Tumgik
#ne kadar zavallıyım
zemheri-x · 1 year
Text
.
0 notes
mell-ow-world · 22 days
Text
Ne kadar da zavallıyım..
Acizim..
Sarf ettiğim kelimelere yazık..
Beni anlamaları için nasıl da bitiriyorum kendimi.
2 notes · View notes
nevha · 1 year
Text
Estağtağfirullah, Estağtağfirullah, Estağfirullah el-Azim el-Kerim ellezi la ilahe illahüvel hayyül kayyumu ve etübü ileyhi subhanehu.
Ey yalnızların, kendi başına kalmışların arkadaşı,
Ey mutsuzluğa düşmüşlerin yardımcısı,
Ey yoksulların zenginliği,
Ey zayıfların gücü,
Ey fakirlerin hazinesi, gariplerin sığınağı,
Ey tek güç ve kudret sahibi,
Ey ihsanıyla tanınan, keremi sonsuz Rabb'im,
Efendimiz ve yakınları hürmetine sıkıntılarımı gider.
Ey Rabb'im, sen sıkıntılarıma karşı hazırlığım, musibetim anımda ümidim, yalnızlığımda arkadaşımsın. Gurbetimde dostum, kederli anımda beni ferahlatansın. İhtiyacım anında yardımıma koşan, zor anlarımda sığınağımsın. Beni korkuların karanlığından kurtaran aydınlığımsın.
Ey Rabb'im, sen şaşkınlığımda bana yol gösterensin, biliyorum Rabb'im, sen günahlarımı bağışlayan, ayıplarımı örten, sıkıntılarımdan kurtaran, kalbimi sevginle süsleyensin. Sen kalbimin hem tabibi hem sevgilisisin. Sen ki şaşkınlara yol gösterir, muhtaçlara yardım eder, korunmak isteyenleri korursun.
Allah'ım, ben senin kulunum, kulunun çocuğuyum. Görüyorsun ki Rabb'im sıkıntılıyım. Bildirdiğin ve gizlediğin tüm isimlerini ve kur-an’ı kerim’i kalbimin baharı, gönlümün nuru, sıkıntılarımın ilacı yap. Ruhum susamış suya, kalbim özler seni, gözlerimi senin sevdiğin şeylere çevirdim, kulaklarımı Sen'i çağıranın ülkesine bıraktım ve susayan bir toprak gibi bitkin kaldım. Kalbimi senin yoluna koydum ve ellerimi senin dergahına açtım. Bundan sonra da sana gelecek, senden isteyeceğim. Güneş ve ay senin nurundan almış nasibini, güneş senin sevginden böyle ateş, ay böylesine mahzun, ırmaklar senin hasretinden böyle, deniz bu ayrılıktan böyle deli, böyle dalgalı, hep hüzünlü, hep ağlamaklı. Kuşların ümidi Sen, bitkilerin neşesi, çiçeklerin rengi Sen ve insanların hiç bitmeyen duası Sen… Mevla’m, bizi bir an olsun terk etme, sevgin içimizde hep uyanık kalsın. Yolum Rasul’ün yolu olunca, O'ndan başka kime bel bağlayayım. Rabb'im Allah’tır benim, nurum ve kurtuluşum O'ndan gelecek öyleyse O’nu bırakıp kime gideyim? Günahla örtülmüş varlığım içinde bir O'nun özlemidir beni yaşatan. Şefaatim O’nun dilindeyken O’nu bırakıp kimi dinleyeyim? Mevla’m beni kendine dost seçinceye kadar yaşat ve aşkınla yandığım bir anda al canımı. Al ki… Ölüm! Aşkımın adı olsun.
Ey Rabb'im, ben ki günahı sevabından çok, aklı dünyaya takılmış, kalbi fani şeylere anmış bir zavallıyım. Ama Sen öyle nur, öyle Rahman'sın, öyle güzelsin ki… Ne olur Rabb'im, senden uzak kalan şu kulunu kendine yakınlaştır, imanınla dirilt.
Ey sevdiklerini sevindirmekten hoşlanan Rabb'im,
Sana açılan ellerimi geri çevirme. Kalbime aşkınla tecelli et ki Sen'den başka hiçbir şey kalmasın o kalpte, Sen'den başka hiçbir şeyi olmayacak kadar zengin eyle beni, her şey de Sen'i anmayı, her şey de Sen'i görmeyi nasip eyle. Bana isimlerinle güç ver .
Ey Rabb'im, O isimlerin ki kalplerin nuru, hiçbir şeyi olmayanların gururudur.
