Tumgik
#bırakamıyorsun ki
zemheri-x · 1 year
Text
.
0 notes
ritimlerinsilueti · 2 years
Text
yavaş yavaş kaybediyorsun sonra, gidenler gidiyor sen de gidiyorsun. sokak lambası sönüyor, sen saati biliyorsun. ezberlemişsin. yeni limanlara yelken olmak istiyorsun ama içinde belkiler var. kapıyı kapatıp gitsen, ya bulamazsa ya gelirde bulamazsa var. aralık bırakamıyorsun. kalıyorsun öyle. vapurdasın, küllerin dökülmesin diye bakamıyorsun denize. bakarsın da aklına gelir, tutuşur kalırsın. biliyorsun. bazı şeylere mahcup oluyorsun, eğiyorsun kafanı, bakıyorsun yere, yürüyorsun. diyorsun ki, milimler kala ya kaybettiysem. nefes verişin, nefes alışıma. kasıklarıma doğru akan kanın hedefini biliyorsun.
189 notes · View notes
yukozumeki · 8 months
Text
Toksik olduğunu bildiğin halde ilişkiye devam etmek... arkadaşlık ya da sevgili olabilir tabi. Yani mesela biliyorsun, iyi değil ama yine de bırakamıyorsun ya onu, bu şeye benziyor. İlk kez girdiğin bir ortamda, örneğin bir restoranda ilk oturduğun masa gibi. Gözüne bi sebeple orası hoş gözükür ve o gün orada güzel anıların olur. Sonraki gelişinde yine aynı masaya hatta aynı sandalyeye oturursun ve ilerleyen zamanlarda fark edersin ki masa/sandalye hasarlı ya da masanın yanındaki pencereden artık kötü kokular gelmeye başlamış. Alıştığı şeylerin dışına çıkmayı sevmeyen biriyseniz artık orayı öyle benimsemiş olursunuz ki, o masaya bakmak bile size bir sürü güzel anıyı çağrıştırır. Başka bir yere oturmayı denesen bile tuhaf hissettirir ve yine aynı yere oturursun ve o kötü kokuya katlanırsın, başını ağrıtsa bile, artık orada yemek yemekten zevk almasan bile. İlerleyen zamanlarda da sırf bilinçaltında başka masaya oturmak istemediğin için ve artık kokuya da katlanamadığın için o mekana bir daha gitmezsin ve aslında o saçma masaya bağlılığın yüzünden çok sevdiğin restoranın güzelliklerinden kendini mahrum bırakırsın~
Gece gece aklıma geldi işte...
13 notes · View notes
allavaeso · 2 years
Text
Kendime her şey yolunda, iyiyiz diyorum ama
Bir kişiyi alışkanlık haline getirmekten daha kötü olanı ne biliyor musun; sevdiğin kişi için alışkanlık haline gelmek. Sen hala onu deli gibi severken, onun yaptığı her şeye hayranlık duyarken, ona yük olduğunu fark etmek çok acı. Onun açısından sevgi namına bir şey kalmadığını görebiliyorsun ama sen onu bırakamıyorsun çünkü çok seviyorsun. O da seni bırakamıyor. Günlük hayatında bir parçasın çünkü. Sana yazmak, nasılsın demek onun günlük görevlerinin bir parçası. Çoğu zaman istemiyor bile bunları yapmak. Sen konuşurken susman için sana bakıyor. Hissediyorsun. Görüyorsun. Ama konuşmaya devam ediyorsun çünkü susarsan onun günlük rutinine bir darbe vurmuş olacaksın. Huzursuz olacağını biliyorsun ve onu çok sevdiğin için asla kötü bir şey hissetsin istemiyorsun. Özellikle senin yaptığın bir eylemin sonucu onu mutsuz etsin istemiyorsun. En ufak bir rüzgarla dağılacağını bildiğin bir örümcek ağına yeni ağlar örmeye devam ediyorsun. Ördüğün ilk ağların zayıflamasını izliyorsun. O rüzgarın yakın zamanda gelmemesi için dua ediyorsun. Elinden gelen bu sadece.
Bakışlarımdan nefret ediyor. “Bana öyle aşık aşık bakma nefret ediyorum cidden.”
Görünüşümden nefret ediyor. “Şişmansın biraz.” “Burnun yamuk.” “Kulakların çirkin.”
