintisiz devam olunandır. Bir asırdır hayat eksikli bir meseledir. Bir asırdır hayata düşürülen gölgeler şu düzen eliyle hiç kesintisizdir. Bir asırdır...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görseller: Mezopotamya Ajansı 1 ve 2
0 notes
Text
Tumblr media
Dünyada bir olan sende bin olsun,
kainatta damla olan sende okyanus olsun. El açıp dua etiğin her şey
bugün kabul olsun, amin!
Hayırlı Cumalar
7 notes · View notes