Ey Rabb'im, bize isimlerinin hakikatini göster, bizi sensiz bir an bile yaşatma.
Allah’ım sana Meryem’in temizliği ile gelmek istiyorum, günahlarla kirlenmeme izin verme. Sana Musa’nın duası ile geliyorum, şeytana uymam için peşimden koşanlardan beni kurtar. İsmail’in tevekkülü ile boynumu büküyorum, beni ve soyumu sana kul olarak yaşat. Sana İsa’nın ruhu ile geliyorum, beni katına almanı diliyorum. Sana Yunus’un duası İle yalvarıyorum, beni yutan nefsimin karanlıklarından kurtarmanı bekliyorum. Rabb'im, Sana Yusuf’un gömleği ile geliyorum, beni düştüğüm ümitsizlik kuyusundan çıkarmanı diliyorum. Sana Muhammed Mustafa’nın kulluğu ile geliyorum. Beni miraca çıkarmanı, bütün sıkıntılarımı gidermeni diliyorum.
Kandilimiz mübarek, Cuma'nın hayrı ve bereketi üzerimize olsun 🌻
(Dua alıntıdır.)
Bizleri de unutmayınız.
36 notes · View notes
moranalavi · 5 months
Text
Gözümü kapattığım zaman yüzün aklıma geliyor,sesini duyuyorum. Gülümsemen bir ilkbahar sabahını, kahkahaların bir yaz gününde ki ılık akşamı anımsatıyor. Hayalin yüzüme vuran esinti kadar güzel,ardından gelecek yağmur kadar rahatsız edici. Kalp kapakçıklarım bile heyecanı hissedemez halde. Karnımda ki kelebeklerin zaten çoktan öldüğünün bilincindeyim. Ne zaman gelirsin düşüncesi,ne zaman kalmak istedi ki düşüncesine evrildi. Kokun hala ezberimde,ama hafızam bir o kadar kayıp.
Bana olan bakışların,ellerimi uzattığım fakat yanmasından korktuğum bir kıvılcım gibi kor.Beni görebilecek kadar açık gözlü, fakat görmek istemeyecek kadar kör durumdasın. Ruhumda ki sancının baş yapıtı sensin ama inkardasın. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz ama aslında hiç tanışmıyoruz. Seni tanıdığım için mutluyum sanıyorum, içim kan ağlıyor. Ben senin üzüldüğünü sanıyorum senin neşen eksilmiyor. Kalbinde halen var olmak istiyorum,ama yorgunum. Beni bitirmene izin verdiğim için de hatalı. Bu ayazda dışarıda kalmış içimin yangınıyla ısınan bir zavallıyım. Evim sandığım ev başıma yıkılmış, kiracıymışım. Şarkılar dinlemişim, yetmemiş yazmışım. Ne sen gelmişsin,ne ben beklemişim. Bir zamanlar taht kurduğun kalbime şimdi hançer vurmuşsun. Ben bizim sevgimiz var sanarken,benim sevgimde yok olmuşum. Sen ise,sen zaten bitmişsin. Yüzüme tükürmüşsün ben yağmur yağdı sanmışım. Canım yanmış geçer deyip susmuşum.
Ben kendi başımı kendim yakmışım. Tutmaktan zevk aldığım ellerin sırtıma bir hançer daha saplamış,olsun onun elleriydi diye sevinmişim.
Ruhumun yangını dinmiş ama ben hiç bir zaman sönmemişim. Acı geçti sanmışım, bir yenisi eklenmiş.
Ellerimi açmışım dua etmek için,sana ah tutmuşum. Canım yandığı gibi canın yansın istemişim, ruhsuz olduğunu unutmuşum.
Ben çok kez vicdanımla savaşmışım,değmeyecek vicdansız için.
