Küçük kutunun içinde yaşadıkça kendininde öyle olduğuna inanıyor insan. Fakat öyle olmadığını her gün tekrar etmeli kendi kendine. Çıkabilmek için ve dünyayı geniş pencereden görebilmek için kendine yaptığı haksızlıkları, yargılamaları fark etmeli…
Yargılanmak. İnsanlar yargılandıkları ortamlardan, onları yargılayan insanlardan, düşüncelerden kaçmaya çalışıyor. Çünkü her insanın temelde koşulsuz kabul edilmeye ihtiyacı var. Ayrıca Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde belirttiği üzere insanların temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra karşılamaya çalıştığı ihtiyacı sevgi, aidiyet ve kabul edilme. İnsan sosyal bir varlık ve yaşamda diğer insanlara ihtiyaç duyuyoruz. Bir puzzle'ın parçalarının bütünü oluşturması gibi.
Yargılanmadan, eleştirilmeden, ait hissederek sevdiklerinizle var olabilmeniz dileği ile..
ne kadar ön yargılı bi toplumda yaşıyoruz. insanları okuduğu kitaba,dinlediği şarkıya,kafasına örttüğü şala,ne giydiğine,kadınlığına,erkekliğine göre yargılıyoruz.neden ülkece böyleyiz...
Yargıcı bir toplumda yaşıyoruz. Ve insanlar yaşamak için bu yargının bitmesini bekliyor. Bu yargı bitmeyecek. Yargıcı insanlar yargıcı evlatlar yetiştirdikçe, ebeveynliği haketmeyen beyinler var olup evlat yetiştirdikçe bu sona ermeyecek. Bu yüzden yaşamaya bakın. Ömür çok kısa. Ne zaman hangi anda öleceğimizi bilmiyoruz. Bu yargılar asla bitmeyecek, bu tabular yıkılmayacak. Biz bunların bitmesini bekleyip yaşayamayız. Bitmeyecek çünkü. Hayatımızın en güzel zamanlarında "O ne der?", "Buna karışırlar mı?" Diye düşünmemiz zaten asla normal değil. Normal bir toplumda yaşamıyoruz ki normal olsun.
Biliyorum, ziyadesiyle üzgünsün. Ruhun parçalanıyor. Kafanda susturamadığın bin bir düşünce, içinde yenemediğin acımış duygular ve etrafında aşamadığın yüksek duvarlar var. Sanki hep başa dönüyor gibisin. Tüm benliğin üşüyor. Biliyorum. Yorgunsun. Anlatamayacak kolunu kaldıramayacak kadar yorgun. Tamamiyle bitmiş hissediyorsun. Hiçbir şeyi aşamayacakçasına umutsuz.
Diyorsun ki ben hiç sevilmedim. Sevilmeyeceğim. Ben hiç görülmedim. Neden beni görmüyorlar. Boğazında koca bir yumru olup nefes alamadığın anlar var. Bağırarak ağlayamadığın içine attığın gözyaşları var. Belki şu an belki gecenin bir yarısı belki de sabahın körü bu duyguların esirisin.
Ama dur bir dakika ve sadece kendine bak. İster gözlerini kapat ve yukardan izle ister aynanın karşısına geç ama ne olur kendine bir bak. Sen herkesin yargıladığı o kişi değilsin. O kalıplara oturtulmuş, kötü düşüncelere sıkıştırılmış kişi değilsin. O en yakınlarından gelen kırıcı sözlerden ibaret değilsin. Kendine nasıl acımasızca davrandığının farkında değilsin. Söylenenlerin hiçbiri seninle ilgili değil. Evet nasıl yaraladığını çok iyi biliyorum ama inan bana. Kapkaranlık göremiyorum dediğin o ışık kendinde fark edemediğin güzelliklerin içinde saklı. Belki her şeyimi kaybettim; başarısızım diye düşünebilirsin. Benim hiç güzel yanım yok diyebilirsin. Şunu bil ki sen, sen olduğun için güzelsin. Artık kendini feda etmeyi bırak. Kıymetli ve değerli olduğunu her gün tekrar et. Sen tüm değer verdiğin herkesten önce kendin için çok kıymetli ve değerlisin. Bugün kendin için küçük bir adım at. Cesaret edemediğin ya da yapmaktan korktuğun bir şey yap. Uzun zamandır yapamadığın çok sevdiğin bir şey de olur. Küçük büyük demeden sadece bir adım, ne kadar içinde heves olmasa da dene. En basitinden kendini sevdiğini söyle. Aslında ne kadar büyülü olduğunu göreceksin. Son bir şey istiyorum şu an senden.
Adalet Bakanı Bozdağ'dan Kılıçdaroğlu'na yanıt: Görüşmek isteseydi görüşürdüm
Adalet Bakanı Bozdağ’dan Kılıçdaroğlu’na yanıt: Görüşmek isteseydi görüşürdüm
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sabah Adalet Bakanlığı’na yürüyerek Hiranur Vakfı’ndaki çocuğa cinsel istismara tepki göstermesine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan yanıt geldi.
Bozdağ sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Sayın Kılıçdaroğlu Adalet Bakanlığı’ndan randevu istemedi. Eğer randevu istemiş olsaydı kendisine randevu verirdim. Randevusuz geldiği halde görüşmek isteseydi,…