Konuşmamdan nefret ediyor. “Off” “Bayılmışım ya” “Çok kötüydü esprin.” “Iy”
Duygularımı göstermemden nefret ediyor. “Ağlamandan nefret ediyorum.” “Bağırma (heyecanlandığım zaman)”
Benden nefret ediyor. Ama birlikteyiz hala. Eğer buna birliktelik dersen. Beni o kadar yordu ki artık iyi geceler mesajı bile atmıyorum. Bu onun umrunda bile değil. Benim ona her gün içimden gelerek yazdığım iyi geceler mesajını artık almıyor olması ne demek üstüne düşünmüyor bile. Beni kaybetmekten korkmuyor çünkü. Sadece ayrılık için adım atmaktan korkuyor. Gün içinde onun için belirli olan bir şeyi kendi elleriyle bozacak cesareti yok. O da benim bozmam için uğraşıyor. İşe yarıyor da. Çok yoruldum. Çok çok çok yoruldum. Tek istediğim sevmek sevilmekti. Ondan ekstra hiçbir şey istemedim. Sanırım bazı şeyler asla gerçekleşmiyor çünkü gereğinden fazla basitler. Komplike mi olması gerekiyor bir ilişkinin yürümesi için? Ben her zaman basitlik, sadelik sundum her zaman da kaybeden taraf ben oldum. Çok çok çok çok yorgunum.
17 notes · View notes
Text
Bazen kendime soruyorum, neden bu kadar sabırlı bir insansın diye. Niye her şeyi geride bırakamıyorsun? Niye her şeyi unutup yoluna devam edemiyorsun? Neden bu kadar umutlara bel bağlıyorsun? Çoğu şey için çok üşengecim. Sahil kenarına gidip kafa dinlemek istiyorum, bomboş bir yere gidip avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Yok ama olmuyor. Yatağımda sessiz sessiz uzanmakla yetiniyorum sadece. Kendimi kaybetmemek için her şeye önemsizmiş gibi davranıyorum. Eğer ki kendimi kaybedersem ne ben ne de bir başkası bir daha beni bulamaz. İşin garibi bir yandanda başka birisi olmak istiyorum. Ya da ne bileyim ya. Hicbir şey bilmiyorum. Öyle hasbelkader yaşıyorum işte.
Kendi başıma, yapayalnız. Benimle beraber herhangi bir beden yok. Bu hisse o kadar yabancıyım ki.
Neyse aq. İyi geceler işte.
1 note · View note
Text
***
...Göz göze geldiğimizde bakışlarımı kitabıma çevirdim.
"Benim söylemeye duyduğum ihtiyaç, onun işitmeye olan ihtiyacından fazlaydı..."
Gözlerimi kırpıştırıp Ulaş'a baktım; karanlık gökyüzüne bakıyordu. Okuduğum kitaptan bir alıntı yapmıştı.
"Okudun mu?" diye sordum. "Okudum."
Ona baktım, sigarasının ucundaki turuncu ışık parmaklarımın demir parmaklığa sıkıca sarılmasına neden oldu.
"Kız çocuğu," dedi.
Sigarasından derin bir nefes çekip dumanı yavaşça üfledi gözlerime baktı.
"Korkunun üzerine gidip onu ezmezsen, o, üzerine gelip seni ezer."
"Biliyorum," diye mırıldandım.
Kafasını sallarken sigarasından derin bir nefes alıyordu. İçindeki dumanı konuşarak attı.
"Asıl kötü olan bu değil mi zaten, kız çocuğu? Doğrusunu bilip de yapamamak, yapmamak?"
Gülümsedim burukça.
"Haklısın ama bir de şöyle düşün. Sigaranın zararlı olduğunu bildiğin halde bırakamıyorsun. Bense korktuğum için yaklaşamıyorum. Farklı ama benzer. İkimiz de doğrusunu biliyoruz ama yapamıyoruz, yapmıyoruz."
Bunları söylediğim sırada dudaklarına sigarayı taşıyan parmakları durmuş, beni pürdikkat dinlemişti. Böyle bir konuşma yapmamı beklemiyordu belli ki. Dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oldu.
"Zeki kız çocuğu," diye mırıldandı.
"Yani diyorsun ki güzelim; öğütler ancak öğüt verene yararlıdır. O da vicdanındaki yükü rahatlattığı için."