2 notes · View notes
hasanhayriatli · 10 months
Text
"Vaktim dolmuş gibi hissediyorum. Yürüyorum yüreğimdeki boşluk geçmiyor. Içiyorum içimdeki susamışlık geçmiyor: Anlatmak da istemiyorum hiçbir şeyi lakin sessiz de kalamıyorum. Geceleri tek yok bu içimdeki sıkıntı nefes aldığım her an bununla yaşıyor gibiyim. Yaşıyor muyum ondan da emin değilim. "Ne öldümne de hayattayım tarifi çok zor..." ne kadar basit ve açıklayıcı bir cümle. Yazar burada ne demiş umurumda değil. Ben ne hissediyorum umurumda olan tek şey o, onuda bilmiyorum. Trajikomik. Ben kendi hayatımın filminde bille başrol olamayıp yan roldeymişim gibi hisseden bir zavallıyım belki. Gökyüzünde ay da olsa güneş de olsa dolanıyorum boktan ve nereye vardığını bilmediğim yerlerde. Yorulmuyor artık bedenim sadece ruhum kayboluyor. Bazen inanç beni ayakta tutan tek şey bazen de yerin dibine kadar iten şey. Ölseydim böyle olmazdı ama ben onu bile beceremedim ki zamanında bugünden sonra neyi başaracağım ki. Başarısızlığın büyüttüğü zavallı olmama rağmen güçlü ve dayanaklı bir görünümümün olması da beni suçum değil. Geçip gitsin yaşamım diye bekleyen biri olmaktan da sıkıldım ama başarısızlıklarıma bir başarısızlık daha eklemek de istemiyorum. Susturmak için beynimizi bir tuş koymalıydı Tanrı. Varoluşumuz hata mi yoksa mükemmeli bulma çabamız mı bilemiyorum... Her insanı ağlatacak kadar boktan bu dünya bu yüzden işemek kadar normal aslında ağlamak. Işığım yok karanlık biri değilim ama işığı sönmüş biriyken parıldayan insanların hayatına bakakaldım. Bu dünyanın sonu değil belki ama içimizdeki insanlığın sonunda doğdum. Bilmediğim çok şey var, bilemeyeceğim çok daha fazlası. Varlık anlamsızlığı, anlatınca anlaşılmayacak-belki umursanmayacak-ne derlerse yapsam bile yanlış olurum. Hayat ne istiyor çirkin ve aylak adamdan. Tıkılıp kalmışım ruhumun çöplüğünde. Legal midir düşüncesi cinayetin? Cinai düşlerin içinde başlangıca mi sonami ulaşılır? Kesilmeyen damarla birlikte sakallarımı da kesmesem anlaşılır mı boktanlığım içli-dışlı? Sorun yok, yok da olsam sorun yok, sonu da... bakın da görün nasıl oluyor delirmek. Deli olduğunu iddia edenlerin ortasında tımarhaneyi yakmam lazım. Görün nasıl oluyormuş delirmek. Bir cinai cinnete dahil olmak. Hepiniz suçlusunuz hepiniz masumsunuz. Ben yükünüzü yüklenip gidiyorum bugün. Sisisofçuluğu bırakıyorum boşa çaba bedeli benim ödediğim vasıfsız paham. En el hak, sizde dünyayken Rab..."
Hasan Hayri Atlı (via @hasanhayriatli )
2 notes · View notes
aydaparlagece · 1 year
Text
Yoruldum artık. Kimse tarafından sevilmemek ne kadar kötü birşey ölümden farksız. Bu çukur benim cehennemimdi galiba. Hiç kimse hiçbir zaman hissettiklerimi anlamıcak ve her zaman verdiğim sevginin karşılığını anlamıcam. Kimse sevmiyor beni zavallıyım.
7 notes · View notes
Text
Gecem, günüm, günlerim hep birbirine karışmış durumda. Sanki bütün ayları, saatleri bir tencerede eritmişler ben de içinden geçiyorum. Bir bakıyorum bir haftayı devirmişim. Uyuyorum uyanıyorum ama kabuslarımı hala görüyorum. Kötü bir rüya olmadan yaşamak nasıl bir şey bilmiyorum. Nefes almanın işkence olmadığı bir yere taşınmak istiyorum ama cehennem içimde olduğundan o da benimle geliyor. İşleri berbat etme konusunda da üstüme yok zaten, iyi giden her şeyi bozmazsam huzursuz olurum, ama her şey iyi gitmiyor diye de ağlayan bir zavallıyım. Bazen düzeldim diyorum, derken bir yerimden yakalıyor hayat, dizlerimin üstüne çöküp ağlamak istiyorum durup dururken. Yeniden ayağa kalkamıyorum dizlerim tutmuyor, ama yürüyemesen de emekleyerek ilerle belki diye kendime yaslanmaya çalışıyorum. Kim olduğumu, dünya üzerindeki yerimi, güçsüzlüklerimi bütün çıplaklığıyla görüyorum, her tuttuğum aynadan yansıyan bu parlak çaresizlik beni kör ediyormuş gibi hissediyorum. Hayatımdan kötü bir kabustan uyanır gibi uyanmak istiyorum. Yatağınızın içinde kıvranırken biri gelip uyandırır sizi, beni uyandıracak kimse yok. Dizlerimin üstünde sürünsem bile bırakmama sebebim de bu. Ama artık acı patlıcan yoruldu, her ne kadar kırağı çalmasa da.
4 notes · View notes
dumanaltiblog · 5 months
Text
Sevilmediğim gerçeğini kabullendim artık sanırım.
Eşim tarafından... Keşke evlenmeseydi benimle.
Her fırsatta küçük düşürüp, başkalarına kötüleyip, arkamdan konuşup, aşağılayıp sonra da seni çok seviyorum yalanını tekrar tekrar söylemeseydi keşke.
Keşke inanmasaydım bu kadar, muhtaç olmasaydım değer görmeye, aşık olunmaya, sevgiye.
Aslında benimle vakit geçirmekten çok hoşlanan, beraber bir şeyler yapmayı seven, her zaman hayatının merkezinde olduğum bir dolu insanı savuşturup, şartsız kabullere sırt çevirip bu noktaya geldiğime çok üzgünüm.
Bir yük, bir külfet, bir ekstra. Buyum işte artık.
Arkasından gitti işte oh be, denilen
Niye özleyeyeyim ki, niye düşüneyim ki'lerle bir kenara atılmış bir zavallıyım artık.
Kendime bir hayat borçluyum, kendime bir mutluluk borçluyum, kendime çok borçluyum.
Ne eskisi gibi güçlü, ne eskisi gibi neşeli, ne eskisi gibi enerjik. Kendime kendimi borçluyum artık.
Belki de kalkıp gitmeliyim, sadece bir omuz silkmeyle kendimi de alıp çekip gitmeliyim. En azından kendime bu kadarını borçluyum.
Yazık, gelecek güzel günler de yok. Dünya da bana bir dürüstlük borçlu belki de.
Tumblr media
Tumblr media
1 note · View note
kanayan-kafesler · 2 years
Text
Tumblr media
“Senin hiçbir şeyin yok kardeşim. Fakat sen varsın ve kendini sevmek zorundasın. Sen de kendini sevmezsen, seni kim sevecek? Sen kendine sahip çıkmazsan, sana kim sahip çıkacak? Hayır, söyleme; ‘Ben zavallıyım, ben acizim deme!’ Velev ki öyle ol fakat bunu söyleme. Çünkü kim çıkıp sana ‘Hayır değilsin!’ diyecek. Şahikalar orada, ya uçacaksın ya da seni sevmeyen, seni kıskanan bu mahlûklara yalakalık edeceksin. Ne yap biliyor musun? Sevilmekten vazgeç. Evet, evet. Bence sevilmekten vazgeç. Sana sivri dilli mi diyorlar, iyice zehirle dilini, sana ukala mı diyorlar kibrin tepelerine tırman. Asla taviz verme, asla boyun eğme ve hiçbir zaman, hiç kimseye eksik yanını belli etme. Sen bir şairsin dostum, bir bakıma bir ceylansın yani… Her yanın avcı, her yanın tuzak… Tabiat senden intikam almaya çalışırken, kalbini avcılara açamazsın ve kanatların var diye seni kıskananlara, seni sevsinler diye kanatsız boyun eğmelerde bulunamazsın. Allah seni kanatlarla yarattı. İşte hepsi bu kadar!”
15 notes · View notes
enderinlere · 3 years
Photo
Tumblr media
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta Her şey naylondandı o kadar Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı. Ama geyikli geceyi bulmadan önce Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz Yeşil ve yabani uzak ormanlarda Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan Hepimizi vakitten kurtaracak               Bir yandan, toprağı sürdük               Bir yandan kaybolduk               Gladyatörlerden ve dişlilerden               Ve büyük şehirlerden               Gizleyerek yahut döğüşerek Geyikli geceyi kurtardık
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
              Geyikli gecenin arkası ağaç               Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü               Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı
İster istemez aşkları hatırlatır Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş Şimdi de var biliyorum Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Hiçbir şey umurumda değil diyorum Aşktan ve umuttan başka Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
Biliyorum gemiler götüremez Neonlar ve teoriler ışıtamaz yanını yöresini Örneğin Manastırda oturur içerdik iki kişi Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi Geyikli gecenin karanlığında
Aldatıldığımız önemli değildi yoksa Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak Gümüş semaverleri ve eski şeyleri Salt yadsımak için sevmiyorduk Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz Ne iyiydik ne kötüydük Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı
Ama ne varsa geyikli gecede idi Bir bilseniz avuçlarmız terlerdi heyecandan Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında Büyük otellerin önünde garipsiyorduk Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk Yahut bir adam bıçaklasak Yahut sokaklara tükürsek Ama en iyisi çeker giderdik Gider geyikli gecede uyurduk
              Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede               İmdat ateşleri gibi ürkek telaşlı               Sultan hançerIeri gibi ayışığında               Bir yanında üstüste üstüste kayalar               Öbür yanında ben
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım Eskimiş şeylerle avunamıyoruz Domino taşları ve soğuk ikindiler Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık Gölgemiz tortop ayakucumuzda Sevinsek de sonunu biliyoruz Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum İyice kurulamıyorum saçlarını Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
              Halbuki geyikli gece ormanda               Keskin mavi ve hışırtılı               Geyikli geceye geçiyorum
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
25 notes · View notes
kirginbirkadin · 3 years
Text
"Seni kimse sevmeyecek! Seni,öz baban bile sevmiyorken ben nasıl sevebilirim?"