Yine kitaptan bir alıntı yapmıştı. İçimde bir yere dokunmuştu bu tavrı. Kitabın en can alıcı yerlerini ezbere biliyordu. İçimden, sen gerçekten güzel bir adamsın Ulaş Tütüncü diye geçirdim. Konuşmaya devam etti.
"Tezin şüphesiz doğru, fakat bilmiyorsun ki ben sigarayı bağımlı olduğum için değil, içmeyi sevdiğim için içiyorum. Yani kız çocuğu, ikisi benzer ama farklı," deyip bana göz kırptı.
Gülümsedim ve önüme döndüm.
"Sen kötü biri değilsin," diye mırıldandım duyabileceği bir sesle.
Sigara izmaritini balkondan aşağı bıraktı.
"Ben de öyle umuyorum, kız çocuğu. Ben de..."
***
8 notes · View notes
dik35 · 3 years
Text
"... Seviyorduk birbirimizi anlayacağın. Öyle bir seviyorduk ki hem de... Sigara dumanı onu rahatsız etmesin diye boynumu göğe çevirip üflerdim. Gerçi içmesem hiç zarar vermezdim ama tiryakilik işte. Bırakamıyorsun hemen sevince adıyorsun kendini. "
Sigara mı içiyordun?
Konumuz bu mu salih? Sema diyorum. Konya'nın en serin kadını.
... Ne oldu sema'ya?
Öldü intahar etti.
Neden intahat etti?
... Bırakamadı. Tiryakilik işe...
4 notes · View notes
fiemanillah · 3 years
Note
Bırakmak istediğim ama bırakamadığım günahlarım var. Diyorum ki madem bırakamıyorsun yine de çabanı diri tut ve iyi şeyler yapma gayretini de büyüt. Günahlarım var diye daha çok bırakma kendini bir yönden düşüyorsan diğer taraftan tut ki en azından. Ne bileyim. Hiç değilse çabam var diyebileyim. Yine de içimde çok büyük huzursuzluklar, kendine karşı düşmanlıklar her şeyden işte. Anlatabiliyorumdur umarım. Tavsiyelerinize, fikirlerinize talibim. Şimdiden Allah râzı olsun, işlerinizi kendisinin en râzı olduğu şekilde yapabilmenizi nasip etsin, hisseniz bol olsun. 🍂
Esselamu aleykum.. tamda kendiniz yazmışsınız çabanı diri tut ,güçlü kal. aslında tavsiyeniz kendi içinizde başlamak bitirmenin yarısıdır. Allah azze ve celle bağışlayandır .. elhamdulillah. Bu süreçte kendinize Allah için meşgaleler bulun bu günahı unutturacak işlere koyulun. Boş kalmak her türlü günaha kapı aralayacaktır..🥀 öyle ki ne günahları basite almak gerek nede gözünüzde büyütüp Allah beni affetmez diye düşünmek yanlıştır . Herşeyden önce günahlardan bağışlanmak için Rabbimize ihlaslı ve kalıcı bir tövbe gerekiyor ..çok istiğfar etmek lazım hergün mutlaka istiğfar getirmeye çalışın.En önce af dilemek affedilmek için çabalamak gayret etmek ve etrafınızdaki ınsanlardan sizin bağışlanmaniz için dua istemek .. sonrasında ibadetleriniz ve duanızla kendimizi korumak.. lütfen boş kalmayın zihniniz ne kadar dolu olursa kötülüklere fırsat kalmaz. Bi yerde dinlemiştim başınızı yastığınıza koyduğunuzda düşünemeyecek kadar yorgun olun ki aklınızı meşgul eden kötü hallerden kurtulun.
Bunlar sadece küçük tavsiyelerim daha detaylı cevaplayabilecek insanlardan mutlaka yardım isteyin..vazgeçmeyin..Rabbime teslim olun.
Esirgeyen ve bağışlayan Rabbinin adıyla..