"Beni sevmediğini içten içe hep biliyordum. Ne kadar inkâr etsem de hissediyordum. Az önce söylediğin gibi sevgi açlığımı, yanlış insanlarla gidermeye çalışan bir zavallıyım, evet. Ama sen,benden daha zavallısın çünkü yalnızlığımı, beni elde etmek için kullanıyorsun. Elinden başka bir şey gelmiyor,canımı sadece bu şekilde acıtabileceğini bildiğin için bana böyle saldırıyorsun..."
261
Ne olursa olsun,insanları acılarından vurmaya çalışmayın,yapmayın..
6 notes · View notes
isimsiz-yazar · 3 years
Text
Bugün 21. gün...
Her geçen gün bir öncekinden fazla özleyişlerimin önüne geçemiyorum üzgünüm. Buna ne kadar dayanırım, ne kadar daha sabrederim, neticesi ne olur hiç bilmiyorum ama bu fazlasıyla sinirbozucu. İnsan ayrı kaldığını unutmaya çalışır bi zaman üzülür belki ama sonra alışır, ben unutmaktan korkuyorum, unutmamalıyım da... ben seninle yaşama sevincimi geri aldım... her ne kadar bundan sondasında sensiz olsamda bana bunu sen kazandırdın... onlarca kez intiharı düşünen ama cesareti olamayan bi zavallıyım ben. Ve intihardan korktuğum için günde iki paket sigara içer oldum, keyfi değil, daha çabuk ölmek için... çünkü seni zihnimden başka türlü atamam...
7 notes · View notes
muteriz · 3 years
Note
Geyikli Gece
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
Geyikli geceyi hep bilmelisiniz
Yeşil ve yabanî uzak ormanlarda
Güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
Hepimizi vakitten kurtaracak
Bir yandan toprağı sürdük
Bir yandan kaybolduk
Glâdyatörlerden ve dişlilerden
Ve büyük şehirlerden
Gizleyerek yahut döğüşerek
Geyikli geceyi kurtardık
Evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
Üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
Üç güvercin görsek Meksika geliyordu aklımıza
Caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
Kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
Sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
Bilir bilmez geyikli gece yüzünden
        "Geyikli gecenin arkası ağaç
          Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
          Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı"
İster istemez aşkları hatırlatır
Eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
Şimdi de var biliyorum
Bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
Dağlarda geyikli gecelerin en güzeli
Hiçbir şey umurumda değil diyorum
Aşktan ve umuttan başka
Bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
Belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
Biliyorum gemiler götüremez
Neonlar ve teoriler ısıtamaz yanını yöresini
Örneğin Manastır'da oturur içerdik iki kişi
Ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
Öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
Koltukaltlarımız gitgide tatlı gelirdi
Geyikli gecenin karanlığında
Aldatıldığımız önemli değildi yoksa
Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı
Ama ne varsa geyikli gecede idi
Bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
Bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
Kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
Büyük otellerin önünde garipsiyorduk
Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
Örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
Yahut bir adam bıçaklasak
Yahut sokaklara tükürsek
Ama en iyisi çeker giderdik
Gider geyikli gecede uyurduk
        "Geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
          İmdat ateşleri gibi ürkek telâşlı
          Sultan hançerleri gibi ayışığında
          Bir yanında üstüste üstüste kayalar
          Öbür yanında ben"
Ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
Eskimiş şeylerle avunamıyoruz
Domino taşları ve soğuk ikindiler
Çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
Gölgemiz tortop ayakucumuzda
Sevinsek de sonunu biliyoruz
Borçları kefilleri ve bonoları unutuyorum
İkramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
Daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
Oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
İyice kurulamıyorum saçlarını
Bir bardak şarabı kendim için içiyorum
        "Halbuki geyikli gece ormanda
          Keskin mavi ve hışırtılı
          Geyikli geceye geçiyorum"
Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum. #arkadaşına ve sana armağan ediyorum #sahir
Çok teşekkür ederim, ederiz. Atilla İlhan bırakıyorum ben de o zaman :
Attila İlhan – Ben Seni Neden mi Sevdim
Ben Seni Neden Mi Sevdim?
Ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim
Parlak bir inciydin benim için
Paha biçilmez bir inci
Ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde
Seni düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup ta
Beni sardığı bir anda sevdim
Seni sadece selvi boyun, siyah saçların ya da kara gözlerin
Güzel bir yüzün var diye değil
Fikirlerinle, konuşmandaki güzelliğin ve benim o kor halde yanan yüreğimle sevdim
Ben seni derinden ve hissederek sevdim
Her kalp atışımda vücudumun dört bir köşesine yayıldığını
Beni sardığını her nefes alışımda ciğerlerime işlediğini bilerek sevdim
Seni kış gecelerinin o soğuk yatağında birlikte uyuyup beni ısıttığın
Yaz sıcağında uyuyamayıp sıkıntılarım olduğun
Ve rüyalarımda buluştuğumuz gecelerde sevdim
Seni ellerinden tutup kanımın kaynadığı
Kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim anlarda
O ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
Ben seni o sensiz anlardaki boş ve değersiz geçen dakikalarda
Kayıp zamanlarımızda, seni arayıp bulamadığım
Çaresizlik içinde olduğum, içki sofralarını dost bildiğim anlarda sevdim
Sen ne kadar uzak olsan da,
Aramızdaki kilometreler nasıl çoksa
Ben de seni o kadar yoğun ve o denli çok sevdim
Seni kalbimde yanan ateşin ile
Zihnimde oluşan hayallerin o ay parçası çehrenle
Bana derinden bakan o gözlerindeki ışıltıyı göreceğim anları beklerken
Kalbimin yanıp tutuştuğu anlarda
Gelip bu ateşi alevlendirerek
Bana sarılarak beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
Korkuyorum!
Hak ettiğin mutluluğu sana verememekten korkuyorum.
Seni beni sevdiğinden fazla sevememekten korkuyorum.
Senin sevgine layık olduktan sonra başkaları tarafından o sevgiyi kaybetmekten korkuyorum.
Seni kazanayım derken kaybetmekten korkuyorum.
Aramızdaki maneviyat haricindeki uçurumlardan korkuyorum.
Senin kalbini daha fazla kırmaktan korkuyorum.
O temiz ve masum göz yaşlarını daha fazla akıtmaktan korkuyorum.
Evet korkuyorum;
seni kaybetmekten, seni daha fazla üzmekten …
Sana kendimi ifade edememekten korkuyorum.
Ya da yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.
Uçurumun kenarında yalnız kalmaktan korkuyorum.
Dostluğuna doyamadan ulu orta yalnız kalmaktan korkuyorum.
Yüreğimdeki o ince sızının bir gün çoğalmasından ve beni sarmasından korkuyorum.
Sevgi denen güzelliğinin bir gün beni terk etmesinden korkuyorum.
Dostluğun ölüp yerine nefretin yeşermesinden korkuyorum.
Korkuyorum evet;
seni kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten…
Bir çiçek misali ne ellemeye ne de koparmaya kıyamıyorum uzaktan seyrediyorum çünkü;
Seni daha fazla incitmekten korkuyorum.
Ömründe yaşadığın mutluluğu huzuru sana yaşatamamaktan korkuyorum.
Sana kalbimden fazlasını verememekten korkuyorum.
Sonunda sana gözyaşından başka bir şey bırakamamaktan korkuyorum.
Seni sevmekten değil;
dostluğunu suistimal etmekten,
Seni kaybetmekten ve değerini bilememekten ve Yüce Rabbime hesap verememekten korkuyorum.
Belki de çok fazla korkuyorum …
ÇÜNKÜ; BEN İLK DEFA SEVİYORUM…
5 notes · View notes
nesepalamudu · 4 years
Text
bazı kişisel sebeplerden dolayı bazen birilerini savunmaktan geri duruyorum. ama o kadar hadsiz o kadar seviyesizsiniz ki anonim olduğunuzda. sorduğunuz sorulardan önce dönün bi kendi hayatınıza bakın, ben bu soruyu bu üslupla bu insana yazacak ne yaşadım neden bu kadar zavallıyım diye
11 notes · View notes
geldimgidiyorum · 4 years
Text
Geyikli Gecenin Ardı...
“Önceki gün pencereden bahçeye bakarken, şans eseri, yırtıcı bir kuşun küçük bir kuşu parçalara ayırdığını gördüm. Kuşu havada uçarken yakaladı ve onu sağa sola salladı. Sonra da yerde gagasıyla parçalara ayırdı. Lime lime etti. Tüyler havada uçuştu, sonra yere döküldüler. Kar yağmış gibi görünüyordu. Sonra bir araba geçti ve yırtıcı kuş uçup gitti. Tüyler dışında kurbandan geriye kalan çok bir şey yoktu. En azından benim görebildiğim...
Garip. Televizyonda böyle şeyler, normal... ‘Doğa iş başında’. Ama gerçek hayatta gördüğünde, ellerin titremeye başlıyor.” 
Michael Haneke’nin yazıp yönettiği Happy End filminde Georges Laurent’in (Jean Louis Trintignant) torunu Eve (Fantine Harduin) ile yaptığı sohbettendi bu bölüm. Burjuva sınıfı ve mülteci sorunu, sosyal medya ve sanal dünyanın aldatıcılığı, o aldanış içinde giderek yabancılaşan ve yalnızlaşan insan, toplumun kara deliği aile, ölüm ve yaşam gibi birçok yarayı dert etmiş bir filmdi Happy End.
Haneke, Turgut Uyar’ı tanır mıydı bilmiyorum ama bilhassa yukarıdaki bölümde Geyikli Gece’nin izlerine rastlayınca, ya da Ortaçgil’in çok sevdiğim şarkısındaki gibi bir “rastlantı yalanı” yaratınca kendime; şiir filme sırnaştı, film şiirle karıştı...
”Ne iyiydik ne kötüydük/ Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa/ Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...”
//Geçen gün pencereden bahçeye bakarken, yırtıcı bir kuşun küçük bir kuşu parçalara ayırdığını görmüş bulundum.//
“Çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte/ Hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız”
//Tüyler havada uçuştu, sonra da yere döküldüler. Kar yağmış gibi görünüyordu.//
“Aldatıldığımız önemli değildi yoksa/ Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak”
//Sonra bir araba geçti ve yırtıcı kuş uçup gitti.//
”Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta/ Her şey naylondandı o kadar”
//Televizyonda böyle şeyler, normal…//
Filmin sonu ise, gerçek hayatta da her şeyin normal olduğunun hazin bir ispatı gibiydi.
“Ama siz zavallısınız, ben de zavallıyım.”
Naylondan şeyler dünyasında, naylondan küçük şoklar, küçük acılar, küçük aşklar, küçük düş kırıklıkları, küçük sevinçler, küçük başarılar, küçük ayrılıklar, küçük kavuşmalar, küçük kahramanlar, küçük yenilgiler, küçük özgürlükler, küçük alemler… Hepsi alabildiğine normal...
 Yine de (ve belki de), çağın anomalisi şairler ise, onu dinlemek gerek, ona inanmak;
 “Geyikli gecenin arkası ağaç/ Ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü/ Çatal boynuzlarında soğuk ayışığı”
Happy End (2017) Michael Haneke
Büyük Saat  Toplu Şiirler - İlk Baskı Can Yayınları (1984) YKY (2002)
1 note · View note
etaali · 4 years
Text
Tumblr media
ACABA YALANCI MIYIM?
(Üstat Mihrabiyan'ın "Yalan Söyleme!" Adlı Sohbetinden Uyarlanmıştır)
TEK SOHBET:
"Bu mübarek Ramazan ayında bize lazım olan en önemli şeylerden biri nedir?" diye soracak olsanız, size Allah Resulü'nün (s.a.a) ve Ehlibeyt'inin her fırsatta insanlara yaptığı tavsiyeyi hatırlatırım:
Göze çok küçük görünen, önemsenmeyen ve umursanmayan günahları bile yapmaktan kaçının!
Hani kendi kendinize "Bu nedir ki? Onca amelime karşı Allah beni bununla mı cezalandıracak?" diyorsunuz ya... İşte o küçük günahları bile önemseyin, büyük görün!
Çünkü bu küçücük günahlar, büyük günahların ön hazırlıklarıdır. Eğer burada taviz verirseniz, büyük günahlar konusunda çaresiz kalırsınız!
Mesela İmamların (a.s) hayatlarına bakalım... Çocuklarına nasıl bir eğitim uygularlardı?
Örneğin; onlara daima "Şakayla da olsa yalan söylemeyin!" derlerdi.
-Küçücük çocuklar... Muziplik olsun diye üç beş kelime konuşsalar sanki ne olacak? Allah onları da ateşe atmayacak ya!..
İşte, böyle demeyin... Mesele bu kadar basit değil... İmamların emirleri de nehiyleri de hesap üzeredir. Onlar boş yere bir tavsiyede bulunmazlar.