13 notes · View notes
birazsaribirazmavi · 3 years
Text
Bazı geceler diğerlerinden daha soğuk olur. İnsan bacaklarını kendine çekerek ısıtmaya çalışır kendi bedeni. Belki de kapladığı alan biraz daha azalsın ister. Bazı geceler içimizde kopup gidenlerle birlikte yok olalım isteriz. Küçücük şeylerin içimizde bizi nasıl etkilediğini bilemez kimse, bazen biz de bilemeyiz. Sabahına güldüren sözler akşam ağlatır bazen. Kendine biraz daha sardığında kollarını kapanır istemsiz gözlerin. İçinde büyüttüğün o korkunç his küçülen bedenini daha kolay ele geçirir. Kendinizden verdiğiniz ödünler tokat gibi çarpar suratınıza. İnadına yapılan her hareket batar artık gözünüze. Haklı haksız önemsiz olsa da bir yerde, gördüğünüz muamele sizi haklı olmak zorunluluğuna iter. Kendi kendinize konuşurken, bedeniniz soğuk gecede küçücük kalırken kimin haklı olduğunun önemi de yoktur aslında. Sadece kendiniz varsınız, size sarılan yine sizsiniz. Elinden tutup kaldıranla seni iten çoğu kişi aynıdır. Yakın gördüğünüz her şey sizden uzaklaşır. Yapmam dediğiniz ve yaptığınız şeyleri yapmamış olmayı dilersiniz en sonunda. Keşke, en çok bu zamanlarda deler içini. Keşke yapmasaydım da kendim kalsaydım. Kendi başıma kalsaydım ama ben olarak kalsaydım. Asla dediklerin asla olarak kalsaydı keşke. Belki mutlu olduğun birkaç an olmazdı ancak sonunda yüzlerce hayal kırıklığı ve parça parça olmuş anılar ve her parçaya tutunmuş hüzünlerin olmazdı. Dolu gözlerle aynaya baktığında söyleyebilmen gereken tek şey sadece bana değer olmalı. Sadece sen varsın, hepsi bir yerde yok. Uğraştığın ne varsa geride kalıyor ancak kendini bırakamıyorsun anıları olan bir caddede. Bu yüzden en çok gittiğin her yere taşıdığın ruhunu doyur, en çok onu mutlu et. Bir tek onu doyur ki aynaya geçtiğinde yazık oldu demeyesin. Kafasını vurup yatan kimse için bir gece yarısı ağlama.
1 note · View note
gölgelerin gücü adına
Işık girmeyen yerde gölge olmazmış diye bir öğreti ile karşılaşıyorum son zamanlarda. Gölgem ya da karanlık yanım ile her yüzleştiğimde kendimden nefretim besleniyor. Işık ve gölge nasıl yakınsa, sevgi ve nefretin şiddeti de o denli yakın oluyor. Peki gölgelerim neler? Zihin okuyan bir vampir değilsen içimizden geçen her türlü fitne fücur düşünce mi gölge? Hayatta yaptığın hataların sen de kalan gizi mi? Bir gece yarısı birinin koynunda uğradığında midenin bulanması mı? Çocukluğunda yaptığın hataların cezalandırılması ve hakaretlerin toplamı mı gölgen? Üstüne biçilen kaftanların hep büyük gelmesi mi? Yetersizlik hissin mi? Hırsların, kıskançlıkların mı? 
Ördüğüm duvarlara bir tuğla daha ekleyemiyorum artık. O kadar kötü bir harç kullanmışım ki zaten, her yanında çatlaklar var, güneşsiz kalayım da solayım istemişim ama ışık huzmeleri suratıma vurmuş. Kendime dair umutlarım olacağı anda gün batmış, ertesi güne kadar yitirmişim kendimi. 
Sevgili ben,
Seninle yüzleşmekten ne denli yoruldum, yaptığım hataların kefaletini ödemek için bir papaz bulmuşum, o duvarın ardından konuşuyorum ona. Sanki tüm yaşadıklarımı sesli söyleyince acısı dinecekmiş gibi geliyor ama daha derine daha derine iniyorum. Sabahın beşinde uyanıp duvarlarda gölgelerimi görüyorum. Hesap soruyorlar sevgili bendeniz. Tüm dikkatimi nefesime vereceğim diyorum, nefesimi tutuyorlar, otururken enseme tünüyorlar; uzanıyorum bağrıma çıkıp tepiniyorlar. Bazen de gözümü açıyorum karşımda 3 4 yaşlarında bir oğlan çocuğu, gözleri kapkaranlık ve bakıyor sadece. Bacaklarımın aşağısı uyuşuyor, ağırlaşıyorum yeryüzüne. Kuşları hayal ederken daha da batıyorum bataklığıma, Şattülarap’ta tüm çingeneler toplanmış ayin düzenliyorlar bana. Annen ölünce tüm melekeleri başına toplanırmış, ailedeki tüm inler cinler sana da geçermiş, kulağıma bunu fısıldıyor bunu yaşlı çingene kadın. Gözlerinde kapkara sürmeleri, geceleri karşılaştığım bakışlar ile. 
Nefes al, nefes ver 1 nefes al nefes ver 2 nefes al nefes ver 3… bir karınca boyunda olduğun, büyük sözlerin insanları arasındasın. Nefes al nefes ver 1… yanındaki adamdan kurtulmak istiyorsun ama bırakamıyorsun da. Nefes ver nefes al 2… alkol damarlarında dolaşıyor, bir köydesin, rüzgar ıslık çalıyor, kaval seslerine karışıyor. Nefes…. Telefonda aşk ve nefret karışımı renklerin bileşimini görüyorsun… al ver al ver… bir kadın yaklaşıyor, o adama kaptırmamalısın o kadını, rekabet hırs ıslaklık… hiçbir önemi yok tiyatrodaki rollerimiz, sadece ev… 1 2 3 4 başa dön… kayıt altına alınan utanç anları, play tuşuna basılınca oynatılacak ve izleyicisini kusturacak. Bir sırp hikayesi değil bu yaşananlar.. tekrar başla nefese, 1 1 1 1… şehrin dışında bir terasta oturuyorsun, yanında gıpta ettiğin, kıskandığın iki kadın ve utanca batmışsın… 2 hadi 2 gel artık, ver nefesi tutma içinde… İktidar oluşturdun, aşık olduğum adamdı o benim dedi kadın… tut, tut kendi nefesinde boğul… bakışlar, diğer kadının bakışları, boşluk, yokluk, yok oluş, itibar kaybı… yavaşça ver nefesini, tüm parasempatik sinir sistemin gevşesin… 
Kabuslarda buluştuğumuz aynı kadınlar, onlar bir balkonda bense kaotik yeraltı dünyasında insanlarla baş başa… Okunan her kitap bir yerlere yetişmek, balkonun trabzanlarına atılan birer sarmaşık dalı gibi. İçindeki titreşimleri dinle, çevreni saran tüm boşluğu hisset. Kulaklarını aç, duy kuşların seslerini. Kuşlar, kadın, kuşlar, kadın.. dürbünü gölgene çevir de gör ilahını. Beraber ağladığın, beraber kararlar verdiğin insanları gör. Onlar sana ayna oluyorsa, ya sen de onlara aynaysan. Kıpkızıl bir öfke var gözlerinde şimdi, titreşen parmaklarının ucuna Freud’u çağırıyorsun. Sikerler Freud’u, onu okuyup Woolf gibi intihar etmeye hiç niyetim yok. Affetmeyeceğim babamı annemi diyorum ama en büyük affı bekleyen bendenize bahşetmeyeceğim. 
Peki papazıma bunları anlatırken tutabilecek misin içindeki renkleri. Toprağının pH değeri azalmış, asitlenmişsin bebeğim, ne azot ne fosforu alırsın bünyene. Çoraklaşan diyarlarda ağzına ancak tuz tadı gelir. Hikmet Birand ağaçlarla sohbet edip tüm evrimi anlatabilir sana, sen hala sürüngen beynin ile, amigdalan ile savaş halindesin… Ananın karnındaki evrimin ilk parçası, sular içinde yüzen bir iribaşsın. Karaya çıkmana az kaldı, tiktaktiktak… Nefesini vermedin mi hala şapşal!