Şakayla karışık yalan, çocuklara yalanı sevimli gösterir. İnsanları güldürdüğünü ve eğlendirdiğini düşünerek bu yalanları tekrarlayan çocuk için yalan zamanla sıradanlaşır. Böylece yalan hayatının tüm aşamasına yayılır. O da diğer günahları tetikleyerek daha büyük günahların alışkanlık haline gelmesine neden olur. Bu da hem çocuk hem aile hem de toplum için bir afetin başlangıcıdır.
İmam Ali (a.s) buyurmuştur ki: Eğer imanın tadını almak istiyorsan ister şaka olsun ister ciddi yalan söylemeyi bir kenara bırak!
Ne yazık ki yalan, hayatımızın her alanına girmiş. Çok rahat yalan konuşuyoruz. Mesela Ramazan ayındayız... Orucunu yiyen bir kardeşimizi görünce üzülüyoruz haliyle. "Neden yiyorsun?" diye soracak olsanız, hiç çekinmeden vereceği cevap "Hastayım" olacaktır. "Midem ağrıyor, tutamıyorum" diyecektir. Herkes böyle değil tabii ki. Ama bazıları ne yazık ki böyle...
* * *
Adamın biri Peygamberimizin yanına gelerek "Ya Resulallah! Ben bir zavallıyım, ama iyileşmek istiyorum; ne yapmalıyım?" diye sordu.
Allah Resulü, "Yalan söylememeye çalış!" dedi.
Adam, bu cevabı sevinçle karşıladı. "Bundan daha kolay ne var? Söz veriyorum, artık konuşmayacağım!" deyip oradan ayrıldı. Yolda giderken kendi kendine "Bu sabahtan itibaren başlayacak ve bir daha da asla yalan konuşmayacağım!" diye düşünüyordu. Ancak ertesi gün bu işin çok zor olduğunu gördü. Yaptığı bütün hataların sonunu yalanla noktalanıyordu. Kendi kendine "Eğer Peygamber'in yanına gidersem, bana 'Ne yaptın?' diye soracak. Ben de çaresiz yalan söyleyeceğim. Halbuki ben Peygamber'e yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim!" diye düşündü. İşte tam o sırada kendisiyle Allah'ı arasında bir karar aldı: Ne zaman bir günahla karşılaşsa ondan uzak duracak, böylece yalan konuşmak zorunda kalmayacaktı. Böylece bir süre sonra hem yalan alışkanlığından kurtulmuş hem de günahlar karşısında güçlü bir iradeye sahip olmuştu...
İnsan eğer böylesine küçük günahlardan uzak dursa, zamanla Allah ona daha ince manevi basiretler inayet eder. En küçük mekruhlar konusunda bile hassas duruma gelir.
Allah Şehit Abdulhamid Diyaleme'ye (1954-1981) rahmet etsin... (İran İslam Cumhuriyeti 1. dönem milletvekili iken münafıklar tarafından ofisine yerleştirilen bombanın patlaması sonucu şehit düşmüştür. Şehit, aynı zamanda Üstat Murtaza Mutahhari'nin öğrencisiydi)
Derler ki; şehidin öğrencilik yıllarında bir gün öğretmen "Kim bir ay boyunca hiç yalan söylemeyeceğine söz verebilir?" diye sorar. Şehit Diyaleme parmak kaldırarak "Ben söz veririm" der. Böylece aralarında anlaşma başlar. Ama aynı gün Deyaleme, öğlen namazının ardından öğretmeninin yanına giderek bu anlaşmayı bozmak istediğini bildirir. Öğretmen sebebini sorduğunda ise şu cevabı verir:
-Namaza başlayıp Fatiha suresini okuyunca "iyyâke na'budu ve iyyâke nestaîn" (Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz) cümlesine geldiğimde duraksadım. "Gerçekten de ben sadece Allah'a tapıyor ve sadece ondan mı yardım istiyorum?" diye kendi kendime sordum. İçimden bir ses, bunun doğru olmadığını söyledi. Dolayısıyla da namazda yalan konuştuğumu fark ettim.
İşte bu incelik, Allah'ın özel kullarına inayet ettiği basiretten kaynaklanır. Çünkü onlar küçük günahları dahi büyük ve korkunç görürler, hayatlarında bunlara yer vermekten kaçınırlardı. Bu kimseler, daha sonra öyle bir makama ulaşırlar ki "iyyake na'budu" (yalnız sana kulluk ederiz) cümlesini hakiki manasıyla tatmaya başlarlar.
Sohbet Sonu
AHLAK KÜTÜPHANESİ
5 notes · View notes