09.04.21
2 notes · View notes
Note
Hala iyi insanlar var buna inanıyorum, keza sen de öyle veya senin gibi bir çok insan... hala buradalar ve belki de bir çoğu çoktan buradan göçtü burada olmak eskisi kadar zevk vermese de hala yeri ayrı ve buradan kopmak neredeyse imkansız gibi anılarını bırakıp bir kenara bırakamıyorsun veyahut emeklerini öyle. iyi insanlar geldi geçti kimisi hala kalıcı burada güzel dostluklar elde etmek çok önemli.. :)
Ben de inanıyorum, o kadar samimi insanlar var ki. Bloglarına adım atınca insanın içi ısınıyor. Ayrıca dediğin gibi bizler de kendimizden parçalar bırakıyoruz, yüreğimizi açıyoruz. Gitmek çok da kolay olmuyor, ben ne kadar gitmeyi düşünmesem de, gidenlerin döndüğünü de çok gördüm. Haklısın, yüreğine denk insanları bulmak mühim. ✨
1 note · View note
Text
canını veririsin aslında , ama sevmiyor... Küsüyosun hayata , kapatıyorsun gözlerini, dinliyorsun sesleri... Bütün sesler birine ait, hepsi biri için var... " Sesler bile birine aitse benim neyim var?" diyosun... Ama yok! Senin hiçbirşeyin yok ! Bunu anlamak çok geç ama uyum sağlamak çok kolay. Mesela ben çok geç öğrendim ama hemen alıştım. Önce hayatın boyunca yapmak istediğin ne varsa yapmaya çalışıcaksın. Ormana mı gitmek istiyosun? Git! Kamp yap, ye , iç , eğlen. Ama umursama hiçbirşeyi... Çık dağlara yanlız kal! Kafanı topla , iyiyi ve kötüyü ayırt et. İyiler için ne ifade ediyorsun??? Kötüler sensiz ne kadar eğlenebilir??? Ya da iyimi kötü mü olduğuna karar veremediğin sevdiğinin gözünde sen nesin??? Bunları iyice düşün ve eğer sevdiklerin varsa onlara bir not yaz. Sonra da gözüne güzel görünen yüksek , baya yüksek bir yere çık. Gece'nin sonsuz karanlığına uzunca bir bak ve derin nefes al... Al eline viskini dik kafana , en parlak yıldıza bakarak gülümse , atlayabilmen için güzel
Ölmek mi bir kurtuluştur, yoksa savaşmak mı? Zorlukların karşısında ölmek mi iyidir , yoksa hep birine sahip olmak için sürekli savaşmak mı?...
Savaşmak çözüm olmuyo be! Uğruna savaştığın insan hep karşıda oluyor çünkü! İşte hayat öyle acımasız , öyle şerefsiz , öyle adi. Bi kerede demiyoki "bu çok çekti bunu bi salalım artık" . Demez ki... Neden desin? Bulmuş benim gibi enayiyi yaptırıyor istediğini... Hayat kral biz kölesi... Cezamız da ölmek değil yaşamak!!! Bu hayat kendini bi şekilde yaşatıyor! Kurtuluşu yok... Ölmek bile bazen insan için bi umut oluyor ama bırakamıyorum!!! Bi başladın mı sevmeye bırakamıyorsun... Herşeyini alıyo elinden. Ruhunu, bedenini, aklını ve aşkını... Kendine ait olan tek şeyi "aşkını" alıyor elinden . Avutuyorsun kendini " o beni seviyor, ondan böyle" ama alakası yok. O seni ne seviyor ne de değer veriyor ... Gözünde bir hiç bişey oluyosun ama farkında değilsin. Kullanılıyosun! Harcanıyorsun! Yıpratılıyorsun! Ama bi kere de sevilmiyorsun!!! Seni bi sevse
olan biyere çık ve otur, viskinden son birkaç yudumunu al... Şişeyi aşağı at ve nasıl parçalandığını izle. İzle ki az sonra nasıl öleceğini bil! Yavaşça doğrul, kalk ayağa , kollarını kocaman aç ve gecenin karanlığına son sözlerini söyle "BENİ BİR TEK SEN HATIRLAYACAKSIN!"
Derin nefesa al, kapa gözlerini ve kendini boşluğa bırak... Sonrasını asla hatırlayamıycaksın ama kaybettiğin bir şeyin olmıycak) Bana söylenen en son söz şeytanın bana söyledikleri... O kadar haklı ki bunu yapıcam. Bunu yapıcam çünkü kaybedicek neyim var?...
2 notes · View notes
geceningezegeniyiz · 4 years
Text
Yani istenmeyen kişi olmak çokta acıtmıyor insanın canını. Kendin daha çok acıyıyorsun canını. Çünkü seni istemeyen kişileri bile o kadar çok seviyorsun ki bırakamıyorsun onları, yanlarında olmak istiyorsun hep. İşte biz böyleyiz. O kadar güzel ruhumuz varki, böyle ikiyüzlü insanları bile çok seviyoruz ve kendi canımızı kendimiz yaktığımızı bile bilmiyoruz.
1 note · View note
sorryfordeadyou15 · 4 years
Text
Kabul edelim güzelim, acılarımdan besleniyorsun acımasızca. Mutlu olduğunu söyleyerek etrafta dolanıyorsun fakat tek hissettiğin aslında hiçbir şey hissetmediğin. Bazen bazı anları yaşamak o kadar korkunç geliyor ki sana. Birini sevmek, birinin seni sevmesi. Gözyaşlarını birinin görmesinden hiç olmadığı kadar nefret ediyorsun. Bazen birilerini öldürmenin hayalini kuruyorsun ama bunu yapmıyorsun, kendinde dahil. Kabul edelim kızım sen aklını kaçırmışsın. Öyle korkuyorsun ki yaşamaktan öyle çok korkuyorsun ki bir gün onların ölüm haberini almaktan bunu nasıl kaldırırsın bilmiyorsun bile. Gün geçtikçe hissizleşmeye zorluyorsun kendini, biraz daha robot gibi olmaya ama bunu kendine bile itiraf etmek o kadar zor ki. Çünkü alışmışsın kızım sen, kimsenin senin sesini duymuyor oluşuna. Bırakamıyorsun kendini bir türlü hayatın akışına oysa düşünmesen herşey hallolacak ama alamıyorsun lanet aklını bunlardan. Kendini bulamamışsın kızım sen, kendine kızdığın kadar kimse sana kızmıyor farkında mısın? Ne üniversite ne aşk ne başarı hiçbirini istemiyorsun artık, tek istediğin o, tek istediğin ölmek. Nasılda kıvranıyor bedenin acıyla şimdi. Daha kaç kere öldüreceksin kendini. Bıkmadın mı? Sıkılmadın mı kızım sen bunlardan? Kaçamazsın artık. Kaçamazsın seni bekleyen sonlardan.
1 note · View note
korsankalem · 6 years
Text
Bir süre, ayak uydurmaya çabalıyor insan… Sonra inanmış gibi yapıyor. Çünkü inandığı yalanların, doğru olması çok önemli. Tutunduğu tek gerçek bu… Gözleriyle görse de gerçeği, yalana sığınıyor hemen. Gerçekler, tutarlı bir hüzne boğuyor yaşamını… Tutarlı bir hüzün de, kurumas��na neden oluyor gözpınarlarının… Ağlamak istemiyorsun. Ağlamak yalnızlığını hatırlatıyor ve kahrolası vicdanını da bir kenara bırakamıyorsun. O vicdan ki, zalimin kurduğu pusulara meydan okuyor.
12 notes · View notes
alyeskawithnight · 2 years
Text
Sevgili S
Bu hafta seninle ilk iletişimimizi kurmuştuk. Belki dünyanın en güzel olayıydı bu benim için. Anımsıyorum sana yazmak , seninle konuşmak sanki sana doğru bilmediğin bir yere koşmak gibi lakin koşmayı bırakamıyorsun. Çok şey konuştuk o gün seninle. Her bir sözün her bir kelimen hala aklımda. uzun bir bekleyişin sonunda vardığım o saray gibiydi bu. Ve sonra o sarayın başkalarına ait olduğunu bilip gitmek zorunda olmak gibiydi. İlk gün o kadar güzeldi ki. İkinci günü görememiştik bile. Şiirde de diyo ya “siz geniş zamanlar ummuştunuz , çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek” Dar vakitte buldum ben seni. Çok bekledim. Sana duyduğum şeyi senin de bana duyduğunu sandım. Öyle değilmiş, yeni anladım. İkinci gün artık yoktun yanımda. İlk kalp ağrısı. İlk kalp yarası. İlk kaybediş. İlk bekleyiş. İlk ümittin sen. Seni sevmenin suçunu seni kaybederek yaşadım. Yo hayır ben seni kaybetmedim. Sen gitmek istedin ve gittin. Şimdi gök gürlemekte. Buralar çok soğuk. Buralar çok ıssız. Buralar çok yalnız. Buralar sensiz.
Sevgili S , bana başka biri olabileceğimi düşünmemi sağladın. ve ben bu fikri çok sevdim. Senin yanımda olmaman ya da hiç olmamış olman. Bu gece sana hala umut etmekten vazgeçiyorum. bana ilkleri yaşantın. Sana minnettarım. Sevgili S,
Ben seni çok sevmiştim
Ben sana aşık olmuştum.
0 notes